we Alışık - değil İki ayyaş, meyha- peye girdiler.. Bir - biri arkasına bir kaç Kkadeh içtiler, lardan biri Şına: — Haydi birer ka- deh dahal * Dedi. Öteki Üetti — Olmaz, ben faz- Ta içmem. red « — Neye, eskiden hiç reddetmezdin? — Eyvet, iakat bu- gün ev değiştirdim. min ediyorsunuz, Yeni evin merdive - yaş aldandınız? nine ayaklarım alışık değil! termiyorsunuz.. Uyku ilâcı kız, kendisile evlenmek iy erkeği reddetmiş - ti. Fakat vicda - nı muazzeb oldu. Genci aradı, bul - du: — Sizinle evlen- meyi kabul etme « diğim için geetleri uykusuz kaldığınızı düşündüm, gönlüm rahat etmedi. —— — Benimle evlenmiye kasar verdiniz öyle mi? — Hayır, fakat size bir uyku ilâcı ge - tirdim. * Atlatmak için Çirkin erkek, güzel kadınla karşılaştı: — Sizin bir arka daşınız var ya, de- di, kendisile ev - lenmek istediğimi söyledim. Nişanlı- | yum, dedi. , — Ben de nişanı- * Hi : *L: Annesi gibi »— Karınız henüz doğurmadı mı? — Hayır. — Acaba neye? — Her * halde kız — doğuracaktır da ondan.. Kız an- neye — benzermiş. Annesinin de dai- Üa ğ ma geç kalmak âdetidir. * . Dinleyicim Y ışmışlardı. Birlikte bir Jokan - eni tanışmış! taya girdiler; #ci- kek ikide bir: — — Benim sevBgi- | li dinleyicim! Diyordu. Kadı - na merak oldu: —- Neye bana, Bevgili dinleyicim, diyorsunuz? — Alışkanlık tesirile olacak.. Radyoda $pikerim de., * Dememiş miydin? Anne, çocuğuna darıldı: y — Gene sana verdiğim reçelle ekmeği beraber yemedin de yalnız reçeli yedin. — Sen; bana, iki şey birden yapılmaz, tememiş miydin anne! — Misafirlerimi güler yüzle karşılı- yabdilmek için sakalşu kestirmiye karar verdim. — Yaşımı otuz altı tah- dört — Kırk yaşında gös - farkına vardılar?.. — Kestiğim baca- Yamyam operatör ne yapayım? ş"nmyım hasta — Fakirlere veriniz! — Kocanız gene eskisi gibi aksi mi, gene hiç söz dinlemiyor mu? — Hayır artık hiç aksilik etmiyor, kulakları sağır olalıdanberi çok söz — BSeni otomobille gezdirenin adı ne? — Ahmed Hümid Necati Soykan! — Dört isimli adam ha? — Hayır dört adam! »— Şey karıcığım. şey, vallahı.. — BSeyirciler acaba neye gülüyorlar? — Bilmem, sanki gülünecek bir şey mi bar? — Dur da sebebini gimdi anlar gi dersem seninle çalgılarımızı değiştirmişiz.. Duyuluyor — Ayrılmanıza se- beb? — Kocamla geçi - nemi; — Kaç senelik ev- lisiniz? — On sene geçin- diniz ya! Şimdi sebeb ne? — Bay hâkim, on sene evvel kocam beni görünce kalbi - nin çarptığı duyulur- du. — Ya şimdi? — Şimdi de sura « sıl da tıma çarptığı tokat - lar duyuluyor. Dedikodu oldum.. Zanne- mişti Dedikodu yaptılar.. Ziyare- te gelen, tanıdık « Plarından biri. hak- kında duydukla - rın anlatt. tıktan sonra: — Nasıl? Dedi. Ev sahibi şaşırdı: — Ne kadar değişmiş, bu dedikoduyu çıkaran benim, fakat hiç te bu kadar güzel anlatmamıştım. -. * Esmer — BSevdiğim kızı görsen.. Bir ilkbahar gecesi kadar gü - zel! — İlkbahar gü - nü gibi, demek is- tiyorsun! — Hayır gecesi Bgibi, çünkü çok esmer. * Haksızlık Yaşlıca, çirkin kadın yaşlıca söyledi: Ben bundan on beş sene evvel Rüzellik kraliçesi intihab — edilmiş - tim. Fakat şimdi unutuldum, — Olabilir bayan, bu dünya haksızlık dünyasıdır. erkeğe * Yekünu Bayan siz olsanız olsanız on beş ya- İşında — olabilirsi « | niz... — Alay mı edi - yorsunuz?.. — Hayır, ciddt İ söylüyorum..— Ge Üçen gün, otuz ya - | şındasınız, demiştim; bugün de, on beş, dedim. Yekünu kırk beş eder, ] * Şübhe — Polis son cinayetin katilini yakaladı. Meğer kadın kıyafetine girmiş öyle dola şıyormuş. — Nasıl tanımışlar, — Şapkacı dükkânlarının — önlerinden ıgv:çcrkcn. çcamekânlara _bıkmnmmndan şübhelenmişler. —— Boşuna yemin etme, kıpılarla gene fındik kırmışsın! | manların içindeki köşklerde yaşarlardı.. İçki nedir bil Nahiye müdürü seneler sonra buruştura buruştura içerken Yazan: Vasfi Rıza Zobu miyen nahiye bir kadeh içki bulup yüzünü köy muhtarı sormuş. “Tabii bunu hükümetin emrile içiyorsun, değil mi beyim ,, Kadm, bir başka kadımı ziyarete gel -| de şoför anlatıyor: — Buraları zamanında Rum köyleriy- di.. İslâmların haddine mi düşmüş bu yollardan geçmek., Onlar bu güzel or - — Her kayanın tepesinde bir bina ha- rabesi var, onlar nedir? Manastırlar.. Herifler gözlerine kes- tirdikleri tepeye bir kilisecik kurmuşlar.. Hele şu dağların arkasında bir kilise vardı, görülecek şeydi o.. Üç yüz odası varmış. Her oda bir köye aidmiş.. Zi |rete gelirler, Yerler, içerler, sonra & tını verip, günahlarından beri, köylerine dönerlermiş.. — Demek Sultan Fatih buralarını zap- tettim zannetmiş... — Ha, öyle... Valisi, kaymakamı, jan - darması Türktü amma, hükimi onları — Bu Hamdi köyü de Rum muymuş? — Öyle ya.. Sade Rumlukmuş.. — Bunun «hamsi »liği nereden geliyor? — Bunun hamsiliği bildiğimiz balıktan gelmez.. — Ya?. — Hani arabcada «beş>» manasına ge - len <«hamis!» yok mu; hani bir zaman Sultan Reşada drlerdi. İşte «hamsi»> o shâmis» ten geliyor ki «beş> demektir. «Hamsi köüyü» de «Beş köy» demek.. Ha,| Şimendifer Biletlerine neden Fiatlar yazılmıyor ? Devlet Demiryolları dokuzuncu işlet - mesinin biletleri hakkında bazı şikâyet - ler vukubulmaktadır. Bu meyanda dün matbaamıza gelerek ncü mevki İstanbul - Çekmece gidip gelme 3759, 7860, 7861 numaralı Banliyö biletlerini ibraz eden bir okuyucumuz bun ların Üzerinde bilet fiatlarının bulunma- masından şikâyet etmiştir. Filhakika, ötedenberi — usul ve teamül olduğu üzere, biletler üzerinde, — flatını gösteren bir rakam bulunması — bir çok noktalardan faydalhdır. Alâkkadar makam- larım nazarı dikkatini celbederiz. e Bir mütcahhidin haklı suali İstanbulun müstakbel adiye — sarayı şehrimizin hangi semtinde, ne vakii ve ne şart allında yükşelecek, bugüâ el'an meçhuldür. Müstakbel saray için en münasib semt olarak Eski Hapishane binasının — sahası seçilmişli. Adliye Sarayından başka bü - tün hükümet daireleri de tedricen bu ci« | varda toplanacaktı, gerçekten iyi bir dü- şünceydi, ve aanıyoruz ki umuml — şehir plânında da yer almıştı. Ne yazık ki eski hapishane binasında yaktile Atmeydanı sarayı bulunduğu, bu ba! dan barabelerde tarihi kiymet 0l- duğü hakkında ortaya bir fikir atıldı, ve | bu fikrin doğru olup olmadığını tesbit | - çin bir komisyon kuruldu. Komisyonun vardığı, yahud — varacağı Gümüşhaneden bir manzara '| Hem «Zigana» dağına tırmanıyoruz, hem demek ki burası beş köyden çıkmış.. İşte böylece «ders» ala ala dağın ke- narına açılmış yollardan yukarılara çı - ıyoruz.. Sağ tarafımda muazzam bir u- çurumun dibinde, köpüklerle akan — bir dere görünüyor.. Üstünde bulunduğumuz dağla, karşımızdaki dağın arasına sıkış- miş bu suyun, derinden şarıltısı duyulu- yor... Efendisinin ayakları dibinde yal - taklanan kıvrak bir köpek gibi, dağların eteklerinde bu su da hoplıya sıçrıya ho- murdanıyordu. Biz mi yükseliyoruz; yoksa bulutlar mı alçalıyor bilmem; birbirimize pek yak - laşmağa başladık.. Altımızdaki, pek yü rüyor gibi görünmüyor.. Hırıltısı, horuk tusu, sür'atinden fazla... Buna rağmer. işte bulutların içine girdik.. Göz gözü gör- müyor.. Şoför hem ışıkları yaktı, hem .. | mütemadiyen klâkson çalıyor.. Önümüz duman, yanlarımız duman, yerde mi, yok- sa gökte miyiz pek belli değil... * Çıktık, indik.. Tekrar çıkıp iniyorur... Yollar yeni yapıldığı için sarsıntısız iler- Tiyor... Şu veya bu dönemeçlerin sırtla - rında bir takım küçük kâgir binalar var.. Hepsinin tepesinde bir kilise çanı asılı. — Bunlar nedir?, — İmdad evleri. (Devamı 10 ncu sayfada) netice berüz belli değil, ümid — edelim ki ortaya atılan fikrin doğru olduğu anla « sıdığı takdirde dahi karardan vazgeçil - miyecek, bir çok yerlerde olduğu gibi sa- hada tarihi hatırlatacak bir kemer, ya <« hud bir duvar parçasının birakılması ile İktifa edilerek Inşaata baçlunacaktır. Fakat Adliye Sarayının eski haplsia- ne sahasında inşa edilmesi — kararile bu sahanın tarihi kıymeti haiz olduğu iddi- asının ortaya atılması arasında aylarca zaman geçmiştir. Bu teahhür neden? Dün hapishane binasını — yıkma işin! üzerine almış olan mülcahhidiz yolladığı bir mektubda bu suall görüyoruz. Hülâ « Nafiaca 40 gün evvel yapıldı. Mukavelesi akdedildi, plânları yapıldı, fakat tam işe başlıyacağımız sırada: «Bina Asarı atikadanmış durunuz, de- nildi. Durduk. Yalnız inşat mevsimi, ame- le bulma zamanı gün geçtikçe ilerlemek- tedir ve bitmek üzeredir. - Bize hatırlalayım ki, bu binanın yıkıl Mmasınin k ihalesi 8 ay evvel yapılmaştı. sonra bozulmuştu, gene meydana atılmış- tı. Bizlm,aldığımız zaman kadar — geçen müddet pek büyüktür. Bu müddet zarfın- da binanm Asarı atikadan olup olmadığı neden tedkik edilme bu suali socmakta haklı ve mesele axil işlerimle için ders alınmıya değer bir ehemmiyet- tedir Temenni edelim ki komisyon kara- Tını çabuk versin ve gerçekten tarihi do nilecek bir hatıra varsa bir. parçasının Mmuhafaza edilmeslle Iktifa edilsin.