Yazan: Vedad Ürfl Prensin esrarengiz ilmi — Size mektubu yazan.. bir İstenbul | çocuğu.. kimyager Selim.. G İ Sevinç ile şaşkınlığın birleştiği heye- canda nasıl da büyük bir zevk var Ve bu, insanı bedii bir saadet içinde, bir lâhza için de olsa, ne türlü donduru- yorl!.. — Dışarda kimse var mi?. ht — Hepsi uyuyor!... Ya geldiğiniz ta- rafta?.. . — Hiçbir tehlike yok. ee Genç ve yakışıklı bir insan, Zeki bir yüz, Türke hâs bir sıcak kişn'ılık- — Atfediniz, dedi... heyecan verdim. Başka türlü hareket etmekliğim imkânsızdı. Bir an önce konuşmalıydık. Sizin gibi bir ıraa_:_lş—n. buradaki vazifemi başarabilmekliğim için büyük ihtiyacım — vardı. B'_’n“'.'f başka, yurdumun bir çocuğunu göz gö re göre tehlikeye atamazdım. Kısaca anlattı: Bir İstanbul çocuğu. İyi bir aileden. Tahsilini Londrada ta- mamladıktan sonra stajyer olarak yük- sek bir İngiliz «Heyeti i!mi_',îeslı nğı: kendisine bir vazife teklif eqmniş. L_ç yıl Londrada kalmış. Hinmsı_ındnış yüksek bir İngiliz «Heyeti ilmiye» Si Londradan üç genç kimyager istem Bu şerefli vazifeye seçilenlerden birisi &e kendisi olmuş. Bir buçuk yıldır Hin- distanda bulunuyormuş. İlâve etti: — Mensub olduğum heyet, İngilte* renin en yüksek profesörlerinden mü- teşekkildir. Başında da uzun müddet İngiltere akademi başkanlığında bulu- | gizi nan ve bütün dünyaca saygi ile ını;lın profesör Beck vardır. Hindistanın kf—'; köşesinde on beş, yirmi büyük ted ıa— enstitüsüne malik bulunan heyetin Şa— yesi, ilmin henüz nüfuz .deme_dızrımd s kirizm gibi csnrıngiz ışler ehd:;(şe*" :n"!emeler yapmak ve bilinmi ğ eri keşfetmektir. 5 b.'mred'un. Pencere önünde bir ses. BİT ykuş geçti. , — Şu halde Nâzım Abâd... — — Dünyanın en bi l";r Bü: rarengiz adamlarından birisidir. nu belki de henüz bilmiyorsunuz. — Hayır... M Delikanlı dört yamı gözden gîğğğ ten sonra yaklaştı, daha yavas e .. Prens Nözin A- bâd, fennin yalnız esrarengiz de değil, ayni zarr.and)ı' €n korkunç âlimlerinden birisidir. 4 — Korkunç mu?... Ş — Muhakkak!... -Onun, beıf"ye':_ karşı müdhiş bir kini vardır. G'ıîf:ü meleri, tatlı tavırları, bu kini snk' isteyen birer maskeden başka bir şâ! değildir. Prens, bugünkü Uıı_ım ben| z nüfuz edemediği birçok mühim noki (ı_) ların anahtarını ellerinde hıtu.W'-d D henüz hiçbir fen adamının bulım:l ığı Şeyleri keşfedebilmiştir. Ama bunları, neden doğduğunu henüz bilemediğimiz bir kin yüzünden beşeriyete lî'“'ğ_’"' lamıyor ve saklıyor. İşte prensin l:ıbo: ratuarlarında birer asistan gibi çalış Eh memur edilen bizler, ayni zaman- Anlamıştım.. " —.....birer casus gibi bu sırlara nü- fuz etmeğe çalışıyorsunuz!... — İtiraf ederiz. Evet!... — Bir casus gibi... * — Beşer namına. Bütün bir fen âle- Mi hesabına. Biz, casusluğu herhangi şahsi bir menfaat uğurunda yapamıya” tak kadar kendilerini bilir insanlarız. Ama beşer... O, prensin orlaya koy- Mak istemediği anabtarlara muhtactır, Prenses, Nâzım Âbâd, büyük olmakla ber talihin lütfünü de görmüş bir âlimdir. Ecdadından tevarüs ettiği öyle formüllere, fennin öyle sırlarına Va ” kıftır ki bunların beynelmilel ilim sa- hasında öğrenilişi, insanlık lehine u * mnomı inkılâblar yıpı_cıktn'. bir su içinde boğuyor gibiydi. — Peki haykırdım... &ma... Hiç... Hiç bir şey mi öğrenemediniz! — Hiç bir şeyl. Lâaboratuarlarında çalıştığımız halde ne iş gördüğümüzün kendimiz de farkında değiliz. Elimize tek formül geçemedi. Yalnız sarayın duvarları içindeki gizli yol plânını cl- de edebildik. İstediğimiz dakika, sara- yın her yanına girebilecek kadar va- iiyeıe hâkimiz!.. Ne çare ki, bunun bi- ze hiç bir faydası yok... Elimize geçen bu plânlarda, esrarengiz kimya daire- lerine girmekliğimizi sağlamlıyabile - cek bir işaret yoaktur. — Hangi esrarengiz daireler?, — Prensin bütün ilim varlığını taşı- çalıştığımız laboratuarlar- yan yerler!.. da on basamakla çıkılan bir yer vardır. | Buradaki demir kapılar, pıe'nnşn“baş. ka tek kişinin içeriye girmesine mlsaa- de etmiyor, bu kapıyı aşabilen yf“"”- kendisidir. İçeride ne vardır?. Biz de bilmiyoruz... Prens Nâzim Aş:ad, .b" yerler hakkında izahat istenilmesine dahi müsaade etmiyor. Bize !ğz:m olıav işte bu yerlerdir. Bu giıli_ d_aırelcr ki, Prensin bütün keşifleri, bütün formül- Yeri içerisinde saklıdır. : dinliyor, şaşkın şaşkın din- liyor, artık tek söz sö_ı-"ıiyemxyordumı En heyecanlı bir binbir gece masalı banâ bu kadar büyük bir merak vere - mezdi, eminim. a — «Heyeti ilmiye» bir ı_e_ önce kî“ gırlara nüfuz edrbnmeklıg.ımıı için büyük bir sabırsızlık gösteriyor, pren- ses. Fakat Nâzım Abıflın _tıassuııu_ ve izli datrelere kimsenin girmemesi çin aldığı tedbirler, bizi bir adım ileri ütemiyor. — Bu dairelerde en fazla ne bulabi- leceğinizi umuyorsunuz?. — Ölülerin sırrını.. — Ölülerin mi?, Hayretle — Mumyaların sırrıf. Prerk, ölen | bir insanın vücudünü mumya haline Kkoyan ve binlerce yıl muhafaza eden formülü bulmuştur. Fir'avunlar dev - rinden sonra hiç kimse bunu keşfede- memişti. Bu, beşer tarihinin bir çok sırrını aydınlatabilecek bir keşiftir. bunun iç yüzünü kavrıyabilmek n gizli dairelere ginmek mecburi - vetindeyiz. Prens Nâzım Âbâd, odaya her gün girer, saatlerce kapanır, dışarı çıktığı zaman onun yüzünde bir ölünün İstanbul Askeri Levazım | beyazlığım, gözlerinde simsiyah bir hü- |zün çerçevesini çok iyi farkederiz! Lü- boratuarın koltuklarından birisine otu- rür ve o lâhze için donuk gözler, dikil- diği meçhul bir noktadan saatlerce ay- rılmaz, bu hal bir yorgunluk eseri mi- |dir, yoksa başka sebebler mi vardır?.. Bilmiyoruz!.. Artık tek söz söyliyemiyordum. Genç kimyager, yavaş âdımlarla ka- pıya doğru gitti, dinledi ve alçak bir sesle: — Bize,,. dedi... Siz de yardım e - döceksiniz. — Ne yapabilirim ki?.. <— El birliği ile çalışacağız ve meç - hul dairelerin kapılarını açan anah - |tarı ele geçireceğiz. Prens, sizin henüz hiç bir şeyin farkında olmadığınızdan pemindir. Bu, işinizi kolaylaştırabilir. İşte burada delikanlı yanılıyordu. — Onun yüzünü sizin kadar bile gö- remiyorum ben diye haykırdım.. Nasil istersiniz ki... Güldü: — Hayır... dedi, Yanılan biz değiliz, Bi z. Bizler, sarayın ancak gizli du- |varlay arasında, her tehlikeyi göze a- larak işliyebilen insanlaârız. Siz ise şu |dakika sarayın bir hâkimisiniz. Yanı - nızdaki iki cariyeyi kandırmak, pren- |sin saray içindeki harekâlını gözetle - meğe yetebilir, Böyle gizli bir gözet - leme, mahud dairelerin anahtarının ne- reye saklandığını bize öğretebilir. Karşımdaki türkçeyi tam bir İstan- bullu ağzile konuşmasaydı, onun, prens tarafından beni anlamağa memur edil- miş bir ajan olduğundan şüphe etmez- dim bile, Ama, bu varid değildi. O da benim kadar İstanbullu, benim kadar samimi idi. Beni ne diye aldatacaktı ki!.. Ansızın bahçeye nazır pencereye doğ- ru koştu, Hassas kulakları bir şey işit- miş gibiydi. Bakar bakmaz döndü, işa- ret etti. Yaklaştım. Nehrin kıyısında 4 gölge ilerliyordu Bunlar, siyah beze sarılmış bir cisim ta- şıyorlardı. Saray bahçelerinin ağaçlık- lam arasında kayboldular. — Bir ölü!, diye fısıldadı genç kim - yağger... Mezarcılar yeni bır cesed ta - sıyorlar prense, (Arkası var) 500 metre bir yüzlü, 500 metre iki yüzlü muşamma ile 500 top separeşir alına- caktır. Açık eksiltmesi 26/Temmuz/938 Salı günü saat 11 de Tophanede İstanbul Levazım âmirliği satınalma komisyonunda yapılaçaktır. Şartnamesi komisyanda görülebi İsteklileri Türk Hava Kurumu iYANGOSU 4 üncü keşide 11/ Ağustos/1938 dedir. 50_000 Liradır... Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.020 liralik ikramiyelerle 10.000 ve 20.000) liralık iki adet mükâfat vardır... Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin eden bu piyangoya iştirak etmek suretile siz de talinizi deneyiniz... âııuıııııııııııunnııııuuıııııııııııınııııımıınmıııııııııı!ş BüYÜK P Krma Büyük ikramiye: E |( E Alir. Hepsinin tahmin bedeli 2175 lira, ilk teminatı 163 lira 12 kuruştur. in kanuni vesikalarile beraber belli saatte ikomisyon? gelmeleri. «8B> <3474> İstanbul Deniz Ticareti Müdürlüğünden : 1 — Müdüriyet memurin ve müstah dimini ile algarina zabitan ve mürette - batı için açık caktır. 96 7,5 Baat 11 dedir. eksiltme ile 41 takım elbise maa kasket, 10 adet tulum yaptırıla- teminatı muvakkate 56 lira 10 kuruştur. İhale 26/7/938 Salı günü 2 — Amasra limanında batık RİZE, ve ŞAHİN vapurlarının çıkarılarak lima- £ Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda S Â darağacı altında biten memuriyet hayatı: 46 j Ve sersecetereeececerdecececARACACE A KAKEYACARAADALABE AA KA BA DeLASKeRLESCE EKEENE V07 Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Abdurrahman (Paşa) sol elini uzatınca keşiş: “Sağ el, sapasağlam dururken sol el verilmez Paşam, Ben, hemen müsveddeyi Takiyyüddi- |niz. Allahın yarattıklarını, nin elinden alarak odadan çıktım. Be- | gibi görmeğe çalışınız! yaza çekerek yaverle içeri gönderdim. | Paşa, keşişi, kendisine en yakın ol: O gece nasıl ayrıldıklarını bilmiyorum. | bir koltuğa oturtarak, iki saat kad Fakat, ertesi günü, Abdurrahman paşa- | mulMtelif mevzular üzerinde konu_:q nen bu hırçın mürebbi veya mürşidine |lar, Keşiş efendi, iki defa gitmek isi: gene hürmetler ibzal ettiğini görerek |ise de, sözlerinden pek hoşlandığı içi olduk!a şaşlım, Takiyyüddin efendi ile, uzun müddet yaşadığı Gürün kasabasında iken ara- sya iınektublaşıyorduk. Hatıralarımın sonuna ilâve edeceğim bazı tanınmış şahsiyetlerimizin mektu 1 arasında, Takiyyüddin efendinin, bir kaç satırlık bir mektubunu neşredeceğim. Arap âlimlerinden meşhur (Cahız) bir mektubunun biraz uzun olmasın - dan dolayı «kısa yazmağa vakit bula - madığını beyan» ile itizar ediyordu. Galiba, Güründe münzevi — yaşıyarak bol — vakit bulduğu —için Ta- kiyyüddinin — mektubları — da da - ima kısa, — fakat — mânaları uzun idi. — Vuzuhu — az çok ihlâl etmek- sizin bir kelimesini değiştirmek kolay değildi. —İ9— ABDURRAHMAN PAŞA İLE BİR RUM KEŞİŞİ - ŞİŞMAN KAY - MAKAM NAHİFİ EFENDİ Abdurrahman paşa her sene üç ay vilâyetin mülhakatırı devir ve teftiş eder, İneboluda uzun müddet kalırdı. Paşa, İneboluda liman bulunmamasın- dan ileri gelen tehlikeli müşküllere ve | facialara nihayet vermek azminde idi. Bu maksadla İstanbuldan kâfi mik- darda tahsisat almak için, mış ve emri altında sarfedilen tahsisa- tın bir parasının bile boşuna gitmemesi için, inşaat mevsimlerinde mutlaka İneboluya giderek hergün — saatlerce, güneş altında ameliyata bizzat noza- ret etmiştir. Abdurrahman paşa, valiliğin, bütün vilâyet ahalisi üzerindeki «Velâyeti âmme» sile Iktifa etmiyerek ve din, ırk farktarına hiç bakmıyarak her ailenin her ferdin velisi, vasisi, babası gibi hareket etmiştir. Bundan dolayı onu, herkes candan severdi, Kastamonuda, ! Boluda, Sinopda ve Çankırıda bulungn idadi mektebleri, emrazı zühreviye paşa bırakmadı; hattâ yemeğe alıkoj mak arzu etti. Fakat, keşiş: — Ben, başka saatlerde yerim,, vabını vererek kalktı, bizim manaş! rın mevki; çok güzeldir, teşrif ederi niz memnun olur ve şeyleri de görürsünü — İnşallah cuma günü g kabelesinde bulundu. O sırada İstanbulda Nahifi admd -isminin tam zıddına - çok iri ve şiş man bir kaymakam vardı. Hamı peştemal yerine yatak çarşafı kullar dığı söyleniyordu. Cuma sabahı, biz, Rum manastı gitmeğe hazırlanırken, bir Rum kıgğ geldi, kunduracı olan kocasını, hiç su çu olmadığı halde, dün akşam kaymı kamın hapsetmesinden şikâyette bu lundu. Sebebini sordum. N z Kaymakam bey, dedi, kocama bi iskarpin yaptırmak istedi. Lâkin ayı ları çok büyük. Değil bizim dü bütün esnafta bile o ölçüde kalıp ol dığı gibi, burada kalıp yapacak kimı de bulunmadığından kocam, ya; demiş. (Arkası var) BANKA KOMERÇİYALA iİTALYANA Bermayesi Liret 700.000.000 İhtiyat akçesi Liret 14576905450 — Merkezi İdare: MİLANO ŞUBELERİ | İngiltere, İsviçre, Avusturya, Maca- ristan, Yugoslavya, Romanya, Bul- garistan, Misir, Amerika Cemahiri Mütlehidesi, Breziya, Şül, Uruguay, Arjantin, Peru, Ekvatör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar İSTANBUL ŞUBE MERKEZİ alata — Voyvoda — caddesi Karaköy Palâs — (Telef: 44641 — /2/3/4/5) Şehir dahilindeki acenteler: İstanbulda: — Alâlemciyan : hanında Telef: 22000 - /3/11/12/15; Beyoğlun- hastaneleri ve şoöseler hep enün him- met ve gayretile vücüde getirilmişler- dir. İşte, bu umumi sevgi, yüksele yük- sele, İneboluda dağlarından birinin te- pesi üstündeki Rüem manastırında mün- zevi bir hayat geçiren, Kasabaya fev- kalâde bir ihtiyacın sevkile pek nadir men ihtiyar Rum 'keşişinin yüreğine kadar varmıştı, Takiyyüddin gitmiş, İneboluda bizbi- ze kalmıştık. Bir gün, şatranç oynarz- ken, yaver, paşaya: — Dağdaki manastırın ihtiyar papa- zı geldi; efendimizi ziyaret etmek isti- yor, dedi. Paşa, zairi kabul etti, Fakat keşiş, yalnız bir temenna ile iktifa etmiye- rek, paşanın elii sıkmak için ilerleyin- ce, paşa sol elini uzattı. Kısa boylu ve çok sempatik olan ke- şiş gülümsiyerek ve çok düzgün bir Türkce ile: — Sağ el, sapsağlam dururken, sol el verilmez, dedi. Neden sakınıyorsu - nuz? Yüreğim gibi elim de - temizdir. Galiba kıyafetim hoşunuza — gitmedi. İnsanları yalnız kılıklarile tanımak istiyenler, aldanmaktan kurtulamazlar! Sizi ziyaret eden kıyafetim değil, biz- zat benim! da: İstiklâl eaddesi Telef: 41046 İZMİRDE ŞUBE Dr. BESİM RUŞEN Cerrahpaşa hastanesi dahiliye mütehansın — ÇARŞIKAPI TRAMVAY DURAĞI g İ Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetşel Yarebatan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBUL resimlerin — bütün — hakları | mahfuz ve gazetemize aiddir. ABONE FiATLARI Sene| Ay Kr, Kiş M 1220| 710 2700 | 1400| 800 Abone bedeli peşindir. Adreş değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk nm temizlenmesinin kapalı zarf usulile 7/7/938 Perşembe günü saat 12 de ya- pilan eksiltmesine talip zuhur etmediğinden keyfiyet ayni şerait — dairesinde 26/7/938 Salı günü saat 12 de pazarlıkla talibine ihale edilecektir, 9, 7,6 teminatı muvınıiılmünâkmmrv!mmmnmhılnkhnmhnhnü- tublarile mezkür gün ve saatlerde komisyona ve her iki işe aid şartnameyi gör- mek istiyenlerin de müdüriyet idare çubesine müracaatları, — «4340> ğ';ü elimi dalgınlıkla uzattım, d- Pul ilâvesi lâzımdır. yerek sağ elini verdi. Keşişle ben ha- kaum:mı İ fifce gülümsedik. Keşiş sözüne devam Telgraf : Son Posta eyE Telefom : 20203 — İnsanların yaptığı paçavralara o kadar kıymet ve ehemmiyet vermeyi- kenseserenenenecennAn