| | İ bartYA SAİAY SY K ÇAA0 P:İd! yüksek atlarken Dün yapılan atletizm seçmeleri sönük geçti Yaptığımız atletizm değildir. Koskoca İstanbul şampiyonasını iki düzüne hakemin idare etmesi lâzımken bu işi bir tek kişiye nasıl yükliyebiliyoruz? Yazan: Ömer Besim Dünkü müsabakalara iştirak eden atletler., İstanbul atletizm şampiyonası nmüei Dün yapılan müsabakalar arasında gü- yapılan ve on bir gün devam edecek olan |nün en güzel derecesi 50 metrelik yarışta müsabakalara dün de Kadıköyde devam | oldu. edildi. Söylüyorum Birinci kategori müsabakasında hare- oluyar, aöylemiyorum | ket hattında Fikret, Halük, Melih, Kâzım, derd oluyor, iki cami arasında kalmıça | Kören gibi belli başlı atletler vardı. döndük.. Galatasaraydan Fikret 56 saniye ile İstanbul şampiyonası -bir miıntakanın | Semihe aid olan Türkiye rökorunu egalç tek ve yegâne resmt müsabakası demık—le“l- | tir. İstanbulda yapılan muhtelif resmi| Yüksek atlamada Pulat ile Necdet bir müsabakalarda ne incelikler, ne hesablar döndüğünü bilmiyen yoktur, Meselâ futbol maçında falan oyuncu- nun lisansı için buradan kalkıp Ankara- ya gidenler içinde ben de varım. Bir fut- bolcunun bir dakika evvel kayıd içi için | yapılan gayretler herkes gibi benim de “ başımdan geçmedi değil, Halbuki İstanbul atletizm şampiyona- | Bi mıntakanın bu kabil resmi kanallarile kat'iyen alâkadar değildir. Klüblerimiz atletlerile alâkadar olmak lüzumunu hissetmiyorlar.. 'Teşkilâta gelince: O bir müsabaka ter- b ve ilân etmiştir. Kim nereden olursa “ plsun müsabakanın yapılmış olması esa- sını gözönünde tuttuğundan bu kadar in- ce hesablara lüzum bile görmüyor. Bu atletizm değildir... li Türkiyede atletizm yoktur, bizde atle- tizm ayda bir defa yapılır.. diyenlere bir cevab teşkil etsin diye ön bir güne ayrıl- mış olan koca İstanbul şampiyonası yal- niz Nailinin sırtına yüklenmiştir. Futbol maçını üç hakem idare eder. Atletizm nizamnamesi bir yarışta altı * kronometre, altı muvasalat hakemile bir * de hareket âmirinin bulunmasını emre- - der. Alma ve üllamalarda da asgari beş ha: * kemin bulunması lâzımdır. Bunlar hari- » cinde saha komiserleri, irtibatlar, ihtiyat hakemler. müsabaka kâtibile, başhakemi » de bu işde vazifedar eder. İşte bu kadar yüklü bir hakem kadro- <- sunu zavallı Naili tek başına temsil ot- meğe çalışıp durüyor. Böyle m'işb:—kıyı bir şehir şampiyo- | hayli çekiştiler. İki atlet de iyi bir günün- de değildi. : 4X100 bayrak yarışı her zaman ve her yerde olduğu gibi heyecanla başladı ve Tayni heyecanla bitti. Almman dereceler şunlardır: 50 metre 3 üncü kategori: Cemil (Akın- spor) 6.6. 50 betre ikinci darpaşa) 63. 5Ö metre birinci kategori: Fikret (Ga- kategori: Cihad (Hay- Dünkü at yarışlar heyecanlı oldu Bahsi müşterekler yalnız üçüncü ve beşinci koşularla yapıldı Yarış ve ıslah encümeni tarafından tertib edilen yaz at yarışlarının ilk haf- tası çok heyecanlı olarak geçmiştir. 'Yarışlara saat 15 de büyük bir seyirci! kalabalığı önünde başlanmıştır. 3 yaşında yerli ve yarım kan İngiliz erkek ve dişi taylarına mahsus olan bi- ritel koşuya yalnız Şevket Kirgüle'nin Semhan'ı girmiş, 1200 metrelik mesafeyi tek başına koştuktan sonra 130 liralık ik- ramiyeyi almıştır. İkinci koşu Üç ve daha yukarı yaşta hâlis kan İn- giliz at ve kısraklarına mahsus olan bu koşuya 5 at iştirak etmiş, Lütfi Karaas- manın Şıpkası birinci, Asım Sorganin Sa- malopusu ikinci, 8. Temelin Taşpınarı Ü- çüncü gelmişlerdir. Üçüncü koşu Dört ve daha yukarı yaşta olup 1908 senesi zarlında hiç koşu kazanmamış hü- lis ve yarım kan Arab at ve kaısraklarına mahsus olan bu koşuda Receb Özçeliğin At yarışlarında bahsi müştereklere iştirak edenler Ceylânı birinci, Ahmed Coşkunun Meb- ruku ikinci, Tevfik Devrimin Ceylânı ü- çüncü gelmişlerdir. . latasaray) 5.6 (Türkiye rökoruna müpa- vi). 110 mania: Vasf) (Haydarpaşa) 17.1. 110 kısa mania: Neriman (Haydarpaşa) 1T.1 (Yeni rökor). Yükek atlama: 1.76. 3 adım: Yavru (Güneş) 13.67. 4X100: Halük, Fikret, Kizım, Cemal (Galatasaray) 48. Cihad, Subhi, Neriman, Vedad (Haydarpaşa). Müsabakalara gelecek hafta devam e- dilecektir. Pulat — (Galatasaray) Ömer Besim Kürek t;şâ müsabakaları İstanbul Su sporları ajanlığı tarafından | tertib edilen kürek teşvik müsabakaları | dün Beykozda yapıilmıştır. Yarışlarda deniz müesseseleri her xza- man büyük yardımlar yaptığı hölde bu | defa en küçük bir duba bile temin edile- mediğinden Halicin bir tenezzüh vapuru Dördüncü koşu Üç ve daha yukarı yaştaki hâlis kan İngiliz at ve kısraklarına mahsus olan bu Kkoşuya programa göre " at iştirak etmesi Tâzım gelirken siklet meselesinden çıkan bir ihtilâf yüzünden Prens Halimin üç latı haric kalmış ve bu suretle bu koşuya ancak dört at iştirak elmiştir. 1800 metre mesafesi olan bu koşuda A-' sım Çırpanın Tomrusu birinci, S. Temelin İspringbardu ikinci, gene Asım Çırpanın Dandisi üçüncü gelmişlerdir. Beşinci koşu Dört ve daha yukarı yaştaki yerli, İn! giliz ve Arab at ve kısraklarına mahsus olan bu koşuda''N. Atabayın Mavzıkası birinci, M, Atlının Ayhamı ikinci, S. Te- melin Mahmuresi üçüncü gelmişlerdir. Bahsi müşterekler yalnız 3 üncü ve be- şinci koşularda yapılmış, 2/4 numaralı biletleri alanlar 1 lraya mukabil 22 lira kazanmışlardır. Fenerbahça ikinci takımı İzmitte İzmit, 23 (Hususi) — Fenerbahçe ikin- müsabakalar esnasında hakemi dubası | ci takımı şehrimize geldi. İğmanyurdu ile vazifesini görmüştür. HSÜDi DA bir maç yaptı. Her iki taraf güzel bir ©-. Gdi Sonsuz bir inişe akan dağ göküntüsü Bgibi garba akıyordu. Bu sefer 0 zamana kadar gördüklerinden bambaşka bir ka- le karşısında durdular, Buranın — duvar ve mazgallarını, kayalıkları yontarak yapmışlardı. Fakat aksak Timur bir a0 bile düşünmedi, önünde hiç bir şeyim a- yakta duramadığı ordusuna emretti: — Hücum!.. Askerler zincirlerinden boşanan bin - lerce kaplarn gibi ileri atıldılar. Dünbe - lekler çalınıyor: — Bürün!.. Sürün!.. Besleri kayalıklar arasındaki dar va - lide tekrar tekrar akisler yapıyordu. O &rada Kars kalesinin mazgalların - da beyaz bayrak sallandı ve kapılar sed- larına kadar açıldı. Birkaç gün sonra koca Timürün ordusu Karabağ ovasının yemyeşi) ve sulak de- koru ortasına kara kıldan çadırlarını kur- muştu. Renk renk bayraklarını dikmiş'l Boz. al, doru, kır ve yağız atlarını çayır- lara salan renk renk elbiseli yüz binlerce askerini dinlendiriyordu. Hakanın çadırma doğru gidip gelmeler oldu. Sonra asker arasımna bir hiber ya- yaldı: — Gürcü prens kulluğunu göztermek için geliyor, armağanlar getiriyormuş! Bunu kimse hoş karşilamadı. Çünkü ©o ülkelerin güzel şehirlerinin, büyük ve zengin © in, hele âbü bakışlı kızla - rının medhini çok işitmişlerdi. Biraz din- lendikten sonra oraya gideceklerini, tatlı bir hülya gibi gönüllerinde yaşatmışlar- dı. Şimdi o hülyalar birer hiç oluyordu. Gürcü prens geldi. Armağanlar arasın- da bir de kalkan vardı: — Bunu Peygatmiber Davud kendi elile yapmıştır! Diyordu. Gerçekten Kur'anda böyle bir. kalkandan bahsediliyordu. Timür onu be- ğendl Bununla beraber Gürcü prensine hi nliktan vazgeçmesini söyledi. U- muyordu ki prens bunu kabul etmesin! Etraftakiler de bunu bekliyorlardı. Fa - kat Gürcü prens göz göre göre ölüme gidecek kadar abdal olmadığını gösterdi. Müslüman oluyorum! Dedi. Asyanın ortasından kopan çığ bir türlü 'kanmak bilmiyor; hattâ yeyip içtikçe, yı- kıp yaktıkça hızı artıyordu. Asker ken - dini avutuyordu: — Eh, yakında Şirvan ülkesine gidi - yoruz. Gürcü Hlerinde kaybettiklerimizi orada buluruz. Doğrusu Timur da askerlerine böyle bir ziyafet çekmeyi istemiyor değildi. Orduya: — Ata, bin! Kumandasmı verdi, Yalçın yamaç dip- lerinden, çağıltılı dere ve nehir boyla « rından, çamlı, gürgenli dağlar aratından köpüklü bir deniz parçası gibi aktılar, 'Timür şöyle diyordu: — Şirvan beyi akıllı isşe Gürcü prensini örnek tutar, Fakat geçmiş ola... Bana ne kadat ağır armağanlar getirse bir şeye yaramaz. Gâvur değil kti islâm olsun da canını kurtarsın! * Şirvan beyi Şeyh İbrahimin etekleri zil çelıyordu. Nice büyük hükümdarla - rın, nice dik kafalı ve usta prenslerin bir çöp gibi önünde sürüklenip kayboldukları bu orta Asya akıncısına o mu karşı du - rabilecekti! Şeyh İbrahim, hemen vezirini getirttl Kadısı Beyazıd da çağırılmıştı. Onlarla konuştu. Gelen düşmanın ne âmansız ol- uzun uzun anlatmıya lüzum yok- tu. Karşı koymak budalalıktı. O halde ne yapılacaktı? Vezir boynunu büktü: — Siz bilirsiniz Dedi. Kadı Beyazıd boyun eğmeyi gu- rurupna yediremiyordu: keser. “Son Posta,, nın Hikâyesi OKUZUNCU KÖLE... Yazan: Kadircan Kaflı Dağlara çekilmeliyiz. Timür de « bir sel lir geçer... O gittik « ten sonra gene yurdumuza döneriz! Şeyh İbrahim sustu ve düşündü: Böy- lelikle kendi canını kurtarabilmesi ümidi çoktu. Fakat niçin bir bey olduğu halde dağlarda haydud gibi dolaşsın! — Bu çok r, Ben kendimi kur « tarıp ta kbalkı düşman elinde bırakırsam mahşerde Tanrıya ne cevab yeririm? Timürün niyetini de ona yetiştirdiler, Bir an sarsıldı, fakat çabuk doğruldu Öyle armağanlar hazırlamalıydı ki koca Timdr ber şeye rağmen enun canını ve ülkesini bağışlasın! Timtrün ordusu Şirvana yaklaşıyordu. Orduda bir haber yayıldı: — Şeyh İbrahim armağanlarla birlikte hakanı karşılamıya geliyormuş! Timür bıyik altından gülümsedi: — Bırakın gelsin! Uslu üslü geleni zor- la getirmiye kalkışmak ta budalalıktır. Hakanın niyetini bilerler de, için için gülümsüyorlardı, — Zavallı Şeyh İbrahim! Gelecek, Timürün önünde yerlere ka - panacak, beraberinde getirdiği mücev « her işlemeli elbiseleri, Çin kumaşlarını, altın saplı kılıçları, zarif savatlı kalkan- ları, altın yaldızlı derileri sunacaklı! Şeyh İbrahim o cuma günü bütün ca - milerde Timür adına hutbe okutuyor, Ti- mür adına bastırdığı çil çül poraları her tarafa yayıyordu. Şirvan beyi- göründü. Timür onu dikkatle süzüyordu. Sarkık bıyiklı yağız askerler ilk işarette onu yas ka paça sürüklemek, yahud kellesini dü. şürmek için hazır duruyorlardı. Şeyh İbrahim Türk hakanının önünde yere kapandı. Biraz sonra başını kaldırdı ve onun atdına hutbe okuttuğunu, para bastırdığını söyledi. Daha geride duran vezirine işarâi edince armağanlar sıra « sile Timüra sunuldu: Altın saplı dokuz kılıç, çok sağlam do« kuz yay, dokuz ipekli çadır, pek süslü dox kuz kameriye, dokuz Hind şalı, dokuz parça ağır kumaş, dokuz tane güzel at.., Tümür bunların her çeşidini görmüş, «le geçirmişti. Fakat dokuz sayısı Türk « lece kutlu olduğu için hoşuna gitmişti, 'Bununla beraber eski kararını bozmuş değildi. Şeyh İbrahim armağanların cinslerin! de dokuz sayısile bağlamayı düşünmüş « tü. Bon armağan olan genç, dinç ve ya < kışğıklı kölelere göz attı. Birdenbire kaş < ları çatıldı. Köleleri saymış, onların do « kuz yerine sekiz olduklarını görmüştü. İş- te bu suç bağışlanamazdı. Şeyh İbrahim belki de farkında olmaksızın kendi ölü « münü haklı çıkarmış oluyordu. ' Etrafta bulunanlar da hakan gibi fişü. nüyorlardı. O kadar ki Şeyh İbrahimin başsız gövdesini ve gövdesiz başını şim- âden oracıkta ve yerde görüyorlar gibiy- Fakat Şeyh İbrahimin ne yüzünde, ne de hareketlerinde en küçük bit telâş yok. tu. Timür sent bir seşle sordu: — Niçin köleler sekiz tane? Şeyh zalen bu sorguyu bekliyordu. Yerlere kadar eğilerek cevab verdi: — Dokuzuncu köle... O da Şeyh İbra - him kulunuzdur!.. Timür gülümsedi. Yazan: Frödöric Boutet Çeviren: Faik Bercmen Baş, diş, nezle, grip, muııhmı. nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal İcabında günde 3 kaşe alınabilir. | | İ