Hergü Yahudi meselesi Ne olacak ? vian kongresi Yazan: Muhittin Birgen E Yahudi meselesi, sen günler- münasebetile de, bütün dünya matbuatını işgal eden bir mevzu oldu. Dünyanın her tarafına dağılan, hiçbir tarafla yerleşemiyen, za- man zaman muhaceretlere uğrıyan Ya- hudilik bu defa büyük bir fırtına ge mpati gösteren uhacerete uğrıyan bir yardım göster- mekten ya âciz bulun rlar yâahud dâ dahili sebeblerden dolayı çekiniyorlar, Evlan kongresini uzaktan al ile seyreden Almanlar, kongrenin «bütün işleri komisyona havale eden> — neticele- rinden sonra, bir tarafa çekilmiş kıskıs gülüyorlar; gülerken de şunları söylü- yorlar: «Hani Yahudiler çalışkan, işgüzar, ya- şadıkları memleketlere faydaları doku- nur insanlardı? Hani Almanya bu faydalı unsurun kıymetini bilmedi ve merhamet- gizce onu kapı dışarı ettiydi? Bunu söyli- yenler, şimdi fırsattan neden dolayı isti- fade etmiyorlar? Neden dolayı kollarını açıp Musa oğullarını karşılamıyorlar? Almanyaya verdikleri faydayı Yahudiler biraz da İngiltereye, biraz da Amerikaya verseler fena mı olurdu?» Almanlara göre, Yahudi meselesi etra- fında öteki memleketlerin yaptıkları gü- rültü, Yahudi dostluğundan ziyade Al- man veya nasyonal sosyalizm düşmanlı- ğından ilerji gelme bir şeydi; Evian kon- xxx.ı.ııde Yahudi dos 1 tarafından alı- Dan tavır Almanların bu pek te asılsız olmadığını gösterdi. * Bütün bu işlerin son zaman rünüşünde dikkat edilecek bazı noktalar var; bunların en bi müşahedeyi yapabiliriz: Yahudi meselesini mütalea yapan bütün dünya, Yal ziyade sempati gösteren ve sermayesinin jpüfuzu altında g,dıı;n memleketler de dahil olmak üzere, bu işe Yahudi ismini taşıyan birçok milyon insan kütlesinin hayat meselesi — olarak değil, belki de alelâde bir nasyonal ve enternasyonal politika muadelesi tar- zında bakıyorlar. Yahudiler şöyle veya böyle olacakmış; bunlar da insanmış, | ; bunların 'da elbet hayat hakları varm Bütün bunlar politikacılar için birer ma- saldır: Onlar için, Yahudi meselesi bir mevzudur; bu mevzu işlenecek, tundan falan veya filân memleket hesabına şu veya bu fayda istihsal edilecektir, İşte Filistin: Orada bir Yahndi yurdu yapılmak lâzım. Fakat, bu yurd, Yahudi- lere yurd olmak için yapılacak değildir; İngiltereye Akdenizin şark sahillerinde bir kapı bekcisi tedariki icab ettiği için- | dir ki Yahudiler Tel Aviv - arabea Tel insanlara karşı Ebib - etrafında teksif ediliyorlar ve on- | lar da oraya gidip oturuyorlar. Fakat mikdarları çoğalmak Fil! iki milyonluk bir Yahudi kütlesi vücude getirilmek fikri ortaya atılınca bu işin mes'uliyetini İngiltere derhal sırtından atıveriyor! Şimalt Afrika büyüktür, geniştir, he- nüz daha pek çok nüfusu barındırabilecek kudrettedir. Şu halde Yahudileri oraya taşıyalım; orada sermaye de var, teşkil. ta var; nasıl olsa bu faydalı ve çalışkan unsur, orada yerleşip geçinmenin kola- yını bulur? Hayır, bu da olmaz. Çünkü bizzat Amerika, gayet kuvvetli bir Ya- hudi sermayesinin nüfuz ve hatlâ hâki- miyeti altında bulunmasına rağmen bu kadar bol muhaceretl kabul Çünkü Amerikalılar işsizlikten korku- yorlar, çünkü Amerikada da Yahudiliğe aleyhtar olan zümreler var, çünkü, A- sanı kapısından içe- Daha gâ- Yahudi enler a- merika sermayesiz in sokmaya taraftar değildi! taya fazla mikda: muhacın alınmasına rey vermi rasında bizzat Yahudi müteneffizleri var- dır. Demek oluyor ki onlar da, kendi ra- batlarının bozulmasından korkan — ego- istlerdir! * Gayet akıllı olan, kılı kırk yararak her şeyin inceliklerine nüfuza çalışan Yahudi ler acaba bu işin farkında mıdırlar? Yani, iddialarının Resimli Makale: rin, gözü yüksekte olmak her vakit için Arzusu büyük, emeli derin, gözü yüksekte olan birisin- den bahsedildiği zaman, muhit ekseriya alay eder: — Hayalperest, der, unutur ki, arzusu büyük, emeli de- — İstemiyen yükselmez.. — insan, bulı yayların * fena değildir. Arzu emel, yükselme hevesi insan kabiliyetini harekete getiren yayların başlıcalarıdır. Bu yaylardan mahrum kalan nduğu noktada sürünmiye mahkümdur, fakat enen netlceyi vermesi için sağlam temele nad etmesi icab eder, SÖZ ARASINDA Londra caddelerinde Bir ördek Nasıl gezer ? Alman sokaklarında seyrüsefer me- murları bekleme yerine bir tek çocuğun geldiğini gördükleri zaman bütün nakil vasıtalarını durdurmakta tereddüd etmez | ler: Çocuk her şeyin fevkindedir. İngiliz sokaklarında da çocuğa gösteri-| len itinayı kendini müdafaadan âciz olan Nitekim işte bir intizam memuru ki iki ördekle üç| lyavmsunu-; geçebilmesi için bütün oto- mobilleri durdurmuştur. Hareketi doğru bulmakta halk ta onunla beraberdir. ——— ——— —— ——— kendilerinin dünya politikasının ağzında | zavallı bir lokma olduklarını farkediyor- | hayvanlara da teşmil ederler, |lar mı? Zannediyoruz ki hayır, Eğer far- bulunsalardı bugün yeryü- bir Yahudi meselesi bulunmazdı kında olmu zünde | Yeryüzünde bir Yahudi meselesi var- | Id:r ve bu da gün geçtikçe büyüyor. Eski |den bu hareket memleket memleket olur- du. Fakat o zaman dünyada bütün dün- y şamil hiçbir mesele yok bugün her mesele dünyada şümul sahibi oldu- ğuna göre Yakudi meselesi de bu şekli Jalmıştır. Yahudiler kendilerine az insan- h ve bugünkü politika cereyanlarından uzak bir dünya köşesi bulup birer birer lmeyi göze almadıkça ve bu ha mütevazı bir şekilde hallet. oraya çe davayı d meği düşünmedikçe Yahudi meselesi mu- hakkak surette büyüyecek ve Yahudiler “Jdaha çok müşkül günler göreceklerdir. | tasanca düşünüldüğü zaman acıklı da bir hakikattir. Muhittin Birgen olsa bu, ö mmmmmmüın . Hergün bir fıkra Reklâm rikadaki Jim Brown Loya fab- müessisi teklâma çok ekem- rdi. Dalma gazetelere ilân- lar verir, duvarlara afişler astırırdı. Jim Brown'un karısı ölmüştü, Ka - Tısı için Muhteşem bir mezar yap - tardı. Mezarım taşında şu yazılar var- di: «Burada yatan, Amerikada en iyi boya imal eden ve gayet ucuza satan Jim Brown boya fabrikası sahibinin karısıdır. Jim Brown jabrikası boya- larını tecrübe ediniz. Beğeneceksiniz # M yamaa eeei gğ darişinseğlei Musikişinasları Taklid eden Bir kuş Resmini gördü « ğünüz bir arkes « tra şefidir. Omu « zundaki ku;un da, musikiye dehşetli istidadı vardır. Orkestra şefi, pi - yanoda bir hava çalmakta, kuş da bir kaç teerübe- den sonra, onu ol- duğu gibi taklid & debilmektadir. İngilterenin diğer memleketlerden farkları İngiliz hükümdarları Parise memleketlerine döndüler, bu mü le de bütün dünya gazeteleri İng diğer milletle: 'an farkları ya ya koyuldular. Bunlardan birkaç tanı ni biz de kaydedelim: İngi * Sabah kahvaltıs n yemeklerinden daha m mbonlu yumurta ve soğuk etle başlar, meyva ile biter. Çay, süt ve kahve süstür. İngilterede: Herhangi bir trene bindi- niz mi yemek salonuna geçmeden otur. duğunuz yere istediğiniz yemeği getirte bilirsiniz. Yemek arzusu, bütün diğer 1s teklerden evvel is'af edilir. İngilterede: Her fakir çocuk kor cemiyetine müracaat etti mi sabah, şam parasız, sorgusuz ve sualsiz birer bü- yük bardak süt içebilir. gittil öğle ve aldır. |dan oturmak bi İngilterede: Peynir ve karides her sof- rada bulunur, fakat resmi veya yarı res- mi ziyafetlerde görünmez, yenmesi ayıb- —— — İSTER Yerebatandaki kimya enstitüsünde bi renmişsinizdir. - Verilen tafsilâta bakacak olursanız ya dalabda saklı bazı tibbi eczanın ateş al ortada sun'u taksir yoktur. İSTER İNAN, zetede okumuş ve 10 bin İira zarara 'malo İSTER ir yangın çıktı, ga- uğunu da öğ- nginın sebebi camlı mış olmasıdır. Yani Çocuğun sıhhati Her şeyden Daha lâzım! İngilizce bilirseniz anlamışsınızdır, bil- mezseniz biz söyliyelim: Bu beyaz kâğıdın üzerinde koca harf- lerle yazılı olan cümlenin manası «Lüt- fen beni kucaklamayınızdır.» İngiliz çocuğu sever, kollarının arasın- da sıkıp sevmek arzusu ile yanar, fakat her şeyden evvel bebeğin sıhhatini dü- şünür. Trenlerde mahsus vagonlar Farzediniz ki bir gün kafanız mühim | bir meselenin halli ile meşguldür ve so- yahate çıkmak üzere bulunuyorsunuz: nürüm, dediniz. Fakat kompartiman dolu, her dilden g çıkıyor, düşünmek değil, sıkılma- imkânsız... Ne yapar- sınız? İngilterede demiryolu ku...,).ın).-l.ı:m- ” dan biri bunu düşünmüş ve sigara içmi- yen adamlara mahsus olduğu gibi, konuş- n adamlara mahsus vagonlar ihdas na karar vermiştir. Bu vagonlar üzerin- de: — Burya giren konuşmak hakkını kay- beder, cümlesi yazılacaktır. ——— dır. İngilterede: Her tiyatro ve sinema tem- silinden sonra kralın marşı çalınır, seyir- ciler ayakta dinlerler. İngilterede:Kadın berberi kadındır. İngilterede: El öpmek âdeti yoktur. İngilterede: El sıkmak nadirdir. tagilterede: Pazar günleri gazete çık- maz, posta işlemez, tiyatro oynanmaz, aç dahi yoktur, İNANMA! Hava sıcak, derecenin kırka yaklaştığı binaenaleyh mümkündür. Fakat iştiale müstaid t:bbi levazımı sıcağın tesirinden de günler oluyor, muhafaza edecek fenni fertibat mevcud olmıyacağıma biz inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İNAN, İSTER İNANMA| konuşmuyanlara| Sözün Kısası Söyle Tatar ağası.. Hoşuma gidiyor E. Talu Fıkm_vı şüphesiz ki birçoğunuz bilirsiniz. Fakat, malüm olan böyle bazı fıkraların, münasebet düş « tükçe tekrarlanması hoşa gider: Evvel zaman içinde.. Bağdad bizim., Nakil vasıtaları henüz deve katar İöküz arabalamımdan ibaret.. Merkezdemi uzak vilâyetlere yapılacak tebliğat, yılda bir iki defa yola çıkarılan «tatar> lar vüe sıtasile yapılmada.. Böylece, günün birinde, B:ı;;ıl_'da bit tatar göndermişler. Herif oraya, artık kaç günde, kaç haftada vardı ise varmış. Sırası ile, vallden başlıyarak, bütün ete kânı ziyaret etmiş, kendilerine aid maz« rufları, emanetleri teslim etmiş. Kurnaz adam, her birinin de mizacını okşıyacak, hoşuna gidecek güzel haberler, hayırlı müjdeler de vermiş. En son kadi efendinin huzuruna çık « mış, Efendi hazretlerinin: — İstanbulda ne var, ne yok? Bualine - âliye koparırım ümidile - şılık olarak demiş ki: — Esnayi hareketimde, efendimiziğ meşihati söyleniyordu. Fermanı hüma « | yunu bizzat alıp getirmeyi çok — istedim Lâkin çabuk hareketim lâzım geldi, bek. liyemedim. İhtimal ki yoldadır. Akşama, sabaha alırsınız. Kadı bu habere çok sevinmiş, tata sana, iltifata boğmuş, o da memnunen İsx tanbula dönmüş, Ertesi yıl, ayni tatar gene Bağdada git miş. Kadının karşısına çıkınca da: — Ah, efendim! demiş. Geçen defa, Rumeli kazaskeri olacak zat dolap çevirdi, mâni oldu. Fakat bu defa meşihatiniz mu« hakkaktır. Bizzat sadrâzam — kethüdası« nın ağzından duydum. Kadı gene memnun olmuş, gene herifa Çıkarıp, avuç dolusu paralar, hediyele vermiş ve tatar gene geriye dönr Daha ertesi yıl, ayni tatar tekrar Bağı dada varmış.. Ve bittabi kadı efendinin bir daha huzuruna girmiş. Bu sefer, ezile büzüle bir yalan daha uydurarak, hep d ayni mrşıhıl müjdesini veı-megc hazır « lanıyorken, d bis « seden kadı, zülrıı — Söyle, tatar ağası, söyle! demiş; ya« lan olduğunu biliyorum ama, hoşuma &i 4 diyor!, kare * Geçen gün, gazetelerde şöyle bir havas dis vardı: «Holandalı bir firma İstanbul beledi « yesine mühim bir teklifte bulunmuştur. Bu firmanın verdiği projeye yeni (açılacak bir çok geniş yollara husus kilde kurtulmuş tahta parkeler döşe: necek, üzerlerine bir zift tabakası çekk lecektir. Yaya kaldırımlarının kenarla « rında her beş metrede bir delikler açıla« cak, 'yapılacak husüsi tertibatla bu delik« lerden muayyen zamanlarda — fışkıracak sular, sokakları kendi en suliyacake tır.> Ayak bileklerime kadar, kaba toz y ğgınlarına basa basa geçtiğim yamru yu: ru sokağımın önümüzdeki kışın al frc manzarayı =im'hr!cn düşünen b mda bu havadisi 0- kuj_mu'ıı zaman hc'ı de Bağdad kadısı gibi gülümsi: — Söyle tatı ası, söylet. Ash olma. dığını biliyorum ama, gene de hoşuma gi- diyor!. diye kendi kendimo | söylendim. A Z Evkaf sular idaresi depolar yaptıracak Evkaf Başmüdürlüğüne bağlı sulak idaresinin, Taşdelen, — Karakulak ve Defneli sularını şehrin muhtelif yerle « rine kolaylıkla ve ucuz olarak dağıta < bilmek için Almanyadan getirtmiş ol « duğu makinelerin montajı yapılmıştım Sular idaresi İstanbul, Beyoğlu, v& Kadıköyde depolar tesis edecek ve bu depoları müteahhidlere münakasa — ila yerecektir. 1 Hamallar yeknasak elbise giyecek 'ye kayıdlı hamallara yek nasak elbise giydirileceğini yazmıştıkk Elbiseler haztrlanmış — olduğundan orl beş gün sonra tekmil hamallar yekna- ile çalışmağa başlıyacaktır.