MEETTT AT ARA GA AAA —ermme > LA AAT ae Tn ea n Rra - değildir. O zamanlar, Suriye ve Lübnan şöner eee | MADT MT AM SON POSTA Temmuz 8 Resimli Makale: Anlamadığı hakikat Yazan: Muhittin Birgen — atay meselesinin — halledilmiş olduğu şu günlerde eminiz ki şamda kıyamet — kopmuştur. Suriyenin hakikt menfaatlerini idrak kabiliyetini gösteremiyen bir politika muhiti, iki se- nedenberi Şamda tamamen yanlış bir ha- va yarattı. Bütün nüfusu içinde halis A- rab olmak üzere 30,000 nüfusu güç bulu- nan koca bir sahayı «Arab Sancağı» diye ilân eden bu politika muhitine göre, Ha- tay, Türk - Arab mücadelesinde şehid düşmüş bir kıt'adır. Hiç şübhesiz, bugün- * lerde Şam matbuatı bu mevzuu tekrar işliyorlar ve Türklerin Arablara karşı zülmetmekte olduğunu söylemek için A- rab dilinde kullanılabilecek kelime bi- rakmıyorlar, Halbuki bü bir hatadır. Hatayda kos- koca bir Türk kütlesi yaşarken bunların yanında biraz Arab, biraz Etmeni, biraz Kürü, biraz Çerkes, biraz Katolik bulün- ması bu memleketin bir Arab memleke- ti olmasını temine kâfi gelemezdi. Bil- hassa Hatay, biz meseleye e! sürdüğümüz dakikaya kadar tam manasile bir müs- temleke hayatı yaşarken bizzât müstem- Jekeden başka bir şey olmuyan Suriye- nin Hatay Türklerinin de müstemleke hayatı yaşamalarını istemesi kadar man- tıksız bir şey olamazdı. Fakat Şamın müdir sınıfı bunları düşünmedi; Türk aleyhdarı ve müstemleke taraftarı olan yanlış ve hazin siyasette devam etti. ç. Şam politikacıları için bu siyaset hata- &1 yeni değildir. Daba evvelki devirlere gitmeğe lüzum görmeksizin modern Türm- kiyeyi doğuran ilk inkılâb hamlesi dev- Tine dönelim: 10 temmuz inkılâbı denilen 908 inkılâ- bında, yani bundan 30 sene evvel, Şam| 'Türkiyeye ve Türklüğe muhalif olan bir yol tuttu. İstanbulda 81 mart 909 irticar vaki olduğu gün, Şam da otomatik su- rette bu irticala beraber hareket etmişti. O zamandan itibaren, Şam İstanbul aley- hine bir yoldan gitti ve cihan harbi es- nasında imparatorluğun — müdafaası ba- kımından Suriyeyi biz yalnız sabotaj ha- linde gördük. İmparatorluğun kuvvetleri tükenmeğe başladığı zaman da Suriye, Türk ardularına karşı hareket etmekte tereddüd göstermedi. Hikâyenin — acıklı teferrüatı henüz her hatırada yaşıyacak — kadar tazedir. Sonra ne oldu? Suriye ve Lübnanımn imparatorluk devrinde verdiği vergi bu- gün verdiği vergiye nisbetle hiçbir şey At yerine Kullanılan Öküzler İngilterede, hu- Busİ surette yetiş- tirilen öküzler, sırtlarına eğer vu- rularak at gibi kul lanılmaktadır. At durürken öküzün neden at yapılmak istendiği pek ma- lüm değilse de bu- nun daha ziyade iktısadi — zaruret- lerden doğma bir netice olduğu tah- min edilmektedir. Öküzleri yetişti- ren ve bunlara bi nenler bunu pek garibsediklerini ve bir türlü alışama- diklerini — söyle- mektedirler. Bir delinin yaptıkları İngilterede Kent'de, koltuğunda çan ta, yakasında beyaz bir çiçek bulu - nan, görünürde gayet şık ellilik bir İn- giliz —centilmen kasabaya — girmiş, bir kulübenin önünde durarak kapıyı yumruklamış ve çay istemiştir. Kulü- be sahibi kadın, «çay yok'» — deyince, meçhul adam, evin ön bahçesinde bu- hanan bütün çiçekleri yolmuş, yoluna devam etmiştir. Yolda, rastgeldiği bir düzüne boş zift varillerini kilise kapı- sına uzanan yolda yuvarlamış, kaprya istiflediği bu varillere ateş vermek temişse de muvaffak olamamıştır. Bu- nun Üzerine, kilisenin tahta parmak - lıklarını koparmış, sokağa yıkmış. İlân levhasının camlarını indirmiş, ilânla - rını yırtmış, kâğıdları bir araya topl: - yarak ateşlemiş, ve kilise kapısına bak- maya koyulmuştur. Kiliseden ayrıldık- tan sonra, avluda eski baş papazın me- zarını tekmelemiş, mezarın üzerine di- kilmiş olan mermer putu kırmış, üç par ça yapmıştır. Sonra bir telefon kulube- sine girmiş. On dakika kadar orada o - turmuş. Kulübenin camlarını indirdiği yetmiyormuş gibi, bir garajın pencere- de taşlamıştır. Ceplerinden bir sü- rü ziller çıkaran, kollarına, boynuna teller doliyan bu meçhul deliyi bir ha- vuz başında şıkır şikir oynarken yakala yan polisler, kendisini hastaneye sev - ketmişlerdir. imparatorluğun her sahasında, her işin- de hak ve mevki sahibi idiler. Hattâ ha- zan Türkten fazla hürriyet sahibi oldular. Bugün hem kıyamet kadar vergi veri- yorlar, hem de bizzat kendi memleketle- rinde bile ne hak, ne de mevki sahibi bu- lunmuyorlar. Hattâ, Fransa ile akdettik- leri ittifak muahedesi tasdik edilmiş ve Suriye müstakil olmuş bulunsa dahi, Su- riyeli Suriyede hâkim ve sahib mevkiine Bgeçmiş olacak değildir. Üstü bir sürü yal. dızlı kelime ile örtülü duran hakikat, ge- ne şu olacaktır: Suriye bir müstemleke memleketidir! * © zamanki siyaset te yanlıştı, bugünkü Siyaset te yanlıştır. Fakat, denilebilir ki Suriye o zaman cahil ve tecrübesizdi. Osmanlı imparatorluğu içinde Suriye ra- hat, mamur ve sakin bir memleketken Şam muhiti bunu anlamamış, günün bi- rinde müstemleke olacağını düşünmiye- rek imparatorluğu yalnız kendi ellerile tutmıya çalışmak gibi bir gaflet içinde Uuğraşan Türklere karşı cebhe almıştı. Fakat, bugün öyle değildir. Şamın artık tecrübe görmüş ve iİşi öğrenmiş olması lâzımdı. Osmanlı imparatorluğuna — ve 'Türklüğe karşı alınan cebhenin Suriyeyi kötü bir müstemleke hayatına gölürmüş olduğunu yirmi senelik bir tecrübe Şam münevverlerine anlatmış bulunmak ik- tiza eder. Böyle olduğu halde Şam hâlâ Bgaflet içindedir ve hâlâ ısrar ediyor. Şu iki senelik Hatay davasında Suriye mü- nevverleri, yahud, hiç değilse, Suriye politikamları, Türk tezi 2leyhinde vazi- yet aldılar ve Türkü Arabın düşmanı gi- bi göstermekte devam ettiler. Halbuki, Türkiye Hatayın müstemle- ke olârak yaşamasına razı değildi; ola- mazdı. Türk, nasıl didine didine istiklâ- (Devamı 12 inci sayfada) İSTER İSTER aA | Bir gün Çinin çok sevilen ihtiyar bir profesörüne sor » muşlar: — Bir insanda olgunluk derecesini anlamak için ölçü var mıdır, demişlerdi. İhtiyar profesör biraz düşündükten sanra: — İcabında kendi isteğine Tağmen dilsiz olmayı bilip bilmediğine bakınız, covabını verdi. Ti ee Dilsiz görünme kuvveti.. — ı yekildikleri köşede sşessiz. duymadan ve görmeden yaşı- yanlardan takdirle bahsedenler hükümlerinde aldanırlar, göz görmek, kulak işitmek için yaratılmıştır. Görünüz, işi- tiniz, fakat görüp işittiğiniz şeylerin üzerinizde yaptığı kuvvet, yenilmez bir kuvvettir. reaksiyonu saklamayı biliniz, dilsiz görünmenin verdiği Meşhur bir İngiliz Ereibünlü eee ll yalli eee öi f ü ğ[ ! Hergün bir fıkra | Muharririnin : ——— : # — Süngü tak, hücum ; Hazin âkığeü - İ # — Tanınmış müharrirlerden biri har- İ| | y A £ bi umümide ihtiyat zabiti — olmuştu. ğı “::' lı"g'"' SK İ Yeni toplanmış acemi neferlere nişan £ sikleri ""““ı'mî'_ İ talimi yaptıracaktı. Nişangâhı düktir- ; ren '“V'h“" İ di Neferleri yüz metre uzağa dizdi. | dah edib ve ro- ğ Kumandayı verdi. Neferler, nişangüâ- mancı doktor A- İ ha nişan alıp attılar, Hiç bir kurşun $ leksander İrivine, $ ieabet etmedi. İ gimdi (birçok rTo- i İkinci bir defa elli metreden tekrar ; mancıların aksine) ettirdi. Gene kurşunlar boşa gitti. —? gayet fakir düş- ! İhtiyat zabiti hiddetle kumanda m_ğ müştür. ; di ; Beli — bükülmüş, — Süngü tak, nişangâha hücum! —i öeli Bağıağicmy- erecErLERELELECEKAE DA ......J tır, Şimdiye kadar 42 işe girmiş, çık- Fazla sevginin zararı Mısır Kralının validesi Mısır validei kraliçesi Nazlı, 14 tem- muzda Avrupada bir seyehate çıkacaklır. İNAN, Bursaya gidip gelen bir arkadaşımız anlattı: — Bursa ile Mudanya arasında işliyen minyatür trenlere binecek olursanız her vagonda pencereden yanar siğara at- manın yasak olduğunu bildiren bir yazı görürsünüz. Bu, bilhassa yaz aylarında yangın tehlikesinin önüne geçmek için alınmış bir tedbirdir. Görür ve memnun olursunuz, fakat bir aralık başınızı pencereden çıkarıp ta ileriye doğru İNAN, Bir İngiliz kadını, 11 yaşındaki çocuğu- na karşı beslediği aşırı derecede muhab- bet yüzünden, kendisine hastalanmasın diye az yemek yedirmiş, çocuk zayıflıya- rak ölüm derecesine gelmiştir. Kadın bu yüzden mahkemeye sevkedilmiştir. Ço- cuk, mahkemenin münasib gördüğü bir vasinin ihtimamına terkedilmiştir. İngilterede çok garib bir müzayede Bugünlerde İngilterede nevüne nadir rastgelinir bir müzayede — yapılacaktır. İngiltereye 18 inci asırda ilk defa idhal olunan şemsiyelerden 30 tanesi satılrı caktır. Şemsiyeleri ülkeye sokan Jonas Hanway 30 yıl halkın istihzasına maruz kalmış, ondan sonra da şemsiye taşımak moda olmuştür. Jonas'ın şemsiyeli bir resmi de müzayo- deye konulacaktır. mikdarı 15 bindir. minde birisidir. Şemsiyelerle birlikte, yecektir. İSTER Mıştır. Yahudi ma- hallelerinde cumartesi geceleri müteas- smib Yahudi evlerindeki ateşi yakmaktan tutunuz da, harb esnasında Loyd Corcun talebi ile cebheye giderek askerlerin ma- neviyatını arttırmak üzere konferanslar vermiye kadar her işi yapmıştır. Müte- madiyen konferans vermesi, konuşması yüzünden sesi kısılmıştır. Bugün adetâ fısıldıyarak konuşabilmektedir. 3 yılda Almanyadan yüz bin Yahudi kaçtı Soan günlerde neşredilen resmi ista- tistiklere göre 1933 senesi kânunusa - nisinin birinden 1936 senesi martı ni - hayetine kadar 100.000 Yahudi —Al - manyayı terketmiştir. Bunların dörtte üçü Filistine yerleşmiştir. 1937 sene - sinde Almanyadan kaçan Yahudilerin yatını kiraladı Vindsor dükü ile düşesi, Akdenize ya- | Yakınlık gösterdiği bu obaları gözden ge“ pacakları bir seyahatte binmek üzere ki-| çirmek üzere halta içinde teltişe çıka « raladıkları Gülzar yatını — gezmişlerdir. | “tktır. â Şimdi Niste bulunan yat 108 tonluktur. Çift uskuru vardır. 1934 de Sutampton- da yapılmıştır. Sahibi Kuyumciyan is- Şuşnig muhakeme edilmiyecek Müussolini Hitlere müracaat ederek, es- ki Avusturya başvekili Şuşnigin muhake- me edilmemesini rica etmiştir. Anlaşıldı- Gma göre eski başvekil sorguya çekilmi- İNANMA! bakacak olursanız minimini lokomotifin bacasından ateş seniz size «kömürün cinsindendir. çıkarmıyacak hale koymalı. İSTER İNANMA! saçmakta olduğu gözünüze çarpar, Sorup öğrenmek ister- derler, Fakat bu takdirde ya sigara atmak memnuiyetini anlatan Jevhaları kaldırmalı, yahud da lokomotif bacalarını mümkündür. aleş Sözün Kısası Camdan adama Açık mektub **kk — «Yerli mallar sergisine Alman * yada yapılan fen harikası, cam- Camdan hemcinsim, Duydum ki, tam ve mükemmel bir a« dammışsın, kalbin, ciğerlerin, kafan, mi- den, barsakların her şeyin apaçıkmış, bunlar saat gibi muntazam işliyormuş- lar ve sen bizim gibi konuşuyormuşsun. Hülâsa: Yirminci asır ilim ve fenninin bir harikası imişsin, Bu haberi gazetede okuduğum zaman uzun uzun düşündüm. Şübhesiz seni me- rakla seyretmeğe geleceğim. Azalarının nasıl işlediklerini tedkik edeceğim. Vü- cudünün şekline dikkatle bakacağım. Fakat seni sevebilecek, seninle dost olabilecek miyim; seni bir daha görmek istiyecek miyim? Bunu da peşin söyliye- yim: Hayır! Sebeb mi soruyorsun? Kaç tane sayayım: 1 — Dedikodu yapmayı bilmezsin; hal- buki, cam olmıyan adamlar bunu çok sevceriz. 2 — Riyakârlıktan, tabasbustan, met- hetmekten, methedilmekten bir şey an- lamazsın. Biz, bunsuz da edemeyiz. 38 — Kafan, miden, barsakların, vücu- dünün her tarafı sağlam olduğu için sıh- hatinden şikâyetin yoktur. Doktorlarla alışverişin olmaz, onların apartımanları- na ve maceralarına dair malümatın yok- tur. Seninle böyle şeyler konuşulmaz. 4 — Kalbin madendendir, bu yüzden de kalb işlerinde, kalb — hikâyelerinden heberin yoktur. Bu şekilde müsahabelere de bigâne kalırsın! * 5 — Çırıl çıplaksın.. elbise nedir, moda nedir, terzi nedir, terzi taksiti nedir, ter- zihanelerde neler olur, neler biter, bun- tarın da dedikodusunu bilmezsin. Eh insaf et seninle bu şerait dalâlinde nasil iki çift JAf edebiliriz. Hülâsanın hülâsası: Camdan hemcin- sim, seni uzun uzun seyredeceğim ve camdan olmadığıma çükredip geri döne- ceğim! * *okok Zrakyada a 14 azat obası açıldı Edirne (Hususi) — Trakya umuml mü- fettişliği bölgesinin, başta Edirne olmak üzere 14 merkezinde «Azat obaları» tö« renle açılmıştır. Bu obalarda fakir ve kimsesiz çocukların sağlığını korumak, hasta ve dermansız olanlarını kuvyetlen- dirmek, açık ve temiz havada ve iyi bir rejim, doktor ve muallimlerinin sıkı koöntrolları altında iki ay güzel, eğ- lenceli, bakımlı bir kamp hayatı yaşı « yacaklardır. «Azat obaları» na bu yıl gönderilen ço- cukların sayısı (1000) i bulmuştur. Bölge dahilinde açılan azat obalarınıi yerlerini bildiriyorum. Edirnenin Ka « raağaç, Keşan, Kırklareli, Vize, Sergen, Çanakkale: Eceabat, Lüpseki, Biga - Pa- zarköy, Ezine - Keyikli, Tekirdağın: Veli. Vindsor dükü bir Ermeninin | meşo ve Ereğii. Trakya umumi müfettişi General Kâe — zım Dirik ötedenberi büyük alâka — ve Alpulluda şiddetli bir dolu yağdı Alpullu, (Huşusf) — Şehrimizde ev- velki gün bir dakika süren gşiddetli bit dolu yağmıştır. Alpullu ve elvarında hiç- bir zarar görülmemiştir. Doluyu mütea« kib yağmur yağmıştır. TAKViM