14 Sayfa *«Son Postas nin zabıta remanı: 9 Vard Ad — Yazan: Sapper SON POSTA Türkeeye çeviren: Hasnun Uşaklıgğil Uçuşan mavi kâğıdlar Dedi, sonra reseptörü yerine bırakın- ca misafirlerine dönerek haber verdi: — Madam Polen dönmüş, Evyan suyu istiyor, hem suyu yollayayım, hem de fırsattan istifade ederek sorayım, sizi “kabul etmek ister mi istemez mi? Fransız dışarı çıkıp da iki arkadaş yülnız kaldıkları zaman Drummond: — Gerçekten sevimli, hatır. okşar bir adam, dedi. Standiş ise düşünceliy- di: — Bakalım bu kadından bir şey öğ- renebilecek miyiz? Sonra da bakalım Jimminin ölüm haberi üzerinde ne te- sir yapacak? Söze siz mi başlıyacaksı- nız, yoksa ben mi? — Siz benden daha becoriklisiniz, siz başlayınız. Kapı açıldı, Fransız dönmüştü: — Madam Polen sizi kabul edecek, dedi, kendisine sadece binbaşının dost- Karı olduğunuzu haber verdim. Beni takip eder misiniz? Madam Polenin Gairesi sizin odalarınızla ayni kat - tadır. Hol hemen hemen ıssız gibiydi. İki arkadaş asansöre doğru — yürürlerken Drummond saatine bir göz attı. Tam 11,5 tu ve yavaş yavaş mülâkatı ertesi güne bırakmadığına teessüf edeceği ge- Hyordu. Bulonyadan şafak vakti hare- ket etmişlerdi. Otomobili nöbetieşe kullanırken vâkıâ biraz kestirmemiş değildi. Fakat gene kendisini çok yor- gun hissediyordu. Bununla beraber mülâkattan ehemmiyetli bir netice çı- kıp çıkmıyacağını da merak etmekten geri kalmıyordu. Hotel âmiri kapıyı tıkırdatır tıkırdat. maz içerden bir kadin sesinin: — Giriniz!, dediği işitildi. Madam Polen odanın ortasında bir masanın yanındaki sandalyeye otur - muştu. İnce ipek kabı henüz arkasın- daydı. Açık yakasından kadının sırtın- 'da süvare elbisesi olduğu görünüyordu. Saçları hemen hemen siyahtı, tırnak- larında iyi renkte bir cilâ vardı. Drummonâd içinden: — Gerçekten lâtif bir kadın, diye dü- şündü, güzelden ziyade lâtif, hem de çekici bir kadın. Otel direktörü iki arkadaşı takdim ederken kadın onların her birini araş- tırıcı bir gözle süzüyordu. Sonra yeri- ni değiştirerek bir koltuğa geçti, bir de sigara yaktı. Kadın dikkat edilince cazibesi daha fazla bulunan cinstendi. Kendi sigara- sını yakar yakmaz misafirlerine hitab etti: — Şu kutudan birer tane de siz al- maz mısınız? Mösyö Lidet bana binba- şı Latimer'in dostları olduğunuzu söy- lemişti. Sesi âhenkdar, ingilizcesi de hemen hemen aksaksızdı. Standiş cevab verdi: — Gecenin bu geç saatinde sizi ra- hatsız etmek için yegâne mazeretimiz filhakika Latimer'in dostu oluşumuz- dur. Ötel direktörü birkaç nezaket keli- mesi mırıldanarak çıkıp gitmişti. O za- man genç kadın ileriye doğru eğilerek sordu: — Buyurunuz efendim, sizi dinliyo- rum. — Maalesef efendim, size fena bir haber vereceğiz. Zira Jimmi Latimer ölmüştür. Madam Polen tek kelime söyliyeme- 'den karşiısmdakine baktı, dudaklarına götürülen sigara yarı yolda kalmıştı. Bu haberin onda büyük bir tesir yap- tğı anlaşılıyordu. Nihayet tekrar etti: — Öldü mü? Fakat bu inanılacak bir haber değil. Nasıl oldu bu vak'a? Standiş kısaca anlattı. Kadın kelime söylemeden dinliyordu. Hikâye bitin- ©e birkaç saniye daha sessiz kaldı. San- ra derin bir iç çekmesi ile.. — Düşünüyorum ki., diye başladı, fakat cümleyi ikmal etmeyince Standiş sordu: — Neyi düşünüyorsunuz? — Biçare Jimminin öldürülmüş ol- duğunu zannediyorsunuz değil mi? — Hiçbir fikrim yok. Yalnız geçen salı günü ona bütün tasavvurlarını bir- denbire değiştirtecek derecede mühim | bir vak'a ile karşılaşmış olduğu mu- hakkaktır. Ve madem ki o gün onunla |birlikte idiniz, bahis mevzuu olan vak- anın mahiyetini belki bize anlatabilir- siniz. © Genç kadın birkaç saniyelik kısa bir zaman için gözlerini karşısındakine dikti. Sonra ağır ağır sordu: — Bana söylediklerinizin - doğrulu- ğundan nasıl emin olabilirim? Gerçek- ten Latimerin dostları mısınız ne bile- yim? Standiş açık kalblilikle cevab verdi: — Korkarım ki bu hususta verdiği- miz söz ile iktifa etmek mecburiyetinde kalasınız. Kadın tekrar karşısmdakileri dikkat- le tedkike daklı. Sonra ayağa kalkarak odanın içinde aşağı yukarı dolaşmıya koyuldu. En nihayet birdenbire durdu: — Böyle bir şeyi bilmemekliğime rağmen bildiğim her şeyi size söyliye- ceğim, dedi. Geçen salı günü öğle ye- meğini Latimerle birlikte yedim. Kan ile Sen - Rafael şehirleri arasında sa- hilde bir Jokanta olan «Pakey »e git- miştim, Denize karşı bir balkonda yer almıştık. Masamızın yanında bir diğer masa daha vardı ki, henüz boştu. Bir- denbire şiddetli bir kasırga çiıktı, o dar deli esiyordu ki masanın örtüsünü uçmaması için tutmak mecburiyetinde 'kahmş!ık. O sırada rüzgârm kim bilir İnereden uçurttuğu iki mavi kâğıd ma- samızın üzerine düştü. Kasırga çıktığı kadar sür'atle dinmişti. Jimmi Latimer tabif olarak kâğıdları aldı, bir göz attı, |bir saniye içinde yüzünün hatlarının değiştiğin! gördüm. Hemen kâğıdları buruşturarak cebine soktu. Bu sırada bize doğru yaklaşan ayak sesleri işiti- liyordu. Jimmi hafif sesle: — Kelime söylemeyiniz, dedi, Balkonun camlı kapısı açıldı. Bir a- dam girdi ve âdeta bağırarak sordu: — Affedersiniz, odamda yazı yazar- ken rüzgâr kâğıdlarımdan iki tanesini uçurdu, buraya düşmüş olacaktır, gör- dünüz mü? Jimmi Latimer sağını solunu araştı- rır gibi yaptıktan sonra cevab verdi: — Tekrar bir başka tarafa uçmuş o- lacaklardır. Ne boydaydılar? Adam Jimmiyi dikkatle süzerek: — Ceb defteri boyundaydılar, amma buradan tekrar uçmadıklarına eminim. Jimmi masum bir eda takınarak ve İ- mayı anlamamış görüncrek: — O halde gene buradadırlar, dedi. Ve şarab şişesini alarak kadehi dol- durmıya koyuldu. Adam el'an masamı- zın yanında duruyor, neye karar vere- ceğini düşünüyordu. Mütereddid idi, Kâğıdlarının mühim olduğu aşikârdı. Aksi halde Jimmi bu şekilde hareket etmezdi. Ayni zamanda kâğıdların ikin- ci bir uçuş yapmadıklarına adamın ka- ni olduğu da muhakkaktı. Ama ne ya- pabilirdi? İki defa daha bir şey söyle- mek istiyormuş gibi ilerlemiş, sonra ge- rilemişti. Nihayet kararını verdi: — Bay, dedi, şekle riayet etmiş ol- mak için ceblerinizi kevirmekte bir mahzur görrmiyeceğinizi düşünüyo- rum.. kaybolan kâğıdların benim için hayati ehemmiyetleri vardir. Jimmi yavaş yavaş ayağa kalkarak: — İma ettiğiniz şey nedir? diye sor- du. Sualiniz şimdiye kadar işittiğim sü- allerin en küstahcasıdır. Tabif cebleri- mi çevirmiyeceğim, siz beni kâğıdları- nızı aşırmış olmakla itham ediyorsu- nuz. Canınız cehenneme, sizin de kâ- gıdlarınızın da.. Ve yemek geliyordu. Adam ikimize de kinle dolu bir göz attıktan sonra çe- kilip gitti. Yalaız kaldığımız zaman: ye sordum. Bu zavallıcığın kâğıdlarını zabtetmek fena bir harekettir! Hem se- bebi ne? Bana baktı. Yüzünde ve gözlerinde ©o derece ağır bir durgunluğu ilk defa görüyordum. Cevab verdi: — Kâğıdlara ancak bir göz atabildim. Bu hareketi burada tekrar edecek de- gilim, fakat bir saniye içinde okuya- bildiğim kelimeler bende şu tesiri bı* raktı ki, adamın bütün diğer kâğıdları- nı da ele geçiremediğime müteessifim. İşte baylar, ancak © zamandır ki, Jimmi bana ilk defa söylediği gibi sa- dece mezuniyetini geçiren bir zabit ol- madığını, fakat Entellicens Servisi- nizde iş gördüğünü itiraf etti. İki arkadaşın merakları uyanmıştı. Heyecanla dinliyorlardı. Söz bu nokta- ya gelince Standiş: — Bir saniye, rica ederim, dedi, o a- dam İngiliz mi idi? — Hayır, ingilizceyi iyi konuşuyor- du, fakat kuvvetli bir şivesi vardı. — Teşekkür ederim, şimdi hikâye - mize devam ediniz, bizde fevkalâde bü- yük bir alâka uyandırdınız. — Yemeğimizi bitirdik. Jimmi son derece dalgınlaşmıştı. Kâğıdlarını mu- ayene edebilmek için başka bir yerde bulunmayı - İstediğini hissediyordum. Fakat acelesi olduğunu hissettirmiye- cek kadar mahirdi. (Arkası var) Günün Bulmacası SOLDAN SAĞA: 1 — Korumak - aç olmıyan. 2 — Halinlik etmek - çift. 3 — Yalamak masdarından emrihazır - Macaristanlı 4 — Birdenbire - şimdi de. $ — Bir nota - kırmizi bir maden. 6 — Mudanyaya işleyen vapurumuz « icad. 1 — Akış, B — Befirlerin bulundukları yer, 9 — Kamet - örnek. 10 — Bt paralamıya hamur, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Balalalık - asıl. 2 — Hainlik etmiyen. 3 — Maliyeye ald - bir erkek ismi, 4 — Valide - yeni evlenenlerin ilk ayları. 5 — Eklet - akaretin getirdiği. 6 — Yardımcı masdarlardan biri - rutubet. ? — Abdal - fudbol takımı. 8 — Ticarete ald - uzun baston. mahsas âlet - ekşi 9 — Azamet sahibi - Mevlevilerin çaldıkları ledildiği zaman tabii sikletinden okka- — Jimmi neden böyle yaptınız? di-| Bvvelki WW” İmüsabakalarda güreş — kadromuz her İnekadar yüzümüzü güldürecek —mu - Milli güreş t Bu müsabakalarda mill Miüllt güreş Güreş Feaerasyonunun hayırlı te -|hazır olun» demekten başka bir şey şebbüslerinden biri olan «serbest gü - reşleri» ihya etme programı en hızlı bir şekilde devam etmektedir. Geçen ay Ankarada yapılan müpte- diler arasındaki şampiyonada — derece alanların milli takım kadrosuna geçe- bilmesi maksadile tertib edilen bü mü- sabakalar gerçekten alâka verici bir mahiyettedir. Sikletlerindeki yerleri senelerden - beri en tehlikesiz bir şekilde muhafaza eden yaşlı ve emekdar şampiyonların bugünkü kuvvetlerini meydana çıkar- mağa vesile olacak olan bu haftaki mü- sabakalar, bu nazik vaziyeti dolayısile Serbest ve Greköorüumen güreşleri e- linde tutan şampiyonlarımız için cid - di bir imtihan olacağına hiç; şüphe ol- mıyan bu müsabakalar, eskilerle, ye - nilerin mücadelesi şeklinde bir reka - bot doğuracağı gibi belki de birkaç sik- lette bazı yer değiştirmelere vesile ve- recektir. Güreş muhitinde umumi bir kanaat var: Son senelerde yapılan — muhtelif vaffakiyetler temin ediyorsa da, yarın onların yerlerini dolduracakları da gör mek ve bu milli sporun âtisinden emin olmak lâzımdır. Şu veya bu sporda şampiyon yetiş - tirmek kolay olmadığına göre; evvelâ yetişmiş olanları imkân - dahilinde bir müddet daha o yüksek mevkide tut - mak, bir taraftan da yarının yıldızları- ni hazırlamak elbette ki en doğru bir gidiş yoludur. Bu ince ve hassas nokta — üzerinde ciddiyetle durduğuna inandığımız Gü- reş Federasyanu da bu tedbiri göz ö - nünde bulundurmak yolunu tutmuş ve işte daha geçenlerde Ankarada, bugün de İstanbulda yapmakta olduğu geniş hareketlerle buna çalışmakta olduğunu göstermiştir. 'Tallin müsabakaları neticeleri Fe - derasyona nasıl bir tesir yaptı, bilmi - yorum. Üç gün devam eden o müsaba- kalar bütün memlekete gösterdi ve an- lattı ki, minder üzerinde noksan taraf- larımız henüz çok, hem de pek çok - tur. Güreşcilerimiz saltoyu, suplesi, ka- fakolu, şu veya bu oyunu hem de iyi bilmekle beraber bir Avrupa şampiyo- nasında istediğimiz bir şekilde, tahmin ettiğimiz bir vaziyette güreşmekten bir hayli uzaktırlar. Avrupa şampiyonasının bol bol lâfı larca fazla olan pehlivanlarımız, mü - sabaka arifesinde buhar banyolarında erimek ve bu suretle dünyanın en bü- yük işkencesine katlanmaktan — hâlâ kurtulmuş değillerdir. Bu Paris olimpiyadında da, Amster- dam olimpiyadında da, Berlin olimpi - yadında da nihayet Avrupa birincilik- lerinde de böyle oldu. Muntazam idman eden bir müsabık için.bu affedilmez hata, nibayet onla- rı büyük müsabakalara en iyi bir şekil- de götürmek, orada güzel dereceler al- mak için çırpınan Federasyonun hatası değildir. Son tedbirler, üstüste yapılan son müsabakalar onlara nyîe bir — ihtardır DORSA müsabakaları yapılıyoi Ankaradaki seçmelerin birincileri karşılaşıyo Aşağıdakilere; «İşte size kazanmak İ satı.. görelim sizi, çalışın!» mı meydana çıkaracaktır, de istemiyor kil, husust bir ehemmiyet kesbetmektedir. |KftmI saat 21 de Taksim stadında güreş şampiyonlarile ebadda yeniden bir ring yaplırılmıştır. dan sonra profesyonel ve amatör güreş sabakaları bu yeni ringde yaptırılacaktif ya atletizm müsabakasını Almanlar puvana karşı 105 puvanla ka: ü lardır. | Fransa arasındaki mllli müsabaka da City stadında yapılacaktır. 3 ve S eylülde ris'de yapılacak Avrupa şampiyonasınA işlirake ayrıca karar vermişlerdir. günü İzmitte büyük deniz müsab ları yapılacaktır. altında cereyan edecek olan bu nerbahçe, Altınordu, Beykoz ve GÜP klüplerine aid yarış tekneleri bu şam gü ö t akımı seçm t takım elemanları ile PS MRİS7 takımımız yılmaz. Başdakilere; — «şampiyonlı sigortalamak için daima hazır dı ğun gelen bu müsâbakalar bir tına alındığı gün hakikt bir milli Ü Bize her yerde, her zaman şeref recek güreş, esasen başka bir him Ömer B Müsabakaların programı Müsabakalar bu hafta Cumartesi ve milli güreşcilerimiz Türkiye Serbest güreş olarak yapılacak bu Ki laşmalardan sonra Eylülde şehrimize gi eek olan Pinlandiyalılarla — karşı Müsabakaya girecek gureıdhr şunlaf - Fi ermım * Celâl; «Ankara» - İsmall: «Tekirdağı - Hüseyin: «Amasyar - Samsunlu Ahmed: <İstan! illi takım elemanları: kiloda - Hüşeyin, Kenan, Ahmed. - Yaşar, Ahmed. - Badık, - Ankaralı Hüseyin, - Mersinli Ahmed. « » Büyük Müustafa. Ağırda - Çoban Mehmed. Bu karşılaşmalar için stadyomda n g3318 « « « € « a ti Sİ3RSREk Fransa - Almanya atletizm müsahakası Fransada yapılan Fransa - Almli Baynelmilel atletizm n İngiltere amatör atletizm f syo çinde bulunduğumuz atletizm Mühtelif müsabakalar hazırlamıştır. 15 ve 16 temmuzda Oksford ve Üniversiteleri muhtelit takımı net Princton ve Cornell üniversitelerile, 28 muzda ise Amorika takımile Whitte Ci atletizm müsabakaları yapılacaktır. Bunlardan başka bir ağustosta İngili İzmitteki deniz yarışları — İzmit vilâyetinin teşebbüsile P Su sporları Federasyonunun id bakalar için günlerdenberi yapılan © zırlıklar nihayete ermiştir. Bu müsabakalar için Galatasaray'ı” ite gölürülecektir. Müsabakalara iştirak edecek sp? cular Cumartesi günü saat üçde # te hareket edeceklerdir. Müsabakalara pazar günü saat de başlanacak, akşam yedi — bufti sporcularla, davetlilere Yavuzda ? kellef bir çay ziyafeti verilecektir- ? İzmitte yelken, ve kürek müsi kaları yapılacaktır. it müsaba” rına İstanbuldan 143 müsabık, 10 |