KO Tramvayda gazetemi okuyorum: «Bir otomobil kazası neticesinde kadın koku alma hâssasını kaybetmiş - ür. — Vah vah... Diyorum. Yazı daha bitmedi. Okum- ya devam ediyorum: «Kadın mahkemeye müracaat etmiş ve ön bin İngiliz lirası tazminat istemiş- tir.. — Yaşadı! Diyorum, yanımda oturan gazeteme doğru eğiliyor: — Bayım, mesai saatlerinin değişece - #ine alid bir havadis var mı? Burnuma bir sarmısak kokusu geliyor: — Yaşadı. Diyorum. Soruyor: — Anlamadım efendim?. — Hiç kendi kendime konuşuyorum da.. Tramvaydan iniyorum. Vapura binece- ğim.. Gişenin önü kalabalık. — Bana bir yalnız gitme. Tepemden bir el uzaniyor: — Bana da! Ensemden doğru pastırmalı bör rakı kokusu geliyor. Burnumun direği kırıldı sanıyoru! Düşünüyorum. Eğer ben de koku al- ma hâssamm kaybetmiş olsaydım, ne iyi olurdu. mdi bu kokuları T . Sağ tarafıma bir sarış afıma mı € kadın oturuyu lar. Sağdan bayıltıcı, soldan sarhoş edi- €i esans kokuları geliyor: Biraz evvel dü — Hayır hayır, diyorum, yüz bin değil, bir milyon lira verseler gene koku alma hâssamı kaybetmek istemem! bir | ündüklerimi hatırlıyo- | KU ; Vapur iskeleye yanaşıyor, açık gözler bir an evvel çıkmak için salondan dışa - rıda birikmişler.. Ben de aralarına katı- şıyorum. Önümde yüz yirmilik (yaş Ge- Bil, kilo) bir kadın var., Hava sıcak., Ar- tık neşrettiği ter kokusunu tahmin edin! — Şimdi yüz bin liram olsaydı, koku alma hüssamı yökedecek insana seve seve verirdim, diye düşünüyorum. Otobüsteyim.. Her çeşid kokü arasına bir de benzin kokusu karışmış.. Nefes a- lamıyorum. Yalnız koku alıyorum. — Ne olurdu, koku alma hissimi kay - betseydim. Otobüsten indim, evime doğru yürü - yorum: Güzel bir koku geliyor, güzel bir kadın görünüyar: — Affedersiniz bay! — Buyurun bayan! — Filânca yere nereden gidilir? — Tarif edeyim bayan.. Daha iy oraya kadar götüreyim. Teşekkür ederim. — İpğte buran. Teşekkür ederim. Elini uzatıyor, elini sıkıyorum. iyorum. Karım karşılıyor: — Sende bir koku var?.. — Ne münasebet, — Eline sinmiş. Elimi kakluy sıkanım — koku rum. hakkı var. sinmiş. Düşünüyorum. Koklama hâssasını, kaybeden kadın keşki karım olsaydı; hem böyle ahiret suallerine karşı yalan uydurmak mec - buriyetinden kurtulurdum.. Hem de yüz bin lirası bulunan bir kadının kocası © - lurdüm. İsmet Hulüsi L Bunları biliyor mu idiniz? —| Zürafe boynunu bir kavuçuk | — Feli gibi eğ Zürafe ekseri - ya, dimdik dur duğunu gördüğü müz boynunu, lâ zım geldiği zaman, bir kauçuk parçası gibi eğebilir. Hay- vanın boynu - (7) kemikten - müte - şekkildir. Simyacıların yedi madeni nedir ? Eşki simyacılar aşağıdaki yedi maddeyi tecrühe- Jerinde kullanır - lardı: ü — Altım: Apollonu Ç veya güneşi, gü - müş: Diyana veya Merihi, Okuyucularıma Cevablarım *««Bay (P. T. H.) nin küçük bir merakı var: — Sevişiyoruz, evlenmek istiyoruz Sevdiğimin annesi bu birleşmeye ev- velce razı değildi. Sonra muvalfakat etti, fakat neticelendirmekten el'arı çe- kinmektedir, sebebi ne olabilir? diyor, Okuyucum bence muhatabını yan- hş seçmiştir. Busuali bana soracağına sık sık buluşup konuştuğu sevgilisine tevcih elseydi daha çabuk ve doğru bir cevab almış olurdu. Çünkü benim- ki nihayet bir tahminden ileri geçmi- yecektir. Bununla beraber söyliye; — Kız ailesinin hem menfaati, hcm de vazifesi sevişmeyi buluşma ve ko- nuşmayı takib ettiği takdirde meseleyi bir an evvel neticelendirmektir. Vakit geçirmesi taallüle delâlet eder. Kara- rının kat'i olmadığını gösterir, muh- temel bir başka talib de gözde olduğu düşüncesini uyandırır. Kat'i kararını veren bir adamın (evet veya hayır) geklinde bir cevab almaması mümkün değildir. İsrar ediniz, anlarsınız. * Bayani (P. F.) ye: «— Aramızda 15 yaş fark var, ben Felemenkte evlenecekler için bir usul Felemenkte ev - lenecek - delikan - ğ hlar tuhaf bir u - sule baş vururlar: n Evlenmek - istiyen (î" genç, kendisine eş olarak seçmek is - tediği kızın kapı - sını çalar ve siga - |rası için atgş ister. Bu hal ev halkının na- zarı dikkatini celbeder. İkinci defa tek - rar ateş isterse, ya içeri davet edilir, ya - hud steş verilerek kapı örtülür. Birinci şıkkın tahakkuku takdirinde delikanlının talebi is'af edileceği, ikinci şıkta ise red cevabı verileceği bildirilmiş olur. bakır: Zühre, Venüsü, demir: Marsu, te- neke: Jüpiteri, kurşun: Zühali temsil e- İ derdi. bu erkekle mes'ud olabilir miyim?> diyorsunuz. Anlattığınıza göre: «Erkek iyi bir muhitin yetişlirme- sidir, ince hislidir, güzel bir mevkie malktir ve paranın kıt olduğu bir de- virde zengin sayılır.. Fakat a kızı siz ne haldesiniz? Munhitiniz, tahsiliniz, servetiniz nedir? Muadelenin hallinde başlıca âmil olan noktaları söylemeyi unutmuşsunuz, farzedelim ki genç ve güzelsi yi bir tahsile maliksiniz, görünen bir mu- hitte yaşıyorsunuz, elik paranız da var. Size kendinizden on beş yaş yük bir erkekle hayatınızı birle meyi asla tavsiye etmem. Siz merdi ni çıkıyorsunuz, o inmektedir, mek ve eğlenmek hakkınızdır, o ise dinlenmek ister. Fakat buna mukabil saydığım sıfat. lardan bazılarının eksik olduğunu ka:- bul edelim: Vaziyet derhal değişir. Si- zin için saadet bu izdivacdadır ve in- san, hele erkek yaşından ziyade görü- Ö ve teşekkül kabiliyeti ile ölçü- Kür. iz, Madem ki erkek önünüzdedir, mu- Bakemeyi yanılmadan yapmanız müm- kündür. TEYZE Kadın Köşesi 4 Buklet manto Bu güzel «öğleden sanra» mantosüu ir ce buükletten ajur bir dantel gibi örül- müştür. Kabarık ölmıyan her düz delikli örgüden yapabilirsiniz. Meselâ iki, üç ları tek Vâstiktir. Yaka ve etek önleri çorab örgüsüdür Lâciverd veya siyah bukletlten olur. güzel Pla] elbiseleri Solda: Emprime keten veya pikeden ö- nü baştanbaşa düğmeli, korsajı büzgülü, kolsuz ve arkası açık bir rob. Ortada: Beyaz p.*.2den bir şort, göğsü marti şeklinde motifle süslü bir güneşlik. Sağda: Bir de kareli ma: Reverler emp: yapılabilir. Her kadın bilmelidir: Yaglı boya tablolar nasıl temizlenir ? almalı. etenden pike plâj veya ketenden Önce resmin — tozunu Sonra biraz zeytinyağı veya terebantin esan- İsına batırılmış bir pamuk parçasile her |tarafını hafif hafif silmeli. Pamuk yeri- İne yumuşak, ince bez de kullanılabilir. Bu türlü tabloların bozulmamaları için İgüneşin doğrudan doğruya üstlerine ak- setmemelerine dikkat etmeli, hararet de- İrecesi mütemadiyen değişen yerlere as- mamalıdır. veya dört ilmikte bir jur... Kol kapak- | |tarla ve bostanlarda kim: |maya da hakkı yoktur. Suyunu * Birçok emek ve para harcanarak uzaklardan getirilip köylüye verik miş olan bu seçme boğalarıniı kendilerinden beklenilen faydalari gösterebilmesi, lüzumu veçhile Devlet büdcesinin ehemmiyetli bir ge- lir kaynağı olan sığırlarımızı, verimce gerilemekten korumak, bu durumlarını dalma ileri götürmek için yıllardanberi türlü emekler harcandığı malümdur. Ge- rek büyük harbde, gerek istiklâl harbin- de mevcudları bir hayli azalan hayvan- Jarımız, devletin himayesi sayesinde gün- den güne artmaktadır. Yalnız sayım ver- gisinin tedricen indirilmesi bile, sayıca çoğalmalarına büyük yardım etmiştir: Sığır başına 125 kuruş vergi alınırken, yurdun bu cins hayvan mevcudu 4.5 mil- yondan ibgretti. Hükümetin vergi nis- betini 60 kuruşa indirmesi üzerine bu mikdar 1937 de 6.5 milyona baliğ olmuş- tur. Bunun gibi koyun mevcudumuz 10.5 milyondan 16.5 milyona, at mevcudumuz 460 binden 730 bine yükselmiştir. 29 da umum vergiye tâbi hayvan sa- | yısı 28 milyon iken, her çeşidinde yapı- lor devamlı tenziller sayesinde 1937 de bu mikdar 39 milyonu bulmuştur. Bu n ni baştan in- an alınan 60 lbet öğrenmiş. illar bu kıymetli hi kat da & r. Gelecek mayenin mevcudumuzu bir tıracağı He adan şübhe etmemi etin de ehemmiyeti olduğu tabit- dir. Sığırlarımızın gittikçe artan bu mev- cudlarıma, gittikçe düzelen bir soy üstün- lüğü, verim farkı da karışacaktır. Gerek | ** | şahsi teşebbüslerle, gerek devletin hara- larında yetiştirdiği - veya dışarıdan ge- tirttiği soylu boğalarla neslin ıslahına çalışıldığını da hep biliyoruz. Şimdi birçok yerlerde üye dev çe verilmiş veya köy parasile satın l rılmış soylu damızhk boğalar mevcud- dur. Bunlar, düne kadar türedi danala- rın babalık ettiği ve bu yüzden gittikçe h sığtr sürülerimizi bu büyük | lan kurtaracaktır. Şu kadar var ki, hayvan neslinin ısl: damızlık baba meselesi olduğu kadar iyi ve fenni bakım meselesidir de. Sığırları- | nı muhtaç oldukları ışıklı, temiz ahırlar- da barındırmıyan, önların muhtaç 01- dukları gidaları vermeği zütd sayan kim- selerin, en iyi damızlık babalarla de ve- | rimli döller yetiştirmesine imkân — yok- tar. Köylümüz damızlık boğalarla heves | ederken bunlardan umduğu iyi döllerin ancak iyi ve temiz bakımla elde edilebi- leceğini hatırlamalıdır. En soylu bir hay- van, kötü şartlar altında, en soysuz bir hayvan gibi olur. Bu noktayı belirttikten sonra köy boğaları Üzerindeki bir cihete geçebiliriz: Birçok yerlerde köylere mal edilmiş olan seçme boğalar, köyde kimseye bı tilmiş değildir. Köylü ve onun ba- e sayıyor. Kimi |hayvandır. İstediği tarlaya girer, istediği bostanı çiğner, bildiği gibi vurur-kırar bir derebeyidir. Onun girip berbad ettiği in şes çıkar- bildiği yerden içer, derisini ağaçta kaşır, gece- sini bilinmedik bir yerde geçirir ve bö; lece geçen ömrü arasında da inekleri yavrusuz bırakmamaya çalışr. hangi bir mevzuda kemiyet kadar | "0? Gezip dolaştığım köylerin birinde bir gün korkunç bir paniğe şahid olmuştum: | İİşden-güçten dönülen bir akşam — saati eee Ee a G el ea aa dD eee z el aa ee b ll | Bacaksızın maskaralıkları : Taklid , Bakılmalarına bağlıdır. Tarımman idi. Köyde kadın, erkek, çoluk, çocuk kirtt varsa (Geliyor!) diye alabildiğine kaçi” yordu. Kimi önleyip sorduysam — sadec€ (Geliyor!) cevabını aldım. Az sonra (Ge“ liyor) un ne çlduğunu ben de farkettiti ve itiraf ederim ki damızlıktan çıkara” bir vahşet nümunesi olan köy boğasır önünde ben de (Geliyor!!) diye kaçm: ? başladım. Bu, boğanın serbest olanı. Bunun tami zıddına bir de esarete düşeni vardır: Kü" yün korucusu onu viran bir ahıra kapâ* mıştır. Bu yarı karanlık yerda önce ku“ duran hayvan, devamlı bit bakımsızlık rejimi altında öyle uslu bir hale gelmiş" tir ki görseniz acırsınız. Artık insanlarâ değil, ineklere bile iltifat etmez olmuş* tur. Önünde samandan başka her şeyö Übenziyen bir döküntü, ayakları altındâ dizlerine çıkan bir sidik batağı vardıf. Suyunu korucu ve kâhya hatırladıkçâ verir. Sırtı tarak, ayakları su yüzü gür“ mez, İneği kösnüyen köylü, onu önüne katarak boğanın ahırına götürür. Yarım saat başmı kuyruğunu okşayatak him” metini diler. Gönlü olduğu gibi, boş çe“ virmesi de mümkündür. Çevirm doğuncaya kadar daima ktır. Belki de asıl yavru nun geçen yılki danasından olacaktır. âsa köy boğalar da ortalama bir ge d mahdud inin belli bir w bakımı makla beraber vakidir ve çok bu azlık üzerinde 9 çi devletin veteriner teşkilâtı kontrol etmekte, öğü l maktadı. ha olmazsâ adır. Ama bunü ene eski türedi danalarınâ razı olunlârı da ben çok gürdüm. Ne yapmalı? Köylere devlet veya köy kesesinden verilmiş olan © güzelim boğa- ları köy sığırlarına daha faydalı bir ha« le nasıl getirmeli? Bu mahzur, veya m nasebetsizlileri nasıl izale etmeli? Bun bana bir köylü tanıdığım şüyle toparladı: «Köy boğalarını devletçe tutulmuş ve | parası oradan verilir bir adama emanet etmeli, Köylerde az bir ücretle ömrünü boğanın fenni bakımına, suyuna, tımarı- na vakfedecek çok kimseler vardır. Böy- le bir adam onu gerektiği gibi bakarak azgın veya sünepe olmaktan korur. Kös- nüyen sığırlar emniyetli ve iyi bir döl almak imkânını bulur. Bakımını verdiği ücret ile iş edinen bir adam da yacaktır, Zaten buna da k olur.. şlü müzahir Sığır neslinin ıslah kadar ehemmiyeti a, boğaların ge- rekliği gibi bakılıp idare edilmesinde de © kadar ehemmiyet vardır, ada boğaların Tatrım Moskova radyosundı Turkıyı için konser Moskova 24 (AA) — Tas ajansı bildiri « yör; 28 Haziranda, Moskova saatlle saat 21 deri 21/45 e kadar, yani TTürkiye saatile — saat 20 den 20/45 e kadar, Türkiye için hususi bir radyo konseri ver Bu konser aşağıdı stasyonlar terafın- | dan neşrolunacaktır: Kısa dalga rki. 19,89 metre, uzun dalgk rv-8 1500 metre, uzun dâlga rv-21 789,5 met- re, rv-73 349,5 metre,