SÖON FOSTA Hergün Ültimatomdan daha Ciddi bir söz: Türk sözü! — VYazan: Muhittin Birgen mkara ve Paris konuştular; hâlâ da konuşuyorlar; arada bir, Lon- dra da söze karıştı; bunun nei bir değişme ameliyesi geçirdi. Bugüne kadar değiş- miş olan şey az değildir; fakat, kâfi olmak için daba kat'1 bir mahiyet almak ve bil- hassa müsbet meticeler vermek lâzımdır. Ümid ediyoruz ki önümüzdeki günler ve bilhassa 15 temmuz tarihine kadar ge - çecek haftalar esnasında müsbet neti - celer de meydana çÇıkacaktır. Bugünden müsbet vâükıalar vardır: Dele- ge Garoyu takiben bazan Yüksek Komiser Kont dö Martel de istifa etti. Bu hususta henüz resmi haberler gelmiş değildir. Bu haberin kat? suretle teeyyüd edip etmi- yeceği şu dakikada malüm değildir. Bu- nunla beraber, teeyyüd etsin veya etme- sin, netice ayni şeydir. Kont manen, hem istifa etmiş, hem de azledilmiş sayılabi- lir. Şahsı orada iş başında kalsa bile onun bütün siyaseti şu dakikada yıkılmış bu - Junmaktadır. Birkaç gündenberi Hatay- da, Berutun hiç bir zaman yapmak iste mediği şeyler yapıldı. Daha da yapıla - caktır. Çünkü Türkiye, Hatay raeselesini, her ne pahasına olursa olsun halletmeğe karar vermiştir. Artık halledilmelidir. Madem ki Türkiye işe bu defa yeni - den yapıştı ve hattâ koparmayı dahi gö- ze alarak ipi çekti, çu halde, ip kopsa da, kopmasa da bu dava hal yoluna girmeli - dir; başka çare yoktur, girecektir. * Bundan bir buçuk sene kadar — evvel, Bay Delbös'a teşekkür etmiştik; çünkü, Ankaranın muhtelif tonda ilk yaptığı mü- yacaatlara hep red cevabı vermiş olmak süretile Türkiyeye büyük bir diplomatik zaler kazandırmıştı. Bu defu da Kont dö Martelle delege Garoya ne kadar K kür etsek azdır; çünkü, «<tavşana Ka Zaya tut!> siyasetlerile Türkiyeye yeni bir zaler kazandırmış oldular. Onların siya- setleri yüzünden Türk hükümeti, Türk devlet adamları hayli yoruldular; Türk efkârı hayli uzun halecan ve heyecan dıı. kikaları geçirdi; bunlar doğrudur; fakat, buna rağmen, gene kendilerine karşı kat kat teşekkür borcumuz vardır. Eğer on- ların dolambaçlı, hileli politikaları olma- saydı, bugün Türkiye politikasının mat- Jübhanesine parlak bir zaler daha ilâve etmemiz mümkün olamazdı. Onların gös- terdikleri mukavemet, onların sarfettik- “Jeri oyun ve âldatma gayretidir ki Türk milletinin ve Türk devletinin «istemek» ısrarının ve «almak» kudretinin dere - cesini bir kere daha âleme karşı isbat etmek imkân ve vesilesini vermiş oldu. Evet, bugün Türkiye için yeni ve bü - önünde, milli 'Türkiye Fransa müstemlekecilerile bir politika güreşi yaptı. Kont dö Martel ta- Tafından temsil edilen rakib tarafın bu- gün sırlı yere gelmiş bulunuyor ve Tür- kiye seyirci olan bütün dünyadan şeref ,ve alkış topluyor! Bu davanın ilk günündenberi bu gü - tunlarda söyledik: <Hatay olacaktır. Öyle de olacak, böyle de ola- cak, Hatay Türk olacak'» Buna karşı evvelâ Fransa hariciyesi müni olmak is- - tedi. Fakat, Türkiyenin bu ütüş tarzı © kadar ciddi ve kuvvetli ki nihayet Fransa hariciyesi işi gevşetmeğe mecbur oldu, İkinci safhasında işi Ber eline al- — dı. Evvelâ, bizi prensip noktalarında at- Tatmayı tecrübe etti. Bunda muvaffak olamayınca oyunu bir kere de tatbikatta | defa öpmüşümdür. İnsan ail- reisi olun- | tekrarladı. Türkiye bu dela da işi sıkı futtu. «Siz belki şaka ed ama, ben şaka etmiyorum, ciddi söylüy her şeyi göze aldım!» dedi. Türkiye bu sözü o kadar ciddi söyledi ki bazıları bu- “nu bir «ültimatom> bile telâkki ettiler. Hayır ültimatom deği dan daha cid- dt bir sözdü: Türkün haklı gördüğü bir davayı nihayete erdirmeğe mutlaka ka- - rar vermiş olduğunu gösteren bir söz; 'Türk sözü! ©O zaman Berut ta mağlüb oldu. Şimdi — bu siyaset yerde yatıyor; muzaffer bir /— pehlivan gibi, tevazula bir tarafa çekil- — miş olan Türk politikası yıktığı cephenin (Devama 14 üncü sayfada) d Resimli Makale: tasyondan düdük çalarak geçen trene Bir Amerika muharriri hayatta, fırsat denilen şeyi bır is- olanlar durmadan trene atlarlar. Mütereddid olanlar kazar verecek vaziyete geldikleri zaman tren çoktan gelip geçmiş- tir ve bir daha arkasından yetişmek mümkün değildir. —— — — e- İrene binemiyen yolcu.. z benzetir. Gözü açık — Tol, yahud paçavra görürsünüz. Fırsai ve görülen şeyden Büyük servet yapan Amerikanın altın gümüş, demir, pet- krallarının hayatlarını tedkik ediniz, her birinin başlıca muvaffakiyet sırrının mühitlerine en ziyade Tâzım olan şeyi herkesten evvel anlamış olmaları olduğunu denilen şey piyango değildir, iyi görmelt doğru netice çıkarmaktır. 8 senede yaya dünya Seyahati yapmak İsteyen iki genç kız axır İngilterede hizmetçilik etmekten bıkıp yirmi kuruş ve omuzlarında iki battani- ye bulunduğu hâalde yaya dünya seyaha- bulunan ve macera arıyan bu kızlar, ça- hlıklar arasımda, arabalarda, yatmakta- | dırlar. 8 sene süren bir seyahatten sonra yuvalarma döneceklerdir. Resim bu iki genç kızı gösteriyor. Karısını 40 yılda 6 defa öpen adam Nevyorkta Corç Tompson isimli bir adam kızını dövmek suçu ile mahkemeye ve - rilmişti Hâkimin huzuruna çıkanılır çı - karılmaz ilk söz olarak kendisinin: — Bir prensip adamı olduğunu söy - ledi. Ve sonra şöyle anlattı: — Bir genç kadın akşamları yalnız o- larak sokağa çıkmamalıdır, kanaatinde- yim, Kızım hiç bir zaman benim nasihat- lerimi dinlemek istemedi. Nihayet bir |gün kendisini patakladım. | Fakat kızınız evlidir ve 10 yaşında bir çocuk sahibidir. Bu noktayı unutuyor - sunuz. — Hayır unutmuyorum, fakat kızım ko- casından ayrılmıştır. Benim yanımda yaşamaktadır. Bu itibarla a isi olan bana itaat etmek mecburiyetindedir. — Böyle konuşmakta devam ederse - niz hapishaneye yollamak mecbu - tiyetinde kalacağım. — Elinizdedir, yapabilirsiniz. Fakat ben prensip adamıyım. 40 yıl evlilik hayatı yaşadım, Zevcem benden memnundu Yalnız pek iyi hatırlıyorum ki bu 40 yıl- hk müddet zarfında kendisini ancak 6 |ca otoritesini muhafaza etmelidir. Tükim bu- vaziyette suçluyu kızı ile I| usanan iki genç kız, ceblerinde ancak yüz | tine çıkmışlardır. Altı aydanberi yolda | T N A y eriR e Hergün bir fıkra Bahsi kazandın İki arkadaş bahse giriştiler, biri: — Ben inanılmıyacak bir hikâye an- latacağım! Deri. Öteki: — Ben daha inanılmıyacağını anla- tırım cevabını verdi. Biri anlatacağı hikâyenin adını söy- ledi: $ — — Ben cömerd, mükrim bir İskoç - f yalının para dağıtmasını anlataca - gım! Öteki sözünü kesti: — Kâöğfi, dedi, bahsi kazandın! N Dünyada mevcud Telefon adedi Amerikan telefon ve telgraf kumpân- yasının neşrettiği bir rapora göre dünya- İda 37.008.064 telefon vardır. Bunlardan: | 19.500.000 i Amerikada, 3.431.074 ü İn- gilterede, 2.791.597 si de Almanyadadır. Yalnız Nevyork şehrinde 1.569.387 te- lefon vardır. Bu aded Fransada bulu- İnan 1.481.788, Kanadada mevcud 1.266.228 ,ve Japonyada kullanılan 1.197.129 aded jtelefon sayısının üstündedir. Hindistan, Çin ve Rusyada kullanılan telefonların |dörtte üçüne muadildir. Napoli Kralı Fransız değil Ermeni idi Doyçe Algmayne Çaytung gazoetesinin yazdığına göre Napolyon zamanında Na- poli krallığına tayin edilmiş olan Fran - Jokaim Mura hakikatte Fransız değil, fakat Ermeni idi. Hakiki adı Ovakim Muradyandı. 1 yılında (Karabağ) a tâbi Şuşat kasabasın- da doğmuştu. Çok genç iken bir tacir olan babasının refakalinde Al- sız. Generali mütevazi manyaya gitmiş, oradan da Fransaya geçmişti. 16 yaşında iken Joksim Mura adı altında mektebine girmiş, bilâhare asker olmuştu. gizvit —— ——— saat 10 da eve dönmüş olmayı kabul e - dince hâkim mahkümiyet kararı verme- m, anlaşmıya sevketmiş, kızı da akşamları | miştir. —a adedi Nevyorkta kullanılan telefonların | SÖOÖZ ARASINDA Saçlarına tarak Yerine otomobil Takan genç kızlar Saça gül takıldığını, başörtü örtüldü- Bünü, firkele, toka, geçirildiğini bilirsi- niz, görmüşsünüzdür. Fakat, böyle saç. larına oyuncak otamobiller iliştireni hiç hatırlıyor musunuz?. İşte Londrada bir | yarışta monden bir genç kız, bunu yap- mıştır. Şirley Templ seyahat etmek - istiyor Bildiğiniz gibi dört yıldanberi geceli gündüzlü çalışmış olan sinemanın küçük yıldızı Şirley kritik bir yaş devresine gir- mek üzeredir. Artık ne çukur yanaklı bebek, ne de bir genç kızdır. İkisi ortası bulunmaktadır. Belki kısa bir müddet için sinemayı bırakmak mecburiyetinde kalacaktır. Küçük yıldız bu fırsattan is - tifade ederek hayatının en büyük emeli olan bir Londra seyahatini yapmak arzu- sundadır. Buna annesi, babası da muva - fakat etmişlerdir. Fakat anlaşılan bu e- hemmiyette bir yıldızın seyahat etmes! basit bir iş değilmiş. Zira kızın meneceri Amefika polisine müracaat ederek fikir sormuş. Amerika polisi de, halkın teha- cümüne karşı kızı muhafaza edebilip e - demiyeceğini anlamak üzere İngiliz po - lisi ile temasa lüzum görmüştür. Bu se- yahat bir yıl sonra yapılacaktır. Küçük Şirley eğer arzusu tahakkuk ederce kü- çük İngiliz prenseslerini de ziyaret et - mek hevesindedir. -— AM İSTER Dahiliye Vekâleti memleketi rın - ıslahı lüzumuna alâkadarlarır. dikkat Yolladığı tamimde şu satırları görüyoruz: «— Memleketimizin birkaç şehri müstesna hiçbir yerinde temiz otel ve han yoktur. Prensip itibarile her yerde sıhhi ve modern oteller vücude getirilmesi lâzımdır. İstasyon, it- kele ve belediye teşkilâtı olan her yerde, her otelde en a7 iki odasının badanalı, boyalı, temiz olması İSTER İNAN, n her yerinde otel ve hanla- İSTER Dahiliye Vekâleti seyahate çıkanları edilebilmesi için de gözlerini — çekti. Mizımdir.> İNAN, İSTER İNANMA! yurdun merkezlere uzakça köşelerinde rahatsız eden hastalığı görmüş, tedavi göstermiştir. Alâkası bir başlangıç ola- rak şübhe yok ki fayda verecektir. Fakat biz bizzat halk ic- bar etmedikçe, bizzat sahib vaziyetinde bulunan ihtiyaç duy- madıkça memleketin kendine lâyık bir otel teşkilâtına ko- laylıkla malik olabileceğine inanmıyoruz, ey okuyucu sen: İNANMAIL Sözün Kısası Anlıyana sazmış.. || Olmaz olsun! 4 E, Talu © smanlı edebiyat tarihinde esâMi si okunmuş, uzun müddet, ratorluk devrinde, maarif nazylığı ©& * miş bir Münif Pa dı.. ölü Genelik | Münitf değil.. merhum Münif Paşa! Ömrünün sonlarına doğru benim tanidığım bu zarif adam Erenköyünlt oturur ve her görüşümüzde oranın $i' sineklerinden şikâyet ederdi. Bir gün, gülerek demişti ki: — Bu mel'un mahlükları burada uZ0f uzadıya tedkik ettim. Ve nihayet şu Bi7 naate vardım ki, Allahın yarattığı boyda ve her biçimdeki hayvanlar içe! de bundan daha arsızı, daha zalimi, G# ha müz'ici, daha muzırı yoktur. Şu bağl üzümü ve (Kayışdağı istikametini İ le) şu dağın suyu olmasa, ben bu işkel” ceye zor tahammül ederdim. Erenköyü, bir vakitler, bizim de sefif timizdi. Ölmeden lâhide girmiş gibi, © binlik altında geçen uzun geceleri hâli hatırlarım. Hele bugünlerde — büsbütüü hatırlar oldum. Zira oturduğum Maçkk semtinin bu yıl uğradığı sivrisinek büfr kını Erenköyünü bana mumla aratı Prost mu Yansen mi? Her kimse.. tanbulun plânını yapacak adamı ele BE çirsem, bizim o taraflarda bir, iki misafir edeceğim. Taşkışla ile, Maçif silâhhanesinin ortasında bir huni teşki eden o bostanların oracıkta, © halde KA masına eğer cevaz verirlerse ilelebed S” risineklere yem olayım! j O yerler Emlâk Bankasının imiş. Yif da, bu bostanlardan, banka solda Sifif kabilinden bir para alırmış. Fakat Btf lâk Bankasının senevi varidat bilânçö * sunda göze bile çarpmıyan bir rakam İ ibâdullahın kokudan kten, — teneki kulübelerin çirkin manzarasından rahi sız olması reva mıdır? Bostanı mekteblerden tardettik.. Şt * hirde ipka ediyoruz. Hem de o mekte lerden kovulan, böylesi değildi. Meşbilf İran şalri «Sâdi> nin «Böstan> 1 idi. O dan, belki ibret alırdik, bundan hastalik alıyı İ Hu pisliğin oradan kalkması” o bot * tanların güzel ve bakımlı bir çocuk palr kına kalbolunması için Allaha arzultl versek, o da gene belediyeye havale diye korküyoruz. Onun için biz de davamızı Allaha Bi” vale etmeyi daha münasib gördük. SivTi” sinek anlıyana sazmış derler.. Hay olmaz olaydı! KYN Floryaya rağbet başladı Bu hafta pazar günü İstanbul ile KÖY çükçekmece arasında işliyen yolcu tref” leri bir gün içinde 15,540 yolcu taşi mıştır. Bunların ekserisi Floryaya D" miştir. Bu mikdara haftalık, aylık, Üİ aylık abonman kartı ile seyahat eden dahil değildir. Bu sene İstanbulun diğer mesireleri € bI Florya plâjları da çok rağben göf ” mektedir. Bunda şimendifer biletlerli ucuzluğunun büyük bir tesiri vardır. Demiryol idaresi Floryada halkın ifif bineceği yerde bir peron yaptırmış * muhtelif tesisat için on iki bin lira 6 fetmiştir. Bu suretle halkın evvelce burada trt inip binmek hususunda çektiği sıkınti * nm da önüne geçilmiştir. TAKViM uz.