BON POSTA amaamı” “Son Posta,, nin Hikâyesi —armaaaaınantınannaatııdamanammmaıadıanımmanı OSTÜMLÜ BALODA.. AAA Y ACA VU YAKAMAAIAA KUN j Çeviren : Faik Bercmen Bütün insanların bayramlarda, sey - ranlarda eğlenmek haklarıdır; hele bu fnsan bir dairede memur olup bayramlar Ve pazarlar müstesna bütün gün makine başında çalışan ve ömrü: «Mösyö, mektubunu almakla — kesbi şeref eylediğimizi...» Gibi mektublar yazmakla geçen bir genç kız olursa. Bunun için Tanya Bankin, Pirogofların kostümlü balosuna gitmeğe karar ver - mişti. Bu mesele hakkında üç gün üç gece düşündü; istiyordu ki, yaptıracağı esvab şimdiye kadar hiç kimse tatafından gi- yilmemiş fevkalâde şık, güzel, zarif ol- sun Tanyanın iki vefakâr arkadaşı dahi o- na bu hususta bütün hulüsu kalblerile yardımcı oldular. Üç kişi bir araya gelip içtima akdet- tiler, Tanya: — Peri kılığına girsem nasil olur? diye sorunca dostlarından biri cevab verdi: — Tamam.. yetmiş kiloluk bir peri.. — Sanki sen daha mı narinsin? — İhtimal narin değilim ama, peri ol- mağa kalkışmıyorum ben.. — Peki şu halde mavi bir çiçek olayım, Mavi çorap, ve üstümde ne varsa mavi- iden yaptırayım.. — Çiçek değil, iri ve mavi giymiş bir hayvan olursun.. — Kelebek nasıl olur? Şöyle kanatlı falan — Tamam upuzun bir kelebek, Bunün üzerine Tanya içini çekerek: — Allah Allah ya ne yapmalı?. Böyle bir netice alamıyacağını kesti « rince terzinin fikrini sormağı münasip buldu 'Terzi Marya Ardolyonovna ayni binada oturuyordu. Kemali hahişle geldi. Ve meseleye vaziyed ederek: — Aşk ilâhi kılığına girseniz, diye de ortaya faraziyelerini savurdu. Eski Yunan elbisesi. elde ok.. sbnra meselâ bir pos- tacı da olabilirsiniz. Arkanızda bir çanta Ve kocaman bir “e Bu fikirler de Tanyayı tatmin etmedi: — Bunlar, dedi, herkesin - bildiği ve şimdiye kadar çok giydiği şeyler. Ben örijihal bir şey istiyorum. — Şarap ve üzüm ilâhesi Baküsün kı- lığı nasıl? Tamam bu iyi Idi işte, Tanyanın aklı buna yatar gibi oldu. Eski-kahve rengi Elbisesini bozmağa karar verdi. Terzi bu- nu münasip görerek atıldı: — Buhun ziyanı yok.. biraz koyu ola - bilir, Bütün Baküslerin birbirine benze- Mesi şart değil ya.. siz de, işte elve « reni giyen bir Baküs olursunuz. * ya başına yeşil yapraklardan bir oydu, kenarlarına m salkım- FAPLA, «Son Posta» nn edebi romanı: Tanyanın canı sıkıldı, hem Pirogofların evi müdhiş kalabalıktı. Herkes dönüyordu.. Tanyayı gören bir kaç münasebetsiz onunla alay etmekten kendilerini alamadılar. Bu ilk tesirle Tanya cesaretini kaybe- derek bir köşeye çekilip büzüldü. Yeni kunduraları ayaklarını fena hal- sine yapışmıştı. Terbiyesizin biri başın- daki üzüm salkımlarını aşırarak girtla- ğına indirmişti. Bu vaziyette Tanya çok Üzgün ve bezgindi. Halbuki o böyle bir köşede otururken beri yanda herkes zıplayıp sıçrayordu. Marki kılığında biri Rus dansları ya- pıyordu. Rahib kıyafetinde bir diğeri ise Napolili bir balıkçı kızla dönüyordu. Hü- lâsa sağında, solunda ne kadar adam var- sa hepsi bir yolunu bulup eğleniyordu. — Herkes keyfindel diye acı ile dü - | şündü. | Bu darbe çok ağır ve üzücü idi. 30 ka- pek gelmek için arabaya vermişti. 30 da dönüş için verecekti, 8 ruble yeni kun- |duralar; bir buçuk ruble eldivenler; 20 kapek yarım kilo üzüm. Bu kadar parayı ne diye harcamıştı?, Bu sırada burnu fena halde kaşınmağa başladı. Maskenin altında nasıl kaşıya- caktı şimdi.. kendi kendine: — Hey Allahım! Büurnümü biraz kaşısam dünyanın en bahtiyar insanı ben olacağım! dedi. Fakat ansızın Tanyanın talihi değişti. Neş'eli Marki onu dansa davet etmişti. de sıkıyordu; yüzündeki maskeyse deti- | de herif tütün kokuyordu Tanya dönmeğe başladı. çok güç bir işti. Marki kat'iyen orkestrayı dinlemiyor kendi bildiği gibi dönüyordu.. 'Tanyanın canı sıkıldı. Hem de herif bir sigara tablası gibi tütün kokuyordu. Bundan başka sırasile bir sağ ayağına, bir de sol ayağına basmaktaydı. Yanla- rındaki çiftlerse bu münasehetsiz çifti dirsekliyorlardı. Fakat bü Tanya — Eğlenmek dedikleri bu mu? diye düşündü. Bu mudur; ayağı sıkaf kundu- ralar... Leş gibi tütün kokan adamlar.. | dirseklenmek,. ilh,. eğlenmek dedikleri bu ise,.. Dönüş için 50 kapekten aşağı araba bu- lamadı. Bu da ayrıca canını sıktı. 1 Yatağa girince sarfiyatını hesabladı. Ve sonra gururla: — Eğlenemediğime göre ben herhalde çok ciddi ve şerefli bir kızım! diye dü - şündi Uyuduğu vakit rüyasında, ney'eli Mar- kiyi, rahibi falan değil kocaman beyaz bir kâğıd gördü. Bu kâğıdın üstünde: «Mösyö, mektubunuzu almakla kesbi şeref eylediğimizi..» diye yazılıydı. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Eski kadınlar Yazan: Peride Celâl —H S İnhisarlar İstanbul Başmüdürlüğünden : 1 — 938 yılı Haziranından 939 yılı Ma yıs ayının sonuna kadar Sirkeci ve Ka- sımpaşa tuz anbarlarma getirilecek olan tahminen 3000 ton tuzun mevcud şarte name dairesinde gemilerden anbara ve saya konulmuştur. 2 — Muvakkat teminat parası 112 lira 8 — İhalesi 10/6/938 günü saat 14 de gündeki alım ve satım komisyonunda yı 4 — İsteklilerin şartnameyi görmek anbardan şimendifere nakli işi münaka- 50 kuruştur. Kabataşta kâin İnhisarlar Başmüdürlü- a pılacaktır. üzere hergün ve pazarlık için de tayin edilen gün ve sâatte mezkür komisyona mür: 34 ÇINARALTI — Karşılayalım! dedim, Zaten meraktan çatlıyan kadınlar peşimize takıldılar. Bir dakika içinde karşı karşıya gelmiştik, Jâle çevik bir hareketle yere atlarken atının dizginini tuttum: — Hoşgeldiniz efendim. Bayrakdaroğlu da bir sıçrayışta yere inmişti. Onlara birer birer misafirlerimi ta - nittım. İğreti tebessümler, iğreti hareketler- le selâmlaşan, el sıkan kadınların bü- tün dikkatlerile Jâleyi tedkik ettikle- rinin farkındayım. Fakat onlarla hiç meşgul görünmiyerek Feridunla bera- ber Bayrakdaroğlu ile konuşuyoruz. Hava ©o kadar sıcak ki! Keşki da- ha erken yola çıksaydınız. Fakat terli- seler, burası biraz rüzgârlı.. Bayrakdaroğlu hiç bırakmadığı o ya- bani hali ile meşhur kahkahasını bo - şaltıyor: — Terli ne demek canım.. bizim için * böyle şey düşünülür mü? Kadınların atasında bir erkek gibi yürüyen Jâleye dönüp sordum: Bürhan Cahid yavmae — Ya siz, hanımefendi, terliseniz bir şey getirteyim.? Genç kadın seri bakışlarile beni sü- zerek cevab verdi: — Alâkanıza teşekkür ederim. Fa - kat terli değilim. Hepsi beraber Çınar altına doğru yürüyoruz. Bayrakdaroğlu hazırlanan işaret edip yüzüme baktı — Nasıl, yeni bir müsabaka mı var yoksa,. intikam maçı mı yapacaksınız? — Ne münasebet efendim. Dün ge- ceyi hatırlatmak istiyorsanız.. Jâle hemen araya girdi: — Aman rica ederim. Dün geceden bahsetmiyelim. Şimdi ötekiler bu mechul (dün ge- ce)ğnin mânasını anlamak için birbirle- rini yiyorlar: — Ne oldu efendim, dün gece, yoksa Ömer beyin bir muzipliğine ml uğra- dınız? — Galiba bir gece âlemi de orada geçti. Jhle gözlerimi arayıp bularak: masayı — Ne duruyorsunuz a canım, dedi. Cevab versenize! Bu kadin beni çıldirtacak.. bereket- versin Bayrakdaroğlu o kalender ba- |bacan halile lâkırdıya karıştı: — Müsaade ederseniz ben anlatayım | fendim. Dün gece Ömer beyefendi ile |bir içki müsabakası yapmıştık. Hemen ilâve ettim: — Tabil müsabakayı beyefendi ka - zandılar, İşte mesele bundan ibaret! Hasır koltuklara dağılmıştık. | Nazlı dedi ki: — Ömer beyin kazanılmıyacak da - vaya girmiyeceğini zannederdim. Bu - raya geleli değişmiş olacak! Bayrakdaroğlu kahkahalarile etrafı bombardıman ederken Jülenin yavaş sesle Nazlıya cevab verdiğini duydum: — Kaybedilen iddiaların da kazanç tarafları olur. Öyle değil mi efendim?. Nazlıyı ve onunla beraber bu fisil- dayışa kulak kabartan iki kadını karma karışık eden bu cevabı erkekler- den yalnız ben duyabilmiştim. Heye - canımı belli etmemek ve mevzüu de- giştirmek için derhal Jâkırdıya karız - tım; — Atffedersiniz. Yemekten evval so- ğuk bir şey içer misiniz.? Biramız bu sabah geldi. Bayrakdaroğlu teklifsizce: — Hanım içkisi a canım, dedi. Be - Haziran Tok sözlü bir tip Ktrikkale- den Bozkurt im « zasile soruluyor: — Hangi kadın- la mes'ud olaca « ğım? Yuva hayalın « da yerinde kulla « nılmiıyan — şiddet, daimi bir ahenk - sizlik doğurur. Kadına yapılacak tahakküm açığa vurir lursa, en sessiz olanını da isyana sevkt ” debilir. Acı ve tok söylemek yerine Yt muşak başlı davranıldığı takdirde, & ” tihabı kolaylaşır. Gözü pek bir tip Dündar — imzulı okuyucumuz — da karakterini şovu « işle. n yılmaz, müşkül « lere karşı koyma, sını bilir. Rahatı- na düşkünlük gös termez, gözü pek«. tir. Bazan inadecı * olur. e Neş'esi az bir genc Maraştan Hü - seyin imzasile s0 yuluyor: — Muvajjak o - Tacak meyım? Muvaflfak — ol « mak için manevl kuvvetleri çoğalt. mağa — çalışmak, durgunluğu neş'e tHle mübadele et « mek lâzımdiır. v Zeki bir kü Balıkesirden Sa- id de karakteri « nin tahlilini istiye- vek soruyor. — Hangi mes - Tekte muvajfak o lacağım? Zeki ve çalışkan olanlar, okuma ça ğinin — icablarına uydukça muva' İ fakiyet zamanla kendiliğinden meydana gelir. DA | Enerji sahibi bir gen Menemende N, S. de karükteri nin tahlilini isti - yor: Kafasını i,.: - |ten insanların ti « pinl taşımaktadır. Enerjisine — itima. di vardır. Kolay« DİKKAT Fotograf tahlili için bu kuponlardan 5 adedinin gönderilmesi şarttır. ö kee ti kinke bekiktaamee Tarihten sayfalar (Baş tarafı 7 nci sayfada) Nasika halkın gözünde bir kati; b günahkârdan başka biri değildi. Hep ÖY karet gördü ve kendi kendisini sürgi” etti. Ve Tiberyüsün teklif ettiği kanunlaf” bir kaç sene sonra kardeşi 21 yııl” Gayyüs Grakküs kabul ve tatbik etlif ” mmeğe çalışlı. Bu uğurda © da can Kadircan Kaflt ASA Sındırginın Cölcük kasabasınt? iki tifo vak'ası görüldü Bındırgi (Hüsust) — Gölcük ee iki kişi ölmüştür. Hükümet doktoru dan halka tifo aşımı yapılmağa başlânmışti” M İ Ceyhan köylülerinin — Kırşebir | lıkla — başkalarına i folâketzedelerine yardımları |tâbi olmaz. Bu ha. Ceyhan (Husust) — Kazamıza bağlı S7 lini gururla ifade etmek istiyenler de bu- |keli köyü muhtarı Levendin teşrikile BVt | Junabilir. Sevgi bahsine lâkayd gibi dav- | hir felâketzedeleri namına 20 tira toplaniti | ranırsa da için için alâkalanır. ve Kızılay şubesine terdi edilmiştir. Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün garlarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe almabilir nim için rakı emrederseniz... — Hay hay. Ben talimat vermek için etralıma bakınırken Nazlı ayağa kalktı. Tam bir ev sahibi rolü takınarak: — Anlaşıldı efendim, dedi. Hafif bir içki masası hazırlamak lâzım. Müsaade edin. Beş dakikada her şey olur. Jğle, bana baktı. Bu bakışların münasını anlamamak kabil mi? Evime misafir gelen bu kâadı- nın ev sahibliliği salâhiyetini nereden, kimden ve ne maksadla aldığını sor- mak istiyordu. Hakkı da vardı. Fakat bunu ben nasıl izah edebilirdim?. Nazlının kalktığını gören Suna da peşine takıldı. Jâle müstehzi bir tebessümle: — Eksik olmasınlar, misafirlerim be- ni zahmete sokmamak için vazifemi paylaşıyorlar, Jâle müstehzi bir tebessümle! — Tabif değil mi efendim, dedi. Ba- mimiyet! Bayrakdaroğlu belki de güzel kadın- lar arasında tam bir derebeyi gibi içip eğleneceğinden memnun sarkan göbe- ğini apiş arasına bırakarak yeş!l bir çayıra kavuşmuş iri bir katana gibi katı katı kişnedi. Yanındaki genç Aşığı aralarına yeni karışan kadına karşı himaye etmek is- ter gibi Jüle ile Sezal bey arasında yer lığındaki çifte tabancanın iri kabzali” na bakarak bana: — Bu ne biçim adam? Gibi işaretler ediyor. ğ Jâle şimdi bana dönmüş, ıııuı:l caklarını Kirbiri üzerine atmış, bir tavırla soruyar: — Bizde kaldığınız gecenin j Kizi göremedim Ömce teyeleslill hatsız olmadınız. ya efendim.? Ah bu kadın beni deli edecek. BUK ne diye soruyor? O geceyi bana "’ latmaktan ne zevk alıyor? Bayrakdaroğlu imdadıma yetişiyof: — İsabet ki görmedin, diyor. 064 perişandı ki.. iki kadeh rakının » beyefendiyi altüst edeceğini hiç t min etmedim doğrusu. Uyandıklari man sâat on bire geliyordu. Nevin atıldı: "ı — Çok şey, halbuki biz Ömer €e çok dayanıklı bilirdik! Hemen cevab verdim: — O da bir zamanlardı efendim. F; talığımdan sonra her şey dıillîluş:i doktorlar da içkiyi doğru bulm artık! Feridun da tasdik etti: — Evet, hattâ doktor Rüşdü bY kadehe bile izin vermemişti. (Arkan vsr) bif tifo bastalığı başgöstermiş ve şimdiye KĞ alan Nermin Bayrakdaroğlunun j baalai” £ . KİEĞZR. Pi LARAK MN BEZ DK SERNBİR . AF F.