ya aa e ad a ZA. e m mi © We e ma Ra ONLA para 2 e eme Ee aş Ea Amerikada dokuz sene içinde milyoner olan bir Türk tütüncüsü (Baştarafı 1 inci sayfada) Otele bir telefon edip hakikati öğren- Mek daha kolayıma geldiği için, fazla Mrar etmedim. Az sonra Parkotel kapı- MSI, telefonla sorduğum öüale şu müb- cevabı verdi: >— Vakıâ, otelimizde, İsmail Kadri adında bir zat var... ve kendi- a birkaç gün evvel, Amerikadan geldi. Mm milyoner olup olmadığını bilmiyo- ) Doktorun verdiği haberi kısmen teyid Sen bu cevabı da aldıktan sonra, Parki- kadar gitmek farzolmuştu. Ne yaln Yeyim: Derhal çağırttığım taksiye ken kendi kendime: > Muhakkak, dedim, kendisini milyo- diye tanıtmak, ve gazeteler vasıtasi- böyle bir şöhret hazırladıklan sonra işler döndürmek niyetinde olan bi- Yihci sınıf bir avantürye ile karşılaşaca- Em) Bana bu hükmü verdiren de, gördü- » duyduğum, okuduğum birçok hikâ- » vakıslar, maceralar, vecrübelerdi: lü onların bepsihi birden halırlaym- Ye meteliksiz bir insanın, Amerikada Milyonlar kazanmasına ekseriya muhây- macera romanlarında, filmlerde, asri llarda rastlanılabildiğini odüşünün- *€, dostumun verdiği habere inanmayı,| safdilâne bir gaflet saymıştım!| Fakat, ayni samimiyetle, ve derhal iti- ME edeyim ki, Bay İsmail Kadri Türk- görüştükten sonra, bu hükmü beni utandırabilecek derecede yan- İş olduğunu kavramakta gecikmedim. Y İsmail Kadri Türkmen, beni kabul #&iği zaman, yemek yiyordu. Gösterdiği| büyük nezakete rağmen, konuşmamızın ik dâkikalarında, o da beni ayni şübhe kele süzdü, İhtimal o da beni, Parkotele| Yağlı bir av düştüğünü haber almış açık- bir piyasa vurguncusu zannetmişti. Ve bu zannında, o da benim kadar Sayılabilirdi: Çünkü benim, naçiz, İakat temiz şöhreti n ekdaşlar ibi tâ Amerikaya kadar götü Yemedi 5 yı B kiki iğim muhakkaktı ve İnsi La mahiyetlerini, hakiki hü blarma, kıyafetlerine, edülarına, ) ©, gözlerine bakarak isabetiç kesi te ekseriya imkânsızdı!.. Hem düşü- ki ben, hiç kimseye, ticari bir emni- m aşılamak gayretinde olmadığım için,| inna, kıyafetime, göz kandırıcı bir ai bir zenginlik te vermiş değildim. tâ tesadüfen, sırtımda, daha fazla gi- Bilmiş bir esvabım vardı, ve üstelik te MİN “ezeli kalenderliğimi, sade esvabımtı m değil, suratımı usturadan bile Mahrum bırakacak bir ihmal derecesine , yp kat buna rağmen, gözlerine ve söz“ İman dolan emniyetten anladım ki, Bay il Kadri, manasız şübhelere kapıl- aktan benden evvel kurtuldu ve bır ya- » ,| Butmak tehlikesinden tamamen kurtul Bay İsmail Kadrinin İstanbuldan Ame- rikaya giderken alınmiş bir resmi birçok akrabalarım var. Annem hâlâ Çarşambadadır. Onu Amerikaya aldırt-! madım. Çünkü evvelâ, uzun bir yolcu- İ lukta sarsılacak kadar yaşlıydı, sonra da, hekimler, Amerikanın havasile kolay ko- lay uyuşamıyacağını söylemişlerdi. Fakat buna rağmen, Amerikada iken annemin hayatını günü gününe takib eder ve bütün akrabalarımla mektubls- şırdım. Çünkü ben, anneme de, akraba- larıma da tasavvur edemiyeceğiniz der&- cede merbutumdur. Bu yüzdendir ki, hemen her gece, iş- lerimi bitirdikten sonra odama kapanır, memleketten gelmiş en az yirmi mektu- bu okur, hepsine ayrı uzun uzun cevablar yazardım, Diyebilirim ki, orada geçen hayatımın en büyük zevki de bu idi. Mektubları okurken, cevabları yazar- ken, onlarla konuşuyor gibi oluyor, içim- deki hasret acısının dağıldığım hissedi- yordum ve işte her gece okunup yazılan bu mektublar sayesindedir ki, lisanımı u- muş bulunuyorum. Bu cevabile benim merakımı gide - ren Bay İsmail Kadri, bana küçük bir baston boyunda iri bir püro uzatarak gülüyor, ve; — İnsan, diyor, bir tek sigara saye- sinde bir servet kazanabilir mi? Enteresan bir vakıa dinleyeceğimi anlamanın keyfile ve merakla soruyo - rum: — Nasıl olur? O: — Anlatayım... diyor, ve kocaman, nefis pürosunu gümüş bir makasla ke- sip, pırlanta kakmalı altın bir çakmak- la ateşledikten sonra anlatıyor: — Benim babam, tütüncülükle uğra- şırdı, Ben rüşdiyeyi (tamamladıktan da, Yzuunun bir santim dışına çıkma- hi Konuşan bir muhatabdan fazla şüb- üye haklı olmadığını kavramak Tületini gösterdi. Bana gelince, - sanki dolandırılacak! Miyontarım varmış gibi - şübheyi bir! €lden birakamıyor, müstantiklere Miüyacak sunllerin ardımı, arkasını kese-| Hülordum. Fakat zeki bakışlı gözlerile, | Mes'ud ve sıhhatli yüzile, kendin- #min insanlara has edasile, açık sa-| #özlerile, okkalı kalıbı, temiz, şık, zengin kıyafetile manasız şübhe- hiç değilse yarısını gideren Bay Kadri 'Türkmenin şayanı dikkat dikkatle dinledikten, ve hâlâ rk belediyesinin tabelâsım taş kocaman, lüks arabasını, kendisin- bahseden bazı maruf gazeteleri, bir imleri, hattâ bazı vesikalar gör- Sonra, hayatı zorla yenmiş bir a konuştuğuma inandım ve bu- iktan sonra da, ilk verdiğim w- lü hatırlamak, yüzümü hicabis E di zi, / ii > EE İsmail Kadri Türkmen, Manisada Fakat çok küçük yaşında Sam- rşamba kazasını götürülmüş. N ? 4 İk büyümüş. Orada okumuş. Tim, Mâzarı dikkatimi celbeden cihet, ba yokuz yil vatandan uzak yaşıyan i daşın, kendi lisanını konuşur- bâsit bir şive pürüzü bile yapma- senelerce kullanmadığı kelime- ik, tam yerinde kullanmak hu- bir lokma zorluk çekmeyişiydi. ndisine söyleyince, gülümsedi ve: Ben, dedi, bekârım. Fakat burada İİ Hi z / sonra, mektebi bıraktım, ve babamin yanında çalışmaya başladım. Bu işe başlar başlamaz ilk.nazarı dikkatimi celbeden facia, tütün ekip biçerek geçinen köylülerin (o biçareliği oldu... Tütün tüccarları, köylünün yetiş - tirdiği mahsulü, yok pahasına kaldırı - yorlardı. Köylüler iyice darda kalmada, onlara korkunç derecede yüksek faizle para veriyorlar, bu süretle mahsulü kapatı- yorlardı. O derecede ki, biçare köylüler, yok pahasına sattıkları tütünün getirdiği para ile, borçlandıkları paranın faizi - ni bile ödeyemiyorlardı! Ben, az zamanda, tütün hakkında, son derece geniş vukuf sahibi olmuş- tum, Fakat o sıralarda çok © parasızdım. Memlekette de, Türklere düşman un- surlar vardı, Bu unsurlarla mücadele balindeydik. Bu mücadelede altta kal- mamak için, muhitimin sade deliken - ları değil, çocukları bile silâhlandı - rılmıştı. Halbuki, kurşun, silâh dehşet- İi pahalıydı. Ve daha on üç yaşınday- ken, Çakıcı Efe gibi silâh kuşanan ben, elime geçen bütün parayı, fişekçilere yatırıyordum. Bu itibarla, başka te - şebbüslere kalkışabilmeme, âdeta im- kân yoktu. Fakat büyük savaştan sonra, rahat Soluk alır almaz, içlerinde yaşadığım köylüleri, biçarelikten elimden geldi - ği nisbette kurtarmanın çarelerini dü- şündüm. Burada daha geniş imkânlar bulabileceğimi zannettim. Ve bir gün kalkıp İstanbula geldim. Beni, eksper stajiyeri olarak, Cibali merkez fabri - kat bu adamın tütün işlerindeki vu - kufu, bana nisbetle hayli geri idi. Hattâ o, âmirim mevkiinde bulun - duğu halde, bu aczini itiraftan kaçın - maz: — Ben, senden çok istifade ettim! derdi. Fakat fabrikayı idare edenler, başa- rılan işlerin bütün kerametini ondan ibilirlerdi. Bu yüzden, gece gündüz çalışıp ça- baladığım, hattâ sigara satışlarının art masında müessir olduğum halde, mah- şım yükseltilmiyordu. Nihayet günün birinde, şimdi Mısı- rın en büyük fabrikasının eksperi mev kiinde bulunan İzgoridis, fabrika mü- düriyetine, Yunanistana gitmek mec - |buriyetinde olduğunu bildirdi, Ve, fab- rikadaki yerinin benden başka hiç kim se tarafından doldurulamıyacağını söy Jedi. Onlar da, baş harmancılık vazife- sini, bana vermek mecburiyetinde kal- dılâr... Fakat, benim gayem, Cibali fabri - kasına harmancı başı olmak değildi... O sırada bir gün babamın oyakın dostlarından Bozok Saylavı İbra - himle görüştüm. Kendisine, vaziyeti - mi, ve gayemi anlattım. Evvelâ güldü. Ben de güldüm, ve kendisine: — Siz, dedim, beni bu gayeye erişe- bilecek kabiliyetten mahrum sanıyor- sunuz. Fakat, bu zannınız, beni hâlâ, 0 eski bildiğiniz çocuk gibi görmeniz - den doğuyor. Siz küçük kardeşimi de tanırsınız. O çocuk, yedi yaşındayken, obir gün, bir domuzdan ürkmüş, ve koşa koşa kaçarak, ninemin yanına sığınmış. O çoruk şimdi, ordunun pervasız ve “İkahraman zabitleri arasında mevki al- dı. Fakat ninem hâlâ: — Bırak Mmiskini... Kokmuş bir do - muz yavrusundan korkan çocuk lı, azılı bir düşmanla vuruşup dövüşe- bilir mi? diyor. Emin olunuz ki bütün büyükler, bü- tün küçükler hakkında tıpkı ninem gi- bi düşünürler beyefendi! Fakat inanınız ki, küçükler büyür- ler, domuzdan kaçanlar, düşmanı ka - çırıyorlar, ve hâlâ, bıraktığınız o helde kalmış sandığınız bir çok çocuklar, bü- yük işler becerebilecek bir kemale e - rişmişdirler!... Ama ne yapsınlar ki, onların elie - rinden tutacak olanlar hâlâ: — Evden yetişen danadan, öküz ol- maz! diyorlar.» Benim bu sözlerim, Bozok meb'u - sunun çok hoşuna gitmişti. Gülerek &ir tımı okşadı: — Pek âlâ... dedi... Bundan sonra ni- nen gibi düşünmiyece, 'm! (Arkası var) Senede 30 saat hava korunma dersi (Baştarafı 1 inci sayfada) tır. Bu proje ile 15 ilâ 60 yaş arasın- daki bütün vatandaşlara kanuni mec- buriyet halinde bazı (mükellefiyetler tahmil edilmektedir. Bu yurddaşlar hazırlanacak nizam- namelere ve talimatnamelere tevfikan hrvava karsı korunma bilgisini edin - mek, kendilerini korumak ve bunun İ- cab ettirdiği tedbirleri almakla mükek lef olacaklardır. Bu sını? o yurddaşlar senede en çok 30 ssat ders ve talim gö- receklerdir. Kanun neşrinden 6 ay son- ra mer'iyete girecekti, Japonların bir muzibliği Japonlar, İsveç kibritlerinin pek revac- da olduğunu, bütün dünyanın daima İs- veç kibriti aradığını görünce, bir oyuna başvurmuşlar, kibrit fabrikaları ile dolu ve kibritleri ile meşhur bir şehirlerini, Fıristiyanlaştırarak ismini (İsveç) koy- muşlardır. Şimdi bu şehirdeki. fabrikalardan Çı- kan her kibrit kutusunun üzerine, Made in Sweden (İsveçte yapılmıştır) ibaresini yazmaktadırlar. Sayfa ii Paris büyük elçimiz dün Fransa Hariciye Nazırı ile tekrar görüştü (Baş tarafı 1 inci sayfada) #cesini telefonla Ankaraya bildirmiştir. Fransız gazetelerinin neşriyatı Paris 6 (A.A) — Anadolu ajansının hususi muhabiri bildiriyor: Tan gazetesi, başyazısında diyor ki: “Hataydaki hâdiselerden mütevellid ga- leyân, Türk matbuatında, Sancakta mü- €sses rejime ve mandasını sadıkane tat- bik eden Fransanın nüfuzuna karşı ol- dukça şiddetli bir mücadeleye bahane ol- du. Bu münakaşalar, müessif hâdiselere hakikatte haiz olmadıkları siyasi ehem- miyeti verdirdi. Bonne iki defa Davazla istişarede bulundu. Türk hududu üzerin- de ve Türk unsuru ehemmiyetli olan halk arasında ihdas edilen tahrikâttean dolayı Türkleri pek işgal eden vaziyetin sür'atle berraklaşacağı ve dostane bir zihniyetle halledilebileceği şübhesizdir. Tan, bundan sonra Hatay meselesinin tarihçesini yaparak bugünkü müşkülâ- tın kabul edilen rejimden değil, anasır arasındaki rekabetten ve ihtirasattan ile- ri geldiğini ve Ankara ile Paris arasın- deki diplomatik müzakerelerin müsaid hava içinde cereyan etmekte bulunduğu- nu yazıyor ve diyorki: Kan içinde yüzen şehir (Baştarafı 1 inci sayfada) vinleri ve izciler de vardır. Kanton sokaklarının arzettiği manzara pek fecidir. Her tarafta kana bulanmış cesedler ve inliyen yaralılar göze çarp- maktadır. Ahali beynelmilel mıntakeya ilica etmektedir. Sivil halkın bu suretle imhasını dur- durmak üzere İngiltere ve Amerika bü- kümetleri tarafından Tokyo 'nezdinde yapılan protestolar hiçbir netice verme- miştir. Japon gazeteleri bu protestoları yer- siz bulmakla ve bombardımanın devam edeceğini yazmaktadırlar. Çin hariciye nazırının beyanatı Tokyo 6 (A-A.) — Domei ajansı bildi- riyor: Yeni hariciye nazırı general Ugaki burada yaptığı beyanatta ecnebi devlet- leri Çine yardım etmemeğe kat'i olarak davet etmiş.ve demiştir ki: «Japonya Çine karşı girdiği mücade- lede sonuna kadar gilmeğe azmetmiştir. Binaenaleyh Çine yardımın tek bir ne- ticesi olabilir ki o da vaziyetin vahimli- liğini büsbütün artırmaktır.» Hankeu'da hazırlık Hankeu 6 (A.A.) — Muhasematın baş- laması tehlikesine karşı bir ihtiyat ted- biri olmak üzere İngilizler, Amerikalılar ve diğer bazı ecnebiler Çinlilerle meskün olmıyan mıntakada bir tahaşşüd kampı tesis etmişlerdir. Çinliler, gayri muha- riblere şebri tahliye etmeği tavsiye et- mektedirler. Bunların mikdarı bir mil yondan fazla olarak tahmin edilmektedir. Fransanın teşebbüsü ve aldığı cevab Tokyo 6 (A.A.) — Fransa büyük elçisi, hükümetinden aldığı talimat ü- zerine bugün hariciye nazır muavini - ni ziyaret ederek Kanton şehri bom - bardımanları etrafında (görüşmüş ve bu bombardımanlara bir nihayet ve - rilmesi lâzım geldiği temennisini izhar eylemiş ve bunlara nihayet verilme - diği takdirde Fransada aleyhte hissi - yat duyabileceğini ve bunun ise iki memleket arasındaki iyi münasebetler üzerinde tesir yapabileceğini ilâve et- miştir. Öğrenildiğine (göre, B. Horinuçu, verdiği cevabda, bu hava seferlerinin Enternasyonal hukuka muhalif bulun- maderını, zira Kantonun müstahkem bir şehir ve askeri harekât için üs ol- duğunu bildirmiştir. İstiklâl marşımızı Türkçe söyleyen Atinalı talebeler (Baştarafı 1 inci sayfada) talebeler dün Patrikhaneyi ziyaret et- mişler, sâat on ikide Taksim &bidesine çelenk koymuşlar, bu esnada türkçe ola- rak İstiklâl marşımızı söylemişlerdir. Ta- debelere öğle yemeği Turizm şubesi tara- fmden Belediye lokantasında oyedirii. miş ve öğleden sonra müzelerimiz gezil- miştir. Talebe ve muallimler bu akşam memleketlerine döneceklerdir. «Bundan istidlâl edilebilir ki, Hatay meselesinin iki memleket arasındaki iy? münasebat üzerinde şayanı esef o biçbir tesiri olmıyacaktır. Cenevre anlaşması ve Türk - Fransız garanti itilâfnamesi, iki devletin maddi ve manevi menfaat lerinin vikaye edilebilmeleri için kâfi derece geniştir. Elverir ki, Sancak aha» lisi hüsnüniyetine ve siyasi olgunluğuna delil versin.» Hatay heyeti Ankaradan ayrıldı Ankara, 6 (Hususi) — Hataydan gelen Eti Türkleri heyeti bugün Numan Mene- mentioğlu tarafından kabul edilmiştir. Heyet bu akşam Torosla avdet etmiş ve istasyonda uğurlanmıştır. Heyet azaları Ankaradan ayrılmadan evvel buradaki temaslarının neticelerini şöyle ifade elmişlerdir: «— Ankürâdân, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Halay davasını, bödiseler ne olursa olsun, anlaşma hükümlerinin ve Hatay Türklüğünün yüksek menfaaf- lerinin eksiksiz tahakkukuna kadar, da- venm o başındanberi gösterdiği hassasi- yetten bir zerresini kaybetmeden takib edeceğine olan İnanımız kuvvetlenmiş o» larak ayrılıyoruz.» Korsan kadın (Baş tarafı 1 önci sayfada) sanlara reislik ettiği anlaşılmaktadır. , İlk baskın, Şanghay civarında de - mirli bulunan bir gemiye vaki olmuş, tayfa kılığına girmiş olan o haydudlar gemiyi basarak bütün yolcuları soyup kaçmışlardır. İkinci baskın bir Holanda gemisine olmuş, bunda ikinci çarkçı ile beş tay- fa ölmüşlerdir. 100 kişi kadar olan haydudlar, gü - verteye el humbaraları atmışlar, panilç çıkararak gemiyi idareleri altına al « mışlardır, Diğer memleketlerde spor ATLETİZM: Yeni 800 metre derecesi « Macaristanda 800 rictrede İstenes meş » hur Zaboyu id, 55 8/10 sle mağlüp ei - miştir. Alman gülle şampiyonunun yeni alışı Pragân, Alman şampiyonu Woelike gül « leyl 15 m, 42 ye atmıştır. İngiltere - Oksford atletizm müsabakası İngiltere - Oksford atletizm müsabaka - sını, İngiltere 505 puvana karşı 75,5 puvan. 1 kazanmıştır. Bu arada Jenkins 220 ya? - dayı 21, 7/10 da, 120 yarda manljalıyı Finlay 14 7/10 da, uzun atlamayı Powell Tm, 2 ile almışlardır. Finlandiya Cros şampiyonası Pinlandiyada Maki, üç eski şamıpnyonlas rı mağlüp ederek Cros şampiyonluğunu al - mıştır. Amerikada yeni dereceler Amerikada Callista 9 1/10 la 100 yarda dünya rökorunu kırmıştır. Fakat arkadan doğru kuvyetli bir rüzgâr olduğundan tabii rökor kabul edilmemiştir. Gülleyi Hackniy 15 m, 80, çekici de Fol « wartsky 53,04 metreye almışlardır. 100 yardada Lewis 9 6/10, 4460 yardada Howelis 48, 80 yardada Fenzke 1d, 52 4/10, "Bradley 1 d, 52 7/10, 120 yardada manlalıda Gideon 14 5/10, sırıkia atlamada Harding 4 m, 21, 4X440 yarda bayrakda Ohl'o takimi 3 d, 15 4 4/10 yapmışlardır. Milanoda atletizm müsabakaları Milanoda yapilan bir otlelizm maçında meşhur İlalyan oşampiyonlarından Becsali 1500 metrelik yarışda 3.5528 gibi çok güzel bir derece almıştır. Bir İtalyan takımı da 4Xi00 O metrede 42,01 ile yeni İtalya rökorü yapmıştır. Finlandiyada cirid atma dereceleri Finlandiyada bir hafta içinde muhtelif şehirlerde cirid atmada fevkalâde dereceler elde edilmiştir. e Nikkamen 75 m, 50 dünya Tökortmeni Jaerirmen 73 m, $3 atmışlardır. Daha dört kişi de 64 metreyi geçmişlerdir. İngilterede Alford bir mili 4 d. 15, 4/10 da koşmuştur. FUTBOL: İspanyada dahili barb olmasına rağmen futbol turnuvaları devam etmektedir. Doktor ai İbrahim Zati Öget | Belediye (karşısında, Piyerloti enddesinde 21 numarada bergün Uğleden sonra hastalarını kabul eder. Dr. HAFIZ CEMAL (Lokman Hekim) Dahiliye mütehassısı: Pazardan masada hergün (3 - © Diyanyolu numara 104, ev te- tefonu 24398 - 3104