SON POSTA “Son Posta,, nın HikâyeSi — aau'daadııdıaaımıdmaaıız | KADIN DEĞİL MUAMMA FARLANANDAARI. AAA VNUN İt ilizceder çeviren: Neyyir Mmmliz FOTO MAĞAZİiN Tanınmış 'muharrizlerin edebi, içtimai ve fenni yazıları, Darby, Hollywoodun en büyük film kumpanyası olan (U. F. H.) ın Londra propaganda menajeri idi. Beş altı yıl ön- ©e Polonyadan gelmiş İngiltereye yer - Teşirken aslını unutmak için ismini de- Biştirmiş, bu adı almıştı. (U. F. H.) dünyaya ün salan artistleri kendinde toplıyan bir kumpanya idi. Meş- hur sinema artisti Hollywoodda her a - dımda görülür. Fakat İngilterede onlara rastlamak hatırı sayılır vak'alardandır. Bunun için (U. F. H.) kumpanyası İngi- liz halkına bu güzellik heyecanını tat - tırmak için vakit vakit sayılı artistlerin- den birini İngiltere yolculuğuna çıkarır- di. Gelen artisti Londrada mutantan bir gurette karşılamak, etrafında sayısız bir hayranlar kafilesi toplamak, artistin ka - labalıktan üstü başı paralanırken bile herkese gülümsemesini, gittiği her yer- de gösterişli bir kavalye ile birlikte gö- şüyordu. Hepsi ne ise ama şu «gösterişli | Bir artist te kızıp zavallıya bir fiske vur- kavalye» meselesile zavallının başı derd- de. Karşılama, işin en tatlı tarafıydı.| — Pakat anlatacağım şu son Fay Paradise Darby'nin elinin altında daima kocaman | yak'ası bütün bunlara taş çıkartmıştı. bir «karşılayıcılar Jistesi — bulunurdu.| Pay Paradise aslen Sırbtı ama - ince u- Amerikadan bir artist yola «çıktı mı K lerile Darby de derhal bu adreslere şöyle bir î.'î",.,;f.'n'â.'îî"mı'.u.î m_::_z' Te Blafba kaberci salardı! riyordu. Kazancı haftada 2500 lira idi. Ko Gözdeniz, sevgiliniz, eşsiz — artistiniz| n uşmaktan, hele kalabalıktan hiç hoş - falan filân Londraya şu gün, şu szalla“mx"_ Bunun için de halk onun üs - ktır. Karşılamak fırsatını kaçır - tüne diğer artistlerden fazla düşüyordu. Fay Londradaki coşkun istikbali soğuk soğuk karşıladı. Otel oodasına yerleşip te | karşısında Arşiyi görür görmez de so - ğuk soğuk emretti: Y kadın artistleri kar- taramış, istediği gİ- e— Nişanlımı beklerken ne diye beni rahatsız ediyorsunuz?» rülmesini temin etmek işi Darby'ye dü -| çandığından yana yakıla şikâyet etmişti. | Antalya Orman Başmühendisliğinden : I—Aı—lyuıııAlııyıhmmmSınl-Çulhawı bir gent müddetle satılığa çıkarılan 3752 metre mikâp gayri mamul köknar, 443 metrü mikâp gayri mamul yaş ve kuru katzan eşcarı 15 gün müddetle ve kapalı zart usüliyle arttırmaya çıkarılmıştır. 2 — Arttırma 10/6/938 tarihine müsadif Cuma günü saat 15 de Antalya OF man idaresinde yapılacaktır. 3 — Çamın beher gayri mamul metre mikâbı 490, köknarın 370 ve Katranı? 780 kuruştur. 4 — Muvakkat teminat 1993 Hira 28 kuruştur. 5 — Satış orman kanununun muvakkat altıncı maddesine göre memleket ihtie yacı için yapılacaktır. 6 — Şartname ve mukavelenameyi görmek istiyenlerin Antalya Orman Baf” mühendis muavinliğine ve Ankarada Orman Umum Müdürlüğüne müracaatlark yineyim demeyiniz. Tıpkı tavus kuşuna| — «Nereye gitsem, yanımda ihtiyaten bir dönüyorsunuz? elma götürüyorum. Karımın eteğinin '. Genç kız şeker gibi tatlı sesile: cunu öpmek istedikçe bu elmayı ısırıy? — Peki, peki sevgilim istediğin ol -|rum.» demektedir. sun ama benimle dans edersin değil mi? dedi ve çıktı. O çıkar çıkmaz kapının önündeki peravanın arkasından — ablak bir yüz göründü: — Bravo Arşi, doğrusu bir senelik tec- Tübeme rağmen ben de bundan iyisini ya- pamazdım. Arşi mahzundu. Muvaflakiyet ona neş'e değil, zehir olmuştu. Ömründe flk defa| fşık olduğunu hissediyordu: çare bulunamadı. Mesele Arşi için bir izzeti nefis meselesi halini almıştı. O, adı en büyük artistlerle dilden dile dolaşan, Avrupda egösteriş kavalyeliği» diye yeni bir meslek yaratan Arşi, bir artistin kap- risine kurban olsun, mümkün mü idi? «Gösteriş kavalyesir bütün bit hafta ortadan kayboldu. Bu bir hafta içinde işi gücü Boks'u güzel artisti 1 elinin içine aldığını öğrenmiye çabalamak ol - müştu. Tam Liverpool sinemasının açıl- masından bir gün önce Arşi ikinel defa Fayın oda kapısında göründü. 'YARINKİ NÜSHAMIZDA: Tarihi şahsiyetlar Nakleden: H, Alaf Radyo ve Radyom kadar — Nişanlımı beklerken ne diye beni| rahatsız ediyorsunuz? Size gelmeyin de- medim mi? Dünyanın en güzel kadınını gör de taş gibi dur ve yalan söyle.. — Ama Boks bu dayamıkr şey değil. RADYOLİN yesi» bulabilmişti. | Yüz çizgileri ince, fotoje let ü mna sahib Lord Arşi Horse a- dında bir delikanlı.. Yalnız sakın ağzını üuşturmayınız. Hoş kon Kadı iklerinden de hoşlanı - a - tü ya Gitin lokan alarda, klüblerde, tiyatro l.:ıpıı;rın:u türlü poz- ları alındı. Bunu bir çokları daha takib etti. Çok geçmeden Arşinin ince çizgili yüzünü yalnız İngilterede değil, Ameri- kada da tanımıyan kalmadı. Londraya gelen her kadın artistin yamıbaşında o - nun yer alması bir âdet hâline girdi. Ar- k by'nin masraf listesinde Arşi'nin falan veya filân istle bir akşam görü- hüşü, lokantada bir yemek yeyişı, bir ti- yatreya gidişi için muayyen tahsisat ay- rılmış bulunuyordu. Darby, arasıra ga- zetelerde: «Meşhur zinema artisti (...) in Lord Arşi Horse'le nişanlanmak üzere oldu - Buna» dair cazib blöflar yapmaya da de- | H iyı razı etmişti. Bu garib eş oyu el tn garib garib aksilikleri de yok de- ğildi. Bir defa Arşi artistlerden birinin ken sık sık eski kocalarından «Son Posta» nın edebi romanı: ÇINARALTI Arlık çılah. bıçağı birakmış salata - ları, ezmeleri parmaklarile toparlayıp Bğzına götürüyor ve ellerini dilinin ge- niş çevirme bareketlerile temizliyor - du. Babamın ve amcamın içki âlemlerini batırlıyorum. Onlar da saatlerce içez- lerdi. Fakat böyle hareketlerini şaşırıp şuurlarını kaybettiklerini görmedim. Bu Bayrakdaroğlunun artık dili a- | damakılhı dolaşmağa başlamıştı. Her - halde içtiğinin farkında değildi. Dol- durduğu kadehleri âdeta boş bir kaba boşaltır gibi boğazına döküyordu. Ne söylediğini ve ne yaptığını fark etmiyecek bir hale gelmişti ki arkasına fnce bir manto alan Jâle yanımıza gel- di. — Yemek vakti geçti, hâlâ burada mısınız canım? Ve bir bakışta vaziyeti anlayınca: ç — Korkarım yemek yemiyeceksiniz? Bayrakdaroğlu cevab verecek halde GÜeğildi. — Güzel mezelerinizle o kadar doy- duk ki bizi yemekten affetmenizi rica ederim hanımefendi, biri |yecanlı telgraflar alıp verildi. kınız. — Fakat ben.. « — BSize çabuk odamdan çıkınız diyo - rTum. Delikanlının hâlâ kapıla beklediğini görünce hiddetle telefonu yakaladı: — Allo Mister Darby, nedir bu? — «Bu» nedir mis? — Odamda biri var, çık diyorum çık - mıyor, | — Ha!. Arşi'yi mi söylemek istiyorsu- nuz? Sizi yemeğe götürecek. * Götüremedi. Çünkü Fay Paradise'in sarı damadı tutmuştu. Londrada hususi hayatına karışılmasına müsaade etmiyor- du. Amerikadan peşinde Boks adında âb- lak yüzlü bir gençle gemişli. Onunla se- viştiği söyleniyordu, ondan başkasile bir yere gitmiye de yanaşmıyordu. Darby'nin plânı altüst olmuştu. Lon - drahlar sevdikleri artistin yanında ken- di Arşilerini görmemeye tahmmül e - demiyorlardı. Eğer Fay bir hafta sonra | Liverpooldaki lüks sinemanın açılma tö- reninde de Arşi ile bulunmuya razı ol - mazsa İngiliz ve Amerikan seyircilerin - de büyük bir hoşnudsuzluk baş göstere- cekti. Darby ile (U. F. H.) arasında he - İşe bir — Ne yaparsın azizim. Ben bir senedir |ğunu bilmiyordum. Kimsiniz siz? Sönra |boynuna atıldı: Ar bütün kanı bu eşsiz şimal gü- zelinin önünde ateş kesilmişti. Fakat dışı buz gibi görü — Zaten ben de 'istiye istiye gelmedim.. Hem kuzum bu kibiriniz ne böyle? Sanki ben adınızın da, güzelliğinizin de birer yalancı maske olduğunu bilmiyor mu - yum? Bu takma yüzle, takma 1simle da. ha ne zamana Ka Memi aldatacaksı - ğil muamma... ğum. Dünyada eşi olmadığını... — Sakın ha... Vallahi kovulursum. Bak da daha bir kere öpmüş bile değilim. E- limden kaçmasın diye yüninün hoşuma gitmediğini söylüyorum. Onlar - böyle derdleşliken Fay çıldırlan bir güzellik içinde göründü: — Ne iyi birbirinizle ahbab olmuşsu - nuz. Ben de bunu istiyordum, Dünyana niz?.. Şu makyajı bir silen olsa yüzünüze bakan olur mu sanıyorsunuz? İç yüzü - nüzü bildiğim halde bu gece sanki fev- kalâde bir mahlükmuşsunuz gibı masıl| yüzünüze hayran hayran bukacağım bi- lemem. Ne yapayım ki vazife.. iiniz Fay şaşkınlık içinde birdenbire tatlı - Dü laşmıştı: — Ben... Sizin böyle bir erkek oldu -| l aşkımdan Bahsetmer mek için kendini yedi bitirdi. Ertesi gün, e'i £ birden yerinden fırladı. dönyatin a maPUR Tni ga aei Gelip Arşinin — Neden git dedim de hitâ düruyor - sun? Hâlâ bana azab veriyorsun? Neden | (. piri ölküğu göemlelilen; bu azabı çekiyorum. Haddin varsa egü- zelsin» de. Derhal buz kesilir. Kadın de - — Ama ben daha fazla dayanamıyaca- ben «öl» dese seve seve ölmiye bımmi“ hoşuma giden yalmız iki erkek var: O da Zavallı Arşi o akşam (Fay) & içini ya- en güzel kızı kolunda Liverpool sinema- | sının açılışında bulundu. Daha ertesi gün «gösteriş ka- de insanlığa hizmet etmektedir; çünkü KADYOLİN dişleri, dişler mideyi, mide vücudü —kuvvetlendirir. — Sılr hatli uti hıve!l insanlaf bana kendin! sevdiriyorsun? kvalyeliği» nden istifade etti. Bir daha onu Delikanlı, güzel kollardan — güçlükle | hiç bir artiştin yanında ve hiç bir gaze- sıyrıldı: tede gören olmadı. — Haydi çocukluğu bırakın da hazır -| (Boks) a gelince, o Arşiden daha kuv- fanın. Yemeğe geç kalıyoruz. Hem sakın | vetli imiş. Fayla evlendi. Fakat hâlâ Ar- geçen günkü gibi cicili bicili şeyler gi - |şiye arasıra gelen mektublarında: 28 —— darlık ettiği bu garib kafile Bayrakdar- —— Rahatına alışmış insanların yabancı oğlunun tutturduğu anlaşılmaz bir şar-|yerlerde karşılaştıkları alışamamazlık- kının bozuk temposuna Uuyarak içeri|tan gelen huysuzluklar beni de gelip giriyordu. bulmuştu. Ne diye bu birbirinden ma- Onlar taş merdivenlerden yukarı çı-İnasız insanların sözüne kapılmıştım... karlarken ben kâhya ile aşağıda kalma- | Bizenkiler şimdi çiftlikte kim bilir ne yı muvafık buldum. güzel eğleniyorlar. Nevin, Suna, Nazlı Babamın zamanından bilirim. Çiftli-|bir araya geldiler mi orada kahkaha- ğe gelen misafirleri kâhya ağırlar. Gün-|dan başka şey işitilmez. fakat iki er- düzden kadınlar her şeyi hazırlar, se-|kekten biri Feridun olduğuna göre a- lâmlık dairesi olarak ayrılan kısım ge- |caba ikincisi kim.. hanımlardan birinin ce olunca çiftlik kâhyasının nezaretine |kocası olacak? bırakılır. Küçük kızın tuttuğu şamdan merdi- Ben kâhyadan yatacağım yeri gös-|ven bitince sola döndü. Üst katta hiç termesini beklerken o alt katın büyük |ses yok. Halı üzerinde yürüyoruz. Kız — İmkânı mı var efendim, dedim.|odasında bir lâmba yakarak çekildi,|bu uzun sofanın nihayetinde bir kapı Beyefendiyi istirahat ettirsek daha|gitti. Bu odada yatağa benzer bir şey (önünde durdu. Ve bana döndü: muvafık olur zannederim. yoktu. Usulen kâhyanın yıkanacak ve| — Buyurunuz efendim. Jale bir anda kararını verdi. yatacak yeri göstermesi, bir ihtiyacım| Kapının aralık kanadını ittim İki Hemen Bayrakdaroğlunun kollarına |clup olmadığını sorması lâzımdı. şamdanın aydınlattığı güzel bir yatak girdi. Onu yumuşatacak sözler ve hare-| Pek iyi bildiğim bu çiftlik âdetinin (odası. ketlerle yerinden kaldırdı. (Filibos) da geçmediğini anlamak için| Kapının önünde duran kız devam et- Belinde çifte tabancası, kulaklarına | daha çok beklemeğe lüzum kalmadı. |ti: yaklaşan pos bıyıkları ile eski bir baş-|İki küçük hizmetci kızdan biri elinde pehlivana benziyen — Bayrakdaroğlu | bir şamdanla geldi. Öğretilmiş kelime- şimdi iİki hizmetei ile Jalenin aras:n- |leri ahmak bir ezberci gibi tekraz etti: da kof bir saman çuvalı gibi yuvarla-| — Odanız yukarıda hazır efendim. nıyordu. Onun peşine takılmaktan başka çare Evine misafir olduğum bu adamın | yoktu. Biraz evvel kâhyanın yaktığı or- gülünç haline müteessir oldum. Şimdi |ta lâmbasını kıstım ve kızın tuttuğu burada kalmakta gösterdiğim uysallık | şamdanın sıska ışığında taş merdivenle- için kendime kızıyorum. Büyük bir fe-|ri çıkmağa başladım. ner tutan ihtiyar çiftlik kâhyasının piş-| — İçimde sıkıntı var, Bürhan Cahid ua ! Bayrakdaroğlunun göğsüne Jüşen başı biraz kımıldadı. Boğulan bir ada- mın çıkardığı garip, korkunç seslere | benziyen bir sesle: — Yok, dedi. Bırak bizi. daha.. değil mi beyefendi?... hah hah,hah! Jâle bana baktı: — İçecek misiniz daha? İçeceğiz Hah.. hah, — Elinizi yıkamak isterseniz yanda- ki kapıyı açınız. Yalnız elimi değil, her akşam boynu- ma kadar başımı yıkamak âdetimdir. Daha hizmetci kız gitmeden tuvalete girdim. Çiftlik köşklerinde ancak temin edilebilen bir konfor. Musluğun yanı- yük tüylü Bursa havlusu, Ayak yıka- mak için bir küvet, Küçük bir idare lâmbasının lattığı bu tuvalet yerinde soğuk bol bol yıkandam. Biz dışarıda içerken Jalenin | boş oturmadığı anlaşılıyor. Bu çiftlik evinde mümkün olan bef yapmış. Musluğun mermer taş bir kolonya ve her halde kendi mından ayrılmış olacak, şık bir fırça ve tarak konmuş, Bunlardan artık yarın sabab de ederim. Gözlerimden uyku Odama döndüğüm zaman da çekilip gitmişti. Hemen soyunup yatmak daydım. Yatağın iki başındaki rın titrek aydınlığında odıvı geçirdim. Burası her halde yatısına gelen misafirlere aytı cak. Duvarlar halılarla kaplı- şedeki masa üzerinde büyük vazosu var, H gü Rahatıma ©6 kadar alışkınım darti” Tüks otelde olsam gene yerimi Yüt vım, Fakat bir kere olan ulr’ll erken kalkmak için uyumam Vâ7 an- Hem sayunuyor, hem de W':' lkte şu dakikalarda neler olup çarıst ni düşünüyorum. Hasan dayı 'l' g! g V #î 3 AM ç İK &$ Bir u'ç, acaba misafirleri ağırlayabi bü- |Çiftlikte beş değil an beş vecek yatak var, (arkan d) REFE .- EeBRF * AAA