EDE ir şalr, birkaç mısra yazı- yor: Şairin yazdığı mısralar şunlar olsun: «Güneş battı; güneğ» «Bir eş> «Bulmak için kendine,» «Gitti cehennemin dibine..» * Bu şür satılmıyan, okunmıyan ve ni- çin çıktığı bilinmiyen bir mecmuada neş- rediliyor. Yevmi gazetenin pusuda av bekliyen fıkracısı bir hamlede yakalıyor: «Yenl bir imza ve genç bir deha.» «Dün elime geçen bir edebi mecmua- da okuduğum şiirin güzelliği karşısında Baire...> Devam ediyor; «Onun için bir istidad demek haksızlık olur. Bir deha demeliyiz. Fikir itibarile en yüksek garb ediblerini gölgede bıra- kacak derecede vesaire...> * Bu bu kadarla kalmıyor, daha ertesi gün bir başka gazetede, bir başka yazı görülüyor: «Dünkü gazetelerden birinde yeni bir deha diye ortaya atılan genç şairin Gü- neş şilri her bakımdan sıfırdır. Bu şair bozuntusu şiirin ne olduğunu bilmiyen bir zavallıdır. Biz buna değil, imzasına itimad edilen, bir arkadaşımızın — böyle bir şiiri beğenmiş olmasına şaşıyoruz. Arkadaşımızın bu görüşünü cehaletine mi, ynhı Bafletine mi vermeliyiz... ve- D Bunları biliyor mu idiniz? — Altın istihsali 6 sensde —| Kulağı nekadar arttı ülkede istihe — gl 7 )) sal edilen — âltın . mikdarının 6 se « nede epeyee art « tığı istatistiklerle meydana çıkmış. tır. Aşağıdaki rakamlar bu ar « îlll göstermekte « ım 1983 1934 Beni seviyor mu? ,, «Y. B henüz 17 inci yaşını bitir- memiş bir genç kızdır. Yakında evlen- me çağına girecektir ve gimdiden genç kalbinin bütün kuvvetile sevmiye baş. lamıştır, Karşısındaki 26-27 yaşında şimdiden bayata atılmış, mesleği istikbal bakı « mundan ümidle dolu bir delikanlıdır. Genç kız hissediyor ki, kendisi onü ne kadar şiddetle seviyorsa delikanlı da onu o derece şiddetli sevmektedir. “Arasıra konuşuyorlar, muhtelif mev- zulara temas ediyorlar, delikanlı her bahse girişiyor, fakat genç kızın bek- lediği, istediği kelimeyi söylemiyor. Bu, delikanlının vazife icabı Karade- niz limanlarından birine gitmesine ta- kaddüm eden san mülâkatta da böyle olmuştur. Ve genç kız şimdi üzüntü içinde: — Acaba beni sevmek naktasında, daha doğrusu birleşmemiz noktasında, #caba ne gibi bir düşüncesi olabilir? diyor. * Dikkat ediyor musunuz? Bu genç bana gelen mektublarda portrelerini kendileri çizen genç kızların yüzde * doksanından farklıdır, seviyor, fakat sevgisi içindedir, sevgilisi ile konuşu » yor, fakat müsahabelerinde temas et- “ mediği yegâne mevzu aşktır, gönül bahsine parmak koymuştur. Fakat he- defi «sergüzeştr değil, evlenmek, yü- va kurmaktır. Bütün kızlarımıı —bu , | bilir ki bu muharrir cahil, echel, cim kar- | |nında bir nokta, cevefi, vavi... SÖON POSTA Kadın Köşesi ıY AT Elbiselerinize ve şapkala- sra yazır| Ertesi gün de bu yazıya cevab yazılı- | rınıza koyacağınız çiçekleri ni kendiniz yapınız )a:/ğı öi KW Arab Hasan kardeşini öldürmüş, fakat farkında değil Şahidlik eden bedbaht anada "Hiç kardeş ı..,.ıqî dürür mü, onun kafasına dağdan kaya duımlllı — B ilânca gazetenin her fırsatta aç kurd | gibi etrafına saldıran muharriri dün ge- ne bir vesile ile bana çatıyor, herkes te vesaire...> Büu yazı da cevabsız kalmiyor: «Behey mendebur. behey kaz kafalı sen bana nasıl cahil diyebilirsin! Ben ki senin nerelerden neler aşırdığını bilirim, Sen bana cahil diyorsun ama, senden ca- hil dünyada yoktur, Sen mahalle mekte- binde bile okutnuş değilsin.. sen şusun, sen busun vesaire.» * Bir mecliste konuşuluyor: — Son edebiyat hâdisesini takib edi- yor musun? — Evet, çok alâkadar oluyorum. — Hangi tarafı baklı buluyorsunuz? — «Y>» nin hakkı var. — Yok, «Z> haklıdır. — Ne münasebet <Z> cahilin biridir. — Hayır, cahil olan <«Y> dir. — Bence «Z> ne kadar cahilse onu - tizam edenler ondan daha cahildirler. — Bu bir hakaret! — Hakaretse ne olurmuş? — Ne mi olurmuş, ben sana haddini bildirtrim, cahili Elbisenizin yakasına, şapkanızın önüne takacağınız birer iri margrit bütün gi - yinişinize elegans katar.. İkisini de kendi elinizle yapabilirsiniz. Beyaz pike veya keten yaprakların or- tasına siyah veya lâciverd göbek koyar- gınız. Sari margritin ortası kahve rengi- Katil, mahkemede su allere cevab veriyor Buadiyede kardeşi dellâl Arab Enveri öl-| — Oh! Ne bileyim onu ben. ÇeKtâf düren, Arab Hasanın muhakemestne Ağır -|tum. A — Echel! cezada dün başlanılmıştır. — 60 filân? LHi lteir e den yapılır. Arkb Hasanla, Enver ve anaları Gülfidan | — — yooı Dür bakalım, o Kadaf ,ıf’ — Sersem! Biraz nişasta veya pirinçununa bir ka- |Kalfa 20 şeneden fazla Buadiyede Cami mo - Pakat, sonra, 80 şı kabul eft ' — Hasan, nıdqımmıulf.“ #’ fine karşı: — e$er'an» diye haykırdı. Şer'âik ııı"ı,ıg kağında bir kulübede fakirane yaşamakla - dırlar. O elvar halkının umumiyetle sempa- tisini kazanmışlardır. İki kardeşin ekseriya sarhoşluk yüzünden ufak tefek — kavgaları eksik ölmaz, Hattâ bir defasında Enver Ha- sanı bıiçakla yaralamış, hâdise adliyeye de intikal etmiştir. Bir akşam gene sarhoşlukla, aralarında bir kavga çıkmış, bu kavga, feci bir âkibetle petlcelenmiştir. Enver, kardeşinin farkında olmadan sapladığı bıçağı ile yaralanarak öl- müştür. Hasan, işin farkına — varmamış ve kulübeye girip yatmış, ertesi günü — polisler kapıya gelince faciayı anlamıştır. Gülfidan kaifa oğlunun, Arab Hasan da kardeşinin kulübenin 5, 10 metre ilerisinde yatan cesedini görünce dehşet içinde xal - mıişlardır. Arab Hasan o gece olup bitenleri yavaş yavaş hatırlamağa başlamış, fakat kardeşini vurduğunun farkına yarımamıştır. Dün yapı lan sorgusunda da, ayn! şeyleri söylemiş: — Enver, benim büyüğümdür. Ben 316, o 811 tevellüdlü. Vak'a gecesi, kahvede otü - ruyordum. İçeri gelerek, yanıma — ilişti. Çok sarhoştu. Oturur, oturmaz, karşıdaki birkaç adama küfretmeğe başladı. «— Etme Enver, ayıbdır» diyecek oldum. Bu sefer, bütün kahveye karşı, — topumuna Bövdü. Bu vaziyeti gören kahvedekiler, da - Bümiya başladılar. Biz de, dişarı çıktık. Ar- kalarından, kahveden çıkanlara gene küfür- ler savurdu. Sonra, bana karşı bağırıp ça - Çarmiya başladı. şık zeytinyağı katıp kaynatılır. Keten ve- ya pike yapraklar buna batırılır. Tohüm yeri de yapraklar gibi verev kesilir. İçi pamukla doldurulur. Diktikten sonra ütü ile biraz yassıltılır. Bu ortanın ters tara- fına ve bütün etrafına yapraklar sık sık iki sıra halinde dizilir. Ve ortalarından büzülerek dikilir. ««Öğleden sonra» giyeceğiniz robunu- zu iki çiçek altı yapraktan yapılmış bir su ile süslersiniz. Bu çiçeklerle yapraklar organdiden yapılacaktır. Bunun için yı- kanmıya gelirler. Gerek yaprakların, gerek çiçeklerin bü- tün kenarları sol elin iki başparmağı ara- sında yüze doğru kıvrılır ve seyrek bir dikişle dikllir. Yaprakların ortalarına bir sıra incecik pasta yapılır. Çiçeklerin her birine altı sıra pasta nervür geçirilir. Çi- çekler yan yana ortaya, yaprakların üçü bir yana, üçü bir yana konulup birbirle » rine tutturulur, Saten veya lâme kapın yakasını süsli- yen bu iri güller de kendi kumaşından yapılır. Gene verev parçadan kesilir. Ka- tılaştırıp ütülendikten sonra büzülerek birbirinin üstüne gül gibi dizilir. Beş bü- siıijtljsır KA UN İsmet Hulüsi talamaz. Bu işi yapmaz. Roeis, gene sordu: — Öyleyse, hüdise nasıl vaküü — Ne bileyim, enııhın.oi. mı düştü, kaya mi indi?.. :—5:; birlerini yaralamazlar. Bski tahkikattaki ifadesinde karı ayn! şekilde ifade vermii Dinlenen polis memurları da aşal # lardı. Mühakeme tahkikatın M Bi için başka güne bırakıldı. K Bir hamal luyınhırl“' ölümle tehdid ı—/ - Zülfikara bir mektub ymnk lira verirsin, yahud — seni tehdid etmiştir. j Şaliyeye verilen suçlu, mnl'"' ’ ci sulh ceza hâkimi tarafından Arab Refetle metresi : oldular ; Eroin kaçakçılarından Tahtakâifi Arab Hasanm anlattıklarını Hâmid isminde bir hamal, Refetin duruşmusına Mn Kulağından dükkân kapısına mıhlanan lırıııcıloı[. Bir Fransız ga- zetesine güre vak.- tile Osmanlı di « yarında tartısı ek. sik ekmek satan fırıncı - dükkânı « nm kapısına ku « lağından mihla - nır ve gelen ge - çene teşhir ed'lir- yük, dört orta ve üç küçük yaprak lâ - bakan beşinci asliye ceza mi görf zımdır. Ortası da yapraklar gibi verev ";“";'uwm' ne diye müdafaa ediyor - | , v Famımiştir. Arab Refet her Dü ’ parçadan kesilir ve kendi üstüne bükü-İ — xavga çıkmamam için eve önden gittim. | UNU İnkâr ve yakalanan eroinlerir 0'. âine ald olmadığını Iadla elmişse Ö? muhıduıv——ı:uuuuvm' muştur. Müteaddid defalar adcnumııumnoı.ıınnü yisile Arab Refet bir sene Üç 8Y uvımmkınuıhrwl’ mııol:nnqlın' Refetin Buç ortağı olarak d-"’ F Nimetdü pilan metresi 20 yaşlarında / sıça ”f*_ lerek büzülür. Pakat, korkudan içeri giremedim, bir kena- ra saklandım. Evvelce beni vurmuştu. Olur ya, gene yapar diye, korktum. Aradan ya » rım saat geçti. Sesi kesilmişti. Yattı san - dım, yeniden çıktım. Baktım, oradaki kavak ağacının yanında öyle duruyor. Elinde koca bir taş. Beni görür görmez, taşı üstüme fir- lattı. Göğsümün üst yanından yaralarıdım. Sonra çullandı. bana, yere yıktı. Ceketimin iç cebinde, ağzı açık bir çakı vardı. İşte bu Bırada... Suçlu, yutkundu, sonra İlâve etti: — Çakı, boynuna rastlamış Enverin.. Bir damarı kesilmiş olacak, kardeşim ölmüş. Hasan eski ifadelerinde: — Çakıyı çıkarıp, savurmuştum. Gırlapı. na rastgelmiş, diyordu, Bunu, mahkemede kabul etmiyerek: irdeşimi vuraam, o dışarıda yatarken, kadar rahat uyuyabilir. miydim? —"/ ,ı Wi genç kız kadar temiz, masum, bilhassa İ Kahve telvesi neye yarar ? düşünceli görmek isterim. 1. Cam ve kristal bir sürahiyi temiz - Jemek için içine bir parça kahve telvesi koyunuz. Üstüne bir parçacık su, bir kaç damla da sirke dökünüz. Kuvvetli kuv « vetli sallayınız. Sonra duru su ile çalka- layınız, sürahinizin terlemiz ve her zâ- mandan daha parlak olduğunu görecek siniz. 2. Farzedelim ki yemek pişirdiniz, s0- ğan doğradınız, ellerinizi soğan veya sarımsak kokuyor. Bir parça kahve tel- vesi sizi bu müz'iç kokudan derhal kur - tarır, Parmaklarınızı ona batırıp oğu - nuz. Kokudan en ufak iz kalmaz. 3. Dibine süt yapışan tencereyi de kah- ve telvesi çabucak temizler. Bir kâğıd parçasını telveye batırıp bulaşık yere sürtünüz. Derhal eski temiz halini ala » caktır, * Bana sorduğu sualin cevabına ge - Hince; Mektubunun başında gencin aşkın- dan emin olduğunu söylüyordu. Mek- tubunun sonunda sorduğu sual biraz düşünceden sonra tereddüde düştüğü- nü gösterir. Kendisini bu noktada man tıki bulmuyorum. Aşk kelime halinde dudaktan çık - madan evvel bir elektrik mevcesi ha- linde gözden kalbe intikal eder ve mevcudiyeti evvelâ alâkadarı tara - fından bilinir, Seviyor mu, sevmiyor mu? Bunu başkasına sormayınız, kendiniz her - kesten iyi bilir, hissedersiniz. — Birleşmemiz noktasında acaba ne gibi bir düşüncesi olabilir? diyorsu » nuz. Hatıra gelecek ilk cevab, madem ki seviyor, sevdiğini biliyorsunuz, ©o halde hareket tarzından da belli ki si- ze lâyık ciddi bir gençtir, kat'i adımı atmadan evvel istikbalini biraz daha hazırlamak noktasından düşünmiye pay bırakıyor, demektir. Haklıdır, bı- rakınız beklesin, hazırlansın, — bekle- diğiniz kelimeyi söylediği gün artık emin olabilirsiniz ki kurulacak yuva en şiddetli kasırgalara da göğüs gere- bilecek kuvvete olacaktır. Bununla be- Traber size sön bir nasihat vereyim: Ha- reket şeklinizi değiştirmeyiniz, ilk a - dımı atmiya kalkışmayınız, bekleyi - niz ve biliniz ki arkasından koşulan erkek koşan kadından kaçar, TEYZB pilan aramada göğsünde çıkaD Refete ald olduğu ınnnhnll A, mından dolayt onun da beş AY 8330 kuruş ağır para cerasınü mne karar verilmiştir. Bir otel hırsızı tevkil Sirkecide Bolu otelinde ıud“' Bundan sonra, anaları — Gülfidan kalfa mahkeme selonuna alındı. Reis Refik Onay hidlik edecek misin?.. ibetle, — Kaç yaşındasın? BSuçlu, dün BSultanahmed İ hâkimi tarafından tevkif w“"'" Koşu Bacaksızın maskaralıkları: y *