12 Sayfa SAA )I) AT (A İ DD A 001 VDD KARAKARANA 60 Lİ KUN l1 O benden korkuyor, hattâ nefret edi-; yor. Fakat neden? Ona ne zararım do- kunabilir?, Bahçelerimizi ayıran — alçak duvarın önünde uzun iskemlemda kı » pırdamadan oturup sabah akşam onü seyrediyorum. Bu hayattaki biricik zev- kim. Ben ki yerinden hizmetçisinin yar- dımı ile ancak, o da güçlükle kalkabilen zayallı bir sakatım, onun baha âacıması mi yoksa bahçesine çıkıp da beni her za- manki yerimde görünce başını nefretle çevirmesi mi lâzım? : Ben bu genç kadını seviyorum. Belki | bunu bir duyan olsa güler. Bu da umu- rumda değil, Hasta ve sakatım diye, kıl-; bimin de çürüyüp, koflaştığını kim id - dia edebilir.. İşte onun eskisinden bin kat heyecanlı, dipdiri bir balde göğsü - mün altında kuvvetle vurduğunu hisse- diyorum, Gencim. Bazan uzun uzun aynaya ba- kıyorum. Hiç de o kadar çirkin değilim. Yalnız yüzüm fazla solgun. başka türlü bir alâka gösterme edecek ve bekliyecek kadar budala de- gilim, Fakat neden bana hiç olmazsa has- | ta, zavallı bir komşuya duyulması ga '- yet tabil olan en küçük bir şefkat bile Bgöstermiyor? Bahçesini o kadar sev - mese ve çiçeklerine deli gibi — meraklı olmasa belki huzurumdan kurtulmak için dışarıya adımını bile atmıyacak. Fa-| kat onu ne kadar seviyorum!. Senelerdir daima koltuğumun köşesinde kalmaktan, ancak uşağımın yardımı ile biraz hare - kot edebilmekten çektiğim ıztırab onu gördüğümdenberi hafifledi, hayatımı bir güneş gibi aydınlatıyor. Öyle fevkalâde | bir güzelliği var ki!, Teni rengini çiçek- | lerden almış sanki, gözleri yeni filiz ver- miş bir yaprak gibi yeşil. Her sabah, her akşam muhakkak bah- | gesine çıkıyor. Uzandığım yerden — ona içim titriyerek bakıyorum. Fakat Alla -| hım nasıl bir günah işledim de bu kadı - nın bana düşman olmasına sebeb oldum! Yüzüme öyle öfkeli, kızgın gözlerle ba - kacağına biraz tebessüm etsa ne olur? Bahçıvanına gösterdiği iltifatı bile kıs- kanıyorüm. Onunla nasıl tatlı tatlı ko - nuşuyor.. Bazı akşam üzerleri kocası da bahçeye çıkıyor. Hasir koltuğunda bir müddet uyuklâdıktân sonra içeri giri -| yor. Kendi halinde bir adam olduğu belli. | * Bugün çok sinirliyim. Kendimi gene | fazla bedbaht hissediyorum. Benim gibi | sakat bir İnsanın yaşamak nesine!. Bu sabah ymanla, yani uşağımla kavga settim. Süleyman senelerdenberi | yanımda çalışıyor. Bana bir köpek gibi sadıktır. Ayni zamanda çok kurnaz vı; zeki bir ihtiyardır. Hayatta ondan başka | kimsem yok gibi bir şey, konuşmiya ba- zan öyle ihtiyacım oluyor ki nihayet o-| nunla bir iki söz etmiye mecbur kalıyo- | rum. Sabah ona dedim ki: — Ben artık bahçeye çıkmak istemi - | BİR KÖTÜRÜMÜN DEFTERİNDEN Peride Na — Yazan : G SBSON POSTA Celâl — aai - Uzun iskemlemde kıpırdamadan otuyup sabah, akşam onu seyrediyordum |diyorum galiba. Zavallı kadın beni gö - İrünce bahçesinde rahat rahat dolaşamı - yor, kim bilir içinden ne kadar sinirlenir. Uşağım sinsi si dü: — Tabil, siz bahçı vanla i: i gibi cilveleşemiyor, dedi. Birdenbire kan beynime sıçradı, Kal - bim duracak sandım. Uşağıma yanımdan uzaklaşmasını söyledim. O ne olduğunu şaşırdı, somurtarak çekilip gitti. Biraz son | ; ra yanıma çağırdım, gönlünü aldım. Za- vallı adamın ne kabahati v: Artık bü- tün sükünum ve neş'em kayboldu. Azab içindeyim. Acaba Süleymanın sözleri doğru mu? Genç kadının daima bahçı - vanın yanında bulunuşu, onunla çok neş'eli konuşması Süleymanın uyandır - dığı şüpheye kuvvet veriyor. Bahçe ile bu kadar meşgul görünüşünün de bah- çıvana duyduğu alâka yüzünden olma- dığı ne malüm?. * Artık bahçeye çıktığım zamanlar yeni bir hileye baş vurmağa başladım. Göz - lerimi kapıyorum. Genç ka muüşuüm hissini vererek gi onları gözetliyorum. Ne kadar feci bir haldeyim. Bu hile sayesinde uşağımın sözlerinin hakikat olduğunu öğrenmiye başladım, genç kadın her halde benim uyuduğumu zannediyor, Bir kere benim tarafıma korkak bir bakış fırlatarak, yere çömelmiş bir gül fidanının toprağını ka- bartan bahçıvanın omuzuna elini koydu, eğildi. kulağına bir şeyler fısıldadı. Bir defasında birbirlerinin ellerini tutarak gülümsediler. Yeni Mikkat ediyorum, bahçıvanın ne biçimli vücudü ve parlak siyah gözleri var!.. Belli ki Süleyman da genç kadmın | bahçıvana gösterdiği alâkaya sinirleni - yor. Geçen gün gene başını —sallıyarak: «Ah bu kadının kocasına ne kadar acıyo- |rum efendim» diye, hamurdandı. Bir da- ha onların lâkırdısını ağzına almama - ye | mektublara ne | affetmeme imkân onun kocasına niçin acıyorsun? Hiç ol - mazsa bir şeyden haberi yok, gönlü ra - hat. Halbuki ben ne feci ıztırablar için- de kıvranıyorum. Bana acı» diye, az kal- sın bâğıracaktım. * Bu akşam çok garib bir vak'a oldu. Genç kadının kocası beni ziyarete geldi. Yüzü sapsarı ldi, Vücudünün asabiyetle r lebiliyordum. Elinde bir vardı. Selâm bi yaklaştı, derhal elimdeki uzatlı, «Bunu siz mi yazdınız dedi. Şaşırmıştım, fakat kendimi çabuk toparlıyarak kâğıdı onun elinden aldım, okudum. Gözlerim hayretle büyüdü. Kâ- ğıda eğri büğrü bir yazı ile şu bir kaç sa- tır yazılmıştı: «Karınız sizi bahçıvanla aldatıyor, gözünüzü açınız. Bir dostu - » Sapsarı oldum, adamı bü kâğıdı m yazmadığıma inandırdım. «Sizin dalma bahçede olduğunuzu onları — sık sik gördüğünüzü düşünerek böyle bir tahminde bulundum» dedi. Kendiscine ya- nıldiğinı, tekrar ettim. Hattâ bu gibi bun bir düşman tarafından uydurulmuş çirkin bir iftira olabileceğini söyledim. Benden ayrıldığı zaman nisbeten daha sakindi. Yalnız kalınca öfkeden ne yapacağımı şaşırdım. Yazıyı tanımıştım. Süleymanın, uşağımın yazısı idi Hemen onu ç rak hiddetten çıldırmış bir halde bı dim, çağırdım, defolup gitmesini söyle - dim. Mektubu yazdığını itiraf etti ve a- yaklarıma kapanarak af diledi, Sevdiğim kadına fenalık yapmıya kalkmıştı. Onu inanmamasını, dum. Süleyman gitti, fakat pek uzağa de- Bil, bitişik komşuya, şimdi onlarda ça -| lişıyor. Yapayalnız kaldım. Genç kadının koca. sı da bahçıvanı kovmuş olacak. O da or- talarda yok. Tabit bahçıvan olmayınca genç kadın da bahçeye çıkr Onu Or. yorum Süleyman. Komşuyu rahatsız e-|sını söyliyerek onu payladım. «Budala,|artık hiç göremiyorum. Bu öyle bir fe- — ——— —.. ——— — BAA «Son Postas nın edebi remanı: 27 ÇINARALTI Bürhan Cahid aa — Siz de gençsiniz hal! Bizim kâhya |gibi insanlardık. Şimdi de Allaha şü- rahmetli pederinizden bahseder, mmüd- |kür o kadar düşmedik amma ne kadar hiş i c olsa eski kalıp kalmadı. Amma evvel — İçer de. Amcam da onun gibiydi. |Allah bugünkü gençlere gene taş Çı- Fakat nedense benim — mukavemetim |kartırım. Sizden iyi olmasın biraderza- yok. İtiyad meselesi belki. dem vardır. Sporcu, Şimdi Almanyada O babamdan, amcamdan geri kalma- | tahsilde. Gitmeden evvel bir kere çift- dığını bana anlatmak ister gibi ka - |liğe gelmişti. Futbol meraklısı bir genç. dehi bir daha doldurdu ve hiç nefes|Bir gün gezmeğe gittik. Sizin Yılanlı almadan bir daha boşalttı. dağlar tarafında bir kayalık vardır. Ben âdeta seyirci kalmıştım. Mevlevi külâhına benzer, Oraya tır - Karanlık bastığı için üzerimizde sö-|manmak güçtür. Onu görünce bana: ğüd ağacına asılı radyom Jlâmbasını| — Amca şunun tepesine çıkabilir mi- yakmışlardı. sin! dedi. Şimdi etrafımızda ışığa gelen bir çok Güldüm: kır böcekleri, pervaneler uçuşuyor.| — Ben çıkarım, san kendini düşün. BSerinlemiye başlıyan hava serin bir ne- |dedim. fes gibi gölü yalayıp bize kadar geli -| Sporcuya böyle şey söylenir mi? He- yor. men iddiaya tutuştuk, Ayni yerden da- Jâle henüz inmedi. |ğın tepesine kadar koşacaktık, Şimdi Bayrakdaroğlu eski eğlence-| Hayvanlardan indik. Hizaya geldik. lerden, eski içki âlemlerinden kendine | Kumandayı ben verdim. O top peşinde göre meraklı bir bahis açmış, anlatıyor- | koşmağa alışmış.. yaydan fırlıyan ok du. gibi fırladı. Ben kendimi zorlamadım. Akşamdan içkiye oturduğumuz | Sarp, taşlı dağın yamaçlarını bulduğu- vakit nasılsak, üstümüze güneş doğdu-|Mmuz zaman ona yetişmiştim. ğu vakit gene öyle kalkardık. Demir| Bizim yeğen soluk soluğa cabalayıp aa yoktu. Evimden kov- | Beher metre mikâbı 45 dında 2300 adet beyaz çam saat 15,30 da Sirkecide 9 1 İşli sız olarak verilmektedir. — «3051> etme Ko Mayıs 31 “Son POSİ&,, nın HlkâyBSI “İII-IIIİII_IIIIHIII-HIIIIIH-"Iâl Devlet Demiryolları ve limanları işletmesi Umum idaresi ilânlari) ! | B — Ü yonunda satın nacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 96 7,5 nisbetinde teminat mektubları ve nizami VE” sikalariyle Komisyona müracaatları lâzımdır. Şartnameler Komisyondan parör HAZIM Hayatın zevkinden |: Çok temiz bi- Karbonattan ve toz hanla iki memur alınacaktır. Bu mem 1 — Yüksek Ticaret mektebi mezunu 2 — Yaşlarının azami otuz beşi müte 38 — Hüsnühal sahibi olması. 4 — Bir hâstalıkla malül bulunmama. $ — Askerliğini bitirmiş olması lâzın sik edecek taliblerin 9/Haziran/938 günü pıda Piyango Genel Direktörlüğü muamelâi se SIZLIK nsanı mahrum eder. PERTEV KARBONAT Komprimeleri karbonat almaktaki müşkülât gö önünde tutularak yapılmıştır. Her eczanede sahılır. Piyango Genel Direktörlüğünden : ; Direktörlüğümüz Muhasebe servisinde çalışmak üzere «Yüz» lira ücretle imtf urların: olması. caviz olmaması dır. Yukarıda yazılı şeraite uygun oldukları şehadetname ve tasdiknamelerle t6 — akşamına kadar İstanbulda Bahçeki' rvisine müracaatta bulunmalari: <3gı9İr mpmamao İST, Birinci İera Memurluğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz olup satil- masına karar verilen 4151 No, lu bir aded Doç markalı kamyon 4/6/938 Cumartesi | saat 10 dan 18 çe kadar İst. Tekirdağ is- kelesi Beykoz Sırmakeş suyu deposu ö- nünde birinci açık artırma suretile satı | ldcağı ve birinci açık artırmada - takdir | edilen kıymet 300 liranın © 75 bulmadığı takdinde ayni mahalde 8/6/938 Çarşamba günü saat 10 dan 13 çe kadar ikinci açık artırma süretile satılacağı ve; olan taliblerin mezkür mahalde hazır buluna- | -|lâket ki beni mahvediyor. 'Bütün bun -| lara sebeb Süleyman değil mi? Ben tek| görmek saadetinden mah - rum olmıyayım diye, her şeye katlanı - | yardum. Fakat mel'un Süleyman o mek- tubu nasil yazdı!.. Artık ğımdan hiç çıkmıyorum ve | bir an evvel ölmek için düa ciıyomm.] Şimdi derinden derine içimi başka — bir | şüphe kemirmekte. Acaba bükük beline, buruşuk yüzüne bakmadan Süleyman da mı genç kadını seviyordu? Belki de hı—+ kançlıktan onun kocasına öyle bir mek- tub yazdı. O kadar aleyhinde bulunduğu | I»ına: 9 dan 11 re kadar yapılacaktır. — -ıı-ıiç Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, kırıklık ve bütüm ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3. kaşe almabilir. ç nnni İstanbul İkinci İcra Memurluğundat Duitemizin 38/762 N. lu dosyasile maPf olup bu kere paraya çevrilmesine Kafif v rilen, İstanbul Çakmakçılarda Büyük handa piyano, halı, vessir. ev €i birinei açık arttırması — 14/8/988 Bali pu St 15 şini bulmadığı takdirde ikinol ı#::: tırması 21/6/938 — de Salı günü ayni #F l yapmacaktır. Alıcı olanlar muayyen #ÜĞ . tle mahallinde hazır bulunacak -:. na müracaat ederek almaları ilân nur, — (1099). rmüda mahcuf eşya muhammen cak memuruna müracaatları ilâM nur. — (8024) halde ben kovunca hemen anu! if'; iltica etmesi de çok manalı dgıil_ıdljw’ & ibtiyar iblis, sevdiğim bdmıhı;l'”,; mak ceati i göstermekle jli benimle eğlenir gibi gitti onun 'ı a dibinde yaşıyor, her gün güzel yür görebiliyor. Bu az saadet mi? Eğer larım kötürüm olmasaydı.. 'YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kadın değil, muammâ İngilizceden çeviren: K- Neyif duruyor. Ben kayaların tulamak yer- lerini kolluyor, kendimi yormiyordum. Böyle böyle ben tepeye çıktığım zaman ©, yedi adım geride kalmıştı — Nasıl küçük bey, dedim. Senin sporculuğu ben on paraya almam! O hile yaptığımı, dağın çıkış yerle- rini önce bellediğimi iddia ediyor, bir daha çıkalım. Diyordu. Gül Z — Yağma yok delikanlı, siz futbol oynarken top kalenize girdiği halde ol- madı bir daha diye mızıkçılık eder mi- siniz? Utandı ve bir daha benimle iddi- aya girişmedi. Aklım büsbütün başka yerlerde ol - duğu halde Bayrakdaroğlunun bu ma- salını dinler görünüyordum. — Tabii, değil mi ya efendim, diye kekeledim. Bayrakdaroğlu böyle bir akşamcıtlı - ğa hasret çekiyormuş. Artık — sayısını tutamadığım kadehlerden bilmem ka - çıncısını boşaltırken başınt bana doğru uzattı: — Böz aramızda rakı arkadaş içkisi- dir, dedi. Kafadar olmayınca içilmez.. neş'eli arkadaşlar olmalı, Daha doğru- su şöyle insana neş'e verir kadınlar ol- malı. Biraz saz, biraz oyun, bak içtiği- ni farkeder misin? Ben bir tarihte Konyada idim. Konya zenginlerinden aziz bir ahbabımın Meramdaki bağla - isafirdim, Beni ağırlamak için Allah için elinden ne gelirse yaptı. Bu arada Konyanm meşhur kadın ülemle- de bir kaç defa tekrar edildi. Eh, şen da görmeliydin rakı nasıl — içiliyor. kadar durmadan içtik. ama |kimse kendini kaybetmedi... Hem dü- İşününüz ki bir yanda saz çalıyor, bir !)unda fikir. fik, kadınlar oynuyor. Böyle âlemde rak: içilmez mi? Öyle şişenin, kadehin hesabı yok. Su gibi, Bunları anlatırken yavaş yavaş dili- nin ağırlaştığını hissediyorum. Fakat ©o gittikce neş'eleniyor, bana bu eski âlemlerde ne rakılar içildiğini anla - |tirken bir yandan kadehini doldurup boşaltıyor. Daha doğrusu © yaşta bhile bana meydan okumaktan gelen bir gururla âdeta beni mat etmek, bana pes ettirmek için içiyordu. Arasıra kadehini kaldırırken bana da işaret edip: — Haydi, delikanlı, nasılsın bakalım. Var miş Diye içkinin verdiği lâübalilikle be- ni müsabakaya davet ettikcee önümde bir türlü boşalmak bilmiyen kadehimi tında deviren kocamaf irya gibi meze ı':n iriyor ve balıki MN bi süpuru)'“'d“'ıny kalmadığı Di — Biraz daha, diye Ve bir kaç adım ilerde be' metçiye emir verdi: — Bir şişe daha getir. Kendimi tutamadım: lt tr" brun gördü pi — Çok olmıyacak mı o hhur kahkahası uzun meşhur a asımmm"xâ tasyonudan kalkan ve vsi bir iokomotif gibi yavaş Y? haline gelince cevab verdi: | — Pes mi delikanlı? Ve yeni bir kahkaha M ü ra ilâve etti: li M — Biz işte adamı böyle nt .ışlfı Şimdi gözünün önünde ŞU ::ı çeki * de gövdeye indireyim d€ damlar nasıl içerlermiş anla! Bunu ispat etmekten N* gol dudaklarıma kadar götürüp bir yudum alıyorum. Gecenin serinliği arttı. Gölün rütubeti hissedilmiye başla - di. Bayrakdaroğlu artık bardaklara, ka- cağını anlamamakla benbef. m';:' ğızı bu keyfinden mi lüzum görmedim. ıışxmd' paf O kendine göre eğleniyordu. Bani sa bir şişe değil daha bir kade hali kalmamıştı. ÇArkösi T y e| aa Z * | 4 | |