SON POSTA Dadının süküti, tutuk yarı esrarlı bir hali vardı : Nasıl atar? Merdiven kenarlarının husule ge- Be şep, . Tabzanlarla çerçeveli üstüva- h:dîhde bir boşluk yok mu efendim, Üp ça bakınca binanın en alt katın- .":: Üst katı gözükür, işte mektub Si Beldi. fk v:hll Üzerinde yazı yoktu. İçini aç- $U satırları hayretle okuduk: Bi cr, © Nı:u'rl tavan arasındaki deri kaplı saklanmıştır.> HAYALET .:kulblı okuması ile dışarı fırlama- serkomiser biraz sonra elle- ayakkabılar ve elektrik Utap lünduğu halde geri döndü. e (S bir tedkik ve muayene tabanca n tellerinin Subhiye aid, bu- k cinayetin bu silâhla işlen- N.hnmhuınn da validenin ayak- Bu, ? olduğunu meydana çıkazdı. sonra ev balkından. küçük dadı, aşcı ve vekilharc dinle- 'ldıyı dair hiçbirisi bit şey % lardı. Aşcı ve vekilhare evin ide yapılmış olan mutfakta i- EWP şey duymamışlardı. Dadı aa idi. Bir şey bilmiyordu. Yal- i'*'“k besleme valideyi hâdiseden ü J:'î evvel odasından çıkarak lit bir halde koridorlarda dola- Bördüğünü haber verdi. Adamakıllı ihtiyar bir kadındı. ' Mütük, yarı esrarlı bir hali var- hakkında bir şey bilmediğini İnsan birçok şeyler bılip de V'İ!mine kapılıyordu. Serko- .ğ%i adamakıllı sıkıştırdı. 'ndan kelime almak kahil ol- hayalet hakkında söyle- AUkca şayanı dikkatti. Ona gö- in mevcudiyeti muhakkaktı, d'—'îl görmüştü. Döseme üze- Üyor, âdeta kayıyordu. En dltü bile çıkarmıyordu. Bu ni duymak imkânsızdı. bu yüzden oluyordu. doğmadan çok evvel na- k üzere kalkıyor, dı- layalet de tam bu sıra- 'ordu. Maamafih artık a- korkmuyordu. Yalnız Kf T ü #f FAEL K iyğ Ai #ğğf f ; ü z £ F | FLELİ 'i g # o B İ ; ? ::ıu içini büyük bir korku P; lar okuyarak odasına ka- hay, Çocuklarının anlattık- k 'alet bir defasında kendisi- Pıluıöylemi'ü' O gece az kal- Yacaktı. Hanımın ilk ko- MNı'—ı olduğu aşikârdı. Mü- Soktu. Tanımaz olur mu SEFİ KTT Vera kadın ayakkabıları ve elek-| — Hayır evlâdım, hiç hayaletler ay- dınlıkta görülürler mi? Günün ilk ışık- larile beraber o da kaybolur. Kadından yeni bir şey öğrenilmesi imkânı olmadığı anlaşılınca kendisine izin verildi. Bütün bu olup bitenlere içimizden 'yalnız Rıdvan Sadullah şaşmamış görü- nüyordu, İhtiyar dadı çıktıktan sonra Juzun uzun esnedi: Bence şimdilik bu kadar çalışma t, beyler! dedi, gidip biraz uyuya- lım, Dehşetli uykum var. Osman bey tabil lâzım gelen yerlere nöbetciler bı- rakırsın... Valide ile Selma hanımı ya- rın. dinleriz. Serkomiser ile müddeiumumi mı ni hiçbir itirazda bulunmadan bi kib ettiler, Perili konaktan çıktığımız vakit saat sabahın dördünü geçiyordu. - İkinci kısım - Üçüncü kurban Maçkadaki apartımanımızın önünde otomobilden inerken saat dört buçuğu geçiyordu. Niyetimiz saal 11, 12 ye kadar uyumak, öğle yemeğini yer ye- mez tekrar Eyübe gitmekti. Daha ev- vel serkomiserle müddeiumumi mua- vini bize gelecekler, yemeği beraber yedikten sonra hareket edecektik. Fakat bu kararı tatbik etmek imkâ- nı olmadı. Saat onda Rıdvan Sadulla- hın ihtiyar dadısı tarafından uyandı- rıldım. Rıdvan Sadullah olurma oda- gında beni bekliyordu. İçeri girince: — Biraz evvel serkamiser Osman te- lefon etti, dedi, kendisi de şimdi gele- cek. Perili konakta yeni bir hâdise var, — Yeni bir hâdise mi? — Evet, doktor Baha, odasında ölü |bulunmuş. — Öldürülmüş mü? Tarihten sayfalar (Baştarafı 8 inci sayfada) rihçiye hak verdi. Hemen uşaklardan bi- rine emretti: — Bana bir çekiç getir! Getirdiler. Civan Bey saatin üstünde- ki mücevherleri söktükten sonra kalanı- nı çekiçle vurarak parça parça etti «ve çarklarını deryaya attı.» Gene ne garib tesadüftlür ki Derviş Pa- şa saati başından atmasına rağimen «pa- dişahın sarayının altına doğru bir tünel kazarak baskır vereceği» iddiasile bos - tancılara boğduruldu. Kadircan Kaflı — Henüz belli değil... Belki intihar, | belki de cinayet... Odasında tavana bağlı bir ipe asılı bulmuşlar... — Ha, şayanı dikkat bir nokta da- ha... Arkasında hayaletin üzerinde gö- rülen eski bahriye üniforması varmış... — Garib... Pek garib... Demek ha- yalet maddeten Mmevcud... Bizim gibi etten ve kemikten birisinin ev dahilin- de senelerdenberi hayalet rolü oynadı- ğı anlaşılıyor. — Evet, öyle... Haydi hemen giyin, Cevad Fehmi, serkomiser nerdeyse gelir. Alelâcele odama döndüm, Elimi yü- zümü yıkayıp ceketimi giyerken kapı- nın zili de çalındı. Gelen serkomiserdi. |Kendisini kapıda karşıladım. Endişe- İli bakışları, uzamış traşı, uykusuzluk- İtan kanlanmış gözlerile zavallı âdeta bitik bir halde idi, Traş olmayı bir kenara bırakm, iki saatten fazla uyku da uyuyamamıştı. Müdüriyetten gelmişler ve apar topar evinden alıp götürmüşlerdi. — Şu kahrolaşı mesele hayırlısile bir biterse bir ay izin alıp dinleneceğim, dedi. 24 saatte 24 hafta mütemadiyen çalışmışım gibi yoruldum. Fakat A- lah belâsını versin, iş temizleneceğine her saat daha fazla çalallaşıyor. Hoca nerede? Kendisini Rıdvan Sadullahın yanına götürdüm, hal bir otomobil çağır- tarak hareket ettik. Yolda tek kelime konuşulmadı. Pe- rili konağın önünde otomobilden iner- ken peşimiz sıra müddeiumumi muavi- ninin arabası da çıkageldi. Yedi saat- lik bir gaybubetten sonra tahkikat he- yeti tekrar tam mevcudu ile faaliyete geçmiş bulunuyordu. Serkomiser kapıda nöbet bekliyen memura sordu: — Nöbeti ne vakit teslim aldın, oğ- Jum? (Arkası var) Çocuk terbiyesi (Baştarafı 8 inci sayfada) malı. Hattâ onun verdiğinin iki mislini verdirmeli. O bir kuruş verecekse anne, baba ikişer kuruş veredektir. Neticede çocuk bu cezadan büyüklerinden daha u- cuz kurtulacaktır! Olur olmaz söz sarfı muhakkak ki dü- şünmeye değer bir meseledir. Fakat söy- leyen çocuk olunca meselenin ehemmiye- ti kaba saba bir tavrın çirkinliğinden ile- ri geçmez. Yavrunun iç âlemile bir alâ- kası yoktur. Yolunda bir idare âltında, çocuklardaki birçok huylar gibi o da bir gün cazibesini kaybeder ve unutulur... “ Son Pnstz_ıLnın Suriyede Fransız parasile Suriye mektubları bize düşmanlık edenlerir korkusu: Türkler geliyor ! Şam, 25 (Hususi- muhabirimiz — yazı- yor) — Süriyede Fransız manevrası tek- rar harekete geçmiştir. Emir Adil Asla- nin Şamaâ avdetini müteakip bir müd- det gayet makul ve tatlı bir dil kullan- mıya başlamış olan Suriye matbuatı, son günlerde tekrar coştu. Doğru, eğri, ya- lan, yanlış ağzına geleni yazıyor. Bu su- retle Suriye İle Türkiye arasında yeni bir dostluk devrinin açıldığını ümid et- miş olanlar, hiç olmazsa bir müddet için, aldanmış olduklarına kanaat getirecek- lerdir. Filhakika, Pransızlar tarafından tah- rik edilen bu matbuat, Hatayda Fransız #skerlerinin zorbalıkları ile elde edilen intihab neticelerini Arablığın bir mu- zalleriyeti şeklinde göstermekte ve bu arada Türkiyeye veriştirip durmaktadır- lar. Meselâ, El Kabes gazetesi, «Türkiye Arablığı orduları ve donanmaları - ile tehdid ediyor!» serlevhasile yazdığı bir makalede Türkiyenin Sancağı askeri bir istilâ Ile elde etmek istediği fikrini tek- Tar ortaya atıyor. Bu gazeteye göre Türkler, Arabların | dostlarıdırlar; yalnız bir şartla: Arablar, Sancakta kendilerini Türk olarak tescil ettirmeğe mecburdurlar! Atatürk bu a9- kert istilâyı hazırlamak üzeredir ki ce- nub hududlarına seyahate çıkmış. Eğer Sancağın Arabları kendilerini Türk ola- rak tescil ettirmemekte devam edecek o- lurlarsa belki yalnız Sancak, belki de bütün Suriye asker! bir istilâya uğrıya- cakmış! Yakında Suriye sahillerini bir Türk donanmasının ziyaret edeceğinden bahseden bu gazete, bununla da Türkiye- nin Suriyeye heybetini göstermek iİste- diğine kaildir. Buraya gelen bütün Türk gazetelerin- de Suriyeden ancak muhabbet ve mer- hametle bahsedildiği ve Suriye aleyhin- | de hiçbir şey bulunmadığı halde bu ga-| zetenin diğer bir makalesine göre de,| Hatayda işler fena gittikçe, Türk mat- buatı Suriye ve Fransa aleyhinön atoş Ppüskürüyorlarmış. Fransa hakkındaki | söyledikleri doğrudur. görüyoruz. Fakat, Suriye hakkında Türk matbuatının güz- terdiği dostluk meyillerini ortadan kaldi- rıp hakikati bu şekle sokan bu gazete- nin arkasında da Fransayı görmek lâ- zımdır. Fransanın propagandasından ve parasından fikir alan bütün Suriye mat- buatı, birkaç gündenberi müttehiden bu dili kullanıyorlar. Sade «Sancağın ilele- bed Arab kalacağı» hakkında hararetli makaleler yazan bu El Kabes değil, El Kont dö Martet Eyyam gibi muhalif, El İnşa gi. resmi Vatant gazeteleri de ayni neşriyatı yapı«- yorlar. Sanki Beruttaki müstemleke asile zadesi bir elektrik döğmesine basmış, £ tün Şam gazeteleri birden dile gel niş- lerdir! Gazetelerin böyle kuru sıkı kahraman- hk neşriyatı yapmalarına rağı Türe kiye aleyhinde düşmanca neşriyat ya- panların içinde bir korku var: Türkler geliyorlar! Bu neşriyatı yapanlar bili- yorlar ki Fransız parasile Türkiyeoye düş- manlık ve Suriyeye hiyanot eder. politi- kacılar için, böyle bir ihtimal tahakkuk ettiği gün, perişanlık mukadderdir. Bu- nun için Türkiyeden gelen her haber, onları ürkütüyor. Ayni gazetelerin hava- dis sütunlarında, Hatayın işgal edilmek üzere olduğuna dair «korkulu» haber«a lerle, Berutun bu gibi haberleri mütema« diyen tekzib eden havadisleri görülüyor. Bir taraftan gazetelerde bu gürültü göze çarparken öbür taraftan da Şamın içinde Türkiyenin Şama geldiğini gör- mek için heyecanla titriyen binlerce, aon binlerce insan var, Hattâ bugünkü poli- tika zümresine bağlı insanlar arasında dahi öyleleri var ki Suriyenin hakiki bir istiklâl sahibi olması için işe Türkiyenin müdahalesinden başka çare bulunmadığı« na kanidirler. Bunlar, Hataydan çoktan vazgeçmiş insanlardır, «Hatayı Türkiyeye son karış toprağına kadar verelim de tek Suriye şu Fransız belâsından kuürtulsun!s diye feryad edenlerin isimlerini yazmak, maalesef, kabil değildir. Londranın bir emri Berlini kızdırdı (Baştarafı 1 inci sayfada) nulduğu bir sırada, Almanyada bulunan sefiri ve konsoloslari vasıtasile bütün İngiliz tebaasına bir tebligat yaptırmış. Bu tebligat İngilizlerin derhal kadın ve çocuklarını İngiltereye göndermelerini mulazammın imiş. Emri alan İngiliz te- baası da derhal buna tebaiyet ederek ka- dınlarını ve çocuklarını İngiltereye mü- teveccihen yola çıkarmışlar. Alman ga- zetesi bu hâdiseden bahsederken bu em- rin İngiltere tarafından Almanya hükü- meti nezdinde bir tesir yapmak maksa- dile verildiğini, fakat, bu todbirin Al- manyada herkesi güldürmekten başka bir netice vermediğini söylüyor. Gazeteyi hiddetlendiren başlıca sebeb de, İngiliz başvekilinin Avam Kamara- sında irad ettiği bir nutukta Almanyayı Avrupada heyecana uğratacak bir siya- set tutmakla itham etmiş olmasıdır. Al- man gazetesi, İngiliz başvekiline hücum ederken «Asıl bu nevi çocukça tedbirler- le Almanya üzerinde tesir yapmak iste- mektir ki ortalığı velveleye verir!» diyor. Völkischer Beabachter'in iddiasına gö- re İngiliz başvekili, gene ortalığı velve- leye vermek maksadile Henlein'in iste- diği garantiler hakkında herkesi yanlış düşünmeğe sevkedecek tarzda bir takım havadisler neşrettirmiş imiş. Bunun gibi, gene gazetenin iddiasına göre, Almanya Çek hududunda hiçbir askeri tedbir al- mamış olduğu halde Londra hükümeti, güya Almanyanın, sırf? İngiltere tarafın- dan Berlinde yapılmış olan şiddetli bir tazyik neticesinde sakinleşmiş olduğu fikrini uyandıracak tarzda havadisler neşrettirmiş ve İngiliz başvekili bu tarz- Halı ihracatımız düşüyor Son yıl içinde memleketimizden Avrupaya halı ihracı tamamile azalmıştır. Bir sene ev« vel 800 bin lralık halı ihrac edilmişken bu mikdar 250 bin liraya düşmüştür. Bon senelerde halılarımızın — belli başlı müşterisi olan Almanyadır ve Türk halıla « rından yalnız İsparta halıları — yeni olarak ve diğer mahaller halıları eski olarak par « ti halinde ihrac edilmektedir. Memlekelimiz- de İsparta Uşak ve Eskişehirde halı — Ipliği fabrikaları mevcud olup ekserisi evlerde ol- mak Üzere İsparta, Demirci, Gördes, Uşak, Kula, Simav ve Sivasda 7000 halı — tergühl vardır. Ve bunlarda 20.000 amele çalışmak « tadır. Türkiyenin bir senelik halı — istihsali 150000 metre murabbat tahmin edilmekte -« dir. Halı işlerinde çalışanların ekserisi ka « Gınlar ve genç kızlar olup bunların aldıklari yevmiyeler ise 15 - 20 kuruş arasındadır. Bvvelce İstanbul, İran halılarıın da tran sit merkezi idi. Pakat Londra piyasaları ya- Vaş yavaş bunu ellerine almışlardır; bu se « beble memleketimizde İran halısı da kalma« mış gibidir. Son zamanlarda Gördes havalisinde mete ve müurabbul 300 kuruşa kadar üdi kalite ha« blar yapılmakta olup bu da Türk balıcılı « ginin kiymetini düşürdüğü gibi bu nevi hâ « hılar kısa bir zamanda bozulmakta — oldn « Bundan müstehlik de mütazarrır olmakta - gır. En iyi İsparta cinsi Türk — halılarının metre murabbat 10 - 1050 İlra arasındadır. Bigada domuz mücadelesi Biga (Hususi) — Domuz ve karga müca- delesine devam edilmektedir. Sene başından bugüne kadar şehir ve civarında 1500 domuz ve 67T00 karga ödürülmüştür. da beyanatta bulunmuş imiş. Gazetenin, bizzat İngiliz başvekiline karşı yaptığı bu hücum çok şicidetli bir dille yazılmış olduğuna göre bundan Al- manya ile İngiltere arasında gene soğuk bir hava esmekte olduğu anlaşılır.