Hergün Führer ve Duce Yazan: Muhittin Birgen ührerin İtalya seyahati devam ediyor. Almanların «Bize Al- lahın gönderdiği halâskâr» diye tavsif ettikleri «Adolf> Tarı ile «İtalyayı bolge- viklik uçurumundan kurtarıp Habeşis- tan dağlarının şahikalarına kadar yük- seltmiş olan» Duceleri, karşı karşıya ge- çip, kapılarını sımsıkı kapadıkları oda- lar ve muhteşem salonlar içinde, saatler- ce konuştalar. Onlar konuşurken, öte ta- rafta bu seyahati bütün parlaklığı ile canlandırmak İçin seferber edilmiş Al- mân ve İtalyan maâtbuâtı, yirminci asrın bu iki şövalyesinin etrafında bitip tüken- mek bilmiyen bir edebiyat yapmakla meşguldürler, Sade onlar değil, kaç gündenberi bü- tün dünya matbuatı, en mütehassıs kuv- vetlerini seferber etmiş ve Roma, gazete- cilerin tahaşşüd merkezi olmuş bulunu- yor. Her akşam bütün dünya radyolari bu Romadan bahsediyorlar. Bütün siya- set âleminin gözü ve kulağı Romaya çev- rilmiş, orada neler geçtiğini anlamak me- rakı ile titriyor. Haşmetli bir dekor için- | de, halk kütlelerinin hararetli iştirakle- rile canlanarak, sanki bütün Almanya bütün İtalyayı baştanbaşa ziyaret ediyor- muş gibi, her iki tarafın da yazı ile, söz- le, nümayişle iştirak ettiği bu ziyaret, günün en büyük meselesidir. Edebiyat ve dekor bakımından diyecek hiçbir şey yoktur; her şey mükemmeldir. Fakat, mahsul itibarile, müsbet netice bakımından bu ziyaret ve bu konuşma- lar nasıl bir mahsul verecektir? Bütün dünya gazetecileri şu dakikada bu sualin cevabını aramakla meşgul görünüyorlar. Dedikodu çok, fakat, kapalı odalar için- de konuşulan şeyleri bilmeğe imkân yok- tur. Bunları tamam anlıyabilmek için belki de çok bekliyeceğiz; bir kısmını bir müddet sonra anlıyacağız ve belki de bir | kısmını hiç anlıyamıyacağız. Şimdiki halde yazılan ve söylenen şeyleri gözden geçirdiğimiz zaman aşağıdaki noktaları tesbit edebiliyoruz. * Evvelâ şunu kabul edelim: Bu muhte- şem dekor içinde yapılan seyahatten ne Führer eli boş dönecek ne de Duce onu hediyesiz gönderecektir. Böyle bir seya- batten Führer çapında bir şövalyenin eli boş dönmesi ne kadar caiz değilse Duce Bibi bir şövalyenin de misafirine bir he- diye vermemesi kabil değildir. Diğer taraftan, her iki tarafın da ls- tikbale aid hesablarda birbirlerine — da- yanmak bir zarurettir. Almanya, inkişaf için İtalyaya ne kadar muhtaçsa, İtalya da inkişaf için Alman, muhtaçtır. Her iki memleketin de yayı ellerin- de tutanlara» karşı ileri sürecekleri iddi- alar ve istiyecekleri, istemekten hiçbir zaman fariğ olmuyacakları şeyler vardır. İstiyebilmeleri ve almaları için de mut- laka birbirlerine dayanmaya ve hiç ol- Mazsa «kuvvetle dayanır görünmeğe» ih- tiyaçları muhakkaktır. Fakat, buna mukabil, çimdiye kadar iki şey gördük: Bay Hitler hesabsız ve ih- tiyatsız adam değildir. Sulh ile elde ede- bileceği şeyleri almak için harbe kadar gitmemeğe karar vermiş bir adam olarak görünüyor. Duce, ona nisbetle daha ce- sur kararlar almakla beraber, İtalyanın ihtiyatkârlık an'anelerini de unutmamış- tır. Şu halde Führer ile Duce elele yü- rürlerken adımlarını ihtiyatla atmasını unutmıyacaklardır. Bu müşahedelere şunları da ilâve ede- lim: Şimdiye kadar İtalyanın İngiltere ile yapmış ve Fransa ile yapmak üzere bulunduğu anlaşmalarda berri Avrupa- ya ve bilhassa merkezi Avrupaya dair bir şey yoktur; bunun gibi, Bay Hitlerin de kimse tarafından taleb edilmediği hal- de kendi kendisine almış olduğu anlaşma taahhüdleri içinde merkezi ve şarki Av- rTupa meseleleri bulunmuyor. Berlin - Ro- ma mihveri için bu mihverin şarkında bulunan saha henüz, herhangi manada ©- lursa olsun işlenmemiş bir mevzudur, * Bütün bü müşahedelerden eğer bir ne- tice çıkarmak kabilse şu neticelere vara- biliriz: 1 — Ber iki taraf ta herhangi bir ihti- mal için kat'i kararlar almıyacaklardır. «Kat'i karar» sözünden kasdimiz, muay- yen bir meselenin halli için harbi göze (Devamı 10 uncu sayfada) İnsmı yeni bir manzara karşısında ilk tesiri gözleri vası- tasile alır. Göz vasıtasile dimağa intikal eden ilk intibam muhakeme süzgecinden geçmesi ikinci ekseriya epeyce zamana tevakkuf eder. İlk intıba fena olur- sa onun tashiki ekseriya güç olur. Resimli Makale : SON POSTA Dalma temiz ve bir harekettir. ve — kat bu tesir elzem için dış görünüşün olması lâzımdır. z Maddi görünüş, manevi görünüş.. —— İitinalı giyinecek olursanız muhatabınız füzerinde iyi bir tesir bırakmayı temin etmiş olursunuz. Fa- olmakla beraber geçicidir. Devam etmesi üzle birlikte manevf varlığınızın da iyi SÖOÖZ ARASINDA Sağır ve dilsiz “Golf şampiyonu | | Cenubf Afrikanın en tanınmış sporcu kızlarından, golf şampiyonu Mis Lan; iki yaşından, yani 25 senedenberi sağır ve dilsizdir. Küçüklüğünde kızamık ge- çiren, bu yüzden duyma ve konuşma hâssalarını kaybeden genç kız, kendini unlamıya başladığı andan itibaren, ba - basının geniş çiftliğinde tesellisini golf oynamakta bulmuştur. Şimdi genç kızın, pek yakında yeniden konuşabileceği u - mulmaktadır. Bir futbol, münekkidi " şapkasını yiyecek Londra radyosunda maçın tafsilâtını veren bir futbol münekkidi, «bu oyunda Preston takımı gol yapabilirse, şapkamı yerim» diye bir iddiada bulunmuştu. Prestanun, penaltıdan bir gol yaparak maçı kazanması üzerine — binlerce kişi, radyo idarehanesine telefonla müracaat ederek: — Bay münekkid vüdini yerine getir - sin diye ısrar etmişlerdi. Bugünlerde yapılacak olan bir televiz- yon neşriyatında büyük lâf eden mü - nekkidin şapkasını kemali iştihayla yi - yeceği, meraklılara bildirilmiştir. gÖT eee men e sersemeesennee ernen ee Arenen , Hergün bir fıkra Nehirde sı;_k_almamıştı ! Yalancılığile meşhur bir Marsilyalı Paristen Marsilyaya dönmüştü. Dost- larından birine Pariste seyrettiği bir suya dalma müsabakasını anlattı: — Müsabakaya girenlerden biri yüksek bir yere çıktu. Oradan Sen nehrine atladı. Nehre düşer düşmez belki yüzlerce ton su yükseğe çıktı. Dinliyen yüzünü buruşturdu: — Bu da bir şey mi, dedi, ben bir tarihte Parise gitmiştim, gene böyle bir müsabaka yapılıyordu. Müsaba, - kaya girenlerden biri nehre atlar at- Tamaz parça parça oldu. — Parça parça mı oldu? — Evet, çünkü o nehre düşünce nehrin bütün suları yükseğe çıkmış, mehirde bir katre su kalmamıştı! ASSS GAT ĞRĞĞREE GA GDT TTTT DAG SEREREEGETEEEGEGEEGETEEEREGERESER £ Mangal kömürü ile İşleyen otomobiller Paris sokaklarında san moda taksi oto- mobilleri görünmeğe başlamıştır. Bun- lar, mangal kömürü ile işlemektedirler. Kömür ka ı, otomobilin arkı dadır İve bir sandık şeklindedir. Şoför, otomo- |bili işlettikten sonra, kömür dumanlarr nin busüsi bir menfezden karbüratöre geçmesi için birkaç dakika beklemek ve ondan sonra hareket etmek mecburiye- tinde bulunmaktadır. İ Sinemada kediler nasıl sıçratılır? Meşhur sinema rejisörlerinden Sam Goldwyn'in en son yapmış olduğu (Gold- wyn Follies) filminde üç yüz kedinin Adolphe Menjounun odasına hücum sah- nesi vardır, Kedilerin adamakıllı sıçra - malarını temin için bunların arkalarına gayet büyük vantilâtör konarak işletil - rinden âdeta fırlatılmışlardır. Kedilerden tü filmin bu kısşmını çıkarmıştır. A TusreüncencerEAAEA AA ARARAEALAEAASERA AAA NEEALELECENAEEEENEAEEEAAEASEAAA AEAAARA ASaRASARecanASA AA" miştir. Kediler bunun rüzgârı ile yerle -| Almanyanın yeni Londra elçisi Almanyanın yeni Londra sefiri -Van Derksen sporcu bir diplomattır. Mükem- | mel benis oynar, gençliğinde boks yapmış, hususi maçlarda şampiyon olmuş. Tokyo sefirliğinde bulunurken golfe merak et- miş de, pek becerememiştir. 85 yaşında olduğu halde 45 kilometre koştu cevherini hâlâ taşıyan Amerikalı atlet, tir. Kan kumarhanelerinde grev ilân edildi 'haneler açılamamıştır. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Aşağıda göreceğiniz satırları (Burdur) dan yazılan bir mektubda okuduk? Çocuk Esirgeme kurumunun tertib ettiği Keçiborlu tren gezisi garip bir heyecanla sona erdi: Geziye «570» talebe ve öğretmen iştirak etmişti. Üç gün önceden getirtilen vagonlarla hususi katar teşkil edildi. Sa- bahleyin tren hareket ederken Burdur medik bir kalabalık vardı. Halyeki bandosu gezinin nöş'e ve sevincini bir kat daha arttırıyordu. Baladız istasyonunda, İspartadan gelen <«50>» kişilik bir grup daha iltihak etti. Keçiborlu, şimdiye kadar böyle bir kalabalık belki gör - İSTER memişti. Programa göre, kükürt fabrikası gezildi, nahiye- nin okulu ziyaret-edildi. Gene eksilr yen neş'e ile yola çıkıldı. Burdura dönüşte tren biraz gecikmişti. Vakit akşamdı. Trenin istasyonda Meğer Burdurda ğun dolaşmı istasyonunda görül- Çocuğu durmasile bir vaveylâ yükseldi. Meğer istasyon, saatlerdir bekliyen, ana, baba ve kardeşlerle dolu imiş.. trenin yolda devrildiği ve birçok çocu- ndiği hakkında uydurulan yalan şehri kapı kapı geziye iştirak eden anneler ağlıyarak is- tasyona koşmuş. İstasyon direktörünün sözleri ve polisin ihtarı hiç birini teskin edememiş.. O büyük kalabalık treni derhal kucakladı. Yavrusunu bülan ana hemen bağrına ba- İNAN, İSTER sıyor, bazıları da sevincinden ağlıyordu. İNANMA! 85 yaşında bulunan ve içinde eski spor | maraton koşucusu Faley, takriben 45 ki-| —Ankara, 7 (Hususi) — Bir müddetlti? lometrelik bir mesafeyi dört buçuk saat-| beri sık sık Nümune orman çiftliğ te koşarak, eeskilerin daha yabana atıla-| tedkikler yapmakta olan Ziraat VE mıyacaklarını» bir kere daha göstermiş-| Kurdoğlu bugün de yanında bazı Kan şehrindeki kumarhanelerde çalı-| kalıdır. Modern idare, muhasebe V? şan bin krupye, arkadaşlarından dördü- | ,, tarzlarına malik olan çiftlikte nün bu mevsimde işe alınmadıkları için, diye kadar tatbik ve tesbit edilmiş mühim bir kasmı ölmüştür. İngiliz sansö-| grev ilân etmişlerdir. Bu yüzden kumar- | .killer esas ve model olarak alınmak” Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı — Elceziredeki hâdiseler Şam, 4 (Hususi imuhabirimiz yazi- yor) — Elcezire meselesi halen Suriyeniti en mühim meselesi halini almış bulunu* yor. Suriye parlâmentosunda bu mesele* ye dair uzun münakaşalar cereyan etmif ve bu arada hükümetin ittihaz eylemesi icab eden tedbirler hakkında, hükümetl | enerjik olmıya teşvik eden bir hayli söl” ler söylenmiş olduğu gibi Fransanın bu bahisteki siyaseti de çok şiddetli kelimes lerle tenkid olunmuştur. Arab matbuali ile katolik matbuatı arasında bu bahis rafında şiddetli münakaşalar cereyan e mektedir. Fıratın şimali şarkisinde yukarı Cezi* re denilen, bir taraftan Irak ve bir tâ* raftan Türkiye hududlarına doğru uzanağı ve bir takım karışık ve ufaktefek milli * kalliyetlerle meskün, ayni zamanda birâf da katoliği ihtiva eden bu sahaya her ne* dense Frarsızlar müutlaka — adamakılli yerleşmek istiyorlar. Suriye hükümet!i J€ manda mümessilleri arasında desantrâ” Hzasyon ve ekalliyetlerin himayesi me” seleleri dolayısile cereyan etmiş olan bü” tün münakaşa ve müzakerelerin ağırlık merkezini bilhassa bu Cezire teşkil edit yordu. Sön hâdiseleri müteakip Suriyt efkârı birdenbire bu bahse karşı alevleft miş bulunmaktadır. Diğer taraftan Bağdaddan bura gazir telerine gelen haberlere göre lrak hükü* meti kendi hududlarına yakın bir sahâ* da cerayan eden hâdiselerden dolayı Yü” hatsızlık hissetmekte imiş. Bundan dolü” yı, İrak başvekili, aynen Irak vaziyetif” de bulunan Türkiye ile temas ederek Di mesele hakkında bazı konuşmalar yaP” mış. Gene ayni haberlerde bildirildiğint İgöre, Irak ve Türkiye hükümetleri HU dudlarına yakın olan bu havalideki hilt zursuzluğun izalesi hakkında gidde! tedbirler alması için Sariye hükümetin? müracaatla bulunmaya karar vermiştefi Ancak bu müracaatın manda vasiı! mi, yoksa doğrudan doğruya ve husüll bir şekilde mi yapılacağı hakkında sarahat yoktür. Ziraat kongresi Mühim meseleleri Tedkik edecek (Baştarafı 1 inci sayfada) cek raporun yazılması işini vekil biSİf enstitü rektörüne vermiştir. Yani evsti' bu raporu kendisi hazırlayıp — konâl müdafaa edecektir. Ameli tedrisat ve müteaddid ıl“'ı İmektehler meselest Taporda bilhasya Yi | tutmaktadır.» Orman çiftliğinde tedkikat e olduğu halde Nümune çiftliğine l'"': ve çiftlik idaresinde üç saat kadar deY eden bir toplantıya reislik etmiştir. Bu toplantı ziraf koütabilite '""'# ziraat köngresine verilecek raporla Va e dir. eee vti TAKViM