fükat ihtiyacının «stop> diyeceği saat Eclip Çatmakta gecikmiyecekti. Bundan sonra, Marmaranın en işlek bulunmasına rağmen ucuz İstanbula doğru istimaketini tutan pro- Bağa sola inhiraf ettirmeden yol koyulmuştu. h:î'ıinhix gece daha, ârızasız yol a- iskobun objektifinde uzaktan Çölgesi düşen Yeşilköyün ilk izleri ile | :'l’lb" tanbul önüne vardığını kes- SN Naşmit ilk merhaleyi katetmiş, ilk *SYona varmış, ilk teşebbüsünün eşi- &._ “"Hlmı sayılırdı. m: yapacaktı? Tt bir mektub vardı. Vardı a- bu, Postaya verilip de muayyen bir Bönderilecek tabil bir mektub lakiı Ancak muayyen bir işaretin bir & Edeceği, düşman sularında dost bir Slin uzanmasına ihtiyaç gösteren hareketin ucunda ibraz edilecek bir Ff m’""—hdnmn önlerine varan E 12 ai Elikta mola verdi. Durdu. Suyun | ı""'h istirahate çekildi. Bişlnit, â—u’euı—âr hamlesinin bu ilk| m dört günlük seyahatinde &::E: işlerin bir bilânçosunu yaptı hn Tasında dört günlük macerala- &* ı“ây_ıvhs.mu gösteren bu harikulâ- h,,wîmvtın raporunu hazırlamağa HWTİ akşamın olmasını, gecenin | .ahh'fmısmı sulara siyah ve koyu | Tan ç İN İnmesini bekliyordu. Bu düş-| Sülarında, hiç korkusuz ve çekin- *t ettiği, iki düşman zırh- bir hasım motörünü tahrib et Sülarda tesis edeceği ikmal ve iaşe n kurulması için beklemiye Vardı. Maamafih, ilk karartılar- itbbüse girişmek; beklediği ve hiç M'W yabancı, fakat ırkının ve W— dostu bir elin yardımını Vardı *tmek için bu bekleyişe ihtiyac Hağniz, ELİPE bu £ ?j' F j BF cisi teğmen Hilin yardı- icab eden hazırlıklara lunlar, kayalıkların arası- 'bİ istikametine yerleşti- ışıklı fenerle mürettebat üllü olarak Hayırsızadaya | seçilmesinden ibaretti. 1ğı tertibat arasında şu edilmişti. Kırmızı ışıkhı fe- &rasına yerleştirilecek ZNT TT Li î'i ; tahtelbahir civar su- | istirahat ederken oraya, işarete gelecek yar- lamak için de bir fedai bulunacaktı. k Vvazifesi de çok mühimdi. Bülaç IşIğa yardımcı elden ev- Ben Bir Türk kuvveti, bir düş- j ESL !;;!E meğe başlamıştı. Hafif şıpırtıla hemen yanıbaşında bir | İA vazife başında Bekliyen %lh.?— Onu tutarsa , yapılacak " Kurcalı, vermemek, belki sı- iyışın karşısmda bir şey hayatını vermeği icab T Mkm Hil ile uzun uza- & sonra eğer mürette- w hl işe bir gönüllü çıkmaz- Kten « Usülünü denemeğe karar ver-| Mürettebatı bir araya 'Ta Vatan, memleket, vazi- | denizciliğinin çetin istek- €den bir nutı | hidm. kişh öi uk verdikten tek tü Olarak kabul etmekten #dam görülmedi ve Naşmi- Vazifeye çıkarmak İtin kalacak talihsizlerin “Nhaz gökur'a getmek icab etti. İ f _Yfi_l'eksiz kahraman Krosbi bir çift sandal küreğinin hafif gürültüsünü İşitince, bunu bir düşman sanmış, yüreği ağzına gelir gibi olmuş, sonra yaklaşan kayığın beklenen yardımcıya aid olduğunu anlamıştı Y’kğı, açlığın başgöstereceği, mah- — Mays SON FPOSTA Sayfa 1 (SON POSTA) NIN DENİZ ROMANI : 22 Fotograf bize ne zaman geldi, nasıl taam (Baştarafı 9 uncu sayfada) Nerval, Viktor Hügo, Berliotz, Dölakrua, Bodler, Aleksandr Düma, Gizo, Domye, Bakunin, Remi dö Gurmon gibi şöhretle- rinin, her bireri şaheser olan resimlerini alâr. Nadar herkesin fotoğrafını çekmezdi. Kur'a, çıka çıka Krosbiye isabet et-|düşman sanmış, yüreği ağzına gelir gi-| Resmini alacağı kimseleri kendisi seçer, mişti. Hani şu, kahraman taslağı, ve her yaptığı işi bir pertavsızın büyülten a- desesinden aksettirmeğe meraklı olan Krosbiye!.. Akşam, güneş İstanbulun garb uf- kunda kızıl ışıklar yaratarak yuvasına çekilirken, kırmızı camlı feneri eline a- lan Krosbi Hayırsızadanın kayaâlık sa- hiline çıktı; fenerini kumandanın işaret ettiği noktaya yerleştirdikten sonra o- nun biraz uzağında iki kayanın çatla- Binda meydana gelen bir kovuğa kapu- tunu serdi. Ve kendisini buraya iyice yerleştirdi. Tüfeğini bacaklarının arası- na kıstırarak sıkıştığı bu kaya bölmede kırmızı fenere gelecek yardımcı eli beklemeğe başladı. Gece yarısı olmuştu! İstanbul çoktan uykuya varmış; tah- telbahir korkusunun türediği günden- beri hiçbir motör sesi duymıyan Mar- mara ufukları simsiyah mart gecesirin koynunda soluya soluya şafağı bekle- ha- in- reket eden bir çift sandal küreğin ce ve ancak duyulur sesi Kroshinin et- rafı dinleyen kulaklarına kadar gelmiş- ti. Yüreksiz kahraman önce bunu bir bi olmuş; sonra, hırsızlama yaklaşan kayığın beklenen lütüfkâr yardımcıya ajid olması tahmini Krosbiyi sevindir- mişti, — Sandal, ilk kayalığa yaklaşır yaklaş- maz küreklerini kapatmış, içinden fır- hyan çevik bir adam sandalın ipini ©- raya iliştirmiş; sonra kırmızı ışığa doğ- ru yürümüştü. Krosbi, bulunduğu yerden hafifce seslendi: — Kimdir 0? Yabancı etrafına baktı, sonra cevab verdi: — Nobodi «yabancı değil».. sen kim- sin? — Seni bekliyen. — Fenerin sahibi mi? — Evet! — Âlâ! Öyle ise yanaş! Krosbi ağır ağır yerinden kal cenin rütubet! ile iliklerine işlemiş ince bir soğuğu silkinerek üstünden atmak ister gibi durakladıktan sonra yaban- ciya doğru yürüdü. İki adam karşılaştı ştr (fArkası var) Bir doktorun günlük notlarından Dünkü beyin yorgunluğu yazımızda, bşarak yorulan beyin ve — sinirleri içinde bir nevi zehir hasıl olduğunu ve büu gehri ancak dinlenmek, uyku, ve sü « künet iÜe vücudden deli ve lardetmek mümkün olduğunu söylemiştik. Beyin ve sinir yorgunluğunu — giderecek en mübim âmil hakikaten uykudur, Uy- ku esnasında her türlü yorgunluğu gider mek mümkündür. Fakat bunun da şeratb vardır. Meoselâ gündüz uykusu gece uykusu ka - dar Insanı dinlendirmez. Uyku karatnlık ta olmalıdır. Gerek kendinizi ve gerekse Çocuklarınızı karanlıkla uyumuğu alış- tarınız. Elektrik ziyası veyahud güneşli Velevki müstakim olmıyan şuaatı olaun Kgöz Üzerinde müsald bir tesir basil et- mez ve böyle uykular insanı kandırmaz. Bundan başka uyku rüyasız olmalıdiır. Rüya uyku esnasında dımağına bazi kuv- vetlerinin atamatikman faajiyeta geç- mesinden Nleri gelen bir hali - hususldir. Rüyalı uykular da Insanı kandırmaz. Bi- lâkis, böyle uykudan uyananlar daha yorgün uyanırlar. Uyku eskilerin dediği gibi tam manasile deliksiz olmalıdır. Uy- ku müddeti yaşa göre değilir. Pakat şe- kiz saat umuümiyetle kabul edilmiştir. Küçüklerde bu müddet on iki saat kadar olur. Daha büyük çocuklarda ön sa&t, ni- hüyet kâhillerde sekiz saat kâfidir. İh- tiyarlarda uyku müddeti çok azalır. Bu da bir dereceye kadar Tiziyolojiktir. Yemeklen lâakal üç saat geçmeyince uykuya yatmamalıdır. Böyle almadığı takdirde uykular umumiyetle kübuslu olur. Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yoliamalarını rica ederiz. Aksi tak- Nöte'ci Eczaneler Bu gece nöbetecl olan cezaneler şunlur- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Şeref). Alemdarda; (Abdül- kadir), Beyazıdda: (Haydar). Samalyü- da: (Teofilcs). Eminönünde: (Metimed Kâzım). Eyübde: (Hikmet Atlamaz). Fe- nerde: — (Hüsameddini, — Şehremininde: (Hamdi), Şehzadebaşında: (Asaf). Kara- gümrükte: (Fuad), Ki : (Ne- esti Ahmad). Bakırköyünde: (Hilâl). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâj caddesinde: (Dellasuda), Tepe- başında: (Kinyoli). Karaköyde: (Hüse- yin Hüsnü). İstiklâl caddesinde: (Ltmon- elyan). Pangaltıda: (Nargileciyan). Be- şiktaşta: (AN Rira). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Selimiye), Barıyerde: (Nu- ri). Kadıköyünde: (Moda - Merkez), Bü- yükadada: (Halk). Heybelide: (Halk). (şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşlar;). Euvgünkü program İSFANBUL *? Mayıs 1938 Cumartesi Öğle meştiyalı: 12.30: Plâkla Türk musikizi. 1250: Hava- dis. 13.08: Plâkla Türk musikisi. 13.30: Muha telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyata: 18.30: Şişli Halkevi gösterit kola tarafın- dan bir temsil. 19.15: Konferans: Üniversite namına Doçent Orhan Okyay (Yüz güzelli- Kinde anncelerin rolü hedir?). 1055: Borsa haberleri. 20: Necmeddin Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20.45: Hava raporu. 2048: Ömer Riza tarafın- dan arabca söyley. 21: Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları, (saat Ayarı). 2146: Orkestra. 2215: Ajans haberleri. 22.30: Plükla sololar, opera ve O- peret parçaları. 22.50: Son haberler ve erte- $i güzün programı. e ANKARA 7 Mayıs 1938 Cumartesi Öğle neşriyatı: 1340: Karışık plâk neşriyatı. 13.50: Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları, 14.15: Dahili ve harici haberler. Akşam neşriyatı: 18.30: Çocuklara Karagöz (Küçük Al). 19. 15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları). 20: Baat âyarı ve a- Tabca neşriyat, 20.15: Türk musikisi ve hı Şan plâkları. 21.15: Stüdyo salon orkestrası. 22: Ajans haberleri. 2215: Yarınki program, Yeni neşriyat DENİZ — Türk Ticaret Kaptan ve Maki- nistleri Cemiyeti tarafından çıkarılan bu meslek mecinuasının — 35 inci sayısı değlerli denizcilerimizin alâkalı yazıları ve birçok re- simlerle intişar etmiştir. MUĞLA — Muğla Halkevinin çıkarmakta olduğu bu kültür ve folklör moecmuasının 13 üncü sayısı intişar etmiştir. ÇUKUROVADA ETİLİ ŞAİRLER — Genç |Şalrlerden 'Taha Toros'un büyük bir emek sarfile vücude getirdiği bu tedkik mahsulü eser kitab halinde çıkmıştır. FENER — Bu ilim ve san'at meomuasıy'ın 3 Üncü sayısı çıkmıştır. Eminönü Halkevi: Eminönü Halkevyi, Ixi yülhk fazliyetinin bilânçosumu gösteren gü - zel bir kitab neşretmiştir. Büyük bir itina Ne hazırlanan bu kitabi karıştırınak, başa - rılan müsbet işleri derhal meydana koymak- tadır. Kitabı hazırlayan Halkevi — yayın ve Kitabsaray şubesini bu muvaffakiyetlerin « den dolayı tebrik ederis. ERTUĞRUL SADİ TEK. Bu gece © LÜLEBURGAZ © Halkevinde - büyük müsamere, Heyet bir kaç güne kadar İs- onları uzun boylu tedkik eder sonra, bir gün kolundan tutar, atölyesine götürürdü. Nadar, kadınların resmini çekmezdi. Ka- dınlara «fotografı için fazla güzel» derdi. Bununla beraber Jorj Sand'ın «0 sigara içiyor, âdeta bir erkektir» diye resmini çekmişti. Fakat Nadardan sonra, fotograf, tıpk: Çinlilerin barutu gibi, istismarcıların eli- ne düşmüş, resimde muvaffak olamamış olanlar, kötü pastelciler işin içine karışa- rak <artist - fotoğraf>», «ressam - fotoğraf» gibi isimler altında ortalığı yayılmış - lardı. Ve bugün bizim de piyasamızı sar- maş olan bu devekuşları, Nadarı iğren- dirdi, ve esasen «balan» un İcadı ile artık günün hâdisesi olmaktan çıkan dagerreo- tipiyi bırakan Nadar havacılık ile meşgul olmağa başlıyarak, tayyareciliğin esası 0- lan «havadan daha ağır> nazariyesini ileri - |sürdü, isbatı ile meşgul olmağa başladı. Fakat «huy, canın altındadır. derler. Nadar da 1880 de tekrar fotografa avdet ediyordu. Bu arada, Marey meşhur tü - feğini, yani sinemanın esasmı keşfetmiş idi. Nadar bu tüfek ile, ilk hava fotoğraf- larını alan san'atkâr oldu, böylece ilk foto - röportajı yaptı. Lâkin, artık hemen her tarafı, Türkiyede en karakteristik| mümessili Veinberg olan cinste artist - fotoğraflar kaplamıştı, ve Remi dö Gur- mon gibi şahsiyetlerin feryadlarına rağ- men söz, bütün manasile ayağa düşmüş, |fotograf mertebani tabak derecesinden, | yedi buçuk kuruşa satılan piyaz tabakları derecesine düşmüştü, Bizde ilk fotograflar Dager öldükten altı sene sanra, 1857 de, yani bundan seksen bir sene evvel, Tür- kiyede ilk fotografhane açıldı. Bizde ilk fotoğrafhaneyi Paskal Sebah, Beyoğlunda Tomtom sokağında açmıştır. İlk resimler dagerreotipi ile cam kollo - | diyon üzerine alınmıştı. İkinci fotoğrafhaneyi, Venedikten İs - tanbula gelmiş olan Abdullah, <Abdul - |lah biraderler» ismi altında açmıştır. Ab- dullah, işe, ressam - fotografçı olarak baş- ladı. Yanında Kargopulo ve Karakaş isimli iki usta çalışıyordu. Bunlar bir müddet sonra ayrıldılar. Birincisi Tünel- başında, ikincisi Kulekapısında birer fo- toğrafhane açtılar. Gene Abdullah ile ça- hşan Febus de, biraz sonra, bir fotograf- hane açtı, kısa bir zamanda fotoğrafha - nelerin sayıları çoğaldı. Bugün İstanbul- da kaç fotografhane var, bunların sayısı- n Allah bilir. Yalnız, meselâ, Beyoğlunda İstiklâl caddesinin, yakında — fotoğraf - çı ve mahallebici dükkânlarından ibaret kalacağı muhakkak gibidir. O zamanki fotografhanelerde; kadın ustalar da çalışırdı. Çünkü erkekler, na- mahremlerin resimlerini — çekemezlerdi. Kadın fotoğrafçılar, konaklara, saraya gi- derek hanımların, kadınefendilerin Te - simlerini çekerlerdi. Resim çekildikten sonra, fotoğrafoılar, resimlerle beraber, klişeleri de getirirler, ve ekseriya, cam- ları, sahiblerinin gözleri önünde kırar - lar da. Böylece, ayni plâktan, başka, re - sim çekmek imkânı ortadan kaldırılmış, namahremin mahremiyeti kurtarılmış o- lurdü. Bizde ilk çekilen fotograflar klâsik de- nilebilecek tarzda, güzel, temiz, itinalı idi. Sonraları, iş tereddi etti. <Artistik> denilen tarz, rötuş hâkimiyeti ortaya çıktı. Eskiden fotoğrafcı, evvelâ, ken - dini, yani san'atını memnün etmeğe dik- | ." . 9 müm etti: kat ederdi Şimdi, müşteriyi memnün ete mek tddiasile seksen beş yaşında bir a- cuzeyi, on beş yaşındaki Desanna Dur « bin'e benzetmeğe çalışıyorlar, ve muaz- zam camekânlarındaki yağlı boya tablo!! larla yalnız kendi zevksizliklerini teşhir Detmekle kalmıyorlar, ayni zamanda, re- sim kültürü olmıyan halka «resim bu imiş» kanaatini vererek san'at namına bir cinayet işliyorlar. Halbuki fotogğraf... Fotograf - Resim *« Resmin inkişafına en büyük yardımı yapmış, onun katili ve rakibi değil, ha» yat vericisi ve şeriki olmuştur. Bizim memlekette tamamen aksi şekilde teza- hür eden bu hakikat üzerinde kısaca dure mak isterim. Fotograf, şaheserlerin röpore duksiyonlarını yaymak bakımından ol « duğu kadar deformasyanları tesbit ve tedkik imkânlarını tahakkuk ettirmesi bakımından da resme yardım etmiştir. Ve istatistikler gösteriyor ki, resim fo « toğrafın icadından sonra inkişaf etmeğe başlamıştır. bazan bir fotografın karsı « sında: — Tablo gibi, Ve bir tablonun karşısında: — Fotoğraf gibi, Deriz, resim iç âlemi, fotoğraf dış âle. mi alâkadar eder. Ayni şey gibi gö nüşleri, bir görünüşten ibarettir. Mahi « yetleri tamamen ayrıdır, başkadır. Biri » nin ötekinin kıyafetine bürünmesi Nas- reddin hocanın kürk hikâyesi gibidir. Fotograf ebediyetin bir anını, resim bir anın ebediyetini; fotograf bir görünüşü, Tesim bir görüğü tesbit eder. Fikret Âdil Ankara borsası Açılış - kapanış fiatları 6 - 5 - 938 ÇEKLER Açılış Kapanış 483145 7 176 ) S1 80 91 60 w 1060 80 - 1270 « 110 « 1 ç Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. tanbula dönecektir. |WEM MN W MH W K NU KU WE EE HU HN