12 Sayfa aa" “Son Posta,, nın Hikâyesi X NMDN DNDN aNDDN BABA VE OĞUL DND DDD DÜDNM YAUAD AAA Yezarı: Murad Serfoğlu — gillmmmllire çok dik başlı bir çocuktu. Fakat kendi- | a Polis, karanlık sokaktan koşarak ge- len karaltının önüne birdenbire çıktı. Ve meçhul adamı yakasından yakala- dı: — Kımıldama! Fenerin ışıkları, palisin elinde tuttu- ğu tabancanın namlusunu parlat'ı. Meçhul adam, inler gibi bir ses çıkardı. Ve başı önüne düştü. Artık her şey bitmişti. Polis adâamı, biraz ileriye e- lektrik lâmbasının altına doğru sürük- ledi. Sonra kafasını kaldırdı. Yüzüne baktı. Ve birdenbire kolları yanina sarktı. Boğazından bir hırıltı yükseldi: — Oğlum! Bu söz, meçhul adamın üzerinde bir elektrik şerraresi tesiri yaplı. Şimdi o polisin öomuzlarımı kavramıştı: — Baba! y Sokakta yalnızdılar. Fakat uzaktan uzağa düdük sesleri ve haykırışlar duyulüyordu. Yaklaşıyorlardı. Genç a- dam — Kaçalım! diye inledi. Ve bir anda babasını bırakacak, ye- niden koşmağa başlıyacak gibi bir ta- wut'aldı. Fakat polis onu derhal bileğin- den yakaladı: — Nereye? Geliyorlar, Kimler? Onlar.. daha vakit var. — Olmaz, dur diyorum suna! Yoksa,. Polisin sesi o kadar kat'i bir ifade ta- şıyordu ki genç adam sendeledi: - Fakat... diye mırı'dandı. — Olmaz. Eğer elimden kurtulmıya ve kaçmıya kalkışırsan... Tabancasını hâlâ elinde tutuyordu. — Vallahi benim kabahatim yok baba.. sana sonra hepsini anlatacağım. Bütün kabahat onda, — Şimdi anlarız. Hayırsız evlâd' Ben zalten evden kaçlığın gündenberi bir gün nasil olsa clime düşeceğini biliyor- düm. — Ben kaçmadım, üvey annemle bir olup sen kovdun! — Sus diyorum sana! Yalan söyle- — me. Sana kimse git demedi, — Tabit, koalumdan tutup kapı dışa- rı edilmemi bekliyemezdim ya! — Süs diyorum, sana haylâz! Düdükler gittikce yaklaşıyordu. Ko- Şan ayak sesleri çok vazih bir surette işitilyordu. Genç adam son bir defa lunun tuttuğu bileğini hrakmadı. Tam bü siratla başla polisler olmak üzere, bekteiler ve bir sürü kalabalık etrafla- rını sardı. Hepsinin elinde ftabanca vardı. Polislerle beraber gelen uzun boylu bir adam: — Yaşa polis bey! Allah senden ra- —3 ae sir — zner vea zi olsün! diyerek oğluna yaklaştı. Ve suratına bir tokat yapıştırdı. Oğlunun suratına inen bu tokat polisi sanki kendi beynine inmiş gibi yorin- den sıçrattı. Tabancasını yerine koy- duktan sonra uzun boylu adamın sura- tına bütün kuvvetile bir yumruk yapış- tırdı: — Çekilin oradan, ilişmeyin diyo- rum! Bir anda sıkılan yumruklar gevşe- di. Havaya kalkan kollar aşağı indi: — İşi olmıyan gitsin, durmasın bu- rada, haydi dağılın! Polisin sesi o kadar kuvvet ve kat'i- Yetle çınlıyordu kl itaat etmemek kabi) değildi. Diğer polisler de kalabalığı da: ğıttılar. Ve hep birlikte karakola doğ- ru yürümeğe başladılar, tı: — Ne yapmış? i— İki yerinden bıçaklamış. Adam ümidsiz. — Sebeb ne? rlarmış. Galiba ö- mı ne çalmış. Bunun üzeri- tuşmüuşlar, O da bıçağı- nı çektiği g Polis, rü: 4 nın oldukca söğük — ölm yüzünün ateş gibi vyandığ iri ter danelerinin biril yördu. Yanındaki polis an vam etti: rdu. Hava- rağmen — Çok belâlı bir adammış, diyor'ar. | Kimse hakikf ismini ve kim olduğunu bilmiyor. Kim bilir nereden türedi. Geçen gün bekej kim olduğunu soracak | olmuş, bir. yumrukta adamın görünü şişirmiş. Zavallı adam da korkusundan bir daha uğramamış. Doğrusu herifi tek başına yakalıyabilmene parmak ısır- dım. Sana da bıçak filân çekmeğe dav- ranmadı m:? Cevab vermedi. Esasen cevab da ve- remezdi. Çünkü artık dinlemiyordu. Aklına türlü türlü şeyler geliyordu. Bilhassa kurnar kelimesi beynihde bü- yük bir sademe vücude getirmişti. Gay- Ti ibtiyari arkadaşlarile beraber kaç defa oğlunun yanında poker oynamış |? olduğunu hatırladı. Evet, oğluna kuma- Tı ilk gösteren muhakkak ki kendisi idi. Sonra birdenbire hatırladığı bir vak'a içinde yeniden bir sarsınlı basıl etti. Tamam. Bir gün gene paker oynatlar- ken arkadaşlarından biri kâğid çalmiş, © da işin farkına varır varrmnaz sü: arkadaşının kafasına indirivermi — Oğlum bana benziyor! diye düşün- dü. Şimdi ona karşı duyduğu hisler ta- mamile değişmişti. Evet, gu ön adım ö- nünde iki polisin arasında elleri kelep- çeli olarak yürüyen oğlunu biraz da bu hayâta kendisi teşvik etmişti. Vakıâ *Son Postas nn edebi romanı: 3 Dünkü ve evvelki günkü kısımların hülâsası Roman kahramanı anlatıyor: «Kendimi tablara — biraklım — artık.. Doktorların bana tavsiyeleri — de dü idi. Şimdi iki gündenberi çiftlikteyim. Bu ba- ba ocağını iyi ki çıkarmamışım. Çıttlığiın bulunduğu tepeden geniş ve yetnyeşil bir ova ve uzaklarda tekrar baş- hyan sıra sıra dağlar görünüyor. Düşü - mm: Kim derdi ki Beyoğlunun meş- hür çapkını günün birinde çiftiliğe çeki- lecek, viski yerine ayran içecek, çınar altlarında uyku kestirecek? Fakat artık burada, sükün içinde ya- şamak hoşuma gidiyor. Derin bir sassiz- lik, temiz bir hava, nlhayetsiz bir tabint güzelliği. Atla gerintilere çıkıyor, baba- dan kalma uzun, açılır, kapanir iskem - lelerde uyku kestiriyorum. Kâhya Hasan bana biraz ileride bulunan Piliboz çift - üğinin sahibinden bahselti. Gelip beni görecekmiş.. fakat ben bu yalnızlığın bir kım geveze, soğuk adamlarla bozulmü- istemiyorum Kitab da okuyamıyorum, Çönkü dok - torların srarile bir tek kilab bile getir - medim. Halbuzi esklden otuz sayfalık bir yazı okumadan uyuyamazdım. (Roman devam ediyor) v Hastalığımın — hafiflediği — sıralar- da gene kitab istedim, —Verme- diler. Çiftliğe gelmeğe karar verin- ce kütübhanemi karıştırıp hoşuma gi- den beş on romanı olsun almak iste- dim. Onu da doğru bulmadılar. Çanta- larımda çamaşırdan, elbiseden başka bir şey yok. İlk geldiğim gece çi eturma odasında birkaç kitab gördüm. Hepsi avcılığa aid.. wur içinde yatsın- lar, babam da amcam da avdan başka eğlence bilmezlerdi. Yahud biraz yaş- lanınca bu zevke düştüler, Benim gibi kadın avcılığına on yedi yaşında başla- muş olsalardı belki bugünkü yaşıma gel- dikleri zaman ellerine çifte alacak ta- katleri kalmazdı. Şimdi başımı yastığa koyar koymaz kafamın içinde civcivli bir âlem başlı- yor, Hayalim uzaklara gidiyor. Geride ve daha gerilerde bıraklığım tanıdık çehreler birer birer beni ziyaret ediyor- lar. Önce uykum büsbütün kaçıyor. Gözlerim karıncalanıyor. Sonra hayal- ler birbirine karıştyor, kâbus haline geliyor, bu karışıklık arasında kendim- den geçiyorum. Dağ havası, dağ rüzgürları çalışmı- yan insant bile yoruyor galiba., hay- vanla yaptığım kısa gezintiler az çok spor da yapmış bir adamı yoracak ka- Baba, yürürlerken bir polise yak'aş-: | tebligat icrasına karar verilerek tahkikat liğin |v SON POSTA si de öyle değil mi idi? O da kendisini tazyik etmek isteyen anasına babausma karşı kaç defa isyan duyguları besle. mişti. Sonra doğrusu üvey annes; de buünü çok hırpalamıştı. Niçin o zaman ikinci karısının o kadar - tesiri altında kalmıştı. İşte umduğu feci ihtimal ha- kikat almuş, beş sene sonra, kaybolan oğluna bugün bu vaziyetlte kavuşmuş- tu. Sonra, oğlunun kim olduğunu söyle- mMemesi de içinde derin şefkat hisleri uyandırmıştı. Demek bütün haşarılığı: na, hoyratlığına rağmen babasını dü- wvordu. Şu halde namuslu bir a- amdı. Evet, evci, oğlu kendi kanından olduğunu çok açık olarak gösi önün- du karakolda onun gözü Fakat Arına rağmen kilin oldu Jetemediler. Bunun üzcr şin mabadini yarına bırakarak £ Şini mahzene kapadılar, Fakat sabahleyin, cür'etkâr ser İtin büyük bir maharetle k açmış ve kaçmış olduğu görüki nu nasıl yapabildiğini hiç kimse demedi. ütün unuü kesşfe- Ayni gün bu tehlikeli serseriyi te başına yakalıyabilmek gibi hüyük bi yararlık gösterön polis memuru da ısti- fasını vererek mesleğinden ayrıldı. Bu- nun da sırrını kimse keşfedemedi. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bizi kim zannetmişler ? Yazan: Mih. Zöşçenko Ruscadan çeviren: H. Alaz İstanbul Asliye 3 üncü Hukuk Mahkemesinden : İimdan Feriköyünde Barut- de 88 No. da karısı Hüse- ine mühkemenin 38/ dosyasile açılan boşat vasında müddeaaleyhanin göster metgâhını tahliye etmsiş ve yeni ikamet- gâhı da müçhul bulunmüş — olduğundan hukuk usul muhakemeleri kanununun 141 ve 142 ci maddelerine tevfikan ilânen n ika- günü olarak 2/6/938 perşembe saat do- kuz buçuk tayin edilmiş olduğundan mezkür gün ve saatte müddeaaleyhanın mahkemede bilesale veya bilvekâle hazır bulunması, aksi takdirde gıyap kararı İt- tihaz olunacağı tebliğ makamına kaim ol- mak üzere keyfiyet ilün olunur, dar değil.. buna rağmen vücudüm ya- taktan hoşlanmağa başladı. Odamın is kokusu da kalmadı yahud ben alıştım, , k.. Bugün gene çınarların altına uzar önümde çıplak manzara — bil 1 ayni renkleri v dır. Ne kadar güzel er. a gitseler oranın manzara- sına âşık olurlar, Engin deniz görmek- ten bıkan Adalılar da Boğaziçine gel- seler Boğazın kıvrıntılı kıyılarına, er- guyanlı, fıstıklı yamaçlarına hayran kalırlar. Ben daha önümüzdeki ovayı bir ba- har tablosu gibi gösteren çınar altın- dan bıkmadım. Burası biraz Bursanın Çekirgesine de benziyor. İçimde derin bir rahatlık var. Ar- kamda bıraktığım çehreler, münase- betler ,dostluklar ve hâdiseler bir kalın sis altında kıılmışlı.r Ebi Hasan dayının bahsettiği çiftlik komşumuz bugün tam bir çiftlik beyi gibi arkasında üç atlısı le beni ziyare- te geldi. Saçlarına kır düşmüş, yağız çehreli, bir adam. Sevimli ve emniyet- (l bakışları var. Geldiğim gün karşrlı- yamadığı için özürler diledi. Çocukla- rından biri hastalanmış, onu kasabada- ki doktora götürmeğe meobur olmuş. LA 'a.' S .ıı-i " " Bt AA S " B Yalnız bir tüb kullandıktan sonra aynaya bakınız | RADYOLİN'in mükemmeliyeti hakkında en son ve ğ en doğru sözü size o söyliyecektir. Bembeyaz, pırıl pırıl parlıyan dişler, tatlı bir nefes, pembe, sıhhatli — diş etleri, temiz bir dil, mikrobsuz bir ağız... İşte Radyolinin eseri! — RADYOLIİN ile sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız, Türk Hava Kurumu 25. ci - TERTIB ÜYÜK PiYANGOSU Büyük ihramiye: 40.000 Liradır... Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır... Şimdiye kadar Binlerce kişiyi zengin eden bu piyangoya iştirak etmek suretile siz de taliinizi deneyiniz... İstanbul İkinci İcra Dairesinden: Mahcuz olup bu kere paraya çevril - mesine karar verilen İstanbul Dördüncü DOYÇE ORİENT BAXN Dresdner Bank Şubesl Vakıf han idare memuru odasında yazı Merkezi: Berlin makinesi, dolab, sandalye ve salrenin bi- x ç rinci açık arttırması 13/5/988 Cuma gü- Türkiyedeki şubeleri: | nü saat 10 dan 12 ye kadar yapılacaktır. Bu arttırmada mahcuz eşya muhammen değerinin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde ikinci açık artlırması — dahi 18/5/938 Çarşamba günü saat 10 dan 12 ye kadar yapılacaklır. Alıcı olanlar mu- ayyen gün ve saalle — mahallinde hazır bulunacak memuruna 2/37/54158 No. ile müracaat ederek pey vurup — almaları Hân olunur. — (75536) Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banha işi * — KAYIP: Karamürsel askerlik şubosindeli aldığım askerlik tezkeremi kaybellim, Yenit sini alacağımdan — eskisinin hüxzmü yolt tur. (1088) Hereke yünlü dokuma fabrikasında Makinist Faik 'Tatlı dilli adam.. sıkılmadan, rahat | çocuğunu toplayıp Filiboz çiftliğinti rahat konuşuyor. Çiftliğe, avcılığa dair | yerleşmiş. Büyük oğlu İstanbulda KOt birçok şeylor anlattıktan sonra bir ara- |lejde okuyormuş. İki: küç mektab lik sordu: çağına gelince onları da :önderewk'. — Artık çiftlikte kalacaksınız, değil | miş. Ö mi? Gelir gelmez bana çiftlik komşumuz” | Orduzlarımı kâldirdim: dan bahseden Hasan dayıyâ kızmıştifle — Bilmem. Her halde şimdilik dön- | Şimdi ona hak veriyorum. Ne kadar mek fikrinde değilim. sa eski adam. Onun insana emniyet eren gözleri Ü-| Bütün bilgisi arpanın cinsi ile tere” © e durdü. Bu şübheli cevabı kâfi | yağının iyisini anlamaktan ibaret keti” ddni anlatmak istiyordu. Ona |disi gibi tam çiftel bir adamdan sıktlâ” izahat vermeğe mecbur değildim. Fa-|cağımı düşünmüş olacak. B kat bilmem neden bu adamcağlız üze- Çiftlik komşumu bizim sinıra kadaf — rimde o kadar iyi bir tesir bırakmıştı ki geçirdik. Dönüşte Hasan dayı korkâ — onunla dostca konuşmaktan kendimi a- | korka sordu: i lamadım, Dedim ki: : — Doktorlar uzun bir kır ve köy ha- . KP KD » yatı geçirmemi tavsiye ettiler. Şimdiki dzı;_ Hayır, Çok neşleli, babacan, bİzER halde çiftlikte rahatım yerinde. Fakat bif | v g — Bizden iyi olmasın, yürekli bilmem, ilerde belki şehre dönerim. Bu Si B A z ö ) biraz da alışmak meselesi. beydir. Adamlarını da çok iyi tutar. KTT YA NL Ovaya çöken sessizlik içine GÜU'“P Babactan, gün görmüş bir adam ha-| . < ş * lile beni dikkatle dinliyordu. Hik Zalmiz Hayvalılkrın. eh ÖĞ — Hakkınız var, dedi. Daha gençsl- | Yak sesleri var. Hava o kadar dııl'!“r" y niz. Buranın yalnızlığından belki sıkı- | âdeta nefes alırken zahmel çekiyorüti — lırsınız. Eğer kendinize iyi eğlenceler | Bitaz rüzgürlanabilmek için benim bulursanız... mahmuzladım. Artık ata bmnwk“';' Gülümsedim: ç zevk alıyorum, * — Ben de onu demek istiyordum e- fendim. — Bey, sıkılmadın ya? e ui Konuşacak adam, okuyacak ki d_', Çiftlik komşumla akşama kadar ko-|yok. Odamın yabani hayvan deriltfi — nuştuk, Doğrusu beni hiç sıkmadı |av tüfekleri, saman doldurulmuş gâ üeü Vaktile benim gibi epey gezmiş, toz-|kuşlarla dolu duvarlarına bakmaktf” » muş, Avrupaya gitmiş. Sonra çoluğunu | usandım artık. (Arkası "'l_’ ş L EL LN L A ada AA AR YELE Vabr GA Sel e g vi V ae ” 2 L K S GA e a a Y Iım .vrrrrr P Pa Pw ee DA o v w g — mra e v w e ae k