1 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

1 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Mayıs SON POSTA Tarihten sayfalar : Alemdarı teshir eden güze Alemdar Mustafa Paşayı gü gören Rumeli askerleri büyük bir Artık bizim paşa da kadınlar gibi alıştı!» diye Yazan: H Deliormanın ünlü pehlivanları gibi bir Zaman en saf ve en cesur Türk yiğitleri de 'Tuna kıyılarında yetişirdi. İşte kocu Alemdar o Tuna çocuklarından biridir. O kırk ikinci ortanın bayraktarı, Rus- tük âyanı ve Osmanlı sadrazamı iken hep #yni saf ruhu taşıdı. Okuma ve yazma Bilmediği kadar yalan ve hileden de u- Zaktı. İstanbulda Kabakcı isyanı çıkıp üçün- SÜ Selim tahttan indirildiği zaman «Ru: Suk yaranı» denen birkaç İstanbul efen- Alemdarın yanına kaçmıştı. Maksad. ları onu ordusu ile İstanbula g Ve üçüncü Selimi tekrar tahta geçirmek- K Alemdar kolaylıkla bu fikri benimse- di Bir gün elini Ramiz efendinin ömu- Zuna koyarak: — Abe söyleyin görelim bu işi! - dedi - Sidelim İstanbula kal. Koca bir ordu ile İstanbula geldiği gün dördüncü Mustafa onu Davudpaşada kar- fıladı. Güya Alemdara ayak öptürüldü. Halbuki başta padişah olmak üzere bü- fün İstanbul onun ayağı altında idi. Ra- Miz efendi: — Padişahı tevkif edelim! diyordu, Merd adam: — Böyle kahbelikle iş görmek merdli- Yaraşmaz! cevabını verdi. Zavallı nasıl bir muhite düştüğünü bil- Tniyordu ki! Üçüncü Selimi tahta çıkar- Mak için saraya gittiği vakit müdhiş bir Manzara karşısında kaldı: Selimin kanlı Besedi! Aldatıldığını anlayınca güğredi, köpi Dördüncü Mustafanın yerine korku- #undan dama çıkan ikinci Mahmudu pa- Şah yaptı. Bu sırada sarayda geçen bir ldişe Alemdarın safiyetini göstermek kımından dikkate şayandır: nci Mahmudu katillerin clinden Urtarıp biat ettikleri zaman Tayyar &- di adında bir (htiyar bu heyecanlı an- bile saray teşrifatını bozmak istemi- İtrek Alemdara tatlı tutar. Halbuki İs- bula gelir gelmez bin türlü entrika ile Tşlaşan koca Ruscuklu bu ikram kar- #öndi tereddüd eder, Fakat Tayyar e- Bit Onu temin için tatlıdan bir kaşık bi , kavanozu eline alarak bütün tat- m___:ler. süpürür. Cülüs zamanlarında edilen ve amberden yapılan — bu Miş AÇA ancak bir kaşık almak âdet- "erh.nmhîm bir kaşığı bile asabı tahrik S a bir kavanozu kim bilir zavallı- Yak, tlerini ne hale getirmişti. d_: ne olursa olsun o artık İstanbu- İthda tatörü olmuştu. Birkaç gün zar- p.,i':;:'kde büyük bir temizlik yapıldı. Tetli Ri sokaklarında gezen garib kıya- tün ç, eli askerlerinin karşısında bü- Mişiç, Piberi zorbaları birer köşeye sin- rmek &"":l İstanbulda yeni bir Lâle devri ae A'ıllkrden mestolan «Ruscuk ya- *dl mdarı aralarına alarak tevk ve M%“'h dalmışlardı. Artık her gece m_ konaklarda işret ve sefahet â- ç»k_' luyor, yüzlerce Gürcü ve Ve ga göüzelinin visali arasında günler Beçiyordu. Kısa bir ,zaman Belai çet Zevk ve sefahet iptilâsi o hale AYilar -.l.ulu ricali arasında ex akıllısı Yanına Çaiz Paşa bile memleketin dört ler göndererek - halk ara- BU aa yertim vi glğa LA len . ::hı!ıu ettiği rivayet #Vİ dilberler aratıyordu. ı.::_“:" bu #lemlerin yabancısı olan A: 'ın.m:"“ kendini kaybetmişti. O tam kadından uzak yaşamış bir a- O zaman Rumelinde bütün sefa- Şöken kari ."hdı. het ağ iları iştiyak ederdi. R: ü lerdi. Ruscukle Üü b:f:: da gençliğinde bütün eğlen- Kadın t Alemlerden İbaret kalmış, Bamına Çingene karılarının Hy ıü,_mr:ıukıı Yüzlerinden başka - bir Sekten Mişti. Şimdi İstanbulun ger- zi m- Büzelleri arasında nasıl ira- İşin ö olabilindi? dü, en kuîsü bu âlemlere Alemdarın u halde İ karıştı. Ona diş biledikle- M'Imndı titriyenler bu zayıf istifade etmek istediler, Ar- Ni ve 'e ancak «gövende, denen | | Gürcü kızı * ün birinde silâhlarını çıkarmış bir halde * hayrete düşerek: «Yazıklar olsun! silâhsız. gezmeğe dövünmüşlerdi. n Adnan Giz tık Babıâliye hergün bir cariye takdim e- Bü yüzlerce eariye arasında tında büyük de padi oldu. Son derece yalnız biri Alemdarın ha güzel, 2c) bu cariyen nı esnasında Anadolu kac bulunan efendi sürgüne giderken riyeyi Alemdara takdim ten İstanbulda kalmaya muvaf- ederek ştu. Mustafa Paşa da b beyleri gibi. tepedeti tırnağa silâh gezer, lâf söylerken m lâhına el atardı. Bu tehlikeli karşısında Babiâli ricalinin çok kere ödleri patladığı gibi padişah ta fena halde Ürküyordu. Hattâ cülüs günü Mah- müd, «Silâhlarmı çıkar!» diye ısrar et- miş, fakat Alemdar: — Amcanın yadigârıdır, çıkaramam!> gevabini vermişti. Kurnaz Hafid efendi Kamertabı Babı- âliye gönderirken: «Ne yaparsan yap! Paşanın silâhlarını çıkart!» öğüdünde bulundu. Güzel Gürcü kızı efendisinin bu sözünü bir hayli tatlı mücadeleden sonra yerine getirdi ve Ruscuklu kuman dan ansızın düştüğü bu zevk ve şehvet tuzağından silâhsız ve yepyeni bir şekil- de çıktı. Paşalarını bu halde gören Ru- meli askerleri büyük bir hayrete dü- şerok: — Yazıklar olsun! - diye dövünmüş- lerdi - Artık bi paşa da kadınlar gibi silâhaiz gezmeğe alıştı!» Kamertabın, zaman, zaman vuslat po- du. Ruscuklu kumandanın hayat ve fe ketinde büyük bir TYol oynuyan bu dilber kâdin onun ölümünden sonra Osman Pa- le evlendi. Yukarıda an- | lattığımız bu vak'a da Kamertabın bu paşadan olan oğlu kadıasker Nuri Bey ta- | rafından nakledilmiştir. Artık Alemdar bu hale geldikten sonra bir köşeye sinen fesad ve irtica mikrobları tekrar canlan- maya başladı. Hele büyük bir gaflet ese- ri olarak Rumeli askerleri memleketle- rine dönünce Alemdar bu ihtilâl ocağının içinde pek yalnız kaldı. Onlar hâlâ muh- teşem konaklarda zevk ve sefahatin her çeşidini tadarken karanlık saray dehliz- leri ve yeniçeri kışlalarında kanlı bir o- yun hazırlanıyor, duvarlara şöyle levha- lar asılıyordu: Rumelinden geldi bir Çıtak Bayram ertesi ya kıliç oynuyacak, ya biçak! Fakat iş bayramertesine kalmadı. Bir Kadir gecesi yangın var! sadaları, top sesleri arasında Babıâli basıldı ve ne kahbe bir oyuna uğradığını ânlıyan Rus- cuklu kumandan barut deposunu ateşli- yerek gene tam bir Tuna çocuğu gibi öl- dü. Bu sulkasdde Alemdarın nüfuzunu çekem padişahım da parmağı vardı. İkinci Mahmud kendini muhakkak bir ö- kurtaran bu yiğit adamın ölü- müne seyirci kalmakla şükranını ödedi Onun ölümünden sonra bir yeniçeri şal- rinin bu kanlı hâdiseyi terennüm eden bir destanı bir hayli zaman halkın dilinde dolaştı: Rumelinden geldi nice bin Çıtak İslâmbol içinde kanlar akacak Kadir gecesinde yediler bıçak «Kesin kelleleri'» der yeniçeri! * Mustafa Paşa kaldı arada Ocaklu der ki, mühür nerede? Ölmüşse vezir eğer kulede Leşini sürüyün! der yeniçeri! Hasan Adnan Giz Eyüb belediye teşkilâtı 1 Haziranda faaliyete başlıyor Eyüb kazasında belediye teşkilâtı 1 ha- zirandan en faaliyete geçecektir. Teşkilâta aid hazırlıklar ikmal edilmek üzeredir. Belediye teşkilâtı kurulduktan sonra Eyübde muntazam ve plânlı bir şe- kilde imar faaliyetine girişilecektir. E—Edehiyal dünyasının hükümdarları: 7 J.M. Barrie Yazan! İbrahim Hoyi İngilterede, Bernard Shaw tarafından tohumları atılan, Galsworthy Barker gi- bi üstadi yetiştirdi bugünkü dram notionlarımım, fikirlerinin, Barrieye hiçbir tesiri olmadı. Birçok — muasırları İgibi, o da yirminci asrın yaşayış tarzında ve ahlâkiyatında umduğunu — bulamadı. Beğenilecek bir tarafını göremedi. Bu- nunla beraber, zamanının pelesengi olan «insanlığı kurtarış savaşına» da fedal ya- zılmadı. Onda, ahlâk baltasını şevkle kaldırıp abdallarla, serserilerin başına indiren ların leri, i| Bernard Shaw'un karakteri, âdeti yoktu. in yegâne silâhı, hülyalı bir çift gözle, az buçuk kandıran gülümsemesiy- |dL Büyümüş, yetişmiş ve Tanrının ya- rattığı kadınları ve erkekleri görmüştü. Bunların «pek iyi> olduklarını kabul et- miyordu. Bilâkis, daha güzel ve ideal bir dünya yaratacağına inanıyordu. Onun için kendi içine çekildi. İnsanları kendi çizdiği nümumeye uygun bir dünya ya- ratmaya koyuldu. Barrle'nin bu dünya- sını iki cebheden görebiliriz: a - Hakikt dünyadan daha tatlı bir ülke, B - Veyahud da, insanı sıkacak kadar muhayyel ve rahat bir dünya. Onun için de, İngiliz edibini, bu nazari- yelerile, herhangi bir edebi ölçüye vur- | mak biraz güçtür. Eserlerinin mevzuları garibdir. Mantık adesesinden geçmemiştir (Çuality Street Altın Yağmuru filmin Bu hafta sinemalarda gösterilen film- ler ve mevzularım bildiriyoruz: Altn yağmuru «Melek> te gösterilen bu güzel filmin mevzuu şudur: Hayatını müşkülâtla kazanmakta olan bir genç kız muharrirlik sayesinde mev- ki edinmek istiyor. Günün birinde bir lo- kantada rastladığı bir İtalyan muharriri kendisile alâkadar oluyor. Bir rövünün yıldızı Lulu ile başına iş açan muharrir, genç kızı Lulunun rolünü yapmağa teşvik ediyor. Lulu kolayca ra- zi oluyorsa da kızın kıskançlık hisleri tahrik edilmiş oluyor, Kız müdhiş bir su- kutu hayale uğruyor ve ortadan kaybo- luyor. Kızı meydana çıkarmak fümidile, muharrir kızın yazmış olduğu bir piyesi oynatmağa karar veriyor. Tahmininde yanılmıyor, kız geliyor. Anlaşıyorlar ve nihayet evleniyorlar. adam 'Tanınmış Japon sivil zabıta memuru Moto bir Ermeni paçavracı kıyafetine gi- J. M. Barrle gibi) kahramanları gayri tabif ve aklın kabul edemiyeceği kadar muhayyeldir (Valentine Mary Rose gibi), konuşmaları da bazan, gıcırdıyan bir makine kadar can sıkıcı ve sinit bozucudur. Bütün bun- lara ve münekkidlerin mütemadi hücum- larına rağmen Barrie bildiğinden şaşma- mış ve bep yüksekten bakarak o insanı (uyuşturan, tealim olmaya sevkeden gü- ;Iüır.s(-m!iile gülümsemiştir. Kimsenin İ|tesiri altında kalmamış olan, piyes vadi- sinde tiyatro tekniğini yanlış kullanarak muasırlarını şaşırtan, Barrie, 20 nci asır İngiliz tiyatrosunun nev'i şahsına bağlı bir giması olan edebiyat tarihine geçmiş bulunmaktadır. * Barrie, büyük edib Shaw gibi, başka bir vilâyetten Londraya geldi. 1860 da İs- koçyada Kirriemuirde (romanlarında bu yerin ismi Thrums'tur) doğdu. Sıra- sile köy mektebinde okudu, Dumfries or- ta mektebini bitirdi. 1882 de de Edin- burgh Üniversitesinden mezun oldu. İlkönceleri Nottingham, sonraları da Lon- drada yaptığı gazetecilik hatıralarının iz- lerine «İnsan yalnız olunca - 1888> isimli eserinde rastlıyoruz. Barrie bu kitabında ince İngiliz mizahının en kuvvetli nü- munesini veriyor. Bu devreden 1900 se- nesine kadar, birçoök romanlar ve maka- leler yazan Barrie, bu arada annesinin harikulâde güzel ve samimi bir biyogra- tisini vücude getirdi «Margaret *Ogilvle 1886». Memuriyete girmediği, âmme işle- rine hiç karışmadığı halde, 1913 de baran oldu. 1922 de nişan aldı. 1922 de St, An- dreus Üniversitesi rektörlüğüne seçildi. Bu vesile ile verdiği ecesaret» mevzulu konferansı, üstadın en sayılı ve her ba- kımdan fikir ve telâkkilerini gösteren gayet kıymetli bir eseridir. (Devamı 13 üncü sayfada) rerek Amerikada San Franssikoya geli- yor. Moto büyük bir elmas kaçakçısı çe- tesini takib etmektedir. Vapur kumpan- yası direktörünün oğlu Robert Şanghay acentasına bu çetenin barekâtını bildiren mühim bir mektub getirmektedir. Glorla adında bir serseri kadın kaçakçı- lar nam ve hesabına Honoluluya çıkar. Gloria ona delice Aşık olur, Şanghaya ge- lince kız delikanlının hakikt hüviyetini ve oynamak istediği rolü öğrenir, Bir hayli uğraştıktan sonra Moto bu çetenin faaliyetine nihayet verir ve baş- hca reisini öldürür. Nihayet ortada hiç bir engel kalmaz ve Gloria ile Robert tam manasile mes'ud olurlar. Film, Saray sinemasında gösterilmek- tedir, Meş'um gemi İpek sinemasının bu haftaki programı- ti teşkil eden bu filmin mevzuu çudur: Golden State gemisinin kaptanı yolda ölüyor. Gemi Telma adasına - getiriliyor. Adada evrakını kaybeden kaptan Tor- bek İle iki serseri arkadaşı iş arıyorlar, 'Torbek gemiye kaptan tayin ediliyor, vadaşlarını da birlikte götürüyor. Ge- Sayfa Haftanın filmleri Bu hafta İstanbul sinemalarında gösterilecek filmler arasında güzel bir rövü filmi var den güzel vir sahne İpek sinemasında gösterilen «Meyum Gemi> filminden bir sahne mi açılır açılmaz kaptan gemide bulunan şampanyaları çalmak istiyor. Arkadaşı Herrik itiraz ediyor. Tam bu sırada or- taya ölen kaptanın kızı çıkıyor ve heB ikisini tahkir ediyor. Buna aldıran olmus yor. Şampanyanın tesiri altında kalan kaptan eski ayyaşlığına başlıyor. Okyanusun ortasında mühim bir (ırtıs na tutuluyorlar. Kızın yardımile — deli- kanlı gemiyi kurtarıyor. Gemi Atvaten isminde bir serserinin idaresindeki adam ya varıyor. Bu adam kızı adada alıkoye mak istiyorsa da delikanlının yardımile gemi ile kaçmağa muvaffak oluyorlar,. Tayyarede sinema gösteriliyor Bundan bir ay kadar evvel Amerika- da tayyarede bir sesli film gösterilmiş « tir. Filmin gösterildiği tayyare Douglas D. C. 2 tipinde iki motörlü büyük bir yole €u tayyaresidir. Film projeksiyon — ka- binesi ateşe son derece mukavim mad- delerden yapılmıştır. Tayyaredeki da « vetliler kendilerini tamamile bir sinemâa salonunda sanmışlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: