1 Mayıs ——— —— (SON POSTA) NIN DENİZ ROMANI : 16 SON POSTA K_'—Pl açılır açılmaz içeriye, gibi konuşan gedikli Barkl, heyecandan yüzü kıpkırmızı, mosmor olmuş ve boğulur ey girdi. Süvarinin önünde durdu : “ Kapiten, iskele başomuzluğumuzda bir Osmanlı destroyeri göründü! ,, dedi Su üstüne çıktık; üç saat uğraştıktan Sonra ancak tâmir edildi. Bunun için, | | S Ssatlik bir tevakkuf devresi geçir- Henüz raporu takdim etmemiştim. Arıza şimdi tamamen bertaraf e- Nülmiştir değil mi? — Evet kaptan! — O halde; gece kaybetliğimiz mesa- ğuy' felâfi için çare araştırmanız Vâzım. 'Bün ayın kaçı? Hü, duvardaki takvime baktı. Tak- Vim, hâlâ 5 martı gösteriyordu. Genç h_“u sübayı, büyük bir sergüzeştin #langıç tarihini gösleren bu rakama M “'ken tebessüm etti. Bu tarih, onla- M Muvaffakiyete doğru ilk adımı at- Mmes'ud günün rakamını gösteri- Zordu, Onlar; Safirin batmasına muka- v kendilerinin gizli ve tehlikeli geçi- ln:îlrllrkgn. acaba mensub oldukları Sliki le meşhur iki büyük hükümetinin li filoları ne yapmıştı? bt Tet mi tecelli etmişti? donanma; itilâf devletlerinin deniz- | ,, Naşmit Periskopun adesesinden gözlerini pun başına vardı.. Periskopun objektifi da hem periskoba bakıyor, hem de on- ıhlnıı!ih tazyikın muvaffak olmadı- |lara lâkırdı yetiştiriyordu. & belli idi. Çünkü, eğer iyi bir netice ,':'"Nl; şimdi bu topraklar Osmanlı- N elinde bulunmıyacaktı. Sahil bo- kı:ı ileri doğru inkişaf edecek olan Her kafadan bir seş çıkıyordu: — Büyük mü? Rnberto söylesene?, — Üstümüze doğru mu geliyor? — Bizi aramak için çıkarılmış olacak.. Ordusunun harekâtı tahtelbahirde- |gördünüz mü başımıza gelenleri? :2""' de kulağına kadar gelecek ve Yle binbir korku, binbir heyecan için- İlerlemeğle lüzum kalmıyacaktı bi 'le müteselsil bir düşünceye da- e teğmen Hil, süvarinin sorgusunu ivabsız birakmıştı. Kaptan Naşmit, n Tnüddet daha ikincisini süzdükten 7a tekrar sordu: — Bugün ayın kı diye sormuştum? | Hül, silkinerek n:şını geldi: ğ — Sekizi yüzbaşı! — , — Oco; demek üç gündür kendi başı- =;" büyük bir maceranın yollarında | Uhuyoruz. Si Evet, yüzbaşı! kezm *i ikinci ile konuşmasını burada da p K mecburiyetinde kaldı. Koridor- #yak firdıları duyulan birçok kimsenin ım_m.'“hri ikisinin de kulağına çarp- Si h.kz'ı'm ile (kinci birbirinin yüzüne ha h a Ayak sesleri kamaranın önü- Bgeldi. "h'k nin kapısı heyecanlı bir elin Na,,ı:x-.u' Vuruldu... | & ü kaşlarını çattı ve emir ver- ça & tü h;ı AÇılır açılmaz, heyecandan yü- lar ıi;%' mMmosmor olmuş; ve boğu- d Süyi Konuşan gedikli Barkley git- &; Uinin önünde durdu, selâm ver: N'“Mqıı iz Barhıç e dinlenmeğe lüzüm gördü. dolu ,,k_’;"in bu telâşlı hali, -heyecan Yeti Naşmit ile Hilin irkilme- lücih olmuştu. bir şey anlamadıkları bu İngiliz in bütün bir tezahürile ai h'“ıl"l'lıııdı. Gözlerini Barkley - ği Bgözbebeklerine dike- halinden bir şeyler is- & Uğraşıyor, türlü tahmin- Uyordu. Şu muhakkaktı ki; İk biy 4, Kendilerini - tehdid eden ğ&ı.,, fehlike vardı. Ve bu tehlike l"in. #aşırtacak, böyle apar topar &"eeı. %W"mık itidalini kaybet- di,kydî N: tehdidkâr, ve korkunç ında biraz ken Barkley iki zabiti de te- :ye düşüren tavrının Ö B & ş,,:'“'blşı. iskele baş Omuzluğumuz- anlı n N, reri göründü x..;::;geı Hil de snrdulu'm“( ü Ti> - Bir Osmanlı destroyeri Ve Seval .'"ti, îkib beklemeğe Küzum görmiyen sıçrıyarak perisko- — Eh, tabii; sabahleyin bir zırhlının battığını haber âlan bahriye nezareti bunun sebebini anlamıyacak değildi a! — Ne fena? Artık duyuldük.. — Süvari haber alırsa çanı sıkıla- cak! Ve daha bin tütlü tahmin yapılmağa müsaid olan bu hal, uzaktan süvarinin göründüğünü haber veren bir neferin ikazı üzerine durdu. Mürettebat, peris- kopun başından savuştular! Roaberto da ayağa kalktı ve yerini sü iye verdi. Naşmit, periskopun başına geçme- den sordu: — Nasıl, ne var periskopta? — Bir düşman destroyeri kuman- dan! — Uzakta mı? — Beş altı gamine kadar iskele baş o- muzluğumuzda, öylenmiş olmaktan zi- yade birdenbire ağızdan kaçıveren bir sözdü. Vaziyetin âlâ değil, orta bile sayıla- cak tarafı yoktu. Bir destroyer tarafın- dan takib edilmek, batırılma saatinin müjdeliyen bir hareketten başka bir şey değildi. t, âletin tokazlarına sarıldıktan ga sola kıpırdatarak hedefi tam oöbjektifin içine aldı. Bu, Osmanlı do- nanmi Peykişevket isimli destro- yeri id ükünetle yoluna devam e- ordu. Mesafenin yakınlığı Peykin vertesini tamamen periskopa aksetti- riyor, ve burada da hiçbir fevkalâdelik | « çarpmıyordu. Ne, top başmma geç- neferler, ne de torpil kovanlarını llanmağa hazırlanan bir kimse görü- | hüyordu. | m Düşman gemiş kendilerini gör- tâ, mevcudiyetinden şübhe- muhakkaktı ve o, tıbkı dün batırdıkları, — Osmanlı donanmasının deniz saffıharb kuvvetlerinden te; ettikleri gafil zırhlı gibi yolu tutmu gideceği noktaya varmak için vol alı- | yor, âsude, sakin ve müsterih, Marma- | ranın sathında kayıyordu. Naşmit, periskopun adesesinden Böz- lerini ayırmadan emir verdi: — Silâh başına! Düşman destroyerine duyurmamak istermiş gibi fısıltı ile tekrar edilen bu kumanda bütün mürettebatı hemen harekete getirdi. Herkes işinin başına koşüştu. Top gediklileri, yerlerine geç- tiler. Torpido kovanlarını ha Roberto ile arkadaşı da en iyi torpiller- den iki tanesini seçtiler; başlıklarını tanzim ettiler. Kovanları ateş yerine yerleştirdiler Ve'süvarinin son kuman- ayırmadan emir verdi: «Silâh başına'» dasını, ateş emrini sabırsızlık ve heye- Muvaffak olmuş muydu? Yoksa | Robertonun gözlerindeydi ve yanına |canla beklemeğe başladılar, neticesinde gene perişan bir| toplanan bir sürü mürettebatın arasın- Herkes, âsabının fevkalâde gerildiği- ni, damarlarında kan yerine lâvlaşan sıcak bir mayiin dolaştığını duyı yor, küçük ve acar sefinenin yapacağı bu taarruzla ya yeni bir muvaffakiyet, ya- hud da bir mahvolma ânının yaşataca- Bi son vaziyeti bekliyorlardı. Naşmit, yüzü heyecandan kıpkırmızı kesilmiş, tokazları tutan iki eli de zan- gir zangir titriyordu. Kararını vermişti. Bu, gafil Osmanlı deströyerine de bir taarruz yapacaktı. İşte, hazırlanan tor- piller emrini bekliyordu. Yalnız bulun- dukları sahil Marmaranın en işlek; en yol üstü ve en kalabalık bir noktası idi, Fakat ne zarar vardı? (Arkası var) Ankara Borsası kapanış fiatları 30-4-1938 ÇEKLER AÇE Kapanış 630, 630, ; 0.7916 20,725 16,0425 47012 86,7450 SA380 63,4920 144220 22,7380 ; Ş 1.6981 1,9686 4.1960 S.9880 106-0317 M öziğ 2,7210 43,8275 EREETEŞİŞE İSTİKRAZLAR '('P:ı— 19,76 TAHVİLÂT Açılış — Kapsaş Bir baba kızını yedi. yfa 13 yerinden yaraladı İzmir, (Hususi) — Karantinenin üze- rinde, talebe çayırında mücssif bir hâdi- se olmuş; bir baba, bir mekteb talebesile sevişen kızını çapa ile yedi yerinden ya- Talamıştır. Eşrefpaşada Tokaydın sokağında 29 numaralı evde oturan Emine, on yedi yaşlarında bir kızdır. Evvelce kız lisesine devam ediyordu. Kızının, mektebde ders- ten maada işlerle de meşgul olduğunu gören kunduracı Şerif kendisinin mekte- be devamını menetmiş ve evine kapa- mıştır. Emine evinde yalnız bulunduğu sıra- larda oradan sık sık geçen bir talebe ile tanışıyor. Eminenin, bu yeni arkadaşile Karantinenin üzerindeki talebe Ççayırına gittiği, kayalar üzerinde saatlerini har- cadığı Şerifin kulağına gidiyor. Baba, bunlara inanmak istemiyor. Esasen E- Mine, evin içinde o kadar sessiz, o kadar suçsuz görünüyor ki kızından şübhe et- mesine bir sebeb de göremiyor. Nihayet hâdise günü Şerif, kızı Emi- nenin bir delikanlı ile talebe çayırı isti- kametinde gittiğini haber alıyor. Bittabi babalık hisleri galebe ederek büyük bir teessüre kapılıyor. Büyük bir ıztırab içinde kızının peşine takılan kunduracı Şerif Emineyi bir kayanın dibinde görü- yor. Kızın yanındaki delikanlı vaktinde gördüğü için selâmeti buluyor. Şerif eline geçirdiği bir çapayı kızı başına, göğsüne indirmeğe başlıyor. zıtim feryadlarına kulaklarını kapıyan Şerif Emineyi kanlar içinde yerlere seri- yor ve zabıtaya teslim oluyor. Emine has- tanede tedavi al alınmış vaziyeti firarda Edebiyat dünyasının hükümdarları (Baş tarafı 9 uncu sayfada) mekle bütün Anglo-Sakson edebiyatın- Barrle 19 uncu asrın sonlarına doğru | da, yeri doldurulmaz bir boşluk vücude bir romancı olarak şöhret buldu ve epey- | Betirmiştir. ce mürid topladı. Bu arada, piyes yaz- |: mayı denedi ise de pek beceremedi. Fa- kat aradan yirmi beş sene geçtikten son- ra, romanları unutulmaya yüz tutarken, İbrahim Hoyi Tatar ağasının hikâyesi (Baştarafı 2 inci sayfada) devrinin en meşhur piyes muharriri diye | Tiha konan devlet kuşuna istihkakları ol« anıldı, madığı gibi bu istimlâk muâmelesi kar- The Professor's Love Story (Profesö-| #Sihda feryada da hakları olamaz, rün aşk hikâyesi 1895), The Wedding Guest (Düğün misafiri 1900) gibi, tecrü- bi piyesleri Barrie'nin daha orijinal bir şekilde yazabilmek için sahne tekniğini öğrenmeye savaştığını gösterir. Barrie'nin hayal dünyasile hakiki dün- ya arasındaki uçuruma rağmen, piyesle- rinin her birisinde hayatı tenkid eden, tartaklıyan noktalar, mütalealar vardır. Barrie'ye göre bu eski dünyadaki en dik- kate değer manzara, kadınla erkek ara- sındaki hem facialı hem de mudhik olan savaştır. George Meredith'in dediği gibi, Berrie, kadınlaşmadan varlığında «ka- dınlık» hisleri taşıyan, görüşleri olan ve fnsanlığı, hayatı kadın noklai nazarından İmütalea etmek istiyen bir eyaratılış» tır. |Barrie, erkek egoistlerin hiç te hoşlan- madıkları bir tiptir ve dünyanın kuvvet- li, kendisine inani olan erkekler tarafın- |dan idare edildiğine inanmış gibi görün- mez. Eserlerinde böyle kuvvetli, kendi- sine inanı olan fakat haddi zatında hakiki kuvvet ve kudretleri fazlaca şişirilmiş lâstik toptan başka bir şeyi andırmıyan pek meşhur iki kahramanını hatırlıyo- Tüm: What Every Woman Knows (Her ka- |dın ne bilir 1908) deki John Shand (le (The Twelve Pound Look 1913) deki | Sims.. | The Twelve Pound Look, bir perdelik bir komedidir. Edibin de belki en iyi e- serlerinden biridir. George Meredith'in en yakın bir arkadaşı ve hayranı — olan Barrie, muharririn meşhur — «Komediye dair bir ese» ismindeki makalesinde bah- setmiş olduğu ana prensipleri, bu piye- sinde kullanmıştır. Bu model üzerine ya- |ratılan Sim, kof ve gülünç bir şahsiyet- tir. Shand gibi o da âlemşümul «hod- bin. iyeti temsil eder. Orta tabakanın enmuzeci olduğu için de istisnaf olarak dahâ hakikidir. 1917 de yazdığı Dear Brutus (Sevgili Brutus), Mary Rose «Sindirellaya bir ö- pücük» piyeslerile hakikat dünyasından uzaklaştıkça uzaklaştı. Bununla beraber (Sindirellaya bir öpücük) piyesinde Bar- rie'nin zaten birçok eserlerinde parlıyan ve bir taraftan Hans Anderson, öbür ta- raftan da Dickens'e yaklaşan dehasını izleriz. Bu piyeste, muharrir Anderson gibi gündelik hayatı, bir peri âleminde yaşatır. Dickens gibi de bizi kahkahalar diyarında gezdirirken birden gözyaşları tufanına boğar. * Daha Üniversite talebesi iken üç cild roman yazan, bir romancı olmaktan zi- yade piyes muharriri sıfatile yükselen; daha fazla komedi yolunda hakiki bir san'atkâr olan, yalnız ve yalnız kendi te- lâkkilerini söyliyen ve 30 a yakın eseri bulunan Barrie İngiliz edebiyatının de- Berli bir elemanıdır. Fikirleri, adetâ bir nas gibi hürmetle kabul edilen ve bütün ömrünce «insan oğlunu» kendi zaviye- sinden kendi adesesile â| çolışan dâhi edib 1937 de ebediyete göç- * Sözün kısası: İstanbul Belediyesi İs tanbulu imar etmek İstiyorsa bütün dün« ya belediyelerinin gittikleri yoldan Bİ- derek biraz da toprak spekülâtörlüğü yapmalıdır. Yoksa mutad büdee içinde İstanbul her vakit eski İstanbul kalmaya mahkümdur. Galatasaray - Barutgücü maçı berabere bitti Dün Taksim stadında Galatasaray B. ta- kımı lle Barutgücü B. takımı Karşılaşmış - lardır. Maç Barutgücünün $ - 0 galibiyetile neticelenmiştir. A takımları arasında yapı - lan maç bir bire berabere bitmiştir, ee el HALE OPERETİ Pazartesi: Kadıköy Süreyyada, Salı: Pangaltı Kurtuluşda Çarşamba: Beşiktaş Suad Parkta, Per- şembe: Bakırköy Miltiyadi . Sinema- larında Üç yıldız 3 yıldız en son operet 3 Yıldız Şohzadebaşı «FERAH. sinemada Bugün, bu gece 3 şâheser film: 'TARZAN KUVVET KRALI Bu senenin en kuvvetli filmi MARGARİTA Aşk ve heyecan filmi KEN MAYNAR Süvariler Kralı Amerikan filmi Cumartesi - Pazar matine ve süvarelerde Ayrıca: Variyeteler ERTUĞRUL SADİ TEK Bu gece © LÜLEBURGAZ G& Halkevinde büyük müsamere, Heyet bir kâç güne kadar İğ- tanbula — dönecektir. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler yunlar- dır: İstanbul cühetindekiler: Aksarayda: (Şeref). Alemdarda: (Eştef Noşet). Beyamıdda: (Cemil). Bamatyada: (Teofilas), Eminönünde; (Mehmed Kü- mm). Eyübde: (Hikmet Atlamaz). Pe- nerde: - (Hüsameddin). Şehremininde: (Hamdi), Şehzadebaşında: (İ. Hakkı). Karagümrükte: (Arifi. Küçükpazarda: (Hulüsi), Bakırköyünde: (Hilâl) Beyoğlu cihetindekller: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk). Dalrede: (Güneş). Topcularda: (Sporidis). Tak- simde: (Nizameddin). Tarlabaşında: (Ni- had). Şişlide: (Halk). Beşiktaşta: (Süley- man Receb). Boğariçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Selimiye), Bariyerde: (A- saf). Kadıköyünde: (Büyük - Üçler). Büyükadada: (Halk), : (Halk),