î Son Posta'nın zabıta hikâyeleri ailsiz cinayet İngilizceden çeviren: İbrahim Hoyi İşden çekileli e - peyce 'olan — sorgu hüâkimi Feutry, arka- daşlarına çektiği mü- kellef bir ziyafetten sonra, nefis havana pürolarından — birer tane uzatarak: — Çocuklar, size diş kirası olarak tâ hâkimliğim zamanın- da rastladığım gayet meraklı bir vak'ayı anlatacağım, dedi ve söze başladı: — Hâdise gene bu- rada, Pariste cereyan etti. Bir sabah devri- ye gezen polislerden ikisi, Pierre Cor « neille sokağının yüz metre kadar ötele « rinde, birisinin sırtın- da bir yükle hızlı bazlı yürüdüğünü gör müşler, hemen ses « Geç kalmıştım, arkadaşım ölmüştü MA TU ÇD AM mediğini söylediğim zaman doktor - kö - Pürmüştü, Mesele şu ki, ortada bir damla bile kan görmeyince, bu işi yapanın, bı - Çağı ölü adamm kal- bine sonradan sapla- dığını kestirdim. Son Ta ölü —Arnand'ın odasında da bir sürü ilâç şişeleri bulmuş - tuk. Fakat ilk anda onun, kimya tecrü « beleri yapan bir cc - zacı olduğunu düşü - nerek, — ehemmiyet yermemiştim. Şimdi İse iş kendi kendisine meydana çıkıyor, Eğer Pelozziyi bir suçlu, bir katil ola « Tak farzetsek şöyle bir muhakeme yürüt- meliyiz: Pelozzi, ada- mı zehirledi, kalbine lenmişler, yanına varınca da, o şeyin bir|ben de, ne halin varsa gör, diye uzak-|bir bıçak sapladı. Kendi yatağına bırak- y cesed olduğunu hayretle farketmişler. Bu| Jaştım. Sekiz kilometrelik yolu yaya ola-|tı. Sonra sabahın ikisine doğru cesedi| Kontesi Appanyi evlenmiş bulunmak- Eibi vak'alara pek ender olarak rastlanır. | rak yürüdüm, eve geldim. Poliğler adamı yakalıyarak, emniyet müdürlüğüne haber verdiler. yerle Lavalı işe memur ettim. Maznunu Bu izah beni pek tatmin etmemişti. Bir staj-|Lavala döndüm: — Soracağınız başka bir şey kaldı mı? ftanıyorduk. Aslında Korsikalı olan Pe-| dedim. lozzi isminde bir fabrikatördü. Muhitin- de tanınmış, mevki sshibi bir insandı. Laval, sakin bir eda ile cevab verdi: — Monsieur Pelozzinin dizini muayene Yakalandığı sokakta da, gayet güzel, ve| etmek isterim. pahalı mobilyalarla döşenmiş bir apartı- man dairesinde oturuyordu. Böyle bir isteği hiç te beklemediğimi itiraf edeyim. Halbuki, Pelozzi hemen Pelozzi cesedi kendi dairesinde buldu- | pantalonunun sağ paçasını yukarıya doğ- Bunu söylemiş. Polisler de, maznun ile| ru sıvazladı, ve dizinin biraz aşağısına te- birlikte eve dönerek, cesedi yeniden ya-| sadüf eden ve daha yeni olduğu pek belli tağa yatırmışlar ve Laval'ın gelmesini| olan bir bereyi gösterdi. beklemişlerdi. Hüâdise mâhallinde bir kere daha ifade weren maznun Lavala: — O gece saat ona doğru daireme gel- dim. İçeri girdim. Blektriği yakmak is- tedim, yanmadı, cereyan kesilmiş san- dım: El yordamile yatak odama vardım. Maksadım elektrik fenerini bulup vazi- yeti anlamaktı. Ne ise, feneri buldum. Düğmesine bastım ve kendi yatağımda kalbine bir hançer saplanmış bir adamın, daha doğrusu bir cesedin yattığını ve bu bançerin de ecdad yadigârı kendi hançe- zim olduğunu haşyetle gördüm. Fena halde korktum, ne yapacağımı bileme- dim. Nihayet aklıma, cezedi yüklenip ya- kınlardaki Lafayette köprüsünden Rhone Behrine atmak geldi. İşte bu delice, ab- dalca niyetimi yapmak üzere iken beni yakaladınız, demiş. Bu mrada ben de vak'a mahalline geldim. Laval odayı iyi- den iyiye muayene ediyordu. Birden damdan düşercesine: — Fazla da kan yok, dedi. Sonra elek- trik lâmbasını, sortiyi gözden geçirdi. İs- kemleleri, yatağı ve kütübhaneyi araş- fırdı. İskemlelerden biri tepe taklak olmuş- tu. Yatağın altından üzeri kan lekelerile dolu eski bir Sicilya hançeri çıkardı. Yer- deki iskemlenin yanı başında da bir elek- trik feneri duruyordu. Zabıta doktoru da çıkageldi. Laval, Babıta doktorlarını günahı kadar bile ol- #uh sevmezdi. Onun için, bunu görünce suratını astı. Aksileşeceğini anladım. Doktor ölüyü muayene etti: — Bıçak kalb damarına kadar işlemiş. Bu kadar az kan bulunması, cinayetin burada yapılmadığını gösteriyor, dedi. Pelozziyi, ertesi gün karşıma çıkardı- lar. Laval da yanımda bulunuyordu. Biz, daha evvelden maktulün Arnand isminde birisi olduğunu ve maznunun bulunduğu dafrenin üstünde oturduğunu tesbit etmiştik. — Arnandla olan münasebetiniz nasıl- dı? diye sordum. — Sadece selâmlaşırdık, dedi ve devam etti. O gün Lenet diye tanıdığım — birisi beni Rhöne nehrinin üstünde bulunan bir lokantaya davet etti” şaştım. Zira bu adamla hiç te ahbablığım yoktu. Özür di- ledim. O kadar ısrar etti ki nihayet daya- namadım, kabule mecbur oldum. Adamın otomobili ile yola çıktık, yarı yolda ma- kine bozuldu. Herifle yavaştan başlıyan ağız dalaşımız kızıştıkça kızıştı. Birbiri- mize küfür filân da ettik. Bu hiddetle adam Layal istediğini öğrenmiş bir gibi: — Âlâ, matlub hâsıl oldu. Artık gide- bilirsiniz, lüzum görürsek sizi tekrar ra- hatsız ederiz, diye adama elin! uzattı. Maznun dışarıya çıktıktan sonrâ, bana dönerek: — Bu adam doğtu söylüyor. Hüdiseyi yeni baştan kafamda yaşattım. Işık bo- zülmüştü ve bir iskemle tepe taklak ol- muştu. Dediği gibi, karanlıkta el yorda- mile ilerlerken buna bacağını çarptı ve © bere hâsıl oldu. Yerde bulduğumuz e- lektrik Lümbası ise açıktı. Pili de tüken- mek Üzere idl Bu da adamın gördüğü manzaradan korkarak, dehşetinden elek- |trik fenerini yere düşürmüş olduğunu is- |bat eder, Lavali hararetle tebrik ettim: — Fakat dedim, bir mesele var, Cesed, Pelozzinin odasına nasıl getirildi. Onu o- İraya kim ve niçin yatırdı. Sonra ortada Üzerinde ehemmiyetle duracağımız han- çer var. Laval: — Hançer mi, buna dair çak geçmeden epeyce malümat sahibi olacağız. Bana müsaade şimdi gelirim, dedi ve çıktı. Yarım saat sonra da elinde birçok de- lillerle döndü. Pelozzinin ifadesinde bah- settiği St. Serexin yolunda araştırmalar yapmış ve otomobilin bozulduğu noktayı bulmuştu: — Evet üstadım, buldum. O noktada bü- yük bir yağ tabakası vardı. Bu da, o ma- halde bir otomobilin bir müddet için dur- muş olduğunu muhakkak surette — gös- terir, Kendişini mütereddid bir tavırla süz- düğümü, bu suretle bu delile pek kan- madığımı görünce, cebinden bir Izmarit çıkardı. — Bu, De Luxe sigarasının izmaritidir. Pelozzinin evinde bu sigaradan bir paket bulduk, dedi. — Bu da kat'i bir gey ifade etmez, de- dim. — Kat'! bir.şey ifade etmez mi? Ama garib bir tesadüf olduğunu herhalda tas- dik edersiniz, diye cevab verdi. Bu sırada gelen morg raporu hepimi- zi veyahud bilhassa beni büsbütün şa - şırttı. Bunda ölümün kalbe saplanan bı- çakla vukua gelmediği, bilâkis dahilden alınan çok mikdarda bir ilâç neticesi ol- duğu yazilı idi, Laval heyecanlanmıştı, Böbürlenerek: — Nasıl, hançere önir çok şeyler öğre- lmceüı. demedim miydi? Kanın olmayı- ganın cinayetin orada işlendiğini isbat ede BKD sırtlayarak nehre atmak için yola düzül- dü. Böyle saçma şey olur mu? Sizin de tasdik ettiğiniz gibi, bütün bunları, sırf cinayeti, maznun Pelozzinin üzerine yük- lemek için başka birisi yaptı. Öyle birisi ki, maznunla arası açıktır, yahud da ona bir garazı, kini vardır. Sonra, bu otomo- bil gezintisini de anlamıyorum. Dur, dur, dur.. vay canıma! Keşfettim. O porselen parçasını nâşıl düşünemedim? diye gesi- ni yükseltti ve ok gibi odadan fırladı, gitti. Ne dersiniz, ertesi sabâh muzaffer bir kumandan edasile odama girdi. Elindeki- lerini masamın üzerine döktü. Bunlar evvelce görmüş olduğum mabud izmarit ve bıçakla, bir takım kâğıd parçaları, bir parça 'da sıva idi. Bir de üzerinde, pudra ge kabartılmış parmak izi bulunan, por- selen daha doğrusu emaye sigorta idi: — Bay hâkim, dedi. Vat'ayı, bazı nok- sanları olmakla beraber şimdi sanki göz- lerimle görmüş gibi anlatabilirm. Daha fik başta Pelozzinin masugı olduğuna ve doğruyu söylediğine inanmış bulunuyor- dum. O zaman şöyle düşünmüştüm: Eğer bu işi Pelozzi yapmışsa, cesedi ne- den kendi odasına getirdi? Bunda man- tık yok. O halde, cinayet başka birisinin eseridir ve cinayet yeri de yakındadır. Bu da Arnand'ın dairesidir. Oraya git tim muayene ettim, Odalarda ne bir ka- rışıklık, ne de bir kan lekesi görmedim, yavaş yavaş merak etmeğe başladım. Yoksa hakikaten bir çıkmazda mt bulu- nuyoruz, diye tasalandım. Doktorun geldiği sırada, aklıma başka bir şey saplandı. Bu cesed, evvelce ölmüş olan bir adamın cesedi olamaz mı ve bı- çak ta sonradan saplansmaz mı, hem or- tada da kan da yoktu. Morg raporu, bu fikri teyid etti. Bunun üzerine, ölü Ar. nand'ın, elbiselerini bir kere daha ve in- ceden inceye müayene ettim. O zaman, şu gördüğünüz kâğıdlarla, sıvanın sağ a- yakkabısının topuğuna yapışmış olduğu- nu gördüm. Bu da cesedin taşındığı za- man vukua gelmiş eolduğunu gösterebi- Hirdi. Apartıman merdivenlerini baştan- başa indim çıklım. ve © zedelönen yeri buldum. Bu yer yukarı kattan aşağı inen merdiyenin ortalarında idi. Bu da cese- din yukarıdan aşağıya indirildiğini isbat ediyordu, Şimdi iş suçluyu balmaya ve sebebini anlamıya kalıyordu. Suçlunun apartıma- ni iyi bilen birisi olduğu —Muhakkaktı. Zira yukarıdan aşağıya bir yükle ancak Üç dakikada inilir ve kapı açık olduğu takdirde daireye girllebilir. Yoksa, her- hangi bir yabancı, bu gayet tehlikeli işi yapmıya cesaret edemez. Şu halde katil Pelozzinin dışarıya çıkmış olduğunu ve Beş lisan bilen Arnavudluk Kraliçesi Arnavudca da Genç evliler, büyük tezahüratla kutlulanan izdivaçların- dan sonra balaylarını geçirmek üzere Draç'a gittiler öğreniyor Kral Zogo, Kraliçe Appunşi ile beraber sArnavudluk Kralı Zogo ile Macar tadırlar, Genç çiftler büyük tezahürat içinde kutlulanan düğünlerinden Bon- ra balaylarını geçirmek üzere Draç'a hareket etmişlerdir. Bu izdivaç şerefine yeni posta pul- ları çıkarılmıştır. Bu pulların üzerinde Kralla yeni Kraliçenin resimleri bu - lunmaktadır, Mayısın birinde gene bu izdivaç şe- refine olmak üzere Tiran ile Draç li * manı arasındaki 40 kilometrelik be - ton Otostrad'ın da küşad resmi yapıla- caktır. İtalyanın Arnavudluğa verdiği istikraz ile yapılan bu yol Müussolini - nin adını taşıyacaktır. 'Diğer taraftan Tiranda yeni Sarayt Krali de inşa edilmektedir. Bu saray üç kat üzerinde olacak, 25 odası, 400 kişi istiab edecek $ büyük salonu, bir sesli sinema ve tiyatro salonu, bir ka- pâh havuzu ve büyük yaz ve kış bah - çeleri olacaktır. İzdivaç merasimi için Tirana giden Ttalya Hariciye Nazırı Kont Ciano ay- Kraliçe Apponyinin diğer bir rermi binaensaleyh dairede kimsenin bulunma- |Pi zamanda Tiran hava meydanının in- dığını pekâlâ biliyordu. şaatının temel atma — morasiminde de Muhakememin bu noktasında, otomo-|hazır bulunmuştur, Mayısın ortaları - bilin bozuluşunu ve gördüğüm yağ taba-İna doğru da gene İtalyan maliyesinin kasını batırladım. Otomobilin, kolaylık- yardımile kurulan Arnavudluk — millt Te dönülebilecek, fakat yürümek icab e- t açılacaktır. den bir yerde bozulmuş olmasını garib y K buldum. Kendi kendime: «Acaba, dedim,| — Yeni Arnavudluk Kraliçesi — Deyli bu bir oyun olamaz rmuı? Suçlu bu bozul- | Telgraf muhabirine gu beyanatta bu - ma keyfiyeti ile, arkadaşını ı hunmuştur: (Devamı 4 üncü sayfada) — Öyle mes'udum ki, bana — bütün Arnavudluk kraliçesi S. M. Apponyi bunlar sanki rüya gibi geliyor, Macar « cadan Masda, Almanca, Fransızca, İ * talyanca ve İngilizce biliyorum. Şim « di bir de, Arnavudca — öğreniyorum. Herhalde, öğrenmek güç — olmıyacak. Çünkü epeyce söktüm. İngiliz telâffu * zu fle Arnavudca telâffuz arasında ba* z benzerlikler buldum. Her nekadar, öz memleketimi unut* mayacaksam da, yeni ülkemin, yeni hal kın sevgisini kazanmak için, kocamıll yanında kalacak, bütün bayatımı Âr * navudluğa vakfedeceğim. Bilhassa A” navud kadıhnlığı ve çocukları için çali* şacağım. Arnavudluk — çok güzel bir. ülkewe halkı da sevimli, açık yürekli ve misa* fir seven insanlar, Ben âta binmesini pek severim. Yâ“ kın bir zamanda Arnavudluk dağla * rında uzun at gezintilerine — başl Genç evlilerin balaylarını ımauek""' villâ