SON POSTA “ifşa eden idam olunur Harb sanayi casusları arasındaki mücadele Litvanyalı ayakta tutamadığı koca kafasını masaya dayamıştı. Delicesine gülerek: “ .. ; eşekler, dedi. Onlar yalnız Jorjionun çalıştığı evi aramışlar. Orada ne bulmuşlarsa almışlar... Halbuki. ,, durdu, etrafına korku ile baktı > anda Litvanyalıyı bu kadar sârböş : z z yeti sarsarak bazı mühim esrâ- R in almak fikri aklıma gelmiş Cila birdenbire Mösyö Mişele Tak ç,, >! işaret ettim, Herif, satları- Yerine oturdu; — ğ anı, Affedin, muhterem daktor cenab- bile »ifedin! Ber, Holandada hiçbir gün < 3yik Sar, ,, > Siyamam. ş 0$ ve eğri büğrü gözlerle yüzü- kan Litvanyalı benim yüzümde- wi Sayfa 13 mean Çin hikâyeleri (Baş tarafı 7 nci sayfada) Bu sırada kral ve kraliçe geldiler, Haş- met saçan tahtlarına oturdular, Yetmiş kişilik bir saz beyeti feryadlan, figanları duymamak için çalmak emrini almıştı. Danslar da başlamıştı. 'Tam bu esnada kraliçenin bir emrile, halk, çıplak ayak- Jarile cehennem köprüsünü geçmeğe İc « bar edilmişlerdi. Zavalllar, âteş kesilen demirden ge » çerlerken, kızgın demir çubuklara tutu - narak yapışıyorlar, ve oldukları yere dü- jşerek cayır, cayır yamyorlardı. Ne yalvaranların, ne ağlıyanların, ne inliyenlerin, ne de sövenlerin sesleri, şa- rablarını içen kral ile kraliçeye kadar va- ramıy :du. Musikinin ahengi bütün bun- lan bastırıyor, küçük bir feryad bile ku- laklarına girmiyordu. Yanarak ölenlerin karşısında, kafaları dumanlı, sevişerek öpüşenler, zevkeden- | ki küm gibi müdhiş değişikliği kör Ye m mon heeliş rü, a“ ağzının o çirkin sırıtmes Yüzünde birdenbire e kalmıştı. kulâde bir ciddiyetle" Yani Lö3YÖ Mişel, dedim. Tam dün- ano büyük zenginlerinden b keme, N tahakkuk ettiğini size müj Pek Reldiğim bir sırada bu haliniz Kitva, iz bir şey doğrüsu. Pikan myah hayretle yüzüme baktı ve Şaşkın; te lü “ dağ büyük zenginlerinden biri 0i- Mu müjdelemek mi?.. Ye kekeledi. küm, Evet. Mösyö Mişel Telsizle hü: tim mle muhabere ettim, Hüküme- Çok Arâmızda yaptığımız angajmana lang nun olduğunu bildirdi ve size taş 3 bankasından 30 bin İngiliz Ji ie tahsisatı derhal tediye etmek üze mezuniyet verdi. Ağzında kö olan. Lit- Yanyalı, köpükler peyda —30 bin İngiliz mi? diye şaşkın aşkın tekrarladı. ra, iri gözleri hırsla parlıyarak: — Hani? Hani? Getirdiniz mi? diye Sordu, Güldüm: > Her an emrinize fmüâde, Mösyö Görüyorsunuz ya, size dünyanın © büyük zenginlerinden birisi olmanı- lk işaretini getirmiş bulunuyorum. >— Parayı hemen isterim. *— Derhal çeki takdim edebilirim. > Hemen isterim! Hemen isterini! hir, Fakat, evvelâ, hükümetim sizden e öğrenmek istiyor. Litvanyalı dikey koltuğun arkalığından kaldır- Masaya çarparak tekrarlıyordu: > 30 bin! Hemen! Mi > henüz ilk tahsisat, Pari > diye bağırdım, Bunu biri Mn İng Yirasma çıkarmak sizin O Benim dümde mi? Evet, Zira. söylediğim gibi hükü- tiyo. Sizden bazı ilmi şeyler öğrenmek Diğ İl kufumuza müracaat ediyor. Zin h Si Ne öğrenmek istiyor 8 Yade Mösyö Mişel, hükümetimin en 3i- > motörü meselesine ehem erdiğini biliyorsunuz. p alanyalı birdenbire doğruldu. Ba- bakıngyarak müdhiş bir yözle yüzüme adı; Sr baş De Salı, Binsenaleyh zavallı kardeşinizin iye urzları hakkında bizi tenvir <Şihiz. Sırf timi elhetten. © gibi? Pp o VEY kardeşiniz Mösyö Jorji0 Arm size göstermiş midir? O Bayır.. hiç kimseye! Mu dye Ye koymak âdetinde olduğu- e eilmez miydiniz?.. kib, sg Hayır. onları bulamadık Heyecana sordum: e Aradınız mı?.. ik... aradık.. fakat bulamadık”. ö Mişel, kardeşinizin ölü- Sonra mi aradmız? t, çök aradık, çok aradık. ah, lık, bulsaydık! Fakat. 5 Öde halde, Mösyö Mişel, kardeşinizi Semeyezin plânları tâmamen ele £€- Yüz, illerine kanidiniz ki aramıya Küt gördünüz, anyalı ayakta tutamadığı Minen — koca ine güldü; Ah eşekler! dedi. ik. e? masaya dayamıştı. Gayet ib- — h Onlar yalmz > .” 'nun çalıştığı evi aramışlar. Ora- bulmuşlarsa almışlar... Halbuki... Lüvanyalı birden Kendimi tutamaksızın son derece he- yecanla sordum: — Halbuki?, — Şato.. şatol... — Şato mu?. Hangi şato Mösyö Mi- şel, Hükümetim işte sizden sadece bu bususta bizi tenvir etmenizi istiyor. — Almelo'da.. “İok:, Çek fena. — Sin Van Hölzen şatosunu arama- dıniz m? — Aradık, âradık.. fakat bulamadık. — Ne oldu Mösyö Mişel? Bizi tenvir ediniz! 30 bin İngiliz lirasınf derhal te- diyeye salâhiyettarım. — 90 binli. Oh! Ölüm. öldürmek is- tiyorlardı, Kaçtık. Şatoda aradık, ara- fakat bir şey bulamadık! Mösyö, , Mişel! ilmi olarak dürmek isti- dık — Bulamadınız mu? Söyleyin, tenvir edin!, Sı tenvir edin! Sizi kimler sİmeğe, cevab verdirmeğe çalıştım. Fa- | vanyalının söylediği bu Van holzen şa- ler vardı, Keyif ve ahenk tam yerimde idi, Bu sırada birdenbire bir süvari saraya girdi. 'Telâş içinde: — Haşmetmeab, dedi. Türk hakanı Şu-U ordusile beraber şehrin kapısında bulunuyor, süvarisi şehre girdi. Zalim hükümdar hayretle gözlerini aç- muşta: »— Nasıl olur? dedi, — Evet geliyorlar. Hatlâ yukarıdan &iz yordu? Söylesenize! Cevab versenize? İde görebilirsiniz. — Oht. bizi, ölüm.. ohi... Hükümdar, korku içinde karısı ve göz- Litvanyalının kafası masa ile koltu-)desi yanında olduğu halde bu «eğlence- ğun arasına düşmüştü. Anlaşılmaz bir|l> sahneyi terk ile sarayın Gst kalına şeyler söylemiye çalışıyor, fakat ne) sıktılar. söylediği anlaşılmıyordu. Onu omuzla-| Pencereden baktıkları zaman, Türk ha- rından tutup sarstım. Oğraştım, söylet- |Xânının süvarilerinin saraya yaklaştık - larını heyecan ve korku içinde gördüler. Karısı Ta-Ki kocasının ellerini yaka - ladı: — Ne yapacağız? diye sordn, Zalim hükümdarın, söz dinlemeğe vak-! ti yoktu. Sevdiği karısını bir tekmede yere yuvarladı. Yıldırım gibi merdiven- lerden indi, ahıra koştu. Bulduğu eğer- siz bir hayvanın üzerine atılarak kaçma- Ha başladı. Mizah: Nasıl anlatırlar? (Baştarafı 6 ıncı sayfada) bire doğruldu kat Litvanyalı artık sızmıştı. Litvanyalı uyanıncaya kadar yapıla- cak bir şey kalmadığına tamamile kan! olunca odadan çıktım. Sür'atle oteli- mize döndüm. Son derece heyecan için- deydim. Litvanyahdan biç ummadığım bir zamanda aldığım bu malümat beni son derece heyecana düşürmüştü. Lit- en büyük esrarınm unG attığına tamamile kani olmuştum. (Arkası var) .— se — Giresun ve Kastamonu için alınan damızlıklar Damızlık olarak, Kastamonu hususi idaresi büdeesinden ayrılan tahsi- #atla 4, Giresun vilâyeti hususi idaresi büdeesinden de iki Kıbrıs merkebi mü- bayaa edilmiştir. Bu altı merkeb Fobri- tan Mersine gelmiş, otadaki buyter he- yetinin muayenesinden sonra tessllüm edilmiş ve İstanbula gönderilmiştir. Mar- kebler bugün İstanbula gelecekler'iir, İnebolu veteriner müdürü Nuri Kas- tamonü için alman merkebleri tesellüm edip götürmek üzere İstanbula gelmiş- tir, Bu merkeblerin dört tanesi 750 hra- va satın alınmıştır. “İstanbul veteriner başmüdürlüğü, Gi- resun için alınan merkebleri teslim et- Giresundan bir memur iste- v lüyeti | mek üzere miştir, “© b İneboluda bir yaralama vek'ası İnebolu (Hususi) — Carafa köyünde iki gön evvel bir yaralama vak'esi ol - arti tarlasında buğday ekmekte iken Salman oğlu Satı gelerek tar kön » disine sid olduğunu iddia etmiştir. Bu yüzden aralarında kavga çıkmış, #r- Sağı | elindeki baltayı Mustafanın başına vura- rak yere sermiştir. Satı yakalanmış, ya - Tasi ağır olan Mustafa hastaneye kaldırı! mıştır. Türk Hava Kurumu 25.ci - T BUYUK PiYANGOSU Kirinci keşide 11/ Mayıs/ 1338 dedir. miye: 40.000 Liradır... ; 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle liralık iki adet mükâfat vardır... Binlerce kişiyi zengin eden bu piyangoya deneyiniz... Büyük ikra Bundan başka: 000 ve 10.000) (20. Vader — mara m ur, Çavuşoğlu Mustafa Carafa - kö-; Selma da orada imiş. — Şu esmer bayan değil mi? Tanıştık. — Nasıl buldunuz? Son Posta Yevmi Siyasi, Havadis ve Halk gazete Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 29 ISTANBUL Gazetemizğe çıkan yanı ve resimlerin bütün Ohaklan .nahfuz ve gazetemize aittir, ABONE FİATLARI soğuk ve çok Kaba! Bizim avukat Necati onunla çok alâ - niz?.. Hiç zevki selimi yoktur. | Kapı açıldı. Ortağı girdi: Karısını gör- idü. Karı koca beraber çıktılar, Bay Sa - (lim bir müddet yalnız kaldı.. Kapı tek - rar açıldı. — Vay Necati sen misin? 1 —Benim ya, ama da uyumuşum, daha Ay Ji şimdi kalkabildim. i — Tabii birader, kaçta yattık, ama gü- lo ğlzel eğlendik, uzun etme! YUNANİSTAN ECNEBİ Abone bedeli peşirdir. Adres değiştirmek 29 zuruştur. — Öyle, komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür, Halbuki seninki daha ne - —— fisti. Ne şirin, ne ince şeydi, Ben çok es- Gelen evrak r>ri verilmez. mer güzeli gördüm ama böylesini hiç İlenlardar mes'uliyet alınmaz. || görmedim. Ne kâfirsin, gözünden bir şey di klüblara 16 kur kaçırmazsın,. Dün gece senin zevki seli- | o “ar Dövesi lâzımdır, mine hayran oldum. Nasıl bari bir da- ha buluşacak mısınız? — Tabii. — Değer azizim, değer. İnci gibi bir şey, biraz evvel ortağımın karısı buradaydı. O da tanıyormuş. Onunla da ondan bah- settik. Bütün bunlar Allah vere de karı- nun kulağına gitmese. — Yok canım, nereden gidecek, Hem ben oha her şeyi olduğu gibi anlatım. — Ben de öyle, bulduğum sarışını an- İstirken galiba biraz da fazla methetmiş olacağım ki pek hoşlanmadı. Ama azizim | güneş balçıkla sıvanmaz ki. Güzele gir. kin demiye dilim varmıyor vesselâm! Akşam olmuştu.. Bay Salim yazıhane- sinden çıktı. Bir birahaneye uğradı. — Rakı! Dedi, Garson rakıyı getirdi. — Nefis içki vesselâm, İki bar kadını yanmdaki masaya otur- dular, Salim gözucile onlara bakı; — Enfes. Bizim suvarelerimizde bun- lar gibi giyinen, bunlar kadar civelek bir haç kadına rastlasak yaşardık. İsmet Hulüsi Posta kutusu : TÂl İstanbul Telgraf : Son Posta Telefon : 20203 ERTİB Nereye gidecekti? Bunu bilmiyordu. Sadece kaçıyordu. Fakat cesur ve merd Türk süvarileri » nin önünden kaçmak mümkün olabilir miydi? Zaten 'Türk süvariler: saraya gir- mişler, cenneti tarümar etmisıer ve €g « hennem köprüsünden henüz geçmemiş 0- Yanları kurtarmışlardı. Kralice de esirdi. Biraz sonra kaçan kocasi da yanina ge- tirilmişti. Halk bunların hemen cehen- nem köprüsüne atılmalarını - istiyordu, Türk kuma.danı: — Hakan gelmedikten sonra bir şev ya- pamam, dedi. Çok geçmeden Türkün kahraman ha: kanı da geldi. Zalim hükümdar fle kari- sına: — Bu ne rezalet? Halk böyle mi idare edilir? dedi, Şu korkusundan titriyor, cevab vere - miyordu. Türk hakanı ilâve etti: — Benim kanunlar göre seni idam etmek lâzımdır. Fakat bu ko'av bir ölüm. dür. Sana daha ağır bir ceza lâinmdır. Bu ağır cezayı Türk kanunla sremez, Bu sebebden âkibetini halka bırakıyorum. kendisi de Halk çılgın gibi bunların Üzerine atıl mıştı, Hepsini yakalamışlar, cehennem köprüsüne getirmişlerdi. Gaddar hüklüm- dar bir türlü geçmiyor, ağlıyor, yalvarı- yordu. Nihayet kırbaçlar altında elile yaptırdığı bu köprünün üzerinde, kansile beraber direkten direğe çarparak yandı) Çin bir defa daha Türk elile zulümden kurtulmuş hürriyet ve ada'ece kavuş - muştu. Artık ne zulümleri ihzar cenneti, ne de masumları vekan cehen « nemi yoktu. Türk ulu hakanı Şu-U, va » fesini bitirip geriye dönmek istediği za man, halk atının önüne seri'miş, onu bil türlü bırakmamıştı. İşte bövle ne evvel Çinin şimalinde sülâlesi iktidar mevkiine gp larca refah ve saadet gördü. Tarih bu hi- diseyi bu kadar kaydediyor. — SON — Ankara Borsası Ti fiatları 15-4-1 8 viyana Maürid