Hergün Son hâdiseler Ve İtalya Yazan: Muhittin Birgen erhum müstakil — Avusturya Cumhuriyeti, İtalyanın, oldu- da gibi muhafazasına büyük bir ehem- miyetle itina ettiği siyasi bir varlıktı. Halbuki, kırk sekiz saatliık vukuat, Ös- terreich isminin önüne Alman usulünce bir haç işareti konulmasına, yani vefatı. nın ilân edilmesine kifayet . Bugün Avusturya yoktur. Sade İtalya değil, 918 muzafferlerin- den ve Avrupanın on beş senelik dikta- Fransa da Avusturyaya çok ehem- miyet verirdi. Bundan dolayı da Fransa ile İtalya arasında üzerinde yegâne itti. fak edilebilen bir mesele olarak yalnız Avusturyanın muhafazası — davası — kal- Mmıştı. Madem ki geçmişten bahsediyoruz; Milletler Cemiyetini de hatırlıyabiliriz. Son günlerin hâdiselerine, Cenevre gö- lünün sahillerinden hayretle bakan bu cemiyet te, harb yetimi —Avusturyanın yasisi olduğunu ilân etmişti; Fransa ile olduğu gibi, İtalya, Milletler Cemiyeti ile de yalnız bu noktada mutabıktı. Bütün bunlara rağmen, Avusturya ani bir kalb sektesile düştü ve bir daha kal- kamadı. * Hitler, Alman ordusunu hududu geç- ğe memur ederken hususi bir tayyare Romaya gönderdiği mühim bir Alman şahsiyetine, bizzat Mussoliniye teslim e- dilmek üzere hususi bir mektub verdi. Bu mektubda, «karakter sahibi» bir adam olduğunu söyliyerek İtalyan şefine bu Bıfatla kat'i teminat verdi. Verdiği temi- natın manası, İtalya hududuna el sürme- mekten ibarettir. Hitlerin bugün için de, yarın için de mer'i olacağını temin ettiği bu söz, İtalyaya sükünet vermeğe kâfi geldi ve bunu müteakip Fransa sefiri İtalyan hariciye nazırının karşısına geçip e şu Avusturyayı muhafaza için ne dü- demekle iktifa etti! SK NŞ Fakat, biz biliyoruz ki İtalya ile Avus turya ve Macaristan arasında akdedil. miş meşhur bir vesika vardı ve «Rama Protokolu» nammı taşıyan bu vesikaya nazaran İtalyanın Avusturyayı müdafaa etmesi de lâzımdı. Bu protokol mucibin- ce, İtalya, Avusturya, Macaristan devlet- lerinin en mühim mümessilleri, kaç de- fa toplandılar, aralarındaki siyaset birli- ğini ve fikir ittihadını, tantanalı tebliğler ve nutuklarla, kaç defa ilân ettiler! Güb Romada, gâh Viyanada, gâh Budapeşte- de yapılan içtimaların her defasında da bu üç devlet arasındaki tesanüd . başka tarzda parlak olan kelimelerle ifade edil. di ve her içtimada da, İtalya, bu devlet- lere karşı bariz bir hâmi sıfatını gösterdi * Şimdi görüyoruz -ki, bütün bu' siyasi hareketler, bu uzun uzun mesafeler kât'e. dilerek şehir şehir yapılan toplantılar, mütekabil teminatlar ve ilân olunan te- sanüdler hep boşuna imiş. Vatan Cebiio- sinin kendi kuvveti, Milletler Cemiyeti. nin vasiliği ve Avrupaya çizdiği hudud. Jar müstakil Avusturyayı tutmaya kifa. yet etmediği gibi İtalyanın relsliği altın- da kurulan bir doştluk ve tesanüd seh B1 da bir anda yıkılıverdi. Bunu yıkan $ey kuvvettir. İtalya, bu hâdiseye karşı Bes çıkarmıyor; çünkü hâdise, kendisinin m Resimli Makale: Hayat insanın doğduğu gün başlayıp öl; selsel safhalı bir mücadeleden ibarettir. veya muktedir olmıyanın yaşamak hak! korkaklar için yaratılmamıştır. SÖON POSTA DE İnsanın âkıbeti kendi elindedir.. $8 idüğd gün biter mü- Vücudde kuvvetli, Mücadeleye hazır kı yoktur. Dünya kuvvetli, maneviyatti gün ise bir cehennemdir, İnsan âkıbetini kendi elile hazırlar. olunuz. Hayat sizin için çiçekli bir bulvara benzer, vücudde Sözün Kısası Hayat - Keçi boynuzu E. Talu smanlı padişahlarındar. biri, ömründe, keçi boynuzu denis len mütevazı meyvanım yüzünü görme« miş imiş.. maneviyatta kuvvetli, bilgide kuvvetli a kuvvetli, bilgide kuvvetli olmadığınız 5 ÜeA Ana şefkatinin Yeni bir nümunesi Resmini gördüğünüz çocuk bir kaza neticesinde bir gözünü kaybetmiştir. Yavrusunu çok seven fedakâr annesi, doktoruna giderek: — Ben gözlerimden, icab ederse, ikisi- ni de fedaya hazırım, tek çocuğum, kör kalmasın, demiştir. Şimdi, göz doktoru, annenin bir gözünü alarak, çocuğun gör- miyen gözüne aşılıyarak, görmesini te - min edecektir. Çocuk, Amerikalıdır ve ik: buçuk ya - şındadır. bmın üstüne kuracak ve işlerini ona gö- re tanzim edecektir, * İşte, dünya, birdenbire, böyle bir dün- | ya oldu. Siyasi anlaşmaların, paktların, protokolların, — muahedelerin, diplamasi oyunlarının hepsi de, dün olduğu gibi, bugün de nihayet kuvvet realitesinin hâ- kimiyeti altındadır. Çekoslovakyarın ba- rındığı çadırı alıp gölüren fırtına Maca- Tistam da açıkta ve havada bıraktı. Ayni fırtına, a) kuvvet darbesi, sol kolile Habeşistanı ve sağ kolile de Merkezi Av- rupayı yakalıyan İtalyanın sağ kolunu de davasını güttüğü bir realite siyaseti- nin, yani kuvvetin mahsulüdür, Şeriatin kestiği parmak acımaz, derler; demek o- luyor ki kuvvetin kırdığı kol da çok acı- miyor. Saklamaya lüzum yok, bugün İtalya. nn bir kolu zedelenmiş bulunuyor.- Fa- kat, kuvvet politikasını, bugünkü enter- hasyonal hayat sahnesinde yegâne realk- te olarak sayan İtalya, yediği yumruğu tabil gören pek gözlü bir boksör gibi, hiç Bes çıkarmadan ve şikâyet etmeden, £ dece dişlerini sıkıyor. Bünu böyle yap- mıiya da mecburdur; çünkü, kuvvet poli- tikasını bugünkü dünyanın yegâne reali- tesi olarak kabul ve ilân eden bir siya- set, bunum bütün âkıbetlerini de öyle ka. bul edecekti rkezi Avrupadaki Al TManlık realitesi de, bütün diğer realite- ler gibi bire realitedir. Şimdi, İtafya, bundan sonraki hayatını bu realite hesa. zedeledi. Buna bazıları diyebilirler ki «Çalma kapıyı, çalarlar kapını!» Bu gÖ- rüş belki doğrudur, fakat, galiba, şu dün- yada bu hakikati anlıyacak millet ve in. san bulmak ta mümkün olmıyacaktır. Muhittin Birgen ARASI HERGON BİR. FIKAA | Cennete sokamadım Bir şaire, bir mezar taşına yazıla- cak bir tarih düşürmesini söylemiş- lerdi. Şair sormuştu. — Peki amma ne yazayım.. — Ne yazılır, cennete gitti tarzın. da bir şey söylersin. Şair uğraştı. Fakat tarihi düşüre- medi, Tarihi ısmarlıyan birkaç gün sonra şairi gördü: — Nasıil, dedi, wmarladığım tarihi I. l yazdın mı? Şair cevab verdi: — Yazamıyorum, dedi, merhum najihe. akwieâr. hir intandi. Çok uğ- madım! & İpek kâğıd üzerine basılan gazete Geçenlerde Tokyoda çıkan bir Japon gâazetesi sabah nüshasını ipek üzerine basmıştır. Halk evvelemirde bunun — bir| reklâm olduğunu sanmış ise de sonradı iş anlaşılmıştır. Odun ve kâğıd buhra yüzünden ecnebi memleketlerden gelen kâğıdların fiatları arltığından gazetenin sahibi pok fazla mikdarda bulunan ipek- ten istifade temin eylemeği düşünmüş ve düşüncesini kuvveden fille çıkarmış -| tır. İpekten gazete 0 derece büyük — bir| rağbetle karfılanmı ki bir saat için- — Centilmen olabilmek için lâzım olan bir şart «Amerika kitabcılar birliği» bugünler- de neşrottiği bir tebliğde her centilme - kütüphanesi bulunması zaruri olduğunu bildirmektedirler, Amerikan kitabhcıları bu beş yüz cildlik kütüphanenin fihri tini de neşrederek böyle bir küti nin her centilmen için iyi bir arktdaş ol. duğunu söylüyarlar. Beş yüz cildlik kütüphanenin fihristi şu veçhiledir:* 190 cild raman, 70 cild tercümci hal, 50 cild tarih, 25 cild seyahatname, 40 cilâ şiir, 10 cild tiyatro, 10 cild muhtasar fel- Befe, 105 cild muhtelif. «Kitabcılar birliğir yukarıda yazıldığı şeklinde beş yüz cildlik bir kütüphane- yi Amerika cumhur sarayına hediye et « mişlerdir. nin evinde en aşağı beş yüz çildlik bir| © Ressamlığa heves eden Bir İngiliz sütcüsü Bir gün, sarayının bahçesinde gezere ken, elindeki kapkara, uzun nesneyi ge- velemekte olan bir bahçıvana rastgelmiş. Padişah sormuş: Ne o, adam? Keçi boynuzu, efendimiz! Yenir mi 0? Yenir, efendimiz! Padişah emretmiş, bu yemişten birka okka satın aldırıp kendisine takdım et- miş Fakat bir tanesini uğzına atıp ta uzun ra, geri kalanını eri sormuşlar uzun çiğnedikten fırlatıp atmış. müsahih — Beğenmediniz mi? — Hayır! demiş.. bir dirhem bal için bir okka kereste yutamam! Geçenlerde, kim anlatıyordu, şimdi ha tırımda değil, Yalnız not defterimde bu sabah kaydını buldum: Avusturyalı bir âlim, insanın vasatf Örerünü elli yıl diye kabul ederek bir hesab yapmış.. bu hesaba göre, bu elli yı- hu on yedisini uyku, on beşini çalışma ve yorulma, sekizini hastalıklar, davalar ve üzüntüler, dördünü yiyip içme, üçünü düşünce ve kuruntu, ikisini de traş olmak ve hamam yapmak ile geçirirmişiz. Geriye kalan bir tek sene de zevkimi- ze, safamıza, neş'e ve eğlencemize mün- hasırmış! Bir de, hayat için, ne tatlı şeydir diye dört elle bağlılık gösterenler var, değil mi? Keçi boynuzunun bir dirhem balı, ek lide bir nisbetinde bize huzuzat temin & den hayattan, herhalde daha kıymetli- dir gibime gelir! ZeK İngiliz Jeffery, hayatını süt satmakla | kazanır. İşi, daha ziyade tabiat ile olan sütçü, gizli güzellikleri göre göre, için- den san'at hisleri kabarmış ve resme he- ves etmiştir. Şimdi süt arabasımı, resim sehpası gibi kullanan artist sütçü, bir çok resim münekkidlerini hayrette bırakan resimler yapmıya başlamıştır. Amerikanın gazeteler Kralı koleksiyonlarını satılığa çıkardı Birleşik Amerika hükümetlerinin bir çok gazete ve mecmualarınır. sahibi meş- hur «egazele kralı» Hirst pek muhtelif san'at eserlerini havi olan bir çok kolek- siyanlarını elden çıkarmağa karar ver- diğini ilân etmiştir. 1891 senesindenberi koleksiyon topla - mağa başlıyan Hirstin ebnde bulunan in en büyük kısmı, İsköçyadaki ma- likânesinde diğer aksamı da Nevyork ile Kaliforniya arasında sahib bulunduğu bir çok köşklerde dağınık halde bulun « maktadır, Koleksiyonlarında bütün devrelere bü. tün medeniyetlere ait kıymetlieşya vardır, | mevcur kaln Bilhassa esliba ve halı koleksiyonları pek ziyade meşhur bulunmaktadır. Hirstin topladığı eşyalardan bir hayli kısmı da henüz kasalar içinde bulunmaktadır. Bunlar arasında 11 inri asra aid bir İs - panyo şatosunun 750 parçasını muhtevi kasalar da vardır. «Gazete kralı» bu şa « toyu satın alarak yıktırmış ve parçalarını Kaliforniyadaki malikânesine nakletmiş. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Muş muhabitimiz anlattı: Bir müddet evvel; kaybolan koyununu aramak üzere ci- var tepelere çıkan Ersak köyünden Han yet garib bir vak'aya rastlamıştır. Bu vı kelimesi ile tavsif edeceğim: Hüseyin, uzaktan, koyunu beş tane ayının arasında görm! ketlerini takib etmiş. Bu beş ayı, yanlarındaki bir ayıyı ya- lamışlar, burada uçkun denilen bir neba ğündeki yapraklarından iki tane kopara İSTER lar, koyunla beraber, karşıdaki bir tepede bekliyen d'ğer dört ayının yanına gi bir ayıyı yalamışlar, mışlar ve yemişlerdi oynamışlar, hoplamı; za oğlu Hüse ak'ayı «ayı di kaybettiği üş, gizlenerek kare- tın kalkan büyüklü. rak başına koy İNAN, Hüseyin köye gelip üğ- | içinde ka'mışlır. İSTER: *N itmişlerdir. O dört ayı da yanlarındaki sonra bep birleşerek koyunu parçala. r. Ondan sonra da, hen beraber kalkıp şlar, zıplamışlar, yaladıkları iki ayıyı bir araya getirdikten sonra dağılıp gitmişlerdir. Yani, bha- mamlı, ziyafetli, çengili ve çağnaklı bir düğün yapmışlardır. bunu naklettiği ANMA! zaman herkes hayret Bir hırsız yaralı olarak yakalandı Çarşambada Lokmacıdede sokağında oturan Hurşidenin evde bulunmadığı bir sırada sokak kapısını kırmak su- Tetile içeri hırsız girmiş ve ev içinde e line geçen eşyayı toplamağa başlamış- tır. Bu esnada bittesadüf kapının önün- den geçen 1784 numaralı polis memu- ru Hatan kapının kırık olduğunu göre- İtek şübhelenmiş ve durup içerisini din- |lemeğe başlamıştır. Kurnaz hı lisin bekledi z kapının önünde bir po- görünce eşyaları bi- pencereden sokağa atlıyarak kaçmıya başlamıştır. Polis Hasan, birkaç defa durmasımı ihtar et- mişse de hırsızın itaat etmediğini göre- rek tabancasını istimale mecbur kalm: ve kaçan şahsın arkas: etmiştir. Çıkan kurşun fi na isabet etmiş, hırsız derhal tevakkufa lanmıştır. Hüvie yeti tahkik edildiği zaman bunun sabı- kalılardan Ali oğlu Cevdet olduğu an- laşılmış, tedavisi için Cerrahpaşa has- tanesine kaldırılmıştır. Yemen Veliahdi Elyevm İtalyada bulunan ve mem- leketimizi ziyaret edecek olan Yemen Veliahdi Seyfülislâmın bugün şehrimi» ze gelmesi beklenmektedir. Seyfülislâmın şahsma aid bayraklar dün şehrimize gelmiştir. Bunlar rükü- buna tahsis edilecek husust otomobil, motör ve vapurlarla ikametine tahsis edilecek binalara takılacaktır. Prensin Tiryeste vapurile gelmesi “mühtemel- dir. dan bir el ateş Konferans Kadıköy Halkevinden: 18/mart/1938 cuma akşamı mat 21 de Evimiz salonunda Bay Reşad Kaynar (Şahsiyet terbiyesi) isimli bir Xonferans verecektir. Konferansa — berkes gelabilir.