* ea L UT | | | | İ'İ;â_yoıl Bu sene kış birden bastırdı. Biraz odun satın almak üzere odun deposuna git - tim, Al aşağı tut yukarı bir kaç çeki ©- dun satın aldım. Fakat odunları eve getirdikten sonra beni bir düşüncedir aldı. Çünkü odun - ları cve getirmekle iş bitmiyordu. Bu ©- dunları kesmek de lâzımdı.. Evde iyi kö- tü bir balta vardı. Fakat gel gelelim bu baltayı kullanacak, yani odunları kese « vek kimsem yoktu.. — Sen kendin neye kesmiyorsun?, Diyeceksiniz. Evet haklısınız!.. Fakat neyliyeyim ki benim de sıhhatim mü - sald değildi. Ben hakikaten zayıf, nahif bir adam- dım. Sizin anlıyacağınız şehir çocuğu idim.. Kemiklerim falan ince kıyımdı. Bir defasında bir şey kesmek için yara - dana sığınıp da baltayı salladığım zaman bütün kemiklerim çatırdadı. İskeletimi terkib eden kemikler birbirinden ayrılı- yor zannettim, Uzun boöylu düşünmeğe lüzum yoktu. Yapılacak bir tek şey vardı. O da bir a- dam tutmak, odunları kestirmek ve içe - Tİ taşıtmak. Ben odunların başında arpacı kumrusu gibi düşünürken yanıma, Arab gibi es » mer bir delikanlı yaklaştı. Başında bir kadın şapkası vardı.. Pantalonları yırtık pırtıktı.. Bir bana bir de odunlara bak - tıktan sonra: İş arıyorum, dedi. Odunları keser, biçer, istediğiniz kata kadar çıkarabili - rim, — Olur, dedim. Delikanlı ile fiat hususunda da muta- Bik kaldık. İ Ev sahibinden baltayı istemek için eve girdim.. — Mari İvanovna, dedim, gu odunları yardırmak için baltanı versene!.. Aksiliğe bakın, kadın baltayı vermek yedi: i, elli yaşına gelmiş, fele « den geçmiş bir kadınım.. Şu irisine baktım mı, bir daki » Ka içinde herifin ne mal olduğunu anla - rım. Şu senin oduncuyu benim hiç gö - “züm tutmadı. Herifin kılığına, kıyafetine baksana!. Herifin baltayı almasile deve yapması bir olur.. Ben dul bir kadınım.. Malımı gözüm gibi korumak mecburiye - tindeyim.. Baltamı, rastgele her önüme çıkana veremem.. Anan yahşi, baban yahşi dedim, olma- dı. Nihayet kadının eline rehin olarak bir mikdar para sıkiştırdıktan sonra baltayı köparabildim... Arab suratlı delikanlı baltayı eline al- dı. İki avucuna tükürdü. Ve bütün hizile, bütün kuvvetile odunları yarmağa baş - ladı.. Dikkat ettim: Herif baltayı fiyakalı kullanıyordu. Vuruşları, kesişleri Iyi idi. Pdi odun & Yazan: Mihayil Zeşçenko Arab suratlı delikanlı baltayı bütün kuvvetile kaldırarak odunları yarmağa başladı zamanda odunların hakkından — geldi.. Sonra da bunları kucak kucak yukarı ta- şımağa başladı.. Herif yukarılarda dolaş- tıkça ev sahibi, bir gölge gibı peşinden ayrılmıyordu. Dünya bu, ne olur ne ol - maz, belki evin içinden bir şey aşırabi - lirdi. Benim de koridorda kurumakta olan bir mendilim vardı. Delikanlı farkına varmadan yaş mendili usulca cebe in - dirdim.. Ne olur ne olmaz belki mendil kaybolur da herifin günahına girerdim. Az sonra taşınma işi de bitti. Delikan. hnın parasını tamamen verdikten sonra nazik bir dille: — Arkadaş, dedim, siz epeyce yorul » dunuz; masanın başına geçiniz de birer çay içelim. — Teşekkür ederim, dedi, vaktim yok, bir çeyrek sonra derse girmek mecburl - yetindeyim. Sonra geç kalırım, — Dur canım, dedim, acele etme, Şu bilgi ile teknik başbaşa nasıl yürüyorlar; bana biraz bundan bahseti. Demek şim- ik için de var?. — Yok canım, dedi, ben üniversite ta - lebesiyim.. Hayatımı kazanmak- İçin işte böyle odun yarıcılığı da yapıyorurz. Çocuğun üniversite talebesi olduğunu işitince çok mahçup oldum. Paltomu çıkardım, çiviye 'astım, göz - lüklerimi gözüme taktım. Gayet nazik bir eda ile: — Bu yaptığım hareketten dolayı beni affedin, dedim.. Kim olduğunuzu anlıya- madım. Araya bir kaç tane fransızca ve almanca kelime de karıştırmak istedim.. Fakat heyecanımdan bir tek ecnebi keli- me hatırıma gelmedi. İşte bu son sencler içinde biricik tale- be olarak ben bu adamı gördüm. Bun » dan başka, hele üniversite talebesi gördü- gümü hiç hatırlamıyorum.. Vâkıâğ bu ayıp bir şey ama!.. Ne yapalım?. Hakika! bu merkezde. Herkes: «Talebeler, talebeler!» diye barbar bağrıyor. Halbuki ben bu talebe denilen nestenin ne olduğunu bile bil - miyordum. | —Hakçasmı isterseniz bilmemekte de ma bir alâmeti bile yok.. Bu şerait altında kimin talebe, k | de oduncu olduğunu ne bilirsin?. | YARINKİ NÜSHAMIZDA: İki tabanca Yazan: Leman Karamanoğlu MÜNAKASA İLÂNI |zurum. Çünkü bizde talebenin en ufak! İstanbul Sular İdaresinden : İdaremizin bir yıllık ihtiyacı olan külçe kurşunu ve kurşun boruların satın alınması tanzim edilen şartnamesine göre kapalı zarfla münakasaya konmuştur. 1 — Şartnameler Levazım servisinden parasız olarak almabilir. .2 — Eksiltme 11/Nisan/938 Pazartesi günü saat 15 de Taksimde İdare merke - zinde müteşekkil komisyonda yapılacaktır. 3 — Talipler şartnameye göre hazırlıyacakları zarfları yukarıda yazılı saatten Neyse uzun etmiyelim; delikanlı kısa bir| evvel Müdürlüğe verm'ş olmalıdırlar, S M Şı T—AAAARARR Son Posta'nın edebi romanı: 1 T———AAAAAA AAA F Hayat! Yazan: Nezihe Muhittin — Murtaza efendi: — Nasıl dedikodu? -diye şaşaladı- — Nasıl dedikodusu var mı? Şunun şurasında bir aydır evine namahrem kadınlar girip çıkıyorlar.. — Fatma hanımdan mı bahsediyor - sun /mam efendi? — Fatma kadın da özbeöz anan değil Haydi onu bir tarafa bırakalım, zi Mürvele ne demeli? oza efendi imamın şiddetle sö- zünü kesti: — Ben daha onun yüzünün ak mı ka- ra mı olduğunu bilmiyorum., bir kere olsun gözümün ucuyla bile bakmış de- gilim. Bu sefer imam onun sözünü kesti: — Bunu sen söylüyorsun, bir de â- lemin ağzından çıkanı dinle.. herkesin âğzı torba değil ki büzelim. Müurtaza efendi sıkıntı ile başmı eğ- di.. bir kaç saniye düşündükten sonra: — Bu geceden tezi yok bir daha gel- mesinler evime.. üzerime geçen hak - Tarını da öderim... Bu kolay ama işin güç tarafı var.. küçük Münirin Mürvet hanıma çok a- Tıştığını söylüyorlar... Anasından son- ra onu ana bild!... Şimdi öksüzü ayır- mak güç olur.. hem de çocuğuna kaç kadının sütünü emdireceksin? Murtaza efendi içini çekerek cevab verdi: — Ben de bunları düşünüyorum ya. — Yalnız düşünmek kâfı değil Mur- taza efendi.. — Ne yapayım, sen söyle hocam? İmam şöyle bir doğruldu, bu sevabı işlemeğe iyice karar vermişti: — Murtaza efendi banâ bak! -dedi- bu işin kolay bir çarei halli var.. Zavallı adam cevab vermeden ima- mın yüzüne derin bir sorgu bakışile bakıyordu. İmam devam etti: — Bunun çarei hallini sana kısaca söyliyeyim mi?. Allahın emri peygam- «Mdl> berin kavlile Mürveti sana nikâhla - Mürtaza efendi şiddetli bir - itiraz hareketile kımıldayarak: «« Nel-dedis nikâhlamak'mı? öbü- rünü gömeli daha kırk gün olmadı hocam! İmam sarığını sol kaşının Üüstüne doğru eğdi ve ağdalı bir sesle: — Ölüm hak, nikâh helâl - diye ce- vaz verdi - erkeğin harama gideceğine haftasında evlenmesi efdaldır. O da za- ten duvak düşkünü bir taze.. âdeta ba- kire sayılır.. İmamın artık çenesi açılmıştı: şYıırıı ışlen ilâm. Nafıa Vekâletinden: Y — Eksiltmeye konulan iş: Ankarada Yüksek Ziraat Unstitüleri talebe çalışı ma binasının dahili aksamının ikmali, ve dahili elektrik tesisatının haric! ye* bekeye bağlanması ve etraf duvar ve trotuvarlarının inşaatı işidir. Keşğif bedeli: 40615 lira 76 kuruştur. 2 — Eksiltme 28/3/938 Pazartesi günü saat 15 de Nafla Vekâleti Yapı İşleri Eksiltme Komisyanu odasında kapalı zarf usuliyle yapılacaktır. 8 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri evrak 208 kuruş bedel mukabilin de Yapı İşleri Umum Müdürlüğünden alınabilir. 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 3046 lira 18 kuruşluk muvaklat tem'nat vermeleri ve Nafia Vekâletinden 1938 senesinde alımnmış - 50,000 ltralık yapı müteahhitliği vesikası göstermesi lâzımdır. İsteklilerin teklif mektublarını 2 nci maddede yazılı saaiten bir saat evveline kadar Komisyon Reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. Postadâ olacak gecikmeler kabul edilmez. «656. - <1380> Betonarme Köprü İnşaatı. Nafıa Vekâletinden: 1 — Yalova kasabasından Hamamlara giden asfalt yol üzerindeki ahşap Sas matlıdere ve Yalova köprülerinin beton arme olarak inşaatı kapalı zarf usulile münakasaya çıkarı!mıştır. Bu iki köprünün keşif tedeli 70,500 liradır. 2 — Eksiltme 24/3/938 tarihine müsadif Perşembe günü ssat 15 de Nafia Ve- kâletinde Şose ve Köprüler Reisliği eksiltme komisyonu odasında yapılacaktır. 3 — Eksiltme şartaamesi ve buna müteferri diğer evrak 353 kuruş mukabi « linde Şose ve Köprüler Retsliğinden alınabilir. 4 — Eksiltmeye girmek istiyenlerin 4775 liralık muvakkat teminat vermeleri ve bu gibi işleri yapabileceklerine dair Vekâletimizden alınmış mütcahhitlik ve- sikasile Ticaret odası vesikası ibraz etmeleri lâzımdır. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacakları teklif zarfe larını ikinci maddede yazılı vakitten bir saat evveline kadar Komisyon Reisliği- ne makbuz mukabilinde teslim etmeleri muktazi olup postada olacak gecikmelef kabal edilmez. — «1187> PASTiL ANTiSEPTiK K lıuılıı, Nozlı geçen hastalı ve boğoz rahatsızlıklarında «os kısık- lığında pek faydalıdır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beoyoğlu - İstanbul İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünden: Sarayburnu 4 No. lu ambarda bulunan 789 No, lı arttırma kâğıdında yazılı 15 küfede gayri safi sikleti 1173 kilo ağırlı ğında 446 lira 72 kuruş değerinde P. T. markalı 1/15 numaralı tuzlu zeytinin 18 /3/938 günü saat 13 de Sirkecide Reşa- diye Cd. Gümrük Satış salonunda açık arttırma ile satılacağı, isteklilerden ge 7,5 pey akçesi makbuzu ile maliye ün van tezkeresi istenir, pey akçelerinin sâ- at 12 ye kadar yatırılması ve malların üç gün içinde çekilmesi mecburldir. lemin ağzını sustururuz... Siz de bu yalan dünyada keyfinize bakarak otu- Tursunuz.. Murtaza efendi biraz daha düşündü.. gönrâ epeyce yumuşamış bir ses ve ba- kışla imama Allohaismarladik diyerek evinin yolunu tuttu. Bügün eve erkence dönmüş oluyor- du. Anahtarı cebinden çıkarmadan ka- piniın tokmağını çaldı.. fkinci defa tok- mağa elini uzatmağa kalmadan taşlıkta tıkırdılar peyda oldu. Kapı açıldı; fa- kat kanadın arkasına biri gizlenmişti. Sıkı sıkı tuttuğu kapı kanadını kendi- ne siper ediyordu. Mutfaktan başını u- — Hem bu hak parayla önedir hak-|zatan Acar Fatma: lardan değildir. yarım ruzu mahşerde| — Sen odana çık evlâdım - diye ses- senden hesab sorarlar.. kızcağızın gön- lünde bir aslan yatmasa bu kadar feda- kârlığa katlanır mı? — Nasıl aslan imam efendi? — Nasıl aslan olacak?.. Sen de işi an- Jamaz tarafından tutuyorsun... Artık anlayıver canım.. kadının sende gönlü olmasa demek istedim ...Öyle ya gön- Jü olmasa çocuğunu bağrına basar mıy- dı?.. Murtaza efendi ellerini kilidlemiş, gözlerini pot'nlerinin ucuna dikmiş dü- şünüyordu. İmam göz ucile ona baka- rak biraz sustuktan sonra tekrar işi kurcalamağa başladı: — Devir hatminle beraber lokmayı döktüklen sonra bir nikâh kıyar, elâ- lendi - yabancı değil, Mürvetim gelmiş- ti de kapıyı o açtı. Müurtaza efendi başı önüne eğik, mer- divenlere doğru yürüdü. Tam orta ba- samağa ayağını atarken içine şeytanın pençesi girdi. kimseye sezdirmeden boynunu çevirerek kapının arkasından çıkan kadına bir saniye içinde göz attı. Karısınımn ölümünden geçen kırk gün sonra Murtaza efendi ilk defa bir na- mahreme bakmıştı!.. En akıllısından en budalastna kadar erkek bakışındaki manayı sezmekte ka- dın çok uyanıktır. Mutfak kapısından başını uzatan ve kapı kanadını kendi- (1433) manayı derhal sezmişlerdi. Bu, yıllar” danberi beklenilen bir zaferdi. İçiniğ coşkunluğundan kabına sığmıyan Acar Fatma, içi görib 'bir sevinçle ezilen kı- zını mutfağın bir köşesine sıkıştırarak! — Bu herifin sende gözü var - dedi * vallahi de var.. billâhide var.. o ne saâ- man altından su yürüten kurnazdır.. €“ ğer gözü yoksa, bana da Acar Fatmâ demesinler.. ben leb demeden leblebiyi anlarım ayol.. Boğazına atılacak gibi başının etra- fında kıvrıla kıvrıla dolaşan kara, kurü ellere şaşkın şaşkın bakan Mürveti: — Kız! - diye tartakladı - sünepeli- ğin lüzumu yok.. tak takıştır, sür sürüş- tür.. herife ara sıra görünüver.. göre“ yim seni.. erkek kısmı fingirdek kari- dan hoşlanır.. karadut yemiş ispino£ gibi pınekliyeceğine bana ne oldu d ben bilemem kantosunu söyle.. fıkır fi kır kahkahalar at.. herifi bu sefer d8 ellere kaptırırsan ruzu mahşere kadaf çıra gibi yanıp tutuşacağım... Bugüü sana aktar Takvordan bir kutu allık 8- layım inşallah... Devir hatmile beraber lokmalar dü“ ğıtıldıktan birkaç gün sonra Murtazâ efendi ile Mürvetin nikâhları kıyılmı$, bu büyük saadet Acar Fatmaya derilk ne siper yapan ana kız da Murtaza e- (rahat bir nefes aldırmıştı. fendinin bir saniyelik bakışındaki gizli — Arkasn var —