6 Sayfa SON POSTA l Hâdiseler Karşısında ı İLKBAHAR atbaadayım.. İlkbabarın ilk gü- nünde şöyle çiçeklerden, kuşlar- dan, güllerden, bülbüllerden bahseden bir yazı yazacağım.. Kapı açıldı. Arkadaşlardan biri içeri girdi: — Yahu dondum.. Ne soğuk, ne go « Buk: Bir başka arkadaş zili çakhı, gelen ha. demeye bağırdı: — Kalariferi yakmadınız mı nedir, do nuyoruz. t Arkadaşlardan biri telefanu açtı: — Neresi orası, kömür deposu mu?.. Evet, evet, ben telefon ediyorum. Bizim evde kömür bitmiş, bir ton daha güönde - vin! Yerine oturdu; konuşmıya başladılar. —Camım şu kapıyı da hep açık bıra - kırlar, — Kar gene başladı. — Hem de müdhiş yağıyor. Bu gidişle yarına kadar her tarafı kapıyacak. — Muhabir mektublarına göre her ta- rafta kar var, âoğuk müdhişmiş. — Ne karanlık hava; içime sıkıntı ve- riyor. — Şu rasadhaneye bir telefon edelim.. Yarın nasıl olacak. — Ben ettim, — Ne dediler? — Kar daha devam edecekmiş.. — Termometreye bir baksana?.. — Sıfır. — Tevekkeli değil.. Sıcak bir ıhlarmır filân olsa da içimiz ısınsa.. — Dün senin bayana rastgeldim. — Evet, evet bir kürk manto baknuya çıkmıştı. — Yeni şoson almışsın öyle mi? — Çak lâzımdı. — Ben bugün yün fanflâ giydim.. Şim- diye kadar hiç yapmadığım şey.. Onların söylediklerine artık kulak ver. medim. Kendi kendime: — Hele şu yazımı bir bitireyim! Dedim. Kalemi elime aldım. Parmak « larım donmuş... Kalemi bir türlü tuta - madım. Gördüler: — Ne o, yazı mı yazacaksın? — Evet, <İlkbahar» serlevhalı bir ya - zıya başladım. Şöyle bahardan, çiçekten, gülden, papatyadan, dekolte entarilerle sokaklara dökülmüş genç kızlardan bah- sedeceğim, Bugün ilkbahar geldi.. Böyle bir yazının tam günü değil mi? Arkadaşlarım yüzüme baktılar, ve kahkahayia güldüler.. Onların bu haline çok kızdım. Bu yüzden de yazacağım şey- lerin hepsini unuttum. Şunu merak ediyorum: Acaba bana neye güldüler?.. Ben gülünecek bir şey söylememiştim ki!. İsmet Hulüsi L Bunları biliy 14 senedenberi cereyan eden şatranç müsabhakası Amerikanın Paortland şehrinde ter ile Montebelle şehrinde — oturan kardeşi Jorj ara- sıtda an dört se- tedenberi bir şatranç müsabakası yapıl maktadır. İki kardeş, bu oyunu müuhabe. ye yolile oynadıkları için oyun bu kardlar uzamıştır. İki taraf şim kadar hbirer eyun kazanmışlar ve barebere kalmışlar. dir. Üçüncü maça henüz yeni başlan- müuştır. i * Dünya milletlerini temsi! eden| bütün bayraklar yedi renkterdir Dünya milletle. rini temsil eden bayraklarda, topu topu kaç renk kuk Janılır, bilir misi- niz? Tamam yedi renk. En fazla kul- lanılan renk kırmızıdır. Bu renk (4 GÖNÜL İSİ Zorla saadet de Olmaz! Bayan Cavideye: Kızım; Mektubunu dikkatle okudum. E- ğer senin yazdıklarının altında. ba- banım ilâve ettiği satırlar bulunma- saydı. «— Bakalım? Diyecektim, anlat - tıkların doğru mu? Acaba, şikâyet ettiğin erkeği de dinlesem, o da ken- disini senin kadar haklı gösteremez mi? Fakat babanın bu mektubu, hiç bir tarafını tekzibe, tashihe, tavziha lü- zum görmeden bana elile gönderme- sini bir şahadet addediyorum. Ve şikâyetlerinin hakikate tama- men uyduğunu kabul etmek mecbu- Tiyetinde bulunuyorum. Bu takdirde, hislerimin muhalefe- tine rağmen, dinliyeceğim, ve sana, ğin ayrdış kararının — isabetli elduğunu söyliyeceğim. Eğer yuvanızın tadını kaçıran ye- gâne sebeb; kaynanan olsaydı- — Kızım... Arada bir çocuk var, Dişini sık, yuvanı yıkma, derdim. Fakat mektubundan anlıyorum ki, Ara yerden kaynana heyulasını ta « sturan Mister Wal- | aa or mu İdiniz? — | Dünyanın en kıymetli incili hangisidir ? Dünyanın en İkiymetli — olarak 8 tanınan İncili A- İmerikan âyan meclisinin kütüb- hanesinde — bulu- İnan kitabdır.- Bu kitabı, matbaa hu- rufatının — mücidi Gütenberg ba (1453) senesinde başlanmış ve iki cildi iki senede tamamlanmıştır. Filvaki Gü- tenberg tarafından basılımış olduğu bili. nen daha (259) İncil varsa da bunların izi tk'.:fbı-dllmi.ş ve çoğu da ziyaa uğramış- ul Plry Ze & X miştir. Bu İncilin tab'ına tır. mületin bayrağında mevcuddüur. İkinci fa moemleket vardır; Fas ve Zengibar. Bayrağı tam murabba şekilde olan da jbir memlekettir ki bu da Annamdır. Bayrakları tek renkleri amudi olarak tanzim edilmiş memkkrüer (87) dir; ı bi İSLERİ mamen kaldırabilecek bir çare bu - hansa bile, senin kocana karşı besle- ğin duygular, mes'ud olmanıza ma- Vakıâğ kurulmuş bir yuvanın da - ğılması, ürkütücü bir felâkettir. Fa- kat birbirlerinden nefret eden, bir- birlerile anlaşmalarına imkân kal - mamış bulunan iki insanın istemiye istemiye bir arada yaşamaları, ayrıl- mualarından daha büyük bir felâket- ler doğurabilir. Sonra sen, sokakta kalıp sefalete yuvarlanmak tehlikesile de 'karşı karşıya bulunan bir kadm değilsin, Bihnaenaleyh, hakaret görmeyi, da- yak vemeyi bile göze alarak bir er- keğin tahtı nikâhında yaşamıya hiç bir mecbariyetin yok. Mademki henüz, mes'ud bir izdi- vac yapabilecek kadar'genç ve gü - ze'sin, mademki babanın gölgesi, se- mi, ruhuna yabancı kalan hoyrat bir erkeğin himayesine muhtac olmak- tan kurtaracak derecede geniştir, ömrünün en güzel yıllarını niçön zehirliyeceksin? Zorla güzellik gibi, zorla saadet de olmaz kızım! dereceyi beyaz renk almaktadır. (51) de- ! le. Bayrakları tek renkli olarak iki | İki şık Elbise modeli Türk mrinosçuluğunun' kümet bu iş için Yazanı Geçenlerde Atatürkün uğurlu eli 1 işletmeye açılan Merinos fabrikası, şüb- ' he yok ki mükemmel bir endüstri eseri-| ederek, milli servetimizin harice bugü ku vazıyetı ' Merinos bizde henüz kâfi ı.m.a. ,.ı..mı.... değildir. Fakat hü' verimli bir faaliyete geçmiştir. Tatbik edilmekte ol" Pprograma göre Bursadan Çanakkaleye kadar olan saha (Meri bölgesi) olarak ayrılmışta. Bir Merinos sürüsü Tarımman mıs ğ a masındadır; yani bu fabrika yalnığ, ki endüstrimizin ihtiyacını dahilde | aa ğ ; ü İA İdir. Dört milyon Ura harcanarak meyda- | öina sed çekmekle kalmıyor, ayni ' Solda: Öğleden sonra elbisesi, önü bol, yakasında Ik! gül var. Sağda; Sentürsüz, sade; yünlü rob, bu biçim kaiçaları ince gösterir. Robdöşambr ve pijama WU*'“ $ îh! Sağda — Kenarlarına koyu renk ipek- Hiden dilimler geçirilmiş orijinal bir pi- jama, Solda — Çiçekli kumaştan Tob İö na getirilen bu fabrika, yılda 3 milyon kilo kadar yün işliyerek, bugünkü ihti- yacımızm 96 85 inden fazlasını karşılıya- bilecektir. Fakat, bizi övündüren nokta, sadeca bu çapta, bir eserin kurulması müuvatfakiyeti değildir. Onu asıl dağere lendiren cihet,»Türkiyenin yarınki ikti- sarliyatında oynıyacağı önemli roldür. Eğer Merinos f.ıbrik_ımnın kuruluşun- da, yalnız işçiliği tasarruf etmek, yöni dokuma sanaylimizin ihtiyacı olan yün ip'iği, dışarıda hazırlatmayıp ta, yurdda 'Türk işçisine hazırlatmak gayesi gü seydi, bundan kazanacağımız çok bir şey tutmazdı. Belki bu yüzden fazla verdiği- miz Milyonu önlerdik ama, yünü dışarı- dan getirterek burada işlemek, mem'e- ket iktısadiyatında beklenilen değişikli- i iği göstermezdi. Nihayet 6-7 bin nüfusu geçindirecek bir iş artımı, göze batacak belli başlı fark olurdu. Asıl mesele, yünlü dokuma sanayli « mizir. ihtiyacımı tamamen içeriden temin etmek, hattâ bu malı dışarı satmaktadır. Ancak bu takdirde başarılan iş, milli prensiplere uygun düşecekti. Fakat Me- rinos fabrikasının tasarlandığı günlerde köyunculuğumuzun bu ihtiyacı karşılı- yabilmek durumundan uzak — bulunuşu, meseleyi değiştirmişti: Türkiye koyun ırklarının hiçbiri, bir (kamgarn) fabri- kasının istediği yünü veremiyordu. Bi- naensleyh: A « Ya, fabrikadan vazgeçe- rek, milyonla Hira verip yünlü dokuma sanayiinin ihtiyacını dışarıdan — gelirte meye devam etmek, B - Ya, fabrikayı kurup sadece yünü idhal ederek burada işlemek ve böylelikle hiç olmazsa işçili- ği tasarruf etmek, C - Yahud da, fabrika İle birlikte, Türkiye koyunculuğunu da bu işi cevablandıracak bir hale erişliz- mek Jâzım geliyordu. Cumhuriyetin — becerikli — büyükleri Türkiyenin böyle bir dava karşısındaki durumunu adamakıllı — inceliyerek, — işi mutlaka üçüncü şekilde halletmek kara- rını verdiler ve Merinos fabrikasının te- mel taşı atılırken, Merinos koyunlarının yetişlirilmesi işine de hız verdiler. İşte Merinos fabrikasının asıl değeri, manda Türkiye koyunculuğunun zançlı bir istikamete yönelmesini etmiş oluyor. ü a zi Başvekil Celâl Bayarın nutukla! yi söylediği gibi, Merinos bizde heuin derecede yetiştirilmiş değildir. Bü 'nv la fabrika ihtiyacını şimdilik dışt getirtecektir. Fakat bu tarzı, tabil F # lamak lâzımdır. Çünkü, Merinos ye y |rilmesi işi, bir fabrikâ kurulması işi € folamaz. Birincisinde eserin mfydlgım kıçı pöra ve emeğe; İkincisinde Hi r. Bununla berabif kümetin Merinos programı şimdiyt fı' dar yüz ağartacak bir düzen içinde t rümüştür ve işi ellerine alanlar böy” yürütmekte de berdevamdırlar. Binsti aleyh, gerek köylü taraflarında, a fabrika tarafında Merinosçuluğun ' vaffak eserlerini göreceğimiz günlef vzekta değildir. lf Bu — vesileyle — Merinosçuluğum! ’ bir nebze babsetmeyi faydalı '* Merinosçuluğumuz ne halde? Bunl tün şümuliyle anlatmaya şübhesiz bi tun elvermez. Fakat şöyle bir p—nof;; sını çizmek te okuyuculara kâfi gt tir. r Tatbik edilmekte olan programâ ,. Bursadan Çanakkaleye kadar olap (Merines bölgesi) olarak aynlınll“'v,d ralarm ötedenberi — yetiştirdiği cinsi bildiğimiz Kıvırcıktı. Bu ”““"”f daki yüz binlerce koyunu yok elen_ry rine Merinos cinsini koyüvermek © siz bir hayaldir. Böyle bir şey !ııî' İbal - mümkün olsa bile, dışarıdan T lecek yabancı bir ırkın memleketl iklim, mer'a. bukım, şu ve bü Bi Zl’ lerine kaynaşması imkânı yoktur. / Merinoz yetiştiren her memleketi , | kenci yerli ırklarımı ıslah etmek yırı"( kullanarak mahallt - tipler Bövlece Almanların Alman V Macarların Macar Merinosu yf geldiği gibi bizim de bir Türk ık" meycana getirmemiz lâzım gel nacnaleyh, ayırdığımız bölgenin k"'_,] larını tedricen Merinosa şambr. bö; iki başlı bir gayeye dayanmış ol (Devamı 10 uncu sayfada) Â Bacaksızın maskaralıkları TEZERARREr