* Son Posta ,, nın ikâyesi Tramvay görünür görünmez o hrıhl doğru bir kımıldanış oldu: Sanki sımsı- | kı bir çalılığı bir fırtına tokatladı. Zindan kapısı açılınca mahkümlar da | ancak bu kadar telâşla ileri atılırlardı. İkinci mevki araba daha durmadan , Goluvermişti. Birincide ayakta duracak kadar yer vardı. Oraya doğru yürürken Hasnünün arkaya gittiğini gördüm: — Buraya gel yahu! Orada yer yok! O bunu duymamış gibi uzaklaştı. Ben de ister istemez arkasından — koştum. Çünkü ne yapsam gelmiyeceğini biliyor- dirm, Fıçıdaki sardalyalardan daha - sıkışık bir halde yola düzüldük. Onu biraz zorlayınca şöyle derdi: — Benim çocukluğum kuruşuna kadar besablıdır. Bir gün birinci mevkie bi- nersem © içinde başka bir gün yaya gitmek lâzım gelir, Onu ayın sonlarına doğru Karaköyden Şişliye kadar yaya giderken gördüğü- müz de olurdu. Demek ki bazan hesabını Şşaşırıyordu. Ne vakit aramızda konuşsak öğle ye- Tmeğini evden getirmenin kötülüğünden bahsederdi. Fakat: — O halde sen niçin getiriyorsun? Dediğimiz zaman omuzlarını çökelte- rek şöyle derdi: — Siz bana bakmayın! Sigaralarını yarım yarım içiyordu. Sırtındaki lâciverd elbise usta bir lostra- cının elinden çıkmış gibi parlıyordu. Bizim kadar para alıyordu; biz de ©- nun gibi evli idik. Fakat ondan en az beş Toisli daha iyi yaşıyorduk. İlk zamanlarda: — Ne pinti adam! Derdim, Fakat onu eskidenberi tanı- yanlardan biri şunları söyledi: — Haksızsın! Zavallının bir karısı var ki onu esir gibi kullanıyor. Ayda yirmi altı gün işe gittiğine göre bü kadar dela #kinci mevkile gidip gelecek kadar tram- vâay parasını hesablıyor. Her sabah taba- İkasıra beş siğara koyuyor, yemeflini de elint veriyor. Traş, boya gibi ihtiyaçları da ayni şekilde hesablıyor, Geriye kala- nnt aybaşında hemen elinden alıyor. Kadın kendisi harcıyor mu, dersin. Ha- yır... Büylece para biriktiriyor. İki üç bin lira olmuş. Geçen sene bir ev satın aldı satar da parasını yer diye karısı o- nu d3 kendi üstüne yazdırmış. Yoksa Hasnün cömerd çocuktur. Küçüktenberi fanırım, — Ben olsam dayanamam, Dünyaya bat ası olmak,için mi geldik? — İyi amma, seviyor! de öldürür. ni öldürmüyor. Hem de, süz aramızda, karısı evvelce düşmüş bir kadındı. Bir sene metreslik etti. O zaman biç böyle değildi, Hasnün bizden ömerd, arzu ve ibtiyaçlarına karşı saygılıydı. Evlendiklerinin *Son Posta , nın edebi romanı: 72 v Ş TTTT S UUD SON POSTA SÜTTEN AĞZI YANAN Kadircan Kaflı «— Buyurunuz, Hasnun çok gecikme birinej ayında hemen değişti. Bunun se- bebini sorduğum zaman acı acı «Kera- met nikâhta!» demişti. * Buhran gelip çattı. Şirketin işleri da- raldı. Arkadaşların yüzde altmışı kadro- nun dışında kaldılar. Bunların arasında Hosnün de vardı. Aldığı üç aylığı Üç ay yedi. Dördüncü ay onu artık göremedik, Neden sonra ha« berini aldık. Karısı: — Üç ayda iş bulamıyan erkek, erkek değildir. Evine gelmiye utanmalısın! Demiş. O da. başını alıp gitmiş, Bir aralık Erganideki madenlerde, baş- ka bir sefer Sıvasla Erzurum — arasında yapılmakta olan demiryollarında çalış- tığını duyduk. Bir yaz günü köprüde karşılaştık. Üç gün evvel gelmiş, hemen dönüyormuş. Bana hayatından kısaca bahsetti, Karı- sından ayrıldığını, henüz evlenmediğini, bununla beraber yapyalnız — olmadığını sövledi. Yeni arkadaşını vilâyetlerde do- laşan bir tiyatro trupü arasından seçmiş. — Ev Çük kasabalarda, yalnız yaşıyamıyor! Dedi. Demek ki gene bir metresi vardı. — Bir gün onunla da evlenirsin! Dedim. — Sus! Çok sıkıntıları paylaştık amma, ©o haltı bir daha yemem. Nikâhta kera- met vardır! Çok geçmeden şirketin İstanbuldaki merkezine geldi. Dolgunca bir maaş ah- yordu. Göze girmiş, faydalı olmuş, ha- yatta ilerlemişti. Eskiden, kenardaki masasının başında sessiz ve silik, çalışırdı. Çoğumuz maa- şımızın artırılması İçin şeflere sokulur, yaptığımız işleri mümkün olduğu kadar büyütür, hattâ tavsiyeler getirirdik. Fa- kat © hiç aldırmazdı. Sebebini sorduğu- muz zaman amuzlarını silker: e alışan bir insan, hele kü- | z, sizin geleceğinizi söylemişti.» — Adam sen de, yaşayışım değişecek dağil ki... Derdi. Hakkı da vardı. Geliri artınca yaşayışının güzelleşece- ğini anladığı zaman karakteri hemen de- Bişmişti. Metresinden bahsederken: — Dünyanın en iyi kadını, en iyi ar« kadaşımdır. O olmasa ben adam olmaz- dim. Diyordu. Öğle yemeklerini en iyi lokantada yi- yor; tramvay kalabalık olunca taksiye biniyor; tertemiz ve yepyeni gi yordu. Vaktile acıdığımız arkadaş, şimdi im- renilecek haldeydi. Bir akşam bizi yemeğe çağırdı. Apartımanın kapısını prostelalı güzel ve genç bir hizmetçi kız açtı. Birkaç sa- niye sonra tirşe bir rob içinde yeşil göz- lü, kestane saçlı genç bir kadın: — Büuyurunuz. Hasnün çok gecikmez. Sizin geleceğinizi söylemişti, Diyordu. Şakıyan bir sesi vi Önümüzde yürü onun zengin ve zarif kadmlığına bayrandı. Rahat koltuk!ar, şik bir divan, pırıl pt- rıl bir halı, meli tül perdeler, biblo- lar, vazolar, etüjer ve kitablar... Avizenin bej renkli ışıklarile yıkanan |bu dekör içinde Inşan kendini başka bir dünyada sanıyor. Hasnün gerçekten çabuk geldi. Bir iki aperetiften sonra zevkle hazır- lonnuş olan zengin bir safrada hayatı- man en güzel akşam yemeklerinden bi- rini yedim. Bunların hepsi bana o kadar |yabancı şeyler değildi. Fakat genç kadın, konuşma ve kareketler onlara yepy ni bir renk, bir can veriyordu, Hasrı akkında © kadar iyi ve doğru görüşleri, e derin bir sevgi ve saygısı vardı ki bunların eşine belki biç rastlamadım. O« nunla birlikte uzak dağ başlarında, yok- dı. Muhammen bedeli 17920 lira olan 160 gönü saat 15,15 de kapalı zarf usulile caktır. Bu işe girmek istiyenlerin 1344 liralık ettiği vesikaları ve nafia müteahhidlik 14,15 e kadar Komisyon Reisliğine verm Şartnameler parasız olarak Ankaradı 'Tesellürm ve Sevk Şefliğinden, İzmir ve maktadır. — «döl> Devlet Demiryolları ve Limaniarı iştetm3si Umum idaresi HaT 00 aded kayın ağaç 10/0/838 !"y Ankarada idare binasında satifi muvakkat teminat ile W”':; vesikası ve tekliflerini ayni Bi * eleri lazımdır. Malzeme Dalresinden, lîliüw Eskişehir idare mağazalarından - H 15-2-1938 tarihinden itibaren, Kırıkkâle , Polatlı mıntakasında bulunan ©» yonlardan Ankaraya Gidiş-Dönüş şartiyle seyahat edecek yolçulara v! rife üzerinden 96 50 tenz'lât yapılacaktı âzimet tarihine 7 gün ilâvesiyle buluna üzere yedi gündür. Biletler azimet tarih dirde biletin mer'iyeti azimet tarihi olan Bu biletler, Toros, Anadalu sür'at tren ret biletleri ayrıca alınmak şartiyle bilâ r. Dönüş biletlerinin mer'iyet "’a;:; cak tarihin gece yarısına kadar W inden bir gün evvel de alınabilri. ertesi günden başlar. ve lerinde bu tzenlere mahsus N:I:V y 1 Mayıs 1934 tarihinden muteber yüzde elli tenzilli halk trenleri Mart 1938 den itibaren mülgadır. — (14 Eytam Bankası İlânları j müm yolcu trenlerinde mer'i ) (893) -— İ qu: | Esas No, Yeri No su — Nevt —I 6869 Büyükada, Nizam, Nizam ve Buk- 1,8 Köşk T0k” ] kal Nizamettin sokağı ü | 610 Büyükada, Nizam, Nizamı caddesi 21,21/1 — Köşk z | ve Bakkal sokağı €T Büyükada, Nizamda Nizam cad- 19,19/1 — Köşk 1407 desi | 672 Büyükada, Nizam, Bakkal sokağı 19/2.19/8 — Köşk SÖĞ | Adresleri yukarıda yazılı köşkler açık aıttırma usülile ve peşin parâ lacaktır. İhale 14/3/938 Pazartesi günü saat ondadır. İsteklilerin hizalarında gösterilen pey akçesi, nüfus tezkeresi ve ile w fotografı ile birlikte yazılı gün ve saatte Bankamıza müracaatları. aö ) A e$T ÜN elt din LA V ezzaa t h —| © $ Konservatuvar Direktörlüğünde!, Yatı kısmı «Şehir Bandosu» na talebe ilk okul mezunlarından olup ta muteber ve müteselsil <918> alınacağından on beş yaşından | üt kefil vcrehıl!y 4 ) Baş, diş, nezle, grip, romatizma va butün ağrılarınızı W'ı İ sul ve kerpiç evlerde, bin türlü güçlük« ler içinde geçirdiği günleri bile güzel bir macera gibi anlatıyordu. Ertesi gün hepimiz birden Hasnünün başına senki Öşüştük: — Azizim, sen bu kadınla evlen! Val- lahi günahtır. İşi askıda bırakmak ne de olza onu üzer! — Olmaz! Zorlayınca çıkıştı: — Sizi eve çağırdığıma beni pişman e- deceksiniz. Ben kadınları bilirim. İşi as- kıda bırakırsan melek, bırakmaz da sağ- lama bağlarsan nemrud oluyorlar! — Kadına göre değişir. Madem ki ö- lünceye kadar beraber yaşıyacaksın, ni- kesar, icabında günde üç kaşe alınabi'ir. — kâh lâzımdır. Yarın çıxukıınnıl:j N.kâh herhalde lâzım. NikâhsiZ ) Güldü: Si — Nikâh! Nikâh! deyip (Adem) le (Havva) nın - nikâhlk? vardı? ' O yürüyüp giderken içimizdi? şöyle dedi; F — Haklı değil amma, süttemi ağp nan yoğurdu üfliyerek yer! YARINKİ NUSHAMIZDA: Küçükler Çeviren: İsmet Yeğeninin daha fazla tnad edeceği Tüzumsuz sözlerle onu üzeceğini bek- Jerken, Selmaniın hemen barışmıya ra- zi olması Sabiha hanımı pek sevindir- Yoiş'i. İki seneden fazla bekledikten son- ra iki ay daha intizar etmek mühim bir fodakârlik sayılamazdı. Genç kizin heyecanlandığını, telâşlandığını anla - dığ: için fazla ısrar etmeği münasip bulmadı. — Peki yavyrım... Batışma gününü ; fakat bu adla barışa- i değil, seni şünmeğe vermelisin. am hala.... Senin için her şeyi yapacağım. yatfılı zaman, hbalasına zü tutmak, Fuadı düşünmek #etadi, fakat yüzünü tanımadığı, yalnız Jismini bildiği bir adam yerine gö Muazzez Tahsin Berkani karşısına ismini bilmeden sevciği baş- ka bicisl çıktı ve bu hayal o kadar hâ kinı bir ıszarla başına yerleşti ki genç kız başka her şeyi unutarak onu uzun uzun hatırladı ve ona aid hatıraları de- rin bir zevkle tatlı tatlı düşünerek du- daklarında bir gülümseme ile mes'ud uykusuna daldı. Aynı saatte, Sabiha hanım, elinde kâ. d kalem, Fuadla konuşuyordu: «Mektubun beni çok üzdü «Hayır, Selma ile birlik o! smadım. Hayır, senden eşey yok «dan, oğlum. ediğim bir nüyorum, sizi mes'ud et- için ihtiyar başımın, yorgun kal- «bimin kuvvetini her zamandan daha «çok sarfediyorum. «Şimdiye kadar yaptığın gibi bundan «sonta da bana inan, bana güven Fuad eve..... şimdilik Trabzona gelme. Sel- e«mayı amcazının oğluna yakınlaştırma- «ğa uğraşıyorum. İki ay sonra İstanbu- «la gidince, ikinizin dost ellerinizi bir- | «edecek halde deği lup seni unut- | Bilâkis seni, sizi her zaman- | «birinin içine bağlıyacağıma eminim | «artık... «Trabznn Selmaya manen ve madde- at bu iyilikleri genç kafası takdir bir iki g eburadan ayrılınak istiyor. Senin de ©- 'cnu görmek için sabırsızlanmakta oldu- «ğunu anladığımdan buna pek müma- «naat etmiyorum. «Gitmeden evvel Selma ile kendi ha- «yalı hakkında ciddi surette konuşaca- eğirm. Bunu sana tekrar yazarım. Göz- «lerini öperim sevgili oğlum.> * — Selma, oyun bozanlık ediyorsun doğrusu .. Biz senin için daha ne kadar eğlenceler hazırlamıştık; halbuki sen şimdi, dört beş gün sonra İstanbula gi- deceğim diyerek bizimle gezmek bile istemiyorsun . — Sizinle az mı gezdim Fahire? Da- ha geçer gün, yoargun ve neş'esiz oldu- ğum halde sizin batırınız için Değir- mendereye gitmedim mi? — Evet ama biz seni Boztepeye, Ar- galyaya, daha başka yerlere götürmek istiyorduk. — Onları da bir daha sefere görü- rüm. — Bir daha sefere mi? Güleyim ba- ri.., Seni bir daha Trabzonda görür- sek. — Sözünü bitirme Şükran; vallahi gücenirim, hem memleketi, hem sizi 0 kadar sevdim ki belki ümid ettiğiniz- den daha evvel tekrar geleceğim. İnanmamı kızım.. boş yere telâş et- me! — Vallahi hepinizi çok sevdim Şük- ran; fakat benim huyum fena.. bisleri- mi dışarıya veremediğim için herkes beni soğuk tabiatli sanıyor. Bak, sana tühaf bir şey anlatayım: Dün akşam sizinle kahvede otururken ağabeyinin anlattığı hikâyeyi dinlemi- yormuş gibi göründüğüm için bana kızmamış mıydın? Halbuki ben o hikâ- yeyi dün gece kendi kendime - birçok defa tekrarlıyarak güldüm. — © hangi hikâye Selma? — Sen o sırada bir hanımla konuşu- yordun Fahire, dinlemedin; bak sana| W zaman lkiknum garabeti bunu tuhaf & |maktan kendimi alamadım kısaca söyliyeyim: Kahvenin yüzlerce senclik geniş çınar ağaçlarının gölge- sinde oturmuş çay içiyorduk. Birdenbi- re müdhiş bir gürültü koptu. Ben 'ııor—lW rin kahkaha ile gülerek benimle a- lay ettiklerini gördüm ve sıkılarak ye- |rime oturdum, O zaman Şükranın ağa- beysi, kendisine mahsus uzun tafsilât- Ja şunu anlattı: Bu kahvenin ismi «Kar- ga kaçırane dır. Çınarların üstünde yu- va yapımış olan binlerce karga ile başa eee aet Bd ZaaZ ee aü z —t çıkamıy w bu yüzden rahatsız olan mÜŞ"/ kurtarmak ve daha ziyade ken_d'wf cına zarar vermemek için gl“b ve düşünmüş, ağaçlara tenekt! ve vakit vakit bunları döverek vf'v bir gürültü çıkarmak süretile " rı kaçırmağa muvaffak olmuş- y gf vakiltenberi günde birkaç Üefâ ’ tırdıyı yaparak kargaları W"" olmuş. Bu hikâyeyi dinlediğim tan beri menetmişti. Hurke.“”.İ ile gülerken ben sumuşwwhd v şera hatırlayınca bunu pek W' ve kahkaha ile güldüm. / Bununla size vak'aların j' bende yerleştiğini anlatmak “ıll’ w kü hayatımı İstanbulda uzunf j lıyarak sizi düşüneceğimi söy istiyorum. T ıd’ — O halde, bu hatıraları ,ıf' geldiği kadar çoğaltalım Sel""o;&lf ae | bize gelir misin? Güzel LâZz karak yerimden fırlayınca, etrafımda- | oynıyan Ayşeyi çağırtıp sana bir eğlence hazırlıyacağım. — Ne iyi olut! Karadeniz ayunlarını görmeden git eksiklik olurdu. Halam da bunu söyleyip rîuruvo;çıvt i n bir dans göıwnmdl!l_ Çayük İ kac et r