Monoloğ: Domates Hiç bu hastalığa tutuldunuz mu? Al - lah göstermesin, gayet fena bir hasta - bktır. Ben bu hastalık yüzünden bir ke- re tam üç gün yatakta kalmıştım. Ne 07. Neye gülüyorsunuz?.. Ay siz doktor mu- sunuz?. Doktor olduğunuz için domates hastalığı diye bir hastalık olmadığını id- dia ediyorsunuz öyle mi? Doktorluk ki - tablarında bu hastalıktan bahsetmezler mi? Olur ya.. Bu hastalık sizin doktor mektebinde okuduğunuz zaman daha dünya yüzüne gelmemişti. Siz diploma - nızı aldıktan sonra geldi. Ben bu hasta - hğa nasıl tutulduğumu da size anlata - yım.. Benim bir teyzem var.. Uzak otur- duğu için kendisini pek sık göremem, Bir kere çok göreceğim gelmişti. Anneme yalvarmıştım: — Kuzum anneciğim, canım anneciğim, benim bir tek anneciğim, ne olur izin ver de teyzeme gideyim, bir iki gece o- nun evinde misafir kalayım! Demiştim. Annem de beni kırmamış, teyzeme götürmüştü. Teyzemin evinde ilk akşam, teyzem ve eniştemle birlikte sofraya oturmuştuk. İlk yemek olarak domates dolması geldi. Benim tabağıma iki tane koydular. Ben de domatesi kiç sevmem, sevmem değil, ağzıma koymayı bile istemem.. Şimdi ne yapacaktım: — Domates dolması yemem! İ Desem ayıb olacaktı. Yesem, yiyemi . yecektim. Düşündüm, taşındım, en iyü Ççare domates dolmasını tek tadını almı- Bi yayım, diye çiğnemeden yutmayı müna-| vinde kaldiğim müddetçe yataktan kalk- sib buldum. Ve güçbelâ yutabildim. Eh | madım. Tam iyi olduğum gün teyzem, ba, artık bu iş bitmişti. İkinci yemekten se- | na: ve seve yiyecek karnımı doyuracaktım. Eniştem tabağıma baktı, dolmaların bir anda bitmiş olduğunu görünce: — Anlaşıldı, dedi, sen domates dolma- sını çok seviyorsun! Benim cevab vermeme meydan bırak - madan hizmetçiye bağırdı: — Domates dolmasını tekrar getir. Beni işaret etti: — Tabağına koy! Yeni bilmecemiz Resimde üç tane devekuşu var. S OW DURLA Onlar gayet sakindirler. Hiç Büyük yazıcılarımız: Cenab Şahabeddin Manastırda doğdu. İlk tahsilini «Fev- ziye İdadisi» nde yaptıktan sonra «Tıb- biye» ye girerek doktor çıkt. Av- rupaya gitti. Dört yıl orada hem doktorluk, hem de ediblik kültü- rünü artırdı, ve hasjalığı B İ memlekete — dö- — , istemem! R nünce, — «Tevfik Dedim, dedim ama, bunu benim ne .( pp Le zaketime verdiler! 'Teyzem lâfa karıştı: daşlarile — tanıştı. — Kızım burası senin kendi evindir,| P9 güzel yazıları- ne diye sıkılıyorsun, mademki sevdin bol |ni, bu da «Servyeti bol ye! Fünu» da çıkardı. Cenab (lk za- Dedi, hizmetçinin getirdiği tabaktan | Manlar şairdi. Şiirleri kitab halinde üç tane domates dolması aldı.. Benim ta- î!_k"'—“"lâlırı Şiirleri, İ"CF: İİ"İPK _“İHIS' bağıma koydu. Sağa baktım, sola baktım.. -'“Sâîîr::;“l- şJ ?15" v;;xmı_ ;_-kırx ıl;: y imk « | nni alelerile göstermiştir. Ku Ve diyeceğini, Re YEPACAĞIRİ #RTA İ Dir nifhekkiddi. <Teceddikd edebi: — Sıkılma kızım yesene! yatında» Tolü büyüktür. Münakaşala- Çaresiz gene katlandık, Gözlerimi ka . rında nezahatten ayrılmamıştır. Arab- |padım. Üç dolmayı birbiri arkasına gene | SA farsca, fransızca gibi dilleri çok iyi Poilirdi. vetlidir. çiğnemeden yuttum.. Yuttum ama neler Kültür bakımından çok kuv- çektiğimi ben bilirim. Fakat artık ne yemek yiyecek, ne de| Eserleri: Hac Yolunda, Avrupa Mek- bir şey söyliyecek takatim kaldı. tubları, Âfâkı İrak, Evrakı Eyyam, 'Teyzem başını tabağından kaldırdı. Ba- | Nesri Harb ve Nesri Sulh, Tiryaki Söz- na baktı. Tabağımı boş gördü: leri, Yalan, Körebe, Küçükbeyler... — Bitti mi? ZN eee Tei aklı ve Faydalı — | — Bitti! ER LA G LA N Dedim. Eniştem de baktı: Eisiklette mızıka — Meğer ne kadar çok seviyor muş - sun.. Ne diye bir daha istemiyorsun, do- mates dolmasi bol.. Biraz daha ye. — Teşekkür ederim. Doydum, artık ye- mem! — Yok yok, hiç sıkılma. Tabağıma gene iki dolma daha koydur- mazlar mı. | — Yemem! Dedim, olmadı. — İstemem! Dedim, olmadı, olmadı, olmadı, ol « madı... İki dolmayı daha, yani top yekün ye. di doima vuttum, Ve nihayet hapı da yulmuş o, O akşam midem ağrıdı, bozuldu, v a düştüm. Ve teyzemin e- Bisikletli askeri mızıka yalnız Holan- .|da ordusunda vardır. — Sen üzülme, ben senin için bugün gene domates dolması yaptırırım, akşama istediğin kadar yersin! Demez mi?.. Artık duramadım ve tey- zemin evinden kaçtım. Domates hastalığının ne olduğunu şim- di anladınız mı? yedi tane domates dol. masını benim gibi çiğnemeden yutarsa - pız siz de bu hastalığa tutulursunuz! *ok Bir kol saati veriyoruz Bir varmış, bir yokmuş, evvel za - manda bir ördek varmış; ördek bera- ber bulunduğu tavukları hiç sevmez, onlarla hiç iyi geçinmezmiş. ÖRDEKLE TAVUĞpN DOSTLUĞU Resimli hikâye: Bay Tekinin kümeste? kaçan tavşanı Ü ış V'ışı Bay 'Tekin canlı bir — “Tavşan, her halde bBah- — Kendi kendint ge tavşan yakalamış, evine — çede olmalıydı. Bahçenin — — Bİ G getirmiş.. bahçede yaptır- — her tarafını dolaştı. Ara- — da giderim, -"'İ' diği kümese koymuştü. — di, aradı, bülamadi. Tav- — köpeğini isterli- © f Fakat bir sabah kümese — şanın bir yere saklanmış dııepeırn::,. baktığı zaman tavşanı kü- — olduğuna aklı kesince bir — duğu yerden moste bulamadı. an düşündü: Bay Tekin, hemen Bay Köpeği kendi bahçesine Koştu, koştü. vot Torguda gitti. ve köpe- — getirip bıraktı; köpek bah- — nihayet tavı ğini istedi. çede koşmuya başladı. nu aldı.. Onu saklandığı yerden FPakat neye yarar ki kö- çıkardı ve bir atlayışta. pek bahçede koşarken bir tek sağlam — fidan birak- N Buna sebeb de kümesteki ihtiyar ta- vukmuş, ikide bir gagasile ördeğin ba- şına vura vura onu kendilerinden so - ğutmasıymış. zaklaşıp kıra çıktığı zaman yaban kedisi takılmış ve ihi ğu kovalamağa başlamış. ları yok. Eğer bir aslanın bir yerde saklanıp kendilerini gözetlediğini bilselerdi, böyle sakin olmazlardı. Onlar, kendilerini gözetliyen aslanı göremiyorlar ama; giz bu resimde ararsanız aslanı bulabilirsiniz. Bulursanız aslanı kalemle karala- şıp meydana çıkarınız ve sonra resmi kesip bize gönderiniz. Bir kişiye bir kol saati, diğer yüz kişiye de Sen Postanın küçük okuyucuları için hazırladığı kıy- metli hediyelerden vereceğiz. Bilmeceye cevab verme müddeti on beş gündür.” Bilmece cevablarını gönderdiğiniz zarfın üzerine «Bilmece> kelimesini ve bilme, €enin gazetede çıktığı tarihi yazınız. 5 ÜN Cei Onun bu halini gören ördek ihtiyar Diye bağırmış. Ve fivuk derenin ke- Bütün tavuklar o günde tavuğu sevmemesine rağmen gene ona — narına gelir gelmez orlu sırtına almış, — dekle dost olmuşlar.. Ve acımış ve biraz ötedeki derenin kena- — karşı sahile doğru yüzmiye başlamış — gagalamamışlar. Hep berabif O rından: ve yaban kedisinden kurtarmış. hep iyi geçinmişler, i wvuk kardeş buraya gel!