G * Wilie, K b ,]Ğ'”' Ada ile ahbabı!.. diye söylendi. ındi da kim yahu?.. Hüyiy € bir Tokantanın holünde — kalın Tuhç ll üzerinde seke seke yürüyen a cî('nı bir kadını göstererek Ka *tüm kontes Woldingham'dan bah- Sörum, dedi. Köntese de, kendine de okutacak- ı.__:;"dı. dinle yahu, insan konuşuyor, Tüm niİnni söylemiyorum. Tüm, yeşil elbiseli kadını mahud 175 Ve 1 evde nasıl yerde gördüğünü %îîirdim heyecanları anlatınca olur ata #eylere aldırış etmiyen Willie bi- TAR kaldı. ıe.,,_':îf' işte böyle üstadım. Bütün bu k.n(_ '“erim sende kalacak, tek bir ke- Siz e dlşınya sızmıyacak, malüm &a. Seleciler, boşboğaz insanlarsınız, küye, *O Üzerine söz isterim.. diye hi - l Vvereceği sözde kıymet aran- lı...n; 3Ma, gazeteci cidden namuslu bir biz örke Ve güzel bir kadın veya samimi daşı susmasını isterse, dünya ye- ıç;"nsa mühürlediği ağzını kabil 'azdı. Onun için, Tamsie'ye: a B:m"" mamus kelimelerile c L""n. 'Tlara hiç lüzum yok Tamsiç, söy . t © kadar... dedi, * lı.ıî'";akıi idi. Hafif bir sis içinde kay. hrma HeSdeliy'ye girdiler, ve insiyak MK, CiraaTak, ahırını bellemiş atlar gi- Ü , S'ün (sirk), şarkına doğru ilerle- b Sehra Sengel buradan itibaren baş. ih bütün dedikodularını burada di * Zir; ebiliyei Tüm, Esiniz S T:Hk— Çağırırdı. Kendisi Bim * “sie diye şöhret bulmuştu. Çe B tar, 9etrelik çevresinde — herkes MD;ŞL Herhangi bir otele gelse, €N tutunuz da, en ufacık Hi A_î'masuu varıncıya kadar bü - ’tuv",":'—demıer karşısında hürmetle 'nmm' Çfhııııa hepsinin sır yoldaşı idi. bıl_l"l;lhîı*ırlı—n de ona költüuk ver « Ğ rlerile yarış ederlerdi. Zira YAT de çi lecilerle ahbabdı. Gazete - ı:%'în Ta içki ısmarlarlardı. Bu da, ha v Bütün site haberlerini bilme - W biz wşvetelcre geçmesi istenilmi. « havadislerin kumkuması ol- Öga., ileri geliyordu. k â":!mdm evvel bir çakıntı faslf I'Zı.“_ “u'—. *Dahış» barına — girdiler, ! biy ça fan barba, eğilerek gayet sa- Gi ç rla Tamsie'ye! —hgh *? Green di ü k .wıh Apartı iye seslendi. Sizi kaç _*H'H"')a Mmanınızdan telefonla ara- T Tden soruşturmuş, bulama - _—. İ :ğüı:ıiauwl bir iş varmış _"*u ğ bu söylenenleri hiç duy- Bİbi G, BĞ tolef, #vranan Willie'ye baktı; ve Afağı, CN odasına seğirtti. Evini aç- Ba - T el "4 ş"“l!qı,, A Üescn odi ür, ©, dedi, müfettişlikten '*'ıı,,,, Toplissin sizi gö €n telefon etmenizi söy- hek ,;Jl" sitedeki bütün milyonerleri gö- ' ari İ Biği, Te <4 BÜ // Franma Jecgucs de / — Tmiera'in 25 oğlu 1 kızı vardir. 25 oğlu da Fraasz or desninda — allay — oldu we Belçika'a ( 1650 ) daki — Fiçuils harhinde her biri bir alaya ku- madda etti. — İaegves SON POSTA Sayfa * er[lfr li 117 yaşına kadar yaşadı / Cüsselerine — nisbetle dünyanın en- kuvvetli Romali feylerol Hieronyınua 69 yaşında bir dul ile evlendi. Kadın 25 inci kar bi md #inin kocası - olmuşta enun olduğu lesof 20 wei b ve inanılmıyacak şeyler | Elmas dünyanın en sert cismidir,. Buna rağ- men mermere veya taş ” bir. döşemeye düşecek “olursa yüzde doksan ya / ax // çatlar ve yahud un ” gibi ufalır, bin parça olur e — Jeüas Hanway, Londrada ; genisiye taşımayı üdet p edicen ilk adamdır. 13 Wetmizster Abbey mezarlığın- da beykeli vardır Dünyada birçok keşifler sadüflerle olmuştur. Newton'un ba- şına elma düşmeseydi, Arşimed ha- mama gilmeseydi. Salomon de Caus fasulye pişirmeseydi, sukut, müvaze- netl maylat kanunları ve buhar çok geç keşfedilecekti. “Son Posta, nın zabıta romanı: 4 İstkattaki cinayet Telefon eden polis müfettişi idi Tamsie'nin yüreği hop elti. Toplisse telefon etti: — Üstad, beni aramışsınız?.. Müfettiş o çatlak sesile hemen maksa- da girişti. — Bana bak Tamsie, o ölü olarak bul- duğun kızın elbisesi ne renkti?. — Yeşil.. — Kolunda altın bileziğe benzer şey vâr mıydi kadının? — Dur.. Dur yahu!.. Vardı.. Vardı ya... — Mükemmel... Müjde. Yeşil elbiseli kadının cesedi bu sabah bulundu. Nere- de mi?. Athenacum klübünün taş basa- bir maklarında... * Tamsle, Haymarketden Panton sokağınâ sapacak köşeyi öyle bir şiddetle döndü ki, karşıdan gelen elleri paketlerle do- lu, uzun boylu bir genç kıza çarptı. Genç kız, delikanlıya kızgın kızgın baktı. Göz- leri yarı kapalı Idi. Dudakları da hiddet- ten titriyordu. Kadınlar gazaba gelince ne güzel oluyorlar?.. diye düşünen Tam- ste, centilmenliğini unutmıyarak: — Pardon, dedi ve birden sesini de- Hiştirerek ilâve etti: — Vallahi tanımadım. Çok affeder - sin, sen miydin Tilly Genç kız kedi gibi erini biraz daha açtı. — Hakikaten tanımadım.. Şapkandan olacak, belki de seni ekseriya geceleri geç vakit görmeğe alıştım da, dedi. Tamsle: İkisi de var.. Fakal nedir bu başı - mıza gelen Tamsie?. Polisten bir dakika olgun rahatımiz yok. Vira karakola gel, yok şu merkeze git deyip duruyorlar. — Nereye gidiyorsun, Hağdi gel sana bir kökteyi ısmarlıyayım, diyen Tamsie, yanında yürümeğe başla büzüştürdüğü göz- genç kadının Tiliy sordu: — Bu işi sen ortaya attın değil mi? — Evet, ben attım âma.. İş sandığın gi- bi olmadı. Bir tesadüf.. Bir gece, birisi yanlışlıkla bana telefon etti. Ve Rum s0- kağındaki evinize gelmemi rica etti. Tilly itirazda bulundu ve düzeltti. — Benim evim değil.. — Her ne hal ise, sizin oturduğunuz yere çağırdı. Ben de kelkâhya gibi git - tım, Ve her katın kapısını çaldım. Niha- yet, tavan arasında, yani üst katta, yarı aralık bir kapı gördüm, içeriye girdim, ve genç kazın cesedini yerde buldum. — Peki ama, evden nasıl sır öldu, ve sonunda nereden © klübün merdiven'e - rine geldi. Şaştım döğrüsu, — Bilmem. Ben de şaştım kaldım. — Bu klüp, ne biçim bir yer?.. Tamsie sıtıtarak: — Sizinkine benzemez. Öyle bar flân değil Fakat her halde, basamaklarında cesed bulunacak cinsten de değil Birlikte Kafe Rusa girdiler. Tamsie iki kokteyl ısmarladı. Genç kadın, aoh çe - kerek oturdu ve ipek gibi pıril pırıl par- Jıiyan büklelerini düzeltti. Soanra: — Evimizden çıkmak mecbüriyetinde kaldık, Şimdi bir öteldeyiz. Cinayet ol - | madar evvel zaton berbad bir yerdi. Hü- | Giseden sonra sinirlerim bozuldu. Önü - me dünyanın bütün paralarını yığsalar, bir dakika bile oturamam, dedi. Tamsle dayanamadı ve sordu: — Zaten berbaddı, dedin, neden?, — Ev tekinsizdi. Perilerle dolu idi. * Suratını buruşturan Tamsle tekrar a« 'Tekinsiz de, ne demek Tilly? — Garib garib şeyler olur, ve duyu - lurdu, Bazan merdivenlerden bir çığlık gelir, feryad kopardı. Bir gece de bütün ışıklar söndü. — Sigorta yanmış olmasın?, — İhtimal. Fakat elektrik sönünce merdivende bir takım gürültüler koap - tu. Bir takım sesler işittik. Sanki kavga ediyorlarmış gibi hızlı hızlı konuştu! Sonra gene bir türü ayak sesleri Merdivenlerden basamaklara vura vura indiler, çıktılar. Çok kereler birisi ka - pımıza üç kere güm güm vurur, açtığımız zaman da her seferinde kimseyi bula - marzdık. — Hiç bir şey gördünüz mü?.. - Arkası var — Tarihden sayfalar : I dediler. Kalburcu Mahmud çıkıştı: dır. İşte karşıda!» oraya bakanlar Mahmuddan korkuyorlar, hem de mevkilerini kaybetmek istemiyor- lardı: «Evet, işte yeşiller ordusu... dan geliyor. Beyazlar ordusu şimdi göründü!'» diyorlardı. garib te- Bir aksırmak, vü- cuddeki ber geyin durması demektir, Ak- sırdığımız zaman kal- bimiz, kanımız, ciğerle- rimiz işlemez. Buharayı zabteden meczub VERE” «Mogollar üstümüze saldırırlar. Asker toplamalı, hazırlanmalıyız!» * «Benim görünmez ordularım var- bir şey göremiyorlardı. Fakat hem Kırmızılar yiyen ordu da arkasın- Yazan: Kadircan Kaflı Çağatay Han Cengi: kota Asya imparatorluğunu idare ed yordu. Sert, yasaya çok bağlı bir adan 1 Adına uygum Bir karakteri — vardı gatay, moğalcada (uzun kulaklı) & reektir. M lar (uzun kulaklı) adını Gobi çölünde gezen yabani atlar hak - çında kullanırlardı. Bu atlar alışkın at- 1 evik Ve & daha sert, ycardı. Çağatay Han zamanında Buhara ha - valisi imparatorluğun en mamur yerle- rinden bir Buraya, Cengçiz zama - nında islâmları ona ısındırmak için bü - yük hizmetler yapan, Mahmud Yalvaç vali tayin edilmişti. Mahmud Yaivaç bü- yük bir dikkat, ustalık ve adaletle çalı - şıyordu. Fakat büyük bir kargaşalığın sonun - daki bu devir henüz durulmamıştı. Şu - rada burada bir takım keramet iddiacı - ları, şeyhler türeyordu. Halkın arasın - da mevki sahibi- oluyorlar, arkalarına binlerce kişiyi takıyorlardı. Bu şeyhlerin en meşhuru Buharaya üç fersah uzaktaki (Tarab) köyünden Mah- muddur. Tarablı Mahmud kalburewsuk yapıyor- du. Fakirdi ve zengin olmak, halk üze - rinde nüfuz kazanmak istiyordu. O da bu maksada ermek için şeyh olmaktan başka yol bulamadı. Bir gün ötekine be - rikine: — Ben galpten haber veririm. Has - rı iyi ederim, yarın ne olacağınızı bi- lirim, dedi. Bir iki tecrübede tesadüfen muvaffak olunca az zamanda şöhreti her tarafa yayılmağa başladı. Etrafına mü - ridler topladı ve şeyh oldu. Bunu Mahmud Yalvaca haber verdi « ler. Mahmud Yalvaç 0 köydeki Moğot zabitine kalburcu Mahmudun Buharaya getirilmesini emretti. Fakat Moğol za - biti onu öldürmiye karar vermişti. Mah- rmud bir davetli gibi yola çıktı. Yolda öl- dürüleceğini sezdi. Hiç telâş etmeden Mo- gol zabitinin karşısına dikildi. Gözlerin! âdeta onun gözlerine saplıyarak sert bir sesle çıkıştı: — Yapmak istediğin kötü işten — vaz geç! Yoksa görünmez bir elle senin göz- lerini aydururum! Moğol zabiti kendi maksadının bö keşfedilmesine şaştı, öldüremedi. Selâ - ımetle Buharaya kadar götürdü. Orada halktan büyük hürmet gördü. Koca bir konağa misafir ettiler. Her taraftan sar'a- b, felce uğramış hastalar gelmiye baş - ladı. Müracaatlar o kadar çoktu ki kal- burecu Mahmud bunlarla teker teker meş- Bul olamıyor; damımın üstüne çıkıyor, ©- kunmuş suları halkın üstüne ağzile püs- kürüyordu. Fakat çok geçmeden öğrendi ki bu hürmetler halkın gönlünden kopmuştur. miras bıraktığı | Yoksa Moğollar onu ilk fırsatta öldüre «|ceklerdir. Kalbu ilk fr su Mahmud bunu Buharadan k: saat ötede halk görünce onlara: Beni buraya rüzgâr getirdi. Dedi. Bu l Arc nandılar. Elrafına n n gelen Moğol atlıları bir Kalb rak — döndüler Mahmud ş i bir ihtilâlei olmuştu —- Ey ahali, ortalığı dinsizlik kapladı, Onları tomizlemek için daha ne duruyar. sunuz? Silâhlanın, dinsizleri ortadan kale diralım, Ardımdan gelin! Dedi ve yürüdü. Buharaya yürüyen silâhli ve karma karışık halk kütlesi karşısında oradaki küçük Moğol kuvveti şehri boşaltmaktan başka çare bulamas dı. Kalburcu Mahmud büyük bir alayla şehre girdi. Ertesi günkü cuma nama « zında hutbeyi Mahmud namıma okuttu « lar. Namazdan sonra zenginlerin rı yağma edildi. Mahmud geceyi saray « da ve Buharanın en güzel kadınlarile g çirdi. Etrafındakilerin ve halkın © nı © kadar küvvetliydi ki yıkandı ları vazolara koyup sakladılar. hastaları iyi edeceklerdi! Kalburcu Mahmud kara cahildi. Bu « nun için ilmi de istihfaf ediyordu. Nite « kim Buhara âlimlerini toplıyarak haka- ret etti. Bir kaçını öldürttü. Yerlerine kendi müridlerini geçirtti. Bazıları ona dediler ki: — Bunları darıltmağa gelmez. Moğ lar üstümüze ruruz? Hiç oln zırlanmalıyız! Kalburcu Mahmudun böyle — şeyle uğraşmağa niyeti yoktu. Bu sözleri sö tiyenlere çıkış v a ürlerse nasıl karşı du- asker topl '& has — Benim görünmez ordularım var! İş- te bakınız! Karşıda! X Müridleri onun gösterdiği yere bakı - yorlardı. Bir şey göremiyorlardı, fakat hem Mahmuddan korkuyorlardı, hem de buldukları mevkii kaybetmek istemiyora lardı — Evet.. İşte yeşiller giymiş bir or « îu Kırmızılar giyen başka bir ordu da Göteden geliyor. Sonra beyazlar görünü « yor, Görmedim diyene sopayı basıyor, ya « hud başını vurduruyordu. 5 Moğollar biraz aske Buhara üstüne yürül Mahmüd hiç istifini bozmadı. Mürid erile böraber onları karşıladı. Bu sırada te « sadüfen müdhiş bir fırtına başladı. ©: topladıktan sonra Bunu du talığı töz duman kapladı. Moğal asker e leri arasında bir fery.d koptu: — Eyvah, bunu M ihmud esdirtti! He « pimizt uçurtacak, yerden yere vuracak! Moğollar arasında bir kargaşalık oldu. Sonra bozgun başladı. “Devamı 12 inci sayfada)