8 Sayfa m —— pa plâjların gitmiştim. İlk gündü: Mayomu giymiş, kumlarda yatı- yordum. Etrafımda birçok kadınlar, er- kekler vardı. Bütün bu kadınların, erkek. lerin arasında bir tanesi gözüme çarptı. Yalnız güzelliğile değil, başkalarında ot- mıyan her şeyile göz alıyordu. Etrafına karşı lâkayddı. Kıskanç gözlerle kendi- sini seyreden kadınları sanki görmüyo: du. Erkeklerin etrafında pervaneler gibi dolaştıklarının farkında değildi. Neresi güzeldi; yüzü mü, vücudü mü, gözleri mi, hali mi, konuşması mı, saçları Ayrı ayrı bakılınca bunların hepsi , çok güzel, pek çok güzel deni- kat hepsinin bir arada top güzellik anlatmı e anlaşılabilirdi. k ettim: mu?. için güze r konuşur ve kimse olmaz. Bildiğim bu kadar. — Yalnız kılıklı bir a seviyor. Dilenci mü; sevincine pa Diana isimli kö viyor, ok şi ile dost, dedi, dilenci m var. Onun köpeğini çok kılıklı adam göründü n olmuyor. Adamın ni yanına alıyor, se adam köpeğini çağırıp gittiği zamanlarda da yüzüne birdenbire bir hüzün çöküyor. — Adı nedir? — Diana. — Yok canım, köpeğin adımı sormuyo- rum. Kadının adı. — Klara Evli mi? — Bilmiyoruz. or. BN imi — Siz mi satım alacaksınız, hemen gö- | türecek misiniz? — Hayır, sizin için. ne kadar para a hiç çekinmez veri — Ne münasebetle. çok sevdiğiniz bu köpeğe ka- vuşturinanın * Klara fle tanışmak için can atıyordum. beni o ka- he Diana ke Klaranın güzel İ in? seyraderdiz Köpule muhabbet ns kadar da yıl bir gün köpeği vesile e- kuldum — Affedersiniz, madmazel; yahud ma- dam.. dedim! Madam bu köpeği ne kadar çok seviyorsumuz.. — Bilm. ne İyi, ne güzel bir kö- pek Amerikalı şiv — O bana ald bir mesele. yordu. — Ben bu köpeği ni; — Bari bu kadar seviyorsunuz, köpeği ğinizi biliyorum. sahibinden satın â eğimi satmam. Ben onu ço y kolay ayrılamam. yi para veririm. — Paranız çok galiba" z sile fransızca konuşu- çin almak istedi. . Plâjdaki güzel k . hediye edeceksiniz... — Düşündüm, fakât nasıl cesaret ede- İ nişan; olsaydı ve bunu ona he: ç bilirim? İhtiyar, köpeğini çok RE benden isteseydiniz, belkı para Köpek benim olsaydı, birisi bana ayni| almadan da verirdim. Fakat bir ikı gün teklifi yapsaydı, onu çök fena karşılar-| göreceğiniz bir kadına bir köpek hediye dım. Hele bakın, böyle güzel bir köpeği | etmek kim satar ki şey oi ğer o kadi seviyor için çok para vermek manasız bir n köpek değildi ama, ni- hayet köpekti. — Ben teklif edeyim. istediğimi söyl; Ommamnnmın O da benim bileceğim şey.. yüz li- İraya verir misin? ben satın “ei Yürüdü. Peşinden yetiştim. im.. — “Son Posta , nın edebi romanı: 52 Bir Genç Kızın Romanı | Muazzez Tahsin Berkand Bunda öksüz büyümenin ve onu;hayran olmaktan seven ve ona acıyan tarafından şımartılmanın kendini alamıy; müdiresi | onunla cidden çok büyük bir yakınlık tesiri ol -jmeşgul olmağa başlamıştı, Hafi bir malı. Bunun için pek inişine yo-liki defa kütübhaneye uğruyor, Fikri kuşuna çekmeğe gelmez. Sıhhatine|efendi ve Selma ile birlikte hesab işle- ve umumi görgü ve kaidelere uygun-)rini, alıp verecekleri tedkik ediyordu. süz gelmiyecek şeylerde onu biraz ser-| Birkaç ay sonra Fuad; gönmeğe git- best bırakmak taraldarıyım. Madem ki| tiği bir gün ona: çocuğun hevesi çalışmakta, yani para! — Azizim, sen sermayeni gözden çı- kazanmak için çalışmakta, varsın bu u-| karmıştın. Halbuki bu iş büyük bir kâr Zurda benim birkaç bin liram gitsin...İtemin edeceğe pek benziyor. Zannede- Reşid amcamın bu kadarcık hatırı yok'rim ki birkaç ay sonra sana çok , dediğim gibi, sen gözünü | berler verebileceğim. Küçük kızın nden eksik etmemeli ve her|kı varmış... Onun gençl durgun ve ihi tkâr fiki Birkaç lerimizin üs- seneye kalmadan bhane sana olan borcunu öde sonra kendi istikbalini de temin e- k sanırım. ikri efendi nasıl bir adam? — Çok açıkgöz, işini bilir, kârın ge- leceği tarafı evvelden keşfeder bir İs- tanbul çocuğu. — Selma??? rüp kü tübhane nin e vermeği de unutma ha! Küçük kızın gönlünü yapayım derken sermayeyi kedilere yükleyip başıma bir iş açmağa hiç ni- yetim yok. nayı henüz tanımadığı için Sa- deddin bey arkadaşmın bu uzun nut - kunu biraz ka: zca dinlemiş ve pek 1ühimsememişti; fakat sol n genç ten kızı hergün biraz daha iyi tanıdıkcâ o-| — O, şeker gibi bir kız. Bir gelen nün zekâsına, görüş ve kabiliyetlerineİmüşteri bir daha oradan ayrılamıyor.| zim. BON POSTA 1 gene bütün bakışları kendisin? çev: — Satmıyorum. Bilmem ki bir de karıma sorayım. Köpeği ile beraber gitti. On beş dakika sonra tekrar göründü. Köpeği okşadı, öptü: — Alın! Bin Hralık bir çek verdim. Klara: incine payan yoktu. O ak- ye artık konu- dikçe ben in güni do m olacaktı de SEVİDİY* kunduramadığı Ertesi gün Klarayı remedim, otelde aradım. Sabahleyin ilk trenle hareket etti. almış, gitmişti. A On sene onu düşündüm, ön sene onu aradım. * idim, gene plâj plâja gitmiştim. Klarayı o- rada gördüm. Aradan on sene geçmiş ol- masına rağmen gene güzelliğini muha- faza ediyor, gene bütün gözleri kendine çevirtiyordu — Klara! e bağırdım. Duymadı, kendine alın- i. Yanına sokuldum: — Affedersiniz madam. İspanyol fransızcasile cevab verdi: Ben sizi tanımıyorum. Başka taraflara bakmıya başladı, Ya- nından âyrıldim. Metrdoteli buldum. Sordum: — Bu kimdir? el kadın mi? merikada idi, Gene ben rile herkesi kenâine çekiyor, Yanma aldığı iki s cı m da pek sevimli çocuklar. Ü: genç kız bir tarafta, Fikri elendi de, kütübhaneyi öyle iyi idare edi yorlar ki şaşıp kalıyorum. Şimdi de genç romancı ve şairleri ta- tı- nıtan bir seri kitab çıkarmağa 'başladı-| lar. Bundan evvelki klâsik tercümeler neşriyatı memleketin her tarafında çok tutulduğu için artık ben itiraz etmi « yorum. Onlar bugünkü gençliği biz- den iyi tanıyor ve anlıyorlar. Halkın hangi kitabları okumaktan hoşlandık- İarını onlar bizden çok iyi biliyorlar. — Bunun ben de farkındayım. Ba- na tavsiye ettiği kitabları pek beğeni- yorura, — Tabif... Aşağı yukarı hepsini oku- yorlar da ondan... Bir taraftan rupa gazetelerinde çıkan ecnebi ki- ara aid yazıları kaçırmıyor, raftan iki satici 'Türk k ar, bunlar site geriçlerinin bir Çi İbed ava kitab okutup fikirlerini yorlar. — Desen e. yaman bir iş şebekesi kurmuşlar. — Alimallah ben de öyle diyorum ve ah - parmak ısiriyorum. İşte netice mey -| danda, hesaplar apaçık, kütüphane göz önünde, artık şüpheye mahal yok azk mevsimi “İlıklı adam da köpeğini satmıyordu. Bin bien 5 e Öle > himen Tİ İİktısad Vekilinit “gi Posta,, ya mühim sözle (Baştarafı 1 inci sayfada) maktadır ve peyderpey gelmeği Kok kömürü sarfiyatı da seneden sene- | caktır. ; ye artmış bulunmaktadır. Yakın zamanlarda yeni bi mizde istihsal edilen koklarla Zonguldak- | derpiş etmekteyiz. Bu #ipt taki sömikok fabrikasının sal ettiği | bedel mikdarı henüz Kati Türk antrasiti bu seneki taleb karşısında | edilmiş di kâfi gelmemiştir. Bunun için de bariçt Tersanemizi ısl 20 bin ton kok kömürü idhaline mi tini İmiştir. Şu şeklin haricinde şeker ve!muntazaman kendi ir korunma komisyonunca ele alın. bir pro ş maddeler halinde değildir. Korunma komisyonunun mesaisi meleri- temin €€ tersaneli ogram ö8 ın yani yi Yukarıda da söyled cuzlatmak için bü uğraşılmaktadır. m gibi hayatı u-!j. Atatürkün Kaplıcalarda Tedkikleri Biliyorsun ucuzlatma formülü bu da nihai netice değ et meselesi gene elealınacak ve i ştarafı 1 inci atı gözden geçire” şlerdir Kurşunlu ” V i z nın denilen, Bizans rada ir si s0 işaret etmişle gri sia * Atatürke tâzimlerini gr3 donanma komutanı Koramif? Okan, Korgeneral Salih V€ kadar ucuzlatılması cihetine gii tir. Giyecek meselesi de halle Pamukta ve binnetic eşya üzerinde yüzde yirmiye kadar ten- zilât yapılmıştır, Fakat her zaman, her mesele yeniden yeniye ele alınacak, yeni tedkıkler yapı- lacak ve icabları icra edilecel Maliyeti ucuzlatmak için na zerinde de tenzilâtı De ve kara nakli kadar tenzilât yapılı tadır, sundur sib olacağını acaktır ve yapılmak- Erzurumda kış sp9 m 30 — Kış me rzurumda her makta olan spor günle! tesnası dün büyük bir hey" a ve dünkü spor harek€' ei Deniz ticaretimiz ii Denize aid geniş bir pr« dır. Bütün kabotaj zı en İyİ Ve | n emin surette karşılıyacak vasıtaları etmiş bulunuyoruz. Yeni deniz va- haricda 3 mımız var- ihtiyacı e su Baş, üŞ, nezle, grip, romatizma va butün ağrılarınız! keser, icabında günde üç kaşe alınabilir. — Verdiği para pek boşa malı, köpeği kadına hediy? birbirlerile iyi anlaştılar. Metrdotelin yanından ay” kere daha, belki son defs © Klara lâhik Margerattanın seyredebilmek için onun bül rafa doğru yürüdüm. O günd i daha onu plâjda göremiye“ miştim. YARINKİ NÜSHAMIZDA: fir Beklenmedik mist. Lİ amaaa — Evet! — Bir İspanyalı, adı Margeretta.. hiç kimseyle konuşmaz, gayet çekingen du- rur, Yalnız köpekleri çok sever, hele bu- rada dilenci kılıklı bir adamın bir köpeği vardı. O köpeğe bayılıyordu. Daha biraz evvel zengin bir madencinin oğlu bu kö- peği ona hediye etmek istedi. Dilenci kı- beş yüz liraya köpeği satan aldı, hediye ettiz — Pahalı almış! — Dünyada abdal mı a7! — Evet, hakkın var. — tülin mısın? Bu iş benide di kadar etmeğe başladı. Avrupa kü- anelerinin kataloğlarını getirttim. | rinde tedkikler yapıyorum. | Belki bir gün bizim salonumuzu da kle koyarız. v müddet bu hal böyle deva”? bir şey söyliyemem; fakat| — Bir bakıma pek iyi. iyi! kten sonra bittabi| barışırsanız işler bu kadaT ana haber vereceğim. Senin elçi ol-İmez. duğunu hatırımdan çıkarmadım. — Niçin? in — Bu elçilik daha çok zaman süre-| — Belki sen kütüphant aş cek mi Fuad? ne karışmak istiyerek avö oi — Senin muvaffakiyetini gördükten| tinle onların ticaretine ni ge sonra bunu daima devam ettirmek is-| — Hayır, hayır, ne olur e terdin ama bu vaziyet beni sıkmağa)| tık Selmayı böyle bir yz si başladı artık. Düşün bir kere, kütüp-İmekten sıkılıyorum. Bahus$ gi? haneye gidip geliyorum, fakat kendimi| çok büyük bir şefkat ve si | | imkân bile yok. Hattâ ba-| ağabeyine karşı düşman€# İzan gördüğüm bir kusuru söylemek i-İlemesine, ondan sari çin ağzımı açtığım halde orada bir ya-| hammül edemiyorum artık. bancıdan başka bir şey olmadığımı ha- tırlıyarak susuyorum — Hakkın var, Artık bu acayib vazi- yeti sona erdirmek lâzım. — Halamı bekliyorum, Her mektu- bunda seyahatini bir ay sonraya atı- yor. Sanırsın ki kadırın bizi böyle ay- rı bırakmakta hususi bir maksadı var. Halbuki bu düşüncesini de mantık ka-|muşum da haberim yok- bul etmiyor, çünkü daha ilk gündenbe-| geçtikten sonra geriye dö ii ri ikl amca çocuğunun anlaşamadığın-İmak sarp bir yokuşu ar a dan üzüldüğünü söyleyip duran gene|isteği kadar gülünç VE zey kendisidir. Fuad, vagonun koridoruna ie ğı beş yukarı dolaşarak arka e Pİ İbu mmuhaveresini beer ken içindeki acının onâ maddi bir âğrı gibi sızladığı” du, iç — Daha ilk günden seri #