Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Tayııa re beri bir türlü biti -7 maçları ni - ikt stadyomunda Ga - <$ &laş karşılaşmasile bit- Merakla bekliyen İstan- _dbmmu doldurmuştu. i de daha fazla seyir- ür havanın güzelliği DiT aç . kılh uslu — oyunları € bir g. “Tetmemize sebeb ol- î sSöylemeden maçı ol- ee,;k*aş başladı. Maç müsa- Yan ediyor. Bir aralık Bol fırsatı kaçırdı. Bir akkının bir şütünü Sa- Urtardı. Ve gol olması- ü boş bularak topu sür- akat Mehmed Ali ra - lar % bip golkll'şıhkh oluyor. Galata - firsatı daha kaçırdı. Gü - €ye sokulan Sarı Kır - Necdete - geçirdiler. erdi. Süleyman kafa t0p üstten avuta gitti. da Necdetten aldığı Pası Bülend, nefis bir gole çevirdi. a - sonra Mluzaffer bir pasla beraberlik altından attı. : Hiristo girdi. üN İzere... Eşref topu or- h Yavaş şütünü Sacid etişdi. Şüt.. ikinci gol. Sonra devre bitti. Galatasaraylılar dur cidin gene bir hata- &den Hakkı topu Mü - Fakat boş kaleye gol n N OU Gapay leştil .— » Yerine &ç haş]a'd%d H e âr mağlübiyetten kur aşıyorlar. Beşiktaş sa- €t. Fakat gol çıkmıyor. Y ağır basıyor. Beşiktaş | geri çekildi. Bu ara- yeı—îum bir şekilde iler - 'Ola; yattı. Penaltı.. fakat ev. Tak çalmadı. O da gü- ün 1 aberlik golünü attı. €sine 13 dakika kala : h sıkıştırdıkları bir : iîeref topu hep birden D Şf!ç__çünnasmdan is - Üçüncü gölü attı. geçiyor. Galata - ik golünü atmak i - U aralık hakem Ga- yundan çıkardı. laş, Galatasaray ka - İP avut çekilirken maç Yi T um“' hekş Tyday &" B OĞS k; ( Taşı AT n şâ l“:ıhüyük 3 -2 kazanan Beşik - lPa, ve bu turnuva - Ber on bir takıma da ' Rüy]:îğn Ulâtından kupalar me- eıı111:;"'“ffilkîyet kazanan klübümüzü ve bir vatan vazifesine rı tebrik e - SON POSTA Sayfa 7 kupası maçları dün bitti eŞİktaş Galatasarayı 3 - 2 Jenerek konan kupayı aldı lti Men İhhl:y::;nt?r??îıı-e Beşiktaşlılar, hak ettikleri Beşiktaş: Mehmed Ali - Fethi, Fa - ruk - Fuad, Feyzi, Rifat - Hayati, Mu- zaffer, Hakkı, Şeref, Eşref. Galatasaray: Sacid - Reşad, Adnan- Fazı!, Salim, Eşfak - Necdet, Süley - man, Bülend, Haşim, Danyal. Hakem: Adnan Akın (İstanbulspor) Bu maçda hasılat 1907 lira yetmiş beş kuruş olmuştur. C, Ş. < Vefa: 4 - Kasımpaşa: 2 Dün muhtelif sahalarda şild maçlarına da devam edilmiştir. Alınan neticeleri sıra lie bildiriyoruz: : İki takım, geçen pazar günü iki sa- at oynadıkları halde berabere kalmış - lardı, Oyun Vefanın bir hücumile başla - Hakkı, gol peşinde dı. On sekizinci dakikada Muhteşem sıkı bir şütle ilk golü yaptı. 36 1mncı da- kikada kornerden gelen topla Süley - man ikinci golü yaptı. İkinci devrede Vefalılar çok güzel bir oyun oynuyorlar. Sağdan gelen topu Hüseyin elile tuttu. Vefalılar penaltıdan üçüncü go- lü yaptılar. : Tam bu gölden biraz sonra, Hüse - yaptı. Bu ara Ka - Sabri Kasımpaşa - yin dördüncü golü sımpaşa canlandı. kupalarite beraber nın ilk, biraz sonra da ikinci golünü yaptı. Çok geçmeden oyun 4 - 2 Vefa- nın galebesile bitti. Şeref stadında da şild maçlarına de- vam edildi. Anadoluhisar - Ortaköye 3 - | ga - lHb geldi. Beylerbeyi - Davudpaşa I1 berabere kaldılar. Altınordu da Gala - ta Gençleri 2 - | yendi. Doğanspor ile Karagümrük takım- ları ikinci küme lig maçı için karşıla - şacaklardı. Fakat Doğanspor gelme - diğinden Karagümrük hükmen galib sayıldı. Gineş: 2 - Fenaryılmaz: O Herkes Güneşin bu maçda muhak- kak bir gol rekoru yapacağını zanne - diyordu. Halbuki netice hiç de zanne - dildiği gibi çıkmadı. Güneş birinci dev- renin 30 uncu dakikasında Necdet va- sitasile ilk golü yaptı. İkinci devrede de frikikden ikinci golü yaparak maç- dan 2 - O galib çıktı. Fenerbahçe: 6 - Süleymaniye: | Oyun Fenerbahçenin soldan bir hü- cumile başladı. Sarı Lâciverdliler der- hal hâkimiyeti ele alarak Süleymaniye kalesini sardılar. Fikret sol açıktı, boyuna sağa, sola pas veriyor. Fakat arkadaşları bundan istifade edemiyorlar... Nihayet Bülend ilk golü ve yirmi beşinci dakikada ikin- ci golü yaptı. Oyunun sonlarına doğru Süleymaniyeliler. merkez — mühacim |(Hamdi vasıtasile ilk ve son gollerini yaptılar. Çok geçmeden bunu Esadın yaptığı üçüncü gol takib etti. İkinci devrede Fenerliler Bülend vasıtasile (4) üncü golü yaptılar. Bi - raz sonra bunu Nacinin üstüste yap - tığı iki gol takib etti. Ve bu suretle Fe nerliler bu maçdan 6 - | galib çıktilar. Dün Bakırköy sahasında yapılın müsabakalar Dün Bakırköy Barutgücü İdman - yurdu sahasında dört tane maç yapıl - mıştır.- Havanın güzel oluşu sahaya bir olmuştu. Öğleden evvel karşılaşan Bakır - köy Rum klübü, Yeni Perayı 4 - 3 yen- da Barutgücü genç 'takımı Sirkeci İd- manyurdu genç takımını Zsil Bi la » kımı, Sirkeci İdmanyurdu B. takımiını 2-0 ve A takımı da Sirkeci İdmanyur- du A takımını 7 - 2 mağlüp etmiştir. Dün yapılan Kır koşuları İstanbul Atletizm Monitörlüğü ta - rafından tertib edilen kır koşularının likincisi dün üç ve yedi - kilemetrelik mesafe dahilinde yapıldı. Birinci mü - sabakaya nazaran daha az bir kadro i- le yapılan bu müsabakalarda idare ve klüp cephesinden gördüğümüz acıları bir kere daha kaydetmek lâzımdır. J (Devamı 9 uncu sayfada' | çok meraklıların toplanmasına sebab | mistir. Öğleden sonra yapılan maçlar -| ——— — “ Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, Tımarhaneden ayrılırken Çok mu gülüyorsun? Manyaksın. Yahud çok mu konuşuyorsun ? Erken bunama var sende. Konuşmuyor musun? O halde Melankoliksin aziz dostum Röportajı yapan: Faruk Küçük (Tercüme we iktibas hakkı mahfuzdur) — 99 — — Söyledim ev - lâdım.. aşağı gide - cekmişsin.. Ne yaparsın, a - şağı gidip yemek yi- yoruz. — Yemekten sonra yüzümü yı “ kayınca bir parça açılıyorum. Fakat bu açılış muvakkat,, küçük kafamdan beynime doğru ha - fif hafif bir ağrı başlıyor. Bu ağrı ya vaş yavaş çoğalı - yor. Nihayet taham- mül edilmez bir ha- le geliyor. Kendimi yatağa zor atıyo - rum. Halimi gören eczacı alay ediyor: — Nasıl Faruk.. kaç gündür hepi- e mizle alay ediyordun. Bir an geliyor ki başım kopacak gibi bir hal alıyor. Gözlerimden yaş fırlı- yor. Dayanamıyorum artık: — İzzet, aman bir baş ağrısı hapı, Al- lahaşkına, ölüyorum... — Başın çok mu ağrıyor?. — Pek çok.. — Musluğa git, başını soğuk suyun altına sok... Kalkıyorum, fakat iki adım atmadan gözlerim kararıyor, yere yıkılıyorum. İzzet hemen beni kaldırıyor, koluma gi- rerex musluğa kadar götürüyor.. başı- mı musluğun altına sokuyor. Soğuk su... Ooooh.. gözlerim açılıyor. Su evvelâ ba- şıma buz gibi dokunuyor. Sonra bıçak gibi kesmeğe başliyor. Akmakta devam ettikce başım donuyor... âdeta buzlaşı- YOC..; Böylece yarım saat kadar musluk altında kaldıktan sonra tekrar yatağa dönüyorum. Tımarhanedeki hayatımın bundan son- rası, ağır bir baş ağrısı altında geçti. Ba- şıma sanki kurşun bir şapka giymiş gibi idim. Ve bu hal, bende dışarı çıkmak, bu- radan kurtulmak için çok şiddetli bir his uyandırmıştı. Hakikaten ve adamakıllı çıldırmak korkusu içimde büyük bir en- dişe yaratmıştı, Bir kere içeri girmeye gör. Derhal deli damgasını yersin. Dışarda normal görü- len, göze batmıyan her hareketin bura- da bir manası vardır, en kücüğü bile akli müvazene bozukluğunun tezahürüdür. Çok mu gülüyorsun? Manyaksın. Çok mu konuşuyorsun? Demauos, erken bu- nâmaâ vâr sende... Konuşmuyor musun? Melankoliksin- dir. Gözlerini çok mu kırpıyorsun, bur- nunu mu. karıştıriyorsun, ne münasebet, şey gibi kelimeleri fazlâa mı sarfediyor- sun? Sağlam hastasındır. Başı lâtince baş- lıyan, sonu yunanca ile biten bir isim ta- kılır hastalığına.. Zaten buradaki mütemariz hastalar da bunu bilirler... Sonra birçoğumuzun zannı hilâfına akli müvazenesi bozuk olanlar mütema- diyen saçmalamazlar. Anormal hareketleri nihayet mahdud kriz saatlerindedir. Diğer vakitlerde bunlar dünyanın en normal adamlarıdır. İşte Yusuf peygamber, çember sakallı hoca, işte cananım dediğimiz hasta, işte yankesici Hilmi... Nihayet iki gün sonra beni ziyarete ge- len Fuada yalvardım, beni dışarı çıkar- mak için vasıta olmasını rica ettim. O da Mazhar Osmanla konuşmuş, Ne ise sayın sertabib, tahliye edilmeme müsa- ade etmiş. Yalnız benim deli olduğuma kat'i surette kanaat getirdiğinden, dışa- rıda tedavi olmamı da şart koşmuş. Size, gider ayak burada tanıdığım tip- lerden ikisini daha anlatayım. Bunlar E- dirneli Hasanla Eşref peygamberdir. Edirneli Hasan, 22 senedir bu müesse- | senin misafiridir. Toptaşından Bakırkö- yüne devrolunmuş hastalardandır. Ken- disile konuşun, size siyasetten, edebiyat- tan, ilimden, günlük vukuattan, her şey- den, her şeyden, birçoklarımızdan daha makul bir surette bahseder. Fakat sonra öğrendim. Edirneli Hasan Temarhanede veda sahnesi katildir. Umumi harb içinde birisini güm- letmiş. Bunun sebebini kendisine sorunca size şöyle anlatır: — Bana 100 kişiyi öldürmek için vahyi ilâhi geldi. Birisini öldürdüm.. 99 u kal- dı, İnşallah ölmeden evvel o 99u da bece- Eşref peygamber de buranın ikinci pey- gamberidir. O da buranın 26 senelik mi- safiridir. Yusuf peygamber gibi ona da vahyi ilâhi gelmiştir, o da 41 inci peygam berdir. O da yeşil takke giyer.. Yusuf peygamber müşrikleri öldürmek için gazve açacak, herkesi kendisine iman ettirecektir. Eşref peygamberin bunda gözü yoktur. Onun hayatta tek bir arzu- su vardır, Miraca çıkmak, yani göğe e- rişmek. İşin en tuhafı Eşref peygamber bun- dan üç sene evvel iyileşmiş, peygamber olmadığından filân bahse başlamış. Bura- nın en yaramaz fisafirleri olan eroinciler iyi olan bu adamcağıza bir muziblik yap- mağı düşünmüşler, nereden bulmuşlarsa bulmuşlar, bir çift zil almışlar, Eşrefin yastığının altına koymuşlar. Sabunla da bir mühür yapmışlar, onu da zilim yanına yerleştirmişler, sonra kömürle tâlik bir yazı ile duvara yazmışlar: «Eşref, kulum., sen benim peygambes rimsin.. bunu sana Cebrail vasıtasile mü- teaddid defalar bildirdim. Bugünlerde beni unuttun. Yastığının altını kaldır, o- rada bir mühürle bir çift zil bulacaksın. Mühür risalet mükrüdür. Onu cebine koy.. zilleri parmağına geçir, çala çala dönmeğe başla... Bir müddet sonra ayak- ların yerden kesilir, göğe, yanıma gelir- sin,> Ertesi gece yarısına doğru koğuşta bir şıkır da şıkır, şikir da şikir başlamış.. Yastıktan kafasını kaldırân »ne görse beğenirsiniz?. Eşref peygamber zilleri parmağına takmış, dönüyor, Tabit eroin- ciler fırlamışlar: — Aman Eşref peygamber dön, ayakla- rın yerden kesiliyor. O gündenberi Eşref peygamber her ak- şam zilleti takar; şıkır da şıkır, şıkır da şıkır döner.. millet de: — Aman Eşref peygamber, ayakların yerden kesiliyor... diye bağırır. * Nihayet birçok merasimlerden sonra tımarhanedeki dostlara veda edip dışari çıkıyorum, Ne dersiniz? Sokak bana bir tuhaf gözüküyor. Caddeler daha aydın- İhik, insanlar daha canâ yakın.. fakat ben şaşkına dönmüşüm... Uzun müddet kaâ- feste kalarak uçmasını unutan kanarya- iar gibi şaşkın şaşkın yürüyorum. Bakırköyünden çıkalı bugün üç ay olü- yor, hâlâ kendime gelemedim., Arkadaşım Ömer Besim bile: — Faruk, diyor, sen eskiden böyle de- ğildin. Çok neş'eli, çok hafiftin. Şimdi çok ağır başlı olmuşsun. Tımarhane sana Eya- |ramış, akıllanmışsın. Kim bilir? Belki doğrudur. Yazımı bitirirken, şaka bertaraf, bu koca müesseseyi ve bir sürü zırdeli ile yarım akıllı adamı idarede cidden mü- vaffakiyet gösteren ve Bakırköyünüe tam manasile modern bir akıl hastanesi kur- makta belli başlı rolü oynıyan Mazhaâr Osman ağabeyimizi de tebrik etmek is- terim, —SON — Faruk Kücük İndA ÜY n el & K miü el l ei AO lf