Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
l | İ Si — Ordu : ok Vilüyet ç güzel bir merkezimizdir an Vıbi,y lı:f,"’ birakır eller üzerinde çok iyi aa Tüyik a) Ve çare ki, bu cazib l Ö z U N*B ıdug“ derecede — tanın - a ALI İr Kt N eserleri göze çar - % en ji Kemmeldir. — Suyu, ha Yi kaynaklarından a - H ğğf ğf ? _n““sihıh hayli nasibini al - 11::;., muntazam cad - €ri, yüksek tepe - Tımna doğru serpili be - kıyıla 'M tamkabah&ti şimdiye ka- asıdır, denil fn:î bazı kimseler bel- . Merkezi tahayyül , :îskhoyle değildir. <Ordu» Yetoca— bir şehirdir. Şöh- "ilerimizin bir çoğun - &siİz ileridedi H liğin dedir. Her ya f BŞ . Ş ışıkdan ger - Şehrin azametli pa- Saygı ve sevgi du- Cadde ile kendisini Memleket hasta - da bir iki kilomet - yaratmıştır. ç Ç YOl ; fer bulunduğu vi - A İeğe:.şiüî*m eserler bırakan de g valinin — gelmesi, Olmuş Tdu için ayrı bir Ülüm, hil'lşı' v Çalışmasını ve İK İi &sgari zamanda ba - p ,3 bilen bu azim sahibi belediye reisi elele vererek Or - €serler armaganla - İP avcılar cemiyeti kuruldu k.a;::'ıu Cemiyeti kurul -1 İdark , Mc Parti salonunda &can , <© yabancı, sadece güzel bir şehirle değil, A faşıyan bir gençlik, çalışasını seven bir muhit bayındırlık köşesile karşılaşmaktadır Ordu gençliği de tam mânasile sı - cak kanlı. Çalışıyor, çalışmaktan zevk alıyor. Kültür işleri yolundadır. Spor gibi edebiyata, edebiyat gibi de san'ata me- rak vardır. Halkevi, Valinin bizzat gösterdiği alâka üzerine büsbütün fa- al bir devreye girmiştir. Bu yıl muaz- zam bir halkevi binası da kurulacak - tır. Bu binamın, Türkiyenin en mü - olacağı anlaşılmaktadır. Ana Cadde ü - zerinde ve deniz kıyısında kurulacak olan bu bina, deniz spoörlârı mahalle - rine, muhteşem kütübhane salonlarına varımcaya kadar her türlü ihtiyacı kar- şılayacaktır. Yeni halkevi binasının ö- nümüzdeki Cumhuriyet bayramına ka- dar inşa edilerek küşad resminin bü - yük tören akşamı yapılmasına çalışı - lacaktır. Orduya gelen yabancı, yalnız gü - zel bir şehirle değil; heyecan taşıyan bir gençlikle, çalışmasını seven bir mu hitle, her türlü konforu haiz bir ba - yındırlık köşesile karşılaşmaktadır. O- telleri de muntazamdır. Hülâsa bu güzel vilâyet — merkezi ni sevmek ve ona ısınmak için, onun birkaç saat misafiri olmak kâfidir. Or- duyu sevmemek, güzelliğine karşı bir nankörlük olur. V. Ü. VA lî.'I'llkV'eLş:k(:ıyun-. | fuarın kemmel halkevleri binalarından birisi | 1938 İzmir fuarı için hazırlıklar İzmir, (Hususi) — İzmir fuarının elektrik işlerini tanzim etmek Üüzere larını hazırlama - ğa — başlamıştır. 938 fuarının elek- ları, şimdiye ka « dar memleketi - mizde görülmi - yen bir tarzda ya- pılacaktır. Alman grupunun hazir - ladığı — projeda şunlar vardır: i Karşıyaka ara « sında deniz üze - rinde bir nevi sa- bih havuz şeklin: de, deniz suyun - dan istifade edi - lerek ziyadar su ların fışkırması Puar içir hazırlanan temin edilecek ve — bir kömpozisyon bu ışıklı sularla | reklâmları beş lisan üze - rine yapılacaktır. Paraşüt kulesi, İzmir fı_ı_armm Işık bakımından en cazib bir köşesi olacak ve kulenin üzerine İzmir şehrinin büyük bir kısmını tenvir e - decek kabiliyette bir projektör konu - lacaktır. İnşasına başlanan ve içinde sandal safaları yapılacak olan sun'i gölden 45 metre yüksekliğinde ışıklı sular fış - kıracaktır. Fuarın büyük havuzunda - ki fonten lüminöze yeni bir şekil ve - rilecektir. Kültürparkdaki ağaçlar ve çiçekler renkli ışıklarla tezyin edilecektir. Bu işi üzerine alan Alman mühen - dis grupu, —Dusseldorff 938 pa - nayırının da aşık — işlerini ya - pacaktır.. Malüm — olduğu — üze - re bu panayır, ışık bakımından Avru - panm en cazib panayırıdır. Ordu Halkevinin fatirlere yardımı . Ordu (Hususi) — Halkevi sosyal yardım şubesi fakir ailelere kömür yerine bu min- takada kullanılmakta olan fındık kabuğu dağıtmağa başlamıştır. Fakirler Halketine Bi Sayfa 5 Doğu mektubları: 2 Sarıkamış yolunda tren kara nasıl saplanır ? Lokomotif, altındaki karları eritiyor. Fakat geçip gitti mi bu sular donuyor, bu sefer daha fena, buz oluyor Sarıkamış (Hususi) — Sayın profesör ve saylavımız Mahmud Esad Bozkurd imtihanda talebelerine sualler soruyor- muş, bir tanesine demiş ki: — Devletler, Boğazlar meselesinde te- zimize iştirak etmemiş olsaydılar, ne “yapardık? Hukuku düvel imtihanında talebeler, bu sualin cevabını vermek için, hafıza- larını yormuşlar, okudukları kitabların satırları arasından sadre şifa verecek bir cevab aramışlar, her biri hukuki bir şey- ler söylemiş, fakat Bozkurdu kimse mem- nuün edememiş, nihayet Ssayın profesör; S harfine bastıra bastıra şu cevabı ver- miş: — Basbayağı Boğazları kapardık... Bu fıkrayı niye mi anlattım? — Bass bayağı karda saplanıp kaldı- Bımızı söylemek için. Fakat acaba bu basbayağı saplanıp kalmak nasıl oldu? Ve buraları için, ba- yağı olan bu hâdise İstanbullu, İzmirli, bele Adanalı okuyucular için nasıl şey- ««a. Unu anlatalım. - Oyuncak trenlere Erzurumdan bindik ve dar yolda rahvan beygir sırtında imi- şiz gibi yürümeğe başladık. Etraftaki manzara şu: Yer bembeyaz, etraftaki tümsekler, pek yüksek olmazsa görün- müyor, karlar boşlukları doldurmuşlar, gök, o da mavi beyaz. Şose ortadan kay- bolmuş, o0'şosenin üzerinden binlerce de- fa gelip geçmiş olan mühendis bir yolcu arkadaş, telgraf direklerini takib ediyor: — Yol galiba şuradan geçiyor, dedi. Yani şose, o kadar dolmuş kı, yolun duvarı bile ğgözükmüyor. Erzurumdan kalktık, bir müddet sonra Deveboynuna geldik... Burası fena tipi yapar, lânet bir yermiş, onun için Devlet Demiryolları idaresi yolun kenarına ka- fesli tahta perdeler koymuş, tipi, rüzgâr olduğu zaman, karları buralar tutsun da demiryolunu doldurmasına diye... Deve- boynunu atlattınız mı? İş kolay, ondan sonra”emniyetle hayli yol alabiliyorsu- nuz. Güzergâhta en önemli durak yeri Hasankale. Dağa doğru yükselen ve be- yaz karlara nazaran yüzde yüz kontras- h, yani çehresi siyah bir belde. Doğu mıntakasındaki kazaların en büyüklerin- den. Meselâ Ağrının, merkezi olan Ka- raköse vilâyetimizden de galiba büyük.. eski belediye reisi Zakir hayli umran &- serleri göstermiş, meselâ İstanbulda başvurur vurmaz bunu almakta ve dua edel Maslaktaki asri mezarlıktan daha asri ede Halkevinden ayrilmaktadır. nasile karakışa girmiş bulunuyor, Sivasda şiddetli kışlar başladı Sivas (Hususi) — Şehirde görülmemiş soğuklar hüküm — sürmektedir. Böylece bu haftaya kadar bir bahar havasında yaşamış olan Sivas, tam mâ- Yukarıdaki resim, Sivasda bir kış in'ıbanı tesbit etmektedir. daha ona esnaflık mıyacakmış... »» esnaf, yakalanınca, bir Hasan Bey — Peki ama, bu kararın tatbikından sonra yi- yeceğimizi, içeceğimizi nasıl tedarik edeceğiz? 8 yaptırıl- bir mezarlık yapmağa muvaffak olmuş. İstasyonun sağ tarafında ılıcalar var. Ben henüz buralarda yıkanamadım ama.. herkes suyun tesiri Şifabahşasından memnun. Yalnız münevver arkadaşlar, bu kaplıcaların ıslah edilmesi lüzumun- dan bahsediyorlar. Herkesin gireceği u- mumi havuzlu banyoları da var, hususi daireleri de var. Bizim minyon tren alaca karanlıkta buradan kalktı. Hayli yol aldıktan sonra Horasana geldik.. tren fıstıki makam i- lerliyordu, biz de yattık. Kompartımanda dört kişi olduğumuz için kanapelere uzanmıştık. Bir aralık tren silkindi, ayak ucumda heybetli bir şahsın oturduğunu gördüm. Kafamı kal- dırdım, Yeni gelen yolcu gülüyordu: — Gördün mü başımıza geleni bey, de- di. — Hayrola. — Ben fen memuru Asım, katar git- miyor işte, bir saattir amelenin başında yol açıyorduk. Şimdi ellerim dondu, biraz ısınmağa geldim. Dört, yıldır şu hatta neler çektiğimi bir ben, bir de Al- |lah bilir. 30 santim karı, buranın ifadesile berfi tren ezip geçebiliyor. Kar küreme âleti de var. Fakat bir kere tren karı ezip te geç- ti mi işte asıl fenalık ondan sonra baş- lıyor. Loköomotif altındaki kariarı eriti- yor, su yâpıyor, geçip gitti mi, o sular, tekrardan donuyor ve bu sefer de buz o- luyorlar. Artık arkadan gelen tren ray- ların buzunu söküp geçemiyor. Fen memuru devam ediyor: — Şimdi kırk tane amele var. Önde yol açıyorlar. Lokomotif iki tane, Tekerlek- ler patinaj yapıyor. Makineler birkaç metre yolu katetmek için bakınız nasıl soluyorlar? 4 Erzurum - Sarıkamış yolunda kara saplanan bir tren Fen memuru, kompartımandan tekrar atladı ve amelenin başına geçti. Bereket, vagonda hayli odun vardı da gecenin ayazında donmadık... Sabaha kadar karanlıkta hiçbir şey görmedik. Fakat şafak sökünce, işin fe- caati o zaman anlaşıldı. Biz de trenden indik, ve amelenin nasıl çalıştığını gör- dük... Elde kürekler, adamlar bellerine kadar gömülmüşler, boyuna karı savü- rup duruyorlar. Trenin retardını kabil olduğu kadar, azaltmak için kollar ma- kine gibi işliyor. Kırk kişi, didiniyorlar, elli metre ilerlediler mi, lokomoti? dü- dük çalıyor. O da elli metre ilerliyor ve böylece Sarıkamışa doğru metre metre yaklaşıyoruz.. Nihayet Celâliye denilen bir yere gel- dik. Geçme tahtalardan şiritı bir dağ evi, imasyon rolünü ifa ediyor. Aşağı.indik.. Ameleler tam 12 saattir kar açıyorlar (küreyorlar), birinin yanına sokuldum: — Daha yorulmadın mı arkadaş, de- dim, — Nideceksin, diye cevab verdi. Biz çalışmazsak siz gideceğiniz yere — vara- mazsınız ki! Sonra biz sıkı çalışmağa mecburuz, yoksa donarız. Bak 12 saattir, kar içindeyim. Adamcağızın yüzünden, — ensesinden, sırsıklam olmuş, elbiselerinden buhar duman çıkıyordu. Bıyıkları donmuş, ça- rıkları, dolakları kardan bembeyaz ol- muştu. — Gündelik ne alıyorsun? — 60-70 kuruş, yüz kuruş ta aldığımız oluyor. Şimdi köylerde iş yok, biz de yöl- âa çalışıyoruz. Geceleri çift auyoruz. O boyuna kazıyordu. Lokomotif makinistinin yanına — war- dım. — İşiniz zor dedim. — Bu da yaşamak mı?... dedi ve kuru ekmeğini çaya banıp yemeğe başladı. v Meğer bu kadar didişme neticesinde lokomotifin mazutu da bitmiş, evet bi- zim lokomotifler mazutla işliyor ve Sa- rıkamıştan, bir yardım treni çıkarılmış, 16 da geldi ve bize mazutumuzu verdi. O da yolları aça aça geldiği için, artık rahat gidebilirdik... Gerçi 10 kilometreyi 14 saatte aştık. Fakat... 2000 küsur rak- mında, Türkiyenin en soğuk mıntaka- sında, yolların nasıl açıldığını, tren yol- culuğunun ne olduğunu da gördük. Pravaltıya doğru güzel ve eşsiz çam ormanlarmmın güzelliğini temaşa edem ken, biraz dinlenmeğe fırsat bulan fen memuru anlatıyordu: — Ruslar kışın bu hattı işletmezler- miş, biz de bir iki sene evvelsine kadar işletmiyorduk. Fakat iki senedir işleti- yoruz. Böyle zorluklar, mevsimin bazı günlerinde oluyor. Şimdi artık Erzu- rum - Sarıkamış hattını kesmiyeceğiz. Bu sene trenler geç kalarak yerlerine gider- ler, eğer idare bize bir buz kırma, bir kar küreme makinesi de alır verirse, 0 Zâ- man geç te kalmayız. : İ Hele şu bizim şimendifer Erzuruma gelsin ve Karsa doğru bir yol alsın, ana hatla bir iltisak edelim, o zaman görür- sün... Bu müşküller hikâye gib. gelir... Mustaja Fuad