Hergün Turkıyede de bir Yahudi | ı Meselesi vardır — Yazan: Muhittin Birgen ursada bir polis hâdisesi oidu. # Hükümete haber verilmeden, bir Yahudi evinde, çocuklara ders ve- rildiğinden şübhe eden zabıta, şübhede baklı olduğu gösterebilecek bir ço- €uk kalabalığı gördü. Şübhenin — varid olması “ihtimali de vardır, olmaması da. Maalesef, memleketimizdeki Yahudilerin bir kısmı lüzumundan çok fazlasile mu- hafazakâr olduklarından böyle bir şey yapmaları ihtimali yok değildir; Takat, lüzumsuz yere kimsenin günahıma gir- mek te istemediğimiz için bu ihtimali, bir hakikat olarak kabul edip ona göre neticeler çıkarmak fikrinde değiliz. Fakat, bu hâdise, bize arada bir mut- laka kurcalanması lâzım gelen bir bahse avdet lüzumunu hissettiren bir vesile ol- du. Bu vesileden istifade edelim. * Türkiyede bir Yahudi meselesi vardır; fakat, bu mesele, başka —memleketlerde olduğu gibi, herhangi bir milletin haya- tına kendisini sımsıkı bağlamış olan bir Yahudi varlığına karşı, o millet kütlesi arasında gösterilen husumet duygusu, yahud, umumi tâbirile, bir antisemit ha- reketi şeklinde değil, belki de Türk Ya- budisinin kendisini Türk milletinin ha- yatına tamamen bağlamaktan istinkâfta devam etmesi suretindedir. Belki «istin- kâf» kelimesi fazladır; belki bununla haksızlık etmiş oluruz. Fakat, her türlü haksızlıktan korkmıyarak iddia edebiliriz ki Türkiye Yahudileri bu işi ihmalde 18- rar ediyorlar. Son on iki senelik hayalımda, i; abi, | ben Yahudilerle ve bilhassa başka mem- Jeket Yahudilerile pek çok münasebette bulundum. Türkiye Yahudileri arasında da birçok dostlarım vardır. Menfaat me- selelerinde çok kuvvetli bir atmaca ruhu taşımaklan başka hiçbir kabahatleri ol- mıyan Yahudilerin içinde çok iyi ve hat- tâ çok idealist insanlar da bulunduğuna kanilm. Maddi menfaat bahsinde dünya Yahudiliğinin çok ileri gittiğini teslim etmekle beraber antisemit değilim. Fa- kat, açıkça ve samimiyetle söyliyeyim ki Türkiye Yahudileri şiddetle — sarsılarak myandırılmaya değer bir uyku — içinde- dirler. * Onları uyandırmak Iâzımdır. ve bu da bizim menfaatlerimizden ziyade onların menfaatleri bakımından ihmali caiz ol- mıyan bir işdir. Çünkü, Türk Yahudile- ri, Türk hayatile kaynaşmak hususunda- | ki ihmalde ısrar ediyorlar. Hâlâ, lmkçe! konuşmuyorlar; hâlâ, küçük tabaka, dil- den başka her şeye benziyen dört buçuk kelimelik İspanyol kırmasını ve yukarı sınıf ta fransızcayı ana dili olarak tanı- yorlar. Türkçe, di! olarak, İspanyol kır- ması yahudiceden yüz kere daha kemmel ve medeni bir-di'dir; T letine, büyük bir terakki » | -| k mi eketi yap- tırmaya kifayet eden yüksek türkçe de elbet küçük ve büyük Yahudi burjuva- gının bütün medeni ihtiyaçlarmı tatmine kifayet edecek bir kuvvettedir. Şu halde neden dolayı bunu — kullanmıyorlar? 'Türk mektebleri onların Beneberit mek- teblerinden, yahud Alliance İsrealjte'le- tinden elbet daha kuvvetlidir. Bugünkü 'Türk mektebleri - Avrupadakilerden de- Bil, fakat - bu memlekette mevcud bü- tün ecnebi mekteblerinden elbet daha iyidir. Neden dolayı bu mektebleri Türk mekteblerine tercih ediyarlar? * Kendilerine bu tarzda sualler sordu. ğum zaman mahcub olarak — .Zamanla hepsi olacak!» diye cevab veren bir ta- kım Yahudi dostlarım vardır ki bunlara ne ben hak verebiliyorum, ne de zama- nın hak verdiğini görüyorum. Zaman ge- tip gidiyor, gene Beyoğlu sokaklarında, rk Otel ve Tokatliyan — salonlarında, küulağa pek bozuk, gelen fransızca ----sın | çınlıyor! | Svenliği hiç sevmiyen, daima aley-, hinde bulunan, daha geçen gün — Sabri | 'Toprak'ın lâyihasına herkesten evvel iti-! raz eden bir adam olduğum balde Yahu- , dilerin bu fransızcası bana çok çirkin | geliyor. Rumun rumca, Ermeninin erme- mice kor'ışnasına hiçbir diyeceğim yok. Bunların ana dilleridir. Fakat' şu hiçbir şeye benzemiyen Levanlen İiransızcası- nım gttikçe kükleşen bir Yahudi dili ha- Nni almasına bir türlü tahammül edemi- yorum, Sebeb basittir: Bir Yahudi niha- Şet ana dili şeklini almış olan İspanyol .| öldürmeğe k: V Resimii Makale;: SON POSTA 96 Yol yüründükçe kısalır Ve Düz ve uzun bir yolun başında duran rir, ufkun sonunda gökle birleşir görünen bu sonsuz şose- bitecek gibi değildir, fakat ilk adımdan sonra iş değişir. Ufuk yürüyene doğru yaklaşır ve adımlar sıklaşınca yolun nibhayeti de gelir. Hıyıluıuxdı yeniden başlamayı tasavvur emgımız işler yolcu endişe geçi- bir seyyahın yolculuğu başında sonsuz gibi gördüğü uzun şöselere benzerler, bize sonunun alınamıyacağı korkusunu verirler, korkuyu bir dakika için aklınızdan çıkararak ilk hamleyi atınız, bundan sonra işin sonunu almak gösterece- ğiniz sebatın derecesine bakar. ( SOZ AR Holanda Veliahdinin l Kocası ve otomobil Alışmeş kudurmuştan beterdir. Daha geçenlerde büyük bir kazaya uğrayıp da nerede ise canını Allaha vermesine ra - mak kalan Prens Bernhard, gene otomo- bille gezmeğe başlamıştır. Yalnız, bu se- fer arabayı kendisi sürmemekte, goförü idare etmektedir. Sebebi de karısı Pren- Julianaya bir daha otomobil kullan- mıyacağına dair söz vermiş olmasıdır. Kahve içerken içine birkaç damla süt katınız İsviçrenin süt enstitüsü kahveye — bir kaç damla süt katıldığı halde şiddetli bir zehir bulunan kafeinin tesirini kâmilen izale edeceğini temin ediyor. Sütün kafeine karşı tesiri o kadar faz- la bulunuyormuş ki meselâ bir köpeği elecek mikdarda kafein üzerine damlatılan bir mikdar süt zehiri kâmilen tehlikesiz bir hale getirmekte imiş. kırmasını konuşmakta devam etse bunu © kadar çirkin görmiyoceğim. Fakat, o ASI HERGÜN BİR FİKRA Sür'at Mübalâğacılığile meşhur Marsilyalı Marius bir gün Marsilyaya yeni gel - miş biriyle birlikle trene binmişti, Tren çok sür'atli gidiyordu. Adam Marlus'a hitabla: izin trenler ne kadar da sür'atli Dedi, Marius cevab verdi: — Biz üçüncü mevki vagondayız, Birinci mevkie binmiş olsaydık sür'a- ti sen o zaman görürdün! Pirinç üzerine resim Yapan san'athkâr Yukarıdaki resim, bir pırinç tanesi ü- zerine el ile yapılmış taç giyme mahalli- | nin resmidir. Pirinç üzerine resim ya -| pan dâhi ve yahud deli san'atkâr, Hay - darâbadlı Seyid bini Ahmed Razevidir. | tinde Ahmed Razevt, ayni zamanda kral Ge - örge ile kraliçe Marry'nin resimlerini de gene pirinç üzerine yapmıştı. —— —a gibi, Yahudiler e müliyetlerini bi- zim milliyetimizin içinde aramaya karar N *| Meşhur komik Laurel Beşuıcl defa evlendi Sinema âlemiyin meşhur komiklerin - |aen Stan Lauürel yeniden- evlenmesi üze- rirle: Ni — İş bir taneye kaldı. Onu da alırsam. sekizinci Hanri olacağım.. demiştir. Sekizinci Hanri, İngiltere tarihinin meşhur krallarından olup altı karısile meşhurdu. Ekserisinin de boynunu vur- durmuş veya öldürmüştü. iki İsyan ve muharebeler hep kışın patlak verirmiş Mils isyan ve TMmuharebelerin simlerde vaki olduğu kanan- , Bu meşhur Amerikalı daoktor, k olduğu zamanlarda çok fasl bulunur. Vücudün çıkardığı ha- rereti pek kolay kaybettiği için çabuk hiddetlenerek faaliyetini daha ziyade ar- tirir. Fakat sıcak iklimlerde hava çok Doktar soğuk insan İrıyacağı yoksa b? İkincikâmun oe Sözün Kısası Kısa dalgalar ve Diş ağrısı Geçenlcrde Viyanada dlyçi'" miyeti bir toplantı yapmiğı toplantı esnasında, oranın maruf © kimlerinden Bay Şober'in, diş aği nın kısa dalgalarla teskin ve kında çok mühim bir konferans si | gazetelerde okuyan dostum D İ dedi ki: e — Bu keşif yeni değildir.. bizimi % keşler, ötedenberi, sade diş ağrılarifi ğil, bütün elem ve ıztırabları, mant ri de dahil olduğu halde <dalga> İt kin ederler. ' — Tuhafsın, Derdmend! Bu dal* — senin dediğin dalga değil. — Soğuk dalgası mı? O, hiç olmaz * kis diş ağrısını azdırır. j — O da değil.. radyo dalgamıdır TÜ zuu bahsolan. — Ona hiç kulak asma! — Neden, Derdmend? g — Çünkü, evvelemirde diş ağrıst | de seksen sinir bozukluğundan İlf" lir. Bu ağrıda doğrudan doğruya mil olmasa bile, dişi ağrıyan cümlei asabiyesi fazla hassas olur. yo ise modern sinir törpülerinden V dir. Hele bizdeki şeklile! Her evde Tf" yosu bulunan bir mahallede, en kafalı birini oturt, bak kaç günde ©' nadan çıkarırsın? — Evet ama, Derdmend, dye e başka bir çok bakımlardan fennin € | şük nimetlerinden biri elduğunu 6 kâr edemezsin ya? — Etmem. Niçin edecekmişim? apandisit ameliyesi fennin nimetle! biridir diye, sapasağlam bım[ımll dip bıçak altına da yatmam; dd“_ ya? — Demek, kısa dalgalarıa diş ağ tedavi edeceğino.aklın yatmıyor? — Bana bakma! Bilâkis, dişlerimili ÜĞ beni oturtup Gü, 20 bir arabca könferans dinlettin mi, dö başımdan başlıyan ağrı bütün dl!l yayılıverir. — Anlıyorum Derdmend: Sen '!ı' layındasın. — Asla, dostum! İşin alayında oli bizi enayi zannedip de, hasit, kol cık, tecrübe edilmiş yüz bin çare dÜT durürken, bir diş ağrısı kadar ıhE”'d' yetsiz bir dava için - mahza bi satmak amacile - dünyanın palav savuranlardır. — Ne demek istiyorsun? — Şunu demek istiyorum ki benilii şim ağrısa, ve hakikaten de kısa © lârın bu çeşid ağrıları dindirdiği olmuş bulunsa, köşedeki eczacıya E. Tala T Hİ m' | | dar gidip ağrıyan dişime biraz kat# T yağı koydurmayı, bir de aspirin yut | daha da olmazsa dişçinin önüne © 1 çektirmeyi, her halde daha basit VE L | | | çef ha müreccah bulurum. Benim indimde «fen» çok Bı olan bir kelimedir; ve bı kim, mesaisini, vaktini, ilr tenkerâni işlere değil, meselâ kantf dili bıraktıkları halde türkçeyi kullan- | vermedikçe ve bunun gayet kuvvetli bir | rütübetli bulunduğu için oralarda yaşı- mamakta ısrar edişleri cidden göze ba- tıyor ve çirkin oluyor. * Dünyanın her tarafında gittikçe büyü- yen bir antisemit hareketi var. Türkiye- de bu hâreket ya hiç yoktur, yahud da henüz pek zayıflır. Sabri Toprak'ın lâyi- halarna karşı Millet Meclisinin ıldıb şekilde tatbikatına girişmedikçe, manlo- sef, bu hareketin büyümesinden korkul- mak lâzımdır. Bana «Zamanla her şey olacak!» diye bugünün işini yarına bırakan Yahudi dostfarıma, bu vesile ile şünları söyle- mek isterim: - Bu işi zaman geç ve güç, siz ise Çça- yan insanlar vücudlerindeki harareti ha- yatiyet nisbetine göre pek zor kaybeder. ler, diyor. Bunun için muharebeler ve isyanlar fevkalâde soğuk olduğu zamanlarda gö- rülmekte imiş. 1789 ihtilâli çok şiddetli bir kış zamanında patlamıştı. Amerika tavır bunun bir delilidir. Vicdan hürri- buk ve kolay yapabilirsiniz. Eğer bu ihti- | . yanı soğuğun mutaddan fazla bulun- yetlerine karşı derin bir sadakatle bağlı î olan bir adam sıfatile temenni ederim ki bu hareket Türkiyeye girmesin ve buyn- mesin. Fakat, buna mâni olmak, biz Türk- | lerden ziyade, şu dakikada, Yı*n.u'ler—ıl ellerindedir. Başka memleketlerde olduğu İSTER dık, bu' mektubda deniliyor ki; — Kızum Fatma üç yıldır nişanlıydı, si zamanı geldi. Kaydını çıkartmak için Gölcük nahiyesi nüfusuna müracaat ettim, memur deftere bakınca: — Senin kızın Gebeler köyünden Ali Osman oğlu İs- mall ile evlidir, cevabını verdi. Ben hayretler içinde işi tahkik ettim, meğer bizim köyden bir başka Fatma Ali İSTER İNAN, Sındırginın Gölcük nahiyesine bağlı Çobanlar köyün- den İbrahim oğlu İsmail Şen imzası ile bir mektub al- yacı teslim ediyorsanız, davayı sür'atle yü |Tütmek için hiç olmazsa bir teşkilât vü- cude getirip sistem ve teşkilâtla çalışma. hsınız.» Bu sözler, halis bir dost söz Muhittin Birgen Osman oğlu İsmail üzerine yazılı — Aman nihayet evlenme- retim yok, dedim, hesgün beni tazyik Görüyorsunuz ya İNAN, İSTER lüniz, diye yalvardım.. — Mahkemeye gitmek lâzım; dediler, — Faka: ben fakirim, mahkeme masrafı yapacak kud- yolladım, henüz bir netice çıkmadı, kızımın nişanlısı ise lığın ceremesini ben çekiyorum.» İNANMA! duğu bir kış esnasında çıkmıştır. Ame-|caktır. Salon ikmal edildikten rikanın büyük muharebeye girdiği sene- do elli senedenberi misline tesadüf edil- rüetiş şiddetli bir kış hüküm sürmekte idi. —K — ISTER İNANMA! le evlenmiş, fakat kaydı benimkinin ve Sındırgı kaymakamına bir istida etmekte berdevamdır. nüfus idaresinde yapılan bir yanlış- veya veremin çaresini bulmağa ha$i Üst tarafını geç!! Yeni bir Halkevi binası yap Eminönü Halkevi binasının y& daki arsada yapılacak jimnastik nunun inşasına Nisan ayında ba$'''ü Halkevi binası yıkılacak, yerine dern bir Halkevi yapılacaktır. TAKViM,