Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
g c d aKN — : 5 : j Te saş açt Çi - Ka e (K - eli Te e Te Odasına gelir. c ha 10 Soyfa SON POSTA Sox Pos' 'mın tef-i-sı: 109 Te eli eee İ aa Bir Sarayında ? > Se Öe Haremağasının Hatıraları| - Yazan : Ziya Şakir Muhafazakâr ve an'aneperest bir şahsiyet olan Abdülhamid şehzadeliği esnasında marangozluğa heves etmişti. Ona bu merakı Karl Yensen isminde bir Alman marangoz ustası vermişti. Hünkâr bu hevesine uzun yıllar zevkle bağlı kalmıştı ; Zil çekilir çekilmez, nöbet odasın -l fda bekliyen müsahiblerden biri, içeri girerdi. Abdülhamid bu müsahibe: — Evrakları getirsinler, Derdi. Müsahib, sür'atle nöbet oda- “sına girer, beş on dakika, bazan da ya-i irim saattanberi orada bekliyen başkâ- Wtibe, veyahud nöbetci kâtibine: | — Efendimiz, evrakı istiyorlar, Diye haber verirdi. ' Abdülhamidin istediği evrak; bir gün evvel, ikindi vaktinden itibaren başki- | tabet dairesine gelir ve bazan adedi yüzleri geçen resmi ve hususi (maru- zat)dan teşekkül ederdi. Başkitabete gelen evrakın (mühim ve müstacel) olanları -gecenin hangi saatinde olursa blsun - Abdülhamide arzedilirdi. An - cak, mühim ve müstacel olmıyanları, başkâtibin masası üzerinde biriktiri - lirdi. Asıl garabet, bu evrakın Abdülha- mide takdim tarzında idi. Başkitabete teslim edilen evrak, ister resmi ve is- ter hususi olsun; üzerine derhal saat ve dakika yazılırdı. Başkâtibin masası Ü- | zerinde, (resmiler) bir tarafa (hususi- dJer) de diğer tarafa ayrılırdı. Sabaha karşı, her iki evrak kümesi hülâsatön bir deftere kaydedilirdi. Ve, Abdülha- midin uykudan kalktıfı zamana kadar 'beklenirdi. Abdülhamid, uykudan u - li olmak üzere, büyük bir itirfa ile pişi- kiden şehzadelere birer san'at öğret- turneler dolayısile izin müşkülâtını yanıb da, (harem kapısı)nın açılmasını rilirdi. Kahvenin piştiği abanoz saplı, mek âdetmiş. emrettiği dakikada; bir gün evvel i - kindiden itibaren o dakikaya kadar bi- rikmiş olan evrak, kaydedilen hülâsa defterlerile beraber bir torbaya yerleş-i* tirilir. Başkitabet dairesinde bulunan ' (etüv) makinesinden geçirilirdi. Baş- kâtib -eğer o, izinli ise, nöbetci kâtib- lerinden biri - bu torbayı alır, nöbet ©- Orada, Abdülhamidin banyodan çıkarak nöbet odasına geçip zil çekmesini beklerdi. Zil çekilip de müsahib vasıtasile ha- ber gelir gelmez; başkâtib derhal hu- zura girerdi, Oradaki bir yazı masası- nın üzerinde torbayı açarak evrakı çı- karır; bu evrakın hülâsalarını ihtiva e- den defteri, hünkâra takdim ederdi. Hünkâr, evvelâ bu deftere göz gezdi- rirdi. Kendince mühim gördüğü kâğıd- lar varsa, evvelâ onları okumayı tercih ederdi. Sonra, sırasile — diğerlerini “is- terdi. Abdülhamid; üşenmeden, yorulma- dan, bu yüzlerce evrakı gözden geçirir- di. Bunlardan icab edenleri, kendi ya-| nında alıkoyar; lâzım gelenlere ayrı dyri cevab verirdi. Bu cevabları, kendi yazmazdı. Söy- ler, yazdırırdı. Ve, söyliyerek yazdığı bu cevablar o kadar düzgün çıkardı ki, ekseriya başkâtib veyahud alâkadar 'kâtibler tarafından bunların bir keli- mesini tebdil veyahud tashihe ihtiyac kalmazdı. Abdülhamidin en ehemmiyet verdiği cihet, -her işde olduğu gibi- saray kita- bet dairesinde de fevkalâde intizamdı. Kat'i olarak söyliyebilirim ki; o tarih- e Osmanlı hükümetinin hiçbir daire- sinde, mabeyn başkitabetinin intizamı- nı aramak ve bulmak mümkün değildi. Bu dairenin kapısından giren bir kâ-; Bıd, hiç kimsenin ehemmiyet vermiye- ceği derecede âdi bir şey olsa bile, ge- ne derhal üzerine (saat ve dakika) işa- reti konulur, son derecede muntazam o- lan evrak defterine kaydedilir, mutlak ve mutlak, Abdülhamide verilirdi. Başkitabet dairesinin bu intizamını, bizzat Abdülhamid temin ederdi. Çün- kü, muhtelif vasıtalarla, sık sık kontrol ettirirdi. Aynı zamanda, kendisi de bu intiza- raa fevkalâde riayet ederdi. Nezdinde alıkoyduğu evrakın işi bittikten sonra, | bunları bir zarfa doldurur.. zarfın üze-! rine kendi elile tarih; saat ve dakika ya- zar.. imza yerine de (malüm) kelimesi-l ni koyar, en emin bir adamile başkâti-—' be gönderirdi. l Muamelesi biten ve sarayda kalması icab eden kâğıdlar, (evrak hazinesi) denilen taştan yapılmış, demir kapilı, yük bir odada muhafaza edilirdi. Yan- gin tehlikesinden masün kalması için, etrafı tamamile açık olan bu oda, Ab- dülhamidin otuz üç senelik saltanat ha- yatına aid bütün evrak ve vesaikin, ha- kikaten çok ciddi ve son derece mun- tazam bir hazinesi idi. Bu uzun düşün- celi hükümdar, devletin en mühim si- yasi hâdisesinden, kendisine takdim e- dilen en basit ve sefil bir jurnal kâğı- dına kadar büyük bir dikkat ve ehem- miyetle bütün bunları burada hifzettir- mişti. Meselâ, yirmi sene evvel, her han gi bir meseleye aid olursa olsun, el ka- dar bir kâğıd parçasını arayıp bulma en nihayet on dakikalık bir işdi. Abdülhamid, bir taraftan bu evrak ile meşgul olurken, diğer taraftan da mütemadiyen sigara ve kahve içerdi. Banyodan çıkıp bu küçük salona ge- lerek nöbet odasına zil çeker çekmez, kahvecibaşı derhal kahvesini hazırlar, hiçbir emir ve istizana hacet kalmadan getirir, takdim ederdi. Hünkârın kah- vesi, hususi bir şekilde -pişer, hususi bir şekilde getirilirdi. Hususi sekilde pişmesi, kahvecibaşının maharetine tâ- ağzı kapaklı gümüş cezvenin külleri te- raizce silindikten sonra, düz beyaz iki | demir parmaklıklı, sağlam kilidli bü- fincan ile bir tepsiye konulur, böylece Abdülhamide *takdim edilirdi. Hünkâr, cezvedeki kahveyi kendi e- lile fincana koyar, ilk doldurduğu fin- |canı, yarısına kadar sür'atle içerdi. Ve bu müddet zarfında da, elinden bırak- madığı sigarasından sık sık nefesler çe- kerdi. Birinci fincandaki kahveyi ta- |mamile bitirdikten sonra, ikinci finca- nı doldurur; onü da ağır afğır içerdi. Tedkik edilecek evrak çok olduğu zaman, Abdülhamidin bu meşguliyeti | bazan saatlerce sürerdi. Bu müddet zar- |fında, mütemadiyen kahve ve sigara İ- k |çerek başını kâğıdlardan kaldırmıyan '|hünkâr, çok tabiidir ki dımağında mü- him bir yorgunluk hissederdi. Onun i- çin bu işlerini bitirir bitirmez, bahçe- |de hafif bir gezinti yapar, dımağ yor- gunluğunu, vücud yorgunluğu ile te-i vazün ettirmek için kendi hususi ma- bidi. Hâlis Yemen kahvesi, orta şeker-| rangozhanesine girerdi. Bu marangozhane, ikametgâhının ar- ka tarafında, büyücek bir salondan iba- retti. Fakat Avrupadan getirtilmiş o-! lan en kıymetli marangoz âletleri ile ticeler üzerinde fazla duracak değiliz. için iş lüzumundan fazla eh mücehhezdi. İstitrat olarak şunu arzedeyim ki; es-.| — Arkası var — — Bir Doktorun Günlük CUMA Notlarından — () Az yiyenlere dair (Çok yemek yiyenler gibi az veya gay- ri kâfi yemek de zararlıdır. Az ve gayri münasib yiyen ve hele barsaklarından ve midelerinden muztarıp olanlar da al- dıkları gıdayı da iyi hazmedemez. Ye- meklerden sonra karaciğerleri de bir par- ça şişer. Bundan dolayı yiyeceklerini a - zaltırlar, hele yemeklerden sonra duy - dukları halsizlik, sıkıntı, ağrılar — ishal nöbetleri, baş ağrıları, yarım baş ağrıla- rı, yüzde kırmızılık, uykuya meyil, hazım da zorluk, geğirmeler, uykusuzluk gibi Ârizalar meydana çıkınca bu gibi kim - seler yemeklerini daha ziyade azaltırlar, Ve bir kaç lokma lâpa veya püre ile bi- raz çorbaya kadar indirirler, Bu kadar az yiyenlerin bir müddet sonra çok za- yıflayacakları aşikârdır. İşte bu zayıfla- ma mide ve barsaklara da şamil olarak onların cidarındaki etlerin kurumasını, dumurunu mucib olur. Bu hale gelenler kuvvetten düşer, dalma oturmak ve yat- mak ister, Sinirleri de teheyyücde oldu - Bundan az bir ağrıyı büyük görürler. Böyle hastaları ya evden ayırıp bir hastanede tedavi altına almalı veyahud gerek hastayı ve gerekse alle ve akraba - münasib lisan ile iknaa çalışmalıdır. (*) Bu notları kesip saklayınız, yahud bir albüme yapıştırıp koöleksiyon yapınız, Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri). Alemdarda: (E- sad). Beyazıdda: (Asador). Samatyada: (Rıdvan). Eminönünde (Aminasya). E- yübde: (Arif Beşir). Fenerde: (Vitali). Şehremininde: (Nâzım), Şehzadebaşın- da: (Asaf). Karagümrükte: (Kemal). Küçükpazarda: (Hulüsi). Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: : İstiklâl caddesinde: (Galatasaray). Tü- yol), Fındıklıda: (Mustafa Nall). Cum- huriyet caddesinde: (Kürkciyan). Kal- yoncuda: — (Zafiropulos). Firuzağada: | (Ertuğrul). Şişlide: (Asım). Beşiktaşta: (Süleyman Receb). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (İskelebaşı). Sarıyerde: (Os- man). Kadıköyünde: (Sıhhat - Rifat). Büyükadada! (Şinasi Riza). Heybelide: (Tanaş). nelbaşında: (Matkoviç). Galatada: (İki- || İRADYO Bugünkü program 21 İkincikânun 1938 Cuma İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla 'Türk musikisi, 12.50: Haya- dis. 13.05: Plâkla Türk musikisi, 13.30: Muh- tellf plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 18.45: Saz e- serler;: Kemani Reşad, piyanoda Feyzi, 19: Çocük terbiyesi: Ali Kâmi Akyüz. 19.30: Rad- yoafonik temsil:! Beyoğlu Halkevi gösterit ko- lu tarafından (Kukuriko mahkemesi), 19.55: Borsa haberleri. 20: Necmeddin Rıza ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Hava raporu. 20.33: Bay Ö- mer Rıza tarafından arabca söylev. 20,45: Bayan Muzaffer Güler ve arkadaşları tara- fırdan Türk musikisi ve halk şarkıları, (sa- at âyarıdı 21.15: Orkestra. 22.15: Ajans ha- berleri. 22.30: Plâkla sololar, opera ve öperet parçaları, 22.50: Son haberler ve ertesi günün programı. * 21 İkincikânun 1938 Cuma ANKARA Akşam neşriyatı: 18.30: Plâk neşriyatı. 18.35: İngilizce ders: âzime İpek. 19: Türk musikisi ve halk şarkı- ları (Servet Adnan ve arkadaşları). 19.30: Saât Ââyarı ve'arabca neşriyat. 19.45: Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Rızâ Ses- gör ve arkadaşları). 20.15: Konferans: Para- zitoloğ Nevzat. 20.30: Saksofon solo: Nihad Esengin. 21: Ajans haberleri. 21.15: Stüdyo salon orkestrası. 21.55: Yarınki proğgram ve İstiklâl marşı, İzmirin Volospid Hoca'sı öldü İzmir (Hususi) — Üç çeyrek asırdan - beri İzmirin orijinal bir tipi ve şahsiyeti adını verebileceğimiz bir elemanı olan ve «Volospid Hoca» adile —Mmaruf olan Bay Mehmed dün hayata gözlerin! yum - muüuştur. Volospid Hoca, kültür hayatımızda canlı bir tarihti, çok okurdu. İstirdad se- nelerinde müstensihi ile teksir ettiği halk gazetelerini köylüye tevzi eder ve işgal kuvvetlerine karşı harekete teşvik eder- di. Son günleri sefalet içinde geçmiş; en kıymetli divanları, ısınmış olmak için kibritle tutuşturarak yakmıştı. İki kamyon çarpıştı Çanakkalede şoför Bigalı kaşıkçı İb- rahimin idaresindeki 77 numaralı kam - yon Balıkesir yolunun 44 üncü kilomet- resinde Kirazlıdaki jandarma mektebi - ne aid kaptı kaçtı ile karşılaşmış ve çar - pışmıştır. Nüfusça zayiat olmamış, fakat her iki kamyon da harab olmuştur. Tahs kikata devam edilmektedir —T ne netice İstanbul - Ankara maç verebilir ? =_ . İki sene evvel Ankarayı İstanbul muhteliti bu akşam iki maç yapmak üzere Ankaraya hareket ede- cektir. Tamamile hususi mahiyette yapıla- cak olan bu maçlar iki şehir arasında- ki futbolü ölçmekten ziyade Hig maçla- rının bitmiş olduğu şu sıralarda Anka- rada ciddi bir hareket yapmak gayesin- den başka bir mana taşıdığını zannet- miyoruz. Milli küme maçlarının başlıyacağı şu Bugün Ankaraya hareket edecek olan İstanbul te UT tabit bir oyunla her iki maçıda kazanabilir — |ilâve etsin. | yenen İstanbul muhteliti İ müdafaa edecektir. En çok gol staf yuüncular da hücum hattımda Y Te | dizilmiş oluyorlar. Eşfak, med Reşad, muavin hattı da, ve hücum hattının âhengi boş ve lüzumundan fazla M ıı.ı-rtlc't halde değildir. Elverir ki hücum hattımı W”ı,;ıî N * * bu kadro ince oyununa biraz da 47 günlerde ortada her hangi bir iddia ol- madığına göre bu maçların alacağı ne- Yakında başlıyacak oyunların ehemrrıi-I yetini ve Ankara ile İzmire yapılacak yakinen bilen klüp idarecileri bu maç- lar mevzuu bahsolduğu zaman ilerdeki | maçlara verdikleri ehemmiyet sebebile oyuncuları için bu hareketi pek yerin- Ce bile karşılamadılar. Nihayet bir em- ri vâki olan bu maçları bir zaruret şek- linde kabul ettikten sonra alınacak ne- ticeleri Ankaradan ziyade İstanbulun tabil karşılaması lâzımdır. Uzun zamandır uzak kaldığımız An- kara futbolünün bugünkü kuvvetini bilmiyoruz. Geçen mevsim milli küme- ye giren takımların bu sene yerlerini Muhafızgücile, Harbiye takımlarına bı- rakmış olmaları; ya bu takımların çok zayıflamış olduklarından, veyahud da Ankara namına milli kümeye giren ye- Ki takımların çok kuvvetli olduğundan ileri gelmiş olacaktır. Oyun kabiliyet ve kudretlerini birer birer gözümüzün önüne getirdiğtmiz bugün seyahate çıkacak olan İstanbül takımı tabii bir oyunla her iki maçı da kazanıp gittiği kadar rahat İstanbula dönebilir... lerimize hak verecek mahiyettedif” İstanbulu en az gol yiyen bir takım 'Ankarada kayak sporuna karşı rağb% mektedir, Ankarada kayak sporu her sene daha ziyade revaç kazanan bir W line gelmiştir. Pazar günleri Dikmen sırtlarında çok kalabalık bir &F . kafilesinin bu güzel sporla meşgul olduğu görülmektedir. Yukarıdaki © . sim, foto- muhabirimizin geçen hafta tesbit etliği göslef cağı maçta belki de İzmir panâ daki oyunun revanşı rengini Ankaraya gelince; İstanbul ile ’Mw i T Kİ K . . ç kesbedecektir. Nitekim takım ?M yapılan hususi hazırlıklar bu düğ— — İstanbul takımını uğurlarken * y lerine parlak neticeler alacak Eğ, yunlar temenni ederiz!.. Ömj__, - Pa ÂAvrupa güreş birincilikleri!” İ iştirak edecek miyiz? » Estonya güreş federasyonu her sett gy tazam bir şekilde yapılan Avrupa y men güreş birinciliklerini 27 ve 28 Tallin şehrinde yapacaktır. F $ İsveç, Finlandiya, Estonya, M , talya, Macaristan, Çekoslovakya başlı güreş varlığı olan milletlerin decekleri bu müsağyakalara bizim gireceği hakkında henüz bir mal! — — - v î.___g_%. Avrupa şampiyonasına iştirak ç) takdirde antrenör Pellinen fed i mevsimlik iznini alarak bu müıı"'l-ığ' tarzı cereyanını yakından görmek “ ) yeni hareketler öğrenmek üzere gitmek için müsaade isteyecektir. İstanbulsporluların koııgr'%k İstanbulspor klübü bışhnhın“'w' bümüzün senelik kongresi 29/1/938 ı',d tesi günü saat on dörtte Çarşıkapl durağındaki lokalinde yapılacaktır. ) Âzanın ilân edilen saatte klüpde ' ları rica olunur. V A b B -| pe ” re enstantaneleri