20 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

20 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milida, İfind, Yeplmap iruştı. O kadar ki kâfi Üzere saçlarını keserek ip bulurmadığından kadınların ip verdikleri meşhurdur. Buna rağmen bordalarının su kesiminden yukarısı zırhla kaplanmıştı Gi tayı K tarihe karışmış olan 1907 A anasil, n Olarak ile bir silâh yarışı sene- Deviasi lacaktır. ESa bötan alasındaki itlmadsızlık art- Üinin p gçzeVletler büyük bir Türk ve- Tüne ;”—Ümı düstur edindiler: Hazı Nüh, © Genge, eğer istersen sulhü E 'da tüfek, top, tank ve sai- Yerar ” Semileri i Mİ' Bilhassa sahillı deyı, l öiğ Tetler ton di .Eîllı-_ Yarısın, Yer ha: de pek mühim 1 geniş, u - d;ndî Müstemlekeleri bulunan lerecammalarını kuvvetlendirmi- Yük e cede çalıştılar. âtbden son Tüyecayı ENda v Bi ":;ık';.n ara donanmanın tay- büyük kudret göstere - nda bir kanaat belirmiş- Yük harb ge bu)_uk zırhlılar yerine kü- Mx“hlm;v Tileri yapmayı tavsiye eden .=“'î—“ âğa bulundu. Fakat hakikat l ÜZ tayyarenin donanmaya 'a YY :r: 1ığ (.:î“l edilmemiştir. Bir do - hu her YU e alik olmadıkça tam =l'inı Gildir. Bu itibarla zırhlıların hu,u,(mn""nlu' harblerde göreceği « üçüğünden, en büyüğüne Seşidine ma DÜüh 5 ş;ldh, nıi" deniz silâhları o kadar eski bi n.nflııd:_r:h Zgeminin yapıldığı ta- qnl"”—lil.-. Fak z ftaraj “kat gemilerin tekneleri - ;?Hm.k ,h'”“ bakır, deri, demir, çelik İkl bi .'")'ıı—. Pek eskidir. Bunu da !ıı,,;'— a.:,i €nedenberi tatbik edenler ol- Tühteir san İSinde bu gibi tatbikatın talarını anlatacağız. Müzgg,, * :""tuıı:, K6 sene evvel Romalılarla Ülyam çç Asındaki üçüncü Pön har- l Yordu. Romalılar — vaktile Bim .A İ rd_hz'“uıudam:ı olmadan Ro - 1 'de ellerini bile yıkayamaz- e. ada Kar- : m(“' Bene küvvetliydi. — Bu okluk içinde silâhlandırılmış- * derecede ip bulunmadığı kadınların ip yapılmak ı Ttaca *üüiş Foları; lir, Ti kesip verdikleri Tıvayet Ş —’bosımsmd:. Kartaca donan- ) gemi zırhla kaplanmış Bununla beraber harb so- artacanın o zengin ve 1 bir yığın enkazdan iba- * bi l'_dın ön ikinci asra ka t bilhassa şimal sahillerini ınlı'î:exı korsanlar vardı. Bun- h ” Şimal adamları) idi. 5 "hnlın ön ikinci asırda e- d N gemilerini yangın ve *duqu: Tühdan korumak ihtiya- 2 Zarhla kaplattılar. Fazla ekçil h; S ları muhafaza nları tair Aüng, YOrdu, Tuhi Zavallı Te ı']ü Yarlığı ? (N Nor, © savaşı Yan yana koymak sure - Şekilde siperler yeptılar, S€nesin, * Ö ban olar de şimdiki İspanyanın bir . Kastil kralı (Prazl:) donan- tüz bir asır kadar ee | z yPA yazıda tarihin bize ta -| her iki küpeştelerine de- | Yirminci asrın en büyük zırhlısı Hood maya ehemmiyet veriyordu. Ağaçtan ya- pılmış olan bu koca teknelerin küçük bir ihtiyatsızlık veya düşman hücumu kar - şısında cayır cayır yanabileceğini dü - şündü. Ateşten korumak - için onların teknelerinin sudan yukarıda olan kısım - larını ince bakır levhalarla baştan başa kaplattı. Bu usul gemileti ağırlaştırmak- İla beraber bittabi pek faydalıydı. Bakır kolayca işlenen, ince yapılabilen bir ma- İden olduğu ve inceliği dolayısile gemi - leri çok ağırlaştırmıyacağı için demire tercih olunmuştu. * 1530 senelerinde Avrupanın büyük bir kısmı (Şariken) in idaresi altındaydı. A. | yetinde bulunduğu için bu imparatora: emleketinde güneş batmıyan hü- kümdar! Dedikleri meşhurdur. O sırada Tunus ve Cezayir kıyılarında Türk denizcilerinin 'büyük işler yaptık- | ları, Avrupanın cenub kıyılarını dehşet- | ten titrettikleri görülüyordu. Şariken 'Tu nus üzerine büyük bir donanma ve as - ker gönderdi. Bu donanmanın her halde muvaffak olması için elden geleni esir - gemedi. O kadar ki ateşten ve gülleler - den muhafaza maksadile gemilerine kur- şun kaplattı. * | Büyük 'Türk amirali Barbaros Hay - reddinle Ceneviz amirali Andrıya Dorya (arasındaki harbleri bilmiyen yoktur. Ba- zan Fransa kralının, bazan. Papanın ve dâaha sonra Şarlken'in hizmetine giren Andrıya Dorya Türk amiralini her hal « de mağlüb etmek istiyordu. Bu maksad. |a bir kaç Avrupa devletinin müştereken yaptıkları donanmanın kumandasını al- (dı. Nihayet 1538 senesinde iki amiral | Prevezede karşılaştılar. Bu sırada An - driya Doryanın donanması Türk donan- masından çok ve kuvvetli olmakla bera- |ber bir çoklarının da kurşunla kaplı duğu rivayet edilmektedir. Zavallı Dorya buna rağmen o harbde catunı zor kurtarmıştı. * Baştan başa demirden gemi yapılması Ük defa olarak 1780 senelerinde İngi! terenin Bradley şehrinde olmuştur. Fa kat bu geminin teknesi denize ancik da- yanabilecek şekilde ince yapılmıştır. Bundan başka harb gemisi değildi. İlk zırhlı hatb gemisin! 1859 da Fran- sızlar yaptılar. Bu, 5620 tonluk (La Glu- var) dı. Tulonda denize indirildi. İki bor dasını boydan boya kuşatan zırh kuşa - ğın kalınlığı 10-12 santimdi. G 1861 de İngilizlerin ilk zırhlı harb ge- mileri olarak Varior denize indirildi, Bunların ikisi de buhardan başka yel- ken de kullanıyorlardı. Zırhlar kalınlaştıkça toplar büyütüldü. Böylece toplarla zırhlar arasında bır ya- | cış başladı. 1879 da yapılan Pransız zirhlisi Kür be'nin zırh kuşağı 38 santimetre idi. (Enfleksibi) in zırhı G1 santimetreyi bu- luyordu. Gittikçe büyüyen toplara bu kadae ka- hınlık da dayanamadı. Üstelik zırhlılarm ağırlığı sür'atlerini de kısıyordu. O za - mana kadar yumuşak veya dövülmüş de- Z hl San'atkâr Melelvır airhlıların tarihi... üren te x , . * çn 146 sene evvel Kartaca donanmasındaki 120 gemi, yokluk | merikanın da büyük kısmı onun hâkim!- | : İtur, Yeni oda meclisinin toplanmas: do- " SON POSTA On ay süren tedaviden sonra iyileşti Bundan bir müddet evvel, bi jg.ı:elesı. kendisine telefonla veri | baberi, tahkik etmek lüzumunu duyr dan neşretmek gafletini göstermi! | gafletle neşredilen asılsız haber, Şehir ti- , yatrosu sam'atkârlarından Bayan Mele- ğin, kısa süren bir hastalık neticesinde öldüğünü bildiriyordu. Vakıâ o sırada, yani bundan tam on ay evvel. Bayân Melek rahatsız bulanuyordu. Fakat kıy- metli ve sevimli san'atkârın ölüm tehli- kesinden uzakta bulunduğunu bilenler, bu haberi, derin bir hayret ve toessürle karşılamışlardı | Fakat, bu kara haberin o gezetede in- tişarını takib eden gün çıkan «Son Posta» gazetesi, sayfalarına, Bayan Melekle ya- | pılmış bir mülâkatı geçirmekle, meraka ve tecssüre düşenleri ferahlatmıştı. O mülâkatı okuyanlar, öğrenmişlerdi ki, Bayan Melek, hayatta, fakat rahat. sızdı. Dün aldığımız bir haber, bize büyük dir sevinç verdi ve öğrendik kı, o zaman- | danberi, sonsuz bir ihtimam ve muntazam (bir tedavi gören Bayan Melek, sıhhatine tamamen kavuşmuş bulunmaktadır. ve sabah iş bir Meleğin son resmı on ay süren bu tedaviden sonra, ken- i, çok sevdiği san'at sahnesine ye- niden kavuşturabilecek kadar sıhhat ve enerji sahibi olmuştur. Bu mes'ud vesile ile, yukarıya, yakın- da tekrar sahnede göreceğimiz Bayan Meleğin, bizkaç gün evvel çekilmiş bir resmini koyuyoruz. Bayan Melek, Son Postaya verdiği bu resminin altına şu cümleyi yazmıştır: «— Son Postaya... Dünyaya ikinci ge- lişimin en taze hatırası!» 'Temenni ederiz ki, genç ve kıymetli san'atkâr, ikinci defa geldiğini söylediği bu dünyada, çok yakından tattığı ölü tam dist | “ Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, /" Adım başında bir belâ! # ç8 dn Delinin biri üzüm ikram etti. Kirli Bir elin içinde üç dört ezik üzüm tanesi... «Üzüm yemem!» dedim. Sen misin bunu söyliyen... Beni iyere yatırdı. Burnumu tıhadı ve üzüm tanelerini zorla ağzıma tıkıştırdı Röportajı yapan: Faruk Küçük (Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur) |kıyor. İnsanın beynini uğuldatıyor. Kar İnim dehşetli aç. Dün gece adamakıllı — Ben kibar adamım cananım, ken- dimden küçüklerle uğraşmağa tenezzül etmem.. isteseydim, onu mahveder- dim, Acıdım cananım, bana hasta di- yorlar, inanmayın. Tekrar söylüyorum, h hğun cismani değil.. ruhani, ru- hani, Bir İstanbur kızı, güzel, tombul bir İstanbul kızı benim en büyük şi- - Tamdır. Doklorlar amıamiyorlar ':mııu.i Bu aralık Sasamon da yanımıza gel-; a: ' — Oo0.. maşallâh maşallâh.. Fani'yi| evlendiriyor musunuz? | n İzzet cevab verdi: — Doktorun kızını istiyor.. — Ben ona söyledim. Burada istemek ! para etmez. Yarun sabah daktor vizile- ye yeldiği zaman söylesin o vakit me- gele kalmaz. — Pekâlâ, olur, yarin söylerim. Dok-! torcuğum, cananım, bana kızını ver.. di yeceğim.. — Unutma ama... — Unutmam... şıcı gelmiş, bizim gazete ile şeker geldi. Rakı meydanlarda yok. Gardi- yan İzzet yanımızda olduğu için bir şey amadım, Galiba bizim 49 luk deve oldu. I Tisör pijamalı hasta benim gazete get İ | |mez: — Galiba gazete getirttiniz, dedi. Hemen cevab verdim; —Evet... v — Biraz müsaade eder misiniz?.. — Şimdi getireyim. tağın altından gazeteyi çıkararak düm, verdim. Zaten koğuşta fazla sahit çok istiyordum. Teşekk aldı. okumağa başladı. Bu kadar ah- bahlık başladı ya, kâfi. Nasıl olsa kim «lduğunu anlarım. Yanından ayrıldım. Yankeslei Hilmi dehşetli asabileşmiş. Koridorda bir aşağı bir yukarı dolaşa- rak avazı çıktığı kadar bağırıyor: — Hain namussuzlar, beni buraya tı- karlar ha! Benim nerem hasta yahu, rerem hasta? Dışarda durmam işleri- ne gelmiyor, onun için beni buraya tı- kıyorlar. Ben yankesicilik yapıyormu- şum.. yankesicilik fena şey mi? Gardiyanlar susturmağa — çabalıyor- lar, dinler mi hiç?.. Dün akşam bahçede rastladığım ve özlerinden eski bir memur olduğunu mün acısımı unutabilecek kadar mes'ud ve uzun ömürlü olsun. Ticaret Odası İçtimat 'Ticaret Odası meclisi, dün lopkmmış-' atürke, Büyük Millet Mecli- Dahiliye Vekili Şükrü Kayaya çekilen tazim ve ran telgraflarına len cevablar okunmuştur. İdare heyeti riyaseline Sadeddin Se- üma seçilmiştir. Zahire borsası hakem eti ibka edilmiştir. Darülâceze hi- » heyetine Halil Sezer, liman tari- fe kumisyonuna Suad Karaosman, es- İham ve tahvilât borsasına Bedri Ne- |dim, defterdarlık kazanç vergisi tedkik İkomisyonuna Hilmi Naili, Halil Sezer, a tcavün sandığı idare heyetine Sab- Fyi, Naili, Feridun Manyas! 'seçil- miş'erdir. Oda hakem heyeti ibka edil- "mistir, Gümrük eksperlerinin sayısı 100 den 260 a çıkarılmıştır. Ümeenendeneenerderennermeneerenmenenanme eee mirden yapılan zırhlar çelikleştirild! ve denizaltılara karşı da bölmeler yapıldı. İngilizlerin ve dünyanın en büyük harb gemisi olarak (42100) tonluk (Hud) un zırh kuşakları su kesiminin biraz a - şağısında ve yukarısında 305, daha yuka- rılarda 178 ve 127 milimetre çeliktir. (Nelson) un 406 milimetrelik - toplarımı muhafaza için taretlerinin Üüst zırhları ve yan kuşakları 355 milimetre çelikten anladığım hastaya da kriz gelmiş.. o a söyleniyor... Sabahleyin rastladığım, mavi par- desülü, takkeli hasta da çatlak zurna sesile kur'an okuyor.. Elhesil koridorda gürültü ayuka çı- Dokuma _Işçllerlnln Kazançları niçin Azaldı? Dokumacı okuyucularımızdan birinden aldığımız bir mektubda deniliyor ki: l gelbederim. * Ayvalıkta türkce konuşulmuyor yapılmıştır. D Ka elt elt ŞS AĞN SA Ş AM GNOĞRER AAA İi Ayvalık okuyucularımızdan Şaban 80- yak bize yazdığı bir mektubda diyor ki: iğimi görmüş, kapıdan girer gir-| , Biz dokumacılar bazirana kadat günde on bir saat çalışırdık. Hazirandan sonra memal saatimiz 8 e İndi. Fakat bu bizi sevindireceğine mültsessir etti. Çünkü eskiden çalışırken aaal başına çıkardığı- mix işlerden para alırdık. Yani kazancı- mız ön bir saal içine hasredilmişti. FPakat şimdi sekiz saat çalıştığımız için buna göre iş çıkarıyor ve buna göre para alıyo- Bu suretle hazirandanberi yüzde 30-40 kazancımız eksilmiştir. Bu arada birçok Fabrikalarda, usta ve usta muavinlerine zam yapıldığı halde dokuma - işellerinin yevmiyeleri eksilmiş ve kazançları aaaâl- mıiştır. Alâkadarların nazarı dikkatlerini bir şey, yemedim, bugün hakeza. Yu- suf peygamberi bulsam bir lokma ek - mek almanın çaresini bulurum, Fakat a bulmak imkân hari e, aşağı katta ah şu kapıyı bir açtırabilsem. Kaya balığı suratlı Hüseyin ya geliyor, elinde kese kâğıdları: — Bak, beybabam bana ne getirdi Üzümleri gösteriyor, konusmağa hiç yok.. vab vermiyorum. leniya — Hişt sana söylüyorum. babanı bana ne getirdi.. arzun ( ö Bak bey- — Sana vermem ki... — Senden istiyen kim? İstiyorsun ama.,. Ben vermem.. Of canımın sıkıntısı üstünde. Delinin sözüne güleceğim yerde sinirleniyor, uzaklaşıyorum, bir köpek gadakatile arkamdan geliyor: — Senin beybaban böyle şeyler ge- tirir mi? — Bırak beni, be adam yorsun? Seninle konuşmak konuşmak istem , Şıimarik, terbiy le: konuş muyors siz bir ço - un? bbi sen bana sabır İhsan et Kaçıyorum, peşimi bırakmıyor: — Hist be.. bana bak be.. neye kaçı gel konuşalım be.. iyorüm. Omu » yorsun. Adımlarımı sıklaştırı zumdan luluyor: — Hişt.. al sana üzüm vereyim, gitmı Gayriihtiyari başımı kaldırıb sura tına bakıyorum. Ağzı, burnu kir içite Ce Sağ avucunda dört beş tane ezil - miş üzüm. Bana uzatıyor: eli — İstemem.. — AÂl diyorum. — İstemem.. — Al diyorum. — İstemem yahu. — Al darılırım.. — İstemem, beni bırak. Üzüm ye . mem. — Almazsan kızarım... — Canım, beni bırak... — Üzüm almadan bırakmam. Üzümü alsam ne olur sanki, fakş benim de aksil — Almam, diyorum. —AL — Hayır... — Arkan var — «— Burada türkce çok az konuşulur Benelerdenberi Ayvalıkta bulunan, hattâ Ayvalıkta doğüp büyüyen kimseler bile hep yabancı bir dille görüşürler. Hiç türk ©e bilmiyenler bile vardır. Bu neden? Se- bebi gayet basit. Ayvalıkta türkce ko- nuşturulması için esaslı bir şekilde tad- birler alınsaydı, şimdiye kadar bütün yurd daşlar tamamile türkce konuşmuş olacak. lardı. Alükadarların nazarı dikkatlerini cek bederim.. * Okuyucularımızın sorgularına cevablarımız Okuyucularımızdan Halil Cemil: — Bayramlar için tertib ettiğiniz lista cidden güzeldir. Ancak bunu resmi bir makamın tasdik etmesi Jâzımdır. Bunun için diyanet işleri müdürlüğüne başvur- sanız, müsbet bir netice alacağınızı ürsi ederiz. * Okuyucularımızdan M. Kemal: — Hikâyelerimiz üzerindeki düşüncele- riniz yerindedir. Alika ve tevecelhünüze aytıca teşekkür ederiz. Okuyucularımızın arzularımı yerine getirmek bizlm için de en büyük arzu sayılır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: