Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
z aai ._% ü | el Un Ka K— — — kler : l “ÜZE ü * i iedh İçinde <© 146 sen Yapılmaz v Tuştı. O kadar ki kâfi ' hıııü_ü üzere saçlarını keserek Üzere bordaların Zarhlıların tarihi... * * * e evvel Kartaca donanmasındaki 120 gemi, yokluk | e' “ son Fosra ip bulunmadığından kadınların ip verdikleri meşhurdur. Buna rağmen ın su kesiminden yukarısı zırhla kaplanmıştı Yazan: * v :'îîlt.m 'k “:'lihe karışmış olan 1937 , Slarak 4 namk;rbır silâh yarışı sene- l 'hkî:'h“er Vei ' % Bütün bi daki itimadsızlık art- Tinin ç ; evletler büyük bir Türk ve- 'Hazı;— B düstur edindiler: Wi | © Genge Mee Bi ÜR lâh P C bi ğnîışmda'tüfek, top, tank ve sai- ö Verildi, ğ_emlleri için de pek mühım - yel'le"ı—d ilhassa sahilleri geniş, u - îvleuer ü * Müstemlekeleri bulunan "” Bün emnanmalarını kuyvetlendirmi- Büyük cede çalıştılar. — Yüte karşısîbden îonra donanmanın tav- my?ceğı h da büyük kudret göstere - ; b Bir İfâ]îkkkıîıda bir kanaat belirmiş- Ü Tük a z buyuk zırhlılar yerine kü- müt'ğhaw Mileri yapmayı tavsiye eden Büdür har da bulundu. Fakat hakikat c"ı?îıoıd“ğueî:z tayyarenin donanmaya | Na isa bi b’_*_t _%dilmemiştir. Bir do - hllaı- z Şüğünden, en büyüğüne bu de_ç'.ğş#ine malik olmadıkça tam ngünkü Ve dir, Bu itibarla zırhlıların bü?üktür_yannh harblerde göreceği Bu 'âıjî » €ğer istersen sulhü B .A dîmğf zdıenîz silâhları o kadar eski ! ümudenrhh ,Seminin yapıldığı ta- Te İştir. Fakîenuz bir asır kadar ge- hNadq tarafıma t gemilerin tekneleri - bir 2Mak hçi bakır, deri, demir, çelik M Kİ bin ç, " acı pek eskidir. Bunu da W n Bize—îîdenbed tatbik edenler ol- l devirle Yazıda tarihin bize ta - %htetu 7 içinde bu gibi tatbikatın AŞ anlatacağız. Mi * Rırtlâdd&n Ü n _ hi'q Cahlar ZK e 'e*îvel Romalılarla ğ | *Vam ei sındaki üçüncü Pön har- hmm%_ İYordu. Romalılar — vaktile Te Ş 4| mğlhı- d:u;ıîmdeînîz olmadan Ro - 5 ellerini bile yıkayamaz- Ji / B pi İ — taça ite 'h'ıîml 8:1:; Bönderen Kartaca hüküme- anmît“'m!şlardı. Bu sırada Kar- T; SI Yene kuvvetliydi. Bu S kâf'h& içinde silâhlandırılmış- M Ka 1 derecede ip bulunmadığı Ç “Çlannkadm.ıannm ip yapılmak zne_ 1 kesip verdikleri rıvayet Maç ” Bu l:'mdaki aîb Sırasında Kartaca donan- “*0) gemi zırhla kaplanmış a ı“;;]' Bununla beraber harb s0- tEşem“;l Kartacanın 0 zengin — ve hldı, ği bir yığın enkazdan iba- Ttuh Tet 23 « Simal adamları) idi. Tsanları on ikinci asırda e- aKÇ Küçü aŞi kumçğ;_aî?n Bemilerini yangın ve Tihdan korumak ihtiya- Ula; z T Zırhla kaplattılar. Fazla Olapap 'i ' çilerl İçin © Kürek . % Eemîlerin. e Savaşçıları muhafaza İîlg k-al-kan €T iki küpeştelerine de- KSF Veya .. — Yön yana koymak sure - ir şekilde siperler yaptılar, Turan Can yük zırhlısı Hood pılmış olan bu koca teknelerin küçük bir ihtiyatsızlık veya düşman hücumu kar - şısında cayır cayır yanabileceğini dü - şündü. Ateşten korumak - için onların teknelerinin sudan yukarıda olan kısım - larını ince bakır levhalarla baştan başa kaplattı. Bu usul gemileri ağırlaştırmak- la beraber bittabi pek faydalıydı. Bakır kolayca işlenen, ince yapılabilen bir ma- den olduğu ve inceliği dolayısile gemi - leri çok ağırlaştırmıyacağı için demire tercih olunmuştu. * 1530 senelerinde Avrupanın büyük bir kısmı (Şarlken) in idaresi altındaydı. A- merikanın da büyük kısmı onun hâkimi- yetinde bulunduğu için bu imparatora: — Memleketinde güneş batmıyan hü- kümdar!.. Dedikleri meşhurdur. O sırada Tunus ve Cezayir kıyılarında Türk denizcilerinin 'büyük işler yaptık- ları, Avrupanın cenub kıyılarını dehşet- ten titrettikleri görülüyordu. Şarliken Tu nus üzerine büyük bir donanma ve as - ker gönderdi. Bu donanmanın her halde muvaffak olması için elden geleni esir - gemedi. O kadar ki ateşten ve gülleler - den muhafaza maksadile gemilerine kur- şun kaplattı. * Büyük Türk amirali Barbaros Hay - reddinle Ceneviz amirali Andrıya Dorya arasındaki harbleri bilmiyen yoktur. Ba- zan Fransa kralının, bazan. Papanın ve daha sonra Şarlken'in hizmetine giren Andrıya Dorya Türk amiralini her hal - de mağlüb etmek istiyordu. Bu maksad- la bir kaç Avrupa devletinin müştereken yaptıkları donanmanın kumandasını al- dı. Nihayet 1538 senesinde iki amiral Prevezede karşılaştılar. Bu sırada An - drıya Doryanın donanması Türk donan- masından çok ve kuvvetli olmakla bera- ber bir çoklarının da kurşunla kaplı ol- duğu rivayet edilmektedir. Zavallı Dorya buna rağmen o hârbde canını zor kurtarmıştı. * Baştan başa demirden gemi yapılması ilk defa olarak 1780 senelerinde İngil - terenin Bradley şehrinde olmuştur. Fa - kat bu geminin teknesi denize ancak da- yanabilecek şekilde ince yapılmıştır. Bundan başka harb gemisi değildi. İlk zırhlı harb gemisini 1859 da Fran- sızlar yaptılar. Bu, 5620 tonluk (La Glu- var) dı. Tulonda denize indirildi., İki bor- dasını boydan boya kuşatan zirh küşa - ğin kalınlığı 10-12 santimdi. mileri olarak Varior denize indirildi, Bunların ikisi de buhardan başka yel- ken de kullanıyorlardı. Zırhlar kalınlaştıkça toplar büyütüldü. Böylece toplarla zırhlar arasında bır ya- rış başladı. 1879 da yapılan Fransız zirhlisi Kuür - be'nin zırh kuşağı 38 santimetre idi. (Enfleksibl) in zırhı 6l santimetreyi bu- lüyordu. Gittikçe büyüyen toplara bu kadac ka- lınlık da dayanamadı. Üstelik zırhlıların ağırlığı sür'atlerini de kısıyordu. O za - mana kadar yumuşak veya dövülmüş de- & ©. F SA SATİĞEN O fi GA ARAL A BĞ eçi , W P | San'atkâr Melek maya ehemmiyet veriyordu. Ağaçtan ya-[ 1861 de İngilizlerin ilk zırhlı harb ge- +mi$tîı'- On ay süren tedaviden sonra iyileşti Bundan bir müddet evvel, bir sabah gazetesi, kendisine telefonla verilmiş bir haberi, tâhkik etmek lüzumunu duyma- dan neşretmek gafletini göstermişti: Bu gafletle neşredilen asılsız haber, Şehir ti- , yatrosu sam'atkârlarından Bayan Mele- |ğin, kısa süren bir hastalık neticesinde öldüğünü bildiriyordu. Vakıâ o sırada, yani bundan tam on ay evvel, Bayân Melek rahatsız bulünüuyordu. Fakat kıy- metli ve sevimli san'atkârın ölüm tehli- kesinden uzakta bulunduğunu bilenler, bu haberi, derin bir hayret ve teessürle karşılamışlardı. Fakat, bu kara haberin o gezetede in- tişarını takib eden gün çıkan «Son Posta» gazetesi, sayfalarına, Bayan Melekle ya- pılmış bir mülâkatı geçirmekle, meraka |ve teessüre düşenleri ferahlatmıştı. O mülâkatı okuyanlar, öğrenmişlerdi ki, Bayan Melek, hayatta, fakat rahat- sızdı. Dün aldığımız bir haber, bize büyük 2ir sevinç verdi ve öğrendik kı, o zaman- | danberi, sonsuz bir ihtimam ve muntazam -bir tedavi gören Bayan Melek, sıhhatine Jamamen kavuşmuş bulunmaktadır. ve Meleğin son resmı tam on ay süren bu tedaviden sonra, ken- disini, çok sevdiği san'at sahnesine ye- niden kavuşturabilecek kadar sıhhat ve enerji sahibi olmuştur. Bu mes'ud vesile ile, yukarıya, yakın- da tekrar sahnede göreceğimiz Bayan Meleğin, birkaç gün evvel çekilmiş bir resmini koyuyoruz. Bayan Melek, Son Postaya verdiği bu Tresminin altına şu cümleyi yazmıştır: «— Son Postaya... Dünyaya ikinci ge- lişimin en taze hatırası!» Temenni ederiz ki, genç ve kıymetli san'atkâr, ikinci defa geldiğini söylediği bu dünyada, çok yakından tattığı ölü- mün acısını unutabilecek kadar mes'ud ve uzun ömürlü olsun. | Ticaret Odası İçtimat Ticâret Odası meclisi, dün toplanmış- tır. Yeni oda Mmeclisinin toplanması do- layısile Atatürke, Büyük Millet Mecli- isine, Dahiliye Vekili Şükrü Kayaya Içekilcn tazim ve şükran telgraflarına gelen cevablar okunmuştur. İdare heyeti riyasetine Sadeddin Se- rim seçilmiştir. Zahire borsası hakem heyeti ibka edilmiştir. Darülâceze hi- maye heyetine Halil Sezer, liman tari- fe kumisyonuna Suad Karaosman, es- ham ve tahvilât borsasına Bedri Ne- dim, defterdarlık kazanç vergisi tedkik komisyonuna Hilmi Naili, Halil Sezer, Oda teavün sandığı idare heyetine Sab- ri, Hilmi Naili, Feridun Manyasi “seçil- mişlerdir. Oda hakem heyeti ibka edil- Gümrük eksperlerinin sayısı 100 den 260 a çıkarılmıştır. mirden yapılan zırhlar çelikleştirildi ve denizaltılara karşı da bölmeler yapıldı. İngilizlerin ve dünyanın en büyük harb gemisi olarak (42100) tonluk (Hud) un zırh kuşakları su kesiminin biraz a - şağısında ve yukarısında 305, daha yuka- rılarda 178 ve 127 milimetre çeliktir. (Nelson) un 406 milimetrelik toplarımı muhafaza için taretlerinin Üüst zırhları ve yan kuşaklar'ı 355 milimetre çelikten yapılmıştır. : Turan Can - —: sm S n a BU . | el | !dim. Acıdım cananım, bana hasta di-. « Ben bir tı tanesi... «Üzüm yemem!» dedim. marhane kaçkınıyım!,, Adım başında bir belâ! _— * * *& Delinin biri üzüm ikram etti. Kirli bir elin içinde üç dört ezik üzüm yere yatırdı. Burnumu tıkadı ve üzüm tanelerini zorla ağzıma tıkıştırdı Sen misin bunu söyliyen... Beni Röportajı yapan: Faruk Küçük (Tercüme ve iİktibas hakkı mahfuzdur) — Ben kibar adamım cananım, ken- dimden küçüklerle uğraşmağa tenezzül isteseydim, onu mahveder- yorlar, inanmayın. Tekrar söylüyorum, hastalığım cismani değil.. hani. Bir İstanbul kızı, güzel, tombul bir İstanbul kızı benim en büyük şi- famdır. Doklorlar anıamıyoriar bunu.. Bu aralık Sa.amon da yanımıza gel- di — O00.. maşallâh maşallâh.. Fani'yi evlendiriyor musunuz? Gardiyan İzzet cevab verdi: — Doktorun kızını istiyor.. — Ben ona söyledim. Burada istemek para etmez. Yarun sabah doktor vizile- ye yeldiği zaman söylesin o vakit me- sele kalmaz. — Pekâlâ, olur, yarin söylerim. Dok- torcuğum, cananım, bana kızını ver.. di- yeceğim.. — Unutma ama... — Unutmam... Çarşıcı gelmiş, bizim gazete ile şeker geldi. Rakı meydanlarda yok. Gardi- * “İyan İzzet yanımızda olduğu için bir şey soramadım. Galiba bizim 49 luk deve oldu. Tisör pijamalı hasta benim gazete getirttiğimi görmüş, kapıdan girer gir- mez! — Galiba gazete getirttiniz, dedi. Hemen cevab verdim: —Evet... — Biraz müsaade eder misiniz?.. — Şimdi getireyim. Yatağın altından gazeteyi çıkararak götürdüm, verdim. Zaten koğuşta fazla itibar sahibi olan bu hasta ile ahbab ol- mafı çok istiyordum. Teşekkür ederek aldı. okumağa başladı. Bu kadar ah- bablık başladı ya, kâfi. Nasıl olsa kim elduğunu anlarım. Yanından ayrıldım. Yankesici Hilmi dehşetli asabileşmiş. N rak avazı çıktığı kadar bağırıyor: — Hain namussuzlar, beni buraya ti- karlar ha! Benim nerem hasta yahu, rerem hasta? Dışarda durmam işleri- ne gelmiyor, onun için beni buraya tı- kıyorlar. Ben yankesicilik yapıyormu- şum.. yankesicilik fena şey mi? Gardiyanlar susturmağa çabalıyor- lar, dinler mi hiç?.. Dün akşam bahçede rastladığım ve sözlerinden eski bir memur olduğunu anladığım hastaya da kriz gelmiş.. o Ga söyleniyor... Sabahleyin rastladığım, mavi par- desülü, takkeli hasta da çatlak zurna sesile kur'an okuyor.. Elhasıl koridorda gürültü ayuka çı- ruhani, ru-i. Koridorda bir aşağı bir yukarı dolaşa-| kıyor. İnsanın beynini uğuldatıyor. Kar nım dehşetli aç. Dün gece adamakıllı ibir şey- yemedim, bugün hakeza. Yu- isuf peoygamberi bulsam bir lokma ek - İmek almanın çaresini bulurum. Fakat 'onu da bulmak imkân haricinde, aşağıt katta ah şu kapıyı bir açtırabilsem. Kaya balığı suratlı Hüseyin yanıma .geliyor, elinde kese kâğıdları: — Bak, beybabam bana ne getirdi. Üzümleri gösteriyor, konusmağa hiç ârzum yok.. Cevab vermiyorum. Öfkeleniyor: — Hişt sana söylüyorum. Bak bey: babamı bana ne getirdi.. Hed! — Sana vermem ki... — Senden istiyen kim? — İstiyorsun ama... Ben vermem.. Of canımın sıkıntısı üstünde. Delinin sözüne güleceğim yerde sinirleniyor, uzaklaşıyorum, bir köpek Sadakatile arkamdan geliyor: — Senin beybaban böyle şeyler ge- tirir mi? — Bırak beni, be adam.. — Ne oluyorsun? Seninle konuşmak istiyorum. — Ben konuşmak istemiyorum. Yurşık, şımarık, terbiyesiz bir ço - cuk şivesile: — Neye konuş muyorsun? — Yarabbi sen bana sabır ihsan et Kaçıyorum, peşimi bırakmıyor: — Hist be.. bana bak be.. neye kaçı- yorsun.. gel konuşalım be.. Adımlarımı sıklaştırıyorum. Omu » zumdan tutuyor: — Hişt.. al sana üzüm vereyim, gitmı be.. Gayriihtiyari başımı kaldırıb sura Ce. Sağ avucunda dört beş tane ezil - miş üzüm. Bana uzatıyor: —Aİ! — İstemem.. — Âl diyorum, — İstemem.. — Âl diyorum. | — İstemem yahu. — Al darılırım.. — İstemem, beni bırak. Üzüm ye . mem, — Almazsan kızarım... — Canım, beni bırak... — Üzüm almadan bırakmam.. Üzümü alsam ne olur sanki. fakş benim de aksiliğim tutuyor. — Almam, diyorum. —AL — Hayır... — ÂArkasmı var — Dokuma _işçilerinln Kazançları niçin Azaldı? aldığımız bir mektubda deniliyor ki: günde on bir saat çalışırdık. Hazirandan sonra mesal saatimiz 8 e indi. Fakat bu bizi sevindireceğine müteessir etti. Çünkü eskiden çalışırken saat başına çıkardığı- mız işlerden para alırdık. Yani kazancı- mız on bir saat içine hasredilmişti. Fakat şimdi sekiz saat çalıştığımız için buna göre iş çıkarıyor ve buna göre para alıyo- YUZ. Bu suretle hazirandanberi yüzde 30—40 kazancımız eksilmiştir. Bu arada birçok fabrikalarda, usta ve usta muavinlerine zam yapıldığı halde dokuma işcilerinin yevmiyeleri eksilmiş ve kazançları azal- mıiştir. All.kıdır_lınn nazarı celbederim.. " z * Ayvalıkta türkce konuşulmuyor Ayvalık okuyucularımızdan Şaban Sa- yak bize yazdığı bir mektubda diyor ki: Dokumacı okuyucularımızdan birinden x— Biz dokumacılar hazirana kadar «— Burada türkce çok az konuşulur. — Benelerdenberi Ayvalıkta bulunan, hattâ Ayvalıkta doğup büyüyen kimseler bile hep yabancı bir dille görüşürler. Hiç türk ce bilmiyenler bile vardır. Bu neden? Se- — bebi gayet basit.. Ayvalıkta türkce ko- nuşturulması için esaslı bir şekilde ted- birler alınsaydı, şimdiye kadar bütün yurd — daşlar tamamile türkce konuşmuş olacak- — l yi tına bakıyorum. Ağzı, burnu kir içii — — lardı. n 5ğ Alâkadarların nazarı dikkatlerini cel- — bederim.» Kü * Okuyucularımızın sorgularına cevablarımız Okuyucularımızdan Halil Cemll: — Bayramlar için tertib ettiğiniz liste cidden güzeldir. Ancak bunu resmi bir makamın tasdik etmesi lâzımdır. Bunun — için diyanet işleri müdürlüğüne başvur- — sanız, müsbet bir netice alacağınızı ümit — ederiz, ; * Okuyucularımızdan M. Kemal: — Hikâyelerimiz üzerindeki düşüncele- riniz yerindedir. Alâka ve teveccühünüze ayrıca teşekkür ederiz. Okuyucularımızın arzularını yerine getirmek bizim için de en büyük arzu sayılır. fiiş, osra, - ha İ 1