20 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç TU 12 Sıyfı "' D Şi (14 SON POSTA & #« Son Poı,, nın Ben, o tarihte bir ispirto fabrikasının seyyar komisyoncusuydum. Memleket memleket, şehir şehir dolaşır; temsil et- tiğim fabrikanın nefaset itibarile, ucuz- luk itibarile velhasıl her şey itibarile dünyada birinci olan ve nedense bir tür- lü satılmıyan ispirtolarına müşteri arar- dım. Bir gün gene, şimdi sizce de malüm ©- lan işim dolayısile trenle bir yere gide -| cektim. Kompartımana girdiğim zaman kompartımanda bir yolcu daha vardı. Pencereden başını çıkarmış; — dışarıyı seyrediyordu. Tren hareket eder etmez, onu tanımiıştım. Posta telgraf idaresinin ileri gelen memurlarından biri idi. Çün- kü posta telgraf idaresinin tren yolcu - larını eğlendirmek ve kuşlara konacak yerler temin etmek maksadile tren yolu boyunca diktirmiş olduğu telgraf direği dedikleri direkleri teker teker saymıya başlamıştı. Ben yerimde oturuyor, Amerikadaki seksen katlı bir mağazanın, mağazanın katlarile mebsuten mütenasib yaptırmış Colduğu yüz altmış sayfalık kataloğunu soldan sağa, sağdan sola karıştırıyor - dum. O, yani bizim kompartımanın benden gayri olan yolcusu birdenbire başın. içe- D Ti çekti. Onmun başını içeri çekmiesile, C bendeki yüz altifış sayfalık kataloğun — yüz altmış sayfasının ağırlığile yere düş- — mesi bir oldu. - Kompartiman arkadaşımın bir gözü ka- — palı idi. Burnu sağa, dudağı sola çarpıl- Ü. mıştı. Alnı da bir armonik körüğü gibi — kırışık bir hal ağmıştı. Sağ elini: ' '-'"I — PFPişt! : Demek ister gibi, sağ gözünün alt hpagına götürdü. Yanılmıştım. Bu adam - posta idaresinin ileri gelen memurların- , dan biri değildi, bir deli idi. Kompartı- — Mandaki «imdad işareti> bana bir-an için -|“teselli verdi. Fakat imdad işaretinin na- D Bil kullanılacağını bilmediğimden tek - | Tar heyecanlandım. Yerdeki yüz altmış - Bayfalık kataloğu aldım. Her ihtimale — kkarşı elimde tuttum; deli boynuma sarıl- ııodı:n kafaloğu kafasına yerleştirecek « üııı. Sola çarpık dudağını sağa çarpıttı. — Toz! ae MA G Ka m " ŞOT — Yes! D Dedim. Şaşkınlıktan evetin yalnız in-* | gilizcesi aklıma gelmişti. Yes ama neye d yes?.. Neye olursa yesş. Benim tımarhane- - de gardiyanlık etmiş bir dostüm vardı. — ,Ondan öğrenmiştim. Delilere hayır de - — Bilmezmiş. —0 — Gözüme toz kaçtı, dedi, çok rahatsız K ediyor. | Bir kere daha yanılmış olduğumu anla- E dım. Kompartıman arkadaşım posta ida- — TFesinin ileri gelen bir memuru değilse bile deli de değildi. Sadece şimendifer “ darelerinin binlerce felâketzedelerin - O geeeee— KOMPARTIMANDAKİ Kompüartimana girdiğim zaman den biri idi. Bu şimendifer idareleri de çok tühaftırlar. Trenler yürürken sanki lüzumu varmış gibi lokomotiflerinin o - caklarina vire kömür attırırlar. Felâketzede kompartıman arkadaşım, yüzünü gözünü buruşturmakta devam e- diyordu. Onu teselli etmemek için insan taş kalbli olmalıydı, nezaketle hitab et- tim: — Bir insanın gözüne toz kaçarsa onun sırtına bir anahtar koyarlar. Toz hemen o anda gözünden çıkiverir. — Hayır, hayır, dedi, o sizin söylediği- niz burun kanamasına -karşıdir. — Sahi öyle, birdenbire şaşırdım. Şim- di aklıma geldi.' Bir insanın gözüne toz kaçarsa o insanı korkuturlar. Toz da he- men o anda gözünden çıkar. İşte şimdi sizi korkutacağım.. Hah; hah diye bağır- dım, korktunuz mu? — Boşuna emek sarfediyorsunuz, hıç- kırık tutanları korkuturlar. — Hele bir düşüneyim.. Ben düşünceye dalmıştım. O bemı ikaz tti — — Toz kaçan göze üflerler. — Ben okumak bilmem ki okuduktan sonra üfliyeyim. — Okumıya hızum yok, püf diye ceksiniz.,| 156 ! | muhalliyetilhava âletile boşaltiimış cam YULGU Çeviren: İsmet Hulüsi & içeride bir yolcu daha vardı ea İHih pü-f. tarafı bu demek. Öyleyse hele bir üfliyeyim. Hızlı bir nefes aldım, hem o kadar hız- h nefes aldim ki.. bütün vagondâki ha- va ciğerlerime doldu. Eğer maazallah vagonun pencereleri kâpalı olsaydı, va- gonda bulunan bütün canlı mahlüka! borunun içindeki karasinekler gibi bir iki depreşmeden sonra ölüverirlerdi. Bu ka- dar çok havayı uzun müddet ciğerlerim- de tutamazdım.. püf diye karşımdakı - bin gözüne boşalttım. O: — Ay! Dedi. Tren düt; dedi. Meğer tren henim ineceğim istasyona gelmiş, durmuş, ye- niden hareket ediyordu. Arkama bak - madan trenden aşağı atladım. Tren hareket etmişti. Gözüne üfledi - ğim, posta idaresinin sabık memuru, ve sabık deli iki elini gözlerine kapamış du- ruyordu. Eyvah.. hatamı anlamıştım. Ben yanlışlıkla onun toz kaçmamış olan gö - züne üflemiştim. Toz kaçan — gözünden toz gene çıkmamıştı ama; acaba çok hız- l1 üflediğim için sağlam gözü büsbütün çıkmış mıydı? YARINKİ NÜSHAMIZDA: Tek taşlı yüzük Yazan: Arif Günar | Baş, dış, Nozle, grip, ToMalizma Vo bi Ağrlıd' IZI uerııal keser. İcabında tünde üç kaşa alınabil r. ee M — -- — --- L -w Ö z » AĞA DETE. SA Tei AA oS AŞRAI 4 DF gee ye & İ EYESLİN t Satış İstanbul Dözdüncü İcra Memurluğundan: 24450 ikraz numarasile Yuvakim tarafından borç alınan - (5000) lira ! linde Vakıf Paralar Müdürlüğüne birincir derecede ipötekli olup paraîn melerine karar verilen Gedikpaşada Mimar Hayrettin mahallesinin Yeni kakta eski 15 mükerrer, yeni 18 kapı ve 218 adâ, 40 parsel numaralı Ve # meye iliştirilen harita suretinde görüleceği üzere önü Yeni sokak, arkasi ” yanları 39, 4İ numaralı mahaller ile mahdud ve tamamına yeminli üç kuf tarafından (7092) lira kıymet takdir ile yine ayni mahalle ve sokakta eski 15 numaralı ve şartnameye iliştirilen harita suretinde görüleceği üzere önü sokak, arkası 23 ve yanları dÜ, 42 numaralı mahaller ile mahdud ve mamına yeminli üç ehli vukuf tarafından (7255) lira kıymet takdir €© aralığı olan kârgir evin vasıfları aşağıda 18 No. lu ev: Hariçden demir kapısı olan ve zemini çini döşeli, üzeri açık ? antreyi havi olup bodrumdan ayrıca ka pısı vardır. Bodrum katı: Zemini renkli çıni, maltı z ocaklı, sokağa kapısı olan merm" neli bir mutfak ve zemini çini olan taşlık, bir oda, bir hamam, bir m helâ, altında kömürlüktür. Zemin kat: Bir sofa iki odadır. Birinci kat: Birisi ufak olmak üzere ü ç oda, bir helâdır. İkinci kat: Bir sofa, üç oda, bir helâ ve zemini çini bir tarasdır, iir edilen ve araâalığı olan bahçeli M Mü. yeni 20 kapı ve 218 ada 41 İ edlu yazılıdır: udd'ı Umumi evsafı: Binanın beden duvarları kârgir, döşemeleri ahşaptır. İM' lektrik ve su tesisatı vardır. Mesahası: 103,5-metre mürabbal olup b undan yetmiş sekiz metre miu'lbw na ve mütebakisi bahçe ve aralıktır. 20 No. lu ev: Bodrum kat: Zemini mal ta döşeli olan odunluk ve kömü! A Zemin kat: Zemini renkli çini ve altında sarnıcı olan bir taşlık, bit ve zemini renkli çini mermer musluklu Ve zemini tahta döşeli bir sofa ile iki kiler vardır. Birinci kat: Hariçden mermer merdivenle girilip kapı demirdir. Zemini / mer bir antre, bir sofa, iki oda, bit helâ, İkinci kat: Bir sofa, iki oda, bir helâ ö * Üçüncü kat: Merdiven başında camekâ n olup üç oda, bir helâ, yüklü bir S07 Çatı katı: Bir sofa, etrafı kârgir korkuluklu zemini çini olan bir tarasdır. '-'— zi .’ 3 a Ci YA maltız ocaklı bir mutfak ve sofada bir musluk. d f ! :”'I!, i ati ,h Umumi evsafı: Binada elektrik, havasazi ve su tesisatı vardır. Beden duv ( kâgir, doşemelerı ahşap ve haricen pencereleri demir parmaklıklı ve Fu i J’ havidir. Mesahası: Hepsi 89 metre murabbaıdır. Bundan 6 buçuk metre murabbat mütebakisi binadır. Yukarıda hudud, evsaf ve mesahaları arttırmaya konmuş olup 23/2/938 tarihine rastlıyan Carşamba günü saat 14” ya kadar. Yeni Postahane binasındaki dairemizde açık arttırma ile satılacaklı Arttırma bedelleri muhammen kıymetlerinin 96 75 ini bulduğu takdirde & menküller en çok arttıranların üzerine ranların taahhüdleri baki kalmak üzere did edilerek 10/3/938 tarihine rastlıyan yine dairemizde ikinci açık arttırmalari arttırma bedelleri muhammen kıymetlerinin 9o 75 ini bulmazsa borç maralı kanun hükümlerine göre beş müsavi taksitte ödenmek üzere tecil lecektir. Satış peşindir. Taliblerin arttırmaya girmezden evvel muhammen kıym e 7,5 ları nisbetinde pey akçeleri minat mektubunu ibraz etmeleri lâzımdır. Birikmiş vergilerle belediyeye aid tenviriye ve tellâliye resimleri ve Ve icaresi satış bedellerinden tenzil edilir. 2004 numaralı icra ve iflâs kanununun 126 ncı maddesinin 4 üncü : bu gayrımenkuller üzerinde ipotekli alacaklıklar ile diğer alâkadarların ". tifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masrafa dair olan " dialarını, bu ilânın neşri tarihinden itibaren 20 gün içinde evrakı müsbi bildirmeleri icab eder. Aksi halde hakları tapu sicillile sabit olmadıkça satı$ delinin paylaşmasından hariç kalacakları ve daha fazla malümat almak .ıı-"ıL KA yazılı gayrımenkullerm tamamlari ı’ j k ! ihale edilecek, aksi takdirde son gt!, İ arttırmalar on beş gün muddetle Tei Perşembe günü saat 14 den 16 ya £ yapılacak ve bu ikinci arttır V 'll c ,&* vermeleri veya mıllî bir bankanıl ". a 20 senelik taviz bedeli müşteriye * .ıı #!H rin 22/1/938 tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için açık bulunde olan arttırma şartnamesile 934/2530 numaralı dosyaya muracaatlnn ilân olt nur. — (860) /ââ* Belediye Sular İIdaresinden: —— Terkos Fabrikasında kış mevsiminden istifade ederek yapılması lâzım I'ı;_ | esaslı tamirat dolayısile Beyoğlu tarafında olduğu gibi İstanbul ı:ihetbd' yeniden ilân edilinciye kadar saat 22 den sabah beşe değin suların kesi saym halkımıza bildiririz. — <3d4. k- | “Son Posta,,nın edebi romanı: 41 Bir Genç Kızıin Romanı — Bunun için gelen kâğıdları okumakta O bir mahzur s#örmüyordum. Kimse bil- “—<miyecek olduktan sonra bunun ne gü - - Baahi olabilir? — Kısa ve tatlı cümlelerle dolu olan bu ğ “mektublara yavaş yavaş alışmış, hattâ V onları beklemeğe başlamıştım. Geçen- |lerde on beş gün meçhul sevgilimden © bir haber alamamıştım. İnanır mısın â- - deta üzüldüm. — Postacının her defa gelişinde huysuz- O landım, Günler geçtikce yavaş yavaş kr ümıdımı kesmeğe başlamıştım, Kendi kendime: — Yazık, masum ve sevimli bir ma- cera idi, sonu geldi... diyordum. U Bir gün tekrar küçük, mavi zarf gel- D «Çok zavallıvyım ateş parmaklı sevgi- v'îîm Sana yazmafa başladığım vakit _ yalnız sana hitab etmek saadetinin ba- rl mna kâfi geleceğini zannetmiştim; halbu- Odi şimdi bu yetişmiyor. Sana son defa | du: «Belki bunları okümuyor bile... ktan sonra içimde bir kuşku -doğ- Muazzez Tahsın Berkand kopan yazılarım okunmuyorsa bunla- rı göndermekte niçin devam ediyo- Tum? Bu his bende bir isyan, bir acı, nasıl söyliyeyim derin, çok derin bir ümidsizlik yarattı. Sana on beş gün yazmadım. Hayır, yazdığım çılgın söz- leri sana göndermedim, fakat seni gör- düm, seni hemen her gün gördüm ve gözlerin bakışlariımda durarak bana baktı. Parmakların gibi gözlerin de a- teşmiş meğer... Küçük s&evgsilim; artık sana yazmak beni doyurmuyor, onları lâciverd geceler kadar koyüu ve derin gözlerinin okuduğunu da öğrenmek is- tiyorum. Bana bir tek kelime ile bunu söyle; verdiğim adrese yalnız «İspinoz» xelimesini yazarak gönder. Sözlerimi okuduğunu bilirsem senden üzak yaşa- mak kuvvetini kendimde bulacağım». On beş gündenberi bekliyerek gerilen sinirlerim bu güzel yazı karşısında bir- denbire zayıfladı ve hiç düşünmeden yalnız bu sevimli oyunun bitmemesi İ- çin-kalemi alarak ona istediği kelime- »İyi gönderdim. Bunda hata mı ettim /" Kalbimin en samimi bir köşesind ,J.l.'—' biz hat llam tâ bana kendini tanıtmaktan bile çeki- nen tehlikesiz bir hürmetkâr, bir sevgi- liye bü kadarcık bir cevab da verme- meli miydim? Tanımadığım birisine karşı gösterdiğim bu müsaadekârlığa sen belki kızıyorsun fakat ertesi gün gönderdiği küçük mavi kâğıdı okuduk- tan sonra beni affedeceğine eminim: AKaranlık bir gecede kâbuslar içinde i- dim, Küçük bir kuşu yaraladığımı, o- nun bir hülyaya benziyen ince kanad- lJarının mavi tüylerini hırpaladığımı zannederek üzülüyor, kendimi dünya - nın en zavallı adamı sanıyordum. Bir- denbire göklerin siyah tülü açılarak pembe bir gün doğdu; mes'ud saatler vâdeden pembe bir gün.,.. Penceremi açarak kırlara baktım. Minimini bir kuş yeşil yapyaklı bir ağacın dalları ü- zerinde zıplıyarak civıldiıyordu. Göğsü mün üstünden ağır bir yük kalkmış gi- bi ferahlıyarak derin bir nefes aldım: Küçük İspinozum yaralı değil.. her za- manki gibi güneşlere gülüyor, minimi- ni gağasını rüzgârlara doğru açarak şarkı söylüyor. Dünyalar benim olmuş kadar sevindim ve beni bu erişilmez sandığım saadete ulaştıran küçük ku- şumu her zaman yeşil Aağaçlar, mavi gökler ve pembe güneşler altında cı- vıldatması için Allaha yalvardım... (Görüyorsun ya, küçük bir kâğıd üze- rine yalnız İspinoz kelimesini yazıp yol ——— - bir kabahat değil; bilâkis uzak ve mec- hul sevgilimin benim için dua etmesi- ne vesile olması yüzünden bu ihtiyat- sızlık biraz da hayırlı oldü. İşte halacığım (yok pardon, ablacı- ğim diyecektim, çünkü halama böyle çılgın hikâyeler anlatmağa hürmetim' mani) hayatıma aid samimi hikâyeleri- mi ve vak'alarımı anlattım. Bunların seni güldüreceğini ve biraz eğlendire- ceğini ümid ederek bu cesaretime piş- man olmamağa çalışıyorum, Bana gelince; ne Üniversiteli genç, ne de içli «Mecnun» beni avutamıyor- lar hala; bugünler içimde sıkmtıya ben- ziyen bir ağırlık ve hüzün var. Belki de baharın geldiğini ve sahici İspinoz- ların ağaçlarda zıpladıklarmı düşüne- rek kendimi çok yalnız, çok kimsesiz buluyorum da ondan... Ellerini ve gözlerini severek öperim halacığım.» * UU Yumuşak divanın üzerine uzanmış, elindeki sigarasının dumanlarını üfli- yerek gözlerini kapıyan Fuad, kulakla- rının ve beyninin bütün dikkat kabili- » | yetile gramofonun üstünde döne döne derin ve tatlı sesler çıkaran plâk'ı din- liyordu: bır şırıltıyla akıyor İşt.e Ka Kanlıca koyunda durgunlaşıyor, gene Bebekten Arnavudköyüne gi, eflâtun, kızıl ve lâciverd sular bu suların iki tarafında nefti man,.«bir hayat gizliyen kirli, WJ rengi yalılar... anlamak için insanın Truhunda taşkın bir his kaynağı olmalı! fq[ md doğru elini uzatarak bir resim diği resim idi; mekteb uniformaliıe kardığı son resmi,.. Fuadın gö | kat bu çocuk yüzünde bugünkü Self;l; nın daha temiz ve daha olgun çi 1 — Zavallı küçük kızım benim.-- yüzle, bu istidad ve bu zekâ ile sabahtan akşama kadar çalışıp çEP m,’ bir daktilograf yapmak istîly"l'd“:p züunü bir genç kız kendisine mmıl bankada veya bir şırkette vızlfl aşağı doğru köpüre köpüre ge çırpınıyor, Mavi sular.. yeşil, kül F mor dağlar, her biri bir macera, Boğaziçi sularını bu kadar d“!d;“ Fuad yerinden kıpırdamadan Selmanın halasına İzmirden ZÖDJŞ:'" VH zun zaman bu resme dalarak durdü ni görüyordu. "_ seni gündelik ekmeğini kazanmak çâl öyle mi? Sana hiç acımadan (Lise #" ,»; Lbüu

Bu sayıdan diğer sayfalar: