2 Sayfa SON“- POSTA Hergü Roma protokolü Yeni bir adım attı —yYycazan: Muhittin Birgesi eticelerini bütün —Âvrupanın büyük bir alâka ile takib et- tiği Budapeşte içtimaı, evvelki gün ni- hayet buldu ve içtima neticesinde tan- zim edilen mufassal protokol de dün neş- rolundu. Şimdiye kadar, Roma protoko- lünü imza eden devletler, bu gibi içti- malardan sonra, aralarında tam bir gö- rüş birliği bulunduğunu ilân ile iktifa ederlerken, bu defaki protokol, bir takım Avrupa meseleleri hakkında ayrı ayrı fikirler izhar etmiştir. Bu içtimam neticesini, bütün Avrupa gergin bir sinir dikkati içinde bekliyor- du. Sebeb de şu idi: İtalyanın Komin- tern aleyhindeki pakta iltihakından ve Milletler sonra, İtalya siyasetinin peyklerinden ©- lan Avusturya ile Macarislan devletle- rinin de ayni kararları vermelerinden ve demokrasi memleketlerince takib e- dilen siyasete karşı vaziyet almaların- dan şübhe ediliyordu. İngiliz ve Fransız siyaset merkezleri, sırf bu sebeblerden dolayı, Budapeşte içtimaını büyük bir alâka ile takib ve içtiman nihayet bu- lunduğu gün, Londra ve Paris, Ciano'nun bu içtimada muvaffakiyetsizliğe uğradı- ğını ilân ettiler. n Ciano bir muvaffakiyetsizliğe uğradı mı? Biz bu fikirde değiliz. Bu defaki Bu- dapeşte protokolü, Berlin - Roma mihve- rinin takib ettiği siyaset yolunda yeni bir adımdır. Macaristan ve —Avusturya devletleri, bu mihverin cazibesi içinde döndüklerini ve onlarla birlikte yürü- düklerini açıkça ilân ettiler. Vakıâ, bu ilânın tarzı, umumiyetle ve mübalâğalı tahminlerin derecesine ka- dar yükselmiş değildir; vakıâ, Macaris- tan ve Avusturya Komintern'e karşı im- zalanan pakta iştiraklerini ilân eylemiş- ler, yahud Milletler Cemiyetinden çekil- meğe karar vermişler değildir; fakat, bütün bu meselelerde Berlin - Roma mihveri ile beraber hareket ettiklerini açıkça söylemişlerdir. Her iki memleket te Milletler Cemiyetinden - çekilmiyor- lar; ancak bu gidişle çekilme meselesini de ayrıca tedkik edeceklerini söylüyor- | lar. Fazla olarak, Macaristanın da bütün memleketler gibi, tam bir silâhlanma hürriyetine sahib olmasının zaruri oldu- ğunu ve bu meselenin yakın bir zaman- da halledilmesi icab eylediğini de teyid ediyorlar. Şimdiye kadar bunların hiçbiri bu ka- dar açık ifade edilmiyordu. Bu defa, bü- | tün bu meselelerin ortaya atılışı vaziye- tin daha olgun bir hale gelmiş olduğuna hükmedilmesinden ileri geldiği gibi dip- lomatik mücadelede, Berlin - Roma mih- verinin taarruz hamlelerini biraz daha ileri götürmeğe karat vermiş bulundu- ğunu gösterir. * Esasen İtalyanın politika usulü, Al- manyada tatbik edilen usulün aksine o- larak, her şeyi bir hamlede ortaya at- mak, bomba patlayışı tarzında sürpriz- ler yapmaya taraftar değildir. İtalya et- rafı kollıyarak ve şartları yoklıyarak yürür. Bunun gibi, cirimleri ve kuv- vetleri küçük olan Avusturya ile Maca- ristan da, büyük ve kuvvetli kararları bir hamlede meydana atmıya cesaret e- demezler, Şimdiki halde, Berlin - Roma mihverinin kullandığı taktiği kabul et- miş görünmekle iktifa eylemeği tercih ediyorlar ve öteki taraftakilere haber ve- riyorlar; bunu müteakip, hep birden et- rafa bakacaklar, akisleri dinliyecekler, şu veya bu ihtimale karşı vaziyet alacak- lar ve nihayet, dünya işlerinin gidiş te- raayüllerine, yeniden karar verecekler- e. Macaristan büsbütün silâhsız değil- dir; gizli gizli o da silâhlandı; o da, cir- mine göre, bir hayli kuvvet sahibi oldu. || Tat, tam bir silâhlanma yapmış değıl- dır, bunu yapmış olmadığı için-de, orta- ya bomba gibi atılacak kararlara imza koyamazdı. Şimdi görüyoruz ki yakında Macaristan evvelâ silâhlanma kararını verecek, ondan sonra silâhlanacak ve tahkimat yapacaktığ Daha büyük karar- lara geçmek işi ancak ondan sonra gele- bilir. Bu mülâhazalara göre, Ciano'ya mu- vaffakiyetsizlik atfetmek doğru — değil- dir. Ciano'nun Peşteye' bu kararlardan «daha mühim, daha sürprizli ve top gibi Cemiyetinden çekilmesinden : —<— — İkıncîlmnıın Resimli Makale: BÜ İnsanda irade kuvveti... $8 Yel değirmenine benziyen insanlar vardır, rüzgâr hangi taraftan eserse e tarafa dönerler. Dost, arkadaş, tanıdık ne söylerse onu yaparlar, iyi veya fena istikamete teveccüh et- meleri dost, arkadaş ve tanıdıklarının iyi, yahud fena ol - malarına bakar. Bu gibi adamlara iradesiz adam defiz. 'a — Bir insan irade sahibi olup olmamaya çocukluğunda alışır. Sonra da alıştığı gibi devam eder, büyüdükten sonra onu irade sahibi yapmak, yahud da iradesiz hale getirmek müm- kün değildir. Bunun içindir ki çocuklarımıza daha küçük . yaştan itibaren iyi şeyi istemelerini ve istedikleri şeyde 15- rar etmelerini öğretmeliyiz. L SOZ ARASIN A Soğuk kanlılıkla Ş Ölüme giden adamlar - Yukarıda resimlerini gördüğünüz beş adam nereye gidiyorlar biliyor musu - nuz? Ölüme... Kaliforniyada haydudluk ve cinayetten dolayı idama mahküm edi- len bu beş adam, on, on beş metre ileride bulunan elektrik sandalyesine ne kadar sükünetle gidiyorlar değil mi? Sakın bir kadın lokanta garsonunu öpmeyiniz! Amerika âlimleri bir kaç gün evvel ga- rib bir tecrübe yapmışlardır. Lokanta - larda hizmet eden garson kızların en sıh- hatli ve en güzellerinden on iki kız al- mışlar, kızların her birinin öllerine kau- çuktan eldiven giydirdikten sonra ön - ceden lâboratuvar fırmında dezenfekte ettikleri birer tabağı öptürmüşlerdir. Bu tabaklar kızlara öptürülür öptürül- mez hemen muayene için lâboratuvara gönderilmiştir. —Yapılan — mikroskobik müuayenede her busenin tabak üzerinde 650 mikrob yuvası teşkil ettiği, bun - ların da iki gün içinde her yirmi dakika- da, yeni bir nesil yetiştirmek suretile ço- ğaldıkları tesbit edilmiştir. Bu netice üzerine Amerikalı mütefen- ninler, bir erkeğin sıhhati için en tehli - keli şeyin güzel bir lokanta garsonunun busesi olduğu kanaatine varmışlardır. patlar kararlar vermek üzere gelmiş ol- duğunu farzetmek hata olurdu. Cianö o- raya diplomatik mücadelede yeni bir a- dım atmak, karşı tarafı çevirmek için yeni yeni tertibat almak üzere gitmişti. Bizce Ciano, Roma protokolüne bu adı- mi attırmış, karşıdaki zümreyi diplomasi sahasında sıkıştırmak için yapılan terti- bat silsilesine bir halka daha ilâve et- miştir. Şimdi nöbet Almanyaya geliyor; Ilal- ya, Avusturya, Macaristan, hep birden ellerindeki topu Hitlere geçireceklerdir! HERGÜN BİR FIKRA Onu da bendeniz dinledim Adamın birinin mahkemei şer'iye- de bir işi varmış. Bir türlü işin sonu gelmiyormuş. Adam Tüşvet vermeyi düşünmüş, bir keseye yüz altın koy- muş, mübaşire vermiş: — Bunu, demiş, benim tarafımdan kadı efendiye götür. Mübaşir keseyi kadıya götürürken açmaş, içinden bir altını almış ve ce- bine atmış. Kadı kendine gönderilen altınları saymış: — Herhalde, demiş, yüz altın koy- muş olacaktır! Bir tamesi ne oldu? Ertesi gün mahkemede adamın işi- ne bakılıyormuş, Kadı: — Bu mesele hakkında daksan da- kuz şahidi âdil dinledik, acaba yü- züncüsü ne ola ki? Der demez mübaşir atılmış: — Onu da gıyabımızda bendeniz dinledim efendim. Demiş. * İki milyonluk Serveli reddeden Bir dilenci İtalyanın şimalinde bulunan Castiglio- ne şehrinde 60 yaşlarında çok fakir bir adam vardır. İsmi Giovanni Berellodur. Dini resimler ve risaleler satmakla ve âdeta dilenircesine yaşamaktladır. Gio - vanniyi bu hale sokan oğlu Antöniodür. Kumara dehşetli bir surette saplanmış olan Antonio babasının nesi varsa hep- sini satmış, adamcağızı bu hale koymuş, sonra da Âmerikaya yollanmıştı. Antonio Amerikaya varır varmaz, tam | manasile başka bir adam olmuş. Çalış - mış, çabalamış, mühim bir para kazan - mış. Fakat ömrü vefa etmemi$, Otuz ya- şında olduğu halde kânunuevvelin be « şinci günü kısa bir hastalıktan sonra ve- fat etmiştir. Babasına bırakmış oldüğü — servet 2,000,000 dolara çok yakındır. Keyfiyet Giovanni Borelloya- bildirilmiş. İhtiyar adam oğlundan kalan parayı almaktansa dilenciliğini tercih etmiş. Sebebini sor - muşlar. Demiş ki: — Namerd bir evlâdın lütfüne uğra - mak bir saadet değil bir zillettir. Çünkü Açık göz bir Nevyorktu Fotografcmm işi Açık göz bir Nevyorklu fotoğrafcı, re- yapmıa bir mayolu kadın resmi bulmuş ve bunu istiyen erkeklerin kucaklarına ve- rerek resimlerini çekmeğe başlamış. Bu şekilde çekilen resimlerde kadının mu - kavvadan olduğu kat'iyyen anlaşılma - maktadır. Fotografcı bu sayede çok pa- ra kazanmış. İhtiyarlıktan şikâyet etmiyen ihtiyar' öldü Son gününe kadar şürayi devlet âza - lığile bir çok büyük kumpanyaların ma- halli idare riyasetinde bulunan Danimar- kanın en maruf ricalinden N, Anderson bir kaç gün evvel 86 yaşında olduğu hal- de Kopenhagda ölmüştür. Bu çok ihtiyar, Danimarkalı, kral Kris- | tiyan'ın ve İngiliz kralı beşinci Geor - ge'u'n şahsi dostları bulunuyordu. 1918 de Almanya ile müttefikler arasındaki mu- harebeye son verilmek için yapılan mü- zakerelerde büyük roller oynamıştı. Mü- teveffanın hayat için hususi bir nazari - yesi vâardı. Ölümünden bir kaç gün evvel şâyanı hayret derecede faaliyetini mu - hafaza edörek bü kadar üzün yaşaması - nın sirri ne olduğu kendisine soruldukta şu cevabı vermişti: — İnsanları en çok ihtiyarlatan şey va- kitsiz olarak artık gençliğini kaybettiği düşüneesidir. Hayatımızın her dakikasın- da yaşımızı düşünmeden ve bilhassa hiç 'bir vakit biz de vaktile genç idik deme - den vazife ve işlerimizi görmeliyiz. Her vakit genç olduğumuz kanaatini taşırsak bütün gençlik kuvvetlerimizi muhafaza ederiz» demişti. Filhakika 86 yaşındaki ihtiyar son gününe kadar tıpkı bir genç gibi faaliyetle işlerini, vazifelerini görür ve hiç bir vakit ihtiyarlıktan şikâyet et- Sozun Kısası ] Ondan da Var/!, E. Talu —) abamın çocukluğunda — | L—) bulda büyük bir kolerâ muş.. rahmetli, anlatırdı: Büyük konağında, oturduğU penceresinden, bir günde yirmi € nin ardarda sokaktan geçtiğini &* O vakitler hekimlik şimdiki kadâf lemiş değil, Mikrob nazariyesini koyan Pastör henüz doğmamış. nın sebebleri, âmili, nasıl Hocapaşadaki türlü tedavi edileceği meçhul. İstanbulda, hekimbaşının Triy bir «Meclisi âlii sıhhi» var. Va-fı- i bir mahalle ihtiyar heyeti belki yanında Fransg tıb akademisi lim, Kati <Meclisi âlfi tıbbi» nin yarı azası mulaire ve Pathologie gönerale VE ” deksten ziyade, Hezar esrar'a inani” kımından. Koleranın intişarına sebeb olarakı la bula ne bulmuşlar? Patlıcan, Mıisiri! Hele patlıcan! Bütün kabahat W feraceli, nefis, leziz sebzede, Zaptiye nezaretine emir verd patlıcanın satışı da, istihlâki de J Mevsim yaz. Mübarek patlıcan * doya yenmedikten sonra, yaz mev” gillet” karnı yarığı, oturtması, kızartmasl; * kâr beğendisi, pilâvı, herzesi (patlif” salatasına böyle denir) ile, sebze hakkın şahı sayılan bu bostanlar tini sofrasında sabah, akşam temiyen İstanbullu olur mu? Sebzevatçılar bunu bildiklerindefı “den gizliye birkaç patlıcan tedarik 'eselâ bir küfe dolusu fasulyanın " bine saklarlar, ve daimi mücerrep ” terilerinin 'kulaklarına usulcacık nin tadı çıkar mı? lanmş: eğildi: — Ondan da. var!. Dolması, ü ! * — Ondan da var? demez mı" Meğer, tütüncülere, İnhisar — İdare edin., Diyerek, ikişer, üçer kilo ve Gayri ihtiyari, babamın, seksen evveline aid kolera ve patlıcan hi sini hatırladım. Demek oluyor ki, mödern bir de husule gelen en ufak aksaklık Manevi benliğini birdenbire bu gerilere atıveriyor! D " - * te TAKVİM Muhittin Birgen 'beni bu hale sokan odur. mezmiş, | İKİNCİKÂNUN - a . | Rumi sene 1 4 Arabi e5)9 * 1353 1856 ISTER INAN, lSTER İNANMA! 2ei—k._înım Resmi sena ı(:m Topkapıya gidecek olan bir arkadaşımız evvelki gün saat | yürümüş. Belediye durağında tekrar bir müddet beklemiş. ha khaaleizi irak 21,10 da Belediye durağından bir tramvay arabasına bin- | Gene beklediği tramvay gelmemiş, fakat Sirkeciye doğru CUMA _ mek istemiş, fakat araba hareket etmiş, binememiş. Bir *8) numarak bir T BAL KARTL : SD ge *ÜN - müddet beklemiş. Bir ikinci Topkepı arabası gelmeyince fıı-) EM ai oî:aap; geçtiğini . görmüş. | (GÜNESE — gokade a <İhtiyart tevakkut mahallerinden birinden binerim> diye | V adaş SatA Gönle V, Balleraiye. Desli yışi. ç n B C düşünerek Sultanahmede doğru yürümüş, bir müddet Aya- | M!M, yani ilk tramvayı lfaçuışınm tam 43 üncü dakikasında y İrig 12 * sofya durağında beklemiş, beklediği tramvay gene gelme- | Topkapı tramvayı gelmiş. Arkadaş da binmiş ve Topkapıya Oyla İ di Yazti miş, bu sefer gene yavaş yavaş Belediye durağına doğru | gitmiş. Bu tramvayın numarası da (58) imiş. : z 5 ' di ; sı D- K | '" S. D. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! a|7 |z0| 9|arlız| —( 1 Ak nju'm 17 | 0418 | d On bir buçukluğu terk ile, kendim! la alıştırdığım mahud Tiryaki siğ? nın peşinde, bütün Ankara tütünci” ni, kaç gündür melül melül dolaşı Mübareği bulabilirsen, bul! Hlîd* nerede ise ağlamalı olacağım; yahü” isyan edip, ömrümün bu son ıevk'm terkedeceğim. Ne yapayım ki, bu otuz beş yıllık ortağından ayrılmak benim için * değil. Kalbimle onun arasında kat! çimsizlik olduğu halde, gene de Bâ” çekecek kadar kendisine merbutuf İyi amma, otuz beş yılda, belkt' V kadar nevi sigara değiştirdim. sert» in, «Bafra» nın, dimağımda nt hatıraları vardır. En son bu Tiryakiye düştüm. F İnhisarın tedbirsizliğinden mi, sızlığından mı, nedir? Mavi paket sada, «Ceel> diye bir göründü, kay Nihayet, dün, gene bizim o vefakâ' bir buçukluktan bir paket almak gittiğim tütüncü, usulcacık kulâ& DA a Fd p ıaM" “ D