Hergün Türkiye çet çetecilik Yapmaz! Yazan: Muhittin Birgen (Baş tarafı 1 inci sayfada) opaganda yapmış olmak maksa- ad ediyordu. Bunu akuduğum zaman gülmüştüm. Geçen hafta Haleble İskenderun ara- şındaki yol üzerinde ve Halebe yakın bir yerde bir soygun vak'ası oldu. Kim bilir hangi millete mensub bir takım şakiler, yolu kestiler ve 19 otomobill durdurup yolcuları soydular. Fakat, son bir otomo- bilde Faslı birkaç Fransız askeri varmış Bu askerler, silâhlarile eşkiyaya muka- bele edince bunlar da soydukları eşya ve servetin bir kısmını bırakıp kaçtılar. L'orient gazetesi bu vak'ayı ele alıyor ve «Geçende acaba bu çetecilik devri yeni den başlıyacak mı, demedik mi idi işte!» diyor. * Bu gazetenin maksadı, — huriyetini, çetecilikle t yapan Suriyenin huzur ve sükünunu çeteler va- ve , Sıtasile ihlâl eden bir memleket olarak alkı ara- er efkâri fasvir edip onun gerek Suriye ? sında, gerek yabancı memlek karşısında itibar ve haysiyetini düşür- meğe çalışmaktır. L'orlent gibi, Beyru- ftun rastgele herhangi bir müşteri için u- cuz ve hazır bir n h gazetelerin neşriyatı Türkiye Cumhuriyetinin ka- rına elbet halel eta ol vermez. L'orlent gazetesinin b — İik vukuatı, geçmişte hak h İ | | tur. Fakat, o çetecilik Suriye halkına kar Şt ve yol kesip insan soymak için değil, kendisini kurtarmak için dünyaya karşı mücadele etmek mı ü bir halkın müstemlekeci i olmak üzere açmış olduğu bir mü: yi muvaffakiyetle başar k 'pılmışur Ağır bir m _L. | tecilik şeklinde yapılmışsa | bu iş, muntazam bir ordu tarafı olan Osmanlı imparatorluğu iç devletini çıkarmak üzere yapılan o bü- yük mücadele, vakıâğ ilk zamanlarda çe- da dan ele alınmış ve bu ordunun hamleleri — ginde bugünkü Türkiye Cumhuriyeti vü- cude gelmiştir. Çeteciliği orduları yaparlar. Bugünkü Filistin de Arablar, ordu ile değ pıyorlar ki gayet tabildir. Fakat, Ti yenin bugün mükemmel bir ordusu var- — dar; bu ordu onun gerek müoddi ve gerek olmıyan — milleti mücad telerle — manevi bütün menfaatlerini korumayı “ kâfidir; bunun için, Tür Cumhuri- yeti çeteciliği ne yapar, ne de bunu yap- - müya lüzum görür. * Kaldı ki Haleb'le İskenderun aras: ki şekavet vak' başka bir şe; ilk zamanlarındaki günkü Suriye toprakla de ve bizzat o topraklar üzerinde çele- gilik yaptılarsa bunu otomobil yolcuları- ni soymak için değil, düşman kuvvetleri- ni tedhiş ve tenkil için yaptılar. Bu mill! Kahramanlar, bu taraflara akın yaptık- Jarı zaman da silâhsız halka değil, s!lâhlı düşmana hücum ettiler. Hücum ettikleri — her yerde de kendilerinden adedce çok V fazla olan düşmanı perişan ettiler. Hal- buki Haleb civarındaki vak'ada 19 oto- mobili soyan eşkiya, iki Faslı neferin si- | Vâha davranmalarile korkup kaçmış olan insanlardan mürekkebdir. Bunlar elbet, L'örient'ın karkarak hatırlamış olduğu | getelerin neslinden olamazlar! Suriye halkı o bilhassa Haleb civarın. €a yaşıyan Su hıu h—r Süzetle em vin 2 müsterih olsunlar. | düşman kafasını #Zl'!ıiğt' m | vetli bir ordusu vardır. Türkiye, çeteci- 1 <e bilhassa silâhsız insanlara karşı çe- B tecilik yapmaz. L'orient gibi kara viedan. Vh ve pis maksadlı gazete'erin sözlerine | Suriyelilerin inanmıyacaklarından emi. niz. Biz Suriyelilerin dostuyuz ve hakiki | dostuyuz. L'orient ve onun gibi Türkler- le Suri;elilerin arasını açmak istiyenler | de gerek bizim, gerek Suriy n mülş- | terek düşmanlarımızdandır. Bu düşmun- lara hadlerini bildirmek lâzın; gelirse o “işi de yıpımx gene çeteler değildir. Muhittin Birgen | Türkiye Cum- | cünü, İği £ 'ınrm hazmedemiyen delikanlı Resimli Makale: Çöcük kıskanır, çünkü muhakemesi yoktur, kuvveti yok- tur. Arkadaşına verileni kendisi için de lar, beyhude — yere — kendi dı:r kendisini SON POSTA DE Çocuk kalan büyükler.. 38 bulup alamaz. Ağ- harab e- Büyük kıskanır, çünkü çocuk gibidir, muhakemeden, kuv- vetten, azimden mahrumdur, göz diktiği adamın seviyesine yükselemez, unulmayınız ki kıskançlığını yenemiyen çocuk kalmaya mırkümdu: v—raam ae SUZ ARASHNDA Meşhur bir İngiliz Kadın muharrir öldü Zamanında eserlerile bir çok İng ve Amerikan kadınlarını heye bütün Anglo Saks büyük bir şöhrete malik olan, K Mari'nin pek büyük gözdesi bulunan Mis. Iırr.ph—ı—x müştür. 60 dan tıı- la roman, bir dın muharrir, daha ziyade iç zularla alâk: rdı. Ayrıca bir çok pi - yesleri de vardır. Sevgilisine 858 defa izdivaç teklif eden adam Arnerikalı aklı bu, yapar mı yapar. Sevdiği kız uğrunda, bütün işini, gü- istikbalini terketmeğe bazır olan bir Amerikan delikanlısı, yüz bula i ;e kudar 858 defa ev bi bir şüren, lenme sın, 458 defasını hatırlamış olmasını — Sevgilimin sadece bu kadarını hatır- layışından üzüldüm. Halbuki ben tam 858 defa teklifte bulundum. Ve 859 uncu tek- lifimde de muhakkak surette müvaffak olacağım, demiştir. Bir aşk macerasının hikâyesi Ford kumpanyalarının personel mü- dürü, Nevyork polisine telefon ederek, kızının eve dönmediğini, haydudlar tara- fından kaçırılmış olmasından korktuğunu söylemiştir. Bunun üzerine bütün polis teşkilâtı seferber edilmiş, hattâ Vaşing- ton polisi de işe karışmış, sonunda, genç kızın, kaçırılmadığını kendi arzüsile kaç- tığını, sevdiği 21 yaşlarında bir gençle İndianaya giderek orada evlendikleri an- || laşılmıştır. Şimdi polis bu iki sevdalıları aramaktadır. İSTER fiata vereceğim, diyor; dedi. Salonda beş altı tane kadın misafir vardı, bohçacı yukarı- ya getirtildi, hep birden üzerine alıldılar, beğenmiye ve be- ğendiklerinir fiatlarını pazarlık etmiye Polise haber vermek,bu kaçak ipeklileri nereden bulduğu- nu sormak hiç kimsen'n hatırına gelmedi, Ben bu müşahe- İSTER İNAN, Kapi çalındı, hizmetçi kız içeri girerek: — Bir bohçacı kadın gelmiş, kaçak !pekli malım var, ucuz | HERGÜN BİR FKAA | İç:'de maymun mu uynuyor?. Abdülâziz bir tarihte Bur- daki köşkün et- rafına halk birikmişti. Padişah ya- saya g nlara in de halk dağılsın! şahin ar de — Neye toplandınız buraya, dağılın. mun oynuyor zannedecek! l Londraya getirilirken /apurda kafesini Kurıp kaçan kaplan haydi sizi böyle gören içerde may- — Vapurla Liverpula nakledilmekte ©- lan bu Peru kaplanı, kafesini — kıraral gemide kaybolmuştu. Aramış, taramış lar, bir t hayvanı - bulamamı tayfalarla yolcular, 1 K ü . Nihayet bir ge - atağının alt dama duymuş, ğ yvanı görünce korkusundan ş. Bu suretle ele geçen kaplan kimseye zararı dokunmadan yeni baş- dan kafesine tıkılmış. Hindistanda cehalet yüzünden vukua gelen garib bir facia Hindistanda sonu bir facla ile biten bir dini taassub hâdisesi olmuştur. Na- han şehri ahalisinden Saadrçan ismin - de bir adam şehre üç yüz mil mesafede bulunan Hurepuar mabedini ziyaret et ek üzere iki oğlu ile birlikde yola çık- 1. Her üçü mabede kadar âi: tünde yürümek emelile yola düzülmüş- İ 250 mil yolu r ve da gitmeğe tak: İSTER İ Eski bir sinema Yıldızının sözleri eski kızıl saçlı yakında ikinci çocuğuna anne ©- Snbm yıldız ve lâhik anne: una, abdalca - sına beder etmişim. Dünyada sakin, er evine bağlı bir yuvadan daha yokmuş meğer.. demektedir. Beş senede on iki kişiyi öldüren kadın yaşlarında, Marie Beckers isimli bir ı dul kadın beş sene içinde 12 ki- i zehirlemek ve üç kişiyi de öldürmek mahkemeye verilmiştir. Kadının kocasile, sevgilisi de n ve hepsi olan on zavallıyı da 1995, 1936 de zehirliyerek öldürmüştür. l kadın, hasta bulunatı ihtiyar ve kimseriz kadınları seçmekte, onlara bak- ' lehinde eyahud vasiyetname kepardıktan ıları zehirlemekte imiş, Ka- le peşi sıra ölmeleri nazarı suçİ l'u*z"hrı arasınd 5i dınların böy dikkat! celbetmiş, kadın tevkif olunmuş, cesedler mezarlarından çıkarılarak fet- *hıme,'t yapılmış, hepsinde de- zehirlen- bulunmuştur. | Kadının bütün bu cinayetleri para ye- dirdiği genç bir sevgilisi uğrunda yaptı- ı ı söylenmektedir. Xm(— alâmetleri eri üs- y.ıhl.. olmüşleıdlr, Bıba.an ise mabe -| öldü, de kadar gidebilmiş fakat bu ziyareti - |ni yapıp da dönerken dizlerinde hasıl oan varslardın vücudü — zehirlenerek NANMA! deyi yaptıktan sonra merak ettim, kumaşları birer birer göz- den geçirdira, bilistisna hepsinin üzerinde «Sırf ipek, em- prime» cümlesi vardı, hiçbir! kaçak değildi, hepsi İstanbulda koyuldular. İNAN, İSTE yapılmıştı, ve satıcı kadım bazılarının haleti ruhiyesini pek iyi bildiği için malına kâaçak süsü veriyor, dükkândan daha pahalıya satıyordu.» Biz bu hikâyeyi bir dostumuzdan dinledik, onun için doğ- ruluğuna inandık, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! VO K eaa geee WW——'WW yıldız. Clara p5 |portakal s Sözün Kısası Gerçek.. ş Düşünülecek mesele! E. Tala nü görmedi sabah birdenbire çıkageldi. İçine bir hayli de silem karışan Hoj beşten sonra, bir aralık derdli ve derin derin içini çeken ijmer.dı sordum: — Gene nen var? Karadenizde gemile- rin mi battı; yoksa Ayazpaşada aparlir manların kiracısız mı kaldı? İnfial dolu bakışlarını bana doğru kal dırdı, ve şakaya tahammülü olmadığın! ima eden bir tavır aldı. Hayır! dedi; bilirsin ki, gemi ve akar sahibi olacak talililer zümresine hiçbif vakit katıla » Lafontaine'in may” mun ve kedi hikâyesinde olduğu gibi benim zahrmet edip de ateşten çıkardığıml eri daima başkaları yedi; ben se- ok ğim yârı canım Derü nberidir. y nend, düB lik adından başka, ömrübill ifade etm Onun için, hayatımif içyüzüne vakıf bulunan senin gibi bif dostumdan £ e maruz iştir. na safaşmağa baf" — O halde, iz en, ilerliyi de sapıtıyor.. sen bunull L misin? — No gibi olacak? (Elindeki gaze ktuasmı urzatarak) Nah, işte Almans n, benzin çıkarır dimst bir madde istihsa lik kumaş yapma, ni var mı? Bu hızla devam edefi ilim ve fen erbabı, yarın, öbür gün dahâ |acaib şeyler ortaya atacaklar. Meselâ kö- |mürden süt, odundan ekmek, p:lmld"' şarab, neftyağından portakal şerbeti- sonra buğdaydan kösele, üzümden abü. ndan ipek, bozadan çelik yapıldığını eğiz. Bak, 0 zaman se" nin, benim, sıhhatimiz, kılığımız, kıyafe- timiz ne oluyor? Bugün, yediğin yağa margarin * rılıyor diye kıyameti koparan sen, yarıl kömür y , odun paparası yediğin Za- man acaba ne buyuracaksın? Şimdi ladın mı neden istikbal kas ranlık gördüğümü?. — Hakkın var, Derdmend! dedim. Dü« şünülecek mesele, doğrusu! S Ry Ankarada bir olomîı;il' kazası Ankare, 8 (Hususi) — Samanpaza* rında bir otomobil kazası oldu. Bay * burdlu Abdullah 1 Şükrünün ida * resindeki 1139 numaralı taksi beş ya * şında Neriman — adında bir kvns. çarptı, hastaneye nakledilen — kızcağı TAKViM İKİNCİKÂNUN a | L Kumi sazo ps3 Resmi rsor 1938 1 «i Küâzun z