Sarayında ; > Bir & . Yazan: Ziya Şakir ç Abdülhamide Rus çarının maruz kaldığı suikastı da şeyh Kâl Ahmedin kerametile tertib ettiğini söylerıjığşlerdî. O, buna tamamile inanmıştı Gece gündüz bu mecliste çalışıyor;/niyet ve ilimadı, bir kat daha tezayüd | nişanından itibaren gene mühtelif rüt- ordulardan şifreli telgraflarla gelen| eylemişti. belerde nişanları hamil olan bu şeyh raporları tedkik ediyor; orduya asker,| — Abdülhamid, kendisinin (Kadiri) ta- | Ve sarıklıların adedi; (240 ile 250) ade- erzak, cebhane vesaire yetiştirmek için ' rikine mensub olduğunu iddia ederdi. (di arasında idi. uğraşıyordu. Aş'n_i zamanda ml"“’;îıknt bu tarika intisab etmek içi Meselenin, asıl hayret veren ciheti _kuvxeılere de | müracaat edere_k: şeyh- | hangi şeyhten inâbe aldığı belli dı şurasıdır ki; (tarikat ehli) ile (ülema ]en,sh'(îcı'[sm duslar SÜY ÜN idi, iîumr ), birbirlerine zıd iki unsur ol- şeyî(ı ;ğ;ğım.î;;îâ) şî;gıüdl:ım::.d:n;; Tarikat ektinin, yalnız kendi tarikı- Guğu halde, Abdülhamid bunları büyük Bi yür gönderisiz. yarında, ösduların! * kendi tekkesine ve kendi şeyhine e- bir maharetle idare eder; hiçbir husus- . b kemmiyet vererek diğerlerini ihma! et-|'ta çarpışmalarına meydan vermezdi. — Mmansur ve muzaffer olacağını tebşir ÇA RLE . ; g a etmişti. Şeyh'in, bu iddiası hilâfına o-| Mesi hemen hemen tabif olduğu halde, H.ul.'mhavrelı rrı ılsğ,_mıılum olan (ma n şeyhlere ve tekke-| Vİ boncuk) meselesi idi. larak, harb kaybedilmişti. Fakat şeyh, | 4Pdülhamid, bü Börka bir mektub yazarak: lere müsavi muamele ederdi. Şimdi burada, bir sual varid olabi- «Ben, manevi kuvvetlerimi sarfet-| Yıldız sarayında, misafirler dairesi- İit: tim. Çar orduları, mahvı perişan ola -|?€ Postunu sermiş bir hayli -ismi ve| — Abdülhamidin, şeyhlere, derviş- caktı. Ancak, benim tebşiratım, lâyıkı cismi maruf olmıyan- şeyh kıyafetli a- lere, tekkelere, hocalara, medreselere derecerle itimad ve iman ile karşılan-| Sam yatıp kalkıp, yiyip içtikleri gibi, ği bu iltifat ve teveccüh, acaba madı. Mezimetin sebebi budur. Fakat|şeyh Züâfirinin Yıldız. caddesindeki * yoksa, bir göster bundaa mahzun olmayın. Ben, bul| (Şaz'li dergâhı) nda da renk, renk, çe- baret mi idi?, mağlübiyetin acısını çıkaracağım.» — |şid çeşid, cins cins birçok şeyb ve der-| Ben'm bilgilerime ve Demişti. ikâmet ederlerdi. ğ Aradan çok geçmeden (Çar Alek-| Abdülhamld, birçok masraflar ihti gandr) a bomba atılmıştı. Ve Rusyada, | yar ederek; Afrikanın ortasına — ihtilâl patlamıştı. O zaman bu bomba-|bir yerde ikamet eden (Şeyh Sir ller nın pa lamaq._şryfl (Kâl Ahmvd!şln ke-|de, yaverlerinden Şamlı (Sadıku'mü - a; her iki cihete de hük- rş:neünrı!fecılmış:bu keramet de Abj.ı—_vyed paşa) yı göndermiş; onunla da tnelmek icab eder. Ancak şu fark ilc ki dülhamide şu suretle haber verilmişti:| münasebet tesis et x Şeyh Kâl Ahmed, bir Hindistan ces| — <. L L D et vizi buldurmuştu. Bunu, kıvılcımlı küt , YOnra.. her af!:.._cun:a selâmlığın- dolu bir mangalın ortasına oturtmuştu. | (07 #onra, (seccadecibaşı İzzet bey),| Size bumu kısa kısa misallerle izah — Eline tesbihi alıp, mangalın başına geç- İsl_anbulun muhtelif yerlerindeki | wedeyı — Mişti. Saatlerce tesbih çekerek dua et- ke.erş EBider.. şeyhlere ve dervişlere| Abdülhamid, çocukluk zamânını, ca- Abdülhamid tarafından- paralar götü- hil ve mü bir saray halkı arasın: kurbanlar kestirirdi. ld" geçirdiği için, çok tabiidir ki bir ta- Münasebet gelmişken şunu da arze-|Kiım bâlıl itikadlar yerleşmişti. Bunlar deyim ki; Abdülhamidin bu muamele- da; gün geçtikçe, muhtelif hâ sinden, yalnız şeyhler değil; (ülema) | Kökleşm denilen sarıklı zümresi de, bol bol "s-ı tifade ederlerdi. | t _»mmkdı— P'sî'ıqbütün nr(mfetl Bir gra'ık Bunların içinde ,az çok temayüz cı-' “Abdülhamid, arkasında büyük bir çı-|miş olanların hemen hepsi, rütbe ve| bân çıkarmıştı. Birçok tedavilere rağ-| sişan sahibi idi... Çok iyi aklımda: B bukç':“:li |:(5€ı“f[5k?.]g“nı bir hale/ Abdülhamidin saltanat senelerinin s0- şî;';':: m_î]'ı:ı :*xl “k';n';:îf: &;'nuna doğru, müuhtelif ilmiye rütbeleri- y KAT İA $: bi haiz, ve devletin en büyük rütbeli virmesi mümkün olan bu çıbanın bü- Gün vücuddeki kanı zehirliyerek işin ölüme kadar dayanması ihtimali art- mıştı. Bütün saray doktorları, çıbanı yara- yak içini temizlemiye karar vermişler; Abdülhamid üzerinde y: nazarı kın | samimiy ır, ftur, gösteriş ciheti çok - mişti. Hindistan cevizi, büyük bir gü- k: TÜltü ile patlamıştı. O zaman şeyh Kâl Ahmed de, elinden teshihi atmış: — Rüs Çarı, mahvoldu.. diye bağır- Muşti. Abdülhamidin, (Kâ) Ahmede) itima- — di, bilhassa hayatına taallük eden bir sat ile . Bu kâdiselerden bir kaç tanesini münasebet getirerek arzettik. Balıklı tekkesi şeyhine iltica etmesi, arkasında çıkan çıbanın, manevi bir kuvvetle delinmesi, Rus çarı Alek - sandrın, Süleymaniyeli şevh Kâl Ah - medin manevi kudret ve nüfuzu ile İbombalanması vesalre gibi (Arkası var) F” EBir Doktorun Günlük Notlarından Bugünkü 5 | we bu kararı da Abdülhamide bildirmiş- “derdi. | | 9 İkincikânan 928 PAZAR procram İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi, 1250: Ha dis, 13,05: Violenist Prf. Liko Amar larafın- dan konser: Piyanoda Bayan Sabo, 1 - Sonate (Solmaför) Korelli, 2 - Sonalte — (Remajör) Lükler, Akşam neşriyatı: 18.30: Plâklâ dans musikisi, 10: Safiye : Piyano ve keman refakatile, 19,980: Könfe- vana Prf. Salih Murad (Radyo dersleri), 20: Müzeyyen ve azkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,10: Hava rapo- ru, 2033: Ömer Riza tarafından arabea söy- lev, 20,45: Bay Muzaffer İlkar ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Baat âyarı), 21,15: Viyolon solo, könser Or han Borar piyanoda Valantin: 1 - Wlenlaws- ky” OÖbertası, 2 - Tschalkowsky: Canzonette, 3 - W onti: Çardaş, 21145: Orkestra, 22,15: Alans haberleri, 22,30: Plâkla sololar, opera ve öptret parçaları, 2250: Son haberler ve ertesi günün proğramı, Böbrek Ve mesane taşları Bafra kesesi taşlarının meydana gel mesine sebeb olan âmiller aynen burada da esaz itibarile mevzubahstır. Çok ye- mek, ihtirakat yapmıyan, oturan İnsan- || larda çok görülür. Maamafih şunu da ı söylemek mecburlyetindeyiz ki oturmu -| yanlarda, çalışanlarda ve hattâ zayıf kimsclerde de taşlar tekevvün eder. Bu Arlık irsi ve allevi ve bünyevi bir ltakım söbeblerden ileri gelir, daha fazla izah etmek mümkün değildir. Böbrek taşlşrı (ürat), (okzalat) (fostat) olmak üzere üç kısma ayşrılır. Ürat taşları en sert olanıdır. Ondan sonra oldukça sert olan fakat üratlar - dan daha az sert olan okzalat taşları ve nihayet üçüncüsü fosfatlar ki bunlar yumuşak ve çabuk kırılan taşlardır. Bu taşlar böbrekle teşekkül e$ttikleri sonra idrar yoluna doğru harekete geç- mek Üüzere iken şiddetli vecalar husnle getirir. Bu sancılar arkada böbrek na - siyesinden idrar yoluna doğru bir seyir takib eder. Hastayı çok kıvrandırır. Ve sık sık idrar etmemesi hasıl olur. Bulantı da kay da görülür, Nihayet morfin ile veyahud kend! kendine kriz geçer. Bazan idrarda kan görülür, haşta kan işer, Böb- rek taşının ne suüretle tedavizi leab ede- ceğini yarın söyleriz. Ame n en küçüğünden bile son | derecede tevehhüş eden Abdü!hamid, bu kararı şiddetle reddetmişti. Fakat; - tehlike gitlikce büyümekle beraber, çı- banın ıztırabına tahammül etmek de | Mümkün değildi. h Abdiîlhsm:ıd; uzun tereddüdlerden | Sohra, nihayet ameliyata riza göster- mişti. Fakat bunu da, bir gün sonraya O gün, çıbanın üzerine keten tohumu paları koydurmuştu. Fakat, son ümid ile koydurduğu bu lâpalardan ciddi bir ğ emiyor ertesi gün geçirece- ği ameliyatı düşünerek endişeli saatler geçiriyordu. | İşte tam o sırada, kendisine arabza | bir mektub vermişlerdi. Mektubun im- | Ozasına bakarak: | D — Şeyh, Kâl Ahmedden.. )ılmmı.-l'ı_! | hazir olsun... Aman, şu mektubu oku- yunuz da, tercüme ediniz. | Diye, mektubu o sırada yanında bu- dunan (Feraşeti şerife vekili) Mekkeli Esad efendiye vermişti. Mektub: ıkıntı içinde bu- Ulunduğunuzu hissediyorum. Üzülmeyi- niz. Bu mektub size vasıl olduğu za- Man, o sıkıntıdan halâs olacaksınız.» — | V Sözlerinden ibare' | (— Bu mektub, Abdülhamide büyük bir | ——T ;ı;n'fl oli al sırtındaki lâpa- Van Zeeland'ın teşebbüsleri ın sık sık de; esir ti İ v6 x üeldi B arükamlmiki |a * CA ösinefina aj Lolgun bir hale gelen çıban o gece del .'ı-*'x_”ı L(v.and_ mn;'ıdı Sök götalart Y | Bt Bi de geyii Ki Abmedin'kera | TT Saasamda İlalya Ve Alasayaya| Wmetine atfed kredi açıl'ması için bgyn_clrmle. bir altın | Bu zan ve telâkki, Abdülhamidi o ka- KD ETKÂN ZĞKT SD edilmiştir. |dar teshir etmişti ki; kendisini kurtar- ? n DT ea y Van Zeeland istişarelerini bitirmiştir. ) gâne s. addettiği şeyi Londradan ağlebi ihtimal yarın hareket Ahmedin manevi kuvvetine karşı, em- İ iCe a beğ Ki z di edecektir. ve Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetçi olam sezaneler şunlar- dır: İstanbul eihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nutl), Alemdarda:; (Rsad), Beyarıdda: (Asador), Samat - yada: (Ridvan), Bminönünde: (Aminütş- YA), Eyübde: (Arif Beşir), Fenerde: (Vi- tali), Şehremininde: (Nuszm), Şehzadi (*) Bu notları kesip saklayınız, yahnd hir albüme yapıştırıp koleksiyon yapı Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir £ibi imdadınıta yetişebilir. aa de- başında: (İ. Halil), Katagümrükte; (Ke- Küçükpazarda: (Hulüs), Bakır - mde: (Merkez), yoğla cihetindektler: İstiklâl “caddesinde: (Kanzuk), Dalre- de: (Güneşi, Topçularda: ( Sporldis ), Takslinde: (Nizameddin), Tarlabaşında: (MNihad), Şişlide: ( Halk ), Beşiktaşta: (Süleyman Ruza), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: — (İskelebaşı), Sarıyerde: (Osman), Kadıköyünde: (Sıhhat, Rıfat), Büyükadada: (Şinasl Rıza), Heybelide: (Tanaş). ile| İ im tahlillere nazaran, | İ SAĞ SP tate- . Pi fq Ce 5y OR. İki rakib boksör için son bir fırsat daha Birbirlerine meydan okuyan boksör Yorgo V€ Kiryakoya Halkevi salonunda çarpışma fırsatı veri İstanbulun tanınmış iki boksörü o - lan Yargo ile Kiryakonum uzun za - mandanberi birbirlerine meydan oku- dukları malümdüur. Zaman zaman kuvvetli boks hare - ketlerine şahid olur dururuz, Bir va - kitler büyük bir rağbet gören boksun bugün kendi haline terkedilmiş olma-| Jsı yüzünden kıyıda, bucakda bu sporla |meşgul olanları büsbütün yüzüstü bı - rakmıştır, « Diğer taraftan bazı klüplerimizin |boks faaliyetine rağmen resmi ve hu - susi hiç bir hareketin yapılamaması ring ve müsaid salon bulunmadığından ileri gelmektedir. Kiryako, Yorgo maçı da bu mahzur- İar dolayısile hattalardanberi iki bok- sörü ortada süründürüp durmaktadır. Bütün bir mevsim zarfında en sıkı dmanlarımı du Halkevi salonun-| da yapan iki boksörün bir izzeti nefis “selesi yaplıkları bu müsabaka için! Hazırlanan har koşusu Zalimatnamesi Azletizm Federasyönu tarafından hasiz - 1 kır koşuları talimatnamesini aynen | Gercediyoruz: 1 T.8.K. Atletlem Federasyonu, İzmir, Aşıkara ve İstanbulda federe ve gayrifedere klüpler arasında bir (Kros Kantri) müsaba- kası tertib etmiştir. Müzabakanın adı (Türk Bpor Kurumu Kros Kupası) müsabakâsıdır. ? — Bu Krosa, ber klüp dörder kişilik ta- kımlarla iştirak eder, .l klüp daha fazla takımla da iyülrak edebilir. Ancak her takimı teşkli e - |den koşucuları evvelden tesbil ve ona göre yarışa sokmalıdır. y Hiç bir klübe mensup otmıyan ferdi | ar da bu yarışa iştirak edebilecekleri | ibi, dört kişilik takımı olmuyan klüpler de, elindekl mevcud koşucularını yarışa sokabi- Hiz. Ancak bunlar nihal takım tasnifinde yer alamazlar. | 8 — Bir takımın, takım taanifine girebll- mezi için, bu takımı teşkil eden her koşucu- | nun yarışı İkmal etmesi Jâzımdır. 6 — Koşunun mesafesl (1500) — metredir. Yarışın geçeceği yol Atletizm federasyonu - | unca tesbit edilecektir, T — Yarışın tarihi 20 Şubat 938 pazar gü- nüdür. Saâtını o şehrin atletizm Afanı toş - pit eder. B — Bu yarış her sene ayni tarihte ve ay- Halkevinin kendi salonlarını onlarâ mağa karar vermiş olmasını niyetle karşılamaları lâzımdır. Büyük ve müsaid bir salonda kaf” nacakları üç beş kuruştan ziyade için çarpışacaklarını her fırsatta süren boksörlerin karşılarına çıkafi ” çarpışma firsatini kaçırmayacal ; zannetmek isteriz. Biz iki boksörü de yakinen & ruz: Her ne şekilde olürsa olsun, " şeraiti nasıl kabul edilirse edilsiii fırsatta dövüşe razı olan Yorgodur. —| Gazete sütunlarında devamlı bif # rette birbirlerine meydan okuyâan böksörü, maddi kazançtan ziyade ” haysiyet meselesi yaptıkları bu ©© çı Beyoğlu Halkevinin gösterdiği » laylıktan istifade ederek yapmaları, tık yılan hikâyesine dönen dedikodü i) nıy” İarı örtecek en kestirme bir yoldur. Ömer Besini Şild maçları Tehir edildi Havanın bozukluğu dolayısile -bil gün yapılması itab eden şild maçlari hir edilmiştir. Yalnız geçen hafta YAĞ mur dolayısile tehir edilen Güneş - * fa lig maçı bugün yapılacaktır. Azkeri liseler arasında Askeri ilseler arasında yapılacak ©* boks maçları hakem bulunamaması yüzüf den yapılamamışlır. — Müsabakalar —BUĞ Maltepe lisesinde olacaktır. g maçları yapılamadı Birinci lige dahil klüplerin B. takımlar! rasındaki müsabakalar havanın oKUi dolayızlle tehir edi tiriş sırasına göre sayı alır. Bu suretle, €0 sayı toplıyan takım yarışı kazanır. 10 — Yarışın takım tasnifinde klübe büyük bir kupa, ferdi tasnif netlö Ge birinci, ikinel ve üçüncü gelen ko da birer küçük kupa verilir. Ferdi ikinci ile üçüncülerin bir klüp veya monsup olması meşrut değildir. 11 — Bu yarışa en çok atlet say'a ile rak eden klübe de bir kupa veril #>kür. AF cak bu ftasnife girecek olan her atletin 4 TIŞ Metâfesini tamamen koşmuş — ve bitirmiş olması şarttır. ni mesafe ve yol üzerinde aynı şartlar dahi- Hinde tekrarlanacaktır. | 8 — Koşuyu bitiren (Baş tarafı 1 inci sayfada) verilen kanun teklifini tenkid ediyor, ve diyor ki: «— Niçin, her vatandaşın, her yerde, herkesle türkçe konuşmasını bilâkaydu- şart — mecburileştirmek — mahzurlüdür. Mekteblerimizde lisan dersleri var, De- mok ki, lisana hürmetimiz kâfi derecede büyüktür, fakat bir lisanı öğrenmek, iler- letmek, yahud unutmamak için, konuş- mak ta lâzımdır. Bu lüzumu tamamen in- kâr edersek, karşılaşacağımız zarar hay büyüktür. Sonra verilen ceza ile, işlener suç arasında nisbet te gözelilmemiş, Me- selâ, kazara bir başka lisan konuşan va-| tandaş, icrayı san'attan menedilecekmiş. |Bu nasıl olur? Faraza, koskoca bir avu- |katın, bir doktorun diploması, İâletta- 'yin bif memurun tutabileceği bir zabıl | varakasına kurban mı gidecek? Bunun, ne g: haksızlıklara ve suiis- timallere yol açabileceğini söylemiye bi. le lüzum görmüyorum. Fakat ka.nnathn: var ki, bu teklif, Mecliste müzakere edi- lirken, kâfi derecede tashih edilecektir. Gi a , bana, türkçe bilmiyen |bir hasta gelse, ben de onuu lisanından Panlasam, ne yapacağım- Ona: «— Elendim, sizin lisanı konuşmak bi- ze yasaklır! Başka kapıya'» mı diyece- ğim? Hülâsa, bu lâyiha, kabili tatbik bir şek- |le sokulmadan, kanün haline girmiyecek- tir kanaatindeyim. haricinde, bazı kim- Maamafih bunun Börei n | Türkçe konuşma mecburiyeti hakkındaki kanun teklifi aa Y2 — Yarışımn teknik hususatında milel atletizm federasyonunun her atlat koşuyu bi- | muteberdir. —H aa eee z selerin tahammül olunamıyacak deret? | de ileri vardırdıkları lisan züppelikleri”” adan kaldırmak için, saydığım — mül nazarı itibara alınımf | da $' ör zurlar dikka' gartile, kanuni tedbirler alınmasına leyhdar değilim.» Hüseyin Cahidin düşüncesi Değerli edib Bay Hüseyın Cahid bu kanun lâyfhası hakkındaki fikrini kelimecikle hülâsa ediyor: Çok muvafık!.. | San'atkâr Bedia Muvahhid diyor K — Bence, Türkiyede yaşıyan her V tandaş Türkçe konuşmalıdır. Çünkü * rası Babil kulesi değildir! Bir Musevi tacirinin fikri * Franko isimli Musevi bir tacir de W | hazririmize düşüncelerini şöyle anlâf mıştır | <— Ben hariçte aolduğu gibi evimdt Ü* | veemle Türkçe konuşurum ve çocuk rım Musevice tek kelime bilmezler. Bef ce insan sevdiği yerde yaşar ve yışud' n yerin de, &: bavasını, suyunu, ekmi” gini değil, ini, hususiyetlerini, © — anlarını, hattâ cezalarını enaleyh burada — yaşıyan!âf? Ti lisanımı da sevmelidirler, E87 | yenlerin, k:ınusmıyll'ır rin; yüreklerini eşelerseniz, orada dabf | başka adavet tohümlarının da beslendi” | Bini görürsünüz ve bence, onlar, Kan” nun tesbit edeceği her türlü cozaya müf tahaktırlar!» p ö H se bu bu İlsanı sevmiy anın