Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
V r- | A - .H—'—'—— — Na n - Yı v Sou Poıtn nm tefrikası: 97 ; - e (, H — e — - | Çai FM D EZİ Bo İs 4 İki rakib boksör için İ a | : re İ Haremağasının Hatıraları son bir fırsat daha | î' Yazan: Ziya Şıkir Birbirlerine meydan okuyan boksör Yorgo vt p Abdülhamide Rus çarının maruz kaldığı suikastı da şeyh Kâl Ahmedin Kiryakoya Halkevi salonunda çarpışma fırsatı verildi * e kerametile tertib ettiğini söylemişlerdi. O, buna tamamile ınanmıştı İstanbulun tanınmış iki boksörü o -| Halkevinin kendi salonlarını onlarâ * l CA z Va lan Yorgo ile Kiryakonumr uzun za -| mağa kârar vermiş olmasını m " Gece gündüz bu mecliste çalışıyor;!niyet ve itimadı, bir kat daha tezayüd | nişanından itibaren gene muhtelif rüt- DSRL ; ş , İ çi : ; da birl dan oku-|niyetle karşılamaları lâzımdır. — | ğı ordulardan şifreli telgraflarla gelen | eylemişti. belerde nişanları hamil olan bu şeyh g:ıal?lann tıııîğîüğııâui; K Y Ö y y ea a y lT Te * | * erzak, cebhane vesaire yetiştirmek için |raporları tedkik ediyor; orduya asker, Abdülhamid, kendisinin (Kadiri) ta rikine mensub olduğunu iddia ederdi. ve sarıklıların adedi; (240 ile 250) ade- di arasında idi. Zaman zaman kuvvetli boks hare - ketlerine şahid olur dururuz. Bir va - Büyük ve müsaid bir salonda kâ” nacakları üç beş kuruştan ziyade $E” için çarpışacaklarını her fırsatta süren boksörlerin karşılarına çıkatı ” çarpışma firsatini kaçırmayacaklari! zannetmek isteriz. Biz iki boksörü de yakinen ruz: Her ne şekilde olürsa olsun, * şeraiti nasıl kabul edilirse eıdılâfîıı ; fırsatta dövüşe razı olan Yorgodur. Gazete sütunlarında devamlı bif ** rette birbirlerine meydan okuyan " boksörü, maddi kazançtan ziyade ” havsiyet — meselesi yaptıkları bu ı çı Beyoğlu Halkevinin gösterdiği * laylıktan istifade ederek yapmalını tık yılan hikâyesine dönen dediko d ları örtecek en kestirme bir yoldur uğraşıyordu. Ayni zamanda manevi kuvvetlere de müracaat ederek; şeyh- .Iere, hocalara dualar okutturuyordu. F. — - (Süleymaniye) şehrinde bulunan ğ Fakat bu tarika intisab etmek için, hangi şeyhten inâbe aldığı belli değil-'şurasıdır ki; (tarikat ehli) -ile (ülema di. zümresi), birbirlerine zıd iki unsur ol- Tarikat ehtinin, yalnız kendi tarikı- Guğu halde, Abdülhamid bunları büyük na, kendi tekkesine ve kendi şeyhine e- bir maharetle idare eder; hiçbir husus- hemmiyet vererek diğerlerini ihmal et-'ta çarpışmalarına meydan vermezdi. mesi hemen hemen tabit olduğu halde Bu maharetin sırrı ise, malüm olan (ma Abdülhamid, bütün şeyhlere ve tekke-| Vİ boncuk) meselesi idi. lere müsavi muamele ederdi. Şimdi burada, bir sual varid olabı- Yıldız sarayında, misafirler dairesi- HT: ne postunu sermiş bir hayli -ismi vel — Abdülhamidin, şeyhlere, derviş- cismi maruf olmıyan- şeyh kıyafetli a- lere, tekkelere, hocalara, medreselere' dam yatıp kalkıp, yiyip içtikleri gibi, 5osterdıgı bu iltifat ve teveccüh, acaba | şeyh Zâfirinin Yıldız caddesindeki Samimi mi idi; yoksa, bir gösterişten (Şaz'li dergâhı) nda da renk, renk, ger | Pefet Mi idi?. şid çeşid, cins cins birçok şeyh ve der-' Benim bil gılerıme ve Abdülhamid Meselenin, asıl hayret veren ciheti| kitler büyük bir rağbet gören boksun bugün kendi haline terkedilmiş olma- sı yüzünden kıyıda, bucakda bu sporla meşgul olanları büsbütün yüzüstü bı - rakmıştır. Diğer taraftan bazı klüplerimizin boks faaliyetine rağmen resmi ve hu - susi hiç bir hareketin yapılamaması ring ve müsaid salon bulunmadığından jileri gelmektedir. Kiryako, Yorgo maçı da bu mahzur- lar dolayısile haftalardanberi iki bok- İsörü ortada süründürüp durmaktadır. | Bütün bir mevsim Zarfında en sıkı |zdmanlarını Beyoğlu Halkevi salonun- da yapan iki boksörün bir izzeti nefis meselesi yaptıkları bu müsabaka için a| Ü — şeyh (Kâl Ahmed) Abdülhamide bir ğî mektub göndermiş; yakında, orduların X B . Ee ; k Ş mangur ve muzaffer olacağını tebşir etmişti. Şeyh'in, bu iddiası hilâfına o- larak, harb kaybedilmişti. Fakat şeyh, başka bir mektub yazarak: “«Ben, manevi kuvvetlerimi sarfet- itim, Çar orduları, mahvı perişan ola - caktı. Ancak, benim tebşiratım, lâyıkı derecede itimad ve iman ile karşılan- madi. Hezimetin sebebi budur. Fakat bundaa mahzun olmayın. Ben, bu maglubıyetm acısını çıkaracağım.» eei a Demişti. vişler ikamet ederlerdi. l üzerinde yapltığım tahlillere nazaran, i Aradan çok geçmeden (Çar Alek-| Abdülhamid, birçok masraflar ihti-' Sevab: Mi — 5 Eandr) a bornba atılmıştı. Ve Rusyada, | yar ederek; Afrikanın ortasına yakın | — AÂAbdülhamidin, çocuk yaşındanberi H azır lanan ş , ld ma ç lar l j İ ;htılal patlamıştı. O za:man bu bnmba- bir yerde ikamet eden (Şeyh Sinüsi) ye izhar ettiği ahlâki temayüller nazarı P gönü k T h . d' l (ıo ; onın Pîi lamîî;dşşyh (ğaıkAhmeî)dmğş de, yaverlerinden Şamlı (Sadıkulmü -| dikkate alınırsa; her iki cihete de hük-| —d* ır OŞ usü ehnir edilldi rame ne atfedilmiş; bu keramet de Ab-/eyyed paşa) yı göndermi A 5 z L t ; ş$; onunla da Mmetmek icab eder. Ancak şu fark ile ki v . . Havanın bozukluüğu dolavısile - Bf — dülhamide şu suretle haber verilmişti: münasebet tesis etmişti. ÇERER A azdır, gösteriş ciheti çok - Tallmatnam SI a 1 icab % 'lâ’ — Şeyh Kâl Ahmed, bir Hindistan ce- Ku 5 nn E BULL D RETR GDN Tr n C ti buldurmuştu. Bönu, Bvdaml kül Sonra.. her hafta; cuma selâmlığın- tur. ; Atletizm Federasyonu tarafından hazır -| hir edilmiştir. Yalnız geçen haftıl dan sonra, (seccadecibaşı İzzet bey), İstanbulun muhtelif yerlerindeki tek- kelere gider.. şeyhlere ve dervişlere -Abdülhamid tarafından- paralar götü- rür; kurbanlar kestirirdi. Münasebet gelmişken şunu da arze- deyim ki; Abdülhamidin bu müuamele- sinden, yalniz şeyhler değil; (ülema) demlen sarıklı zümresi de, bol bol is- tifade ederlerdi. Bunların içinde ,az çok temayüz et- miş olanların hemen hepsi, rütbe ve Sişan sahibi idi... Çok iyi aklımdadır; Abdülhamidin saltanat senelerinin so- nuna doğru, muhtelif ilmiye rütbeleri- ni haiz, ve devletin en büyük rütbeli Size bunu kısa kısa misallerle izah lanan kır koşuları talimatnamesini aynen ' " N dercediyoruz: 7 edeyım. 1 — T. B. K. Atletizm Federasyonu, İzmir, Abdülhamid, çocuklük zamanını, ca- Ankara ve İstanbulda federe ve gayrifedere hil ve mütaassıb bir saray halkı arasın! îklupler arasında bir ıKro; Kantri) âıü(s;:a; da geçirdiği için, çok ta 'kası tertib etmiştir. Müsabakanın a r k]mg lşâtı] itikça dlaç ıbııdı_rt%cı ğlr ıta 'Spor Kurumu Kros Kupasiı) müsabakasıdır. r yerleşmişlii, Bunlar. 9. Bu Krosa, her klüp dörder kişilik ta- da; gün geçtikçe, muhtelif hâdisat ile kımlarla iştirak eder. kökleşmişti. Bu hâdiselerden bir ka 3 — İsteyen klüp daha fazla takımla da e $ iştirak edebilir. Ancak her takımı teşkil e - tanesini münasebet getirerek. arzettik. den koşucuları evvelden tesbit ve ona göre Balıklı tekkesi şeyhine iltica etmesı,ı yarışa sokmalıdır. y arkasında çıkan çıbanın, - manevi bir. * — Hiç bir klübe mensup olmıyan ferdi : a; koşucular da bu yarışa İştirak edebilecekleri kuvvetle delımne:,ı, Rus çarı Âlek - gibi, dört kişilik takımı olmıyan klüpler de, sandrın, Süleymaniyeli şeyh Kâl Ah - elindeki mevcud koşucularını yarışa sokabi- medin manevi kudret ve nüfuzu ile lir. Ancak bunlar nihai takım tasnifinde yer öai İi |alamazlar. YoKDATNRĞAKI Vesaira gîl()ıq.;.." Gürder) 5$ — Bir takımın, takım tasnifine girebil- Çekrz mesi için, bu takımı teşkil eden her koşucu- nun yarışı ikmal etmesi lâzımdır. mur dolayısile tehir edilen Güneş - V' P -dolu bir mangalın ortasına oturtmuştu. fa lig maçı bugün yapılacaktır. | Eline tesbihi alıp, mangalın başına geç- .;. | mişti. Saatlerce tesbih çekerek dua et- ’ |mişti. Hindistan cevizi, büyük bir gü- — rültü ile patlamıştı. O zaman şeyh Kâl — Ahmed de, elinden tesbihi atmış: — Rus Çarı, mahvoldu.. diye bağır- T Askeri liseler arasında Askeri liseler arasında yapılacak böks maçları hakem bulunamaması yü den- yapılamamıştır. — Müsabakalar Maltepe lisesinde olacaktır. Lig maçları yapılamadı _; B Birinci lige dahil klüplerin B. tıhııılll' İ rasındaki müsabakalar havanın dolayıslle tehir edilmiştir. DUL a Ğ” | Abdülhamidin, (Kâl Ahmede) itima- © di, bilhassa hayatına taallük eden bir — meselede büsbütün artmıştı. Bir aralık — Abdülhamid, arkasında büyük bir ç- — bân çıkarmıştı. Birçok tedavilere rağ- — men bu çıbanı ilâçlarla olgun bir hale .'î'g_etî'rerek delmek mümkün olmamıştı. ğ ?I'ehlike, arttıkca artmış; kangren'e çe- — virmesi mümkün olan bu çıbanın bü- '“!tun vücuddeki kanı zehirliyerek ışın ':' tiriş sırasına göre sayı alır. Bu suretle, €0 sayı toplıyan takım yarışı kazanır. 10 — Yarışın takım tasnifinde klübe büyük bir kupa, ferdi tasnif net! de birinci, ikinci ve üçüncü gelen da birer küçük kupa verilir. Ferdi birinci ' ikinci ile üçüncülerin bir klüp veya tak tOSUCU, Ti z n 6 — Koşunun mesafesi (7500) metredir.| . ', h f ölüme kadar dayanması ihtimali art- |/ bi ' — —X P İrerm | Yarısın geçeceği yol Atletizm federasyonu - monsup olması meşrut değildir. : "Bütün saray doktorları, çıbanı yara-'| Günlük Pazar öti 7 — Yarışın tarihi 20 Şubat 938 pazar gü- "“î îde'î :î;rb; ;;_ b“kk“lî“ ';::1* :*“'— a| rak içini temizlemiye karar vermişler; | E -- .. - nüdür. Saatını o şehrin atletizm Ajanı teş - |cak Du ta ecek olan tletin ; ' * ugünkü roc rış mesafesini tamamen k ve “ve bu kararı da Abdülhamide bildirmiş- Notlarından (©) g program |pi eder. bit öt Hai se ni K 8 — Bu yarış her sene ayni tarihte ve ay- ni mesafe ve yol üzerinde aynı şartlar dahi- linde tekrarlanacaktır. 9 — Koşuyu bitiren her atlet koşuyu bi- Turkge konuşma mecbu riyeti 9 İkincikânun 938 PAZAR İSTANBUL Öğle neşriyatı: | 12.30: Plâkla Türk musikisi, 12.50: Hava- dis, 13,05: Violonist Prf. Liko Amar tarafın- dan könser: Piyanoda Bayan Sabo, 1 - Sonate 12 — Yarışın teknik hususatında ııynd .| milel atletizm — federasyonunun muteberdir. Böbrek Ve mesane taşları Safra kesesi taşlarının meydana gel- mesine sebeb olan âmiller aynen burada ı — Ameliyatın en küçüğünden bile son | derecede tevehhüş eden Abdülhamid, ' bu kararı şiddetle reddetmişti. Fakat; — tehlike gittikce büyümekle beraber, çı-|| DU : ç , - | (Solmajör) Korelli, 2 - Sonate (R Ö L-bamn ıztırabına tahammül etmek de | *& esas itibarile mevzubahstır. Çok ye- |. —.. — ü SKŞA, Hü ha Bağildi mek, ihtirakat yapmıyan, oturan iİnsan- || M “ yesliim gi || Saraa çok görülür. Maamafih gumu da |— Aksam nesriyatı: hakkındaki kanun teklifi . Abdülhamid; uzun fereddüdlerden | söylemek mecburiyetindeyiz ki oturmı - | 18,30: Plâkla dans musikisi, 19: Safiye : Piyano ve keman refakatile, 19,30: Koönfe- vans Prf, Salih Murad. (Radyo dersleri), 20: -Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Hava rapo- 'Tü, 20,33: Ömer Rıza tarafından arabca söy- lev 20,45: Bay Muzaffer İlkar ve arkadaşları i'tarafından Türk. musikisi ve halk şarkıları, ((Saâ&t âyarı), 21,15: Viyolon soölo,«konser Or- han Borar piyanoda Valantin: 1 - Wienlaws- |ky* Obertass, 2 - Tschalkowsky: Canzonette, 13 - W oonti: Çardaş, 21,45: Orkestra, 22,15: L Ajans haberleri, 22,30: Plâkla sololar, öpera 'yve öperet parçaları, 22,50: Sön haberler ve Dertesi günün programı, yanlarda, çalışanlarda ve hattâ zayıf kimsşelerde de taşlar tekevvün eder. Bu artık irsi ve allevi ve bünyevi bir takım sebeblerden ileri gelir, daha fazla izah etmek mümkün değildir. Böbrek taşlşırı (ürat), (okzalat) ve (fosfat) olmak üzere üç kısma ayrılır. Ürat taşları en sert olanıdır. Ondan sonra oldukça sert olan fakat üratlar - dan daha az sert olan okzalat taşları ve nihayet üçüncüsü fosfatlar ki büunlar yumuşak ve çabuk kırılan taşlardır. Bu taşlar böbrekte teşekkül ettikten sonra İdrar yoluna doğru harekete geç- mek üzere iİken şiddetli vecalar husule “sonra, nihayet ameliyata Triza göster- | Mişti. Fakat bunu da, bir gün sonraya behır etmişti. — Ö gün, çıbanın üzerine keten tohumu ,_ i_paları koydurmuştu. Fakat, son ümid, ile koydurduğu bu lâpalardan ciddi bir. kyda beklemiyor ertesi gün geçirece- | © ği ameliyatı düşünerek endişeli saatler | © geçiriyordu. — İştetam o sırada, kendisine arabca bir mektub vermişlerdi. Mektübun im- zasına bakarak: selerin tahammül olunamıyacak de! de ileri vardırdıkları lisan züppelikle örtadan kaldırmak için, saydığım : zurlar dikkatle nazarı itibara alınm* W şartile, kanuni tedbirler alınmasına dl leyhdar değilim.» Hüseyin Cahidin düşüncesi Değerli edib Bay Hüseyın Cahid bu kanun lâyihası hakkındaki ükrinı f kelımecıkle hülâsa ediyor: ; — Çok muvafık!.. San'atkâr Bedia Muvahhid diyor £ (Baş tarafı 1 inci sayfada) verilen kanun teklifini tenkid ediyor, ve diyor ki: «— Niçin, her vatandaşın, her yerde, herkesle türkçe konuşmasını bilâkaydu- şart — mecburileştirmek — mahzurlüdür. Mekteblerimizde lisan dersleri var, De- mek ki, lisana hürmetimiz kâfi derecede büyüktür, fakat bir lisanı öğrenmek, iler- letmek, yahud unutmamak için, konuş- mak ta lâzımdır. Bu lüzumu tamamen in- kâr edersek, karşılaşacağımız zarar hayli 1 (i £ ETE Şeyh, Kâl Ahmedden.. hımmetı, getirir. Bu sancılar arkada böbrek na - ı[ büyüktür. Sonra verilen ceza ile, işlenen | — Bence, Türkiyede yaşıyan her * _ wıhazu- olsun... Aman, şu mektubu oku- | Siyesinden idrar yoluna doğru bir seyir Nöbetci suç arasında nisbet te gözelilmemiş. Me- tandaş Türkçe konuşmalıdır. Çünkü b" /— yunuz da, tercüme ediniz. || takib eder. Hastayı çok kıvrandırır. Ve ; selâ, kazara bir başka lisan konuşan va-| şası Babil kulesi değildir! Ki ği sık sık idrar etmemesi hasıl olur. Bulantı | Eczaneler izhd icrayı san'attan menedilecekmi -Diye, mektubu o sırada yanında bu- | da kay da görülür. Nihayet morfin ile | 5ı 15 bi Bir Musevi tacirinin fikri 'Ğı F y - - a ; || Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- || Bu nasıl olur? Faraza, koskoca bir avu- vW unan (Feraşeti şerife vekili) Mekkeli | veyahud kendi kendine kriz geçer. Bazan M | Franko isimli Musevi bir tacir de / katın, bir doktorun diploması, lâletta- yin bir memurun tutabileceği bir zabıt varakasına kurban mı gidecek? Bunun, ne geniş haksızlıklara ve suiis- timallere yol açabileceğini söylemiye bi- le lüzum görmüyorum, Fakat kanaatim idrarda kan görülür, hasta kan işer, Böb- rek taşının ne suretle tedavisi icab ede- ceğini yarın söyleriz. (*) Bu notları kesip saklayınız, yahud bir albüme yapıştırip koöleksiyon yapınız. | | Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor Esad efendiye vermişti. Mektub: [ıj |«Sizin, büyük bir sıkıntı içinde bu- lu;ndugunuzu hissediyorum. Üzülmeyi- ı_ıniz Bu mektub size vasıl olduğu za- oman, o sıkıntıdan halâs olacaksınız.» harririmize düşüncelerini şöyle .ı.nll | miştir: «— Ben hariçte olduğu gibi evimde * zevcemle Türkçe konuşurum ve çocuk?” ;* rım Musevice tek kelime bilmezler. B&T İstanbul cihetindekiler: Aksarayda:! (Ziya Nuri), Alemdarda: (Esad), Beyazıdda: (Asador), Samat - yada!: (Rıdvan), Eminönünde: (Aminas- ya), Eyübde: (Arif Beşir), Fenerde: (Vi- tali), Şehremininde: (Nazım), Şehzade- — Sözlerinden ibaretti. SAĞi Rae G rlrta: j iği di$” | [ Bu mektub Abdülhamide büyük bir L BAA îîğ:îdİiüğâkğî;îı)—âîaîîıgâîsîî?tğğkîe: îr_ar ki, îğnteğm’ r"îşdifte! nı] üzadıî ğ lîqi_ îrîrlirrıısa;e,sîiğ;gıhî;d;nîaîı;nvı:uî I:’ ) ,'i | |“ümid vermişti. Derhal sırtındaki lâpa-| Van Zeeland ın teşebbus]en köyünde: (Merkez). irken, deRe e Ka tair ğini değil, âdetlerini, hususiyetlerini, * Gene meselâ, bana, türkçe — bilmiyen | bir hasta gelse, ben de onun lisanından Peyoğlu cihetindekiler: İstiklâl "caddesinde: darın sık sık değiştirilmesini emretmiş- sanını, kanunlarını, hattâ cezalarını ti. Ve çok tabiidir ki; artık tamamile Londra 8 (AA.) — Chamberlain ile : (Kanzuk), Dailre- Van Zeeland arasında dün yapılan görüş-|| de: (Güneş), Topçularda: ( Sporidis ), | üN Se sever. Binaenaleyh burada yaşıyâ * Ş:îgun bir hale gelen çıban o gece delin- melar snimüdar İlelya vürl yaya || Taksimde: (Nizameddin), Tarlabaşında: anlasağıf. nâ.yapacağırlîı na] L buranın lisanını da sevmelidirler. ) işti... Bu da, şeyh Kâl Ahmedin kera- â d h 3 (Nihad), Şişlide: ( Halk ), Beşiktaşta: S K n B OT DE Ğ M ea bu İisanı sevmiyenlerin, kı yanlâ” kredi açılması için beynelmilel bir altın taştı a yenlerin, konuşmu etine atfedilmişti. hâ ı” Bu zan ve telâkki, Abdülhamidi o ka- [aar teshir etmişti ki; kendisini kurtar-| mıya yegane saik addettıgı şeyh Kâl |ze yasaktır! Başka kapıya!» mı diyece- ğim? Hülâsa, bu lâyiha, kabili tatbik bir şek- le sokulmadan, kanun haline girmiyecek- tir kanaatindeyun. (Süleyman Rıza). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: — (İskelebaşı), Sarıyerde: (Osman), Kadıköyünde: (Sıhhat, Rıfat), Büyükadada: (Şinasi Rıza), Heybelide: | (Tanaş). rin; yüreklerini eşelerseniz, orada başka adavet tohumlarının da Zini görürsünüz ve bence, onlar, nun tesbit edeceği her türlü cezaya M sermaye ihdası teklifi bilhassa münaka- şa edilmiştir. Van Zeeland istişarelerini bitirmiştir. *Londradnn a.ğlebi îhtimıl yarın hareket