Temarhânede toprak işlerinde çalıştırılan hastalar m 7 — ği içme, kendine fenalık yâ- May Gel bundan vazgeç! diye nâa- Bakar #yorlardı. lângığ* hiç kimse bu içkiyi niçin kul Mas. beni bundan vazgeçirmenin Ün olacağını düşünmüyor e kuru kuru nasihat veriyor- yaş eke, düşmanın vatana girişi, Yalar ur dUğumuZ mekteblerden eş tü Çikmı * birakarak kovulmak, bir tür- ÜN ayy SA Maaş kederimi bütün bü- dam rd. Artık ne bulursam içiyor- © iam manasile Müyçaribü leylünnehardım...* #itim pi bıraktım, gazeteciliğe heves tar relay Alemdarda çalıştım. Ora- tina, “işimi Süleyman Nazifin Hâdisa- timi, âhare de Tercümanı Hakikate bm zlneğe Unuttum: Hırıltı gürültü ir de çocuğum oldu. Derd ço- e tat çaları arttıkca artar, çocuk mas- Meyhan bakkale borç, kasaba borç, * Bi, ©Cİya borç.. tak babam tak. Mani, ş.m gazetede nöbetci idim. Du- Bayai, İle bir halt karıştırmışız. a dık mı açikta,, (Şemek İster, çocuk süd ister, ben “Par Bunları bulmak için para ya akat Para denilen © zümrüdü Mak |, verede bulmalı? Bunu yakala- iie ÖR İş ister, Fakat iş aslanın ağ- hare retin varsa yakala. İnsanm Yen tadak kapacak. İstanbul kazan Wy IŞ ararım.. Yoğun ik İşe razıyım. Bir yerde İş ol- taç duyunca koşuyorum: sah boram. Bu iş size lâyık de- see “© yöre işimiz yok. Estağfurul- © Han : Ba raki bilmezler ki om beş deği, y a Muhtacım, Bu esnada neler Hat, Vk, IM neler. kahveci çıraklığından ini Sada bulaşıkcılığa kadar dene- İN, ii kalmadı, Bazi o eski bir tanıdığın gayretile İm saman Paşa mektehi türkce mual- Veriye aptik. işler de düzeldi talih biz b Parça düzelmişti. Fakat ha da Hür yakamı bırakmaz. Bu de- Siyar, ey bastalandı. Kayın valide ih- ten alg Yapamaz. Zaten muallim Be mi sa kimiz Paranın mikdarı ne? Keceksin. rtederekein rskıya mı sarfe- Ülhaşş © doktora mı yetiştireceksin? | Si işden olduk. Marruz, zafer, işgal kuvvet- hi, buldan çekilişi, inkılâblar, ik Muallimlik daha uydurduk. Zölü,,, “inayı. Tabii hasta refikayı in haberi e Birkaç ay sonra da ö- k İstappı ri bütün bütün bitirdi. ik, ida yalnız kalmıştı. İzin trene, oyla ler. Bir sabah atladım adımı İstanbulu. işleri tasfiyeye başladık. ml Me i Li ai Adanaya dönecektim ki mi vazifenizden in'ikâk iğ Jaüstafi addedildinize diye işs mam, iş ararım bula- kalim, eski, vefakâr dost meyle derdleşmeğe... “Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, e a va m mm “ Kahveci çıraklığı ve bulaşıkçılık yaptım!,, 50 senelik muallim olduğunu söyleyen Bay Nihadın maceralarında yeni safhalar Röportajı yapan: Faruk Küçük (Tercüme ve Hrkihas haklı mahfamder? itslebelerimden bu şekilde para isteme- İçkiyi de artırdıkca artırdım. | İliyordu. O akşam Sirkeci otellerinden tanbula... tahlilini istiyerek çu suali soruyor: — Mesud ve # muvaffak olacak myım? Sakin ve müte- van halile sami- miyet telkin ede- bilir. Kanaatkir ve tokgözlüdür. Sırlarını etrafa taşır- maz, kafasını işletir. Şarlatanlığı sevmez. Muvaffakiyet için lâzım olan bu vasıf- lara bir parça da enerji ilâvesi icab et - mektedir. Muntazam bir ev kadını isf- dadı, mes'ud bir yuva kurmağı vâdede- bilir. Ancak eşini seçmekte dikkatli dav- ranmalıdır. iii Neş'eli Kr tin Elarık okuyucu” larımızden Emin karakterinin tahli- Tini istiyor; Şakacı, alaycı ve şen bir tiptir. Ka. fasım fazla yor. mak ve olur olma - İ seylere üzülme | başkaları için i mes'aliyetlere kat. lanmak niyetinde değildir. Menfaatleri. ne ve kadın mevzularına karşı kıskanç davranabilir, Elde kalan ne varsa yavaş yavaş okuta, okuta içmeğe koyulduk. Bir sabah baktım ki ne kesede para, ne evde satılacak eşya, ne de kadehin dibinde mey kalmış... Zaten öyle bir vaziyete düşmüştüm ki meysiz yaşamak hevessiz yaşamakla İmüsavi, İçmeden duramıyorum. Ne yapmalı? Akşam olsa mesele yok. Na- sıl olsa meyhanelerin birisinde bir ah- Selim bir zevk sahibi genç bab bulur, kadeh arkadaşlığı yaparız. 2 Adapazarında Sokağa çıktım, tanıdık aramağa başla- Kenan soruyor: dım. — Muvaffak ola- Allahtan talebelerimden birine rast- cak mıyımı? ladım. Hızırı görmüş gibi sevindim. Üs- İtü başı temizdi. Nasıl olsa bir iki Jira | koparabilirdim. Fakat nasıl para iste- meli? O güne kadar kimseden, bilhassa vermek, ekseriya fikri hareketler le. hine olmaz. Selim zevk sahibi olmak, Yüreğim heyecandan kopacakmış gi- tertib ve tanzime| bi çarpiyordu. Kulaklarıma kadar kı-| riayet etmek gibi vasıflar kendi sahasın- zardığımı hissediyorum. Selim verdim. | daki muvaffakiyetleri temine yarar. Selâm aldı. — Nasılsın hocam, dedi. — İyiyim evlâdım, sen nasılsın? — Ben de iyiyim. — Ne iş yapıyorsun şimdi? — Bankada çalışıyorum. tiyor: — Oooh, memnun oldum... Dikkat ve teces- Başını ağrıtmıyayım evlâd, Üç lira'çüs © meyillerine para aldık ve bu üç lirayı o gün me-| fayla yer vermiş ye kalbettik. tir. Bir şeye kolay Artık alışmıştım. Yola çıkıyor, her| kolay O inanmaz. gün bir tanıdıktan para alıyor, onu da| Kendini meydana İrakıya veriyordum. Fakat tanıdıklar da| vurmaz. Bir şeyin İbenden yüz çevirmeğe, beni görünce! sonunu almakta meraklıdır. Pek sabırlı görmemezlikten şelmiye, benden kaç-| davranmaz. Kadın mevzularile gizli gizli İmıya başlamışlardı. alâksdar olmak ister, Öyle bir zaman geldi ki para vere- cek kimse kalmadı. Ne yapacaktım.. ne edecektim. İş bulamıyordum. Bir gün bizim ceketi gelin ettik. Ya-' ni sattık, Parayı aldığımız gibi Çem - berlitaştaki küçük meyhamlye, orada başladım içmeğe. Ötesini bilmiyorum, gözümü açtığım vakit kendimi soyun- muş, yıkanmış, temiz bir yatağın içinde buldum. Nerede olduğumu anladın değil mi? Tımarhaneye gelmişim. Son- radan öğrendiğime göre o akşam orada En — 1İ diralik rakı içmişim. Cebdeki 3,5 birisinde ka.Gım. Ertesi gün maa lira ceket parası bittabi hesabı ödeme-| başvurdum, aldığım cevab: miş. ileri geri söylemişiz. Gitmişiz) “Münhal yoktan ibaret kaldı. Bak karakola, orada bir patırdı, bereket! bm olucak gibi değil, Hali, yakli yerin- komiser iyi adammış. Beni mahkeme de olan ialebelerimden birine gittim, yerine umarhaneye göndermiş. Yalvardım, yakardım, bir tren parası buldum. Ankaraya gittim, Nihayet be- ni İskilib orta mektebi yardımcı Türk-! ce muallimi tayin ettiler. i —- Aman yahu nasil olur?. Ben de rülfünunda edebiyat fakültesinde dok - tora verdim, falan dedimse de para et- medi. Ne yapacaksın gittik. Rakıyı terketmiştim, . içmiyordum. miştim Sabırlı olmıyan bir genç Son Fosta Cotoğraf tahiili kuponu Fologral *8 il içi 5 aded... rifle! Tımarhane pâsil yerdir. Sana anlat- mıya hacet var mı? Görüyorsun “İşle. göreceksin de.. iki sene yattım, Allah Mazhar Osman bey oğlumuzdan razı ileştim. Artık töbeler töbesi Idiyorum, rakı içmem. Bir sabah: -—- Artık iyi oldun, Nihad; dediler, gideceksin... — İyi ama, nereye? İki (Osene dünyadan o alâka - yı kesmişim, üstte yok, başta yok, çıktık derdimizi ân * lattık. Gene tekrar edi Allah gön-i 'ünün muradın: versin. Birini biri yap- şın. Baha elbise verdi, ayakkabi verdi, cebime de bir kaç lira koydu. k, yolda yürümesini bile unu: - um, Sokaklar bana bir tuhaf ge - Wakat burada da kendime derd ortağı bulamamıştım. Arkadaşlar bana tuhaf! tuhaf bakıyorlardı. Bazan kulağıma: | — Deli, sarhoş, tımarhane kaçkını,.! zleri geliyordu. Fena halde sinirle -| niyordum. Öyle bir zaman geldi ki ta- hammül edemez oldum. Nihayet olan! oldu. Senin anlıyacağın perhizi boz -İ duk, Gene kemafissabık başladık iç - eğe. sonunun ne olacağını anlatmıva! zum var mı? İşden çıktık, geldik İs- (Arkası par) İ muş Tarihden sayfalar : z Cellâdlar Murad Paşaya: “Öldürmeyiz!,, dediler » * Anadoluda kıtlık ve sefalet son dere- ceyi bulmuştu. Beylerbeyiler ve süncak beyleri, para ile satım almış oldukları memuriyötlerinde, (verdikleri paraları birkaç möslile birlikte geri almak için halkı soyuyorlardı. Yer yer zulme uğrı- yan halkın arasından birçokları dağlara çıkıyor; Haç ova kaçaklarına iltihak ediyor, büyük kütleler halinde ve silâhlı Hayali mevzula-| olarak Osmanlı müfrezelerine hücum e- ra daha fazla yer! diyorlardı. Kuyucu Murad Paşa bunların tedibine yollanmıştı. Murad Paşa maksad ve kararlarını gizli tutan, merhametin ne olduğunu bilmiyen doksanlık bir fatiyardı. (Celâh) denilen âsilerle harbe girmeden evvel yere kapa- nır ve Allahlan zafer dilenirdi. Zaferden sonra da çadırının önünde oturur, büyük kuyular kazdırırdı. Mağlübların ölüleri bu koca kuyuları doldururken derin bir zafer neş'esi duyardı. Bir gün gene çadırının önünde otur- muştu. Biraz ilerde kazılmış olan kuyu- lar ölülerle dolmak üzere idi. Etrafta ya- kalamıp getirilenler de hemen oracıkta Murad Paşanın cellâdları tarafından öl. dürülüyorlar ve diğer ölülerin üstüne atıyorlardı. Bu sırada at üstünde bir sipahi gördü. Sipahinin terkisinde bir de erkek çocuk vardı. Murad Paşa hemen adamlarından biri- ni çağırdı: — Şu çocuğu buraya getir! İhracatımızı zarara Sokuyoruz! İnebolu okuyucularımızdan Ziya Ce - becloğlu böyle diyor: 4 — Bundan bir müddet evvel Denizyoj- larının Karadeniz vapuru Ilmanımıza gel- di. Biz de, 7 kayık içinde 1000 sandık el- mayı, Mısıra gönderilmek üzere YApurun bordasına sevkettik. Vapurda yer olma - dığı cevabile ancak 2 kayık elmayı alabü- diler, diğerleri geri geldi ve ikinci postaya kaldı. İkinci posta ie Nisıra giden bu mal - Jar kismen çürümüş olduğu için ancak sandık parasını temin edebildik, #erma - ye ve navlun masrafları tamamile zara- rımıza kaydedildi, Geçenlerde gene Karadeniz vapuru gel * di. 775 sandık elma gönderdim. Vapurun 2 numaralı ambarında yer olduğu halde gene alınmadı. Yüklenmiş kayık geri gel- di. Ben de meeburen mallarımı Mehmed kaplanın güzel İnebolu motörü fle İnebo- ba yapuruna yetiştirdim. Fakat İnebolu 25 tonluk bir vapurdur. Fırtanalarile de meşhur Karadenizde böyle ufak bir vapu ta malımı teslim ederken, bittabi büyük bir endişe İle düşünceye dağıyorum Memleketimiz elma mermleketidir. Der- letin hartel piyasaya verdiği ehemmiyet yanında bu gibi hmallerin sırıtması cid- den üzerinde durulacak bir mesele sayı - Çocuk hüngür hüngür ağlıyor; kendisini tutanların ellerini ayaklarını öpüyordu. Onun hali o kadar acıklıydı ki o zamana kadar binlerce kelle uçuran cellâdlar bile acımışlardı » ia, Dedi. Adam koşarak uzaklaştı ve biraz son- ra çocukla beraber döndü. Murad Paşa keskin bakışlarile çocuğu baştan ayağa kadar süzdü. Çocuğun ma- sum kalbi bu doksanlık ve beyaz sakallı ihtiyarın göğsünde bir kaplan yüreğinin gizli olduğunu nereden bilsin! Sükünet. le onun söyliyeceği sözleri bekliyordu Murad Paşa sordu — Sen bu âsilerin arasında ne gezersin? Nasıl oldu da aralarına düştün? Babamla beraberdim — Babanla beraber mi? O niçin eşkiya oldu? Köyde kıtlık vardı, Yiyecek bulariı- yörduk. Kasabadan alacak paramız da yoktu. Açlık yüzünden dağa çıktı. Beni bırakacak akrabamız olmadığı için bera berinde götürdü. Zavallı yavrucak her şeyi olduğu gibi söylüyordu. Murad Paşa çocuğun babasının maz&- retini manasız bulmamış olacak ki yeni. den sordu: — Baban ne iş yapardı? Çocuğun sözünde babasını suçlu gös- terecek bir şey aradığı şübhesizdi, Şu ce- vabı aldı: Saz çalardı! Murad Paşanın sakalı oynadı, gözleri parladı? — Hat... Celâhları şevke getirirdi, de ğil mi? (Devamı 13 üncü sayfada) lir. Alâkadarların dikkat nararlarını çe » kerim.» * Mesajeri muameleleri tam olarak | — Devlet demiryollarının «mesajeri mu amelâtıe İsmi verilen bir muamelesi var - dır. Bu müamele hergün Haydarpaşadan verilen bir malı ertesi günü sabahına tes- lim etinesi İmkânını veren bir muamele - dir, Nedense bu muamelenin başlangıcı ya- pıldığı halde nihayeti gelmiyor. Yani gü- nü gününe sahibine teslim edilmiyor. Muamele yapıldığı gün eşya sevkedi!- mediğine göre bü mesajeri muamelesi &i- yumaz. Bivaensleyh slâkadarların nazi- rı dikkatini celbederim. ği İpotekli emlâk faiz ve komisyonları Mahmudpaşa o Tirciler No. 12 de Arif Albayrak isimli okuyucumuz yazıyor: — İpotekli emlâk için alınan faiz, ko- misyon ve falzi mürekkebler çok ağırdır. Bu yüzden müşkül vaziyette bulunuyo - ruz. Bila kiraları ve kıymetleri çok düş- kün olduğundan bu yüksek faizleri öde- yemiyoruz. Alınan faiz mikdarı indirilir ve İpotekler de wzütalırma fazla sıkıntıya o düşülm'yecek, borelu da borçlarım daha Kolaylıkla ödiyebilecek ve maahna da 2a- hib olacaktır. Alâkadarların nazarı dik- katini eeitederiz.