ça TTT —— ——— F S T “*Son Posta,, nın Sizi temin edeyim ki, hen masum bir delikanlıyım. Liseyi bitirinciye kadar te- niz kaldım. Elim bir kadın eline değme- di, rüyalarımda bile hep meleklerle uğ- raşırdım. Arkadaşlarım köşe başlarında, pastahanelerde, sinemalarda — sevgilileri buluşup sevişirken, ben evde kitab- ıma baş eğmiş, çalışırdım. * Bütün maceraların, sevdaların ve ho- yardalıkların ancak mektebi bitirdikten sonra yapılabileceğine kanidim, . Liseyi tamamlarken, bir gün amcam eve geldi: — Artık eşek kadar herif oldun, hâlâ şu mıymıntılıktan kurtulamadın, Biraz açıl be, uyan, etrafına bak. Gözün karı kız görsün! dedi. Bir hafta sonra da gelip beni aldı, şiş- man, iri yarı bir avukatın yanına gö- türdü: — Hele gir burgya da, sonrası Allah kerim!. Boş gezenin boş kalfası gibi bü- tün bir yazı sipsivri geçirmezsin! dedi Avukat fena bir adama benzemiyordu. Bana mükellef odasının yanında, bir tek masa ile bir sandalye ve bir duvar tak- vimi bulunan bir oda gösterdiler: — Senin odan burası.. burada da- zil var, Çalınca patrona ç sın! dediler. Ne iş yapacağımı bilmiyordum. Masa- tyn üzerindeki hokkada mürekkeb bile yoktu. Ertesi günü evden benim pirinç hokka takımımla birkaç kalem getirdim. Duvardan birine, gözümün en çok İilişe- ceği bir yere de sevgilim Marlen Ditrih'in yan bakan resmini astım. İlk günler bu küçük odada fena halde canım sıkılmağa başladı, canımın sıkm- tısını önümdeki boş kâğıda yaptığım e- “Şek resimlerinden anlıyordum. Çünkü mektebdenberi âdetimdir. Canim sıkıldı T kâğıd kalemi alır, koca kulaklı, hid- detle bakan eşekler yapardım. Fakat hayır, bu bir şey, değil.. benim anlatacağım hikâye hepsinden kötü bir hikâye, Patron artık arasıra beni çağır- - Mağa, hatırımı sormağa, öfeberi iş ver. Mmeğe başlamıştı. Bu işlerden en mühim- >mi küçük oğlunun vazifelerini yapmaktı. Kargacık burgacık yazılar içinde saat- Terce uğraşıyor, bu yazılara tıpkı tiplâsı- na benziyen yazılar yazmağa çalışarak küçük beyin vazifelerini tamamlıyordum. Gene bir öğle üstü böyle oturmuş: «Bayrağımız kırmızıdır, göklerin yıldı. Zzidır» maânzuümesini temize çekiyordum. Birdenbire başım üzerindeki zil acı acı çalmağa başladı. Korkuyla yerimden sıç- radıra, Bu kadar acı çalan bir zil herhal- de bir felâket haber veriyordu. Ya pat- Yron pencereden caddeye düşmüş, yahud da üzerine fenalık gelmiş olacaktı. Hızla patronun odasına girince bu iki ihtimal. den ikisinin de asılsız çıktığını düm ve adetâ canım sıkıldı. Patron beni gö- TÜnce: — Hay, dedi. Nerdesin be? İki saattir Zzil çalıyorum, şağır misın? Gel buraya «— Madem ki siz benim güzelliğimden mizden bahsedeyim. Ne güzel bak... (Beni penceröye kadar sürükledi) Bak şu karşı Kaldırımda tilki kürklü... | — O tilki değil efendim, kaplan kür-i kü.., — Dur be, ukalâ sen de. ne kürkü oıı |lursa olsun.. dinle, işte o kürklü kadını | görüyor musun? Derhal peşi sin?. Bana onun nereye gitti; ne yap- tığını, nasıl bir haleti ruhiye içinde bu- lunduğunu, halinde, tavrında neş'e mi, yels mi, fettanlık mı, olduğunu haber ve- receksin? Anladın mı? Haydi, ne duru- yorsun, koşsana!. — Efendim bana sorarsanız... — Ulan hâlâ söyleniyor, ötme be, koş, baydi!. Beni omuzlarımdan tutuov kapıdan çı- kardı ve merdivenlere doğru itti. ne düşecek- * Akşam üzeri yorgun, bitkin, perişan bir halde döndüm. Allahım, bana neler olmuştu?. Sokakta yürürken herkesin kıskıs bana güldüklerini görüyordum. Bacaklarımi titriyordu. Karşımdan gelen- İer yüzüme tuhaf tuhaf bakıyorlar ve kahkahayı basıyorlardı. Allah, Allah be- nim yüzümde ne vardı?. O kadar çok mu berbad olmuştum. Bir aralık bir mağazanın tuvalet sabun. ları arkasında duran aynasında yüzümü gördüm, az kalsın ölüyordum. Yanakla- rımda, dudaklarımda, burnumda, gözle- rimde hep dudak izleri vardı.. bol boya ile boyanmış kadın dudaklarının izi... Yürürken patrona ne anlatacağırm dü- şünüyordum. Yalan söylersem... Hayır, hayır.. ben iş hayatına yeni atıldım, na- muslu bir insan olduğumu göstermeli- yim. Böylece istikbalimi sağlamlaştırma- hyım. Patron beni görür görmez, odasının ya- rı aydınlığında üzerime doğru koştu: -SON POSTA TOY BİR DELİKANLININ HİKĞYEŞİ Ragıp Şevki bahsetmiyorsunuz, ben rizin şirinliği- gözleriniz var!'» dedi Ben maroken koltuklardan birine otu- rarak ayak ayak üstüne attım, Tok bir sesle anlatmağa başladım. Patron da ma- sasına oturmuştu: — Efendim kadın güzel kadın.. — Canım geç orasını, güzelliği? lâkadar etmez. Geç!.. — Peki, geçtim. Buradan çıkar çıkmaz erkasına düştüm, Köprüye kadar bir a- dım gerisinde gittim. Benim arkasından geldiğimi farkedince döndü, yüzüme bak- tı, sonra birkaç defa daha baktı. Son ba- kışında tatlı tatlı güldü. — Tatlı tatlı güldü mü?! — Güldü. Amma, ben yutmadım bu gülüşü.. beni kafese koyup ağzımdan lâf almak İstediğini anladım. Nihayet yanı- na sokuldum. «Gittiğ'niz yere kadar si- zinle beraber gelebilir miyim?» dedim. — Ne?l. — Evet.. büumu söyler söylemez bir kah- kaha attı. «Amma da cesursunuz!» — dedi. Konuşmağa başladık. Bir aralık bana; «Benim güzelliğimden hiç bahsetmiyor- sunuz'» dedi. Ben de tam: «O beni alâ- kadar etmez!» diyeceğim strada sözünü tamamladı: «Madem ki siz benim güzel: liğimden bahsetmiyörsunuz, ben sizin şirinliğinizden bahsedeyim. senl a- Devlet Demiryol.arı ve Limaniarı işletmasi Umum idaresi ilânlar! Bedeli muhammeni 60609 lira 37,5 kur uş olan 1546,875 m3 muhtelif eb'atta Ç kereste 24/1/938 Pazartesi günü saat 10,30 da Sirkecide 9 uncu işletme bin da eksiltme komisyonunda kapalı zarf usulile satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin nafıa ve di ğer kanuni vesikalatile birlikte ve *& nisbetinde pey akçelerile komisyona mü racaatları ilân olunur. Şartnameler 303 kuruş mukabilinde Sirkeci ve Ankara veznelerinde satılmal” tadır. — «llü> ÇA : Muhammen bedeli 67200 lira olan 11250 adet makas meşe traversi 24/1/S3İ Pazartesi günü saat 15,90 da kapalı zarf usülü ile Ankarada idare binasında 3# tın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 4610 liralık muvakkat teminat ile kanunun ta) ettiği vesikaları ve nafıa müteahhitlik vesikası ve tekliflerini ayni gün 14,30 a kadar Komilsyon Reisliğine verm eleri lâzımdır. o Şartnameler 336 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa, Eskişehir, İzmir ve Mudanyf veznelerinde satılmaktadır. (100) l— İstanbul Belediyesi İlânları Belediye nakil vasıtalarına lüzumu olan muhtelif boyda 125 iç ve 120 dış M: kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Bu lâstiklerin hepsine on bin lira bedel tahmin edili ir. Eksiltme 10/1/938 Pazartesi günü sa: 415 de Daimi Encümett” de yapılacaktır. Listesile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İştek liler 2490 No, lı kanunda yazılı vesika ve 750 )iralık ilk teminat makbuz veyfi mektubile beraber teklif mektublarını h avi kapalı Zarflarımı yukarıda gı günde saat 14 de kadar Dalmi Encümene vermelidirler. Bu saatten sonra verili” cek zarflar kabul olunmaz. — (B.) (8610) #AAR Fatih Belediyesinden: Sahibsiz sokakta dolaştığı görülerek iki koyun ve bir çinin tarihi ilândan itibaren sekiz gün pazarında sâtılacağı ilân olunur, . , 1938 Modeli Bahçesi karşısı KAMYONET Taksim iki para masrafla bir kilometreye taşır MERCEDES - BENZ İkibin kilo yükü, otuz eI rahat bırak Evdoksiyal» dodi. Odaya gi- rer girmez boynuma sarıldı ve dudakla- rını dudaklarıma yapıştırd. — Ne?li. — Evet.. âamma, ben yutmuyordum. Ne [üZGİ:Öph'i, Öptü, öptü. Sonra ağzını boynuma gözleriniz var, hoşuma g;d'yüll'—İUUZ!'ıy—ıpwrm, <Ay gidişlaniyorum'> — diye dedi. — Ne?! — Evet.. böylece yürüye yürüye Köp- rTüye geldik. Bir aralık koluma" girdi: «Haydi ötomobile binelim!» dedi. «Mete- Hğim yok!» dedim. Bir kahkaha daha at- ti «Aman ne hoöş, ne hoş! Bayıldım bu- na!, Ben veririm!» dedi. Otomobile bin- dik. İçeride bana büsbütün sokuldu. — Net, Evet... Amma, ben yutmuyordum. On dakika sonra Tepebaşında bir apartı- bağırdım, kaçtım. <Allahım ne orijinal erkek'» diye bağırarak peşime — düştü, hem koşuyor, hem gülüyor, hem de Üze- rindeki elbiseleri atıyordu. Nihayet benl bir köşede yakaladı, kollarınm arasına aldı. — Ne?i, t. amma, ben yutmadım. Du- daklarını yeniden yüzüme yapıştırdı. — Not — Evet, fakat ben yutmuyordum. Ben- — Gel, gel be, neredesin! Meraktan | man önünde durduk. Koluma girdi. Mer- | den şübhelenmesin diye ben de kolları- çatlıyacağım.. gözünden kaçırmadın yal,|divenleri çıktık. Beni adetâ sürüklüyor-|mi onun vücudüne Sardım. Otur şuraya, anlat, ne yaptın?. *Son Posta,, nın edebi romanı: 29 Bir Genç Kl İ%omam zın «Fakat evvelâ bazı muameleler için bir avukatla danışmak lâzım geldiğin- * den iş uzadı. İşte şimdi sana büyük Mmüjdeyi vermeğe koşuyorum kızım ve bu sefer müjdem-Calfer efendi değil, Beni istediğin saadete kavuşturacak ha- berdir. «Bu mektubumu alır almaz yol ha- zırlıklarına başla Selma... İstanbula gi- dip konservatuara gireceksin, Sana, o- — rada tanıdığım bir ailenin adresirti ve- riyorum; kendilerine de yazdım, seni öz evlâdları gibi yanlarında alıkoyacak- lardır. Fikrimce, onlarla beraber yaşı- yacak olduktan sonra kazanmak için çalışmana lüzum yoktur; fakat sen mut- laka ve mutlaka bunu istiyorsan İstan- bula gittiğin gibi bana tasavvur ettiğ we hayalinde yaşattığın serbest işin ne olduğunu bildir; derhal öyle bir iş aç- Mak için lâzın olan sermayeyi sana göndereceğim, «Bana teşekkür etmek boştur. Ömür yöolünün sonuna ermiş ihtiyar bir dul Muazzez Tahsin Berkand diğin için asıl ben sana müteşekkirim kızım. Hem nasıl olsa evimin yarısı, ben öldükten sonra senin olmıyacak mıydı? İşte onun harem dairesini şim- diden satlım. Evin yarı bedelini ve se- nelerdenberi aldığım kiralardan birik- tirdiğim paranın bir kısmını da ilâve e- derek sana tahsis ediyorum. Bu muame lenin düzgün bir şekilde yapılmasile avukatım meşgul olacaktır. «İstanbuldan mektubunu bekler, göz- lerini öperim sevgili kızım.» Mektubu bitirdiği vakit müdirem yü- züme baktı. Gözleri çok heyecanlı ve yaşlı idi. Onun bu halini görünce bir- denbire sevincim uçuverdi. — Sizden nasıl ayrılacağım müdire hanım? Yanına yaklaşmış, küçükken yaptı- Rim gibi başımı dizlerine dayamıştım. Onun sıcak eli alnımda, saçlarımda, gözlerimin üstünde dolaşıyor, duruyor, tekrar dalgın dalgın başımda gezini- yordu. kadına, tanımadığı halde çok sevdiği Birdenbire göğsümde feryada benzi- | Şeğenini mes'ud etmek vesilesini ver-| yen bir hıçkırık kabardı. du. Kat — Anneciğim... — Kızım... İkimizin de sesimiz dolu dolu idi. Bir ikf dakika nefes almaklan korka- rak böylece kaldık. Sonra müdirem başımı iki elile tutarak kaldırdı. — Selmacığım; böyle hissi sahnele- ri birakarak biraz ciddi konuşalım... Birbirimizden ayrılmak ikimizi de çok, pek çok üzecek; bunu biliyorum. Fakat senin istikbalin için bu lâzımdır. Sene- lerdenberi ben seni konservatuara gön- dermek için çalışıp çabalıyordum. Ama seni İstanbulda geçindirecek param ol- maması belimi büküyordu. Şimdi halan bunu temin etti. Bu gerçekten büyük bir saadettir. Buna ikimiz de sevinelim. Haydi git kızım; istikbale doğru yürü! Benimi candan dualarım da seninle be- raberdir. Gözlerimden yaşlar akarak, on sene- denberi bana analık etmiş olan müdire- min boynuna sarıldım. O da heyecan- lıydı; fâkat beni müteessir etmemek için yaşlarını benden gizlemeğe çalıştı- ğinı anlıyordum. Gece, geç vakte ka- dar oturup seyahat hazırlıklarımdan ve İstanhüldan konuştuk. Müdiremin ora- da birçok tanıdığı mekteb hocaları ve müdürleri varmış; beni onlara tanıta- cağını ve onlardan benim için yardım istiyeceğini vâdetti. Yatmağa gideceğim zaman elimi tut- tu. ıza çıkan hizmetçiye: «Bizi —— Ne?!, Ne !.. — Sana son nasihatim: İstanbulun patırdılı cereyanına' kapılarak sağlam karakterini ve ciddi düşünce ve duy- gularını kaybetme; hiçbir şeyden yıl- ma; doğru yolda yürüdükçe gayene va- sıl olacağına inan ve bilhassa sakın is- tikbali karanlık görme ve ümidsizliğe kapılma. Göreyin seni yavrum, Elimi tutan elini sevgi ile dudakları- ma götürdüm. — Bugün ve'yarın, her saat ve daki- kada size karşı olan minnet ve şükran- larını! unutmiyacağım. Mektebin her köşesini, son defa, yâş- h gözlerle fakat içimde titriyen ümid heyecanile dolaştım. Çocukken oynadı- Bim, düşerek alnımı, dizlerimi yaraladı- B taşlı avluyu, genç kızlığımın ürkek ve isimsiz hülyalarını yaprakları ara- sına gizlediğim ağaçlıklı -yolu, ömrü- mün belki en tatlı rüyalarla dolu rahat Uykularını uyuduğum beyaz yatakha- neyi, arkadaşlarımın yemeklerine tuz ve biber doldurarak eğlenceler çıkar- dığırmı, kahkahalarla gülerek ve güldü- rerek yemek yediğim uzun masalı, tah- ta iskemleli yemekhaneyi, ayrılık da- kikalarını uzatmak için ayaklarımı sür- terek dolaştım; mektebin taşına, topra- Bına son defa severek baktım. Son de- fa tahta trabzanını parmaklarım ara- sında sıkarak merdivenlerden ağır ağır indim. İşte konferans salonu; işte üstünde «B.> zarfında sahibi çıkmadığı takdirde At «123> Dr. HAFIZ CEMAL (Lokman Hekim) Dabiliye mütehassısı: Pazardan — masdi bergün (2 - 6) Divanyolu aumara 104 İletonu 22388 - 31044 xi — Evet, ben de dudaklarımı — yürütt yapıştırdım.. ikimiz böyle... " Patron birdenbire yumçuğunu büyük bir hızla masaya indirdi. Hokka takıltll olduğu gibi kalkıp karşı köşeye mçradi tampon kafama çarptı, kâğrd kesecek d7 zimi acıttı. Lâfımı tamamlamadan j dimi kapının dışında ve nihayet merdi ven basamaklarında buldum. Amma, AF | lah aşkına söyleyin, o kadının pılı_" metresi olduğunu nereden bilirdim. Hefff anlattıklarımın sonunu dinlemedi ki. İ karpinsiz hiç te güzel yürümediğini â0“ | latamadım ki.. Namuslu, doğru sözlü olmak kötü şef arkadaş... YARINKİ NÜSHAMIZDA: Aşk mektubları... Yazan: Nadine Tefiy Çeviren: Faik Beremen elbisemin beyaz tülünü dalgalatara bir kelebek gibi uçtuğum sahne; işte V çimin sevinçlerini ve acılarını telleri * rasına bıraklığım siyah piyano... Bu B | dişi tuşların üzerinde çocuk h.0 ince parmaklarının izini bulmak içi Pa eğilerek onlara bakarken gözümden dü” |Ptu ç| şen bir damla yaşı parmağımın sildim ve başka hiçbir şeyi, hiçbir kimi” seyi görmemek için koşa koşa taş mef” divenleri inerek kapının önünde bekli” yen otomobile kendimi attım. Ka Vapur yavaş yavaş süzülüp uzaklaşi” yor. Kördon boyuna, Karşıyakaya nihayet Kadifekaleye uzun uzun h bakıyorum. Bütün ömrümün u ması gibi buraları gözlerim önündef a geçiyor. p N Elveda İzmir.. elveda gençliğimit #fim her şeye rağmen tatlı ve neş'eli senelö” P ri.. elveda müşfik ve vefakâr müdireti” sevgili Emel ve Sabahat... Sizlerdef belki ömrümün sonuna kadar ayrıli” yorum artık. İ Nereye gidiyoru: Uzak, mı!;î'd". bir diyarfa... Bu gittiğim yer belki celi” net, fakat belki de cehennem... Kim Dt — lir? S Geçen günlerin içime dolan FT ni hatırlarken gelecek saatlerin karat” lık ve belirsiz gölgeleri başımın yol alıp yürüyorlar, — (Arkası var) indi