6 Sayfa Ca Karma AYNİ imdi sizi bir kadın terzisine götüreceğim.. kadın karilerim üzlerini eTi- buruşturmasır ar mi elbise almaya teşvik edip erkek lerimi masrafa sokacak değilim.. ŞEY müşterilerile alay mı ediyor. Kumral ka- dın ne oldu; gitmiş.. bu da kim?. Bir er- kek.. biraz evvel kadınların giydiği elbi- seyi giyip ortaya çıkmış... Bu kadarı da Hazla.. bakın bakın alaturkacılardan biri | yerinden kalktı, biri daha kâlktı. o da İkim mi? İyi bakayım belki tanırım.. ta- mıdım, İstanbul radyosunu idare edenler- dendir. Terziye bir şey söylüyorlar. Haydi gidelim. İşte terzihane, işte ter- zi, işte müşteriler.. müşterileri tanıyor | musunuz? Gözünüz ısıtıyor değil mi? Bi- | Ş zim meşhur alaturkatılarımız.. araların-| — D :Ydüm, siz de duydunuz mu? da İstanbul radyosunu idare edenlerden | — Biz buraya sizin sarışıa, kumral, es. de birkaç kişi biz bir köşeye çeki- Mer canlı modellerinizi ıcyreknuy_e de- lelim ve seyredelim: (Ğ elbise görmiye geldik.. E_h ayni ı:lbi—, Sarışın bir kadın arkasına bir tuvalet |3€yi muhtelif modellere giydirip karşımı- giymiş ortaya çıktı. Dönüyor, eteğini gös- 78 çıkarıyol umır.î Maksadınız nedir, bi- teriyorAKollarını kaldırdı, kol dikişlerini Tİmle alay mı ediyorsunuz? gösteriyor. Şimdi artık işi bitti gidiyor. ! Dediler.. terzi gülüyor. O da bir şey Bekliyelim, bakalım daha ne göreceğiz: SÖ or. Onu da dinliyelirn: | Bu sefer siyah saçlı bir kadın göründü. | —— Bilhassa bunu siz söylememelisiniz.. Arkasında gene ayni elbise var. Tuhaf şurada, burada, radyoda şarkıcılar deği- gey. canlı model değişti amma elbise ge- şiyor, fakat hepsinden ayni şarkıları din- ne o elbise. O da kollarını kaldırdı, dikiş- | liyoruz.. biz çimdiye kadar bundan şikâ- leri gösteriyor. Eteğini tuttu, plilere işa- yet ettik mi?.. Ha benim modellerimin ret ediyor. Yakasını kaldırdı, indirdi. O- değişmesi, ha sizin şarkıcılarınızın değiş- nun da işi bitti, o da gidiyor. | mesi... Arada ne fark var ki.. Durun, durun bakalım daha neler g5- Sayın okuyucularım, haydi artık gide- receğiz?.. Kumral saçlı biri göründü. Tu- , Çünkü biraz daha durursak terziye haf şey: Arkasında gene aynı elbise var.. ' hak vermek mecburiyetinde kalacağız.. dönüyor, ötekilerin yaptıklarını yapıyor. /o zaman belki alaturkacılarla radyo ida- Müşterilere bakıyor musunuz? Çoğu s0-' recilerini kızdırmış oluruz. İsmet Hulüsi - -— —— bu terzi de' müurtmuş... Hakları var yı ... .) « D Bunları biliyor mu idiniz? —| Cut Kitab okurken gelen sörvet l Geçenlerde Ro- malı bu talebe Va tikan kütübhane - sine gitmiş ve iki asır evvel yaşa - $ mış muharrirler - den (Emile Fabri- er de (Reviso) nun bir kitabını iste « miş.. Kitabın say- falarını çevirirken içinde şöyle bir kâğıd bulmuş: «Bu kâğıdı bulan kimse adresini a - gağıya yazdığım notere gitsin ve (L İ. 162) numaralı dosyanın terikikini iste . sin. Talebe, bunun bir lâtife olabilece » ğini düşünmüş ve evvelâ gitmemek iste- miş. Sonra, meraka düşerek notere git - miş, dosya açılmış ve hayretle gör ü ee mellatilsedka ki, muharrir, bu talebeye (8) milyon li - | me 1784 senesin: le, yani bundan (154) se- retlik bir çek bırakmıştır. Bu vasiyetna - ne evvel tanzim edilrhişti. ea aa ada Şario un Lr .örü Şarlo yeni bir film yapmış. Fa - kat Amerikan san.- sürü bu filmin ba- zı taraflarını kes - miş. Böylece filmi bir. hayli — kuşa benzetmiş — Şarlo buna fena halde kızmış ve şikâyet etmiş. Demişler ki: — Film sözsüz - dür. Bu sebeble kesilen kısımlgrın bir — ehemmiyeti yoktur. Şarlo şu cevabı vermiş. — Evet, film sessiz ve sözsüzdü. Lâkin M 7 a / Z S OH3 GOÖNÜ 49 yaşından sonra Evlenmek Doğru mudur? Bu suali bana bir erkek okuyucum soruyor, cevabmı tek kelime ile ver » mek, evet veya hayır deme ürmkün niz ki istediğim şekilde bir kız buldum, evlendim ve çok temenni ettiğim g'bi bir de çocuğum oldu, bu yavruyu bü - yütmiye ömrüm vela etmiyecek.. Ne Yyaparım sonra? Ne dersini Teyze?> ir Halli müşkü? bir meseledir, diyece - aS aS EZEİRR Ç SRLTEN . SON P OSTA Aşk ve para Fransanın tanınmış simaları yapılan ankete ne cevap verdiler ? Şimdi Alman topraklarında Berline doğru ilerliyo Paris ve Fransaya vedâ Bu ne askeri nakliyat? Ucu bucağı gelmez kamy? motosiklet ve tank katarları. bütün arsalar talim eden efradla dolu Yazan: Vasfi Rıza Zobu —1 T Ankete cevap verenlerden Henri Garat bir filminde | Büyük bir Fransız mecmuası (Aşk vel para) nın münıs(:beti.ne dair Parisin '.ı-L nınmış şahsiyetleti nezdinde bir anket açmıştır. Almış olduğu cevabların en mü- | himlerini aşağıya dercediyoruz. Evvelemirde anketin esasını teşkil e- en üç suali nakledelim: 1 — «Para> aşkı kuvvetlendirir. mi, yoksa aşkı bozar mı? 2 — Bir erkeği iflâs ettirmek bir «san'at» mıdır? Daima genç ve daima taze duran aşli- 3 — San'at ise bunun tekniği nedir? — te Paris!.. İşte bizim de dostluğumuz bu Fransız kadın muharrirlerinden Ma- kadar. Sana, ne mirasyediler gibi çılgın- dam Raymond Machard'ın cevabı: ca para sarfedebildim; ne de Amerikalı. — Hakikf aşk, dünyada hüküm süc-'lar gibi küstahça kafa tutmağa yelten- mekte olan kaidelere uyamaz. Buna bi-' dim. Şimdi seni serseme çeviren bu «hay di | Daen «para> aşkı ne kuvvetlendirir, ne de huy» arasında benim gelip gittiğimin far- bozar. Bir kadın tarafından — s«soyulan> | kında bile olamıyacaksın! Seni mesteden |bir erkek budalanın biridir, Bir budala- | eğlencelerine iştifak edemedim. Seninle, yı iflâsa sürüklemek «san'at» olmasa ge- sarhoşlar gibi hoplayıp zıplıyamadım. rek... Fakat seni ve seninle çılgınlıklar yapan- Maurice Dekobra'nın cevabı: fları seyredebilmek için yerim öyle gü- ilmaya nazaran kurd ne aşka | zi ki ayık kafamla her şeyini; tâ de- nazaran da «para> odur. Hakik! ve bü-'rinliklerine kadar görebildim. Hani Ka- yük aşkların para ile alâkasarı olamaz. ragözde bir kanlı Nigâr oyunu vardır. de aşklar» mutlaka paraya is- Nigâr hanım, mahalleliyi birer birer eve tinad eder. ahır da: «Kızlar vurun kol demirini!» de- Bir erkeği «soymak», iflâs ettirmek bir «san'at» değildir. Bir metanet işidir. Bu- yip hepsini anadan doğma soyup sokağa atar. İşte bu oyunun alafranga tarzını da ş . İsende seyrettim. Aldatıcı cilvelerinle içe- Çünkü hakikt bir surette seven kadın pa-|ri aldığın çapkınlarının nasıl «ip ipillah, rTa almadan ise vermeden boş'anır... sivri külâh» kaldıklarına, muhabbetha- Henri Duvernois'nın cevabı: nene kürklerle girenlerin nasıl don göm- — Para ancak sahte aşkları kuvvetlen- |lekle «Canım azad!» diye kendilerini dı- dirir veya zayılflatır. Hakiki bir aşk!—a,şan attıklarına şahid oldum. Penceren- paranın hiçbir tesri olamaz. Hakiki aşk | den, gelip geçenlere gösterdiğin güler yü- tabil bir zenginliktir. Paranın ise bunda | zünü ben de gördüm.. amma ki, kapı eşi- yeri yoktur. Aşk ile «eğlence» yi birbiri- Iğı'nden atlamak kimin haddine... Bizim ne karıştırmamalıdır. Aşkta paranın yeri yoktur. Fakat «eğ- lence» de para hâkimdir. Josephine Baker'in cevabı: — Aşkın mevcud olduğu yerde para mevcud olamaz. Aşk ile paranın hiçbir rabıtası yoktur. —— | — Fakat, para kuvvetin nişanesi değil midir? Bir kadın küvvetli olmuyan birisi- nj sever mi? erkeği uzun zaman sevemez. Kendi koruyacak bir adam arar, Bövle bi ma rastgelirse onu takdir eder, ona hı'ı.'-l ıdoğ.umn lâzım. Tabiatten k gibiler ancak Cafer Çelebi gibi: «Desti buse nice kim sâyederim ermez elim,» «Dostum bari — icazel ver ayağın öpeyim!'n Deyu niyaz ederler. Biliriz ki: Yanın- da mihman olmak için dolar yumurtla- mak, zevkinden tadabilmek için sterlin r olan biz işte böyle temaşağir vkiinde din sana parlak an- - geceli Paris. Allah seni müştenlerine, | müşterilerini sana bağışlasin. Duadan B yri verecek hiçbir şeyim yok sana... değil. Üzerinde biraz düşünmek lâ - zım. Fakat daha evvel okuyucumun söylediklerinin bir hülâsasını yapmak Tâzım, Diyor ki: — Fakir bir aflenin çacuğu idim. Yoksul bir muhitte yetişmenin acılığı ruhuma o kadar işledi ki bütün ha - yatımı hep fakir kalmak endişesile ge- çirdim. Lise benim için komşu çocuğunun kitabları ile geçti. Üniversiteyi bir ge- ve müesseseşsinin işçiliği sayesinde ta - mamladım. Kadın hatırıma bile gelmi- yordu, yırtık potinlerim, ütüsüz pan - talonlarım ile zahire çıkan fakirlığim beni kendi kendimden de utandırı - yordu. Vaziyetim tedricen düzeldi, fa- kat fakirlik korkusu içimde baki kaldı. Elime geçen parayı hep - biriktirdim. .Zengin değilim ama, çalışmasam da geçinecek kadar param var, ve şimdi kadını düşünmiye başladım. Fakat ya- şam 49, üç beş ay sonra 50 yi bulkcak. Evlenmek istiyorum. Fakat korkuyo- rum. Sonra başka bir nokta daha var: Dul kadın almak istemem. Benden ev. vel başka bir erkekle yaşamış, ondan hatıralar biriktirmiş bir kadınla ya - şıyamam. 50 yaşına yaklaşmış bir er- keğe ise hangi genç kız varır? Başka bir nokta daha var: Farzedi- ğim Aziz okuyucum, her Şi hayatın bir zerresi bile « yecek bir kıymet olduğunu göz önüne al ve önünde kelan müddetten istifa - de etmiye bak. Senin önüne koyaca . ğim İlk kaide budur. Messlenin alt ta- rafını bu kaideye göre tedkik edecek- sin, ve her şeyden evvel de imkânla - rın derecesini göz önüne alacaksın.. 49 yaşında bir etkek... Mazisine, muh! tine, ailesine göre bazan genç sayılır, bazan ise biti bir ihtiyar hatl: dir. Maddi imkânlardan bahsetm ştim, vücud ve sıhhat vaziyetinin sana bu maddi imkânların ne derecesini temin ediyor? Bunu kendin bileceksin.. endi- şelerin, korkuların ve hattâ isteklerin yerindedir, fakat bunlardan hangileri bertaraf edilebilir, hangilerinden sarfı nazar etmek lâzım? Bunları da sıhhat vaziyetin tayin edecek, Aradığın genç kıza gelince: Hiç me- rak etme,. en küçük bir özür veya ka- bahatleri olmadığı halde evleneme - miş, 35, 40 yaşlarında öyle kızlar var- nda bir erkeğe vardık - rini hayatın büyük kazanmış — farzederler. Bunda hiç şüphen olmasın. TEYZE met eder, Paradan gayri o! na bin türlü yardım edilebilir. Bence ha- * kiki aşk Başka, para başka... Maziranın güneşli bir sabahmda Paris Meshur muharrir Colette'in cevabı; | kapılarından çıkıp, Berlin istikametinde Hayatımda her ikisine birden rast-|yol almağa çalışıyorduk. Almanlarla gelmedim, Bir erkeği iflâs ettirmek, soy- | Fransızların çarpıştıkları «Verdan» dan mak bence hakiki bir san'attır. geçtik. Fransızların meşhur «Mukaddes Maurice Chevaller'nin cevabı: yolb> u, asıl ana yoldan ayrılan bir dar — Aşkın para ile münasebeti olduğunu | geçid olarak görülüyor. Almanlar bu ge- sizden duyuyorum. Ben aşk için sevmeği | çidi tutamadıkları için, Fransızlar büyük ve sevilmeği bilirim, o kadar. Paranm | bir belâdan kurtulmuşlardı. «Verdun. un girdiği yere aşk girmez Menfaat girer, (|eski kale kapısını olduğu gibi muhafara Devamı 11 inci sayfada) zincirlerile ne güzel bir âbide gibi € yor. İki tarafından geniş yollar geçi” ler, Parisin «Zafer âbidesi» gibi, ne güzel bir ziyneti olmuş. «Metz» şehrine geliyoruz... Buf da meydan muharebelerile meşhil Umumi harbin kanlı sahneleri, işli sağlı sollü ekilmiş tarlalar içinde miştir. Şehrin istasyonu görülecek # enfes, asarı atikadan madud bir bina- ”j kalâde mimari ve tezyinat san'ati & çarpar.. Şehrin «Alman kapısır dtf «kapı» sı da, hem asarı atikadan, höl asarı nefisedendir. Nihayet <«Forbah? sabasına geldik.. «Fransız - Alman? dudu, bu kasabanın nihayetindedir. gayretle hududu geçip Alman topral na girdik ve eSarbrüke» den'len şeb” geceledik. * Ertesi sabah otomobile bindiğimif man Abidin Daverin hesabile «686> kilometrelik bir yol vardı. Bu "4 him yölculuğu göze almış, «Ya setifiğ deyip olanca kuvvetimizle hamle &V tik. Aman efendim, bu ne kadar nakliyat... Ucu bucağı gelmez motosiklet ve tank katarları. Bazafi "j hat rahat yanlarından geçiyorum; bi da uzun uzun durüp bektemek Jâzıf liyor. «Bitti'» derken, yeni bir kataf hal, «Sonu göründü! il» diye sevinli kamyonlar, motosikletler, tanklar... daha, bir daha... Etrafta hiç boş arsa ve tarla yok. y miş, biçilmiş manasına almayın!. Vi öylesi de çok.. ama öyle olmıyan ' de boş değil, Askerlerle, talim edef radla dolu ) Eğer falcılık maharetim olsaydı, galbden haber verebilecek kadar k! te malik olsaydım: Bütün bu hazirl! yın, bütün bu teşkilâtin neticesmin ( olabileceğini söylerdim. Ne edeyim * ilimden de nasibim yok.. Vasfi R. Zott Bir aylık yumurta ihracali Geçen bir ay zarfında, İstanbuldan ve Yünanistana 143,673 kilo ve 41001 HirA | tarında yumurta ihrae edilmiştir. İhraCil |11104 Hirakk 37370 kilocu İtalyaya, 29897 Ü4 (ralık 106308 kilosu da Yunaniştana rlf | zi ahbab çavuşlar: Düzlik |