Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
EET — M af eR SeLİ Ü gaa gi k Li het Ki d Son Posta'nın tefrikası : 92 &; di h 'i ü * ı:' DU ö * v / #çiÜş y ";'..:.' :.'ı., EAZİKİR LA LAĞ CA * CLLAŞ AYA VAA Ş Haremağasının Hatıraları X gA — YT a * — Yazan: Ziya Şakir Müşfika kadın, henüz pek gençti. Yağmurlu birgünde odasında pencereden avl ıya bakıyordu. O sırada yağmurun altında dolaşan iki saraylı nazarı dikkatini ceibetti. Son derecede şefkatli olan bu genç kadın derhal parmaklarının ucu ile cımı vurdu: “Hasta olacaksınız, içeri girin!,, di e seslendi ' Abdülhamid büyük biraderlerinden| sonra Abdülhamidin ( kadın )lık ve| Bürhan efendi ile Murad efendiyi çok; (ikbal)lik mevkiini kazanan gözdele —J severdi. Bilhassa Murad efendiye olan mühabbeti, adetâ düşkünlük derecesin- de idi. Bir çok zamanını onun dairesin-'sultan)ın validesidir. Fakat bu kadın hiç kimseye hakiki bir emniyet ve iti - tefendi, vefat etmiş.. yerini (Bürhaned-[mad bağlı'yamamış olan bu evhamlı _kadın'hükümdar, adetâ bütün hayatını, de- de geçirirdi. i Aralarında pek az yaş farkı olan bu iki birader, çok zaman beraber çalgı ça- larlar; konuşacak bir çok şeyler bulur-! lar; böylece başbaşa kalırlardı. rine geçelim. arzetmiştik ki; Müşfike kadın, Abdül- hamidin hayatına karışmış olan kadın- |İar arasında büyük bir mümtaziyet (Dilpesend) ismindeki gözde Naile kesbetmişti. Bütün ömrü müddetince din efendinin validesi, (Mezide efendi)ye terketmiştir. irin bir teslimiyet ile, Müşfike kadının Evvelce de bir münasebetle arzetmiş eline vermişti. ']tik ki; (kadın)lık ve (ikbal)lik, adetâ! Bu büyük emniyet ve itimadın de- Abdülhamidin sevmediği ve haya - hükümdar zevcelerine verilen birer recesini gösteremk için işte size bir tının sonuna kadar sevemediği bir kar- rütbe mahiyetinde idi. Şayet bunlardan misal... deşi varsa, o da yalnız Reşad efendi idi.'biri vefat edecek olursa, hükümdar| Müşfike kadın, henüz pek gençti. Ondan âdeta teşe'üm ederdi. Ve hattâ, derhal diğerlerini sıra ile terfi ettirir- Henüz (ikbal)lik makamını ihraz et- hükümdarlık zamanında, ne zaman Re şad efendi saraya gelse, derhal yüzünüİ Başkadın (Nazik Eda), vefat ettikten ekşitir ve mutlaka bir şeametin zuhu- sonra, diğer üç kadın sıra ile terfi et-. runu beklerdi. di. mişti. Bir gün yağmur yağıyordu. Bu lgenç ikbal de pencereden avluya ba - kıyordu. O sırada yağmurun altında |Miş; (Bedri Felek, birinci kadın), (Bi- dolaşan bir iki saraylı nazarı dikkatini Çok garibdir ki; Abdülhamid bu his- dar, ikinci kadın), (Dilpesend de, ü -'celbetmişti. Esasen son derecede şef - lerinde aldanmazdı. Ne zaman Reşad çüncü kadın) ünvanını iktisab eyle - katli olan bu genç kadın, onları görür efendi ile karşılaşsa, mutlaka canını imişı*.i... İşte o zaman, (başikbal) dere- görmez derhal parmaklarının ucu ile sıkacak bir hâdise zuhur ederdi. Bunun cesinde bulunan ve (Şaziye sultan)ın camı vurmuş: için hünkâr, küçük kardeşini görmek - annesi olan (Emsali Nur) da (dördün -| ten son derecede ürkerdi. Abdülhamidin, en ehemmiyet ver- cü kadın) mevkiine geçmişti; Abdülhamidin; (başikbal) lik payesi- | — İslanacaksınız. Hasta olacaksınız. |İçeri girin, Mânasını ifade eden bazı işardiler diği biraderi (Vahdettin efendi) idi. ni; o tarihte ikinci ikbal olan (Müşfike yapmıştı, Efendilik zamanında bu efendi ile na--kadın efendi) (1) ihraz eylemişti. Bir| Tesadüfen tam o esnada şehzade Se- diren karşılaşan Abdülhamid, (Ali'kaç defa, muhtelif münasebetlerle lim efendi, pencerenin altından geç - Suavi) vak'asından sonra, birdenbire : muamelesini değiştirmişti. Artık Vah-| (1J Cikbal) lere (Kadın) demek âdet de- 'gildir. Fakat Abdülhamid (Müşfike kadın) a 'anekte idi. Camın vurulduğunu işittiği için pek tabildir ki başını kaldırmış, dettin, sık sık saraya geliyor ve her gaima bu suretle hitab etmiştir. Biz de, ken- gözlerini pencereye çevirmişti. gelişinde de hünkâr ile başbaşa kalarak aralarında uzun mülâkatlar cereyan e- diyordu. Her şeye karşı kayidsız görünmekle beraber, son derecede mütecessis olan! saray halkı; hünkârın Vahdettin efen- diye gösterdiği bu hususit muameleyi keşfetmekte gecikmemişti. — Nihayet, Vahdettin efendinin, büyük biraderi veliahd Reşad efendi ile, Sultan Âzizin oğulları Yusuf İzzettin ve Mecid efen-; dileri, -hattâ bütün şehzadeleri- tarassu da memur bir hafiye olduğu tahakkuk etmişti. | ı Abdülhamid, on yedi yaşına kadar hayatını pederinin nezdinde ve Beşik-' taş sarayının bir dairesinde geçirmişti.: Fakat o tarihten sonra, - saray usul ve an'anesi mucibince -diğer büyük şeh -| zadelere yapıldığı gibi, kendisine ayrı! bir saray tahsis edilmişti. | Abdülhamid çocukluğundanberi ten- halığı ve yalnızlığı sevdiği için (Tarab-| ya) daki yalısına çekilmişti. Burada ilk. zevcesi (Nazik Eda kadınefendi) ile sa- | kin bir hayata girmişti. Nazik Eda,l (Ülviye sultan)m validesi, ve sultan | Mecidin zevcelerinden (Prestu kadin efendi) nin saraylılarından idi. Ab - dülhamidin öksüzlük hayatını hisset -| miyecek kadar kendisine şefkat ve hi- maye gösteren Prestu kadın, üvey oğ- lunun ilk gözdesini de bizzat intihab etmişti. Ve bu kadın, Abdülhamidin tahta çıktığı gün (Başkadın efendi) | ünvanını iktisab eylemişti. | Abdülhamid, Nazik Edayı severdi. Bilhassa kızı (Ülviye sultan)ın feci bir kazaya kurban olarak yandığı gün, ev- lâdını kurtarmak için gösterdiği feda- kârlıktan sonra, Abdülhamid ona kar-' şı olan muhabbetini bir kat daha tezyit 4 etmişti. Abdülhamidin ikinci gözdesi, (Bedri Felek) di. Sırasile; şehzade Selim, Ze- kiye sultan, ve şehzade Ahmed efendi- ler, Bedri Felekten dünyaya gelmişler-l di. Hünkârın cülüsundan sonra buna. da (ikinci kadın) ünvanı verilmişti. Abdülhamidin, efendilik zamanında- ki gözdelerinin üçüncüsü, (Bidar) dır, Sonraları, (üçüncü kadın) ünvanını a-il| lan Bidar, 'Abdülhamidin tahta cülüsu- nun dördüncü günü (Naime sultan)ı dünyaya getirmişti. Ve bu suretle ilk (taht evlâdı) nın anneliğini kazanmak suretile kadınlar arasında temayüz ey- lemişti. , Savdığımız bu Üç kadın, Abdülhami-| din sehzadelik ve veliahdlık devrine aid | ka nlardır. Şimdi, saltanat devrinden disinden böylece bahsediyoruz. (Arkası var) Evlendikten sonra Nelere dikkat etmek Lâzımdır? Sağlam bir çift bile evlendikten sonra soylarını bozabilirler. Bu da tohumu ho- zan şeylerle olur. Bunların başında fren- gi, alkol, verem gelir. Bunların tohumu bozmaları yüzünden soy frengisi, beden garpıklıkları, anadan doğma akıl geri- MUği, sar'a gibi hastalıklar meydana çıkar. (Jilbert) adındaki Fransız ruh doktoru alkol için (sefaletin müucldi, hapisane ve tımarhanelerin belli başlı sermayesidir.) diyor. Stükard adındaki hekim hayvan tecrübelerile bunu ispat etmaiştir. İsviçrede Bern şehri ruhiyat profesörü (Deme) on tane İçen, ön tane İcmiven aile üzerinde arasştırma yapmış, içenler- de 57 cocuk dünyaya gelmis on ikisi İo- Bar doğmaz ölmüş, geride kalanlardan se- kizi abdal on üçü sar'alı ve havaleli ikisi dilsiz; beşi — hastalıklı, ücü ku - surlu, ancak üçünü sallm bulmuştur. İçmiyenlerden 81 çocuk dünyaya gel- miş üçü zayıf, ikisi barsakt hastalıklı, İki- si koreli, ikisi zayif fikirli, ikisi beden çarpıklığı göstermiş ve ellisi sağlam kal- mıstır. Şu halde tohüumu bozan bu gibi şeylerden sakınmak lâzımdır. Dünyaya bedbahtlar getirmeğe hakkımız yoktur. Ş ğ D V$ p Bir Doktorun RAD YO Günlük sanı DAT ae z Notlarından — () IUU program * İkincikânun 938 SALI (*) Bu notları kesip saklavınız, yahud bir albüme yapıstırıp koleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Nöbetci Eczaneler Bugece nöbetci olan eczaneler şumlar- İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Eş- ref Neş'et), Beyazıdda: (Haydar), Sa- matyada: (Erofilos), Eminönünde: (Ben- sason), Eyübde: (Hikmet Atlamaz), Fe- nerde: (Emilyadi), Şehremininde: (Ham- di), Şehzadebaşında: (İ. Halil), Kara - gümrükte: (Arif), Küçükpazarda: (Yor- gi), Bakırköyünde: (İstepan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga - monciyan), Beşiktaşta: (Nail Halid). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Ömer Kenan), Sariyerde: (Nüri), Kadıköyünde: (Büyük, Üçleri, Büyükadada: (Halk), Heybelide; (Halk). latada!: (Hüseyin Hüsnü), Taksimde: (Li- | İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plükla Türk musikisi, 12.5N0: Hava- dis. 13.05: Plâkla Türk musikisi, 13.30: Muh- telif plâk neşriyatı. | Akşam neşriyatı: 17: İnkılâb dersi: Üniversiteden naklen fî-'usuf Kemal Tengğirşenk, 18,30: Plâkla dans mMusikisi, 19 Bayan Muzaffer ve arkadaşları tarıfndan Türk “müsikisi, 19,30: Konlerans: Beyoğlu Halkevi namına Nizamettin Nazif |(Kitab sevgisi), 19,55: Borsa haberleri, 20: Klâsik Türk musikisi: Okuyan: Nuri Halil, ıkeman Reşad, kemençe Kemal Niyazi, ut Sedat, tambur Dürrü, kanun Vecihe, nısfiye Selâhattin Candan, 20,30: Hatva — raporu, 20,33: Ömer Rıza tarafından arabca söyley, 2045: Vedla Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat âyarı), 21,15: Orkestra: 22,15: Ajans haberleri, 22,30: Plâkla sollar, opera ve operet 22,50: Son haberler ve ertesi günün prog- ramı. * İkincikânun 938 SALI ANKARA Öğle neşriyatı: 12.30: Muhtelif plâk neşriyatı. 12.50: Plâk: Türk muüsikisi ve halk şarkıları, 13.15: Dahi- li ve harici haberler. Akşam neşriyatı: 18,30: Muhtelif plâk neşriyatı, *19: Türk musikisi ve hal kşarkıları (Halük Recai ve (arkadaşları), 19,30: Saat âyarı ve arabeca neşriyat, 19,45: Türk musikisi ve halk şarkı- ları (Servet Adnan ve arkadaşları), 20,15: Sıhhi konuşma: Dr. Zekâi Tahir, 20,20: Plâk- la dasn müsikiszi, 21: Ajans haberleri, 21,13: iStüdyo salon örkestrası: 1 - D'Ambroslo! Na- |pulitanella, 2 - Donizetti' La Fille du Regi - '| ment,.3 - Strauss: La Beau Danube bleu, 4 - D'Ambroslo: İnstand de Reve, 5 - L. Slü: Le Premler balser, 21,55: Yarınki program ve İstiklâl marşı, İstanbul İkinci İflâs Memurluğundan: Mahkemece iflâsına 29/9/937 tarihin - de karar verilen Salmona ve J. Bensa - son Şirketi ve ortaklarının istihkak id - "“dia edilen ve eşyalarından başka malları olmadığından icra ve iflâs kanununun (217 inci maddesi mucibince — tasfiyenin tatiline karar verilmiştir. Alâkadar ala - caklılar tarafından ilân tarihinden itiba - ren otuz gün içinde iflâsa müteallik mua- melelerin tatbikine devam edilmesi iste- nilerek masrafı peşin verilmediği takdir- |de iîlâşın kapatılacağı ilân olunur. | (3655) B Üzem ğT F Ka kı d LĞ A e BŞ w SON POSTA L — parçaları, | Dün Kuleli askeri lisesinde Bursa as- keri lisesi güreşçilerile Kuleli, İstanbul Deniz lisesi ve Harb okulu güreşçileri a- rasında müsabakalar yapılmıştır. zanmışlar, diğer dört birincilik BAA LA Dünkü güreşlere iştirak eden güreşçiler ve müsabakalardan birinden bir safha reddin Altay olduğu halde birçok ümera hazır bulunmuşlardır. B Neticede Bursalılar bir galibiyet ” lular tarafından kazanılmıştir. Müsal” kaları müteakib bir ziyafet verilmişti” — Atlet yeüşîı]ediğine 'ş'aşmıyalım! ı- Beyoğlu Halkevi tarafından tertib edi- len kır koşularının ikincisini Kadıköyde “seyrettik. Kır koşularına büyük bir tehalükle bağlı olan atletlerin ciddi bir alâka ile karşıladıkları bu müsabakalar nedense klübler ve bu sporla ilişiği olanlar tara- fından henüz lâyık olduğu ehemmiyetle karşılanmıyor. İ Spor teşkilâtımızla resmi bir şekilde münasebeti olmiyan Halkevınin spor ko- mitesi bu mevsim muhtelif sahalarda bü- tün klüblere açık olmak üzere dört kır koşusu tertib edeceğini çok evvelden ilân etmişti. Beyoğlu Halkevi birinci kır ko- şusunu Şişli ile Hürriyetiebediye yolun- da, ikincisini pazar günü Fener stadı ile Kalamış yolu arasında yabtı. Halkevinin kır koşuları programina göre biri Heybelide, diğeri Veliefendiâe olmak üzere daha iki kır koşusu yapıla- caktır. Spor teşkilâtımızın muhtelif spor kol- ları içinde atletizmin lüzumu olup olma- dığını kime sormak lâzımdır bilemiyo- rum. Memleketin göz bebeği gibi sevdiği futbolda yabancı takımlara katşı olan mağlübiyetimizi esefle yazarken Takible- rimizin atletik kabiliyetlerinden bahse- der ve bu noksanın gözümüze batmasın- dan uzun uzadıya şŞikâyet eder dururuz. Hakikaten atletizm ile alâkası olmıyan futbolcularımızın bu derdlerini bildikle- ri halde tatbik etmek şöyle dursun, klüb- lerindeki üç beş meraklıya da lâzım olan alâkayı göstermiyen klüb idarecilerimiz ne zaman bu hakikati takdir edecekler- dir, hâlâ anlıyamiıyorum. Halkevinin tertib ettiği ikinci kır ka. şusuna iştirak eden klüblerimizin atlet- leri arasında geçirdiğim bir saatlik za- | man içinde onlardan duyduklarımı bus- rada yazmak kabil olsa da idareci diye Futboldan gayri gözü dünyayı görmiyan- lerin ne hâle düşeceklerini görebilsem, İstanbuldan kalkıp Karlıköydeki yarış | mahalline gitmek istiyen bir kısım atlet- lerin vapur bileti için nasıl kıvrandıkla- rını gördüğüm zaman hâlâ bu işin İçin- ÇAA 5 S SĞLR M Piza & Haa A e d . de neden bulunduğuma bir hayli Üf düm, durdum. T N Dün Kulelide yai:)ılan _ x güreş müsabakaları Müsabakalarda Orgeneral Fahreddin Altay da bulun Bursalılar bir, İstanbullular dört galibiyet kazandılaf | Futbol takımlarını yataklı trenle “/ karaya yollıyan klüb idarecileri atlt” rini İstanbuldan Kadıköye başkalari? aldığı biletle yollamaktan galihba , alıyorlar. Yağmur ve kar altında ©| tepe, hendek aşmak suretile sırf atlet , zevkini tatmin etmeğe çalışanlara * met etmesini bilmiyoruz. y Onlardan daha parlak dereceler V| mek hakkıni nereden alıyoruz?, Anlaf” dava değildir vesselâm!.. Gidip, gö biletlerini tedarik ettiğimiz atletler "| bin metrelik yarıştan sonra Yüksek* dırrmı herhalde yaya çıktılar. K Atlet yetişmiyor, yetişmiyor, bu $ el S;W ı içinde atlet yetiğmeyişine Şaşm'l"'mğ | kadarına şükredelim!.. : : Ömer Best"” | Otomatik çöp arabalarınd r istifade edilemedi ş Adana, Zonguldak, Bursa ve ©| bazı vilâyet belediyeleri bir müddet ” vel yapılıp İstanbul sokaklarında "0 rübe edilen otomatik çöp kutulaf kabili istifade olup olmadığını bul belediyesinden sormuşlardır. bul belediyesi bu arabalardan neticeyi alamadığından bahsetm j Ankara belediyesi bu arabalat)ı yüz elli kadar mübayaa etmiştir. “, matik arabalar münhasıran asfalt ” kaklarda kullanılâabileceğinden e— A tetil kara belediyesi bunlardan istifade"î w bilmektedir. Çünkü Ankaranın caddeleri asfalttır. J' Fatih mıntakasında çöp arabt” ihtiyacı var Fatih kazasında mevcud 65 çöp ihtiyacı karşılamadığından kadroy* | çöp kamyonu ilâve olunmuştur. Ma"| fih bu da ihtiyaca kifayet etmiyet' | Çünkü Fatih kazasının sokakları kâf'”, ların geçmesine pek müsaid olma”'E dan kadroya birkaç araba dahı ilâ ; dilmesi icab etmektedir. | | | 4