BOR FOSTA aP n Bir perdelik komedi Jsonra uyumuştum. O zaman rüya gör- et Dokuz yaşında kız çocuk. düm, Ben annem, sen, babam çamaşırcı- Günay: Yedi vaşında erkek çocuk, Su-|nım oturduğu kulübeda oturuyormuşuz. nın!ıın erkek k |Çamaşırecı ile oğlu da bizim evimizde 0- e 'ı'w'_**îı:_îıkl .. Günay odasında yalnız- | turuyorlarmış. Ben bir aralık kulübenin PSİNLNE ee ğ ei ) önündeki arsaya çıkmışım, çamaşırcının Ünay — Öh, 2h, ol ne iyi, ne iyi.. keş- /oğtu da bizim evden çıkmış.. arkasında 2 SEREİR yııha__;ı olsa da bana da | da birçok oyuncaklar var.. oyuncakların £ çok oyuncaklar gelse.. bele şu hensi yürüyorlar, koşuyarlar. aa a Eleleala da diyecek yak, öto-| Suna — Rüya bu, rüyada bi | e SARE or.. bayıldıra, | Glur. | | Günay — Evet. ne diyordum ha çama- e girer) Günaydın Gü- önümder geçerken hemen | ü şırcının YA İonu yakaladım. «Oyuncaklar — benimdi, n misin aba.. dedim, bana vereceksin.. Çamaşıram m ya, oh ne güzel oyun- | oğlu güldü, «Neye verecekmisim, d z € İonlar benim oyuncağım. nin “Yak Iğuz diza, o benim, dedi. Benim de var amma ııer.inkı_ Suna E sonra ne oldu? Günay — Sonra ben zorla alamiyacağı- min olsun amma; dedim, ne olursun, bir tanesin! de bana ver, ben |oynıyayım.» Çamaşırcının oğlu R.lld.l.ı İöyle şey yok, dedi, vermem. Koça koşa yanımdan uzaklaştı. Oyuncaklar da orun peşi sıra koşuyorlardı. İçlerinden bir ta- nesini olsun yakalamak istedim. Fakat| ben elimi uzatınca oyuncaklar benden kaçıyorlardı. Çamaşırcınım oğlu da, ayım. caklar da gitmişlerdi. Artık tahammülüm kalmamıştı, hüngür hüngür ağlamıya Suna mı anladım. başladım. Sen geldin; ağlama, dedin; nem gekli; ağlama, dedi, babam ge Günay — Benimkiler güzel değil mi? Fakat ben hep ağlıyordum Suna — Çok Günay — Dün gece bir rüya gördüm abla, çok körklum. Suna — Rüyanda bu kadar korkacak | r zel, ındım, Uyanınca renin kul ydik; oyun n da hepsi tamamdı ne gördü | görülüykü; Suna — Bak kardeşim, senin bir kaba- — Dur abla, otür. sana bi hatin var & anlatayım.. düm, gündüz, bir ara | Günay — dımla sokağa Suna — Çi adımla yürü. biraz öte yi bildin r oturdukları kul Gür ay î İşte o, biz de dadımla oradan geçiyorduk. Çamaşırcının oğlu va Bi M yanımıza Suna — B; miştir. y Günay — Belki de benimle oynamak istiyordu amma ben dadımı sürükledim ve oradan uzaklaştık. Suna — Neye? H(ıı:ra:" Bi Çamaşırcının çocuğu elimde. o!omıı!_ııli görmüştü. Bana, <onu buna verir misin?» dedi, tabil vermemek için özülmüştür. Günay — Şimdi ne yapayım? Suna — Sana yılbaşı diye birçok öyun- caklar geldi ©o Ççocuğa da ver, o da sevin seninle oynamak iste- in olmaz mı? Günay — Abla hem ben artık ona be- nim eski otomobilimi de vermiyeceğim, bu yeni otomabille, güzel atı vereceği Suna — Dün yaptığına da pişman ol- dun değil mi? Günay — Oldum âbla, bir daha böyle şeyler yapmam. :bukcr bir kayışla hayvanın semeri: » Ben benim, de- p İmetre sür'atle uçtuğunu tasavvur ede-| Ha lalleni ; EDEN BULUR .|lirmiş. Ne kadar hızlı değil mi? ğ NA —Z ei DA İ H gı — Moraklı ve Faydalı — Meksikalılar atlarını nasıl bağlarlar? Çocuklar arasında onun bir adı da «Cimri kambur» du. Çünkü ondan hiçbir arkadaşı ödünç kâğıd ve kalem istiye- mezdi. İstiyenlere derhal: — Vallahi benim de yok. Diye bir yemin basar ve kimseye ne bir silgi, ne bir parça elişi kâğıdı vermek istemezdi. Pazarda babesının *sebzelerini satarken bile bir fakire üç beş biber ver- mok için adetâ eli titrerdi. O, hep kendini, hep kendi istiladesini düşünen çok tamahkâr bir çocuktu. İlk- mın seb- | A- ze bahçesinde çalısşmağa başlamıştı. birkaç ba bası yıl geçince dan ri, onları bir kaç zaman için Bizim kambur da kendi bir yerde bıraktıkları zaman bizim alan bahçede artık yalnız başma gördüğümüz tarzda yula ordu, O sene hava'lar çok kurak yere bağlamazlar, ön ayaklarından birini resimdeki |mıştı liştirirler. Bu vaz Hüsameddin, — yağmurun — ya İdört gözle bekliyordu. Gökten ne 23 bir damla düşse, o hep kendi bahçesini | Cüşünüyor: | T ba'içe Diye yalvarıyordu. Biraz yağmur v sa işler düzelecek, kendisi de çok kazanacaktı. Bir sonbahâr günü iti bire karardı. Her t yağ- | imur sağnağına tut mbur | bahçıvanın keyfi gelmiş, yüzü gülüy du. O bermutad yağmur yağarken «Hep bizim bahçeye amon Tanrım>» diye ken- vdine dualar ediyordu. Birkâç saat sür zin! almış, haya açıimı ) yağmur, N ihayet h- nur kesi- | Bir yabanördeğinin saatte kaç kilo- bilirsir renmi Hayvanat âlimleri bunu öğ- r. Bir yaban kilometre bir sü: deği saatte yüz atle uçabi - a— Çocuklarını ba;larında laşıyanlar Bir çok memli ketlerde kü çocukları — başka | başka türlü taşır - lar. Bazı yerlerdel kucağa alırlar, ba- | zı yerlerde sırta bağlarlar.. - Doğu Afrikasında da çok bir tarzda taşıdıklarını öğ - rendik. Orada ka - dınlar bir çocuğun içine sığacağı şe - kilde ortası çökük idi, kedi görünce si- düyü kodiye atardı gatib Uuzaklaştım, (S;ıâı-.a — Rüyan bu mu? di g Nay — Hayır, bu rüva değil, bu, dün ba: y a a , bu, şında oldu. Rüyayı da şimdi anlatacağım.. gece, bana yeni gelen oyun a yuncaklarla adıktar karlar, perde kapanır. “mşwo».w.ş—?:.“ E ıcl““;'p.e a Li EĞLENC Size, vaktinizi hoş geçirti sizi gül- dürecek, Veğlendîlıeekçbueîğtnoe,.gştı ıu—_mğekı ağaçları, çocuğu, evi, çiçek- leri görüyorsunuz değil mi? Resimde anlar yerli yerlerine konulmamıştır. Lâlettayin öteye beriye dağıtılmış bir halde duruyorlar. Siz resmi alın par - çaları güzelce oyub çıkardıktan sonra Tesimdeki gibi dört köşe bir çerçeve Çi> zin; evvelce kestiğiniz parçaları bu çer- Çevenin içine adetâ yeni bir resim ya- pıyor gibi dikkalle ve yerli yerine gel- riniz, böylelikle gü- edersiniz. Bu çocuk. lar için çok faydalıdır. Hem sizi el işine alıştırır, hem de zekânızın açılmasına yardım eder, Bu resimde yaptığınızı, diğer basit Suna — Peki Günaycığım, istersen şim. ona oyuncakları götürelim, yı!- © da sevinmiş olur. Günay — Haydi giâelim abla, * * çizilmiş resimlerde de tatbik edersi - niz. N selâ gazetede çıkan İâlettayin resimlerden parçalar keser, 6 parçaları çizdiğiniz bir çerçevenin içinde birleş- tirezek yeniden resimler yapabilirsiniz. Hele bunları tecrübe edin, bakın sizi ne kadar eğlendirecek ve oyalıyacaktır. bir başlık giyer - ler ve çocuğu bu başlığın içine ko «| — kieük çırağı ütüyü Çinlinin saçına bağ- yarlarmış. layıvermişti. Çinli, vt r eee AAA ASA BE SAA AAA AAA AAA j YENİ Yeni bilmecemiz, tam manasile mevsi- min bilmecesidir. Resme bakınız, iki kü- Çük arkadaşınız yağan kar altında bir a. damı kar topuna tu'muşlar. adam gö- rünmüyar. Fakat onlar görüyorlar ve bu adamın nasıl bir adamı olduğunu da bili- Yorlar. Onlar şunu bunu kar topuna lu- tan yaramazlardan değillerdir. Kar topu na tuttukları adamı kendileri yapınışlar- dır ve onun Üzerine ne kadar top ganı acımaz. Bu odamı haydi siz de mı dana çıkarın.. pek küçük olmıyacak, nize kaleminizi alın. Numaralı yuvarlık- ların aralarını numara sirasile — çiziniz, buldunuz mu? Öyleyse resmi kesip bize gönderin, bir kişiye bir futbol topu, bir kişiye bir çay fincanı, diğer yüz kişiye de küçük okuyucularımız için yaptırdı- iamız güzel ve kıymetli hediyelerder ve- receğiz. Bilmeceye cevab verme müddeti on beş gündür. Bilmece cevabığı bize gönderdiğiniz zarlın üzerine «Bilmece, kelimesile bilmecenin gazetede — çıktığı ğ ihi yazmayı unutmayınız. ——— — Kra kl “ l ee laşm (— Kambur bahçıvan —| lince Hüsameddinin ilk işi bahçesini do-- k oldu. Lâkin o ne? Daha karşıdan rken bahçesinin içinde bir takım İrt yaz beyafi cisiniler görmüştü. Buna Bak şu saygısız çobanın yaptığına kayunlarını bizim bahçeye sokmuş! Bir aralık ta: — Çıkar 6 koyumları oradan! Diy çobana bağıracak oldu. Haibuld, ü şeyler koyun değil, bir aat öne dağlardan indirdiği tarla'arında Bu taşlar, yoktu. Hüsameddin, yağmurun sürükle. diği koca kaca taşları görünce yale uğriyarak ellerini havaya başkalarının açıp: Ey ulu Tanrım, hep bizim bahçeye dedimse bu kadar da demedim ya! Diyerek olduğu hep kendini düşün de mıh'anıp kalmış, nin cezasını — bul muştu. Mehmed AR Aydoz Bir gün gene kedi masasının Üstüne çık- mıştı. Çinll ütüşü atmıya bazırlanırken, Ütüyü kediye attı. Fakat ütü onun sır- tına çarptı ve yere devirdi. kasasercesAAA AA İLMECEMİZ M ç öi W Düit ekükln üt ” Cerk t İZidilan di di h Üüilel a a 5 döeslRi . di K dkdn