6 Sayfa OTO epebaşında inecektim.. tramvay mevkifin- T idim. Sirkeciye 'de duruyorum. Bir arkadaşım omuzuma dokundu: — Burada ne bekliyorsun? — Sirkeciye gideceğim de. — Tramvay geldi, binsene.. — Şimdi neredeyse, on kuruşa Sirke- €iye müşteri alan otomobillerden biri ge- | lir, onlara binerim. — Sakın ha! — Neye, ne mahzuru vat? — Ne mahzuru yok diye sor. Tramvay, Otobüs daha ucuzken sen fazla para vere- ceksin? — Bir iki kuruşun ne #hemmiyeti var ki.. — Mahzuru yalnız bu cisa bir ğil, seni fena bir itiyada sevkedecek.. her zaman, her e otamobille gitmek iİsti. yeceksin, her zaman her gittiğin yere de otomabille gidemiyeceğin için muazzeb olacaksın.. Güldüm: dülme, dedi, bu çok ruhi bir mese- ledir, fazla ehemmiyet vermek icab eder. Amma bundan daha chemmiyetlisi vardır. - — Daha ehemmiyetli olan da ne? — Otomobil, seni tek başına götüre- - ek değil; yanına daha başkaları da bine- sekler. Onlar herkesin bilip te senin bil. mediğin hirsızlar, yankesiciler, yahud da MO de | ler senin için, «biz onu doğru bir insan ganırdık. Halbuki çok yanılmışız.. filânca kimselerle birlikte otomobile binmişti. hayırlı bir mata olsa' böylelerile konuş- maz>» derler, Mahzurlar bunlar demek. Daha da var, seninle beraber oto- mobile çok şık, çok güzel bir kadın da bi- nebilir.. insan kendini otomobilde şık, gü- el bir kadınla yanyana görünce tabil bu adına sokulmak ister.. «Affedersiniz sizi |rahatsız ediyor muyum?» la başlıyan ko- anın sonu Aşıklığa kadar gider. Âşık k iyi £ ey mi?.. Akıllı, uslu adam- ken budaâlalaşıverirsin. Bitti m Bitmedi, amma az kaldı. Diyelim ki çık, güzel kadınla konuşmadın, ona âşık olmadın, fakat sen o kadınla otomobilde ken tesadüfen sokağa çıkmış olan d karının bir arkadaşı seni ir. O zaman başına geleceği düşün. — Ben yanıma bir kadın alıp otomobil gerintisine çıkmış değilim ki. Öyle amma sen onu karına anlata- bilecek misin; hiç ummam. Bir kavga bir dövüş.. ve nihavyet bu mesele yüzünden gn seneler yaşadığın karından ayrılır- . evin barkın yıkılmış otur. * kadaşım acaba haklı mıydi ı dü hareket etme bir kişi arıyan bir oto- mobile bindi gitti. Karar veremedim. A ahlâksızlar olabilir. Seni ve onları bilen- — Bunları biliy ” İncirden başka gıda tilm'yen memlexet İncir dünyanın en eski ve en çok sevilen bir mey - vasıdır. Eski Yu - nanlıların - başlıca ilâçlarından — biri de zeytin ile incir- di. Bugün de dünyada hâlâ bir memleket “wvardır ki bütün bayalı incir üzerine du- Tur, Bu memleket, Cezayirde Buji namı- ni taşıyan bir nahiyedir ki yalmız incir yetiştirir. Bura ahalisinin bütün hayatı incir ile kaimdir. Hiç ekmek yemezler, daima incirle taayyüş ederler. Arazileri dağlık olduğu için esasen ziraate müsaid değildir. Oralarda ekmeğin ne olduğunu dahi bilmiyen köylülerin mikdarı pek çoktur. Bir camiin kayyumu kubbenin kurşunlarını satmış Ortaköy camlinde bir vak'a olmuş, bu c4- melin 25 yıldanberi kayyumluğunu yapan Lüt- fi son fırtinada kubbeden sökülen 40 kilo kadar kurşunu beş llraya bir yahudiye sat - mıştır. Yahudi kurşunları götürürken cami- in Imamı Şevket görmüş, işi polise haber yermiştir. Yahudi yakalanmış, kurşunlar mü gadere edümiş, vak'a Evkafa haber verli - imiştir. Rvkaf müdürlüğü tahkikat yapmak - tadır. — - Basit Bir mesele.. Bana bunu (Hasköy) de oturan Bay N. Ö. anlatıyor. Ben de anlattığı şe- — kilde size nakledeyim: «— Sevişerek nişanlandık. Fakat ev- lenmiye vakit kalmadan nişanlım ba- bası ile uzak bir memlekete gitti. Ara- dan da epeyce zaman geçti. Şimdi ken. disinden bir mektub alıyorum. «Bura- — da yeni bir talibim çıktı, babam taraf- tar, üzerimde tazyik yapıyor, buraya geliniz, nişamı: /— Beçİniz, diyor, şa Okuyucumun bir hayli saf olduğuna hükmedeceğim geliyor. Trene mi, va- pura mı, oraya gitmek için neye bini- liyorsa ona biner, gidip vaziyeti gö- / Tür, nişanı nikâha tebdil ederek, veya — bozup atarak geri döner, —meselenin bundan basiti olur mu? * Bay «Hayri> ye: Sizi tatmin edemiyeceğim, şimdi İsmet Hulüsi or mu İdiniz? — | ?_ Niçin “Karnım Hut dağı gibi şiştil! ,, deriz? | «Karniım Hüt | Ştil> ta- beri kullandığımız bir tabirdir. Bu Hüt dağının ne olduğunu bilir mi siniz? Bu dağ, Medine şehrinin hemen ha- | ricinde ve islâm tarihinin ilk muhare - beleri arasında ismi geçen meşhur Ce- beli Uhuttur. Yüksekliği tarihte çok mü- balâğa edilmiş olduğundan halk dilinde yüksekliğe misal olarak — kulianılmıştır. Halbuki, hakikatte bizim Çamlıça tepesi onun yanında Mont Blanc kadar yük - sektir. | , — Bir posta memuru vazifesine giderken öldü Yenlpostane gişe memurlarından Mustafa dün öğle üseri Babiâliden geçerek vazifesi « me giderken birdendire yere yuvarlanmış Ve ölmüştür. Yapılan muayene neticesinde Mus tafanın kalb sektesinden öldüğü anlaşılmış- tır, Zavallı adam düşerken başından da ya - ralanmıştır. # Yediknle fırınında çalışan Refik fırında 201 kolunu hamur makinesine kaptırmak su- retile yaralanmış, — Cerrahpaşaya - kaldırı! - miştır. şehir içinde değilim, Hamıma gelen mektubları matbaa bana yolluyor, ver- diğim cevabları aldırıyor, binaenaleyh idarehanede de bulunmuyorum. Arzu- nüzu birkaç ay sonraya bırakınız, ya - hud da uzun bir #lektubla anlatınız. * Akaretlerde Bayan İ, K.> ya: Frenklerde yilbaşı münasebetile ya- kın tamdıklara hediye yollamak ö! denberi âdettir, bizde buna — alışılma- mıştır. Fakat sevdiklerinize yemi sene yi sevecekleri bir hediye ile kutlula. Makta hiçbir. mahzur görmüyorum. Bilükis. * Kumkapıda Bay (P. D.) ye: İşirilen bir tatlı ikram etmek ister m IN| Yeni yılda neler PE(;& Genç kız pijaması ve çocuk kombinezonu —T N Yukarıda — 13-15 yaşlarındaki k: geniş reverli pijama. Düz kumaşa çizgili kumaştan bakla kol ve sentür konulduğu gibi bunun aksi de yapılabilir. Aşağıda — Kombinezon. Çocuk için en pratik çamaşır şekli budur denilebilir. Bütün süsü birer sıra ajurdan ibarettir. Yeni bir tatlı Misafitinize değişik, nefis ve kolay pi niz? (Portakal - muz) tatlısı yapınız. Alınacak şeyler: 1 portokal. 9 olgun muz. İnce toz şeker (istediğiniz kadar.) 1 Taze yutnür'ta. Bir kahve fincanı süt. 1. Muzları bir çatalla iyice erziniz. 2, Portakali söyup, suyunu süzgeçlen geçiriniz. | 3. Birbirine karıştırınız. 4 İçine toz şekeri katıp, çarpınız. 5, Yumurtayı kirıp, sarısını iyice dö- vünüz. Muzla portakala katınız. 6. Evvelden kaynatıp soğuttuğunuz sü- tü bunların içine yavaş yavaş kalıştırı- nız, bir yandan da hepsini birden kaşıkla iyice dövünüz. Süt herhalde tamamile so- ğumuş olmalıdır. 7T. Yumurtanın beyazını bir kapta iyice çalkalayınız. Bunu da azar azar evvelki- lere karıştırınız. Bir kalıbı yağlayıp bu hamuru içine boşaltınız, Orta derece ateş- te (25) dakika tutunuz, Sonra çıkarıp he- ? Siyaset, ilim, tıb, san'at, sinema, spor, edebiyat dünyalarında vukua gelecek değişiklikler hakkında münevverlerimizin fikirleri | (Baştarafı | inci sayjada) Siyaset dünyasında Bugünkü cereyanların, önümüzdeki yıl zarfında dünyayı sürükliyebilecekleri si- yasi maceraları öğrenmek istediğim za - man, siyaset oporatörü Muhittin Birgen: e— Bence, dedi; 938 senesinde neler 0- lacağını kestirebilmek, en dâhi falcıların bile kârı değildir. Fakat, dünya siyase - tinin bugünkü temayüllerine bakarak, u- muml surette bazı tahminler yürütülebi- İir: 937 senesi, son bir kaç haftasını bü- Yük bir sükünet havası içinde geçirdi. Ba- zı kuvvetli diplomatik münakaşalar ya - pılmış olmasına fağmen, şu günlerde Av. rupada daha sakin ve yumuşak bir hava | vardır. Fakat buna aldanmıyalım: —Bu, büyük fırtınalardan ev hüküm süren sakin havalara benzer. Yılbaşından son- ra mücadele yavaş yavaş tekrar başlıya- caktır. 938 senesinde bir harb doğması Ahtimallerinden bahsedenler çoktur. Bu- nunla beraber, gelecek harbin korkunç- luğu, bunu en çok istiyenlerin bile cesa- retlerini kırmakta kuvvetli bir terir ya- pıyor. Bunun için, harbe kuvvetle öei - mal vermek, zayıf bir tahmindir. Pwt 938 senesinde, Milletler Cemiyeti etra fında, çok ciddi bir muharebe yapılaca -| fına inanabiliriz. Şimdiye kadar Millet- ler Cemiyeti üzerine kurulan Avrupa po- Ktikasının, 938 de mutlak bir istihale ge- | çireceği muhakkaktır!> İlim dünyasında Hepimizi, yakından alâkadar eden ikin- ci suale de, rasadhanemizin değerli direktörü Bay Fatin şu veriyor: «— Önümüzdeki kışın li veya ha- fif geçeceğinden, yahud da, bir kaç ay sonra, kıyamete benziyen bir fırtına ko- paca, imane bir tahmin olmaz. Maamafih, size, 938 yılın- da, dünyanın iki mühim küsüf ve hasüf hâdisesine şahid a yebilir Fakat bu hâdisel, bulacağı 1 hallerle, hayli geniş bir mesafe vardır. Binaenaleyh, bu hâdiselerin b ikadar ede - cevabları emleketimiz arasında, akındarı göre, dünya, gelecek Af kopacak fır er yüzünden melidir!» Tıb dünyasında Tıb âleminde görebileceğimiz yenil lerden bahseden doktor İbrahim Zati Ö- get de: «— Bana kalırsa, diyor, yeni sene için- le vikayesi, ve serom tedavisinin büsbü- tün inkişafı, büyük bir enmiyetle bekle- nebilir. Dimaği hastalıklar için büyük ü- midler beslemek, şimdilik, fazla hayale kapılmaktır. Fakat kanserin vaktinde teş- his ve tedavisi için yeni fikirler, ve kat'l usullar bulunması, Çok kuüvvetle müh- temeldir!» San'ut dünyasında Kıymetli ve maruf mimarımız- Seyfi |Arkan da 1938 yılından, yüreklerimi: samimi temenniler, ve taze Ümidlerle dol. duran şu sö 1838 yı r olacak? Güzel san'atların en mühim bir şubesi olan mimari, kültürlü milletler için, her yıl daha ileri giden, lüzum ve kiymeti takdir edilen yüksek bir ilim ol müştur. 1938 de, bu ilmin san'at eserleri, kana- atimce düne nazaran, daha ağırbaşlı, mü- tekâmil ve bilhassa daha milli ve yerli o- lacaktır. Türkiyede ise, şimdiye kadar ecnebi mimarlarla memleketimize gelen, onların men sofraya alımız. yeniliğidir. diye kullandırdıkları, fakat — ——— — I İki ahbab çavuşlar : Vazifeniz onun —itikadına hürmet etmektedir, düşüncesi yanlış, mana- sız, mantıksız olabilir. Fakat sizin bu hususta sarfedeceğiniz aleyhdarane bir tek kelimenin bile aranızda Uçurum açacağından emin olmalısınız, TEYZE Domu | mektar ve iklimimize uymıyan, ve milli mimari « izin çehresini değişliren malzemeleri ik yer verilmiyecektir. Bu suretle, 1938 yılında, büyük Ata « türk devrimine, en öz milli ve zevkli & serleri, yerli iklimi, yerli malzemeyi ee - nebi mimarlardan daha iyi bilen “Türl mimarları kazandıracaktı. Sinema dünyasında İhsan İpekçi, 908 yılında, sinem minde göreceğimiz yenilikleri, şu cü lelerle a ediyor: «— 938 yılında, Almany miz filmler, memleketim bazı sebeblerden dolay ne nisbeten beşte bire ( mukabil, Fransadan, sayı | geçen senelere da film getirtilecek, fakat bu filmler, ge. rek san'at, gerek iş bakımından eski Fransız filmlerile mukayese edilemiye cek derecede üstün olacaktır. Rusyadan hiç film gel tereden ise, hiç denilecek film alınacaktır. Önümüzdeki yıl zarfında, sinema pen deleri, Amerikan filmlerin'n inhitarı al- tıns hiraz daha girecek, Fransada bugün, bir kaç iyi rejrsör vardır. Fakat bu yıl zarfında, onlar da doların cazibesine dâae yanamıyacaklar, ve yen anın yo « lunu tutacaklardır. Gene bu yıl içinde, memleketimize ge- len filmlerin çevirmek cereyanı biraz dala kuvvetle « necektir. 938 senesinde memleketimizde göre « ceğimiz en güzel filmler, Şarl Buaye ve Greta Garbo tarafından çevrilen Kontes Valan Norma Şerer tarafından rilen Mari Antuanet, Dototi Lamur t rafından çevrilen Fırtına, J: naldla Nelson Edi taraf: Altın sahilleri, ve Gari Kuper tarafından çevri Markopolonun Sergüzeştleri: filmleridir. Fakat buna rağmen Lorel Hardinin filmleri, 998 yılında da, Tağbet rekoru « nu muhafaza edecektir kanaatind Gene 938 yılı içinde, büyük bir Fransız film kumpanyası, Türkiyede mevzuu ha yatımızdan alınacak muazzam bir film cek, ve bu film için, Türk aktörle« Türk san'atkârlarından, hattâ m « n getirttiğk alâkadar eden Buna * belki 1 mikdan az | Türk ordusundan, ve Türk donanmasın « dan istifade edecekti Spor dünyasında Sevimli sporcu, ve değerli Ömer Besime gorarsanız: e— 1938 yılında, spor taşkilâtı yepyenl bir şekil alacak, ve bu suretle memleket sporu emin bir yola girecek. Fakat buna rağmen, Balkan oyunlarında gene di cü kalacağız. Ve 1938 yılının başından $o. nuna kadar stadyom ihtiyacından bahso. hanacak, fakat stadyom bermutad gena yapılmıyacak'» Edebiyat dünyasında Şair Yusuf Ziya da: — 1938 da neler mi olacak? diyor ve soruyor «— Ben yım?» Sonra gülümsiyerek ilâve , ediyor: «— Belki bana tayyare piyangasu çı- kar. Belki Yahya Kemal bir mısra ya « zat, belki Sadri Maksudi türkçe öğrenin Ve belki de Parisli bir tâbi, Yakub Kad- rinin son romanını basmıya talib olur. Bütün bunlar mümkündür. Çünkü asrı- mız, mucizeler asrıdır!» * Bana da sorarsanız, «Gelen gideni a « ratır!» sözünü hatırlıyor, ve; 41938 yılı, bu hakikati tekzib edecek kadar lütüfkâr davransın kâfi!» diyo - rum! Selim Tevfik şampiyon edebiyatın Fatin hacası mı « zu öldürmeden eti nasıl yenir? L