z gelişi öyle geldi de, Şu dakikada muhak - kak ki kâsei fağfordan daha çok tanna - nim.. bir bir bilseniz.. Hele şu darmadağın olmuş kafamı bir topluyayım da anlatayım.. Benim bir huyum vardır. İşsiz kaldı - ğim zamanlarda da boş duramam. Eski- den şiire meraklı idim.. Kabiliyetim de vardi. Bazan içimde çok güzel ilhamlar Goğar, hemen oturur yazardım. Fakat ne- den m yazdığım şiirlerin her biri tek t Çünkü ilk masraı yazdıktan 'a ne kadar uğraşırsam uğraşayım, bir türlü ikinci mısrar getiremezdim. Tek 1 şiirin modası olmadığından bu iş- Böş kalmak da canımı sıkıyordu. Duşmdın. ve bir defter alıp, günün vak'alarını birer birer bu deftere yazmıya karar verdim. Bir kânunusani ayının birinci günü defteri yazmıya baş- ladım. Artık ne işitsem, ne olsa, ne oku- sam yazıyordum. Bu iş, tam bir sene de- vam etti. Bir sene sonra, kânunuevvelin son günü yazdıklarımı şöyle bir gözden geçirdim. Hiç hoşuma gitmedi. Bunu ya- pacağıma bir gazete koleksiyonu alırdım, Senenin olup bitenini onda daha iyi gör- miye imkân vardı. Düşündüm: sene de başka bir şey yaparım, ördüğüm, * tanıdığım — insanlar intıbalarımı birer birer ya- dedim, hakkınd Zzarım. Bir sene de böyle geçti. Gene senenin son günü defteri meydana çıkardım. Bö- tün akraba, taallükat karşısında onlara aid olan kısımları okudum. Bir kuzu gibi sessiz olan amcazadem, kendisi hakkında yazdıklarırmmı duyar duymaz bir aslan ko- sildi i paralıyacaktı. Tey - zem, krokisini dinler dinlemez düşüp ba- yıldı. Bu da olmamıştı. Defteri yakmak- tan başka çare yoktu. İyi amma boş duramıyordum. Aklıma başka bir fikir geldi. Arzularımı deftere bir şekli mahsusla yazı defteri açıkta bı- İlkevvel karımdan başladım. bir yerde ön liralık bir şapka görmüştü, onu istiyordu. Hemen o gün deftere yazdım: «Karımın eski şapkası kendine ne ka- dar da yakışıyordu. O şapkayı giydiği zaman yirmi yaş birden gençleşiyordu. Şimdâi şapka alacak.. Yeni al - dığı sopkanın ayni tesiri yapmıyacağın- dan korkuyorum.» n açıkta bıraktığım defteri her kudu. Çünkü on liralık şapkayı eski şapkasın) seve seve giydi Çünkü bir kere dokunulmadan Ml- Hemen o gün «İyi, hizmetçim var, kendisinden çok memnunum, maaşına zam yapmayı İsti - yorum, fakat bugünlerde param yok, bu yüzden yapamıyorum. Hele şöyle bir iki ay geçsin, Maaşına umduğundan bir kaç misli fazla zam yapacağım..» Defteri hizmetçinin okuyacağı bir yer- de bıraktım. Okumuş olacak ki o günden sonra maaş zammunı çıtlatmadı. Ve işi canla başla görmiye başladı Defterimle yazıhanedeki idare ediyordum. «Bir patron için, yazıhaneye gider git mez; yanında çalışanların hepsini işleri başında bulmak ne iyi.. O zaman ben de onları düşünmek mecburiyetinde olduğu mu hissederim. Ve hepsine ikramiyeler veririm, maaşlarına zamlar yaparı Defteri yazıhanede bırakıp çıktım mı, okuyorlardı. Ve hepsi birbirlerile yarışır gibi işleri başına erkenden geliyor, çalı- yorlardı Bunun da fena tarafı varmış. İşte belâ. ların en büyüğü bu yüzden a geldi Dün yazıhanemde muhasebeciden senenin kârını öğrendim. Geçen seneye nazaran yüzde elli fazla idi. Karıma bir kürk man- to alayım, diye düşündüm ve hemen def- tere sarıldım, ve yazdım: «Bu senenin kürı iyi, en evvel benim güzel, minimini Sühamı düşündüm. Ona şık bir kürk manto yapacağım.. Kim bi- lir ne kadar sevinecektir. Boynuma atı- lacak: — BSeni hervakitten çok geviyorum. Diyecektir. Ben de onu okşıyacağım, seveceğim: ğ Sana bu çok az, daha neler neler al- mayı düşünüyorum. üşlerimi de kşam evde bırakmıştım. Bu etçi, maaşına zam istiyordu. Bunu | sabah karım benden evvel kalkmıştı. Ben » pek açıkça söylememişti ama hissettir - mişti, Maaşına zam yapmak işime gel - dü. Hemen defteri aldım ve yaz- uyandığım zaman bütün eşyamı koridor. da buldum. Karım, avazı çıktığı kadar bağırdı: — Çık git, ister 6 kadının yanına git, Bir Genç Kızın Romanı V —) — Bir gün gelib bana bu suali sora-| cağını biliyor ve bunu bekliyordum Sel- ma... Ailen hakkında malümat istemek en büyük hakkın; fakat seni sahici bir ana gibi sevdiğim için her zaman mes'ud görmek istediğimden bu sorgu gününün çok geç gelmesini i stiyordum. bir sesle cevab ı.ı:ıdım 'aşım on altı.. Artık herşeyi öğ“ il... işte ben de bu sebebden e 2id bildiğim şeylerin hep- sini anlatacağım. yazdırdığı vakit İki sene nehari o- din. O zamana aid vak'a- adar olmadığım için sa- ey söyliyemiyeceğim, — yalnız y lışkan ve çok neş'eli bir çocuk olduğunu hatırlıyorum. Halinden, kı- yafetinden, yemeklerinden, iyi bir aile Ççocuğu olduğun belli idi. Bir gün, bir talebe velisinin beni gör- mek istediğini haber verdiler; kendisi- zi kabul ettim ve konuştuk. Bu gelen Muazzez Tahsin Berkand ziyaretçi senin babandı. Müdirenin sözünü kestim: değil mi? Hayretten gözleri açılarak sordu: — Nereden bildin? Yoksa onu hatır- liyor musun? — Evet hayalimde böyle bir resim yaşıyor. Durdu, yüzüme dikkatle baktı; sonra sözüne devam etti: — Gelen babandı... Çok meyus, çok biçare bir hali vardı ve bana aşağı yu- kârı şu sözleri $ «Talebelerinize karşı müşfik bir ana solduğunuzu bildiğim için sizi rahatsız «etmek retini kendimde buluyo- «rum. ÂAffınızı rica ederim. Selmanın «altı aydanberi anasız kaldığını bili- «yorsunuz. Zaten hastalandığı günden- «beri onun evle ve bilhassa kızile alâ- «kası kesilmişti ama ne de olsa gene e- evin kadını ve direği olduğundan hiz- «metciler istedikleri gibi hareket ede- «miyorlardı. O meş'um hastalık zaval- «lı genç karımı öldürdükten sonra artık. — Uzun boylu, mavi gözlü bir adam | * | deftere yazdım ter başka yere, seni gözüm görmesin.. Sü- hayi seviyorsun ha, ben esasen nduı şüpheleniyordum. O kız, yok mu o kız... Onu yazıhanene neye aldığın şimdi an- laşıldı Günahin yoktu. Deftere karımın adı- n yazacağıma, yanlışlıkla yazıhanedeki daktilamun adını yazmışım.. İşi doğrultmuya artık imkân yoktu. Ça- resiz pılımi pıirtimi topladım. Ön yıllık karımdan ayrıldım. Gördünüz mü başıma geleni? 'YARINKİ NÜSHAMIZDA: Lâtince-Dersinde Yazan: Yaroslav Hüşek : H, Alaz Bugünkü program 17 Ririnelkânun 1937 Cuma İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla k musikisi, 1250: Hava- dis, 13.05: Plâkla Türk musikisi, 1330: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17: İnkılâb dersi Üniversiteden naklen: Hikmet Bayur tarafından. 18.30: Sekizinci | Tasarruf ve Yerli Malı Haftası, konferans: 'Ticaret ve Sanayi Odası umum! kâtibi Cevad Nizami Düzenli, 19: Halk şarkıları; Osman Pehliran tarafından, 19.30: Radyofonik dram (Feci bir teerübel. 19.55: Borsa haberleri. 20 Necmi ve arkadaşları tarafından 'Türk mu- ikisi ve halk şarkıları. 2030: Hava raporu. 2U33: Ömer Raza tarafından arabca söylev, 20.45: Bayan Muzaffer ve arkadaşları tara- findan Türk muzikisi ve halk şarkıları, (sa- at üyarı). 21.15: Örkestra. 2216: Afans ha- berleri. 2230: Plâkla sololar, opera ve operet | parçajarı. 22.50: Son haberler ve ertesi gü- Dr'.A K. KUTEL kaulıoy Topgulır cad. 39 «evde rahat kalmadı; diye ödüm ko- bunun için onu gece yatısına ektebde bırakmak istiyorum, Bir «tanecik yavrumun, un.runun biricik «tesellisinin benden böylece uzakla kal- «masi benim için çok acı bir şey ola- «cak ama buna tahammül etmeğe çalı- aşacağım. Yalnız sizden kızıma karşı fik davranmanızı ve onun yetim- eliğini unutmamanızı çok yalvarırım.» Baban susinuştu, faka! onuün sözle! den ziyade biçare hali bana dokunduğu için sana karşı herkesten fazla alâka göstereceğime söz verdim ve o günden sonra sen mektebde kaldın. İlk akşam, babanı istiyerek, onu ça- iırarak çok ağladın; fakat yavaş yavaş sgeninle aynı yaşta olan arkadaşlarının neş'eleri seni avuttu ve mektebe ısın- dm, İki hafta arka arkaya baban seni görmeğe geldi. Üçüncü hafta görünme- e birkaç gün sonra geldiği vaki rmek istedi: şlerini halletmek için Trabzona gideceğim; belki birkaç ây İzmirden uzakta kalı- yrım diye kızımla bir iki saat beraber bulunmak istedim. Onu akşama size ia- de edeceğim. Baban filhakika bir iki gün sonra İz- mirden ayrılmıştı ve uzun zaman ondan haber alamadım. Yalnız mekteb tak: sitlerine ve senin ihtiyaçlarına tekabül Selma büsbütün | Her yıl 16 Kânunuevvel iktısad günü olacak Universite konferanş salonunda dün «i tasarruf ve yerll mallar haftasının beşinci günü de dün geçmiştir. Dün de, mek. Ronferanalar rıdılel. Ticaret Odam umumi kâtibi Cevad Nizami bir konferans verecektir. Bu akşam, ulusal ekonomi ve arttırma ku rumu üyelerinden altı kişi ile İstanbul mın- takası Banayi Müfettişi Daniş, Ticaret Oda- $© Umuml Kâlibi Cevad Nizami, İffet Ha - lm ve Ayşeden mürekkeb on kişilik jüri hey' eti toplanacak, vitrin müsabakasına İştirak eden müesseselare gidetek vitrinleri tedkik edecek ve numaralarını verecektir İktisad günü Dün akşam saat on sekizi çeyrek — geçe, Ünilversite konferans salonunda, üniversite iktısaâ fakültesi tarafından tertib edilen bi- rinci Iktısad günü kutlulanmıştır. Kır ve er kek bir çok genç üÜniversitelinin işlirak €t - tiği iktısad gününde, evvelâ, iktısad fakülle- si dekanı Ömer Celâl Sarc kürsüye gelmiş, her sene taszarruf haftasının beşinci günü - nü, fakültenin Iktmad günü olurak kabul et- tiğini ve her sene bu günde konferanslar tertib edilerek iktısad ve tasarruf - fikrini lik ve halk arasında yaymada karar ver 1 söyledikten sonra, fakülteyi bu kara- evkeden sebebleri İzah etmiş, tasarru - n ehemmiyetini ve yerli mallara rağbetin ti saruretlerini izah ettikten sonra sözü ryüs profesör Fazıl Peline bırakmış - Fazıl Pelin «ferdi ve içtimaf ftasarrufa mevzulu konferansında, içtimti — tasarrufda ferdi tasarrufun rol ve ehemmiyetin!-anlat - mış, ferdi hayatta tasarrufun lüzum ve e - bemmiyetini izah ettikten sonra bir milletin | | tonferassını” şöyle bitirmiştir. de aynt bir ford gibi olduğunu söylemiş ve| miyete malik olan Cumhurtyet hükümeti al- muş, kabul ettiği gümrük refimile, 1990 dan- beri müvazeneli bir ticaret bilançosmu elde et mek şeref ve saadetine ermiştir. Fakat, bu müvazenenin devamında vatan daşların da vazifesi vardır: Kabil olduğu ka dar yerli mala rağbet etmek... Garb sanayii mamulâtı, vasıfca, flatca bizimkilere falk o- labilir. Zerafet, fiat, metanet vesair vasıf - lardan teragatle yerli mallarımıza - rağbet etmek, milli sanayle mahrec kazandırmak, onların muvaffakiyet ve tevessüü imkânını hazırlamaktır. Vatandaşlar, gerek tasarrufa; gerek yer- H mallara gösterecekleri rağbetle yalnız şah si değil, içtimal gayeleri de tahakkuak ettir- mek huşusunda en başlı âmil olurlar. Bunu, hiç bir zarman gözönünden uzak tutmayınım. Faml Pelinden sonra, iktısad fakültesi - nin ikinci sınıf talebesinden Nihad Zaman: «Tasarruf hareketinde üniversite gençliğine düşen vazife» mevzulu bir konferanş vermiş ve alkışlanmıştır. Ondan sonra Ordinaryüs profesör Kess - ler'in Almanea olarak verdiği «tasarraf ha - reketlerinde —tasarruf — sandıklarının — rolüs mevzulu konferansı Asistan Sabri Ülger Türk geye tercüme etmiştir. Fakültenin ikinci sınıf talebesinden İf « fet Oruz da «yerli mallar» mevzulu bir kon- ferana vermiş, merasime nihayet verilmiş - tr. Prag sergisine iştirak ediyoruz Pragda beynelmilel bir nümune sergisi 8- çılacaktır. Bu sergiye memleketimizden de iştirak edilmesi tekarrür etmiştir. derhal keser. İcabında edecek paraları mmıuıı.ıma.n ynlluyurı du. Aradan bir sene, belki daha fazla bir vakit geçmişti. Bir gün gene bir ziya- retcinin benimle görüşmek istediğini haber verdiler. Müdüriyet odasına git- tim. 24-25 yaşlarında bir genç, kanape- ye oturmuş, sigara iÇiyondu ;beni gö- rünce ayağa kalktı ve hiçbir mukadde- meye lüzum görmeksizin şunları söyle- di: «Efendim, ben talebenizden Selma «Reşidin amcasının oğluyum. Selmanın «babası bir ay evvel vefat etmiş «Bundan böyle onun velisi benim, Mü- «saâde ederseniz amcamın Kızını göre- <«ceğim.» nç bir adamın ağzından düşen bu feci haki kaı beni altüst etmişti. Seni artık £ bir kızım gibi sevmeğe| 'h.ıa]ı*ı;n*r.ın hayatına aid en ufak| teforruatı ve tafsilâtı bile öğrenmek u- tiyordum. Bunun için, lâkayd tavırla- İrıma ehemmiyet vermeden onunla ko- nuşmağa, ona sualler sormağa başla- dıim Hayatına anid evvelce bildiğim ve amcanın oğlundan öğrendiğim şeyleri bir araya toplarsan şu malümatı edin- miş olacaksın: Büyük baban, yani babanın babası Trabzonda zengin bir fındik tüccarı i- miş, babadan evlâda intikal eden cesim fındık bahçelerini işletir ve gelirile ai- | Taklitlerinden sakınınız ve her yerde ısrarla GRİPİN KTT T GN S GA ASAT ZN Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı günde üç kaşa alınabilir. Mnyıııu. lesini çok genıi bir refah içinde yaşa- tırmış. Büyük harb, herkes gibi sizin ailenizin de felâketine sebeb olmuş. Baban ve amcan muharebeden döndük- leri vakit yüzlerce senelik alle servet- lerinin saısılmıg.ı yüz tuttuğunu gö- rünce çalışma kuvvetlerini ayırmak is- temişler ve büyük baban Trabzondaki işlerle uğraşırken amcan firmanın İs- tanbuldaki şubesini idareye başlamış, baban da İzmirdeki mağazaya gelmiş, Ancak işler büyük bir sür'atle bozul- makta devam ı.-d“nrmnq Nihayet her- .|kes kendi hissesine düşen parayı alarak başlı başına ve ufak mikyasta işlere gi- rişmişler. Büyük baban Trabzonda, amcan İstanbulda paralarını talisiz iş- lere kaptırarak yıkıldıktan sonra öl- müşler.. malları alacaklılar tarafından haraç mezad satılmış. Ajlenizde yalnız halanla amcanın oğlu kalmışlar ki baban ikisinin de maişetlerini temin et- mekte imiş. İzmirde kendi hesabma — çalışmağa başladı sonra babanın işleri olduk- ça düzelmiş ve annenle tanışarak ev- lenmişler. Annen dul bir kadının biri- cik kızı imiş ve ana kız fakir denilecek bir hayat sürmektelerken babanı tanl- mışlar. Düğünden bir sene sonra anne- annen ölmüş ve o sıralarda da sen doğ* müşsun, (Arkası var)