İl Bınııcikâıı- ö ,w,o—..————”,....—x....,.... NLDK Si CAr3 a e. N Po. TA ( İstanbulda gö gömülü milyarlar etrafındaki gıılı harb İ Ağzımdın bır dehşe! n"dası çıktı, mosmor kesilmiştim, karşımdaki adam ise son derece sükünetle ve babacanca yüzüme bakarak gülüyordu. Sonra kalın etli ellerile cebinden bir Yaprek sigarası çıkarıp ucunu keserken: — Profesör sizi bize san derece namus- kâr bir zat olarak tanıttığı ve sizi elbet İ& öyle tamdığım için, buraya son dere- €e mahrem bir vazife fle geldiğim halde, Bizilen hiçbir şey gizlemiyeciğim. — Son derece mahrem vazife mi? — Evet, Hemen, burada vazifemi mu- Vaffskiyetle başarabilmek için de yegâne Yardımına güvendiğim #izsiniz.. — Elimden geleni yapacağıma emin e- İabilirsiniz! — Eminim mösyö. onun için evvelâ hüviyetimi bildirmeme müsaade ediniz. — Bunu bilhassa rica ederim.. — Viyana sarayı kralisi husust polis bafiyelerinden Paul Bauman! Ağzımdan bir dehşet nidası çıktı, moa- Mör besilmiştim, adam ise son derece sü- künetle ve babacanca yüzüme bakarak Bülüyordu.. Ömrümde bu kadar alıklaştığımı, is- tihza edildiğime bu kadar kızdığımı, pek fideli ve belki de hayat tehlikesi olan iş- ler arasında bu kadar soğukkanlılıkla a- 7 edecek insanlar bulunabileceğini bil- Tülyordum. Hırsızlar hırsızı Bauman ye- Tine çimdi karşımda polis hafiyesi Bau- Man bulunuyordu. Bana akabinde bir Rülmek gelmişti. Yırtıcı bir istihza ile: — Paul Bauman mı? dedim. Siz ha? de mi Paul Bauman? O aralık kahveci çaylarımızı getirmiş- İi. İkimiz de susmıya mecbur olduk. Birdenbire etli ellerini ellerimin üstü- B& Koyup elimi lâubali bir dostlukla ok-| #adı ve bana daha ziyade hayret veren | H sözü söyledi: — Hayret etmekte hakkınız var, doğru. Hizsez Paul Bauman yerine karşınıza çı- kan bir polis hafiyesi Paul Bauman'ın si- Z€ hayret vermesi pek tabildir. Sonra, ben!m büsbütün şaşırmış hali- | Te hiç ehemmiyet vermeden devam etti: — Halbuki mesele gayet basit. * Bu Ydudun benim ismimi ve hüviyetimi kull, dığını biliyorum! Siz de bun Tenince meseleyi, zannederim, hiç te | Tet edilecek bir şey — bulmıyac Mak, zihninizde şimdi bir şübhe Sağı da gayet tabildir. Acaba hangi mman'ız? Ve acaba hangimiz hır — Aman Her Bauman! SINIZ.. — Yoo... Lüzümsuz nezakete mahal Yok, dostum. Mesele ve vazifem pek e- Emmiyetl! olduğu için kanast hâsl et- Melisiniz, Bakın, siz de Her Bauman di- Yörsunuz ama, hırsıza mı, poliso mi hitab fitiğinizde mütereddidsiniz.. Ben hayretimden henüz tamamile kur- Tülmamıştım. Adam, bu - işlerde gayat Pişkin ve tecrübeli bir tavırla hemen ce- İhden cüzdanını çıkardı. — İşte Viyana sarayı kralisi hususi po- #ervisinin ve Viyana polis müdüriyı linin adresleri, dedi. Her ikisine şimdi "Ter telgraf çekersiniz. Arzu ederseniz #rhangi bir imza ile telsiz telgrafla da- ! sorabilirsiniz. Bütün Mmasrafını peşin iye edöceğim. Bu, vâzifemdir. Poliş hafiyesi Paul Bauman eşkülinin idirilmesini sorunuz, telsizle veya lel- f'-nı. hemen cevab alacaksınız. Zira her | Yere de talimat verilmiştir.. Adam bunu söyledikten sonra iç cebin- © Viyana resmi polis mecmuasını Çı- Kat Orada başılmış reşmini gösterdi. Altındaki izahatı okudum: ik *Yiyananın genç ve dirayetli sivil po- " hafiyelerinden Paul Bauman bu kere İmparatorluk sarayı husus! polis & Fine tayir olunmuştur.» Adım hâlâ ayni sükünetle gülüyordu: da — Baumen gibi bir haydudun icabın- kullanmak üzere böyle bir mecmua- bastırmış olacağı aklınıza gelebilir.. — Hayır böyle bir şey düşünmedimi 'dam hemen sözümü kesti: — Bendeniz düşünüyorum, dedi. ra: — Bu serseri bütün bunları da taklid *demez af Diyerek Pasaportunu, Viyana polis İdüriyetinin ve sarayı krali polis ida ıı'—ınm Tesmi vesikalarını birer birer gös- i Ve ilâve etti: q%:umn bunlara hacet kalmadan sizi usturya - Macaristan selirinin iyetimi kolayca isbat ama, mütenekkiren, Karşımdakinin hakikt Baumaân olduğ una tamamile iman getirmiştim “ Son Posta ,, nın sergüzeşt romanı ee Bi n gayet mahrem ve sefarethaneden de gizli olarak geldim.. dedi. Maamafih kanaat getirmedinizse, arzettiğim gibi, telgraf veya telsiz muhaberenizin neticesine ka- dar, isterseniz, görüşmemizi tehir ederiz. Ben hemen atıldım: — Kat'iyen, Her Paul Bauman, kat'i- yen buna lüzum yok, dedim. Zira, karşımdakinin hakiki ve Viyana sarayı kralisinin hususi polis hafiyesi Baüuman olduğuna tamamile iman getir- miştim. İçimde pek güzel tahmin olunabilecek harikulâde bir merakın yanardağı gibi söylemiye hacet yoktur, heyecandaydım, ocun için: şacağınız şeylere girişmenizi rica — ede- rim. Hiçbir zahmete lüzum yok.. tama- mile eminim ki ilk defa hakikt Paul Ba- uman karşısındayım. Ancak son derece merak ettiğimi de takdir buyurursunuz. Şunu öğrenmek isterdim: Hakiki Paul Baüman sizseniz, sahte Paul Bauman kimdir? Paul Bauman gene sükünetini bozma- dan: — Ha dedi. İşte bura ben de maalesef kat'i bir cevab veremiyeceğim. Çünkü sahte Paul Bauman bir Viyanalı değil, bir ecnebidir.. — Benebi mi? — Evet, burası bizce kat'i surette n lüm.. fakat bu şeytanın hakiki mill ni hehüz tesbite muvaffak olamadık.. bir Hırvat, veya bir Bosnalı ya bir Dalmaçyalı şübhe vardir. mMüslüman, ve- Musevi (Arkası var) Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artestizm, Romat zma sev ee seseReRARE KAT esAR AA ReRAeAaeRAA AAA Mideniz bozuük, diliniz puslı, kabız Çekiyorsunuz. İştihanız yok mutlaka SA olduğunda | Sayfa ı, TARIHİ TEDKIKLER (Baş tarafı 7 inci sayfada) Yunan mitolojisine göre Kafkas dağla- rında ve şimdiki Gürcü illerinde altın- dan bir posteki vardı. Bunu bir canavar pençesinde tutuyordu. Jason'un — şefliği altında Herkül, Kastor, Pollüks, Örfe ve Pelenin de bulunduğu elli palikarya bu postekiyi ele geçirmek istediler. Argo a- dında bir gemiye bindiler. ve o zaman için çok mühim ve tehlikeli olan bir de- niz yolculuğuna çıktılar. Herodot'a göre bir aralık gemilerini karadan ve kızaklar üzerinde birkaç mil yürüttüler. Yunan mitolojisinin masal tarafı he- men hemen her tarafıdır. Fakat bunlar- dan bir kısmının pek çok şişirilmiş hakl- katler olduğuna da şübhe yoktur. Bu- nunla beraber karadan gemi vak'aları arasında masal sayılan yalnız budur. Milâddan evvel 431 ve 404 seneleri a- rasında Yunanistanın iki büyük şehri ©- lan Atina ile İsparta birbirlerile harbet- * Bu harblere (Peloponez harbleri) denilir. O sırada bugünkü Ayamavra adası bir yarımada halindeydi ve ince bir berzah- la Yunanistana bağlıydı. Bu yarımadaya da Lökadya deniliyordu. Atina donanması Sicilyaya giderken meşhur hatib Demosten beş gemi ile Pi- 1ös'te kalmıştı. İspartalılar burayı zaptet- mek üzere 60 gemiden ibaret bir donan- ma gönderdiler. Şehrin muhasarasını ko- Jaylaşlırmak ve çabuklamak için de bu gemileri Lökadya berzahindan, kızaklar üzerinde geçirdiler. * Eski Romu tarihçilerinden Polibtüs'e göre meşhur Kartaca generali Anibal Ro- malılarla harbettiği sırada Tarentüm şeh- rini kuşattı. Bu limanın ağzı sımsıkı ka- |palıydı. Aribal donanmasını limana sok- mak için karada bir yol açtı, kızaklar dö- şedi, yağladı, Lâkin uyanık duran Rama- hlar onun bu hareketini neticesiz bırak- mağa muvaffak oldular. * 1 Franze yazar: r iki defa karada gemi yürüt- müşlerdir. Bunlardan birisi Akçiyüm mu- harebesindedir. Mılâddan otuz sekiz sene evvel Romalı Arv'ı'v:ır' ölen Sezarın metresi Mısır kra- esi Kleopatraya vurulmuş; İskenderi- yeye giderek sevgilisinin kucağına atıl- mıştı. Roma onü alçak tanıdı. Oktav bir ordu ile yola çıktı. Antuvan ve Kleopatra a donanma ile Yunanistanın garbındaki Akçivüm burnuna geldiler, Orada kara Wum ıları ve donanmalar — karşılaştılar. | Kleopatra harb başlar başlamaz — kaçtı. Antuvan koca ordusunu yüzüştü bıraka- rak arkasından koştu. Oktav onları daha merereeree AAA HASAN MEYVA ÖZÜ alınız. Yarım bardak su içinde alınan ve meyva usarelerinden yapılan bu harika midenize rahat ve u Şişe 25, büyük 40, dört misll 60 ir verecektir. HASAN GAZOZ ÖZÜ Limon., portakal, man Nisafirlerin'ze Ha na çeşidleri vardır. Meyva usarelerinden yapılmıştır. Şampanya gibi lezzetli ve midevidir. an Güzöz Özü ikram' ediniz. Yakında ananas, çilek, mux, fironk üzümü; kayısı, ağaç çiçeği nevileri çıkacaktır. Şi 1 25, büyük 35, dört misli 5S0 kuruşlur, yürütme | çabuk yakalamak için Moranın cenubun- dan dolaşacak yerde şimdiki Korint kâe nalının bulunduğu altı mil uzunluğunda. ki berzahtan gemilerini kızaklar üstünde geçirdi. Onuncu asırda Roma generallerinden Nisetas da Korint berzahından bir do- nanma geçirmiştir. Ön dördüncü asırda Aydın beyi ve meşhur 'Türk amirali «Umur Beyı in de ayni berzahtan fakat şarktan garba döğe ru bir donanma geçirip geri getirdiğini tarihler yazmaktadır. 7-13 üncü asırlar arasında Avrup-nın şimalinde, hattâ Akdenizde kor: ae pan (Not lar - İskandinavlar) doku- züncu asıt Parisi kuşatmak üzere gi- derlerken gemilerini Sen nehrine yeçir- mek için iki mil kadar karadan yürüttü. ler. Haçlılar, Selçuk oğulları elinde - olan Tenik şehrini kuşattıkları zaman gemile- rini, sahilinde bu şehrin bulunduğu İznik gölüne geçirmek istemiş'er, rivayete re üç mil kadar karadan yürütmi ” de Verağıkliler Adige'den Carda gölüne bir donanma geçirmek ihtiyaemı duydular, Mesafenin uzun olmasına rağ. men bu işi muvaffakiyetle başardılar. En sonra büyük Türk amirali Turgud Reis Cerbe limanında Andriya Doryanın büyük donanmasile kuşatıldığı zaman gemilerini kana! veya kızıklar vasıtasile berzahtan aşırdı, denize açıldı ve onun tutulduğunu gözlerile görmek için dü- ğün dernek gelen Ceneviz prenslerile şö- valyelerini müdhiş bir tuzağa düşürdü, Andrıya Doryayı da kepaze etti. Ben bir timarhane Kaçkınıyım (Baş tarafı 7 inci sayjada) laraım melekâtı akliyeme sahib olmadı- Bimı ve binnetice ehliyeti cezaiy lamıyacağını iddia ettiler. Biz de be- rayi müşahede buraya geldik. Siz ne- ye geldiniz? — Haylayfde birisine çattım, polis gönderdi — Mahi gelmek gö- 0« eden kurtulmak içir diniz r canım, ben kendim ge gönderdi beni, saklamayın. değilim. Herifin kafas mı? mi me- Ben yabancı falan — yarıldı Hangi herifin? Kavga ettiğiniz ., — Öyle bir şey yok.. — Yoksa şahidler arasında küfür mü ettiniz? —O dadeğil. — Peki a halde ne demiye buraya geldiniz? Ben gelmedim beni gönderdiler, Konuşmamız yarı kaldı. Odalarımı. za gönderildik. Tıbbı adlide geldim geleli kiminle konuşsam mutlaka ne gibi suç işlediği- mi soruyor bana, Bunun sebebini bir türlü anlıyamıyorum. Öğleden sonra odamıza yeni bir hasta daha geldi. Papağan burunlu, çini mü- vi gözlü, sarışin birisi.. Böylelikle çember sakallmlar mün- hal kalan yer dolmuş oldu. Hemen etrafını aldık: — Merhaba! — Merhaba! & ncye geldin? Cevab vermedi. dört karyoladan birinin köşesine ilişti. Biraz oturdu, Ellerini başına götürdü. Şakaklarını sıktı. Sonra ayağa kalktı. İki kar mın arasına girdi. Yavaş yavaş sa, dan sola dönmeğe başladı. Allah Alah bu adam neye dönü « yor? Hepimiz yeni geleni seyrediyo « ruz. O dönmekte devam ediyar. Çocuk yanına sokuldu. Elinin birisini tuttu. Odanın ortasına çekti. O itaat ederek orada deetmaeğe başladı. Acaha bu adam neye dönüyor? Bu se« fer de yanına ben sokuldum. Tuttum: — Dönme dedim.. O çini mavi gözlerini yüzüme çevirdi. Ömrüm oldukça unutamıyacağım ka - dar acı bir nazar attı. Sonra ıslık gibi bir sesle: — Bırak beni! dedi. Bıraktım, Gene dönmeğe başladı. Artık bu iş tabil bir şekil almış ni mavi gözlü tımarhaneve gönr ceye kadar böylece sabahtan akşamdan sabaha kadar dönd ÇAvkanı var)