SON POSTA Yünden örülmüş iki| şık tayyör Örgü takımlar, kadın elbiseleri arasın- ha büyük yer almakta. rın bütün şıklığı renklerinin gü- nde ve biçimlerinin yeniliğinde- dir. Örgünün şekli ikinci derecede kalı- yor. Hattâ düz Öörgü (jerse örgüsü) bü- tün güç hantezi örgülere üst tutulmakta. Çünkü düz örgü tıpkı sade ve güzel bir kumaş tesiri yapıyor. Örülmüş olduğu göze çarpmıyor. Hem de üstüne işlenen işlemeler, konulan garnitürler daha iyi görünüyor. Koyduğumuz modellerden ikisi de bu türlü örülmüştür. Solda — Açık bej yünden (jerse örgü- Akşam elbisesi modelleri GAT TÜ ae İ aygapee a nT İki tane akşam elbisesi modeli koyu- yoruz, Bu modeller çok gık ve çok za- riftir, Sağda: Şiık bir tuvalet! Yakası dik ka- palı. Taşlı bir flipsle tutturulmuş. Kollar japone ve kısa, Bütün rob bir parçadan biçilmiştir. Belin sağ tarafındaki büzgü n ve belin biçimini mey- a çıkarmakta, bu sade tuvalete şık. hk vermi dir. Solda Bir den yapılmıştır. Beli tekleri arkada azun önde kısa ve kloştur. Kollar bufant bilekler düz ve dar, sü) bir tayyör. Kollarına, tayyörün etek- lerine sonradan kahverengi yünle yaprak şeklinde brode yapılmıştır. Eteklerinde- ki iki sıra su da ayni renk yündendir. Örgü ile birlikte yapılmıştır. Düğmeleri kahverengidir. Ceblerinin kenarına kah- verengi yünle bir sıra sık iğne geçiril- miştir. Sağda — Kırçıl yünden gene jerse ör- güsü başka bir tayyör, Biçimi aşağı yu- karı birincinin tıpkısıdır. Yalnız brode- siz. Cebleri de dört tane ve üstten konul- muş. Gri-beyaz karışık bir yünle örüldü- | ğü için üstünde brode iyi görünmez. Yemek bahsi: Sığır sarması n Sığır etinden ince ince pirzola yaptırı- niz. Kemiklerini çıkartınız. İyice dövüp | soğana bulayınız. Üstüne biraz da tuz serpiniz. Yetecek kadar pirinci tereyâ- ğanda sarartınız. İçine doğranmış may- danoz katıp pişiriniz. Pirzolaları bu pişmiş pirinçle doldurup dolma yapar gibi kıvırınız. Sicimle bağ- Jayınız. Bu sarmaları tereyağında kızar- tınız. Sonra geniş bir tencereye dizip üstlerini örtecek kadar su koyunuz. Et süyu olursa tabif daha iyi olur. İsterse- niz biraz defne yaprağı, havuç kökü de koyabilirsiniz. Biber de fena olmaz. Bu su hemen hemen tamamile çekilin- ciye kadar sarmalar da pişmiş olur. Yüksek İğe_n.arlı h şapka modası her delleri hazırla- ğgumuz şapka bu türlü- dür. Önü uzun bir tüy ve çiçekle süslü. Dünyanın en âr v büyük para mezbakası Şu bar dakika ellişer bin franga banko, diyen, böynunun derileri sarkık Amerikalı kadın; kazanınca bir yığıa banknot destesini önüne çekmiye üşenen Hind milyoneri, kaybedince sanki sigarasının külünü silker gibi binlerle lirayı atıveren şa oynak kadın bu paranın kaç kilo ekmek, ne kadar katık, kaç -- Doville'deki 0 « yun salonu, Monte- karlodaki gibi, iki ye ayrılmış, — Birisi herkese açık; deniz mayosuna, banyo pi jamasına — varınca « 'ya kadar her kılık - ta girilebiliyor ama ötekine — girebilmek için akşamları saat gdokuzdan sonra mut laka gece esvabı gi- yinmiş olmalı. Bu radaki rulet masa Bında — oynanan © yun, öbür salonda oyundan — daha yüksek, daha bü- yük herkes so. kulup da oyuncula » rı rahatsız. etmesin diye bakara masala- rından birisi pirinç- ten parmaklıklarla çevrilmiş, burada 250 Fransız lirasından, beş bin franktan aşağı oyuna başlanmıyor. Demin sürre develeri gibi takmış, ta- kıştırmış «Ambassadeur» lokantasından çıkan Hindliler, Amerikalılar şimdi bu masanın etrafına toplanmışlar; Krupye: — Bankada elli bin frank var! Diye bağırdıkça onlar da, sanki üşenir gibi, nazlana nazlana ellerini uzatıyor- lar: — Banko! lar. Kâğıd destesinin önünde yüz bin franklık banknot, fiş toplanmış. İki kâ. İğzd bir yana, iki de öteye... Birer tane daha ya çekiyorlar, ya çekmiyorlar: Şan- sı yolunda gitmiyenin sekizine dokuz çı- karan olur raya karşı bir sayı ile kazanıyorlar. Croupier'in elinde ekmekci andıran, geniş ağızlı, tahtadan bir küreX, © banknot destesini, fiş yığınını yakala- dığı gibi bir yandan öbür yana akıtıyor. küreğini oysayıp bir iki milyon frank kazanan: İlerde birisi 25 milyon frank kaybı ağızdan ağıza onun hikâyesi do'aşıyordu; fskat bir iki gün ya sürdü, unutuldu git Salonun bir köşesinde başkı bir kapı daha var: Önünde sırmalı esvablar giyin. Miş, kurumlu uşaklar bekliyor. Öteki o- yun salonlarındaki gibi para vermekle, haftalık, aylık bir kart almak'a buraya n 1ca müsaade İlizım... Yal- kadınlar, müstesna!.. Kazinoya kadar ya sürmedi; işinin icab ettiği her sokulabiliyor.. cengiz> oyunu da işte bu & londa oynanıyor. Amerikalı milyoner rin, Hindli zenginlerin en ileri gelenleri, akşamları birkaç saat burada toplanı. ne oluyorsa © zaman oluyor. Kapının bir kenarır Burada para alınıp veriliyor, çekler ya- zılıyor, adetâ bir banka muamelesi dü- nüyo! Benim en çok acıdığım, işte şu el geniş tahtadan bir kürek, bütü: şığı cük oturanlar da baka-| * |Beş on dakika içinde, sekiz on el ovan | bir © zadar da kaybedenler var. O gün-| e|rafında dolaşan hep Öyle sırr a |lar giyinmiş uşaklardan birisi siğa: değerinde olduğunu lıîlı'ym:hı mı?.. yonların mukadderatı ile oynıyan adarm: | y Krupye... Her dakika ellişer, yüzer bin franktan bütün bir gece, dıyelim k? sekiz ©n saat içinde, önünden milyonlar geçi- yor; kanter içinde, elinde hep v künek, önünde de zımbalı bir defter - Bankada y bin frank var!. Diye bağırmaktan sesi kısılmış, bu bir cebden ölekine giren binlerle, mülyonlar- la frank, hep anun elinin altında... Bu parayı da, onu kazandıracak — iskambil kâğıdlarını da hep o, kendi eleği Ne ve- riyor; et doğruyan bir kasab gibi kayıd- kâh kıyan bir. memür, ölü yi bir yıkayıcı gibi matemlere de, 1 bütün bu sağdan €çen setveti hep o da- ni bin frank var!.. Elli yet mefhumlarını tehlikeye kelerini bile - haydi te- | yeyim de göze görünmez bir renge boyayacak - kadar tılaımı. bir kudreti olan bu kirli, kokmuş kâğıd par- çaları hep bu yeşil çuhanın üstünde do- İaşıyor!. B"rıc_’—âv paranın kıymeti bile başka ürlü. İktısadi hayattaki bütün kudreti adetâ unutulmuş: Bilmem ama şu her da- a ellişer bin franga banko diyen, boy- bunun derileri sarkık Amerikalı kadı Ş kazanımca bir yığın banknot destesini ö, mılyoneri külünü s kaybedince sanki sigarasının T gibi binlerle lirayı atıvecen şli, zümrüd bakışlı, yakul du- daklı cynak kadın bu paranın kaç ki ekmek. ne kadar katık, kaç şişe ğerinde olduğunu düşünüyor mu? şünmek değil, biliyorlar mı acaba? Hepsi de parayı, paranın yoktan var eden kuv- vetini, tılsımları bozan kudretini o kadar r: | unutmuş görünüyorlar ki... İşte, birisi ÜÇ beş el kazan bahşiş diye Krupyı ralık fiş frlatıyı uktan sonra önüne kırk elli Hi- * öteki, masaların et- esvab- Si aç 'e herifin eline beş liralık bir fiş ; bir başkası çantasının köşesinde kalan üç bi kazinodan ç saklıyan ka: değil mi? Fakat acaba k. bi liralık birkaç fişi en, — mantosu dU cömerdlik tan sonra, hemen oracıkta, y şesinde, kuru bir ekmek pa: ren S0i çıkarıp niz yüzlü, ölgün bakışlı bir çe antim verirler mı ütrse onlar değil sında herkes başk bü para mezbaha: or. Demin k eli, çok şılı «Beş yüz rank» der kuruşcan besab et tuttu. lira k İskarpinin gü ne pekt bayilk dik ama bir türlü paraya kıyama x. Gene onun yanındaki mağazada d fularından bir boyun atkısı vardı. Bir e şini de geçen gün bir İngiliz: gencinde Ük, Tenis oynamış ta yatına dö, Onun boynu: da tıpk yalandan bağlanmış, geniş bir fular vard ne şıktı değil mı? © mendilin eşini sorduk: Üç yüz frank 1 tediler. Pek pahalı değil ama paraya bir buruda buna türiü kıyamamıştık. Fakat şim bütün bu binlerle, milyonlarla zünüzün tnünden, muharebeya kerler gibi, gı durmadan sizi de dürtüyor sun, düyorsunuz. Daha küçi nan masalardı ğınız paracıklarınızın arasını üz frank çıkarıyı ir kere de talilmi ben ne olur sanki? diyorsunuz... Kemal Rağıp Enson teniyeyim, Afışaj ücretleri ucuzlatıldı Afişaj talimatnamesinin ta: kiine konulması Şehir Mecl bat toplantısından sonra) tır. Yeni talimatnamedi le yapılan a İbaddine dü I İki ahbab çavuşlar