3 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

3 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Say(ı -— . «İstekle değil içtiğimiz büde ve Vükia Derd öteşini zehrile söndürmek içindir Mey, ney'eye de, zevke de mahswe değildir Erbabı gam belki tez öldürmek içindir. Aralarında hiçbir tanışıklık yoktu.Şemt- si, meyhanenin daimi müdavimlesi a0t sında ona ilk defa rasgeliyordu. Saçları bembheyaz, yüzü ıztırab çizgilerile dola ve gözleri, mağmum ve bulutlu idi. Ka- pıdan içeri muhteriz adımlarla girdi. Bir raklıyarak etrafını tedkik etti. Mey. hanenin, gürültüsüz, müşterisi az, tenha bir yer olduğuna kani olacak ki tered- düdleri zail oldu ve oradaki masalardan birli kenarındaki iskemleye otusdu. Gelen garsona bir içki ısmarladı. Önüne gelen kadehi ihtimamla kaldır- dı ve onu elektrik ışığına doğru tetarak itina — ile seyrettikten —sonra — bir- den içmedi, durdu. Evveld. rayihasını üzün bir teneffüsle içine çekti. — Sonra göz kapakları, bir an - kapındı ve kadehin bütün muhteviyatını bir hamle- Gu başına dikti. Yüzünde aet ve zehir g- bi bir şey içmenin verdiği küçük bir iş- mizaz Hadesi şöyle dursun, günleree kız. gın bir göneş önünde, kızgın bir sema âi- tında ve kızgın bir çölün ateş gibi kum- darı üstünde yalın ayak yürürken birden buz gibi bir memba suyu bulmuş bir çöl bedevisinin ve seyyahlar heyecanı görü- #)üyordu. Sonra kadehini masanın üÜstüne koydu. » yemeğe lüzum görmedi. Se- dece cebinden çıkartmış olduğu mendille ağzını sildi. Bundan sonra sigara pake- tini açtı, fakat kibrit kutusunda kibriti bitmiş olduğu için bir lâhza durakladı. Şemsi bundan istifade ederek cebindan çıkardığı kibritle masa komşusunun si. garasını yaktı. İhtiyar adam: — Teşekkür ederim evlâdi... dedi. Üç beş mükâleme içinde tanıştılar, an- laştılar. dost ve ahbab oldular. Bir sıra ihtiyar adam önüne gelen ü- de susüz, mezediz bir ham- ikten sonra: d!.. diye Şemsiye söyledi... Bu- mlar ümmülhabais derler- bu tâbir bir bakıma göre 'doğ. n, bunun aksini iddia etmiyo- t *«Şebbi yelda» denilen gece. lerin uzun ve sabaha erişmez saatlerini ne müneccim, ne de muvakkit değli, an- çak ve «mübtelâyi gam» — olanlar bildikleri için buna ümmülhabais' diyen- ler de hayatta bir hakikati ifade etme- mişler, sadece ve sadece arabca bir keli. e oyunu oynamışlardır. Burada durdu; durakladı ve soüra tit- rek sesile sözlerine devam etti: — Hayat ile hayal ne kadar bambaşka şeyler... Ne kadar birbirine uymuyan iki mefhum... Ve başını iki tarafa sallıyarak ilâve ettir Önüne gelen hkadehi ihtimamla kaldırdı seyrettikten sonra tim. Her genç gibi benim de bir sürü & mellerim, bir sürü arzularım ve o kadar hududsuz hayallerim vardı. İlk evlendi- ğim kadın ahlâksız çıktı, 6 aylık çocuğu- nu evimde bırakarak âşıkile kaça, ikinci karım, veremden, üçüncüsü — kanserden öldü, bunların ölümünü çorcuğumum ölü. mü takib etti. Hayatta tek başıma ve is- tinadsz kaldım. Bir filozof diyor ki: «Dünyada em kuvvetli adam, bir başına kalan adamdırle Hayır hayır! Bu, yalan... tamarnıle yolan... Dünyada bir başına ka- lan adam, bir urmağa atılmış ve taliinin hazin cereyanlarına terkedilmiş olan sa- man çöpünden farksızdır. Ve yaşından beklenilmiyen bir azim ile yumruğunu önündeki masanın mer- merine vurdu: — Bir insan için hayatta mev'ud olan hiçbir vakitte toprakta kendisine hazır- lanmış olan çukuru doldurmak değildir. Ben, yürüdüğüm bu hayat yolunda çocu- ğumun tabutu ile, iki zevcemin cenaze. sini kara toprağın kenarına getirdim. Onların üstüne küreklerle doldurulan | toprağın nemli kokusu hâlâ burn: da, ve küreklerin toprakta şıkartmış ol- duğu vahşi hışırtıyı ise hâlâ kulaklarım- da duyuyorum. Her akşam Şemsi ile ayni meyhanede puluştukları için çabucak ve iyice kay- naşmışıardı. Bir akşam onun geç kalışı Şemsiyi en- dişeye düşürdü; acaba bir sekter kalbe, veyahud bir felce mi uğradı diya... Şem. si, gözü kapıda, bu endişe içinde iken o, tıpkı sessiz bir hava gibi süklüm büklüm meyhanenin içine girdi. Şemsi, gayri ihtiyari ona — serzenişte bu'undu: — Beybaba!.. Nerede kaldın - yahu — Rir vakitler ben de gizin gibi genç- İ Gözüm kapıda.. hep seni bekliyordum. Yalılar yolunun sonuna gelince: — Doğru gidelim, dedi, arka sokak-| Vaya binersiniz! — fan.. iskeleden yolu uzatmıyalım. İstav- rozda araba buluruz. Mahmure gülerek: — İstavröz değil, Abdullahağa ma - hallesi, ismi! Yazan İ Hanid Fahri Ozansoy I' İstanbul Belediyesi İlânları Taksi Otomobili ile Otobüs sahiblerinin Nazarı Dikkatine. 'Taksi ve otobüs talimatnamelerinin hükümlerine tevfikan 1 Şubat 1938 tari hine kadar arabalarındaki âdi camların dağılmaz cama tehvilleri aksi takdirde üdi camla mücehhez taksi ve otobüslerin çalışmalarına kat'iyen izin verilmiye- ceği hakkındaki Encümen kacarı işbu vesait sahiblerine ehemmiyetle ilân olu- nur. «Br — <8B08L. BAA W Kânunuevvel/987 Çarşamba — 825 1 , Perşembe 326 — GÖ4 3 , Cuma 656 — 928 Belediye emekli ve öksüzlerinin Kânu nuevvel/937 üç aylıkları yukarıda yazılı günlerde Ziraat Bankasından verdirilece ktir. Aylık sahiblerinin maaş cüzdanları ile birlikte müracaatları ilân olunur. - Husust İdareden aylık alan emekli öğretmen ve memurlarla öksüzlerinin KA. nünuevvel 937 üç aylıkları 1/Kânunmwev vel/937 gününden itibaren Zirast Ban- kasından verilecektir. Aylık sahiblerinin maaş cüzdanlariyle müracaatları ilân olunur. <B> — 8082 ve onu elektrik. ağres doğru trtarak hirdenbire durdu İbtiyar adam, Şemsinin omuzlarını ok- şadı — Teşekkür ederim evlâd!.. dedi.., Ve sonra yavaş Yavaş anlattı: — Bizim bilete ikramiye vurmus yaşından sonra gelen devlet kuşa gibi... Şemsi gayri ihtiyari sordu: — Amorti mi?.. İhtiyar edam, gayri ihtiyar! omuzları- nı silkti; müstağni ve hattâ muztarib: fayır!.. diye cevab verdi.. ikramiye aseme 20,000 lira düşmüş ... Ve ilâve etti: — Hayatta bir başına yaşıyan, bütün ünüdleri ölmüş, bütün ideallerini kaybet- miş ve emel namına hiçbir şey kalmamış bir insan için yirmi bin lirayı yemek ne zör... Günde bir lira yesem onu bitirmek için tam yirmi bin gün yaşamam 1Vâzım.. |süyle bu yaştan sonra bu benim için ka- bil ve mümkün mü?... Ayağım çukurda, ıztırablarım, Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde üç kaşe alınabilir. Taklitlerinden sakınınız ve ber yerde ısrarla GRİPİN isteyiniz. 66 1938 YILBAŞI HAVA KURUMU BÜYÜK PiYANGOSU Büyük İkramiyesi (500.000) Liradır Ayrıca 200.000, 150.000, 100.000 - 70.000, 60.000, 50,000, 30.000, 20.000, 15.000, liralık ikramiyelerle ( 100.000, 400.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır. Keşide Yılbaşı gecesi yapıtlacaktır... Biletler : (2,5), (5) ve (10) liradır. Vakıt kaybetmeden hemen biletinizi alınız. bu ihtiyar halimde, kendi kendi inzivam ve sükünüum içiade otu- rurken taliin bana bu ne acı cilvesi, bu ne acı Mazhariyeti... Onu henüz elime almadığım halde onu ne süretle sarfede. ceğimin kederi, endişesi beni şimdiden gardı. Şimdiden huzur ve sükünumu bazdu. Hayattan 0 kadar bıkmış bir atamdı ki başkalarını sevindirecek böyle bir hâ- dise, zavallı ihtiyari müteessir etmişti. Başını salladı: — Meğer para da onu sevmiyenierin ve ondan kaçanların ayaklarına dolaşı- yormuş... Diye telehhüfle söylendi. Cobinizde taşıyacağınız bir tüp GÖMENTAL gizi büyük felâketlerden kurtarır. Her eczaneden ısrarla arayınız.. Fiatı dâ gayet ucuzdur. ler gibi fincanlarını bırakarak arabayajrinde taşlarla «Orospul, L.> di-| — Bu oğlanların hiç böyle 'a baktılar ve ön masalardan birinde koca|ye haykırışarak arabaya doğru koşmaâ-|tıkları yoktu. All.ıh::hüıl ::ır: bir karpuzu paylaşamıyan üç. kafadar»|ğa başladılar. Arabacı tehlikeyi anla-|du! dan biri, Adnan işitsin diye mahsus se-İ|mış, beygirleri dahâ şiddetle kamçılı-| - Dedi. sini yükselterek haykırdı de kızla... — Vay utanmaz herif.. torunu yerin-|tiştiler ve ilk fırlatılan taşlardan yordu. Fakat hayfazların birkaçı ye- Adı öünb İL. Verecek hal- İğ lt bir keptatllk Haai biri, de değikdi. Yalnız, derin bir korku için- küdara bırakayım, dedi, Oradan tram-| Adnan herife fena halde içerledi. Sanki onunla pazarlık eden mi vardı? Üstelik tramvaydan bahsediyordu. Bu hiddetle çıkıştı: — BSeninle pazarlık eden yok. Bizi diye taşhih etti, İstavroz eskil kadıköyüne götüreceksin, anladın mı? Arabacı bu mirasyedi müşteriye hem — Ne hileyim, bizim zamanımızda memnun, hem şaşkın bir nazarla baka- öyle idi de... Birden bu sözü söylediğine pişman oldu. Ne diye kıza kendi ağzile eskili- ğini, yaşlılığını hatırlatıyordu? Bu ka- “dar da budalalık olur muydu? Daha bir müddet yürüdüler. rak: — Peki, beyefendi.. buyurunuz! Diye arabasını gösterdi. Talikaya bindiler, kırbaç şakladı ve yola koyuldular, Bu anda köşedeki bakkal, dükkânının Önüne çıkmış, kar- öbür öğeüne sığınan Mahmurenin Adnan bir anda beynine kan çıktığı-|kapısından karşıki duvara çarptı. Eğer, :i: ıhhll îukğaluu ve İzm nâmal isekin s: nı, gözlerinin karardığını ve kulakları-|Adnan bir lâhza evvel başmı geriye d:m“ğ: , üyor öi f—lıı_hnhdu nin çatlıyacak gibi uğuldadığını his-|doğru çekmemiş olsaydı muhakkak ki TRLATM y * 3 p ö avaş bir sesle: setti. Sonra şiddetle yerinden doğrul-|bu taş tâ beynine y du. Arabayı durduracak ve hemen so-| — Orospul., orospu hat _kwı yavrum.. korkma., uzak-, kağa atlayıp şu çardaklı kahvenin küs-| - Mahmure bu kelimeden duyduğu u- '*igıy--— tanç ve nefretten ve tepesinden aşan bu taşların dehşelinden baygın bir halde,| Mahmurenin kulaklarında ise Adna« başını talikanın arka penceresine da.|Tin sesi değil, bir. ameliyat masasında şam ışığında Üzerlerine çiy yağnış iki| yamış ağlıyor ve Adnan ne diyeceğini, | Harkolikle bayılan bir hastanın beynin- menekşe gibi açılan gözleri gözlerinin / kızı nasıl yatıştıracağını bilemiyordu. deki o )şorkugıç çınlayışlar gibi yalnsi içine baklı. Bu gözler, bu, güzel renk-| Arkadan taşlarsa küfürlerle beraber|? Müdhiş kelime uğulduyordu: leri içinde gizli bir korku ile bulanmış-|hiç durmadan yağıyorlar ve bu taşla-| — Orospul.. orospul, lardı. Adnan o anda vaziyetin inceliğini'rın bazıları beygirlere, bazıları araba- anladı ve Mahmurenin korkusuna hak nn oklarına, tekerleklerine çarpıyor- x verdi. Biraz evvelki hiddetini sükütu|lardı. Zavallı arabacı da bu taş sağna- ile boğmağa çalıştı. Fakat ne ki|ğı altında yaralanmamak için bütün| Yukarıki salonunun açık pencerele, nin ördüğü dinaet perdesi henüz| vücudile öne eğilmiş, bir taraftan da|rinden caz sesi gelen Süreyya sinema tah müşterisini gebertinceye kadar dö- vecekti! Fakat birden yumuşak, yavru bir el elini tüttu ve Mahmurenin ak- Çınar sokağının başındaki bakkalın'şıdaki manavla zerzavatçıya elile acaib önünde bir talika duruyordu. Adnan işaretler ediyor ve bir kasab çıra ret etti ve edamjelini ağzına boru gibi yaparak «eVoy- ârına ince| vol» diye sesleniyordu. Hele araba, A-|Abdullah ağa çayırına — varmadan dan kapı açtı ve/soldaki çardaklı kahvenin önünden ge- svet, yahud hayır demeğe va-|çerken, alacakaranlıkta asmaların al- kmada tında oturub akşam kahvelerini — içen erseniz yarım lira verin de Üs- firyakiler, pek meraklı bir şey görm di ile asıl şimdi açılacaktı. sın başına yaklaşıyordu. Bir- denbire meydanın ortasından bir gürül ü koptu ve en büyükleri on göçmemiş yirmiye yakın çocuk elle- ucundan aralanımış, bütün dehşe-İ«Utanmıyor musunuz çocuklar?» diye| &nın önünde arabadan İndikleri vakti bağırıyordu. Nihayet büyük bir takır-|ortalık iyice kararmış, gece çökmüştü, Talika, Abdullahağa çayırının yanın-İdıyla kemerin altına girdiler ve artık|Sokakta bir sürü otamobil —ve arabı rek, duvar boyunca, Beylerbe-İuzaktan yalnız, elleri taşlı küçük bas-| kaynaşıyor, bol ışıklı, geniş medhaldes ının altındaki uzun kemere gi-|kıncıların gittikce boğulan, sağırlaşan, | genc erkeklerle şık tuvaletli bayanlan sönen seslerini işittiler. giriyorlardı. Bu ışık dalgası ve ipek hi Biraz sonra, kemerin loş aydınlığın- | şırtısı içinde Adnan da Mahmureyi, ko: da arabacı arkasına döndü ve Adnanla|luna girerek kapıya doğru sürükledi. Mahmüreye' * (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: