3 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Baştarafı 1 inci sayfada) yazıd meydanında büyük protesto mi - tirgi yapmışlardır. Neydan daha 12 den itibaren halkla dolmağa. başlamıştı. Kalabalık saat 14 de doğru son haddini bulmuş, altı bini geçen Üniversite ve yüksek mektebler talebesinin meydana gelmeleri üzerine heyecan büyümüş ve miting saati gelme- den evvel başlamıştır. b Gençlerin bu coşkunluğu kaışısında he- yecanlarından yerlerinde — duramıyan L rektör, fakülte dekanları ve bir çok pro- iâı fesörler de, bu sırada, meydana gelerek E gençliğe katılmışlardır. İ site bahçesinde kurulan kürsü, derhal Beyazıd meydanına getirilmiş ve miting başlamıştır. Mitinge, gençlerin bir ağızdan söyle - dlikleri İstiklâl marşile başlanmıştır. İlk plarak Hukuk Fakültesi adına, gazeteci Aslan Tufanı söz almış ve demiştir ki: Türk hakkını alır , — Türkiye haklı olmadığı yerde hak aramaz. Hakkını, haklı olduğu için arar ive kuvvetli olduğu için alır, İşte Büyük ;Kumandan diyor ki: i - — Hatayada istiklâl başlamıştır. Ve baş- ka türlü olamaz, Aslan Tufandan sonra Tıbdan Cengiz, Hataydaki bayrama mâni olan Fransız müstemleke memuru Roje Garonun İs- mini mevzuu bahsetmiş, bu ismi duyan gençlik hep bir ağızdan infialierini izhar etmişlerdir. Hatib sözlerine şöyle nihayet wWwermiştir: «— Başımızda Atatürk, damar'arımızda Türk kanı bulundukça Türk milleti her istediğini yapar.> Türkün milli hesabları Üçüncü olarak kürsüye Hukuk son sı -| nıfından Osman çıkmış, çok heyecanlı bir nutuk söylemiş ve Hataydaki müstemle- ke imemurlarını kastederek: — Türkün milli hesablarile oynan - maz, dikkat. Ateşle oynuyorsunuz, de - Mmiştir, Tıbbiyeden Reşad hitabesinde Ata - türkün eHatayı kurtarmak namus borcu- dur» sözüne işaret ederek «ÂAtatürkün na- mus borctu, bütün Türk milletinin na - mus borcudur» demiştir. Beşinci olarak da, Tıb Fakültesinden Lebit Fehmi söz almış, söylediği çok he- yecanlı nutkunda: «— Bir Türk mütefekkiri der ki: Bir - gerde bir Türke iğne batırisa bu iğ - -— henin acısını bütün bir Türklük dünya- | St hisseder. Hatayda batırılan süngülerin - Acısını biz kalblerimizde duyduk. Hata- — jain ak vildızına bir gölge kondurmağı bi- - le acı bulan Türkler, Hatay istiklâlinden nasıl vaz geçer?» Lebid Fehmi, bundan sonra bir mısra söylemiş ve bütün kütleyi bu mısraı tek- rat etmeğe davet etmiştir! | Bunun üzerine binlerce genç hep bir — ağızdan tempo ile şunu tekrarlamışlardır. h: İstiklâl Türke haktır. Ğ Hatay kurtulacaktır. - Eaebiyattan Abdülkadir, ve.Tıb Fa - kültesı b.eşinci sınıfından Tarığın söyle- — dikleri hitabeden sonra, son olarak Ede- — biyat Fakültesinden İzmirli Şükrü Mu- / Tad kürsüye çıkmış ve dakikalarca alkış- /| lanan kendi yazdığı şiiri okümuştur. * Fi İ ğ B bir sel gibi coşan | — yüksek tahsil gençliği Beyazıd meyda - ,n_lndan caddelere doğru taşmış ve Tak - - Sim yolunu tutmuştur. * Dün, saat on dörtte, Beyazıd meydanı |— Mahşere dönmüş bulunuyordu. Kız erkek, bütün lise, orta mekteb talebelerinin, ve bir /|Çok gençlerin teşkil ettikleri otuz kırk bin Hımk muazzam bir insan kütlesi önünde İ hşnnılamıyacak kadar coşkun bir sel halin- - de, Beyazıd meydanından Divanyolu cad - - desine doğru akmaya başladı. - Hemen bütün gençlerin göğüslerinde, | Türk bayrağından yapiılmış birer rozet var- - AdL Bir çoklarının ellerinde —de bayrağımız dalgalanıyordu. Ve hepsinin göğlerinde hak- © h bir iğbirar, sonsuz bir azim, kat'i bir aha, - ; Ve mukaddes bir heyecan okunuyordu. O ka. ) dar ki, yaradılışının başarıcı kudretine hak- kile güvenen bu pervasız gençliğin heyeca- nı, başları üzerinde nazlı nazlı dalgalanan bayraklara bile sirayet etmişti. Ve bayrak - lar, kudreti, cesaretl sonsuz başlar üzerinde taşınmanın zevkile çırpınıyor gibi idiler! , Yatağına sığamayan bu coşkun İnsan neh ri, içinden aktığı caddenin — kenarlarındaki Bu arada talebeler tarafından, Üniver- | W 4 Dünkü mitingden :;ılmmnı rağmen, hedefinden bir san - uzaklaşmadı. - Bayraksız kalan kaflleler, yolları üze . rindeki dükkânlara girerek, bayrak temin e- diyorlardı. Bu kafilelerden birisi, hissiz, İz'en- sız, bir bezirgâna çatmıştı. Hasis dükkân sa- hibi, gençlerin satın almak istedikleri bay- rağın fiatından tek santim indirmek iste - miyordu. Gençleri bu pazarlığı uzatmaya mecbur eden sebeb, sadece, üzerlerinde bu- lunan paranın, dükkân sahibini doyurmaya yetmemesiydi. O ânın heyecanı içinde, genç- ler, dükkâncının bu çok sırasız ve çok iğrenç hissetini, tabii zamanlarda haklı görülemi - yecek bir hareketle cezalandırabilirlerdi: Bunu yapmadılar... Bayrak almak ümidinden mahrum kalın- ca, yollarına, elleri boş olarak da devam © - debilirlerdi: Onlar, bunu da yapmadılar. Ve içlerinden iki ftanesi, hasis dükkânci - nın müstahak olduğu ağır dersi, düşman gözlerini bile yaşartabilecek kadar asil hir hareketle verdi: T Gömleğini, tekneden yeni çıkarılmış bir eden kuru kânunuevvel soğuğunu düşün - meden, sırtındaki yeni pardesüyü, ve ceketi çıkardı. Dükkâncının önüne fırlattı: — ÂAl bunları... dedi... Rehin olarak sak - la, ve bayrak ver bizel Dünkü mitingde, gözlerimi yaşartan ikin- ci bir hâdise de, bir taksi arabasının İçinde gördüğüm hazin manzaraydı: Battaniyelere sarılmış sarı benizli zayıf bir gencin göğsünde bir rozet, ve kansız el- lerinin birinde koca bir bayrak vardı:! Yanında oturan yaşlı kadın onun oto - mobilden atlamasına, ve kalabalığa karış - masına hemen hemen zorla müni olabiliyor- du. Onlara baktığımı gören bir üniversiteli: — Verem zavallı!.. dedi, ve gözlerini dol - duran yaşları, elinin tersile silerek ilâve etti: — Yanındaki de anasıdır. Sokağfa çıkma - ması için o kadar yalvardık ki... Fakat din- leyen kim? Bugünü de yatakda geçirecek olduktan sonra, yaşamanın mânası ne? dedi!l © Yollarda: «— Antakya bizimdir!» kelimelerini, hey - betli bir terane gibi tekrarlıyan, — İstiklâl Türke haktır; Antakya kur- tutulacaktır!» Cümlelerini, bir marş âhenegile tutturan muhtelif kafileler, Taksim âbidesi etrafın - dâ, tıpkı Beyazıd meydanında öolduğu gibi, kesif bir kütle halini aldılar... Taksim âbidesi dibinde, gençlerir sar - sgılmaz omuzlarında kurulan bir kürsüye cı- karılan üniversiteli Zeki Başağa buraya ma elesef tamamen sığdıramıyacağım çok kıy - metli nutkunu şu cümleyle tamamladı" «— Münevver Türk geneliği, vâdlerini tut- mıyan Fransayı, tâ yüreğinden kopan bir haykırışla protesto ediyor!» İkinel hatib şâlr Hüseyin Palanın okudu- Bu şiir de, şu yürekten derilmiş mısralarla bi- tiyordu: Akıtarak tarihe, Akdenizi kan gibi, İntikam kesilmeli, Türklere kurban simdi, Hepimiz yatmalıyız, bir ana kucağında, Antakya toprağında, Antakya toprağında! Bir başka üniversiteli: «— Arkadaşlar... dedi... Bizden sabır İste. diler, verdik. Bizden söz istediler verdik. Biz den İtimad istediler: Onu da verdik. Eğer ka nımızı da İsterlerse, emin olsunlar ki, onu da son damlasına kadar güle güle vermeye and içiyoruz! « Bu andı, en mukaddes heyecanları sar - hoş eden bir şarap gibi gönüllerine içiren gençler, dibinde toplandıkları âbideye, gö - nülleri kadar temiz çiçeklerini bıraktılar, ve Büyük Atalarına çekecekleri telgrafın o- kunmasını dakikalarca alkışladılar!.. Ve istiklâl marşile on yıl marşını, belki tâ Hataydan bile duyulabilecek kadar gür bir sesle okuduktan sonra, ayni heyecan, fa- kat ayni intizam içinde dağılmaya başladı - lar... Gençler, toplanırken de dağılırken de, he yecanlarının şuurundan şüphelenenleri fli - len tekzib eden öyle geniş bir iİntizam gös - terdiler ki, toplandıkları, geçtikleri yerler - de ihtiyaten hazır bulundurulan geniş zabıta 'kuyyetleri, en ufak bir müdahalede bulun - mak lüzumunu bile düyamadılar!.. Eminim ki, dünkü, bugünkü, ve hattâ ya- sokaklara da taşdı. Fakat muhtelif kollara rinki gençliği bir araya getiren dünkü mitin- gençliği heyecanlı bir miting yapdı çamaşıra döndüren teri, ve sıhhatini tehdid | . we dün bir görünüş gi görselerdi Hataylılar istiklâllerine kavu - şacaklarına, Fransız dostlarımız da, tek Tür kün esir yaşayamıyacağına, bir defa daha İ- nanırlardı! 'Taksimden İstiklâl caddesine akah kala- balığın arasında bu kanaatin yüreğime dol- durduğu bir huzurla sürüklenirken, az cvvel takside gördüğüm Hataylı ana ve oğula bir daha rasladım: Delikanlı, heyecanların hücumuna daha fazla dayanamıyan hasta başını, anasının göğsüne bırakmış, elindeki bayrafğı kendi göğ süne dayamış. Sessiz, yorgun, fakat sakin ve mes'ud, ağlıyordu! t Naci Sadullah Ardahan Ormanlarında vahşi Bir adam (Basınrafı 1 inci sayfada) manın eğaçııklarına dalıp kaybolmuştur. Yolcular kasabaya gelince bu garib adam- dan bahsetmişler, herkes hayret içinde kalmıştır. Avcılar klübü, söylenen saha- da büyük bir tarama yaparax şarkın Tar- zanını bulmıya karar vermiş, bu husus- ta hazırııklara başlanmıştır. Klüb men - subları, bu taramayı yapmak için kar yağmasını beklemektedirler. Hatayın tarihinden Bir yaprak (Baş tarafı 9 uncu sayfada) left olarak cezasını çekmiş oldu! Eğer bu sefil dönmenin bu alçakça ihaneti yüzün- den kahraman Antakya suküt etmemiş olsaydı, mevcudundan 200 bin kişi kay- beden haçlı ordusu Antakya önünde mu- hakkak eriyıp bitecek ve netice itibarile Suriye ile Filistin haçlıların eline düş- mekten kurtulmuş ve bu suretle tarihin cereyanı bile değişmiş olacaktı! Fakat Firuzun ihaneti, Suriyede irili ufaklı bir çok haçlı hükümetlerile Filistinde bir haçlı krallığı teşekkülüne sebeb oldu! * İşte size Türklüğün oralardaki kan hakkını, o ezeli ve ebedi hak yolunda can veren şanlı Türk askerinin mübarek si- nıasile beraber gösteren bir tarih sayfa. sı..» Öranin topraklarında hem onun, hem onun gibi Türk yiğitlerinin zerre- leri var. Öyle topraklara onların evlâd'arırdan başka kim hâkim olabilir? İsmail Hami Danişmend Milli Müdafaa ve Maliye Vekilleri İstanbulda Ankara 2 (Hususi) — Müli Müdafaa Vekili Kâzım Özalp ve Maliye Vekili Fuad Ağralı bu akşamki trenle İstanbula hareket eftiler. Tuncelinde yararlık gösteren öğretme ı Çankırı 2 (ÂA.) — Tunceli tedib hare- ketinde büyük yararlık göslererek ya - ralanmış olan yarsubay orta okul türkçe öğretmeni Muammer Dülgere, gösterdiği yüksek vatanseverlikten ötürü bin lira ile mükâfatlandırılma töreni ilbavlık ma- kamında yapılmıştır. Sivas - Erzurum istikrazı muvaffakiyetle neticelendil|i Ankara 2 (AA,) — Maliye Vekâletin- den tebliğ edilmiştir: Dört buçuk milyon liralik dördüncü tertib Sivas - Erzurum istikrazının sus- kripsyon'u halkın bir defa dâha göster - miş olauğu büyük rağbet ve fazlasile ta- leb neticesinde müddetinden evve! bu - gün ınmuvaffakiyetle kapatılmıştır, ' 'Altı n f la tereffüün se ların ki bebi nedir? (Baştarafı 1 inci sayfada) yapıldığı fikrini tevlid etmektedir. Dünya piyasalarına nazaran, bilhassa | memleketimizde altının bariz bir şekilde tereffü etmesi, ellerinde altın bulunanla- rın, bunları piyasaya arzetmemelerini in- taç etmiş ve piyasadan altın çekilmiştir. | İstanbul sarrafları, Anadoludan ve bii- hassa Karadeniz havalisinden yapılan iş- tira taleblerine menfi cevab vermek mec- buriyetinde kalmaktadırlar. Piyasada bil- hassa Reşad ve Hamid altınları rağbet görmekte olduğundan, bunlar diğerleri- ne nisbetle hem fazla sürülmekte ve hem de daha yüksek fiat bulmaktarlır. Bu te- zayüdün daha fazla artacağı da söylen- mektedir. Sarrafların da kanaatleri bu merkezdedir. Nitekim bu meseleyi tah - kik eden bir arkadaşımıza tanınmış sar- raflardan biri şu izahatı vermiştir: «— İstanbul piyasasında altın hemen yok gibidir. Şehrimize, ötedenberi İzmir ve Bursa havalisinden altın gelmekte ve Konya ile Karadeniz mıntakası tarafın - dan da toplanmaktadır. Altının müşte - rilerinin ekseriyetini köylüler teşkil et- mektedir. Fakat satanların da ekseriyeti gene köylülerdir. Piyasa yükseldikçe a - lıcı çoğalmakta, bilâkis satıcı âa bu te - reffüün daha ziyadeleşeceğini umduğun- dan azalmaktadır. Nitekim son bir ay zarfında altın isteği, diğer senelere nis - betle çok fazla artmıştır. Maamafih, al- tının dünya piyasalarındaki mevklii de evveline nazaran yüksektir. Meselâ Frar- sada frangın düşmesine mukabil altın fır- lamıştır. Sonra bir çok memleketiler al - tın. esasını terkettiklerinden, bu memle - ketlerden çekilen altınlar daha doğrusu | bankalarda hıfzedilen altınlar yüzünden allın kaçakçılığı da yapılmağa başlan - mıştır. Ama memleketimizdeki tedbirle- rin sıkılığındşin dolayı, Türkiyeden altın kaçırmak bence imkânsızdır.» ' Başka bir sarraf da şöyle demiştir: e— Vâkıâğ, altının kıtlığı yükselmesini intaç ediyor. Anadoluda, bu mevsimde para olduğundan satıcı noksanlığı var. Fakat, İstanbulda altının azalmasının baş- lıca sebebi, bence, dişçilerin sarfiyatı - nın çok olmasından ileri gelmektedir. Va- 'satt bir hesabla bir günde dişçilere 200 kadar altın satıyoruz ki senede 73,000 al- 'tın eder, Bu rakam az bir mikdar değil- dir. Diğer taraftan da İzmir havalisin - den son zamanlarda altın gelmemektedir. Fiatların tereffüü, ellerinde altın bulu - nanları ihtiyata sevketmiştir. Bundan başka son zamanlarda, zengin'ere altın yapmak merakı ârız oldu. Bu sebeblerden altın piyasadan azalıyor. Yoksa memle - ketimizde kaçakçılığın yapılabileceğine kani değilim. Çünkü hududlardaki terti- bat çok sıkı ve şiddetlidir. Bundan başka iki esaslı sebeb daha mevcuddur: 1 — Gazetelerin neşriyatı, yani altın fiatlarının fırladığına dair yapılan neş - rıyat. Köylünün elindeki altını sakiama - sını intaç etmiştir. 2 — Son senelerin modası bütün şehirli kadınların da altından bilezikler yaptır- malarını intaç etmiştir. Bu suretle yalnız köylerde toplanan altın, şehirli bayan - ların kollarında da birikmeğe başladı. Bil- hassa, kalın ve ağır bileziklerin moda o- : luşu, elmasın, pırlantanın son senelerde az kullanılması, piyasadan altının fazla aranmasını, dolayısile de hem azlığını ve hem de fırlamasını doğurdu.» Şehrinüuzdeki sarraflardan en fazla al- tınla muamele yapan Yeşuva Saban ve | Muiz Saban kardeşler de, altın hakkın - da şu izahatı vermişlerdir: «— Türkiyede altın stokunun azaldığı iddiası varid değildir. Evvelce altın boöl- luğu görülüyordu. Çünkü, köylü darda idi. Altınını satardı. İki, üç sene önceleri, altın az para ederken elimizde bulunan altınlardan 20 ton kadarını, Darbhaneda eritip külçe halinde Merkez Bankasına verdik. Köylü de, bizim gibi, altınını ban- kaya götürürdü. Bu altınlar tekrar piya- saya çıkmacığı gibi, 936 senesinden iti - baren zürram mali vaziyetinin düzelme- si de piyasaya altın arzedilmesinin azlığı nı intaç etti. Bu sebebler dolayısile fiat- lar fırladı. Mevcud vaziyet devam ederse, altın, daha da fırlıyacaktır. Halen piyasada mal olmadığı halde, Anadoludan; bilhassa Ka- , radeniz havalisinden çok taleb — vardır. Fakat, bunlara hep menfi cevab vermek mecburiyetinde kalıyoruz. Bu fazla tale- bin başlıca sebebi de köylünün vaziyeti- nin iyi olması yüzündendir. Bunlar, ev- velce tlden çıkardıkları altınları tekrar topluyorlar. Fakat bu toplayış, bütün al- tın çuşidlerine rağbeti mucib olmakta - dir. Bugün piyasada en çok istek gören mallar armalı Hamidiye beşibiryerdesi ile beşinci Reşad altınlarıdır. Bir beşi - bityerdenin, bir altının l1 lira tutması esası üzerinden maddi kıymeti 55 lira tuttuğu halde, bu beşibiryerdeler 70 lira- ya kadar alıcı bulmaktadırlar. Cumhu - riyet altını da rağbet görmektedir. Bir — < cumhuriyet zinet altını 125 1lira et - mektedir. Bir Hamid altını da 13,75 lira- ya kadar piyasada satılmaktadır. Biz de 13,50 a kadar alırız. Bu, köylünün mat! bakımdan malına kıymet vermemesi, cins, ve çeşid üzerinde ısrar etmesi yüzünden ileri gelmektedir. Memleketimizden harice altın çıkaril - ması meselesine gelince, bu, bizce im - kânsızdır. Çünkü Avrupa memlteketlerin- de, altının piyasası çok daha düşkündür. Fransada, Amerikada ve İngilterede altın fiatı 925-930 kuruş arasındadır. Bu suretle buradan daha pahalı alınan bir malın, da- ha ucuza, yani zararına satılması için ha- rice çıkarılmasına bir sebeb yoktur. Yal- nız altının Suriyedeki fiatı, memleketi - mizden yüksektir. Altın fiatlarının düşürülmesi için Mer:- kez Bankasının harekete geçmesi lâzım- dır. Hariçten 925-930 kurüş üzerinden al- fın satın alınıp, piyasa fiatından dun be- delle piyasaya çıkartılırsa, bu tereffüün önüne geçebilir. Bundan başka, ikinci bir tedbire daha baş vurulabilir, Hariçten u- cuz fiatla satın alınan altınlar ile darb- hanemizde zinet altınları bastırılabilir. Bunlar da piyasaya çıkarılınca tabiatile laltın fiatları düşecektir. Eğer, bu hu - susta bir tenezzül arzu ediliyorsa, yuka - rıda anlaltığımız şekilde, Merkez Banka- sının faaliyelte geçmesi, istenilei netice- yi hemen lahakkuk ettirebilir! FARUKİ'nin : 3 tiş Tz e a CiCi SÜRMESİ Avrupa rimellerinden üstündür. Yakmaz! - Dökülmez!! Leke yapmaz İl! Her yerde arayınız. İ Daramti “Nafıa Vekâletinden: 10/1/938 Pazartesi günü saat 15 de 3200lira muhammen bedelli 20 ton Lama de- miri açık eksiltmeye konulmuştur. * Muvakkat teminat 240 liradır. Bu işe aid şartname ve ekleri parasız olarak Vekâlet Malzeme Müdürlüğünden alına bilir. İsteklilerin 10/1/938 Pazartesi günü saat 15 de Komisyonda hazır bulunmaları lâzımdır. <7886> Belediyeler inşaat müteahhitleri ve tuccarların nazarı dikkatine “K O DEMİR BORU LİMİTED Fabrikasının imal etmekte olduğu 3/8«-3» kutrundaki demir. ve galvaniz boruları, su, kâlorifer ve havagazı tesisatında kullanılabilir. İhtiyacı olan- : ların müessesemize müracaatları menfaatleri icabındandır. Telefon: 42093 - Posta kutusu: — Galata: C» ŞİRKETİ 1355

Bu sayıdan diğer sayfalar: