3 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa r_ Hâdiseler Karşısında TEBRİK KARTLARI vin kadını postacıdan tebrik kartlarını aldı. Evin erkeğine götürdü: — Bak, dedi, sana ne kadar tebrik kar- tı geldi. Doğrusu çok sevindim. Evin erkeğinin yüzü güldü: — Ben de., Hele gel şunları okuyalım, Evin erkeği bir zarf açtı. Kartı çıkardı. «Kemal Nihad ve eşi sizin ve eşinizin bayramlarını tebrik ederler.> — Tanıdım, — Kim?. — Eski bir arkadaş, benden bir iş İs - temişti. Bu vesile ile de onu hatırlatıyor- dur. Bir başka zarf açtı: «Mihalâki bayramınızı tebrik eder.» — Terzi, bu ay taksiti götürüp verme- dim. Onu hatırlatmak istemiştir. Bir zarf daha açtı: «Nesrin Özbiçer şeker bayramınızı kut- l'ular.ı Evin kadımı atıldı: — Bu da benim terzi. Yaptırdığım man- tonun yarı parası kalmıştı. Zarflar birbiri ardısıra açılıyordu: — Hah, bu da ev sahibinden.. gene bir niyeti var. Bir kaç gün sonra kirayı art- tırmak için buraya damlıyacaktır. — Bu da bizim bakkaldan, bayram teb- rikini neye gönderdiğini anlamıyor de - ğilim; bundan böyle efazla yazıyorsun, mek imkânını elimden alıyor. Öyle ya, bayram tebriki göndermek nezaketini gösterecek derecede ince ruhlu bir insa- na böyle sözler söylenir mi? Evin kadını büyükçe bir zarf aldı: — Bu da âdeta bir mektub, bir kere aç bakalım. — Bizim Konyadaki amcazadeden.. — Okusana: — Okuyayım: «Sizin ve yengemiz ba- yanım bayramlarımı tebrik eder , elleri - -— Neyse yalnız bunların tebrikleri &- tekilere benzemiyor. Bir menfaat endi- şesi yok. — Dur, hele mabadini okuyayım: «Maaile sizi çok göreceğimiz geldi, inşa - allahürrahman bayramı müteakib hep birlikte İstanbula gelip, size misafir ela - cağız, gerçi zamanımız pek müsaid de - ğilse de gene bir ay kalabiliriz.. Bu müd- det zarfında birbirimize karşı olan derin iştiyaklarımızı.> — Gördün mü olanı! — Gördün mü!.. — Şimdi ne yapalım? Hizmetçi kapıdan girdi. — Bay gene postacı geldi. Size bir alay daha tebrik kartı getirdi. Evin erkeği bağırdı: — İstemez, geri ver, istemiyorum. Ge- ri götürsün. İstemiyorum, at çöplüğe.. hir yacaksın anladın mı? eksik tartıyorsun» tarzında sözler söyle- İsmet Hulüsi ( Bunla ri biliyor mu İdiniz? ÇA Sinek cama nasıl tırmanır? | Sineklerin en düz ve mücellâ sa- tıhlara dahi nasıl rahat Tahat tır - mandıklarını- — hiç merak ettiniz mi? Etmedinizse öğre- niniz ki sineklerin ayakları, ufak bir şişle nihayet bu - lur, Burada ya - pışkan bir madde vardır, bu sayede, si - nekler, başaşağı dahi yürüyebilirler. : * Görülmemiş bir soğuk 45,000 metre yük sekliğe çıkan bir tecrübe balonu, havanın — yüksek tabakalarında, si - fır altı (43) dere. ce — kaydetmiştir. O soğukta yumur- ta dahi taş kesilir. —ei B € Ömrünü dansla geçiren fare Bir nevi fare vardır ki vücudu- nun teşekkülün - deki ârızadan do'« layi yürürken dansediyormuş hit sini verir. Denile- bilir ki, ömrünü, raksetmekle geçi ren tek mahlük by faredir. _ * Sütün gıda küvveti VF Yapılan tedkikler göstermiştir ki bir litre hâlis sütte, altı yumurta ve (250) gram etin gıda hassası vardır. “CÖNÜL Okuyucularıma Cevablarım Bayan Ferhundeye: Bizde. eskiden doğum günleri kat'i- yetle tesbit edilmezdi. Binaenaleyh yaşlılar için tes'idi mevzuu bahsola - maz. Fakat çocuklar için bu şenliği çok iyi bir âdet olarak kabul etmeyi doğru bulurum. Bayram hediyesine gelince: Dede « lerimizin başlıca zevkini teşkil eder - di. Bugün de muhafaza edilmesi lâ- zımdır. Hediyenin ağırıma bakılmaz, mesele düşünülmüş olmasındadır. * Bay Şükrü Nuriye: Yekdiğerinden ayrılan ve başkaları ile tekrar yuva kuran eski bir karı koca bir cemiyet içinde karşı karşıya gelirlerse ne yaparlar? Sua'le cevab vermek müşküldür. Evvelâ bu vazi- yete düşmemiye bakmak lâziım. Dü - şünce de gayri tabil bir vaziyet kar- şısında bulunulduğunu etrafa hisset- tirmemek bir etiket inceliği olur. Geçenlerde 15 yıl evvel birbirlerin- den ayrılmış bir kadınla erkek, haya- İSLERİ! ta yeni atılmış olan erkek çocukları- nin nişan merasimi münasebetile bir salonda çaresiz buluşmuşlardı. Umu- mi bir yerdi, uzaktan bakıyordum. Tarafeyni tanıdığım için dikkatime çarptı. Kadın yeni kocası ile, karısile dört kişilik bir grup halinde konuşuyorlardı, hattâ neş'eli görü - nüyorlardı. İçlerinden ne düşünüyor- lar, tayin edemeyiz, mesele etrafa hu hissi verebilmektedir. Sizi alâkadar e- den vaziyette böyle bir evlenmenin, veya nişanlanmanın icab ettirdiği bir buluşma yok, olsa olsa, ayni eve te- sadüfen ayni zamanda misafir olarak davet edilmiş olmanın doağurduğu hir vaziyettir. Biraz oturup, biraz konu- şup, eski dostlar gibi bulunduktan sonra ayrılmaktan başka bir şey yoktu. daveti ayni zamanda yapmakla bir gaf yapmıştır. Bilerek, veya bilmiyerek, — Siverekde Bay «M. B.» ye: göreyun. Fikrimi söylerim. erkek yapılacak Fakat ne olursa olsun ev sahibi bu * Mektubu bana yollayınız, yazısını TEYZE ; e BON POSTA “Aşçılar kralı neler anlatıyor « İngilizler yemekten hiç anlamazlar önlerine ne konsa yerıer ”» xyirmi beş senedir, Kkraflara, nazırla- | ra, büyük devlet adamlarına sofra kuran, yemek çıkaran Karlton otelinin ahçıba- şısı, en çok hangi yemeği seversiniz, di- yenlere: — Benim kendi nefsime en büyük zi- yafetim, bir elma, ekmek ve peynirden mürekkebdir, diye cevab vermektedir. Herbodeau, yemek pişirmeğe dair bir çok kitablar yazmıştır. Kütübhanesinde sırf mesleğine dair 100 cild kitabı vardır. Ayrıca 3 üncü asırda, «<İyi yemek yeme- nin faziletleri» adlı yunanca bir eserin, bizzat kendi yaptığı tercümesi, kütübha- nesinin en Mutena yerini işgal eder. Fransa hükümeti, ona Lejyon donör ni- şarımı vermiştir, İngiliz yemeklerinden şikâyet eden ah- çıbaşı: — Bundan yirmi sene evvel, İngiliz ka- dınları ne yemek yemesini ne de pişir- mesini bilmiyorlardı. Daha hâlâ da nasıl yemek yenir bilmiyorlar. Erkekler de cn- lardan aşağı kalmaz. İngilizlerin hemen hepsi gayet nazik insanlar, lokantada fe- na da yemek verseler, sesini çıkarmaz. Ama bu yemeği yiyen bir Fransız olsa, kızar, köpürür ve garsonlara çıkışır, «Böyle yemek mi olur?» diye barbar ba- ğirir. İngilizlerin yemek hususunda kayıdsız oluşları bir faciadır. Hayatta en mühim hâdiseler, sofra başında cereyan eder, do-|' ğumu, nişanı, düğünü, hattâ ölümü bile yemek sofrasında kutlular, anarsınız. Buna rağmen İngiliz ev kadınları, canım bir şey bisun da... diye, yemez işini an- garyacılığa vuruyorlar. Karlton otelinin ahçıbaşısı olan Her- bodeau'un bol bir aylığı vardır. Briand ve Mareşal Foş'un ağızlarının tadını pek iyİ bildiğini söyliyen şef: — Zevkle yemek yiyenlerin başında Austen Chamberlain gelir, hattâ bir ke- rasinde hariciye nazırı iken bana bir no- el sofrası ısmarlamıştı. Bizzat mutfağa kadar gelerek yemekleri birer birer tattı, sonra da beni birlikte gelmiş olan başve- kil Baldvine takdim etti.. diye tatlı bir hatirasını da anlatmıştır. ” Japonların “ ölü yakıcılar kralı ,, Londrada Memleketi olan Japonyada «Ölü yakı- cıların kralı» ünvanını haiz bulunan Riri Nakamaya -bugün Londrada bulunuyor. Nakamaya, Tokioda işlemekte bulunan 280 ölü yakan fırının en büyük âmiri bu- lunuyor. Geçen sene 88,760 budist ölü- nün Yyakılması evrakını imzalamıştır. 10,456 ölünün yakılmasını da başka mez- heblere mensub papazlar imza etmişler- dir. Nakamaya ölü yakma fırınları bulu- nan bütün diğer memleketleri ziyaret e- decektir. eratta 13 arib bir te (d —oı—eKec davi tarzı Zabıta, garib ve acıklı bir hâdise - nin tahkikatile, meşgul bulunmakta - dir, Sultanseltmde 16 :ncı ilk mekteb - te Nezihe isminde 9 yaşında bir çocu- ğun, yengesi tarafından muhtelif yer- lerinden kızgın bir maşa ile yakıldığı Bir muharririmizin mahallinde yap tığı tahkikata nazaran hâdisenin ma - hiyeti şudur: 16 »ncı ilk mektebin 2 nci sınıfına devam eden Nezihede, mekteb öğret - menleri son günlerde bazı ürkek ve ga Tib hareketler farketmiye başlamışlar- dır. Âyni zamanda çocuğun yüzünde de sayısı gün geçtikçe artan ufak ya - ralar müşahede edilmiştir. Talebenin 'bu halinden ve yüzündeki yaralardan şüphelenen öğretmenleri, bu vaziyet karşısında işi incelemek lüzumunu duy muşlardır. O vakit, küçük Nezihenin bacağından karnına kadar vücudünün muhtelif yerlerinde yanık yarâları bu- lunduğu hayretle görülmüştür. Çocuk önce bir şey söylemek istememiş, bilâ- hare bu yaralarım maşa yanıkları ol - duğunu, marazi bir hal neticesi ara sI- ra idrar kaçırdığı için yengesi tarafın- dan tedavi kasdile ve maşa ile dağla - narak yakıldığını söylemiştir. Mekteb idaresi bu izahatı aldıktan sonra vazi- yeti zabıtaya bildirmiş, bu ihbar üze - rine derhal tahkikata geçilmiştir. Küçük kız önce Haseki hastanesine kaldırılmış, bilâhare İstanbul adliye tabibliğine sevkedilmiştir. Çocuğun ya pılan muayenesi neticesinde, bü yara - ların ateşte kızdırılmış bir demir ve maşa darbesile hasıl olduğu anlaşıl - miştır. Çocuğun cinsiyet cihazları ber- bad edilmiştir. Çocuğun tedavisi Haseki hastanesi tarafından yapılmaktadır. Nezihe Balıkesirin Susığırlık kaza- sındadır. Ana ve babasını küçük yaşda kaybetmiştir. Orada — kendisine bir servet teşkil edecek araziye de malik- tir; Halicde civata fabrikasında çalışan üvey ağabeysi Sıddık bir müddet ev - vel eller eline bırakmamak, okutmak maksadile kızı yanına aldırmıştır. Maamafih bu tedavi kasdile yakılma hâdisesi henüz iddia safhasındadır. Ad liye daha kararını vermemiştir. Nezi- henin yengesi Bahriye, kızın mangala düştüğünü, bu suretle vücudünün muh telif yerlerinden yandığını söylemek - tedir. Hâdise, Eyüb adliyesine intikal etmiştir. Nişanlısını vuran genç mahkemede Ayvansarayda eski nişanlısı Hali - deyi tabanca ile ağır surette yaralıyan İbrahim oğlu Mehmed tevkif edilerek, Asliye Birinci ceza mahkemesine ve - rilmişti. Mehmed hâdisede Hüsamettin isminde müdahale etmek istiyen bir başkasını da yaralamıştı. Asliye | inci ceza mahkemesinde ya pılan ilk duruşmada, hâdisede öldür - meğe teşebbüs mahiyeti görüldüğün - den, dava vazifesizlik kararile Ağırce- zaya gönderilmiştir. Bu davanın muhakemesine, Ağır tır. İdrarını tutamıyan mekteb talebesi bir kız yengesi tarafından maşa ile dağlanarak tedavi edilmek istenilmiş, mesele adliyeye intikal etti Suçlu Mehmed, mahkemede hâ | diseyi şöyle anlatmıştır: — Ben, Bulgaryalıyım. 934 senesin de İstanbula geldim. Fabrikalarda ça lışmaya başladım. Bilâhare Halide ili tanıştık, sonra da nişanlandık. Buradi hiç bir akrabam ve tanıdığım olmadığ için, beni evlerine de aldılar. Masarifi iştirak ettim, tam (9 ay onlar için ça liştim. Fakat, aradan zaman — geçince, bana karşı olan vaziyetleri değişti, hâ: karet etmeğe başladılar. Hâdiseden ik! gün evveldi, bir akşam bana kapıyı aç madilar, O gece evin bahçesinde yat « mak mecburiyetinde kaldım. Ferdas günü, sabahleyin Ayvansaray yolun « da, kız ile anasına rasladım. Anası bâr na hitaben: — Bu serseri, gene peşimizi takib & diyor ,dedi, Ve, işte bu söz karşısında kendim kaybettim, ne yaptığımın farkında o * lamadım. Hastanede kendime geldiğim zaman yaralı olduğumu anladım. Kız yaralamışım, vak'a sırasında — kendin de yaralanmışım.. Fakat, bir şeyin faf kında değilim. Duruşma, şahidlerin celbi için baş ka bir güne bırakılmıştır. ” İstanbul icra “daireleri beşe indirildi İstanbulda icra dairesinde icab eda tadilâtın yapılması için istenilen tah sisat, gelmiştir. İcraata pek yakındi geçilecektir. Diğer taraftan, — İstanbu icra dairelerinin adedi 7 iken, Vekâlet çe görülen lüzum üzerine beşe indiril miştir. Buna mukabil her daireni kadrosu takviye edilmiştir. Yeni vazi yetin | kânundan itibaren teessüs e. lemesi icab eden makamlara tebliğ ı. lunmüuştur. İcra dairelerinde bilhassı sür'at gözetilmekte ve kırtasiyeciliğin önüne geçmenin imkânları araştırıl » maktadır. Bu arada bazı işler şifahi o « larak halledilmektedir. İcra dairele .« rinde tedkikat yapmak üzere İsviçre * den getirilmesi kararlaştırılan müte hassıs yılbaşında gelecektir. Poliste ; Bir adam namaz kılarken öldü Akseki kazasının Orman köyünden 65 yas şında Hâmid oğlu Mehmed Tahtakalede Rült tempaşa camisinde namaz kılarken ölmüş belediye doktoru tarafından yapılan mua # yenede kalb sektesinden öldüğü anlaşılmış * tır Bir araba bir kadına çarpdı Tahir oğlu Rüstem İdaresindeki 2058 nu « maralı araba Çarşıkapı caddesinden geçmek te olan Mustafa kızı ÂAyşeye Çarparak muh « telif yerlerinden yaralamıştır. Yaralı kadın hastaneye kâldırilmiş, suç- lu yakalanmıştır. Hastane erde Aayakta tedavi edilenlerden para alinmıyacak ! İstanbul Şehir Meclisi geçen dev içtimalarından birinde hastanelerdevğ yakta tedavi görenlerden cüz'i bir Pa, ra alınmasını kabul etmişti. Bu para lar gene hastaların ihtiyaçlarına tah 1 Dahiliye Vekâleti hastanelerde a « sis edilecekti, .yakta tedavi görenlerden cüz'i de oisa bir para alınmasını muvafık bulma « muş, hazırlanan — talimatnameyi kabq etmemiştir. h Bacaksızın maskaralıkları : Kaza

Bu sayıdan diğer sayfalar: