e “Ben bir tımarhane kaçkınıyım !, 11 kişiye 4 yatak Yastıksız yatakta rahat edemeyince etraftan gene alay başladı. Beni himaye eden adam ku!ağ_ıma eğilerek mırıldandı: “Sen de amma enayi imişsin hal,, Röportajı yapan: (Tercüme ve Iktibas —382- Jandarma — kapıyı Açıyor. İrili ufaklı bir Sürü kapıya hücum — ediyorlar. üçbelâ aralarından adam örtüsüz » yatak. ıda muhtelif yaşlarda muhtelif kı- lerde 9 kişi, 1 de çocuk var. Deme ki benimle beraber 11 kişi oluyoruz. N kişiye 4 yatak.. Acaba yatılacak zaman başka odaya M n nacağız? Pencere dibindeki Karyolaya gidiyor, kenarına ilişiyorum: — Kalk oradan bakayım. Burada olu- yen orta boylu, tıknaz, ya- çehreli birisi, — Burası bizim.. Peki ben nerede oturayım? ütün odadakileri güldü - Tüyor. Öfkeleniyorum: ye gülüyorsunuz? Ben nerede o- furayım? Uzunboylu, zayıf, kirli sarı yüzlü, çıp- #yaklı birisi cevab veriyor: Nerede olacak, yerde.. gerçi halı değü, kuştüyü yatak yok, koltuk kanape hak getire ama hiç olmazsa taş Geğil, beğenmedin mi? Çember sakallı birisi fâfa karışıyor: — Gali! Ççük bey kibar yere utur- Mağa tenezzül buyurmayor. Deminki cevab veriyor: — Kibarlığı kılık kıyafetinden belli? , Yatağın birine bağdaş kurmuş, kıranta 40-45 Jik birisi: — Canım bırakın çocuğu.. kimbilir kaç Ründür sürünüyor. Yatsın şuraya. Farla | Bafcufa Tüzum yok. — Teşekkür ederim.. diyorum. — Traş istemem, zıbar yat bakalım.. Kirli yatağa uzanıyorum. Fakat yalabi- lirsen aşkaulsun. Yastık falan yok, karyo- Taların iki ucu alçak. Oraya dönüyor, Lu- Taya dönüyorum.. Küçük çocuk beni gösteriyor: b — Enayi yatamadı. Yastığa alışık gali- a.. Demin diğerlerine kıranta söze karışıyor: — Sen de ama enayi imişsin.. yatağın bir tarafını çevir yastık yap diyor. Sahi, bunu şimdiye kadar neye akıl edemedim? Kıranta adamın nasihatini — tuttum. Bırtüstü uzandım. Gözlerim tavanda kafamda hiç bir düşünce yok. Anlatti- Ması imkân haricinde bir haleti ruhiye içindeyim. Odadakilerden bir kaçı pen- Cerenin içerisine oturmuşlar şarkı söy- Tüyorlar: İ Hapisane çeşmesi yandan akıyer yandan Mahpusluk bir şey — değil, hasretlik var bir yandan Yar verem oldum, yar yar aman * Tencerenin kulpuna, boya sürerler boya, Pencereden bakana, sarılsam doya doya Yar verem oldum yar yar aman , Tuhaf ve hazin bir ahenk. İnsanın Güylerini ürpertiyor.: Ana diyorum sana Martinimi ver bana Bir kahpenin uğruna müdahale eden ançlık yüzünden elini yıp mahküm olan hangi ba- bayiğit delikanlının feryadı bu? Şarkı a gidiyor, sonuna kadar din- orum. Fakat göz kapakları- nki birer kurşun asılmış gibi. renin önü daha kalabalık... Bir İŞİ Mmüstesna odadakileri hepsi oraya :;Phı'ı*n—;. Şarkı değişti.. yenisi başla- Tıbbi adli binasının etrafı kara İçeri girenlerin yüreği yara Doktor Rıfkı beyden merhamet ara Yandım tıhbı adli senin elinden Faruk Küçük hakkı mahfuzdur! semarhanenin uzaktan görün üşü Bu feryad, kimbilir hangi şair ve bes- tekârın eseri? Sesler hafifliyor, güfte yavaş yavaş kayboluyor. Şimdi kulağımda yalnız çok uzaktan gelen bir nağme var. Göz- lerim yarı kapalı. Tavanın tahtaları bir yukarı çıkıyor, bir aşağı iniyor. Koca- man bir pervane oluyor. Ağından sark- miş bir örümcek habire cambazlık ya- pıyor. Tahtalar.. örümcek.. pervane.. du - varlar.. herşey etrafımdan kayboluyor. — Hey kısa boylu, kısa boylu, kalk. Sigara içmeğe, abdest etmeğe çıkıyo - Yuz. Gözlerimi açmağa çabalıyorum, im- kânı yok.. Kalk kalk sigara içmeğe, abdest etmeğe çıkıyoruz. Cevad, alayı bırak:. — Ne Cevadı be? Dalgada mısın, mastor musun? Kısa boylu dalgada. Galiba içeri afyon kaçırmış... Yavaş yavaş gözlerimi açıyorum. Fa- kat bir türlü kendimi topliyamıyorum. — Neredeyim? — Nerede olacaksın, Kerimin kah - | vesinde... — Ne Kerimi? | — Ulan kısa boylu, kalk, biraz ken- (dine gel... Dışarı çıkalım, yüzünü yı - ka., bak tekrar ediyorum, şimdi çik - maz yatarsan üç saat dişarı çıkarmaz- |lar, Ür Allah Allah ben neredeyim? Doğruluyorum, etrafıma bakıyorum. |Tanımadığım bir yer burası,, Nasıl geldim acaba? Dündenberi cereyan eden hâdiseler gözümün önüne — geliyor. Haylayfi pastanesi, Pangaltı merkezi, Taksim, tekrar Pangaltı, polis müdüriyeti, ni - hayet burası... Ha sahi ben artık akıl- lr değilim, deliyim. — Deliyim ben yahu.. deliyim be... — Ulan ne oluyorsun? Buraya gelen akıllı blur mu? Kalk haydi! Kalkıyorum, fakat sersemlik hâlâ geçmemiş. Beni kaldıran koluma giri- |yor. Dışarı çiıkıyorum, Başımı soğuk suyun altına sokuyo - rum. Biraz açılıyorum. Koridor kalabalık.. iskemlelerde bir çok temiz püâk pijamalar giymiş hasta- lar ve haricden gelen ziyaretçiler var. Sıralardan birine ilişiyorum. Diğer ko- ğuşlar bizim gibi değil, temiz.. hastala- ra da pijama giydirilmiş. Ziyaretçilerden biri bana dikkatli dikkatli bakıyor. Ben de ona bakmağa başlıyorum. Bu sima bana hiç de ya - |banet değil, Bu kırmızı elbiseli kadını Jtanıyorum. Fakat nereden? Ha tamam, aklıma geldi, Bizim komşumuz Nadide bu.. Şununla eve bir haber uçursam, a- nahtarları da göndersem. Yanına yak- laşıyorum. Merhaba Nadide abla! Başını kaldırıyor, beni süzüyor, sü- züyor, süzüyor, tanıyor, fakât o da an- laşılan bir türlü zihnini topliıyamıyor. — Tanıyamadın mı Nadide abla, Fa- ruk, Küçük Farukum ben, Cevadların kiracısı Faruk. Birden gözleri parlıyor: Ha, diyor, merhaba. Senin bura- da ne işin var? —- Hiç! — Söyle.. ne işin var? Rakı içmezsin, SON POSTA Acul tabiatli bir İzmir okuyucu larımızdan — Reşad da — karakterinin tahlilini - istiyerek soruyor: — Muvajfak ola. cak mıyım? Acul olmak, seri olmakla ifade edi lemez. Çalışan mutlaka muvaffak olur. Çabuk inanmak ve uysallık göster- mek bazı ahvalde faydalı olmuyabili Her şeyin hakkından gelmek istemek iyi bir şey ise de, muktedir olabilecekleri ü- zerinde durmak daha iyi netice verebilir. kul olmalıdır Göynükten Hü- seyin Varlık imza- sile soruluyor: — Arzularıma kavuşacak mayım? Arzular; makul ve meşru oldukçe ve lâzım gelen ha- reketlerde bulun dukça kuvvetli ih timaller meydana gelir. Azim ve irada ile de takviye edi lirse isabet yakın olur. y BARAŞ Arzular daima ma a Hayale fazla yer verilmemelidir Çapadan Hayrul. lah imzasile soru. PŞ luyor: $ — Muvaffak ola. F İ|eak mıyım, sevile ; cek miyim? Sevmek - kabili. yetinde — olanlar sevilmeğe namzeğ bulunanlardır.Yal. nız, bu mevzuda dengini seçmek lâzım gelir. Hayale fazla yer vermiyenler, çalışmaktan yılmıyan. lar mevkilerini emin bir yola sokmuş olurlar, MvAm Dürüst bir karakterle çalışmak lâzımdır 4 Kadiköy okuyu- 1 cularımızdan Tur- ) gud imzasile soru- luyor: İ — Hayatta mu- vaffak olacak m- vım? | — Tahsil p Mmuvaffakiyetin sır — H, dürüst bir ka- Takterle çalışmak- Ha tan ibaret kalır. Bunu yapanlar, hayata emin ve metin yollardan yürümüş © lanlardır. Son Posta Fotoğraf tahlili kuponu laim Ft Adres D Bizkart Fotograf tahlili için bu kuponlardan 5 adedinin gönderilmesi şarttır. eaanaeesaarEReULenaR SA ceaRAaRSeRaRERE aA esrar çekmezsin, kavgacı adam değil - sin. Öyle olduğu halde ne demiye bu- ralara düştün? — Nadide abla şimdi bunları bırak. Cevadı bul, burada olduğumu söyle. — Peki.. başka? — Ha, dur, anahtarlar da var, Sana vereyim de al götür. Bir dakika bekle! Hiç düşünmeden, doğru Salim vfen- di denilen kâtibin karşısına dikiliyo « rum : — Salim amca! — Ne var? Neye karşıma dikildin? Haydi çekil buradan.. - — Salim amca, sözümü dinle de iyle. Sana bir ricam var. — Gene ne var? Söyle bakalımn.. — Şu bizim anahtarları ver.. — Ne yapacaksın? — Madride göndereceğim. — Haydi, çekil bakayım buradan.. çok lâf istemez, haydi odana! Niyazi e- fendi, bu Faruğu at içeri.. Orta boylu, sarışin, mavi gömlekli, kıvırcık saçlı birisi yaklaşıyor: — Haydi yürü odana! diyor. : (Arkası var) Tarihden sayfalar: Sayfa 7 (Ilânı harb) in tarihi ö e < 3p Romalılarda düşman üzerine yürüyebilmek için harb ilânı lâzımdı. Bunun için de düşman arazisinin hududuna hkadar giderek bir mızrak atmak icab ediyordu. Halbuki kral Pirüs'ün memleketi Adriyatik denizinin ötesinde bulunuyordu. Tarantlılar denize hâkim oldukla- rından hiçbir Roma gemisi oraya gidemiyordu. Bu yüzden Romalılar bir vaziyette kalmı Feçyal beyaz harmanisine bürünerek tarlamın yanımna. geldi, elindeki mızrağı dÜeri attı Dünya harbine kadar geçen zamanlar- da, başka bir devlete hücem etmiye ka- rar veren devlet, hücumdan önce (harbi ilânı) nı haysiyet borcu bilirdi. Bu hiç şüphesiz bir merdlik alâmetiydi. Düşma- nını ansızın, hattâ yüzüne gülerken bas- tırmaktansa: — Geliyorum, hazır ol ve kendini ko- ru! Demek daha doğru ve insanca telâkki olunurdu. Fakat büyük harbden sonra Cenubi Amerikada Şako, Afrikada Habeş ve As- yada Çin harbleri başlarken bu merasi- >me aldırış edilmedi. Harb ilân edilmek- sizin hücum ve sık boğaz edildi. Harbin ilânı şekli muhtelif devir ve milletlere göre değişir. Bunların arasın-| da bir tanesi vardır ki pek meraklı ve biraz da tuhaftır. Eski insanların usul ve âdete uymuş olmak için masıl çareler bulduklarına da bir örnektir: Romayı bir iki yüz serseri milâddan önce 743 senesinde ve 21 nisanda kurdu. Kimse bunlara kız vermedi. Onlar da ka- çırdılar ve böylelikle çoğalarak beş yüz sene içinde bütün İtalyaya hâkim ol-| dular. İtalya yarımadasında ancak, yerli ve- ya Yımanlı birkaç sahil şehri kalmıştı. Bunların da en büyüğü Tarant'tı. Tarant şehrinin pek güzel ve o civarda rakibsiz bir limanı vardı. Dağlık yerlerin bütün tcareti bu vasıta ile olurdu. Ahali de pek zengindi. Milâddan 281 sene evvel İtalyadaki Yunan şehirlerinden Tori, Kalabriya'da- ki dağlılar tarafından hücuma uğramış ve muhasara edilmişti. Bu şehir kendisi- ni kurtarması için Romadan imdad iste- di. Romalılar yardıma gelmişler, şehre girmişler ve bir daha çıkmamışlardı. Bu- nunla kalmamışlar, on kadar harb gem'si Okuyııcı;larımızm Sorgularına Cevablarımı? Beyazıdda Süleyman Arkana: - Mevzuubahsettiğiniz pehlivan, mem- leketle halkın kendisine gösterdiği mu- habbeti sullatimal etmiş sayılır. Bu yüz- den onun bir daha ortaya çıkmasını im- Künsz görüydnef Maamafih Hindli ile karşılaşınası için bizim değil, bizzat güreş argamizatörlerinin Hareketa geçmesi lâ- xazadır. * İsmir Karşıyaka M. Melih: — Türkiyede Erzincanda — azkeri orta- mekteb, İstanbulda, Bursada askeri lise vardır. Askeri örtamektebe girmek için bilhassa asker çocuğu olmak, tamüssıhha bulunmak, İkmektebi bitirmiş olmak ve yapılacak imtihanda kazanmak lâzımdır. Askeri liseye girmek için de yukarıda say- dığımız şartlarla beraber ortamekteb me- gsunu olmak lâzımdır. * İzmit okuyucularımızdan okunmaz bir göndererek Tarant önünden geçirmişler- di. Halbuki Romalılar Tarant'lılarla yap- tıkları mukaveleye göre Lâçinyün bur- nundan öteye'gemi geçirmemeye söz ver- mişlerdi. Tarant'lılar buna çok kızdılar. Roma gemilerine hücum ettiler ve tanesini batırdılar. Bundan başka, Tori- deki Romalılar üzerine de yürüdüler, on- ları kovdular. Romalılar Tarant'tan tazminat istemek üzere bir heyet gönderdiler. Tarant'lılar Yunanlılarda âdet olduğu gibi tiyatroda toplandılar. Murahhasları kabul el Roma murahhasları sü rme, lar başlamaz etrafi gözler duyulmağa ri götürdüler ki aktörlerden biri: has heyeti in (toga dı. İşi o kadar ile- İ Roma mur: — Pek güzel, şimdi siz gülünüz. Fakat iyi biliniz ki bu elbise sizin kanınızla te- mizlenecektir. Romalılar bunu Kaber a- hnca hemen harbe karar verdiler. Tarant'lılar sulha ve Trahata alışkın kimselerdi, ehemmiyet vermediler — ve Romalılarla harbetmek üzere Adriyatik denizinin öteki tarafındaki Epir kralt Pirüs'ü çağırdılar. Pirüs'ün askerleri dağlık yerler halkın- dan, cesur insanlafdı. Kral da yi ve meş- hur bir kurmandandı. Makedonyayı zap- tetmişti. Anadoluya yaptığı seferde mağ- lâb olmasına rağmen Sicilya ve İtalyayı Aldıktan sonra Atlas Okyanusuna kadzr bütün garb memleketlerini ele geçirmek davasını güdüyordu. Tarant'lılar ona dediler ki: — Biz sana üç yüz bin piyade ve yır- mi bin süvari vereceğiz! Bu tekli? kralın haşuna gitti ve İtalya- ya geçti. Tarant'a girdi. Fakat asker ol- (Devamı 10 uncu sayfada) imza ile mektub gönderen okuyucumuza: - Bahsettiğiniz. müsabaka — cevab - Tarı arasında hiçbiri maksut akademik bir karşilik teşkli ödememiştir. Bizzarur bir neticeye varılamamıştır, bildiriyoruz. * Kadıköy okuyucularımızdan Rayan E- mineye: — Mevrzuubahsettiğiniz meselenin aslı vardır. Bir istida ile sıhhat müdürlüğüne Müracaat ediniz ve vaziyeti bildiriniz. * Okuyucularımızdan C: Ergün Sizin mevzuubahsettiğin , Nü- mune hastanesi değii, Üsküdar Malkevi binasıdır. Maamafih hastane c«Haydarpa. şa Nümune hastanesi» — ismile yadedilir, Üsküdar diye değil. * Heybeliada Orhan sokakla Ahmed Gür- ses'er — İstanbulda bir Hamallar Cemiyeti yardır. Oraya müracaat ediniz, derdinizi anlatınız. Size yol göstereceklerdir.